H R , — HALK FİLOZOFU MİHEN Bazıları, içki için mihenk taşı- der, devler, Karakterini, terbiyesi- »Di anlamak istediğiniz insuna içki tiniz, Sonca, onun halini tetkik ediniz. Derhal, içini dökecek, giz- dediği şahsiyet'ni orlaye koyacak- tır. Ben, şu iddinda bulucacuğun ki, bugün, tranıvay, içkiden daha kuv- vetli bir. mihenk faşı olmuştur. Karakterlai terbiyesini, içtimai seviyesini onlamak istediğiniz in- Banı, bir tramvaya koyunuz, bir sant, beraher seyahat ediniz. Şah- siyetinia bütün ana hatları, dertal tebarüz edecektir. Hotkâm mıdır, diğergöâm mıder, terb'yeli midir, terbiyesiz midir, ahlâklı mıdir, ablâksez medir hep- &l meydana çıkacaklır. Diyebili- Fim- ki, tramvayları, bir ruli ve terbiye lâboratuarı haline ON TELGRAF— 162 inei Teşi K TAŞI REŞAT FEYZİ gelmiştir, Bu lüberascıa ölçüleri son derece sahih ve kat'idir. İyi Kürmesini bilen gözleri asla aldat. maz ve şaşırtmaz. İstanbul halkanm umumi karak- 'ter çizgilerini tesbit clmek güçlü- iüne uğrıyan podagog, içtimaiyat- Çı, Tuhiyatçı ve simir hekimi, kemdi dar ve ekseriya hataya düşen se- minerinde lâboralıor.nda değil, tramvayda çalışmaıdır. 'Tramvay bir ülemd.r. Bu âlemi içinde ne karakteristik tipler, ne garip mahlüklar vardır. Bazılarımı söylediği gibi, iıki'l iniheak taşı değil, asıl mülrenk ta- g tramvaydır. Ben, her tramvay yolcukağumıidan sonra, Çepeçevre sanan insanları seyret- mekten, kalfamım, en 2ğır ve muğ- kük bir ilmi eseni okumuş kadar yorgun düştüğünü hissediyorum. CAT ' CATTEİ L EN SÖNTELGRAF BİR SEYAHAT, BİR RİYAYET Bizim — gazetaci arkadaşlardan Sait Kesler, İfmite kader bir xe- yahat yaptı. Şimdi, çalıştığı gaze- tede, her gün İzmitten bahsod'yor. Rivayete göre; Halil Lüti şöyle dömiş: — Be birader, sen bir gün de- laştın, on gün yazıyorsun. — Bu, yüzde kaç yüz kâr?, HALEP ORADA İŞE, ARŞIN.. Cemubi Afrika Birliği Başvekili harbin 1944 yılında biteceğini demiş.. Bazı muharrirler, hakika- ten, bu taribte harbin bitip bitmi- yeceğini münakaşa ediyorlar. Hslep arada ise, arşın burada diye bir söz vardır. Beklivelim. bakalım, me olacak?. KAFE ŞANTAN Bir revü münasebetile, bazı ga- zetelerde çkan bir dedikoduyu okuyordum. Gözüme Kafe şantan tübiri ilişlk Ba ecnebi kelimeyi son yılkırda zorta dilimize soktuk. Hatbuki, bunun — türkçe karşılığı yardır: Çalgılı kahve, Neden acaba, böyle demiyoruz?, Âlimı görünmek için mi?, ESRARI gürlerde esrarengiz bir mahiyet arzed yormuş!, J Bu harbin esrarcogiz mahiyet arzeden meselesi, yalnız - Amiral | Darlan müdar?, Daha ne esraren- Na , giz şeyler var ki, şimdilik üstüne varılmiyor?, AHMET RAUF e Muhtekirleri ihbar edenlere verileck para “Mühtekirler ve Vurgüncüları, asal saklıyanları Hibar edeceklere Paza iktemiyesi verilmesi için mil li korunma kanununa bir madde ©— Gâve olunması hakkında bir peo- Je hazırlanmıştıe. Yakında