—— 6 ii Orta Avrupanın çalışkan bir milleti : Çekler Çekoslovakya Habsburgların büyük bir endüstri merkezi idi Prag günden güne büyüyor. Beneş diyor ki: “Pragın Çekoslovakyadan daha büyük olmasından korkuyorum “ Çekoslovakyanmn haritasma bakın- en endişeye düşersiniz, fakat Çekos- lovakyanın dahili durumunu tetkik €- derseniz bu endişeleriniz ümide kal - bolur. Dört bir etrafı Çek toprakla-| rında emelleri olan devletlerle çevril- miş olan bu memlekete gelen seyah Çek istikbali hakkında birçok endişe- | lerle dolu oluruk gelirse de sağlam esaslar üzerine kurulmuş kuvvetli bir | ülkü bulunca bu korkuları izale olur, Avrupada mantık hâkim oldukça Çe- koslovakyanın istikbali müemmen gö | rülmektedir. Bohemya, yani şimdiki! Çekoslovakya, Habsburg Imparator- Tuğunun smaf merkezi idi, Çek Cum- huriyetinde smal faaliyeti de büyük endüstriel memleketlerin endüstrisi ile rekabet (edebilecek vaziyettedir. Prağdaki mağaza camakânları buna şahittir. Buhrana rağmen bir terakki hava- #1 hisedilmektedir. Avrupanın dikta- törlükle idare edilen devletlerinde hâ- kim olar bedbini hissi Çeköslovakya- da yoktur. Habsburg İmparatorluğu zamanında bir eyalet şehri olan P gitikçe büyüyen bir şehir haline gel- miştir, Harpten sonra nüfusu 650,000 den ibaretti, şimdi 1,000,000 tecavüz €den bir nüfusa maliktir. Cumhur re- isi Beneş Prağın Çekoslovakyadan daha büyük olmasından korktuğunu söyledi. Hali hazırdaki büyüme sür'a- | ti devam etirilse arzu edildiğinden fazla büyüyecekmiş, 1,000,000 nüfus kâfiymiş, ve sonra büyüme kemiyet itibarile olup keyfiyet itibarile olma- malı imiş. Çok gezmiş ve çok görmüş olanla- rın söylediklerine göre Prağ Avrupa» bim en güzel payitahtlarından biridir. Bugünkü hali ile Prağ bir Çek şehri olamkla beraber esas itibarile Alman dır, iki ırk ve medeniyetin mahsülü- dür. Prağtaki Alman tesiri ilhamları- nı Cenuptan, İtalyadan arayan Kato- lik Cenup Almanların tesiridir ki Hit- ler Almanyası bu kültürü reddetmek te ve Alman olmadığını iddia etmekte dir. Bu kültürü reddeden Alman; nın hali hazırdaki önderi Hindenbu: tarafından bir zamanlar “Bohemyalı çavuş” diye tavsif edilmişti. Bohemyalı Almanlar, hududun ö- kat Cenup Almanları Partisinin diva- ni âli tarafından kanunu gayir addedilen Çekoslovak Nasyo - nal - Sosyalist partisinin dağılması akebinde vileut bulmuş olması insanı düşündürmektedir. Çekoslovak Nds - yonal - Sosyalist partisinin Çekoslo- vak topraklarında bir kısım arazinin Almanyaya ilhak edilmesine çalıştığı bulunmuştu, bunun içindir ki Çekos- lovak münekkitlerinin iddialarına gö- re Hennlsinin Çeklere sadakat vaitle- ri fırkasnın dağılılmasınm önüne geç mek kaygısından İleri gelmektetlir. Çünkü parti ilga edildiği takdirde a- çıkça siyasi propaganda yapabilmek fırsatını kaybedecektir. Hennlein fırkasını bu bakımdan görenler inanıyorlar ki Cenup Alman larını Bohemyanm bir kısmının Al - manyaya ilhakmt