2-8-938 © Hindistan Münevverleri ve Musiki Alimleri ir J. C. Bose aslen Budi bir ailenin evlâdıydı ve “Bu. dizm,, in merkezi olan bir şehirde 1858 senesinde doğdu. Tâ çocuk- İk günlerinden beri fikri tecessü- Sü, zekâsı ve büyük kafesile Hin- distanın en çok sevilen ve hürmet *dilen simalarından biridir. Lise tahsilini Hindistanda yapan Bose döktor olmak için İngiltereye git- Ni. Fakat sıhhatinin nezaketi onu rayı terkedip Cambridge'de Science tahsiline sevketti. Tabii Yat ve fizik ilimlerinde hem Cam- bridge hem de Londrada “lisans, Yapmış ve bütün tahsilini kabili Yeti sayesinde kazandığı “Burs, la bitirmiştir. alkütaya döndüğü zaman gençliğine rağmen Hindu Üniversitesinin fizik kürsüsünü iş- Ömrü yetmiş dokuz Yaşına kadar ilme vakfedilmişti. Bu adam evvelâ “elektrik,, şuala- Ti hakkında yaptığı orijinal bir İetkikle şöbret ald. Londra üni- Versitesi ona imtihan yapmaksızın doktorluk verdi. Lord Kelvin gibi bir dünya âlimi ondan “beni hay- Tetle ve takdirle di olduruyor,, diye bahsederdi. Hülâsa bu adam bü- tün meden! ilim dünyasının en Meşhur akademileri ve cemiyet- Tİ huzurunda birçok defalar bi Pİni takip eden keşiflerini anl: İL Takdir kazandı. En mühim keşfi Rebatların hassasiyeti hakkındaki- *r. Bunun neticesile İskoçya üni- Vetsitesi doktora ünvanını verdi- âzA seçti. Kendi memleketi ilim teb kikatına sarfetmesi için ona sene- de yirmi beş bin rubye tahsisat Verirdi. Kalkütada “Bose tetkikat #nstitü,, sü çok dikkate değer bir müessesedir. Ömrünün son y senesi m mabed, İ ismi verdiği bu enstitüde geçmiştir. Jr sahasında olduğu gibi bir insan olarak ta çok sevilmiş Ve İnsaniyete mal edilmiş olan bu adamla geçirdiğim iki saat bana $ok tatlı geldi. Hiç bir fırka siya- #eline girmemiş olmakla beraber Hindistan istiklâli onun en büyük emeli idi. mi Kendisi uzun boylu, zayıf, par- * Bözlü ve helük bir ihtiyardı. âlnız bana değil benimle beraber M gençlere bile kaşif! tt, büyük bir tevazula enstitü. Sünü baştan başa gezdirdi. Binanın de muavinin ' yaptığı hirçok elek İrik tecrübelerini anladığımızı id- & edemem. Fakat bahçesinde bi- Ye gösterdiği tecrübe hepimizi tes ye ti. Orada büyük bir ağacın İT tek yaprağına bir elektrik ce- Meyanı verir vermez bütün ağacın Yabrakları ayni zamanda titriyor. $in âmiyane târifi bu âlimin ne- Atlarda cümlei asabiye bulmuş ol- ir. Bu iddiası mutlak surette ul edilmiş midir? Bilmiyorum. İerhalde Huxley ve Thomson gi- * dünyaca tanınmış âlimlerin bu “dama verdikleri ehemmiyete na- kab; ii in bayanı da çok sevilen “ kadındır. Doktordur, kocasının »essisine çok yardım etmiştir #adisi Brahma — Samac cemaa- "hdendir. Birçok insani ve içtim he gküllerin başındadır. Onun klü- a geldiğim kadınlar “ende çok derin tesir bıraktılar. Sir 1. C. Bose geçen sene öldü. tün Hindistan büyük bir heye- de temasa ti ie Bösterdiği gibi dünya mathu- â, ARAP