Büyük — Millet Meciisine verilecektir. | Köy kadınları | seyyar ı biçki kursları rın vilâyetimizde ilk kurs açılıyor Vilüyelimiz köylerinde de «Sey- yar köy kadınları biçki kursları açılması — kararlaştırılmıştır. İlk kurs yarın Silivri kazasnın Celi- &vini FPalk Öz ve Silivri kayma - kamının da hazie bulunacağı bir rasimle açılarak tedrisalı baş- hanılaca! Bu kurs İstanbul Akşam Kız San'at mektebine —bağlı olarak | çalışacak ve tedrisat bitince bir | de <Sergi» açılacaktır.. İcap eden levazım Vekâlet tarafından mec- canen temiü olunmuştur. Peyx pey bu kurslar diğer kazalarda da | teşmil olunacaktır. | — -— Tramvay ype elektrik ücretle- rine ne mil zam yapılacak? Kömür fiatlarının arttırılması karşısında elektrik kilovat ücret- lerine ve tramvay biletlerine ne mikta zam yaplacağı hağkında benüz kat't karar verilmiş değil dir. Tramvay, elektrik idaresi u- mum müdürü Mustala Hulki E- Ten bu maksalla evvelki akşam Ankaraya gitmiştir. Bilet ücret- lerinin - trarmwaylarda 2 kuruş, e- lekteik kilovat ücretleinin de üç kuüruş arlması mi ir, İ Vurguncuyu ilbar P Mülli Korumma Kanumunda yapdan | İ air küçük dĞildi, her tarafla memrar | | Hiyetle karşılsnda Bu Gdikita zöre, vur l | guncu ve istliçiyi İhbür edezler, tak aa olunacak, diğer bir Mbirle, közdü- | İ erme bic. iülüer üremiye . verileçdi a y Vuryuncu ve itçtota Malietine en €çi olmük, erken bir memleket — vask feskdir. İhbari yapmak aerıca bir mü- kafatla karşılandığına göce, bu yenl tedbirdön iyi notce alınacağı mühük- BÜRHAN CEVAT etrafmt | liye"köyünde Maarif müdür mu- | | deri amttğek Gençier hangi mes- ; lekieri seçiyorlar ? | Şimek, İstanbuldaki yükset mek- toplerden birlmde bocelik yapan — ceki bir müktej arkadkşımla, güçca gün bi yerde buluşmuş, — görüşüyocdük. BSük, dönt dolaşa. yeni neslin ilim ve Arfan #eviyesine intical gtli, Ben; — Nasti, büsm nesilden daba iyü ge- Lşmorlar em, dahâ olgun, Gabü amüba. könal: mdirlert, Diye sördüm. — Çünkü, tekâmül ka- munlarıma göre, yöti geslie, cibetic, blelerder daha yt olmaları, duha iyi yölşmeleri lâzamdı. Gönç profesör bir #a durup dügün- dü, Sonra, gvvelk ga umumi cümlele- vi söyAdi: — İnsan, bazan, çok akbin oluyor, gonra, bazi vak'alır karşamcda dü çok | bedba,.. Umumiyolle iyi mi demeli, | yolam, kölü mü demeli İyte bu noktayı Sayin elaiek çok ser. Pakat, benim gö- delgüncü maaglı mak, Tebilllir gayesi diploma ve dol- Buümce bir memuriyet midirt. Bu, ay 7i bethisi k Son yıllarda, mealeset, ylağ devlet Kapmına çi im gayısi çok ark zmeşlir. Halbuld, memuriyet, 6 kadar DA rtek bir vaziyet midir?. Hemen bör Hün gecçler, mömur olmak / yolundar dır. Bir kauminan İse, tayin obliği muay- yön bir yol yoktur. . Belis, tessdüdea | yaktur. Meslek Kdeali kaymnctli bir gepdir. Meselk, Tine. den Mesri olunca, Üç dört ağrı Yük. #ek möktebe ve