AVRUPA HARBİNİN YENİ “MESELELERİ- udanın arslanı Yazan: ALİ KEMAL SUNMAN Tarih ile coğrafyanın yürüdüğü tlar her zaman kendini hatır - tıyor, Habeşistana tekrar ılnıı parator — «Yuda Arslanız İı 'e dis edilirken biraz da maziye ik lâzım geliyor. — Meselâ /le bir tecrübe mümkündür: Eski zamanlardanberi Habeşis. ile Mısırın arasındaki müma. betler devam edip gelmiştir. Bu. n gibi İsrail oğularile de Ha- İstanın ticari münasebetleri es. ir. Habeşlerin an'aneleri bunu ik iyi gösteriyor. Çünkü «Sabür likesinin İsrail oğullarının en k devri olan Süleyman Pey- mber zamanında bu büyük hü. ondarın ziyaretine gelmesi pek şhur bir vak'adır. İşte Habeş- in an'anesi bu vak'ayı daha par. itmaktadır. Buna göre Sabâ Melikesi Habe. âna hâkim olduğu için Benli illün hükümdarı Süleymam YLamberden olan oğlu "Mene. asırlardanberi Habeş büküm- “mmın en büyük babası diye v miştır. Bütün Habeş htiküm. b a xMenelek» in torunları sa. Ktadır. Beni İsrailin parlak Natını, yani Yahuda krallığı. İhtişamı bir gün geldi, söndü. findan edilen taarruzlar ne- de Yahudiler esit MM—- ah lcalerin bir kasmı Bi Bumişlerdir. Orada müsevi i yerlilere öğreten bu muha. Yahudilerin nüfuzu az kuv - li olmamıştır. Bugün de Habeş Yatoruna «Yudanın Arslanı» mesi «Yahnda» ve «Yuda» de- Boni İsrail krallığının en par-' devrini temsil eden Süleyman Kamber ile Belkisin oğlu Me. kin torunu sayılmasındadır. yman Peygamherin vefa - an sonra Yabuda saltanatı tür- Habeş da bu züâftan istifade İle uda Ülkesine taarruz etmiştir. diliğin mukaddes :::'- 1 daki tarihlerde bu A ken «bin tane bin> kişilik | viz bir ordudan bahsedili. Beni İsrail bunun ka: atın yegâne sahibi hakiki ma- 'Yehovaya yalvarmış, çetin bir eden sonra zafer İsrall ina nasip olmuştu. Buna * daha başka vak'alar da vin pek oski zamanlardan | i'nmuharebeden uzak kalmamış Na mensubiyet ile iltihar e. ; deği- geçen asırlar türlü yol açmışlır. Fakat Ha, n eski bir imparatorluk vü. Ketirmiş, muharebeler etmiş, Yaziyetinden istiâade ile ken. zamanlara kadar müdalaa Yi de bilmiştir. Ancak harp titinin değişmesi gibi daha bir Maddi fuikiyot âmillerini w- Mâzım geliyor. Habeş. Hu son bir asar zarfındaki mtk bu itibarla şayanı dik. . Meselâ 1862 de «Yuda Ars- DEB HUHAN:Iiğ Sen de Seveceksin y Yazan : ETEM İZZET BENİCE Yazan : ETEM İZZET BENİCE ben Salihi sevmiş olsaydım, ümün bütün devamı içinde küçük bir işaret fırsatanı bile mazdım. Seven erkek de tıpkı Na kadın gibidir. D , n ağır işkenceye en hafif bile duymadan karşı koyar ki, eskilerin dediği gibi iki bir olsun, Amma, bana göre önül için de hakikat budur. n tek taraflı olması onun | nt gerektirimcz. İ ye kendi kendisine bütün | Muhükeme ederken vakit dan ilerliyordu. bi da akundu. Salih gelmemişti. Ara, düsüncelerine yeni bir verdi: ) me saldan sağa olmak üzere bir, i muharebeye kadar vardı. Yudanın Arslanı — Avrupalılara karşı — son derece çekingen davranıyor, onla- rın Habeşistana gelmesini istemi. yordu. Bu ihtilâfm tetkiki ayrı bir bahis. Fakat Habeşlerim o za. | man üstün Avrupalı kuvvetlere karşı mukavemet gösterdikleri gü. rülmüştür. Netice malüm: İngiliz tarahı gelip geldi, Sunraki 1895 de İtalyanların ta- arruzuna karşı da ayni mukave. met gösterilmiştir. 