eZT SMESELELERİ: yatezgâhları | lerseçir £ Ütereemrinde umıza daha yakın geldiği kan patırlıları bizi a 1 etmekle beraber, gü- g kaldırıp uzaklara baktı- İngiltereye gideu gemi- dır. Şimdiye kadar Al- bu muharebede - bir çok gemilerini denizm dibine niş değillerdiz. Fahat İn- bu zayiatı bir çok cihet: patmaktadırlar. Şimdiye peyce gemi müsadere ot- ir, Fakat bundan tonra mü- 'en müsadere edilecek ye- $ yavaş kalmıyacağıca gö- i İngilizler mütemadiyen İuşa ettirmekledirler, Yal- liz tezgâhları değil, hemem ya tezgâhları İngibere galışıyor. Siduey, bir de- İYük tonajda dürt capur ilir, Kisland ıuıı:ll:: | Mölörlü vapur sıpari) | Pasilikte Kakatocs tez - #lepler yapmaktadır. Ka- « BAllEzcühları da İngiliz zaylatını Ü* L kabiliyettedir. Amorika &n hariç... 'ar içinde denizallı harbi deıııı devam ederse, mü- ü çetin olacağına şüphe İNg Sisnard» gazelesi yöy- «Almanya harbe yet- izaltı ile başladı. Şimdiki U gemilerin mikları yedi ©t her gün yeni bir İnki- " Cedir, Bilinen — şey İngiltere Vietley, Marri- T tipi “yarelerini Sillerle değiştirmektedir. ! halde Havker Tornado 'arelerinin sür'at snatle nıcııey. yaklaşmaktadır. d tayyareleri de baş- ğ rle değiştirilmektedir. Ye- Üngiliz tayyareleri dünya - Sür'ati ve en kuyvetli mas * , İmparatorluğu, sadece Britanya adaları değildir. dünyaya yayılmış büyük lı mesai birliğidir. , İngilterenin deniz i dabı y ç mektedir. SKİ | .:ılıııı ea GÖR PT AT KA teçhizalı ile altı fir- İk aşırı göndermiştir. Ye- tağınen, daha i ';;l:ıı'ı.. hazırlamakla - fatsikaları kur - siketende kurular mitral- dnç Sinda 2000 amole çalş- (a ldır. man yağTlca 3500 pilot da Zelânda iki fırka Kİ teşkil ot- $ t m_:" ırkayı da teş- di eBis bir iptidai maadde " __ Dünya nikel istihsa- | 88 ( oradı ı__' hı ladır. '*H | kaya yayılınca, evvelce tereddüt Epırııorluıu ve sonra rika Mmuvazaneyi te- mıııı.ııhr gilterenin bilhassa havacılık mek- tebi haline girmiştir. 5) 000 pilet yetiştirmeğe devam edilmektedir. Afrikada General Smots büyük Büyük Britanyaya artık o kadar kafa tutmamaktadır. Harp Afri- geçiren dominyonlara bir harp hahişi gelnsiştir. 200,000 kişilik or- dusunun yarısı Habeşistanda ve Somalide İtalyanlara karşı har - betmektedir. Cenubi Afrika, İngil- | tereye başka türlü de yardım et- mektedir. İngilterenin cenebi mem- dekelerden - siparişlerini - finame etmek için altın isthsalâtını arif maktadır. Bu suretle Transval topraklarından tayyare, malzeme | ve yiyecek maddelerinden müte- | il dağlar vücude gelmektedir. ; Hindistan yarım milyonluk oru- | sundan dörtte birini Libyaya — ve Mısıra göndermişlir. Fabrikaları ağır toplar yapmakladır. Hulâsa | bütün İngiltere müstemlekelerin- den çeşit çeşit harp ihtiyacına ya- | rıyacak her türlü malzeme gel - mektedir. İşte İngiliz imparatorluğu budur. | Şimdi haş kale vazilesini gören Büyük Britanya tek başına kal- | mış olsaydı, artık bugün daracık | bir çukur haline gelmiş olan Man- gn öle tarafında Almanyanın kar- şısıda güç dayanırdı. İngiliz