fakillteye birden kayt olam gençler vardar. Bu girder, zazaşyyon! bir meslek hevezinde değilerdir. Ka- yat öldüklüri birihirine zit “mahiyetle Bu enektep ve Sekültelerden — haraglakl teccih edeceklerini de bilmemetderir. ler, Ner insanın muayyen bir. meslek ve ilim gubesinde İeödedk vandar. Çok kere bu islidotların tersine meslek n görçler görü- , onları çok zorlüklarla kar- | gılaştırıyı Hwetlik ölümuyorlar ve | hattâ, çök zayıf olanları tesfiye s0i- yor. Bazı gönçlerin zarur! olarsk - girdik-. de meli durümları d | aluyor. Mesclâ, onlar, bedeva ve leyl! bir tahsil mrlararında kakyorlar, Ve bu gacdları buldulları herhangi bir yük- H u::lçııı'w—ı-*we giciyorlar. Bir ıT âe, kehei tübirlerine re; üanlay olanı bir yükmetk tehsü e. GüCU argurlar. —__Btıı——ıı İşbe, bu vek'a ve vasiyetleri tsldan etamek, bir hülene vasmak pek müş- köldür, n R.SANIT eee e e — Meyve fiatları Meyva fiatlarında bir keç gün- derberi yeni bir yükseklik gö- rülmektedir. Escümle ayva 30 — 35 45 — 50 kuruşa, muş- mula 20 — 25 ten, 30 — 40 kuru- şa, elma 35 — 50 kuruşa çıkmış- tar, Alıkadarlar bunu haveların te- sirile az myeve gelmesine atfet- moktadirler. 9TAKVİM ©O Rum TISA KAsmlum 1G BAZ BİR DE — BSabit sevianinden yerinde dura- mmiyorduu, Şadiyena bu. yumuşak İlgi- a bir türlü akal erdinemiyordu. Yok- #a basılar bir göstürmelik miyâi? Her- De isebu göce burarlan selâmtle yakı gn kurlarmağa müvatfak olursa çij Teclerden birini fodaya çoktan. hazın. a. Hatlğ bir. papel de sadaka vere- cekti. Fokât ark sırt yözl İÜiştikçe Merzu- kutüm yerinden kalkıp kalkıp kepdile. Hat baklığı ve her oluruşla da bir ka- deh yuvarladığını — görüyontü — Belki Bülbül Şadiyonin — yapendığını şişman Merzuka yapacaklı! Ratip yörinden kalktı... — Bana müraado ccim? — Haydi dediğini vaztna hal... Ben| garkılarımı söyledüklen sonüm bir sar — ge bile beklenem! Ona göre hanrket Mizuhi ve mülli roman No, 31 BİR PALYAÇO DÖRTCAN- HOKKABAZ ve sükdüm büklüm Mermdkânın yanıe Dü gikti. Kadıncağız Grlik sabrim. ve ta- hamülün son baamağına — turmacmaşl. Ratip yanıca göllnce gözleri yağlı yaşlı #leme başladı. — Gözlerimln öcünde hat — No olmuş? Ne yaptım, güzlürinin önücdle? Bir bülüm vansa nöyle de a£ ktiyeyim, — D — Daha'ne yapcıksın bazumt / Beni | aldestn... Güta, elia gırfıntısı İlç çü- weleştin... - — © grtıntı değil artik BülvüL S- Syedir. — ÂAy Bülbül Şadiye bu mu?. —Buyat, — Dönek teklitsasinnle?, — Canim artistelrle böyle tanuşr — Yaat... Hant yüzünü gözünü y kayacaktın?. — Unuttum... İsmanda akıl fkir ka- _W—rln—mı» |ötama içn konuştum. | — Benin güzcl hetefan için mi d — Anlıyamadam döğrumur, — Canım sen, — <Celdükçe —hayalia Kzryma uykum kaçar> şarkınını sevmez amisin? — Severim... Ne olmu seversem?. — Gittlen içenrimine bu şarkıyı söyle- medinl rica götlm, — Demtk bir tarki iça bir. saatir GA