» ı S$ON TELURAF — & SUBAT 1941 - —HALKA GUN ÜTUNUZ MZLid)o h MAHKEMELERDE Allah Allah! Böylesi RUPA HARBİNİN OKT ATLAR A SE B AAA KY OL KI Bt A GA B LESD SKF AA Ca e Gd ea BB BB ae B Si K a i # at tavini İstanbulun belâları: Bülümek ülyenlir, Ioıı;ııı :l.:ı::m İ 2 : tleri b . .. Gürtoll seğonliri B a Havagazi şirkelsi | de hiç görülmemişti..e | | syedler, vemenni | | genç kızlara dalr kiltereyi tehdit etmek için mu> ;ifoı-pdaı::i.:rpyd; 1':;—“ "-Flkı::. MA RFER Tak Gğrlir öylemek istiyenler kendile « pi ği : * iki md B li e a Din keddem sark Ha Teti Hini di | LT Dev. | Çü yazeler, çazla selirler | Kendisine - sorarsanız fenerden” | — vesin öa torun 106 niç e- | bir slanek brcaği birsüamle * Onun için İngiltereyi mah - 4 müneceimleri ? ve saire gibi büyük vekayi işe cek santi yıldızlara bakâr Ayin ederlermiş. Şimdi buna " görülmüyor. Meselâ İngil. İ mahvetmeğe karar verdi - iyliyen taraf harekete göç. İçin münasip saati münecci. tağına kendi hesap ve ki. Böre bunu pekâlâ tayin e- i kanaatindedir. çin istikbali öyle korkunç dar Meselâ diyorlar ki: ferki harpte İngiltere har. zyikini duymak itibarile üç ayrılmaktadır: * Büyük şehirler, limanlar, ci büyük ticaret merkezleri, Mmeydanları, askerin tahşit fi yerler ,sanayi merkez » Hi Alman tarafının her saat (etmek istediği havali, Bu a- bt Londra şehri en bü. payını alıyor. Yani İn. n tında tahribatı artık dereceye çıkarmak Alman İliçin en büyük gayedir. Se. Gikârdır: Paytaht herşeyden ve askerlik noktasın: | *rin haleti ruhiyesini tetkik K eder. Londra üzeri. atmağa gönderilen Al . cileri daha ziyade ce. ile bu işe alınınış, fakat Sttilikteki tecrübeleri daha lannamış genlçerdir. Hal- MA iş azami derecede serim Ç istiyor. Tayyarecinin si. R iyacak, Fakat genç Alman tayyarecilerinin hay İ teerübeleri kâfi olmadı « ROMAN: 41 ;Vn leri de bu haleti ruhiyeden ileri geliyor; diyorlar; çünkü eğer bu tayayreciler İngilterenin üzerine bomba — yağdırırken — serinkanlı, sağlam hesaplı olarak kalabilse. ler asıl durulacak yerleri arıya - Tük vurmağa çalışırlar. Ne olursa olsun - kadın, çocuk, ihtiyar - İn. giliz ölsün demezler. Halbuki İn. gilir paytahtında düşman tayya. releri yüzünden olan vukuat ve telefat bunun aksini göstermiştir. Buna mukabil İngiliz tayyareci - leri kendilerine hâkim, tecrübeli, serinkanlı oldukları için Alman - yanın üzerine gittikleri zaman #ancak yapılması zaruri olanı» ya- piyorlar. Yani başlıca hedeflerini sanayi merkerleri, fabrikalar, ha. va meydanları gibi yerler teşkil ediyor. İşte böyle bir mukayese de “;ııhndı sayılan üç yerin nere. sinde olursa olsun İngilterede her- kes memleketin — müdafaası için hisscine düşenin azamisini yap - makladır. Alman tarafının kuvveti hiçe sayılmıyarak üstün olmağa çalışı. hiyor. Pi düenemeşmen e— Iki kelime, iki ahlâk ilimizde de bulabilirsiniz: tâbiri bizlm dilimizde Birincisi scaklık mânatındadır, bizdo derler, Öteki Yelenl, yüzümü yuadum> diyenler dilinde iyilik kuvvetini olan her öeyi ©o küvvet yaratmaşlır 'Fena olan her şey de Yın kuvvetin- Sale sotukluk. RÜL soğukluk, n ’î.