arzulamaktadırlar. Alman Nasyonal - Sosyalistleri bunlar arasındaki irtibatın mevcudi- yeti iyice isbat olunmuş. Cenup Almanları memleketin ekse- “yetinin mütemadiyen tasvip etmiş olduğu bir dış siyasetin aleyhinedir. set gütmemesi lâzım geldiği fikrini İ- leriye süren Hennlein Çek - Sovyet bür yanında pan-germanist fikirler taşıyan Nasyonal.Sostyallsler naza- rı itibara almırsa Çekoslovakya için bir tehdit teşkil etmektedirler. Bun-| ların önderi Kenrad Hennlein Cenup | Almanları isminde bir parti teşkil etmiş ve aradaki Almanlarm yüzde! yetmişini fırkasına (ithal etmiştir. 1985 seçiminde bu parti Çekoslovak- yadaki bütün diğer partilerden fazla | rey almıştır. Çünkü Çek partileri pek | fazladır. Cenup Almanlarınm parti | organizasyonu ve metodları Nasyo-! nal - Sosyalistlerinkinden farksızdır. Gazeteleri Alman Propaganda Ba - kanlığnın eserlerinin aynı gibidir. Hennlein toplantısı bir Hitler toplan- tosma benzer, yalnız gamalı haç ve Ü- niforma yoktur. Partinin propagan - da makanizması Nazilerinki kadar şa şırtacak derecede müessirdir, iyi bası lan ve bol edebiyatı ayni stille yazıl- maktadır, Herr Hemnlelnin nutukları Çekos- lovak devletine tam bir sadakati ifs- de etmektedirler. Oha göre halihazır- daki smırlar tabiatın o mehsülüdür- ler ve binnetice bozulmamaları lâzım- dır. Bohemyalı Almanlarm sadece Çek devleti dahilinde Çekler salâhi- yet sahibi olmak istemektedirler. Fa» | sız - Rus - Çek cephesinin tegkiline se bebiyet verdiğini iddia etmektedir. Dikkat edilirse bu iddia Alman bası- nm bir akidesinden İkaretir, ve Çek lere cevap olarak Almanvanım kendi arzusu ile bu emniyet paktlarının ha- ricinde kaldığını söylemektedirler. Çekler tehditle bazularını yoklıyan büyük sdamın karşısında kilçük a- damlar kendilerini müdafaa için bir- birlerine yaklaştıklarmı görünce bü- yük adamın tehdit edildiği hakkmda bir yaygara koparmasını anlama- maktadırlar, Yine Alaman gibi Hennleinin gaze leri Avusturya ile Çekoslovakya ara- emda bir yakmlaşma temin etmeğe matuf cerayan aleyhinde yazmakta ve Tuna andlaşmasmın vücüt bulma snr arzu etmediklerini göslermekte- dirler. Cenup Almanlarının bu siya- setlerinden ancak şu netice İstihsal edilebilir: Prag Berlin siyasetinin uy sal bir müdafii olmalı. Alman #iy setini takip (etmeli ve buna muka- bil Almanya tarafından basma çorap örülmiyeceğinden emin olmalı. Cenup Almanları Nasyonalistlerin devleti ele almadan takip ettikleri propaganda usulünü takip etmekte - dir. Bütün propagandasında temer - Pragda Meclis binası Çeklerin Almanya aleyhinde bir siya» | paktnm Almanyaya karşı bir Fran-| İtedir -Mareşal Çekoslovak Cü murbaşkanı Beneş küz ettirmektedir. Esâsen bu meto- dun muvaffak olması için de daha müsaittir. Çünkü Çekoslovukyada 1 milyon işsiz vardır. Nüfusunun 15 milyon olduğu nazarı itibara almır sa bu nispetin çok yüksek olduğu meydana çıkar. İşsizliğin bilhassa Al manlarla meskün sahada