düküyorsun?. — Ya ne zaanetlin?, Meştme bir ar- tist bir riCayı bir daküküda me - kabal eder? Dil dükmeden onlar kuanın yü- züne bile bakmazlar, «4 Polçi bu a dediğin gibi oleun! Mörtukada fozla jerar edecek hal Kalmamıstı. Gokça kaçırdığı — vukinin | 've mesölerin tosiriyle l — paltekler- | ni olurduğu sandaleynin üzerlele yölpa vuruyordu. Bazan gekalini kazar. | #aiş pilicin butuna deldirimken gözleri de tabağına dalyor ve tallı ı—hın»'[ dan horuldamaya başlarken sarıla Si geliyordu. LĞi KDevazsı Var) l Üzmir ve Pa Yenonlarına lakviye kuv- Harp Vaziyeti Şimali Afrikada hava,deniz vekara çarpışınaları, mu (X_aun: İ. 8. Eski Bükreş Ateşemiliteri ) | Şirmcdt Adrücada yani bir Pransz büir Hönglnin kurulması, Avcupa — Pram- semüm gesi eden Almamya v İleğrenın büça yez gekleler çıkaracakkır, —Bu güldec, Pafstz bölkima Alman ve İalyun kal'alarma buyi kin ve nodret beremiyle ve göndiden vlak tedek makskxtede bulunmakla Üük belirüle. Dt almaya ve tehklnei yapanaya kn- yulkmuştur, Bu arada, güü n mü- trn meseler Teclün İçusmuda. dömir Gdtüree Cyraa Frünaa — donanmasının Frarea dötenması Amical ve enbüylariğie Maveğal Petene sada- kat yemini gnglerdir. Loodrü, Prenm Filosunun Nübm 0 wletlerimi — söyemn- diğ dçin Mütefidere lIN nakfa. Mükaclikiere iKimk ederken, bu Axamenuyı Toulon'da barakansın — bür yük bir tezat teşril ediyer. Bünunla beraber, bu dboguranin bir gün Tw | ioa İkmemadan denie #çaması ve hibi- | telildere Üthak cimesi muhlemel gö- Tünmektedir. | Birleşik Azmeriza ve İngilera, Ce- veleri vo erelesme çilammaya — devem odiyori. ni yapıkımık hava — mey- | datlariyle İngile — Amıtrikan — harva | Hiblarırde ae samanda — çolşkecığıra güçhe yakkar, Almüzga — Bulı mise tava uvvetleri ve deniroltıları gönderse de, Artrika ve İngillereye karşi hiva — deniz Oslünlüğü temüu odebikonran Zetmal verdemiz, Günün ea mühlm ti velerin- den birisi de, Tunus meselesidir. Fakat bizim görüşümüze göre, Tunusun âkabeti belirm ştir, Müt- tefikler burasını kısa zamanda t gal edecekler ve bürsilen Trabkas garba yürüyecekleri'., Turusda mnihvere karşı iki tüctü müttefik hareket vardır: 1) Tunusda buluna Fransaz gar- nizon kuvyetleri, ma' kuvyet- lerle çarpışıyor, Ami: Genersi Giraud'ya ha | fayin etmiştir. Berlin, ©lk Alman uçak ve tanık taşkillerinin Turusa vard ğfım dün bildiraşt.r, ki çok 805 kalınıştar, | kanları bir araya toplarsak koca bir kütüphane olur. - — İ Ben, Sultan Azizin katlokundu guna kanilm ve elde de bu hük- ü tesbit edecek deliller vardır. İş'ti garibi şudur ki: Sullan A. zizi öldüren bir pehlivandır. Ve Sultan Azizin hamlacılarından- dır. vullan Aziz, mı“?ehnie bü- kunar. pehlivanların hepsine Birer :îımişi. Bunların kimsi şamrdancı, şamdanbıbaşı, kuşçu, kuşçubaşa, “Yoksa intihar ma etti, dye yaz- | | Hamkcı, hamlarıha- g5 gibi. Gaz ve