AM NİN PT ATAANAİ Birinci İş.. zan: ALİ KEMAL SUNMAN :;-_ı.ıım. yeni safhasın 'enin ne yapacağı me- dünya mı::u:nıı birinci bulunacak. Bu kabil müta- “dan matbuat — sütunlarında eaiz olanların nümune — ve i İngiliz askeri muharrir- harp başladı başlıyalı göster. 'dir. lartın fikirleri gerek barpten l ve gerek harp başladıktan dünya matbuatınca da dik- takip edilmiştir. Tedafüli moktai nazarını müdafaa bu muharrire kalsaydı Av - harbi başladıktan sonra Fran- hiç kagiliz askeri gönderme- “lâzım gelecekti. Çünkü, di- u, Fransa ne de olsa mevcut 'eti İle kendini müdafaa ede- Fakat İngilizlerin Avrupaya erilmesi İngilterenin kuvve- Arttırmış olmaz. Harp başla- “n sonra uzun zaman İngil - daha hazırlanmağa mecbur - *e İngiltereyi zaptedilemez bir haline getirmeli. Düşman bir ngiltereye doğrudan doğ- " birşey yapamıyacağını an- JN sonra İse İngiltere dava- Banmış olacaktır. İngiltere aetra galebe edeceklir, kanıltara bakarak hakikalen da öyle idare edilece - ükmedilemezdi, Nitekim İn- "T Yaltız Fransa topraklarına Rtçen t de gönt “giötilterenin harekâta de- “derken şu veya bunü yap- :"— geldiğinin açıkça mü- İngiliz Yarı değildir. Matbualta gö- ancak istinat leri kuvvetli malümat dolar * dikkati celbedehilmekte, 'İş misalleri hatırlaması, dün ki İngiltereye hava taarruz - yapıyor, o halde İngiliz hava yetleri de Almanyanıı sanayi kezlerini tahrip etmelidir; den- İngiltere karadan ve favadan » küvvetlendikçe harp fasli- ni arttırmaktan geri kalına - nihayet büyük mikyastaki iş- i© teşebbüsün nasıl kendi &- i& olduğumu da göslermiştir. İ fkin geçen harpte olduğu gi ERDEBİ OMAN: 78 Bi yar Diyerek yürüdüm. Tam bir buhranı içindeydim. Elim a) 4 tirtir titriyor: — Mağlüp elti beni, alçak!. Diye ağlamaklık oluyor, bir baş- Amesi içinde odunlarımı zor a ordum! Bu firaklı bi rdönliş ve.. bütün VW ve sabrrmı bırpalıyan acı bir mdültü. Fakat, hemen kararımı verdim. — Okumuyacağım bu mektubu. Nitekim de bu dakikiya kadar Yarımı bozmuş değilim, Mektu- *l sürmedim bile. Münasebetsiz Vöyle bir puntunu getirdi kİ, A"k hiç bir şö) yoktu. Çok i ve tertipli bir iş oldu bu! aa acısımı her halde çıkara- | | ı l wardır: Harbin büyük bir sabır ve sebat işi olarak mazarı itibare a- İmması, onun için de çalışarak da- ha küyvetlenmektir. Fakat söy - lemeğe hacet yek ki zamanın ken- | di lehinde olduğuna, her ay ı:: Alman tarafının kuvveti “.:î:.,ı...b... kani olan İngiliz- ler Yunanistanın sonbahardan - beri devam eden kahramanca mu- kavemeti ve mukabil hareketi karşısında kendilerinin de — ona müessir surette yardım etmeleri elzem olduğunu takdir etmiyor değillerdir. Bilhassa İngiliz mat- buatının beş ay evvel söylediği şu olmuştu: Gelecek ilkbahar bü- yük vukuat hazırlıyor. Fakat ne gelirse ona karşı hem dimağ, hem de kalb ile döğüşülecek. HALK ÜTUNU — İş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller Gelen Mektuplar