ı.u-ı, iyilik kuvveli olan yang, da e Çin'deki kadınlara söyliyorum) fesa- KK kuvveti olaa yan yaralır. Çamaşır yıkıyazların hemea her yerde izadın al- ası da yın tâbirinin aynı zamanda yutübel ifade olsa gerek- tir.. Yi tabir; biraz dü, eğlenceli gibi ,:: Fakat bütün imsanların her va- y lerini bulâsa eder. İnsan oğlunun sihmi dünyara bir lek küvvek kabul Tavirlerin bepsi iki türlü kuvvet tasav-. işlerdir: Haki Mısırlılar da Ho, Va gyaliği, Tifan fenaliğh, Hinliilerde â hura - Marda ve Ahura - Manye, Getaraleida, Balkur ile Teki sYaL M—n&ı Yeşlikten sanra da gent veti kalmıştır... Serahlık duyar, fakat sarinlik ilrat dare-| Geyi bulunca soğuk alır. Tenalik küyveti yaratmışlır dalar a İ eyamı 6 vnci sayfada) de Seveceksin ! Yaz'an : ETEM İZZET BENİCE Yazan : ETEM İZZET BENİCE | lâzım gelen bütün İstanbul Gök yüzünü, aydınlığı, kuv Yeniliği, katıığı, ocaklığı, kuruluğu VA ytir, İyilik kuvvetini tak-| & il ederler. Monolelan yer| bir şeytan kuv-; işilik küvveti, ka-| di. ağır hasla olan iki vatan- daş tedavi altına alındı. Sokaktaki havagazi borusu patlıyor, gazlar çıkıyor, evin | içine doluyor ve iki insanı ze- hirliyor. Manzarayı düşünün! Ve bu mâsum vatandaşların alabi- leceği hiçbir. tedbir yoktur. Aksi halde, bütün İstanbul halkının tetikte olması lâzım. Havagazi borusu neden pat- lar?. İlk hatıra gelen cevap; eski olmasıdır. Havagazi şirketle- ri, hangi sokaklardan geçen boruların eskimiş olduğunu bilmesi lâzımdır. Çünkü, bo- ruları döşiyenler hendileridir. Ne vakit döşediklerini, ne va- kit eskiyeceklerini bilmeleri Binaenaleyh tedbir alması halkı değil, bizzat havagazi şirketleridir. Aksi halde, di- ğer valandaşların hayatının tehlikede olmadığını kim ga- ranti edebilir? BÜRHAN CEVAT Ağaçlandırılması İşi Çamlıcanın Çamlıcanın ağaçlandırılmasına başlanmıştır. İlk olarak Beykoz fi-| danlığından alınan 1000 tane çam fidanı dikilmiştir. Beykoz fidan - lığı müdürü Enver ağaçlandırma işine nezaret etmektedir. DOKTOR. ÇDİYORKİ, İhtiyarlık GÜ İbtiyarlarda dişler aşınmış ol- düğü için; battâ büsbütün dökük | düğü için bir ihtiyarın yemek yiyi- | gint kolayca gözünüzün önüne ge. | ürebilirsinir. Zaten hazım — âletleri İ de yorgundur. İyi öğüdülmemiş bir gıda yorgün cihazında ihtiyarın bünyesine ne kudar hizmet eder” —| üde Bahsi böyle! Sonra / sinirle- | ve de zayıflık geldiği için, ihliyar- ların ekseriya elleri türer. İhtiyarların vücudü umuml - bir | zâfa düştüğü için, beslayici gıda al- zması Jâzımdır. Tıpkı çocuklara göe- terilen takyidat, ihtiyarlara da göd- terilmelidir. İntiyarlıkta sun'! dişlerin haylı bizmeti olabilir. Spora ihtiyartara | verilecek gıdalı yemeklerin çiğnen- mesi kolay olmalıdır. Et, et