elektrik olmadan evvel mrum yakılırdı. Baray şamdanla- xt büyük ve ağırdı. Bunları cılız adamlar taşıyamazdı. Bu sebeple Bultan Azizin şamdancıları pehli- vanlandan mürekkepli, x Hamlacılar demek, Padişahan büyük saltanat kayıklarında kü- vek çekenlere derler. Denizcilikte bir kalde vardır. Bu sandalın buş küreğinde kürek çeken —adama hamleci derler ve bu, küreğe de | hamlı mevkli tâbir olunur, En nihayette kürek çekene de siviryacı derler... Kürek çekmek te kuvvet ve maharet işidir. Sultan Aziz kü- zekçilerinini de hamları namile pehlivanlardan ayırındı. İşte Sultan Azizl öldüren Mus- tafa pehlivan, padişshin bamlacı lezından bulunuyordu. Bu, Mustafa pehlivan, yakişıkh fevkalâde 'erkek güzeli bir adam- dı. Öna bütün kâdınlar vurgun- du, Bilhassa Sultan Azizin güz - delerinden ve hazinedar ustam o- lan Arzıniyaz kalfa, pehlivan Mustefanın meftunu idi. Ve pebr | Derve ve Bingaziya va htemel neticeleri 2) Ingiliz ve Amacikan kuvvet. leri Tunus . Cevair hududuru geç- miş, Bizerta ve Tunus şeh rlerine yaklaşmaşlardır. Çok üstün hava kuvvetleri himayesizde ilerliyen ve tamamile motörlü bulunan İn- güz - Amerikan ordusuna karşı mihverin Tunusu m'idafaa edece- ğgme htimal veremiyeruz, Onun için Trablusgarbın âk:bet' de çok karanlık görünmektedir. Mihwer, Tunuslaki savaşlarlı kâf zaman kazanamıyacağından Treblusgrbe da uzun zaman müdafan edemi- yecektir. n Libya çöllev rde fakip harekâti- na devam eden İngiliz ordusunun rmesı ve mihver ordusü bak Şetini — imba İ gsir elmesi bikler'yor. Bin- | aberler gelme | Rormel'n Binga | sonra Sirte közfez'ne çekil- mek ve oradan Trablusgarp ile ir- | tilalını amuhafaza etmus istediği | Tanlaşilmaktadır, — Fakat.bu sefer | 'Trablusgap batıdan tehlikeye ma- | Puz bulunuyor; bundan daşka İn- Eliz ordusunun Sirte körfezinden sonca Trabluagarba doğru taarru- ga devam edeceği şüphesizdir. Bel. ki İngiliz ordusu, cenuplan bir çe wirme yaparak milhwer Grdusumun Trablusgap e irtibalım da kese- dilir. «Türkiye tütüncüler birliği» hazırlıkları kurulcağını — yatllığımız ü Birliğir ni zamnamesi hazrlandrak — tasdike gönderilmşilir. — Birliğin biri İs- nbulda Marmara havzası tütün- | ve diğerleri İzmirde E- msunda Keredeniz havzası lerini ihtiva etmek üzere üç merkezi olacaktır. Diğer taraf- tan bildirildiğine göre bazı İzmir tütün tüccarları bu birliğe gi mek islememektediler, v ğ MAĞE ” D G GPARI YAŞEAŞU DA GNBN —— GÜREŞ MUSAHABELERİ —— Sultan Azizi Boğan Bir Pehlivan- dır ve ismi Hamlacı Mustafadır Mü .hiş bir pehlivan olan Sultan Azizi, Hamlacılardan Mustafa pehlivan nasıl boğdu?.. Padişahın gözdelerinden hazzinedar ustanın pehlivan Mustafa ile muaşakası... Serasker — | Hüseyin Avni Pasafun rolü... Sultan Hamit, neden pehlivanlardan nefret ederdi?.. | Büllan — Azizi, kati mi edildi? .eee Yazan: M. SAMI BARAYEL! İlvanla