im- paratorluğu ise bu müvazeneyi (o- min etmiştir. Şimdi iki Kolos ölüm mücadele- sinde karşı karşıyadır. Alman; «Bu sene harbi bitireceğim, dedi. Büyük bamlesinin beklenildiğine şüphe yok. İngiltereyi istilâya ma | kalkacak?. İngiliz sınaf kabiliye - | tini mahvetmek ve maneviyatım | İ | bozmak için fabrikalarının altını üstüne mi getirecek? Büyük Bri- fanyayı yüzlerce tahtelbahir — ve ı edecek? üpürecek mi?, Taarruz teşebbüslerinden bi- zini veya Ikisini veya üçünü bir- den mi tatbik edecek?. Almanya- da bile bu feci sırrı bilen belki on iki kişi yoktur. Yalnız vazıh ve muhakkak olan brşey var ki, bü- ik çarpışma günleri yaklaşıyor. ’üh;ıı anlattığımız gibi, İngil- tere bugünlerde ber güt biraz da- ha vasıtası ve kuvveti artarak ha- zırlanmış bulunmaktadır. | HALK ÜTU ||Vı İşçi A" u B ı-ı-nio”“' Genç bir kız iş arıyor. gihanelerde herhan- 1 Buna şefkat elini u- inin di. ) ga bir iş arıyOrUR ni gi bzhir ıvl::::îî::n.:l :..':' ıı:-ıu:’::" M tesi Halk Sütünü (N. İ ıl..ı Makladir. İrgiltemda | Za Teltaaynn müracantlarını rica ede- aları vardır. Kanada, İne | vi #f D P t A ELROMAN: 104 i EENICE | Yazan : ETEM. İZZET KSi M dürmezdi. İnanı- K "'_"m Halil Necibi yaşatlı | ve- ümidini KA GA ye kalbimi avucu içinde | yorum K Adukları doğru- 4 fahakkümüne esir eden | bütün w&"'""h: ık ahi olsa 'Hi ona daha ol- | dür. el âdeki B hu W—ııııdın hışk:ı::dı u'ı'ııı Necip onun en Son ’:_:,.:uı: | ı' Gakikada hila onun ya- | hastadır. Hiş bir SA SA . | B Ge Mttülyor, hep onu dü- | tamı bakle kaybetmedikçe kendisi aç Muyum?, Belki de be- | ni Glümün kutağına NÜ D Di b Beşinme T İ ae BU rar'e inmana yareklin B ayklan beni ba- | sadece ve sadece bT . yeren, sakıyor. Eğer, bütün bu | çevesile ateşe ve İMCZ öi “im bir aşkın iam teza- | — muhakmeyi, ııııııı; çerr eee İ _*':lııı ise itiraf etmeli - | düşünce Wu.',',,aram. Bu £ Güz üşıkım, Dahi :| bir marazın etinde ',:" Helil Necibi. snl;ı::: tezahür Halil thlı:::_ B R : Yaşamasını istiyorum. tamamile vardır. "".- bile göz- gı bi benim bir gün kendi- | “ille boğaz boğaza güÜ L L e f :'I— bile kendi kendime bu | lerimin içine HL VDi cine . aPacağımı tahma etseydi | nasıl duyuşlu bir İ he yok ki, hayatına kıymaz xaz gecelöri Bir muharrir arkadaş, şe- hirdeki umumi bahçelerin, yani parkların, birer haylâz yeri mi olduğu sualini soru- yor. Bu suale sebep olan kâ- | dise şa! İki arkadaş, akşam üzeri işlerinden çıkıyorlar. Yorgun kafalarını biraz dinlendir- mek istiyorlar. Civar parklar- dan birine giriyorlar, fakat, Biraz sonra, çıngırak Park tatil edilmiştir. Halk dı- | şarı çıkmıya davet ediliyor. Muharrir arhadaş gibi, bi zim de aklımıza gelen düşün- ce şudur: Gündüzleri, herkes işinde gücündedir. Parka gitmiye, işi olan bir vatandaşın vak- ti bulunmamak - lâzimdır. Gündüz ortası, parka, an- cak haylazlar gider. O halde, parklardan istifade edenler, yalnız hayâzlar oluyor, de- mektir. Takdir ediyoruz ki, park- | ların, geceleri de açık halma- sı, belki, bir takım mahzurlar