ilim şubeleri uzun uzun on- * bahsettiler, alküta ilim muhiti olduğu tig, Kodar güzel sanatlar muhi- E. Şiir, dans, musiki, bunların “Yük mevkii vardır. Şair Tagor”- J.C. Bose ile karısı un bunları öğretmek için mühim bir müessesesi vardır. Tagoru gör- medim. Ben orada iken o Lâhurda idi. Kalkütada geçirdiğim kısa müddette bunları “ ayrı tetkik etmek imkânsızdı. Maamafih bu- rada dinlediğim bir sanatkârdan bahsederken o vesile ile Hint mu- sikisini biraz anlatmayı faydalı görüyorum. Hindistanın meşhur şarkıcıla- rından biri Kalkütada oturan “Nuru Cihan,, isminde Müslüman bir kadındır. Buraya gelen seyyah musiki severse mutlak Nuru Ci hanı dinletirler, Abdürrahman ve âilesile onu bir gece evinde dinlemiye gittik. Ma- hallesinde her evden çalgı ve tür- kü sesleri geliyor, her halde çok neşeli bir sokak. Büyük bir evde oturuyor. Salp- nu bizden evvel gelen misafirlerle dolu. Biz pencerenin yarında oturduk, sanatkâr öbür köşede bir yer min- derinde oturuyordu. Odanın döşe- mesi tamamen Avrupai olmasına rağmen sanatkârın kendisi hem kı- yafet ve hem tavir itibariyle ta- mamen yerli. A rkasında sarı tül üzerine al- tn pul işlemeli bir esvap var. Kat kat, yığın yığın bir esvap, oturduğu yerde üstüne güneş vur- muş bir çiçek yığını arasına gömül. müş gibi, çünkü salonun her yerin de kuvvetli elektrik avizeleri var. Kolları çıplak, altın bilezikli ince bileklerini bir düzüye hareket ettiriyor ve onlar şıkırdadıkça tu- haf bit tebessümle bileklerine ba. kiyor. Nuru Cihan kırkın üstünde imiş fakat olduğu yerde yirmi beş ya- şında olduğunu bile kabul etmek müşkül. Biraz uzun yüzü, küçük çenesi, yanaklarının genç, yuvar- lak çizgileri, solgun teninin bir çi- çek yaprağı gibi yumuşak düzgün- Tüğü.... Bunları kırk, yaşında bir ka- dında tasavvur etmek kabil değil, Büyük siyah gözleri ateş gibi, gük burnunun bir kanadı delinmiş üstüne elmas oturtulmuş, boynün- da sallanan küpeler iki uzun altın zincirin ucuna takılı iki yuva pırlanta, Hülâsa piril pırıl genç bir mahlük. iki tarafımda N iki müzikacı oturuyor. On- lar da yerde. Birinin önünde İnce değneklerle çaldığı darbukaya ber zer bir musiki âleti, öteki kemen- çeye benzer bir saz çalıyor, de gayet ciddi, kır sakallı Nuru Cihan şarkı söylerken iki eliyle yanındaki muzikacıları ida- re ediyor, bu ince beyaz pafma ların güneşin ışığ nan acayip bir çiçek zarafeti var, İhtiyar çalgıcılar bu parmaklar. dan aldıkları kumandaya göre ça- buk yahut ağır çalıyor, ve havala- rına göre başlarını mütems sağa sola sallıyor. N ru Cihanın sesi yani benim sevmediğim bir ses. Fakat o söyledikçe salon halkı coşuyor. Eğer biz olmasak bu coş- kunluk kendini daha serbest ifade edecek. Herhalde bu kadının Hint si “teknik,, ini çok iyi bil anlaşılıyor. Onun o gece bize söylediği parçalardan üç örnek Hint musikisi hakkında bir fikir edinmek