aralarında gayet muhzem münasebat vardı. Arzıniyez, Su- tat Azizin efendiliği zamanın - danberi yarında — bulunuyordu. Eferdi püdişah olup vakit geçtik- ten sonra güzel Arzıniyazın da yaşı ilerlemişt'. Bu sebepledir ki, Bultan Aziz, eski göndesine fev- kalâde emniye tettiği ve, hazine- darlığını yaptırdığı halde onunla Mmünasebetini gençliğinde olduğu kadar yapmazdı. Bu sebeple gü- zel ve boylu boslu hazinedar peh- lvan Mustada ile ve tarihçe de sabit olduğu üzere Serasker İs - partal Hüseyin Avni Paşa ile giz- li münasehatta bulunur. heye - canlarını dönlendirirdi. Serasker Hüsevin Avni Paşa, Sultan Azizin nasmı oanı idi, Çünkü padişetin mübalâğalı de- recede olan istibdadına karpı ko- yanlardan biriydi. Serasker Hüseyin Avni Paşa, hepimizce maâlüm olan — vak'ayı ihdas etti. Yani Sultan Azizi tah- tından indirdi. Ve, yerine Sultan Müuradı çıkardı. Bersaker Avni Paşanın muvaf- fakiyetine vasıta olan yegâne in- san Arcaniyaz idi, Arzıniyaz saray- da olup bitenleri gizlice sevgilisine irirdi. Padişehın gerek Seras- kar hakkında ve gerek diğet vü- kelksı hakkında ne düşündükleri- ni barfi barfine bilen Arzıniyaz, âdelâ Avni paşanın casuus idi. Bu, Çerkes halâyığı mükemmel rolünü oynadı. Sulban Aziz, genç ve değişik gözdelerle gününü ge- İşikh ve, babayiğit üpte bülünan MAHKEMELERDE: Benden bedter olsun! | Ortadan fazla yaşlıydı. Çenele- rinin altından ve gerdanından sarkan etler, eskilen şişman ol- | duğuna ve sonradan zayılladığına | delalet ediyondu. Yüzü, pek mübalâgalı dereccede | boyanmış, pudralanmışlı. Bir kar | dın yüzünden ziyade, — birihirine kanışmış, renk renk boyalarla, bir ressam paletine benziyordu. Kıyaleti de aceipti. «Fukaranın düşkünü,, Aksade giyer kış günü» fehyasınca üzerinde bir. beyaa kürk, altında, çok evki zemanlar- dan kalma candes bir entari var- dı, Ayağındaki beyaz, iplikten el | örgüsü çoraplar bir san'at şahese- vi olmakla beraber çok eeki, de- | mode ve brgün İçin garip görünü- yordu. Başında da pek acayip bir şapke vardı. Kir düşen saçları, şapkanın ki kenarındaa, şakakla- | rıtdan ,gayrimunlazam bir tarada çıkmıştı, Haftalardar beri taranma dığı hissini veriyordu, Parmakla- | rımda taşlı yürükler vardı ve bu parmakların arasında, dörde bü- | külmüş, istida-elmasi pek-muhte- | möel bulunan bir kâğrt tutuyordu. Kendi kondine söylenerek ad- | liye koridorunda yürürken, yaşlıca bir kadın: | — Honım, dedi; seninde mi da- | Tn eei İçini boşaltmak için bahene are- yormuş, Orta oyununda kavaklu- ya söz süyletmiyen ve mütemadi- yen kendisi söylüyen lâz gibi, kar- şısındaki kadana nefes aldırmadan | ve keadisi de hefes almadan an- katmağa başledı: — Ah, ah, hemşire! Beni bu hala getiren, benden beter olsun!. Evi- mi, barkımı yıktılar. Ocuğıma in- €ir diktiler. Ah, 6 Nezihe olacak gıllık yok mu?, Ona da hayretme- di