ortaya koyar. Fakat, nihayet muayyen saatleri gecenin | vardır. Mescâ, geceleri -hat- tâ, geceleri değil, akşamları | demek daha doğru olur- yaı akşamları, parkların saat ona kadar açık bulunması zanne- diyoruz ki, bir mahzur tevlit elmez, BÜRHAN CEVAT Harita ihtikârı iyapan bir sahtekâr Beyoğlunda oturan Abdülmelik isminde biri beş kuruşa aldığı ha- ritaları mekteplere ve diğer mü- esseselere Kızılay namına 10 ku- ruşa satarken yakalanmış, sahte. kârlık ve ihtikâr suçile Adliyeye verilmiştir. GkĞLi ) Baharda Kan Tazeliği Şimdi attık kış mevsimini at- dattık, yaza geçtik. Pakat bu inti- kal devrinde vücutlarımıza da bir başkatık âriz olur. Meselâ — kamı- mizin faaliyeti daha ziyade gelişir, artar. Vücudümüze ödeta yeni bir genetik geldiğini hissederir. Bu da kanımızın bu bir nevi tazelenme- zinden ileri gelmektledir. Şu halda tabiatin vücudümüzde yaplığı bu nafi değişikliğe biz de elimizden geldiği kadar yardım - etmeliyiz. Meselâ kışın alıştığımız pastırma, salam, konserve vesalre gibi dur. muş ve ağır şeylerden artık elimizi çekmeliyiz, - Buna muksbü kanın tazelenmesine —daha faslâne yar- düm edecek, mümkün olduğu kar dâr vitamini bol aebze ve meyva- lara ehomunlyet vermeliyiz. Yani mideyi bir nevi bahar mize değil, giylin ve kuşamımıza da dikkat edeceğiz. Yaz geldi diye hemen fanileleri — fırlatıp atmıya- cağız. Dalma müteenni olacağız.. — Mes'udum Dyordu. Muhakkak ki, o anda karşısına çıkmam ena bu saadeti en ileri ifadesile tattırdı. Belki de beni hiç beklemiyor, kararan ha- yat ufkunda ölümlün soğukluğunu duya duya kalbinin san çırpınışını bekliyordu. Bir an gelecek o kalbh gon dazbesini tamamlıyacak ve ız- tıraptan ufalan o koyu siyah gözle- gi toş, gölgeli duvarların boşluğu- 'na bakarak kapanacaktı. Onu o ha linde bile tasavvur etmek bana e kadar ncı ve stıraplı geli yaptığı tesiri düşününce bundaki azameti hissediyorum — ve.. — bu- yın içindir ki, onun saadetini, zev- kini, doyumsuz neş'esini tasavvur edebiliyorum!, Neyse bütün bunlar herhalde urun vzun düşünceye ve tahlil et- | miye mecbur olduğum şeyler, Bel- ki de, benira düşünme fırsatları a- ramama vakit kalmadan kendi te- zahürlerini birer birer ortaya ko- yacak ruh, şuur hâdiseleri. Fakat, Mmuhakkak ki, ondan ayrıldıktan or. Bir e onun beni karşısında görmenim | — Anlat bakalım, davan nedir? Davaci anlatmağa başladı: — Efendim.. Ben elma şekeri, horoz şekeri satarım. San'at bana babadan kalmadır. Ta çocuklu » gumdanberi bu işl yaparım; ço- luk çocuk, aile geçindiririm. Kışın da, keten helvası satarım. — Çok uzatma.. Yalnız davanı anlat! — Evet efendim.. Devamlı anla- tıyorum. Havalar ısindi.. Herkes Hrlara, çayırlara, bayırlara dö * eğe başladı. Bizim de işimiz, nerede çoluk çocuk varsa orada * dır. Birkaç gündür kırlara çıkı. | yorum.. Allah bereket versin, bir | kaç para kazanıyorum. Dün de yi* e kıra çıktım. Bizim is malâm.. Bir süpürge sopasının üzerine ha- Bız sararız. O hasırın üstüne de, el | a şekerlerinin sopalarını