Samatyadan — İ- 24 Yıldız — Sarı- Mahzun Ka- Pokak: dı), Sempatik, — Cemile, T e yan Emel, 8. H. H, Bâyan Şirin, İ. üş takımlar sofradan - kaldı- Gümi ö derhâl — yıkanmalıdır. «4 Yerlerdeki malta - taşlarını sıcak veyas'oğuk su ile ve Arap sabünu ile yıkıyarak üzerine zeytlayağına batırıl. ymaş Yünlü bir ber gerdirmek ve kuru bir berle ovalamak suretile parlaklık- Jlarının muhafazası temin edilir. Fuzla ysıtılan odalarda — Bineklerin- gerrinden V urutimak: için, pencereleri gazlı gazek | e ğıdı ila silmek. işidir. Sen de Seveceksin! | Yazan : ETEM İZZET BENİCE cağım ondan... TAZELELEN DERT İki gün iki gece dişimi sıktım: — Bu mektubu okumuyacağım. Dedim. Bütün inat, israr ve k_ı— rağımen — adına tecissüs, Belediyenin yağ meselesi Belediye Kooperatifinin çı- dedildiği gazetelerde yazıldı. Çünkü, bu yağların içine hile karışmış. Bir refikimiz, bu yağ me- selesini uzun uzadıya yazdı. | Aradan zaman geçti. Beledi- ye Kooperatili işi tethkik etti. Şu neticeye vardı: | Kooperatif — bittabi — fe- gibi bir iştir. Fakat, bu yağ imali işini başkalarına bırakmıştır. Bu başkaları da, Belediye Kooperatifinin eti- ketlerini taklit ederek piya- saya kötü yağ sürmüşler. Şimdi, tesbit edilmiş bulu- nan bu etiket sulistimali üze- rinde tahkikat yapılıyor. — | Deemk ki, neşriyat faydalı olmuş ve uzun zamandanberi devam edegelmekte olan bir | etiket taklidi meselesi ortaya ur. Fakat, bu neşriyatı yapan gazelenin böyle bir âmme hizmeti görmesine mukhabil karşılaştığı mükâfat nedir, biliyor musunuz?. Kooperatif tarafından mah | kemeye verilmek. İşte bizde tenkit ve neti- BÜRHAN CEVAT | Evlerinde hu- 'susi tahsil gö- 'ren çocuklar Evlerinde —husust ders gören Türk ve ekalliyet mensubu olan V tesbit ettirme şartile resmi ve €. ç | rına müsaade olunmuştur. Yalnız; bi eki iklar Maarif u şekildeki çocul için Müdürlüğünden müsaade — Anlatayım amma, benit de ya- '| ve sonra resmi okullarda başmu > | <. ga dosta düşmana gülünç et. " Avrupa malıyd: a mübar A? allimler tarafından seçilecek bit | 4 Öetendim, bizim bir müşteri imtihan beyeti; ekalliyet okulla - | Çardır. Her akşam gelir, iki üç şişe| di. Avrupa meraklısı” larında dâ türkçe ve kültür dersle- | bira içer... Herkeste — bir merak ri öğretmenlerinden iki kişinin ha- Bu müşteri de, Avrupa zar bulunacağı bir komisyon tara. fından imtihanları yapılarak gös- terecekleri kabiliyele göre sınıfları Küçük yaştaki çocukları kıza- miktan kurltarmak gayet — güçtür. Binsenaleyh bu sari hastalığın herhangi bir yerde bulunduğu işi dlir işitümez Çocukları oruya git- mekten menetmelidir. Evinde ki- zamık — hastalığına — yakalanmış kimseleri — çocukların yanına —bi- rakmamalıdır. Bülün bunlara rzağ- men çocuğunuzdu bir gün büruret Tet ziyadeleşir ve gözlerinde kan- h bir. durgunlük ve - bürüşüklük başların yavrünüz kazamığa — tu- tulmuş demektir. O vakit çocuğu odadan dişarıya