amma, beni de bu hale getirdi. Şu istidayı gördün mü?. Şimdi bung vereceğim, O Nez'he olacak üşifte, görecek gününü Elin ma- sum adamıtır. baştan çıkarıp da, herkesin ocağını söndürmesin ne demek olduğunu anlıyıcak, Ben de onu mahkeme kapılarında sü- rüm sürüm süründürmezsem, şu saçlar bana ayıp olsun!, Beni, gül gibi tazeyi bu hallere sokmak. Hay hafaganlar boğucak, hemşire.. O, söylenmekte devam ederken, yanından geçen bi rmübaşir, onu KDevkmü Sa; 3, Sü- ? de) ——— Çirip Güki gözdesine temayül e- mediği cihetle Arzıniyaz, efendi- Sine içlen düşmandı. Bu sebeple onun düşmanı olan, lâkin yakı- Seraskere meftün olmuştu. Suktan Aziz, tebtian indirildik ten sonra eski safaya gölürüldü. Orada bir hafta kadar kaldı. Ken- disinin telebi üzerine nihayet Çı- Tağan sarayına getirildi. Armniyaz, efendisinin yanında idi. Sultan Aziz, hazinedarından © kadar eminid ki, hal' olunduk- ftan sonra da onu yanından âyır - mamıştı. Sultan Azize hususi o- larak ancak o, hizmet ederdi. Sultan Azizin öldürülmesi ta- karrür etti. Pakat sadrüzam, ve, diğer vükelâ bu file taraftar de- gillerdi, Avni Paşa, bü işi başlı başıne yapmağa karar verdi. Ar- zıniyaz vasıtasile bir plân hazım Tadılar. Ve, hamlacı pehlivan Muz- tafayı bü işe memur etmeği dü- şüdüler, “ Sultan Aziz — ketlolunduktan sönra Arzıniyaz, pehlivan Musta- faya zevce olacaktı. Ve, bu suret- le hem güzel bir kadına've hem de hazinclere sehip olacaktı, Azzıniyaz, pehlivanı kahdırdı, Seraskerin muhafızları göz yüm- Gu. p Sultan Azizi öklürmek — kolayio değildi. Çünkü aslan gibi bir pota livandar. Üzerine kimse gidemez- di. Bir vuruşta kırardı. Hatiğ ne olür ne olmaz diye de yahnında koca bir pila taşıyordu. Padiçahı altedebilecek ancak bir pehliwan Mısır barekâtından öğrenllerler.. Yazan Ali Kemal SUNMAN Hep neticedeki kat'i mevalfaki- yete göre ölçü tatukluğu için ikim €i dünya harbin'n belirciği mü- him simalara da daha şimdiden etraflı surette kiymet — biçmeğe kalkışmak acele elacaktır. Zaman geçtikçe bazı şühretler daha kuv- vetli surette istikhalin karşısına çıkacaklar, diğer bazı şöhret sar hipleri de umululacaklard <. Harp talihi güler yt göslerme- diği zamanlarda düşman tarafının kuvvel ve kudretin'u sebeplerini araştırmak düşmün tarafım idar e den şahsiyetlerin muvaffakiyet se- beplerini öğrenmek ne kadar el- zem olursa olsun aci gelen işler. dendir. Fakat büyük bir hakikat değilmidir ki çok defa fatlı görü- nen şeylerde meymenel olmaz da acı gelen şeyler hayırlı elür. İkinci dünya barbini idare et- miş; her iki muharip zilmrenin ordularımı eradan oraya sevkede- rek türlü zamaylarda. muvakfaki- yetler kazandırmış efandarın ara- sarda mukayese yürütmek istik- bakle askeri tarih erbabının en ebemuniyetle gürecekleri işlerden- dir, Fakat bugün en ziyade me- rak uyandıran ve ç merakla da in- kişaf