sapla- vız. Hasırı tam donattıra, Elma şe. keri, horöz şekeri, dopdolu: | Biraz dolaşıp birkaç tane vat * î tıktan sonra bir gevşeklik geldi. | Bir Aaltı bulup oturdum. Sırığı | da yere sapladım. O da yanıba - | da,. Otururken, şöyle uzandım. | geçivermiş.. Bilmem neka- bir saat mi, Iki saat mi üyüe | | müşüm... Uyandığım zaman, elma | sırığını yanımda göremedim. Et- W rafıma bakındım, Acaba bir ar -< | laş muziplik mi yaptı — diyi Yok.. Bir hmıvn, kafamda kâ- zman bir h var,, | | | | Kasketim rımdan çıkmıslar. Cebi; eker paraları da yok.. So - | ğumu anladım. Kalktımı.. Ya- | ak, başı kabak, bir o tarafa | payım? Başka çare yok. Yolu tut- fum, eve gidiyorum. Silivri kapı sından içeri girdim. Ortadan, Et meydanından vurup Fatihe çıka. | cağım.. — Şehreminine — geldim.. | Tramvay caddesinde ta uzaktan | bir elma şekercisi gördüm. Sırık, benim elma sırığına benziyor. A- yaklarımı açtım.. Hızlı hızlı yürü- meğe başladım. Biraz yaklaşmca dikkatlice baktım. Başındaki kas- ket de benim, elindeki sırık da... Koştum.. Benik koştuğumu gör « dü. Tabit tamdı da.. Elindeki rıkla o da koşmağa başladı. O koş- tu, ben koştum.. Epey koştuktan sonra, nihayet, Sarıgüzelde yetiş- tim.. Yakaladım. Üstüme yürü - dü., Z aygaya başladık. Polis ye. tişti. Yakaladım. Polise anlattıı — Bu elma sırığı, başındaki kas- ket, ayağındaki iskarpinler, hepsi benimdir. Ben uyurken çalmış.. dedim. Bu da: — Bayır!.. Bunlar hepsi benim- dir, Ben elma şekeri satarım.. O- nunla geçinirim. dedi. Sonra tahkik ettiler.. Sabıka - lının biriymiş.; Hursızlık.. Yankesi- cilik hepsi bunda... — Otur bakalım.. Saffet, sen kalk anlat. Nasıl çaldın elma sırığını? ——7 — e ve dırvar dibindeki o baş dönmesi- ni geçirdikten sonra eve çok müş- külâtle geldim. Kapıdan içeriye a- dımlarımı attığım vakit evine ge- | len bir kadısın diriliği ve duydu- | u huzur yerine mahbesine ve çi- le köşesine giren bir muztaribin bedbin hixlerile felâketlal sömü- ren ruh tezahürleri içindeydim. Ve., vücudüm bir külçeden fark- sıdı. Neyse ki, Salih eve gelmeden ben gelebilmiştim. Bu halimle o- nun karşısına çıkmış olsaj dim, mu. hakkak ki yine bir kavga bizim i- | çin mukadder olacaktı Ve bu sefer. Ki kavga belki do bizi biribirimi den tamamile ayıracaktı. Belk, yarım saat yeskiz Ve nefes. | siz oda minderinin Üzerinde kıv- | rıldım kaldım, üstüste iki üç kah- ve içtim. Mizmetçi bile: — Hanımelendi ne kadar çok kahve içiyorsunuz?. — Çok kahve içiyorum, çünkü çok sıcak, Harareti kesecmiş. Hlem biraz da yorgunum., | | | | | | | MAHKEMELERDE Yavrum! Sana külâ- hı tam giydirmişler ! “İnsan ağaç altında uykuya da- lar da hiç sövüşlenmezolur mu?,, — Elma sırığını ben çaldmadım. — Ya kim caldı? — Ne bileyim ben efendim.. E- ğer doğru söylüyorsa, başkası çal- mıştır. — Senin elindeki elmalar kimin- di? — Benim efendim.. Bakiden şey- tana uyup cahillikle bazı işler yape mışlım. Şimdi artık tevbekâr ol - dum. Elma şekeri, horoz şekeri satıp geçiniyorum. — Peki., Buna külâhı giydiren sen değil misin? LHayır efendim. O külühı baş- giydirmiş olacak. —F Bu kasketle iskarpin - ler kimin? — Onlar da benim efendim.. — İyi amma, kasket başına, is- a uymuyor. Hal. e ikisl de uyu - | de onun!., Senin | buki, davacı R: yor. Dersi olsa, sana da uyardı.. — Etendim. Ben'vaları Bitpes- | zarından ucuza, elden düşme al- dım. Uymasına uymamasına pek bakmadım. — Ona da peki diyelim haydi.. ! 