çıkarmayınız. Odayı sicak tutup derhal bir doktora mürecast edi- rltm , *Lütüiye, Kalb, dimağ, karaciğerden mü- | teşekkil olan ve adına *Sehpayı ha- yat» denen bu Ülç uzvu yaşama mu- | cizesinin bütün sırrını kendilerin-, de toplarlar. Benim için bu seh- | paya İlâve edilecek bir nesne ha var, O da; Sensin. | Onun içindir ki, sana: Lütfiye.. | diye hitap ettim. Günlerin bütün | | uzunluğu, gecelerin bütün imtida- | di içinde düşitndüm, sensiz olma: | | ma, sensiz yaşamama imkân yok. | DG şk Her dilin kullandığı ve bususl. e * | yetini kaybettiği bayağı bir keli- sevk'yine beni | *i ölçüme bu âdi GA muylk, ati afledimez | T DA ASA Bir günah işleyişin korku ve teredk! © T L düdü içinde kimsesiz bir kâşeve | —Di AAi A Bakat, bunun ye-i im ürpere Ürpere rine koyabileceğim bir başka ko. im. Tüyleri aa çtüm, mektabu elime âl- | Time de yok: Son istersen bunas — | dum ve, okumuya başladım. Mektur| — —. Adsız sevgi.. bun uzun, heyacanlı, destani bir iç Bııade j ğ dilıliıudıs.ı.ıımıılııı. Hak| — lg&ıı.ıı sevda çe « buki, çok kısa bir mektup. * Du:!ıı:ı:;::ıu' ı:—;»::ı. y ni ibi deftedime geçi-| büyük ta Onu olduğu gibi def! yüki riyorum; çocuklarının, tahsil dereceterimi 1 kalliyet ilk okullarına alınmala « | İ zaerakılsı... Galiba Avsupaya git. | derisi de, köşelesi de Avrupadır. Bizim Bedrosun hem bacanağı, bem ortağı, hem de tezgâhtarı An” traniğe Adliye koridorunda rast « ladıra. Evden aükkâna, dükkândan eve gilâp gelmekten başka hiç bir yere uğramak mutadı olmiyan An- traniğin surada görünmesi her hal- de tevkalâde ahvale delâlet edi - yordu. Ya evde, ya dükkânda bir hâdise | olmuştu. Bir de, bir şey daha vari- di hatırdı!: Yolda — herhangi bir hâdis olabilirdi., k, Antraniğin adı unutul - r. Biz de ona bacanak deriz.. kes da.. Kırk yıllık bacanak- gibi. — Merhaba bacanak.. dedim. Bu- ralarda senin ışin ne? — Ne olacak? Şahitlik... Dedi, «İşin yoksa şahit oj).. Paran çoksa kefil ol» derler, Benim İşim yok değil, işlerim başımdan aşkın am- ma, şahit olmak kefil olmak gibi | değil. İnsan, keyfi isterse kefil O. İur, İstemezse olmaz. Şehitlir öye Te mi ya?. İstesen de, istemesen de, bir şeyi gözün gördü mü, kulağın düydü mu, şahlt olursun... — Şimdi şahitliğin felsefesi rak da, şu şahit olduğun vak'ayı anlat.. Mühim bir şey miydi?.. — Mühimi ne olacak? Sarhoş kavgösı. . — Nasıl sarhoş kavgası?, — Sarhoş gavgası diyince, anla | artık.. Arife tarif ne gerek?. Sarhaş kavgası dediğin, hiçten çıkar... — Anlat be Antranik., Nasıl ol- du şu kavga?. Bilirsin, ben böyle şeylere meraklıyımdır... — Evet.. Yazmak için değil mi? — Canım, orası senin nene 14 - zım? Yazmak için, çizmek için.. kiden «Avrupa» diye bir saç usulü | varmış.. <Avrupa» kestirirlermiş. OÖnâ mi meraklı?. — Yok efendim... Avrupa malı miş, gelmiş, ti mi başlar: — Şu mendil Avrupa malidır.. Şu kravatı gördünüz mü? Bir ar- kadaşım Avrupadan getirdi. Bu a- yakkabı burada yapılmıştır amma Bir iki kadeh bira iç- Bu vlbiseyi Avrupada yaptırdımdı.. | Ben Avrupada şarap işerdim.. Bu şatapları .