suyu, | sebze ezmesi, meyva, âz pişmiş yu- murta, muhallebi, balık gibi yemek- İyi yemeklerdir. Bu yemeklere bi- yaz fazla tuz ve baharat / koymak, | ihtiyarlar için mide ve dimağın u- | yanması naktasından lüzumludur. İhliyarlar solraya olurup Ga bir | detada çok yiyerek — kalkmamalı, | bilâkiz az, fakat günde dört beş de- fa, fakal müayyen ye melidir. Yemekten sönra da hemen vaş yavaş dolüğmak faydalıdır. rahatsız ettim, Bu gece burada ka. | Tacağım. Sen rahatına bak. Sa - | bahleyin konuşuruz. Dedi. Zelihaya döndü: Bey ne zaman gelirse o vakit benim hurada olduğu söylersin. Emrini verdi. Firdevs, |oamaksadı, yanımdaki kızlara sar - | istifade etmek istemiş.. Fakat... dri, Dedirhun mahallesinde, Filyokusunda Çeşme sokağında o- turan emprimoeci Halilden davacı- duır. Davacı ile maznun, Sultanah- met üçüncü sulh ceza mahkeme - sinde hâkimin huzurunda yan « yana mevki almışlardır. Hükim davacıya soruyor, davacı davasını anlatıyor: — Dün gece malüm ışıklar ka - | rardı.. Benim bir kızım yar, Sa - 'Tabtakalede çorap | alışır, Akşam gec vi or. Dün gece ortalık karanlık.. Kız korkar diye fabri - kaya gittim. Dorken düdükler çal- | dı. Kimse dışarıya çıkamadı. Bir ı ık saat sonra tekrar düdükler dı.. Artık sokağa çıkmak ser - bestti.. Ben, kızım, bir de kızımın orada çalışan iki arkadaşı, hep be- raber çıktık., Eve gidiyoruz. Kü - çükpazara geldik.. Karakolu biraz .. Yanımıza bir adam sokul- İşte bu suçlu... — Nereye gidiyorsunuz? diye sordu. — Eve gidiyoruz! dedim, — Ben de sizinle beraber gele - yim.. dedi, — Nasıl ölur? Ne münasebet? Neye pelmi- | yecekmişim? dedi. Bunu, bana — fena bir hakaret saydım.. — Bizim eve sen nediye veli - yormuşsun? Eğer daha fazla ısrar edersen seni polise veririm.. dedim. Yine ısrar etti — Gel buraya! dedim. Kolundan tattum.. Polise götürecekt'm. Yas kama sarıldı.. Yakamı kurtarayım derken, meğer — sarhosmu- yere düştü. Beni de beraber düşürdü. Kalkıp tekrar yakaladım. - Polise teslim ettim, Yanımıza gelmekten Kantılık etmekti. Hiç — tanıdığım, bildiğim adam değil., Ne müna - sebetle bizim eve geliyormuş? Da- vamdan vaz geçeceklim. — Fakat baktım ki bu sefer o bana «beni döğdü» diye iftira etli. Bu seler davacı aldum. Davamdan dünyada vaz geçmem. Hi: maznun Halile soruyor: — Söyle bakalım Halil. Davacı- nın söylediklerini duydun.. Ne di- yeceksii Halil başlıyor: — Demirkapıdan — gelivordum.. .. Bizi Küçükpazar- e çuk sast orada kaldık.. Bir buçuk saat sonra çıktık. Yolda yürürken bunlara rastladım. Bunlar da be « nim gittiğim tarafa gidiyorlardı. Bunun elinde elektrik feneri var- &. Yollar karanlık.. e n bas - tığı yeri pözü " k—' Bevîx) Rdcdur'-. Neriye gi diyorsunuz? — Eve gidiyoruz, dedi. — Ben de sizinle beraber gele - yim, beni şu caddeye kadar çıka- | tıverin.. dodim, Maksadım, onla » | rın fenerinden, ısığından istifade etmekti. Birdenbire, elindeki ko - caman feneri