1895 seferi İ. talyanlar için acı olmuştur. Habeşistan - imparatorluğunun arkasında elinde baç tutan koyu renkli bir arslan vardır. Fakat L talyanlar şu son beş senedir şarki Afrika imparatorluğunu kurduk, diye dünyayı velveleye verdikten | beri artık Habeşlerin armasındaki arslanı Romanın kartalı yendi, bi- tirdi; dediler. Meğer öyle değtilmiş. 941 de Yudanın arslanı yine men. Teketine girdi. Eğlenceli bir kâğıt oyunu Yirmi bir tano iskambil kâğıdı alacaksınız. Arkadaşınıza bu yir. mi bir kâğıt içinden zihbnen bir kâ. iat seçmesini söyliyeceksiniz — ve | arkadaşınızın seçtiği bu kâğıdın hangisi olduğunu o, size söyleme. den six bulup keodisine söyliye . ceksiniz. | Kâğıtlar elinizde deste halinde. | Masanın üzerine soldan sağn doğ. ru bir, iki, üç kâğıl koyunuz ve ur. kadaşınıza seçliği kâğıdın hangi hancde bulunduğuna dikkat et mesini söyleyiniz. Tekrar devam.. Koyduğunuz kâğıtların üzerine yi. ki, üç kâğıt duha! Bu suretle eli. mizdeki küğıt deslesi bilince »a. | — Beçtiğiniz kâğıt bangi hane. de?, Sağda mi, solda mi, arlada | mi?, H—1 duğunu söyledi. O zaman o hanede keğıtları orlaya alarak ! de alta ve üste alarak bir deste yapacaksınız. Bu ameliye üç defa devam ede. k diğerlerini ise onu daima ortaya diği alta ve üste alarak destoyi saklı . ğ Üçüncü ameliyeden sonra, ar. “omı-ı dela açmıya Küzum Kâğıtları birer birer masanın | üzerine atınız. On birinci kâğu ar. kadaşmızın intihap ettiği kâğıllır. ksa birdenbire bir yere mi Nihayet harp içinde. gönderi yiz. Ça Diyordu. Fakat muhakemesi düşüncesini yendiz — Amsısın bir yere gitmesine imkân yoktur. Bana haber ıı.ı: yermiye lüzum görmese, Nı_ mazsa bir kat çamaşır alımıya burdur. Davanın bu tarafını kafasınıı i. çönde hemen balledivermişti. — Acaba bir kazaya mı uğradı? Diye de düşündü. Bunu da çabuk halletti: — Bir kaza olsa bana mutlaka ha. ber verirlerdi. Kara haber yıldı. ydan ter yetişir!, moınııuıi.-uuı-dwu- | te ayakkabı yapılırsa yapılsın, | ra, bunu da yerinde bulmarı: Halkın kesesine sulkast kikatlerin meydana çıkması- na vesile oldu. İstanbulda a- yakkabı yapan — san'atkârlar çoktur. Ve bunlar çok çalışır- lar, hayatlarını alın terile ha- zanırlar. Zarif, şık kadın ve erkek kunduraları vücude ge- tirirler. Sonra, bunları, ma « gaza ve dükkânlara salarlar. Bir ayakkabı san'atkârı: — Bir mağazaya 7,5 liraya sattığımız papucun üzerinde vitrinde 22 lira fiyat görüyo - ruz, diyor. Hayat, neden pahalı, diye #oruyor, sebeplerini araştır - muya