çemiyorum. Nerede Av. rupa şarapları?.. Gibi, ne söylese- niz, neden bahselşeniz aitından bir Ayrupa çıkar Amma, iği, tatlı bir adam.. Kimsuye de zararı yoktur. cndine, söylenir; söylenir; cekse içip gider Biz r Ekmeği bile, ona dir» diye veri <Avrupar Dün akşam dâ bu milşteri geldi. Yanında duran başka Lir müşteri sıl oluyor da ilk gördüğü bir kadı- nn dşık olabiliyor ve.. blitün irade Mmüvazenesini kaybediyor.. Diye düşünüyarsun. Bunda ta- mamiyle haklısın. Hom de yerden tablili ile sana unlalahilmem mümkün, Sen, doğduğum gün göz klarımın altına resmi nakşe- kunan bir kadındın ve.. ben ömrü- mün bütün seyri içinde seni arı- yordum. Sevdiğim kadın, öradı- n kadın, © tip 6 hayal bağda hirdenbire karşıma çıktı, Yılların riktirdiği tabassür en dinamik bir hızla birden içimde taştı. He- yecanlar, büyük heyacanlar şuur | yemiyorum ve. korkuyorum! ve iradenin esaretine İsyan ettik. Teri anda insan hayatına bükmeden €n hışımlı kudretler oluyorlar. O bütün bunların fevkine yükseli * taşış ve coşuş içimi dış yapıver- di. | bilir nasıl şeydir? — Nasıl Awııyı meraklısı? Eş. | OEEE| MAHKEMELERDE: İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefilol! “Baban da mı Avrupa malıydı a mübarek ?,, Diyince iş fitillendi =!:Yazan: HÜSEYİN BEHÇET q.—_' ile konuşmağa başladı. Avrupadan | bahsetti. Kravatından — kalemine | kadar, Avrupadır diye, hepsini bir. | bir gösterdi. Öbür tarafında da | başka bir müşteri duruyor. Ben u- | zaktan farkettim.. O şöyledikçe bu ! müşteri kızıyor, Kenal kendine, uf- layıp puflayor. Derken, Avrapa meraklırı — Sizde Avrupa tutşusu var mı? dödi. — Yoytur ,dedim. Biraz durdu, — Balıs yumurtanız yerli mi? dedi. — Şimdi Avrupa kaldı mı? de- dim. Amma, Avrupa gibidir. — Yerlisi de yenmiyor.. Bir ağır ağır kokusu var, Dedi. Gravyer pevnirini sordu — Avrupa değil amma, İsviçre tipidir, Dedim. — Bırak, dedi. Yiymem, âim Şişeyle vermutlar vardı; onları sordu. — Yerli vermut amma, İtalyan vermutuna taş çıkartır, Dedi: Yüzünü avardı : eçi dedi. İçilmez, Derken efendim, öbür müşteri işe karıştı; sinizli sırirli; — Avrupa malına neden bi kam dar meraklısın.z? dedi. — İyidir de ondan! dedi, — Avrupa malı slmıyan şey iyi ? diye sordu. — Ne kadat olsa, pekiyi olmaz.. Yerlilar taklittir! dedi. Öbür müşteri de: — Öyleyse, sizin peder de pek | iyi mal değildi, takt'tti.. dedi. Bu kızdı: — Neden? öedi. — Nedeti olucak? Baban da mı baruştuzdu. Dedi, Ondan sonra da iş fitillen- — Sen benim babumi ağzına sa- -3 —SON TELG Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver, Ankaradan gön- derdiği «Farnsa, İngiltereye yardırnda | devam ediyor> isimli vugünkü Başma- kalesinde Fransanın; barp sahasından gekilmiş olmasına rağmen siyaset sah- nesinde hâlâ mühim rol oymamakta olduğunu süyliyerek: «Bunun sebebi bazittir. 