'Ya Saffet yanına gelince, neden | kaçmağa başladın? 'Tenha yerde, birdenbire elin- de bıçakla Üzerime yürüdü. Soya. cak, bıçaklıyacak sandım, Korkum- dan kaçtım. — Peki.. Otur bakalım!.. Şu şa - hitleri çağırın... Şakitler çağırılıp dinleniyor. Ra- şidin elma sopasını çaldığını, Saf-! fele ıt külâh « şahitler, görmüşler.. Yakalanınca da, — Aman ağabeyciğim.. Hepsini vereyim.. Beni bırak! — dediğini işitmişler. Raşidin hırsızlık ve yankesici - likten, sekiz dokuz sabıkası var, Mahkeme, Raşidin suçunu sabit | görüyor ve altı ay hapse mahküm | edip tevkif ediyor. Samilerden, yaşlıca bir adam, mahkemeden çıkan davacıya ta - kılıyor; — Yavrum! Sana külâhı tam giy* dlnnlşlex Amma, kabahatin bü- ü sende.. İnsan ağaç altında uy- kuyı dalar da, hiç sövüşlemez o- | kurlar mi? Paskalya tatili ve ecnebiler Şehrimizde bulunan bazı ecne. biler aralarında anlaşarak paskal- ya tatilini Uludağda — geçirmeğe karar vermişlerdir. Şimdiden Bur- sadaki otellerde ve Uludağ ote - linde yerler ayrılması için müra - castlar yapılmıştır. Uludağın git. tikçe rağbet bulduğu görülmek- tedir. Diye cevap verdim. Ve belli idi ki, epey zamandır; — İdarci maslahat. Dedikleri kabilden de olsa ken- dimi yalan söylemiye alıştırıyor, hele Salihe karşı tam yalancı o- luyor, kerakterimden, benliğim - den kaybediyordum. Demek ki, insan yalan süylemiye| — böyle böyle alışır. Hele kadınlık ) böyle böyle alışır, Hele kadınlık | ve kocalık meselelerinde, Erkek bel| ki karısına yalan söylerken bir ka- din kadar müşkülât çekmez, — İşim çıktı! Arkadaşlarla buluşmuya mecbur- dum.. Direktörün ziyafetini reddede- mezdim! Başkâtibin çocuğunun sünnet dü- günününe gitmeye mecburum.. Halebe gideceğim. önünde Raşidin kaçtığını | Başmuharrirler Ne Diyorlar? IKDAM Abidin Daver «Alman Yugoslav ger- Binliği> isimli bugünkü Başmakalasin- de Yugoslayya ve Balkanların vaziye- | tinin günün meselesi olmakta devam ettiğini ve bu gerginliğin muvakkaten yerinde saydığını söyliyenek: «Bu bir günlük tavşamıya bakıp ta Almanların Yugosluvyaya karşı duy- Gukları Kin ve gazabin sükünet - bul- Guğuna veya Balkanlara mütevecoih | İhtiraslarından — vazgeçtiklerine — hük- metmek yanlış olur. Sonra sinir - har- binin bir tâbiyesi de hasmı şaşırtmak için, arasıra işi gevşetmeyi Amirdir. iya, Balkanlarda, multlaka bir şeyler yapacaktır. Bötün Balkanlılar, bir baskına uğramamak için, tamamile uyanık ve mukabeleye hazır bulunma- hdırlar.