kabil. Bunlardan ayrı ay rı bahsedeceğiz 1 — Hint klâ Bunların güttesi yoktur ve gayet uzundur. sessiz sada çıkararak söylüyor. Ba na mütemadiyen Bleeeee, Sneece diyor gibi geldi. Hülâsa bana bu klâsik musiki birçok yarım ve çey- uru Cihanın İkisi iyen soprano, ikleri TAN rek seslerin bir bir üstüne yığıl. masından ibaret gibi geldi. Bazı perdeler o k sanatkârın boynu disk ateh bir sporcu gibi düğüm düğüm oluyor, bazı perdeleri o kadar pes ki sanat kâr karnından söylüyor zannedi- vorsunuz. Bunların arasındaki tek tük nağmeler size Avrupa musiki- sinin bazı k latmıyor dej sikleri bana sa zaman yapılan tecrüb di. k parçalarını hatır- Hülâsa Hint klâ- r ilk yaratıldığı intliler bu musikiyi saatler- ce dinler, Onlarca sanatkâ- | rın sesi mühim değildir, asil tek- hik başta gelir. Ben bir saat sonra fona halde yoruldum. Bununla be- raber bunun kendi başına bir sada dünyası olduğunu itiraf ederim. 2 — Halk şarkıları “esasen, bun- lar her yerde güzeldir. Bengalde çok güzel. Nuru Cihan Tagorun bir halk türküsünü söyleyişi var- dı ki derhal gözlerimi açtım bü- yük bir lezzetle dinledim. Bu tür- küler ekseri Hindularındır. fakat bazı havaları da Müslümanlar Or- ta Asyadan getirmiş olmaları Ka- bildir. Bana Kafkas ve Şarki A- nadolu türkülerini hatırlattı. 3 — Müslüman klâsikleri: Bun- | ir yüksek ki söyliyen | lara 'rKavai,, diyorlar. Ekserisinin | iletin Rumi- den alınmıştır ve Farisidir. Fakat | musikisi bizim & mevlevilerinkine benzemiyor. Bizde me #nasiki- si bana sükün verirdi. Bazı havâ- larında da çok hoş ve hafif bir ne- şe vardı. Hindistanda bu musiki fikirden, kalbten ziyade cümle! 8- sabiyeye tesir eyâpiyor. İhtiras, ateş, heyecan içinde bir şey. indistanda kavaliyi “Şemsi H Tebriz,, diye başladıklarını gördüm. Bu kasidenin ilk cümlesi- ni en tiz perdeden ve birdenbire | Amerikada 27 ile 26 yaş arasındaki kızlar tayya- İ re yolcularına hizmet için tahsil görmektedirler. Dorotby Miller bu mektepte tahsilini bitirenler başlıyorlar. O kadar ani ve o'ka- dar yüksek ve ince'bir feryat ki insana birdenbire çarpinti veri yor. Resimlerle Haftan Üstte: Tek satıhlı ve iki mo- törlü tayyaresile dünyayı üç gün 19 saatte dolaşan Amerikalı Ho- vard Hughs ve arkadaşlarını, Newyork halkı çılgın tezahürlerle karşılamıştır. Tayyarenin indiği sahada 25 bin kişi onu bekli- yordu. NE Solda: Şanghayda mültecilere tahsis olunan ana yurdunda do- ğan sekiz çocuk tam bir huzur içinde uyuyorlar. arasındadır. mz Uzak Şarkı yeni bir tehlike tehdit ediyor. Bu tehlike koleradır. Şanghayda bu tehlikeden ko- İranmak istiyenler aşılanıyor ve seyyar aşı bürolarının etrafında yığın yığın toplanıyorlar. Bu ş6- kilde aşılananların $ayısı iki ilyonur geçmiştir. Amerika tayyare yolcularına hizmet için tahsil gören genç kızlara tayyarelerin motörleri hakkın. da malümat veriliyor ve tayyareye cit her şeyi