suratıma vurdu, Davacı birdenbire ayağa kalktı: malmış bir halde Lütfiyenin ağ « zından çıkacak lâkırdıyı bekliyor- du. Bu tubaf ve gurip bir sahne ol. du. Birdenbire genç Kadınm göz. Teri sulandı ve ablasının boynuna sarılarak hıçkırıklar içinde hüngür | büngür ağlamya başladı. yınca Firdevs de in- | di. Böyle yapacağını bildem teklif — Hüöşâ!. Hüşâ!.. Evvelâ, benim elimde fener yoktu.. Biz de karan- lıkta yürüyorduk. Hâkim, sözünü kesti: | z susunuz! Sorduğumuz za- man, siz de söylersiniz., Evet.. Ha- N, sen söyle... — Elindeki feneri suratıma vur- du. Beni yere düşürdü. Sonra da, sarkıntılık ediyor diye polise ver- edor miydim, Ben deli miyim? Herkese sevine ben de geleceğim» düyeyim... Şahitler dinleni'ecek.. Hâdisenin iki şahidi vardır, Kadrinin kızının | ayni fabrikada çalışan arkadaşları Şükriye ve Naile... Şükrüye, on altı yaşındadır. Alelüsul yemin et- tiktensonra, kemali safiyetle an - latıyar: — Biz fabrikadan çıktık.. Safi- yenin babası önde, biz arkada gidi- yorduk. Ondan sonra efendim, bu adam yıkıla yıkıla önce bizim ya- | nümıza sokuldu. Biz korktuk, Sa- f#iyenin babasına yaklaştık. Ondan sonra efendim, o da geldi, Safiye- nin babasına, ben sizinle beraber gelecebim, dedi. Ondan sonra efen- im, o da ona sen bizimle nasıl gelirsin? dedi, Ondan sonra efen- | dim, o da, yine, geleceğim, dedi. Safiyenin babasını yakasından tut- beraber — yere düştüler. Sonra, Safiyenin babası bumu ka- Taknla verdi. çekilivor.. Naile küçücük, se« vimli, şirin, esmer, çıtıpılı bir kız- dır. — Hacıkadın mahallesinde Ta- vaniİiceşme sokağında — otururum, dedikten sonra, hâkimin: — Kaç yaşındasın? Suâline, — On böş! diye cevap veriyor, On beş yaşını geçmediği için ye- minsiz dinleniliyor. Gayet tatlı bir, ses ve çocükça bir eda İle öhlati - yör: — Yolda, kaatnlıkta, önce bizin. yanımıza geldi;. - korktuk. Sonra Kadri Beyin yanına gitti.. Ben de sizle beraber geleceğim, dedi, O da olmaz, ne münasebet? dedi. Kadri beyi yakasından tuttu. Sonra be. Taber yere düştüler, Kadri Bey ba- Bırdi. Kolunda beyaz işaretler olan | memurlar geldi. Yakalayıp kara - kola götürdüler. Biz de eve gittik. Muhakeme bitmişti.. Hâkim, ka- rarı hazırlamak üzere salonu tah- liye ettirdi. Beş dakika sonra karar bildirildi: Halil, Kadriye hakaret- 'ten üç gün hapis, üç lira para ceza- sına mahküm edilmişti. — Teşekkür 'ederim, diyip sa - londan çıktı. Acele bir işi varmış gibi, hızlı hızlı uzaklaşıyordu. Benim elimdeki kâğıda not al- dağımı gören Naile gazeteci oldur #umu anlamıştı. Maznun Halilin arkasından ayni tatlı ses, fakat ay- ni çocukça eda İle: — Üzstelik bir de gazetelerde yazsın da sen görürsün! dedi. Fa- kat, Hali! uzaklaşmıştı. Duyinadı bile... — Nedir mesele?, Anlamadım.. Kavga mı ettiniz?. Lütfiye yine ağlıya ağlıya, fakat içli ve titrek bir sesle: — Ne kavga ettik, ne de birşey. | Biribirimizi bile görmeden uy. | rıldık!, memiş