60 milyon- dan fazla nüfusu ile ayakla duran Fran- sız müstemleke İmparatorluğunun Ak- denizde ve Afrikada mühim bir sev- kulceygsi vaziyeti halz — olmasıdır. Bu sebebe, Fransız dunanmasının ırblı f- losunun böyük bir kismını sayi etmiş olmasına Tağman, diğer mısıf gemile- riyle hâlâ ehemmiyetli bir varlık teş- kll etmekte — olmasını da ilâve edebi. Hirsiniz.> demekle vv Fransanın Şimal! Atrikadaki üslerini de — donunmasını da mihvere vermiyeceğini tebarüz ci- tirerek bunun; dolayısiyle İngiltereye Zördüm Gömek olduğunu — böylemekte- YENİ SABAH B. Hüseyin Cabit Yalçın «Uzak Şark Mesçlosi> isimli bugünkü Başmakale- sinde Uzak Şarkta beynelmilel münâ- #ebetlerin normal — şekilden çıkmakta olduğunu söyliyerek: «Bu, yakız jJaponyanın Üçüzlü Mi- saka iştirak ederek Alınanya ve İtalya De ittifak akdetmiş olmasının neticesi değildir. Bilâkde, Japonyanın — Mihver Devletlerile ittifaka Uzak Şarkta — ja- ponyanın Birleşik Amerika ilc İngil> tereye karşı rakip bir mevkide bulun» masından ve aralarınadki nokizi na- zar farklarının bir türlü balledileme- Tesinden İleri gelmiştir. Üçüzlü Misak ile kat'i ve gayet sa- rih bir sunette anlaşıldığı veçbile, ja- ponya Uzak Asyada büyük bir hirs- gah beslemektedir. Uzak Asyayı — be- nimsemelk, öraya beyaz irka mönsup hiç bir devletin nüfüzuna meydan ver- miyerek bütün nüluz ve idaresi altn- da tulmak istiyor., Halbuki Amerika ile İngillerenin U- zak Şârkta hayat! addedilecek menfa- atleri varde ki bunları feda edemez- ler.> demek'te ve bilâhare Amerikan— İngiliz ittitakının Singapur lssünden Japanları cok ürküteceğini şimdi — bir hücum yapanak bu üssü ele geçiremi- yeceklerini söylemektedir. TAN M. Zekeriya Serlel «İngiltere ve A- emrika> adlı buşünkü Bamakalesinde bu haftanın en müküm hâdiselerinden birinin; İngiltereye yardım bakkındaki kanun Jâyihasının Ameriks Ayanında kabul edilemci olduğunu söylemekte ve bilâhare sLüyidanın kabulü, Amerika Cüm- hurrelkine İngiltereye, parasını harp- ten sönta almak üzere, 400 milyon İn- giliz liralık het türlü yardımda bulun- mak sakiyetini vermektedir. Bu su- lâvatla al., Babamın * ». olfuğunu biliyor müsun? dedi Ölürü de: — Kim olursa olsun, Neme lâ - zam? dedi. Avrupa meraklıs: bir tokat yer- leşlirdi. Öbürü de ona vurdu. Ka- pıştılar. Bu, boksor — müymüş, neymiş? Şöyle bir adım geri çerildi de iki tarafına iki yumruk yezleştirdi. Öbür müşteri — Of anam! dedi., Yere yıkıldı. Üzerine koşup bunu tuttak.. Bir ge yerder kaldırıp adâmin yüzüne baktık ki, iki tarafı da davul gibi #işmiş.. eçtaneye götürüp pansıman yaptırdılar.. — Bunu “da yakülayip karaküla götürdüler. Demrek, şimdi, sön de bu işin şahidisin diye sordum, t, şahidim, dedi. — Ben şöyle biraz dölüğeyım dedim.. Malüm ya, hava. dis lâzı — Haydi dolaş bakalım! dedi. Bir müddet mahkemeleri dolaş- tıktan sonra, koridorda, tekrar