> demektedir. B. Hüseyin Cahlt «Yugoslavya Me- selesir isimli - bugünkü — Başyazısında Yugoslavyana hâlâ günün meselesi ol- düğünü ve ehemmiyetinin hiç uzalma- diğini söyliyerek Almanyanın Yuğos- lavyayı rahat bırakmasına onun - bita- raflığını tanımasına imkân olmadığını beyn etmekte ve bilâhare Almanyanın Yugaslavyaya nereden taarruz edebi- leceğini tahlll ederek: «Naçaristan tariâiyle, yahut doğ- Tudan doğruya Alman arazisinden bir istilâ teşebbüsü — vukua gelirse bizim oşağrımızda bir Bulgar meselesi çıke Fakal Alınanya Bulgar toprakla- stifade ederek a Yunanistana, Yü € Dİr taarruz siyaseti taahhildünde —bulunmuştur. Hudutlarını ecnebi ordulara — üçarak memlekelini biz tazrruz üzsü haline getirmek bu Hahhüt ile hiç itilif edee mez. Bulgar hükümeti düz töylenebilecek bir hakikat varsa o da yudur: eyannamesini yirt- mış olacaklardır.» demektedir, CUMHURİYET. B. Yunus Nadi «Yugoalav İsyanıs islli bugünkü Başmakakesiade hare- ketin ca doğru adı bu. olduğunu ve bu isyanı Mühwerin yarattığını söyli- yerek «Tecavüze ve istilâya — uğratılacağı tehditleriyle bu memleket üzerinde | yapılası lazyikler bir hadde vardırıldı. ki mülki dsmamiyet ve askeri müda- haleden müsüniyet —hutabina vaziyete kendi. &İ hâkim oldu. Bunun flilen de, ösasen ,de dabili bir iş olduğuna şüphe olma- makla beraber harice karşı memleket istiklâlinin korunması da- yandığına d bilmiyen yaktur. Avrupa- Ja ve dünyayı Kendi - keyiflerine yeni Bir nizama sakmak istiyen kendi te- gebbüslerinin diğer milletlerden göre- ceği istisnasız surotte umuml mukabe- le ve mukavemetin sadece bir misali İle karşılaşıyorlar.> demekledir. VATAN B. Ahmet Emin Yalman «Almanların | mukabil hannlesi» işimli bugünkü Baş- makalesinde ezcümle: <Almauyanın asıl muharebe için bu Bgün yapığı sey, makert hazırlıklarını famamlamaık, Almanlar zülme uğradı diye mutad şekilde feryatlar koparmak ve bir de Maceristan, Romatya ve Bulgaristant harekete — geçirmiye ça- lışmaktır. Peşte tactası, bu AL Hmnlrn Süyilkrisi BNDN acı bir neticesidir. Almanya, Transilvan- yayı Romanyadan alıp Macaristana verdiği xırada Macaristnd nsker geçir- nek hıkkını bir bedel diye elde etmişti. Almanlar, Macaristanın Yugoslavyayı tebdit işine karışması şeklinde ikinci isleyince ve Rumenlerin Transilvanyayı geri almalarına mey- dan bırakmak tarzında da bir. şantaja Birişlace zavallı Macar Bşveklli mem- leketinin şörefi ve menfati namina 8- Hümden başka çıkar yol bulmamıştır. Bu ölüm Macar Mdilletinin Alman taz- yikine karşı en açık ve en acı bir proe testodur. Şimdi mukabil hamle nöbeti İngi- ir. Suna emin olabiliriz ki, İngilizler hamlelerini hiç sinirlenme- den, hiç teliş etmeden, ana gayeleri hiç güzden — kaybetmeden — hazırlıyorlar, Çörçife, Eden'e ve Vavel'e İnan ve Nıen duyabiliriz. demektedir, Münyedoyo fe- sat karıştırtlmış Çakmakçılarda Yenihânda, İs - tanbul ikinci Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan müzayedeye fosat karıştırdığı iddlasile Ali Eziş işminde birisi yakalanarak hakkın- da takibata başlanmıştır. Ulasun yardım ve — yefkatine mühlaç çecukları 23 Nisan Çocuk Bayramı haftasında — sevindirmek Müdür bey