çok olma- sı, Hennleinin işini kolaylaştırmak - tadır. Guyri memnunlarm sefaletin - den istifade ederek birçok vaitler ya- parak fırkaya aza kaydetmek k y- dır. Onun içindir ki,Hennlein ka zamanda bu kadar aza kaydedebil - miştir, Çekoslovakyanm müdafaası İgliç hudutları dahilden de tehdid e- dilmektedir. Çekoslovakya hukkmda hüsnü niyet sahibi olanlar sulh kon- feransında bu devletlin Almanyadan çiğniyebileceğinden daha fazla isir- miş olduğunu düşünmeye başlamı3 - lardır. Masmafih Bohemyanın-sınır- ları eski, tarihi ve tabildir. Bohemya hiçbir zaman Almanyaya ait olma - mıştır, simdilik Almanyada bu hu- susta hiçbir arzu beslememektedir - ler, Mareşal Badogliyo Habeşlerin karşı koyacağını ummuyor Daily Telegraph'dan: Şima cephesinden gelen telgraflar Mareşal Badog'ionun Habeşlerin ta- mamiyle mağlüp olmak üzere olduk- ları kanaatinde olduğunu gösteriyor. Son gelen haberler hep Italyan kay naklarından olduğu için kayrtia tet - kik edilmelidir: Buna rağmen tal - yan plânınm inkişafından anlaşıldığı veçhile istilâ ordusu acele bir mu - zâfferiyet kazanmak emelini gütmek Badoglio Habeşleri “nokaut” etmiye çalışmaktadır. Bundan bir sy evvel üst üste üç mağlübiyete uğradıktan sonra Habeş lerin vaziyetinin tehlikelileştiğini gör müştük. Habeş hatları gerisinde ne - ler olup bittiğinden haberimiz yok Fakat Ras Mülugeta ordusunun ta- mamiyle dağılmış olduğu muhtemel görünmektedir. Ras Kassa kuvvetle- rinin ise mağlübiyete (uğradıktan sonra mühim bir kısmının İmpara- torla birleşmiş olabilmiş olmasma ih- timal verilmemektedir. Asangi gölündeki son muharebede taze Habeş kuvvetlerinin kahraman- ca savaşmış oldukları, ofakat buna ları zannedilmektedir. Mareşal o Badoğllo yaptığı mülâkatta artık mukavemet İbeklemediğini söylemistir. Bu Dessie- ye yapılacak seri bir ilerleyise, hattâ makinalı kuvvetlerle . Adis Ababaya kadar gidişe işsret telâkki edilebilir. Çünkü Goramdan Adis Abubaya bir motör yolu olduğunu unutmamak !â- amdır. Italyanlar uçaklarını iaşe islerin- de kullanmak suretiyle — orduların bilmişlerdir. Sayet Habeş mukave- yakında Habeşlerin birçok nahoş sürprizlerle karşılaşmaları beklenebi- rağmen ağırca mağlüp edilmiş olduk- gazetecilerle imkânsız sörülnen İasesini temin ede- | run Italyanların arzusu veçhile bir meti iddia edildiği veçhile kırılıyorsa AN . SAĞLIK İhtiyarların anlayışı Amerikadan gelen taze havadis: New - York şehrinde akı! hastalıkla- rı hocası — isterseniz, akıl hocasi da diyebilirsiniz, mana pek çok de - gişmez — ihtiyarların anlayışı genç- lerinkinden daha az olup olmailığını merak etmiş. Kendisinin o kurduğu ruhu dinleme usulünde, genç, ihi yar, her yaşta birçok kimseleri mu- ayene etmiş; İlkin şuna dikkat etmiş: Muharrir- | ler arasında genç yaşta anlar yaşlı olanlardan daha (ziyade eser İ ıkarıyorlar. Kırk yaşımı geçince, bir muharririn eserleri azalmağa başlı - yormuş. Bunda, yaşın, biraz yor - gunluğun tesiri şüphesiz inkâr edile- mez. Ancak şöhret hırsmı da unut- | mamak lâzrmdır sanırım. Her mu- harrir — pek tabii olarak — meşhür | olmak ister, Şöhreti bir an önce el| de etmek için gençlikte daha çok ve! daha acele çalışır. Kırk yayma ge - linee va meşhur olmuştur, va şöhret Iamıyacağına kanaat getirmistir, ) ahut — en doğrusu — haklı ve de- samlı şöhretin çok eser yazmakta değil, değerli eser yazmakta olduğu- Bu anlamıştır. o Değerli eserler de | hicbir vakit ecele yazılmazlar. İhtiyarların anlayışma gelince, A- İmerikalı profesörün musyenelerin - den çıkardığı fikre göre, ihtiyarların anlayışı gençlerinkinden biraz ağır İ oluyor, Meselâ bir genç: adam bir kitabı altı saatte okursa, pek yaşli İbir adam ayni kitabı on iki saatte 0- kuyor, Fakat netice, yani anlayış derece- si genç adumda da, yaşlı adamda da ayni oluyor. Hocanın kat'i fikrine göre bir gençle bir ihtiyarm anla - yış dereceleri arasında hiç fark yok- “İtür. Ibtiyarların anlayışı biraz geç olsa da, netice gene ayni olunca geç kalmanın ehemmiyeti olamaz, zaten arlayışın geç olmasında da, yaşın te- siri inkâr © edilememekle beraber, | başka tesirler de aranabilir. Yaşlı; adam herhangi bir kitabı okurken. daha önceden okumuş olduğu kitap- lardan kalmış hatıralar kime gelir, | yenilerle eskileri karşılaştırır. Bun - dan dolayı okuması gecikir, Amerikalı hocanm muayeneleri © açıkçası — ihtiyarlığın mutlaka bunaklık verip vermediğini araştır- İmasik içindir ve görülüyor ki ihtiyar- İlik mutlaka bunamak için bir sebep değildir. O halde bunayan ihtiyarlara ne di- yelim, diye sorabilirsiniz. Fakat el - bette dileknt ettinizse, hocanın muâ- yeneleri hep okumuş yazmış adam - lar arasrodadır. Okumuş yazmış & -| damlar, hele hakiki ilimle meşgul 0- lân adamlar bunamazlar. Bunayan- lar zihinlerini işletmiyen fikirsizler- dir. Zaten bunu bize zaman da göster» di. Eskiden bizde en çok kadınlar bunarlardı, Çünkü kadınlar okumaz, yazmazlardı, kadınlar çoktanberi o» kumaya, yazmaya vö düşünmeye a » lıştıkları, fikirlerini işlettikleri için şimdi pek yaşlı bayanlar arasında bile bunaklar görülmüyor. İnsan bedeni bakımından ihtiyar - hyabilir. Fakat fikir bakımından bu- öamaya hakkı yoktur, Bunarsa fik- rini işlememiş ve işletmiyor demek- tir. Lokman HEKİM Bir katil olarak tutuldu Konya, (Tan) — Geçen sene Br- İ menskte Ar-p Halil Tbrahimi öl- İ dürerek kaçan katil Ka «Ali, jan- İ darmalar *-fından pusuya düşürül mfiş yapılan müsadesede ölü ola- vk yakalanır e e — lir. upta uzun müddettenberi bek- lenilen Harrar taarruzu ber an baş- uyabilir. İtalyanların gayesi yağmurlar baş- lamadan sulh yapmaktır. Fakat Ha - beşlerin gimalde mağlüp olmala - rma ve kuvvci maneviyelerinin dü - şük bulunmasına rağmen imparato - sulh imzalaması beklenemez. 