safhaları takip edilen bare- kât şimali Afrikada olduğuna gö- re harbin o sahnes'nde olup biten. lerin başında bulunanlar şimdiye kadar ne gibi hususiyetler göster- diler diye tetkik etmek z faydalı görü'memektedir. Harp talihi bir terafa gülümse- | moğe, iltifat etmeğe başlayınca ö- bür taralın bir vakte kadar di etmiş muvatfakiyetlerindeki se- bepleri öğrenmek daha istifade ilo istenir, Bunun misali de şimali Af- rikada sekizinci İngiliz ordusu ile mihver ordulannın karşılıklı hal- lerinden şimdiye kadar anlaşılan- dır. Mareşal Rommelin bundan ev- vel yaz uylarında kazanmış obduğu müvaffakiyetlerin sebeplerini w zun uzadıya araşlırmayı İngilizler şimdi bilhassa daha foydalı bulu- yorlar. Bu muvaffakiyetleri nedem ileri gelmiş olduğunu — araştırır- ken: — Meselâ diyorlar, Ramınol 941 senesi başında veya M0 senesi ni- hayetinde Afrikaya geçmiştir, O zamandan şimdiye kader da mh- ver ordularında idaresin! ele almış bulunmaktadır. Halbuki - İngiliz tarafı 340 senesindeaberı — şimali Afr'kada beş geveral değişlirmiş- tir. Şuphe yok ki Almanşa daha, 308 de Avusturyayı slerken, daha socıs Çekcelovakyayı yarçalarkem Rommel de bir gün Alrikaya geç- mek s.tasr gel'nce taaklamın çökde masil kullandlacağıni erla Avrupa- da to'kik e Hyordu. Menimel Libya | we Miser çöllerinde muharebe et- | mek üzete Almskyrdı yaz, kış dayarılacak kada: swerk koğuşlar da yatırılarak ti ettrilerek ye- tiştirlen askeri ile Afrikaya gi- derken orada tankların nerelerde işe yaramıyacağını y" biliyordu. Onun için eğer Rommel hakika ten 940 senesi mihayesiz.de Alrika- 'a geçmiş ise o vakiltenberi orası alışkanlığı azalnuş değil, art- maştır gibi., İşte Böylece bahse devam edil- dikçe İngilizler kendi yan İdıkları noktaları anlatmakta ve m'hver tarafının şimdiye kada: elde ettik- lerini saymaktadırlar. Sözün kırası şu elayor ki Mareşal Remmel ken di kendine olan il'ramdı ile dağma büyük mikyasta harckâlr göze al mışlır, Fakaf sekizinei ordu için de yapılacak bir iş vardı: Dalma , hazırlanmak ve bir gün düşmanla iyiden iyiye karşılşrak. ceresini açık biraktı. Pehlivan Mustefa, bu pencereden içeri gim di. Ve, Arzın'yazın odasında sak- landı. Sultan Aziz arka üstü yat mış uyuyordu. Arzıniyaz, Musta- Tayı padişahın odasına soktu. Mus- tafa, şikârının üzerine alıldı Hüsyelerini bir hâmlede avuçla- yarak sıktı. Sultân Aziz, gik bile demeden nefesi tutularak öldü, Bu ölümü gizlemek için me Kasla dumarlarını kestiler. Ve, in tihar eömiş gibi, okluğu yere b Taktılar. İ mlihayet mülhiş b'r pehlivan o lan Sultan' Aziz, çok Sevip sara- yina doklurduğu bir pehlivanın Hle öldürülmüş oldu. Bundan Hamit, saraydan bütün pehlivaleri kovmuşlur. Sul- olabilirdi. Araniyaz, bir gece sarayın pen- tan Hamidin pohi'van düşmanlığı | bundza ötürüdür. “ M. Sami FAMYIL Beni bu hale getiren [ DIŞ pÜLthx f