aâmeslu oldukça yakışıklı bir gencim. Piyasada dürüsüüğü ile tanın- mış bir tcarethane sahibiyim, Aylık ka. zancım safi (10-80) İira undadır. Mes'ut bir yüva kurm gımın her arrusunu tatmin için bu ka- zancı kâfi görmüyorum. İşim çok mü- nit sormaydın ne kadar yükselirle ka- | zanç © nisbette artacağından hayat are Kadaşuadan istediklerim: Hüsnüniyet sahibi namuslu ve zengin olmak, gözel | Hik ve yaş mevzmubahir değildir. Müş- terek zefahımız için nakdi yardımda bulunması kurulacak yuvam için her türlü şekli ve şerniti kabul ederim. Ar- zu edenlerin adretlerile Halk Sötunu ÇIBAL) rumuzuna müracaatlarını rica &-| derten, “ir Orta halli temir bir alle kızıyım. Boöyun 158, 52 kiloyum, Soçlarımın ve| gözlerimin rengi kestane, Deyaz ile e- mer arasında reagim var. İnce mütlena-| #ip bir tip& malikim. Orta ve akşam kız| zanat mektebinden mezun oldum. M yaşındayım. Bir evi mükemmel idare &-| debilirim. Yemek pişirmesini de bilirim.| Uzun boylu, esmer, dürüsi ve iyi bir ile çocuğu ile evlenmek mes'ul bir emelindeyim. Yaşın 35 tahsili olması, ve esaslı bir metlek sahi. bi olması, aylığı 80 Uradan aşağı ölma-| maşı. İştiyenlarin imkân varsa bir re- tim a Son Telgraf Halk Sütununda H.N. Y. rumuzuna mektupla bildirmesi. GENÇ BİR KIZ İŞ ARIYOR Dörüz: ve iyi bir alle kızıyım. Orta derecrde tahailim var, Kaki hazfleri de çok iyi okur ve'yazarım. Biraz da dak- tüo biliyorum. Yazıhanclerde veyabut bir müesesede çalışmak istiyorum. 30 lra da müaş İstiyorum. — İstiyenlerin fçr Telgraf N. N, yumuzüna — bildir- Lise mezunuyum, hali ha- zarda askerlik hizmetimi fa etmekte- yim. 12000 liva kadar cüz't bir param- la, Anadoludu senede 400 lira icar ge- tiren bir evim ve iki büyük meyvalı- Bim vardır. Allahtan başka hiçbir kimsem yök- tur, yalnızım, evlenmek istiyorum, Banal €ş olacak kimse: Gayet namuskâr, ev işlerinden iyi anlar, ciddi, muktezit ve dinine sadık bir kız olmalıdır. Yuş 26 ten fuzla olmamak şartile taliplerimin «Sön Telgraf> A. 8. tlarını (mahremiyetle lade e- lmek üzere birer fotoğrafta gönderem bilirler) rica ederim. Gelen Mektuplar - — Bayan 8. K. B: İzmitlen, Yeriküyden — Boy 5. 5: Kadıköyünden — Bayan Uygur: Dürlecl, ağektuplarınıza Mâve olarak Beyoğlun- dan — R. Toycan: Dünkü mektupları- mza Nüveten Topkapı, Aksaraydan —| Sansöz: Beyağlandan — Açıksöz: Göze tepeden, matbaxya bırakılmış, Kadıkö- yündro, Erenköyünden — B. B. Y; Dün, kü mektuplarınıza ilâveten ikisi Beyoğ-| tundan, Pasihten, posta damgası okun- miyan, ikisi büyük postaneden — Utan. Kaç: İstanbuldan — Bay Hoş: Geata- dan — Bayan 28 Nermin: Beyağlundan, Büyük postoneden, Veznecilerden, Top- baneden taahhütlü — A. H, E: Büyük Çekmeceden — Nesrin Ak: MeMktubu- muzu geç aklığını büldiren biri tarafından| Birakılmış mektuplarınız var. Her gün sant 15 - 19 arasında aldırmanız — rica »e olunuz. Açık konuşma Buyan Aysele — Bugün adresinize