224-986 HERGUN 8iR ROPORTAJ “Amca, beni yanına ÖĞÜTLERİ levlâtlığa kabul Si misil Bu renksiz çocuk ta yatalak anasını yek mek için testi ile su satmağa uğraşıyorüiği Cadde ortasında Bir kitapçr dükkânında oturuyo- rum. Kapınm aralığından çelimsiz bir baş uzandı: — Amca! Beni evlâllığa alır mr sın?... Gözlerinin, uzun yıllar sıtma çeken lerde görülen kavruk bir bakışı, du- daklarınm öksüz ara mahsus 2 cıklı bir bükülüşü vardı. — Sen nerelisin oğlum”? dedim. — Afyonkarahisarın Sandıklı ka» sabasından... — Buraya niçin geldin? — Hastalandım da ondan... On beş gün oldu, hastaneden çıkalı... Şimdi bir lokma ekmek İçin kapı kapı do- taşıyorum. ğin neydi? . Arasıra, düşer, bayılır — Öksüzler yurduna gitmedin mi? — Gittim ama, kapandı dediler, geri döndüm, Bu saralı ew iğ Kabul edebilecek içimizde kimse yoktu. Eli- ne beş on kuruş vererek savdık. Yi- ne bir başka yerde, yüzi! sapsarı bir gocuk karşın i — Beş kuruş ver de anama gölü- reyim! diye yalvarıyordu. E atin çekilmez yükü, daha bu yaşta sırtına binen bu yavrucukia da, ayak üstü biraz konuştum: Edirnekapı dışında, bir evin oda- sına ayda 3 lira kira ile sığınmışlar. Fakat kirayı verecek paraları bulun- madığı için, çıkmaya mecbur olmuş- lar. Şimdi ana oğul sokaklarda sü rimüyorlarmış ! Anlattığı şeylere içim sızladı. Fs- kat, işte o kadar... Bütün yapabildi- gim şey, ona birkaç kuruş vermek- ten ibaret kaldı. Bir gazinoda, arkadaşımla kon. şuyordum. Masaların altını araştıran | bir çocuk gözüme ilişti, Baktım, yer-| den izmarit topluyor. Sordum: İ — O izmaritleri ne yapacaksın ço- | cuğum? — Babama götüreceğim. dedi — Demek baban sigara içiyol Çapaklı gözlerini açıp kapadı: — Eh.. Bulursa içer! Elinde, bir su destisi, bir de ağı! kırık bardakla: — Hani ya, sudan içen! diye bö- varak dolaşıyordu. — Günde kaç para kazanıyorsun? diye sordum. İ Sanki bu yaptığı işin bir suç oldu- ğünu kendisine hatırlatmışım... Yav- rucak, fena Balde ürktü: — Vallahi Hamidiye suyu!.. efen- di ağabey.. Ben başkaları gibi te: İkos çeşmesinden doldurmuyoru: diye mırıldanmağa başladı. Anlattı- ğma göre, onun da yatalık bir ana- öğle uykusu “Amca, beni evlâtlık olarak #Mğ sın?,, diye sordu. rasiyle ona ekmek, — evet, kuru bir ekmek — götürebi! Bir birahanede arkadaşlarla © duk. Vızıldıyan bir ses kule” garpt — Niyetli karamelâ.. yal. Kırkar para Kırk verdik ve İlarını başkasına satsın diye * ne İnde ettik, Bu hareketimiz” gün izzetinefsine dokunmuştü — Niçin yemiyorsunuz? d du?, Hatırı hoş olsun diye biri yedik. Belli ki, bu çocuk, bir ruhu taşrmıyordu. Elinden böl gelmediği için kimbilir, hi sahibi #gkercinin hediye etti melâları satarak bu yagta ©“ dirmeğe çabaliyordu. ” Haftanın hiçbir günü bu zavallı çocuklardan bir matbaaya gelip bize dert yaf Bu çocuklar içinde çektikleri İ seralete rağmen, hâlâ teri İbilmek mucizesini ; göst var, Acaba böylelerini olsun sı varmış. Sattığı bir testi suyun pa- İtalyanlar Adis Ababayı alsalar bi- le el'an kuvvetli olan Raslar seneler- ce mukavemet gösterebilirler. Cami avlusunda üç arkadaş