uğraşıyoruz. İşte bir se- bebi. Deri, kösele ne hadar pa- halı olursa olsun, ne kiymet. nihayet, bunun fiyatı, 18, 20, 22, 25, 30 lira olmaz ya?, Büyük mağaza ve dükkân- lar, halkın kesesine suihast yapıyorlar. Bu, artık ihtikâr değil, daha fazla bir şeydir. BÜRHAN CEVAT Px Mekteplerde de Münakaşalı Konferanslar Verilecek İlk mekteplerde sınıf muallimle-| rinin derslerde talebelere düşün - dürücü ve tetkike muhtaç sualler sormaları ve ayrıca ayda iki defa olmak üzere mekteplerde talebeye| münakaşalı konferanalar verdiril- mesi kararlaştırılmıştır. CKĞU ihüyariliz —- Uzin seneler hiç durmadan Çalışan bir makine gibi, vücudü. müzün uzuvları yapranır, — hayail Kuvveti az çok azalr, Eh, artık ih- Kiyarlık ta başlamış demektir. Fakat bu ihtiyarlık hakikütle ne zuman başlar? Muhakkak olan gu- dur ki, gençliklerini iscat etmiyen- lerin ihtiyarlıkları geç başlar. Bundan yirmi beş, otuz vene ev- vel doktarlar, ihtiyariğın yetmiş beş yaşında başladığını söylerlerdi. Acaba bundan sanra da öyle mi - dir? Doğrusu ihtiyarlığa yaş biç- mek olmaz. Şimdi bile ne ihityar- lar var ki, gençleri ceplerinden çı- karıyorlar. Lâkin şu muhakkaklır ki, — ya- şin ilerleyişi — vücüdü — yıpratıyor. | İhtiyarlık devri başlayınca, insan- ada bir nevi bunaklık hâsıl olu yor. Bu hengümda belki ciğer, be- yin, kalb gibi mühim uzuvlardan birinde bir tagayyür husule geliyor, bu UzUY. Vazifesini yapamayınca da, bütün vücut makinesinin bir garhı bozuluyor ve makine duru- yor, İbtyarllığı Diraz — mültales et | mek fuydadan hali değildir. Onun için bu bahsimizi birkaç gün uza- tacağız. B almış olmak için gidip Salihe bir şeyler söylemiş olabilir. Fakat, biraz düşündükten son. — Ben daha Dummar bağların. da iken o eve gelmiş, yemeğini ye. | miş, gilmiş Dedi, zihnindem bu düşünceyi de | sildi. İkincisi: Güceniklikli. En çok bu mokta üzerinde duryordu. Fakat, bunu düşününce de birden hiddet. leniyordu. En son: | — O büyle yaparsa, ben de ona | öyle yapmasını bilirim, Dedi ve., seslendi; — Zeliha.. Zeliha, Arap kudan cevap alamadı. — Bu budalaya da ne oldu? Dedi, hırçın adımlarla yürüdü, mutlağa indi. Baktı, Zeliha ocağın yanında köşeye sızmış uyuyor, Bu | genç kadımın içindeki feveramı bü. tün bütün arttırdı. | Tmen otuzunda var, Kalıbı, kiyafeti | dirmek, k | garayla kibriti yine cebime köy - düm. Tramvay biraz daha gitti. ? | MAHKEMELERDE: Tramvaydan tram- vaya köşe kapmaca ! “Bu sefer karnından ciğerini çe- kip alırım da, ruhu bile duymaz,, Maznun n altı, on yödi yaşlam rında, eline ayağına çabuk, uçarı bir genç... Yankesicilikten sabi . kaları tümen tümen... Davacı, ho. yerinde... Söz davacının... Davasını an « latıyor: — Kiymeti, ehemmiyeti yok am. Ma, iş inada binince insan herşeyi yapar. Hem de ebilmeze kendini bildirmek... Öksüze kaftan giy - dar sevaptır. Bunlar *beş parmağı bir