mektup gönderilmiştir. Bay H. R. Şen — Teklifinizin yazıl- ması için hakiki adresinizi de gönder- menizi rica ederiz. bile Paşabahçe, Ramf ve g Size gelen üç mektup bugün adresinize gönderilmiştir. . Bay Sefersinek — Fötihlen gelmiş o- lan ve matbaaya birakıları İki mektup bügün adresinize gönderilmiştir. Bay H. Naci — Mektubunuz bagün adresinize gönderilmiştir. Bayan H. Ç, T — Behirenin mektu- Büyüsiereden | en bşndadır. Hiçbir şey bilmiyo. ruz. Bildiğimizi sandığımız herşey hiş bilmediğimizdir. Doğumdan ö. Tüme kadar bütün bir ömtir sadece vükınyı müşahededir. Doğumdan öncesini bilmediğimiz kadar ölüm. den sonrasım da bilmiyoruz. Meç- huller içinde yaşıyoruz. üÜstüne yürümüş; adamca; zın hayatını zor kurtarmış lar.. İşin tuhaf tarafı, tecavü- ze uğrıyan delikanlının var kuvvetile kaçması ve: — Aman, yetişin, imdat, diye feryat etmesidir. Artık, hayatımız, Allaha e manet! Size, bir başka havadis ves reyim: İzmirde de 16 yaşında bir genç kız, sevdiği delikane hyı zorla kaçırmış! 'anlara ne oldu, böyle?. Yavaş yavaş, kadın - erkek müsavatı derken, galiba, mü- savat değil, kadın hâkimiyeti tecesüs edecek. Meselâ, bundan sonra, ga- zetelerde, şu kabil havadisler okuyacaksınız: «Dün akşam Torik Neclâ isminde 69 sabıkalı bir bayan, kıskançlık yüzünden bir müd« dettenberi beraber yaşadığı Kopuk Ahmet isminde bir de« likanlıyı 8 yerinden bıçaklı« yarak uğır surette yaralamiş- «Dün gece, Mavikuş mey« hanesinde zil zurna sarhoş o- lan Yavrum Âyşe isminde 57 sabıkalı bir Bayan daha faz- la rakı vermediği için meyha- neci Mehmedi 13 yerinden b çaklamıştır.» Bir başka havadis: «Fatma isminde bir kız, bir müddettenberi sevdiği Aliye livaç teklif etmiş, fakat, A Tinin ailesi çocuklarının Fat- ma ile evlenmesine razı olma- dığından, genç bayan, dün akşam Aksaray yangın yerin- de Alinin önüne çıkarak üç yerinden biçaklamıştır.» Bir başka havadis: «Dün gece yarısından son- ra, Veli isminde bir delikanlı Beyoğlu İstiklâl caddesinden geçerken Cihangirdeki evine doğru giderken, meçhul bir bayanın tecavüzüne maruz kalmıştır. Mütecaviz bayan aranmaktadır. n Siz, artık buna benzer ha- berleri hayalinizde daha fazla goğaltabilirsiniz. Fakat, ka- dınlar, bu vaziyetlerinde de- vam edecek olurlarsa, netice şuraya yaracak ki, erkekler, evlenmek üzere kız ararken, tanıştıkları genç bayanların sabıkası olup olmadığını, bir kere de zabıta kayıtlarından tetkik etmiye mecbur kalacak» lardır. Artık bundan sonra, genç kızı olan ana, babalar değil; iş, eli ekmek tutmuş do Kikanlı sahibi olan ana ve ba- balar evlâtlarına mukayyet olsunlar! R. SABİT. Hepimizin DERDİ Bir tramvay kontro- löründen şikâyet diyaki bir tesirle ağlamıya koyul. ü k UK 5 " Dedi, devam elti: Yaşamamızı da, ümüzü de Bebekte oturan B. Haj enlah-| l İN bir selâm, ne bir haber, Haj sından s:'-'— kapıyı u;):':__:':;f' NÜ Tn Ha aai ağlayış epeyce | — — Benim