An: (Devami Bmct sayfaday aşeret bağlarının ayıp saydığı, af- fedilmez bir suç. Fakat, tabiatin cemiyeti daima yendiğini kabul eden de yine biz insanlarız. Bunun indir ki en önece ben kendimi ma-, zur görüyorum ve.. senin de affnı dilemiyorum, dileniyorum! Sana daha açık ve daha kuvvetli | izah etmek isterim. Bir insanın ya- şaması için nasıl su, hava, güneş | lâzımsa benim yaşamam için de bü-| tün bu unsurların başında ve so- nunda sen bana lâzimsın, Bugün için idrâkim müsaade ediyor, sa- bır gösleriyor ve., bana bu satırla- rı yazdırtabiliyor. Yarın benim ve.. sinirlerim için ne hazırlıyor?. Bu nu bilmiyorum ve hiç bir şey söyle- Sen ve. ben., Benim hayatımın ve yaşama sırrımın ifadesi olduğu- 'na göre mutlaka sana sahip olabil. meliyim. Hayat mücadekdir.. diye bir mütearele de vardır. Bu mütea- rzefeyi sana İzah etmemin münası | yoktur. Fakat, bu dava ve müca- delede on enerjik elemanlarla ken- liyorum ki, bu cemiyet ve mu-/ CUMHURİYET B. Yırnus Nadi <Amerikan yardımı- nan âlideki rolü> simli bugünkü Baş- makatesinde Amerikanın demokrüsi. lere yardım. karariyle, hakikaten ci- bir mahiyet alan yoni harp- te mihverin şimdiye kadar muvaffa. kayet başardığı aeforlerin hepsinin bire den bire 2 inci derecede ve âdeta te- ferrüat kabllinden — işler menzelesine indrdiğini söylemekte ve bilâhare ja- ponyanın bu kavgada taliini tecrübeye kalkışmayınca, diğer mibver — devlet- kerinih vaziyetinin; P çeken bir #ürü milllelle birlikte Avrupada mah- bus olup kalmak olduğunu kaydettilke 'ten sanra — sAvruna böyle bir — mahsuriyete bir yıl daha dayanabilir mi bilme- yiz, Dayanabilirse Anglo « Saksan Alerrinin aceleri yoktur. O #ae de haplsbahenin kapılarını sıkı tularak rahat rahat iki, üç dört ve ilâb.. sene daba bekliyebilir.> demektedir. VATAN 41040 Martı ile mukayeses — isimli bugünkü Başyazıda B Ahmet Emin “Yalman geçen yılın siyasl hâdiselerini hulâsa etmekte ve bilâhare: eJaponya bükümeti, Avrupa işlerini daha uzaktan, daha açık bir gözle gö- | Tüyor, Amerikanın — işin içine adama- İmasının ni da, Almanya ve İtalyadan daha iyi kavramıştır. Japbayanıln hakkı var. İÖl1 kasır> Bası, geçen sebaye hiç benzemez şartlar lt başlıyor. Her şey kökünden değişmiştir. Mihver kendi kendini al- datmakla ve yeni yeni gallelere atıl- makta israr ederse bu seneki uyanış geç ve aei olacalıtır) demekie TASVİRİEFKÂR «Getişleri de gidileri de hep tayyare tle; tedakârlık büyle olur> istmli Baş- yazıda İngillerede, hörkesin — tehlike- Din azametiyle mütenasip fedakârlık evmesini Blldiği, diplonasinin de nef- sini cephede ateşin içine atılan neferi gibi tehlikeye buraktığını tebarüz et- türerek B Kdenin tayyane ile yaptığı son ziyaretlerine Edenin Türkiyeye gelirken de; Yunanistana giderken de geçtiği yerlerin mühim bir kasmının barp ateşi içinde yandı- is süylenmekte ve bilâhare: <Hele Türkiyeden Yunanistana — gi- den havs yolü, Almanların Bulgarle- tana indiğindanberi büsbütün tehlike- H olmuştur. Öyle iken İngiliz İmpara- torluğunun — genç ve kibar - Hariciye Nazırı gözünü kırpınadan bu ölüm sa» hasının içinden uçarak geçiyor ve va- tanına az veya çok faydası dokunu- cak hüzmetleri ifa ededilmek için kes pi kpı dolaşmaktan ürkmüyor ve ço- (Arkası var) kinmiyor.