zannediyorlar.» Düşünmüyoş#ar ki «her kuşun eti yenmez.» Hem efendim, bunlar, el. | #lemin başbelâsıdır. Önüne gelen. | den çalıp çırparlar, Amma üç ku. rüş, amma beş kuruş.. Ne olursa olsun... Bu işi, aklı başına gelsin de bir daha önüne gelene yapma. sın diye yaptım. Meseleyi anlata « yırm Ben Taksimde oturuyorum. Şo. förüm, Arabam İstanbul tarafında, sabahları kalkıp İstanbula geçe - rim. Bu sebah da kalktım.. Tak . | simden Harbiyo . Fatih tyamva. | yına bindim. Sebahleyin, malüm, | lar kalabalık... Arka sa. şöyle gıkıştım.. duruyo. rum. Gölatasarayda İngiliz sara « yının önünden de tram bindi. geldi, benim yanıma Si « kıştı.. Tramvay gidiyor. Bir era. | lık, elimi pardesümün cebine sok. tum; sigara paketimle - kibritimi çıkardım Bir sigara yaktım.. Si. 'Tam Daireden Şişhaneye doğru iniyoruz, Cebim karışır gibi geldi. | Huylandım, göyle dönüp baktım. Bu. cebimden sisara paketile kib. riti çekmemiş mi?. İkisi de elinde.. Sigara Serkl Doryan, içinden üç tane alınmış. Kibrit kutusu da do. ha. Söyle bir hamle ettim; bile; Hinden yakal yacağım; yılân gibi elimden sıyrılıp tramvaydan asağı atlamaz mi?, Geriye döndü.. Yo kuş yukarı kaçtyor. Sahanlıktaki bir Iki kişi de bu manzarayı gö « rüyor. Birisi; — Biırak Allah belâsını versin! dedi. Bunlarla başa çıkılmaz. Ne olacak bir paket sigaradan!. Orası öyle! Öyle amma, gelgele. lim, bana bu lâf büsbütün dokun. du. — Ben onunla başa çıkmasını bi. lirimi dedim, Ailadım ben de tramvaydan... Yukarı doğru o kaçıyor, ben ko. valıyorum... Epey yaklaştım... 'Tam o sırada, önden giden bir tram. waya yetişip atlamaz mı?, Üstelik de elini burnuna koyup tramvay. dan Nanik yapmaz mı?. Haydi ba. kalım, koş tramvayın arkasından.. öyle yapmasaydı da hemen ya. kalasaydım, elinden — peketi ahıp bir iki tokat garpıştıracak, bıra . kacaktım. Tramvayâ atlayıncâ, he le nanik yapınca büsbütün kız . — Dar Salih. Dedi ve.. kafasının içinde can. lanan kararı tacil etti. — Şimdi ben de yemeğimi yiye. | yim ve raat rahat uyuyayım, Ve,. kendi kendisine söyleniyor. da: | — Yaupılarak başka şey yok, Si. Tâha ayni silâhla karşı koymak lâ. zim, Onun yaptığını ben de tüpki tıpkısına yapmalıyım. Şimdi ye . mek yer, yatarım, tabii o da gelince beni uykuda bulur ve.. ağzının pa, yanı alır, Bu kararla: İştihasız bir yemek yedi. Yemek de değil, birkaç lokme, Yattı. | Tlk önceleri uyuyamadı. | dim, Koştum, tramvaya yetiştim. Arka sahanlıktan tramvaya atla. dam. Bu şefer o ön sahanlıktan ye. re atlamış; tersine, yokuş aşağı doğru giteniyor mu?. Haydi tekrar tramvaydan yere atladım; yine ar, kasından. Bu sefer de aşağıya doğru gi . den dolu bir tramvaya âtlayıp yi. ne nanik yapmaz mı?, Bütün cin, lerim tepeme bizdi... Haydi bu se. fer de O tramvayın arkasından... Yine yetişir atlarım... Tramvay kalabalık... O kalabalıkta, — ben yetişinciye kadar, arka sahan . hktan ön