bahtsızlığım, çilekeşli. | elinde bulunduran kudretin insan | | e: | K Yazı. Hiçbir şey gönder- 'uz:ı' e Diyor, mufakla Lütüyenin 'söye | *üvlü ve yine Firdes ikünceken. | Bire ü Hait he tablaler $i | imle en küçük bir ilgi | — Zeli zeslendi Zeliha gelince: — | jiyeceklerini bekliyordu. disini toparladı, sordu: Firdevs sabırsızlanıyordu: her insan mutlaka onun işaret ve İ a elmiş olsaydı hizmetçi. | — Dire l e e V atiyer Ö ae dK bal ZL LN S Bt EDEYE ÜÜ | Ve ile k ar, vasiyetini'an. | —— Kızim <— Ahlacığım, üzülecek gibi de- Lütfiye uğlıyarak tek kelime ile Genç, kadın, bütün hâdiseyi baş. | Tek insanın kader — tablosundaki j Ai Mürlik da bir moktap yar | aar , Sarşaflanmasını | gl Sahahleyin sana herşeyi an. “"'A""":.f__. ae d:;'l:::_”';_“" Biç =ı= noktayı W i u bundan daha önce Ya- Be latırım. Firdevs şaşırdı: el 7 ldir. Geliri geniş bir adamın ötü. Ş Ho e e Nbe GECE YARISI | “Diyerek bir şey söylememekte | — TTXOL İA Zit b eürmer b oe AĞ | eli hi ZMN bş 1i İ 'lı. gündecemez miye — Ne o Lüiliyet. ascar ediyordu. Firdovs, — Salihten!. gibi, o da muhakkak ki, beni sev- | yü ne ise biz yaradanın karşısında ı B atları yapmadığına göre | — Ç, — Kat'iyyen olmaz. — Niçin?. miyor, istemiyormuş!. © bile değiliz. Kendi kendimizin İ a . Si benimle Elen ayrılmış | — Nİ n z Seni bu halde görünce imikânı | — Yörfiye içinde gecelerdir biri. | — Abla, senin anlıyacağın ben baht.| Bile değiliz, bep ononuz. Hem de | | k*bahat yapmıyım gibi #ey keniral — ; ör. O halde benim,de bu | — NeceR O L | Şek üyüremimi. ” ken heyecanı boşaltmıya fırsat ve. | sız kadınım. Banu ne yapsamı de. | © kadar âciz, e kadar miskin, o ka. | aa aa aa a Te Si Taşladı ) e dakikadan başlıyarak hiç Bütün bunlar gece yarısı yata. | — — Ne oldu, çabtık söyle bana?, | yen bir bolluk ve ferahlıkla yine | 'Ziştiremem. Doğuşumdaki alın ya. | dar gafil ve hudutsuzluğun bütün | | Evvela bu kontrol yolcuları haşla- v KTİm yok, . dan kalkan ves karşısında Lüt. | — Salih nerede?, ağlamasını südürüyordu Firdevs, | zam bu, Tekke felsefesinin «Kaderi | ifadesini içinde taşıyan bir bilme, | jıma baktını kimden alıyor. Saniyen Bunun böyle olacağı belli î Gaa a üren Firdevsin hayrot i- | — Bu gelişi beğenmedim bon.. — Gece yarısı noden oldu böy - | ilâhi, cilvel ilâhi» dediği şeylere -| mezlikle, Alın yazımızı bilmediğie | | 'remvay tnresi neye müstehdem- İ taraf da hütün soğukluğu | Syeyi garea aa ae e Teyit le?, İmanmıyoruz. Pakat muhakkak ki, | 1miz kadar bir tırnağın, bir kılın bi. NU karçı' gösteriyordu. .—| çinde ardarı Firdevs hem bunları söylüyor, | — Dedi ve soruşlarını devam et- | tobintin ve yaradışın inanılacak ta- | le niçin uzayıp kısaldığını bilmi . A Kodın giyinmesini bitirim. | du m'»"y",a,u.,&ılvnü“k hem da marak ve heyecaadan bu. | tire> | zalları var. Kader, inanılacakların | yoruz. fArkalı var) ve ihddelle yatak oda. Sh SK YŞ li e ST MAi » çayer