> denilerek takdir hisleri iz- har olunmaktadır. RAF — 11 MART 1941 HEllir)3 İstanbulun en açıkgöz adamları kimlerdir ? Meselâ, siz zannedersiniz ki, İstanbulda bugüne bugün €en açık göz adamlar, en ha« vadan para kazamıp servet yapanlar muhtekirlerdir. Ha- Yır, bu şehirn en açık gözleri- ni ben de yeni öğrendim. Muhtekirlerin açık gözlük derecesini düşünün!. Çünkü, geşit çeşit, cins, cins ihtikâr nevileri ortaya çıkardılar. Bü- tün zekâlar, hafızalar, bilgi- ler bu uğurda çalışıyor. Zin- cilri ihtikâr, yılanlı ihtikâr vesaire diye tipler ortaya koy« =lu. Bunları başaran insan« ın açık gözlülüğünden he eder misiniz?, Ti Birinci plândaki açık göz- ler, bizzat ihtikâr yapan tüc- carı da kafese koyup, onları da kandıran bir takım adam” lar. Artık bunlara muhtekir değil, birer muhtekir profesö- rü demek daha doğru olur. İddia olunduğuna göre, bu yeni tipler, ihtikâr yapan tüc« cara başvurup şu ihtarı savu- rüyor: tikâr yaptığını biliyos rum, mal sakladığını da bili- yorum, eğer, bana şu kadar para vermezsen, gidip Fiyat Mürakabe Komisyonuna ha- ber vereceğim. Muhtekir tüccar, ne yap- sın?. — Düşünüyor, taşınıyor. İhbar edilse, fena.. En doğru ve salim yolu, bu adama iste* diği parayı vermekte buluyor. Tüccar memnun, o adam memnun.. Bu yeni türeyen açık gözle- rin marifetleri haber alınmış.. Fiyat Mürakabe Komisyonu bunları da takibe başlamış! Bu tipler ne kadardır, çok mu- dur, az mıdir, bilmiyorum. Yalnız şayanı hayret buldu: ğum nokta, bu adamlar, ihti- kâr yapan tüccarı nasıl, nere- den biliyor ve tanıyorlar?. Çünkü, asıl bu noktayı bil- mesi, bulması, keşfetmesi icap eden Fiyat Mürakabe Komisyonu, yalnız, kendisine al keşfedilir?. Ş R. SABİT Gümrükte duran oto- mobil lâstikleri ! Gümrüklere gelmi şolan 800 o- tomobil lâstiği Ticaret Vekâletin « den henüz emir gelmediği için tev- zi edilememektedir. Halbuki her gün yüzlerce kişi acentalara ve Vi lâyete müracaat etmektedir. Dün Muntaka Ticaret Müdürü Ticaret Vekâletine yeniden mürücaat ede rek tevzi emrinin çabuk verilme- sini bildirmiştir. Beptamia DERDİ İki tehlikeli bina — Tephanede Tomtem mahallerin- de oturan karilerimizdez. Mehmet Yılmaz gönderdiği — mektupla di- vor kik Mahahlemizin Bostaniçi s0- kağında çok harap üci büyük bina vardır. Her ân yıkılıma tehlikesine maruz bulunan bu binaların her odasında iki Üç lra idina e olu> ranlar vardır. Alâkadarlara mü- zacaat ederek bu. binaların yıkı- larak mühtemel bir faclanın ünü- ne geçilmesini istedik, aldırmadı- lar, Belediyenin nazarı — dikk celbederiz.n