sahanlığa nastl geçtin, a Mmübarek?. Ben binip içeriye doğru sokulmıya uğraşırken, bir de bak. tim, bu yine ön sahanlıktan cad. deye atlamış, tersyüzüne koşu - Yor... Artık iş inada bindi: Ya tıkanıp düşeceğim, ya bunu yaka. İyacağım.,. Eskiden sporeuluğum var... Çok emek verdim, çok hizmet ettim. Sür'at kaştum, makayı tum. Onun için, epey dayanıklıyım. &ır. Evet efendim.. Tekrar takıl . dım peşine... Bu, bir tramvaya da. ha atladı.. Amma, 9 tr bindikçe biraz nefes alıp yor. Ben boyuna koşuyoru ydan nanik yok, çıldıracağım artık ö — Çok uzatma, kısa kes artık! | — Bitiriyoarum efendim.. Sonu yaklaşıyor zaten... O tramvaya da yetiştim, yine atiadı.. Tepebaşın- dayız.. (Yahu, biz saatlerce — tramvay bekliyoruz. da, — binecek — bir. tramvay bulamıyoruz. Bunlar, hem de sabahın kalabalığında, köşe kap-| Liseyi yahut arta mektebi bitirmiş fa- maca oynar gibi, bir trı dan | Hat w:':- okulu m:"ı_rv vöya menu- n mu. SÖğretmen olması şayanı arzu - inip “öbürüne biniyorlar.. Ne 4a | gaç Arza odi tü şey.. değilmi?) TTelgruf Halk Sölünü «N-TEKyıldızi ru- Bu seler, kurtuluş - olmadığını anladı.. Yandaki sokaklardan bi - rine saptı., Fakiden Glüvani soka - ı mıydı, yoksa, Venedik sokağı maydı, neydi, işte öyle bir sokak.. Artık, ha ha yetişeceğim.. Bir a - parlmanın açık kapısından — içeni girdi. Merdivenlerden tırmanıyor. Ben de arkasından.. Artık kıstır- | dım, Hiç kurtuluş yok.. Kendisini taraçadan atsın ki kurtulsun.. Der-| ken efendim.. Üçüncü kat merdi- veninin üsi başında yetiştim.. Dili bir karış dışarı çıkmış.. Benim de öyle ya... Korkudan da ödü pat- hyor.. Merdivenlere serildi. —Aman ağabeyciğim... Be, ni> efet... Ben ettim sen etmel.. AL ağabeyciğim!... diye amana gelip dizlerime kapan- dı.. Sigara paketile kibriti uzattı. Öyle hurslanmıştım ki; hani çiğ çiği yiyeceğim... Amma aklım başıma geldi... Elimde ölecek.. İnsan sayıp hesabimi soracakhlar.. — «Evlâdem Yusuf, dedim, ne edersön kendine edersin.. İyisi mi polise teslim et, (Devamı 5 vaci sahifede) Uyandığı vakit de sabah olmuş. tu. Sahahleyin yine o yatağında ken- disini yalnız ve yanımı boş buldu. Bu hoşuna gitmiyen bir sabahtı! ÖĞLEYE DOGRU Saatler ilerledikçe sinirleniyor. du, Salihten hâlâ hiçbir haber yok. tu, Şakanın bu kadarına taham. mül edememi!, Dedi, salonda dolaşmıya başladı. Dudakları hiç durmadan mırılda- miyordu: — Her şeyin ber haddi var.. ÖL çüyü geçmemek lâzım. Eğer iş ina. da binerse ben duha çok imat et mesini bilirin. Hem Salih benim imadımla başa çıkamaz dal. Onun bu dolaşışı ve mirildanış- | ları karşısında Zeliha da ne yapa. | cağaı şaşırıyor, kendisine çatıl . masından korkarak bir köşeye sin. miş hiç sesini çıkarmıyordu. cet koş . | a aa ve inrocanca neşredilecektir. “Gasetemirin doktor ve avukatı da #orulanlara cevap — vereceklerdir. Ciddi isdivaç teklifleri de bu sü- Yanda — parasaz — noşrolunacaktar. İzdivaç Teklifteri e 28 yaşında yeşil gözlü orta boylu balık etinde bir kızım. Ev işleri ve di- kiş, Hadış tam münasile bilirim, 38-48 yaş arası $0-60 Jira maaşlı memur ve- ya tüccar bir bayla evlenip bir yuva kurmak arzusundayım. Teklifim cid- Gidir. Ciddi tekliflerin (San Telgraf Halk Sütünunda 28 Nermin) yazılma sinı dilermi, “4e 31 yaşındayım. Temiz bir alle ev- Mâdıyım. Tahstlim Hstdir. Boyum — 1,86 kilom 97 bir mücssesede şef olarak ça | dşınaktayım. Kazancın aagari 100 T, | Hirasıdır, işim devaralıdır, uzun müld- det Almanyada balundum, üç llsana va. kıfım, Mizacen neşeli açık düşünceli ve Çok samimiyim. Ev işlerine âçina temiz bir alleye mepsup bir aile kızile evlen- | mok İstiyorum. Arzu ettiğim hal 1,66-| LT8 boyunda exmer veya kumral, kız | veya dul olmasi şart değildir. Arzu eden bayanların Son — Telgraf Halk sülununda 5. 8. rumuzuna adres- Jerile birlikte en son çekilmiş bir adet de fotuğrafla bersber bildirmeleri. Fö- toğrat ve adresler mahrem - tutularak anlaşılmadığı takdirde hemen iade e- | lünür. * LO boyunda 78 kileyum. Cözle- rim Aahverengi, saçlarım siyah, yaşım 2A tür. Aylık kazancım 40 liradır. Vü- Cutca hiçbir sakatı olmsyan biraz giş- manca Dir eâmer güzeli bayanla hayatı- tü birleştirmek istiyorum. Bir parça hali vakti yarinde olup ev İşlerine de Aşina olma iplerin (San Tel- | arat Halk Sütünündü Fetih R. 38) ru- muzüna müracsatlarını rica ederim. | şir 26 yaşında orla boylu siyah göz- 10 sportmen esmer bir gencim. Tahsilim yüksek olup parlak İstikballer müjdeti- yen şerefli ve devamlı bir meslek su- hibiyim. Şimdilik 20 tira maaşı aslim vardır. Hayat arkadaşımın şu - evaafta olmasını istiyorum: Sarı saçtı; —mavi, yeşil veya Kcivert gözlü, Orta boylu | Mmütenasip vücutlü, dema, musiki sever, | muzuna fotoğraflarile Drtikle müraca. atları. Antaşmamazlık olduğu takdirde mektup ve fotoğraf ayni mahremiyetle inde edilir BİR GENC İ ARIYOR Hüleni Ücnrel besine devam etmektle- yim. Herhangi bir mücsesede z bir üc- retle her gün için sağt 18 ten 19 za kas dar her işte çulışabilirim. Arzu edene Jerin <Son Telgraf» Halk Sütonuna N, K.> adresine müracsatlarını dilerim, (MM, Uygur; Beşiktaş Ihlamurdan, Büyük postane, İzmit ve Beşiktaştan), (Bay Naci Ş: Unkapanından, Beyazıt- tan), (Hukuk mezunu: — Bostancıdan), (Reşat Beyoğlundan), (K. Y: Aksa- Taydan, Kadıköyden), (. Naci: Unka- panından), (A H. E: Kantarcılardan ve damgası okunmuyan), (1001 Hilkat: Bay| Kemal Atak tarafından, matbaaya bıra- kılmış ve Gülatadan), (R. Toaycan: Ka diköyünden), (Bay $. C. P: Matbasya bırakılmış) mektuplarınız vardır. Sant 18-19 arasında behtmebül almanız mer- Cudur, AÇIK KONUŞMA Bay Cemll Eryürek — TTektifiniz ya Aılacaktır. Sıra beklemektedir. Bay Sefersinek — Bugün nâmınıza Mmektuplarınız gönderilmiştir. Bayan H. Ç. T. — Bugün adresinize ? mektup daha gönderilmiştir. KARANLIK BASARKEN Ölke sanki şahlanmış ve Lüt- fiyeyi kendisine maske edinmiş Kibiydi. Tekrar akşam oluyordu. Tabla. tm hiç değişmiyen ve bir teviye hep ayni istikrar içinde giden a. bengi karşısında çıldıracak kadar sairlerinin boşaldığını — hisseden Lütfiye karanlığı görür görmez tüylerinin diken diken olduğunu duyuyordu. Bütün bu hüdiselerin 'tek mes'ulü Zeliha imiş gibi hay. kırdi: — Nereed kaldı bu adam?, Zeliha hiç ses çıkarmadı. O, so- vusunu tekrarladı: — Nerede kaldı bu adam?. Hizmetçide yine ses yoktu, Lüt, | fiyenin iri, esmer gözleri karanlık. Ta sarmaşınca genç kadın bütün bütün azıdı: | — Yoksa Salihin giderken söy, ',—_.?ı. TYELGRARAF lediklerini anlamadın mı?, XArkamı vaz) ÜN E e NO YU SN aBa YA —S”Mblı—t!!_! İ Bir devrin son ha- tırası : Bayan Nasipl Yaşı elliden fazla olanlar, meşhur hanende ve gazelhan Bayan Nasibi elbette tanırlar, Bir zamanlar İstanbulun gülü, bülbülü olan bayan Nasip, 72 yaşında olduğu halde bir iki gün evvel Allahın rahmetine kavuştu. Uzun bir ömür, 72 yıl.. Ba. yan Nasip, İstanbul haikının: —Yaşa, varol.. Diye takdir sözlerine çok | muhatap olduğundan mıdır, nedir, hakikaten, kisa dem miyecek bir ömür sürmüştür. Bayan Nasibin en meşhur ve parlak devri bundan 30-40 sene evveldi. Güzelce bir ha- tundu. Bilhassa sesi, bugünkü şarkıcı bayanları kıskandı. racak derecede güzel ve nefis- ti. Davudi bir sesi vardı. Na- sip, zamanın çok şöhret yap- Miş, sevilmiş tutulmuş bir ses san'atkârı idi. Bugün, ayni â yarda bir scs san'atkârı yok. Bilhassa gazelleri meşhur- du. Vükelâ konaklarında, Suk tan, şelizade saraylarında, Bo gaziçi yalılarında, hususi mec- lis ve âlemlerde şarkılar, ga- zeller söylerdi. Sonraları, ince saz heyetleri ile birlikte, Kan- İl“dılıdıçunuılııdı. Hünkâr suyunda okumuya başlamıştı. Kanlıcada gazel allığı za - man, Bebek sahillerinden, E. mirgân sırtlarından dinlene « bilirdi. Bayan Nasip bir yıldızdı. düğünlerine, büyük konak, köşk, yalı eğlencelo. | rine davet edilir, haftalarca .".ıh randevu alınırdı. Güzel piyano ve ut çalardı. Bi Bayanlara ders vermiş! :::S* Bayan Nasip devrinde meş- hur kemancı Tatyos vardı. Bu zat, bilâhara yetişen kemancı Memduhun ustası idi. Kema» ret yapan şarkıcı Bayan Gü- Tistan idi. Bayan Gülistan şim« di 70 yaşlarında kadardır ve Sulukulede oturmaktadır. Hülâsa, Bayan Nasip, bir devir, bir tarihtir. Ol Saltanatın yeller eser şimdi yerinde R. SABİT İki mühim konferane Eminönü Halkevinden: Bugün saat 18 de Dr. profestr Fahrettin Kerim Gökay tarafındar (Harp ve sinir) mevzuunda bir konferans verilecektir. 3/2/1941 pazartesi günü saat 18 de Doçent Ziyaettin Fahri tarafın 'dan (Halk ve ahlâk) mevzuunda 'bir konlerans verilecektir. rada bir lise olmaması birçak mek- tep tülebolerini sabahları İstanbul ç| ve çök İüzumlüdür.> Alâkadarların nazarı — dikkatini