acele beni İstanbula gönderiyor.. ÇArkasş Var) için Çoruk Esirgeme — Kurumunu | yardımlarınızla küvvetleadiriniz. sererererALALALALALAREARE I Gümlük gazölel.r eme toloji müellifinin ça. Zısına pasaport verirmi?. Günün hararetli mevzuları arasında, edebiyat vc edebi münakaşalar, birinci plânda yer alıyor. Bir akşam refiki. mizin açtığı ankete şayanı dikkat cevapar veriliyor. Bir kitapçı, bir seri antolo- ji neşretmiş.. Bir de, «kadın muharrirlerimiz» den bahse- den antoloji varmış.. İyi, ori- janal bir fikir.. Biz, şahsen, bu antolojiyi görmüş değiliz. Bir arkada- şın anlattığına göre, mevzuu bahis eserde Suat Dervişten bahsedilirken, aşağı yukarı, şu bazı şeyler yazılı- yormuş: «— Günlük — gazotelerde bazı yazılar yazıyor. Bunla« rın edebi kıymeti fazla yoksa da... ilâh..» Bu satırların mânası şu? Günlük gazetelerde intişar eden yazılar edebi İııymeıtuı mahrumdur. — Bi aleyh, Sust Dörtüie'biz Sliğ dağil ıunluk ıuelî yazısı yazan ir. Bızıııı gibi, herkes te, sanı- yoruz ki, ayni mânayı çıka- rır.. Bu kadın muharrirleri antolojisi mevzuu, matbaa- da, bir çok arkadaşların bu« lunduğu hararetli bir meclis. te konuşuluyordu. Arkadaşımız — Nizamettin Nazif, «Günlük yazılar ya« zan» ibaresindeki garip eda- da, bir aşağı görmek mânası sezmiş olacak ki, birdenbire parladı ve oturduğu kotuktan ek gibi fırlıyarak, gür sesiyle, şunları söyledi: — ©O antolojiyi vücude ge- tiren sayın müelliften sormak isterim: Acaba, bütün hüsnü- Bi etimize rağmen, herhangi ir yazısı, günlük leri- gazetel münevverinin — ulaşabileceği €en üst rütbedir.» R. SABİT |Cemal Sahir Jübilesi Memleketimizin ilk operet san'al- kârlarından ve bize Garp operetini ilk defa getirip tanıtan B. Comal Sa- bir'in 28 inci san'at yılını kutlulamak Üzere Kânunumanide tertip — olunan Jübile aşıkları maskeleme zamanına tastladığından san'atkârımıza İki yüz dira gibi Cüi bir para temin etmişti, BSan'ati seven ve hakiki san'atkârı hi- mayeyi bir borç bilen alâkadar mas kamların bu kere B. Cemal Sahir jü- bilesini tekrar etmeyi kararlaştırdık. ları memnuniyetle öğrenilmiştir. Cemal Sahir Jübilesi 15 Nisan ak- gamı Şehir Tiyatrosunun komedi kıt- ı binasında yapılacaklır. Programda bizzat Cemat Sahirle Refik Kemal, Mehmet, Kadri, Şevkiye, Novart ve urkadaşlarının oynıyacakları «Çardap, Şehir Tiyatrosundan — Hâzım, — Vasfı, Bedia ve Mahmudun iştirakiyle «Saz - caz>, Muhlis Sabahattin Operet Trupu- nun «Kerem ile Aslısı» ve Dunbullu İsmallin «Dirilca Ölüsü> gibi parçaların - bulunması bu müstesna peçeri bir Kat daha zenginleştirmek- Yemek porsiyonları Nurassmaniyede — eturan Bay Hikmet yazıyor: «Son günlerde baz lekanlalar- da yemek porsiyonları çok — azal- tılmak süretiyle fiyatlarda yenl bir lereftü temin ediliği görül- mektedir. Belediye İktısat Müdürlüğünün yemek fiyat tarifelerine yeni bir zammı kabul etmemesi karşısında dokantacıların buldakları kurnaz- hik müşterilerin zararına olmak-. tadır. Ezeümle Sirkecide, nararı Ü dikkatini celbetmenizi dilerim.»