Vakit Bede tramvaydan indim; €xddeye saptım. Önümden — siyah yün yeldir - meli, ah başörtülü, bebe iskar pimli, zayıf bir kadınla; tüylü açık bej kıza palte giymiş, saçları sa- | inön sarı bir çocuk gidiyor. Adımlarını balsiz halsiz atan Yaşlı kadının, elinden sımsıkı tut- İtğy saman sarısı saçlı çocuk, hiç haşarı değil, tintin yürüyor, ara- Gabir sıçrıyor amma, adım tempo- #unu bozmuyor. Bundan anlıyorum ki kadın, hizmetçi değil; çocuk, şımarıklık baddini taşırmıyor. Demek ki bunlar, nine ile te- Tun!, Dikkatim açılıverdi; Ninenin si- | yah yün yeldirme: benzemiyor. Başörtüsü ( be iskarpinleri de çok biçimli, p- Til parıl. Ben, bu yaşlı kadımı tanıyor - düm. Evet, y görmediğim ülde tanıyordum. O, çocukluğu - muzda; «haminne», sanne anne, #bâba anne», «büyük amne>, «ha- | mım teyzes, «büyük banım» diye koyarak elimi öptüğümüz kadındı. Artık o, yavaş yavaş tarihe ka- Tışıyor; hattâ karıştı bile, Şimdi kadınların yaşlarını tan- Yamıyorum ki,, İki kadın yanyana gidiyor. Hangisi torun, bangisi ni- Ame hayırdedemezsiniz -Birar yaş - İea gibi görünenin saçları sarı papa; genç irisinin saçları bem- Beyaz, Tuvaletle meşgul olup boşuna Yorulmayalım 'Çünkü, kirli, pa - Kaklı, sünepe, kılıksız kadın kal - madı. Hepsi tırandaz maşallah!. Bebe arabalarını yeden kadın - lara, kızlara bakın, hanım mıdırlar, iyoksa hirmetçi midirler, kat'i bir hüküm veremessiniz. Hanımla hiz- metçi yanyana gidiyorlar, eğer i- kisinin başında şapka yoksa, yine Yüzde elli yanılırsınız. Bir eskiciyi çağırımız; yırtık, pis, lekeli bir erkek yelekine en çok yirmi beş otuz kuruş verir. Hal- buki, ancak üç dört kere giyilmiş yartıksız, tertemiz, lekesiz bir ka- | d blüzuna yirmi para vermez. | Patlak bir erkek iskarpinini elli | kuruşa alırlar; yepyepi,bir kadın Bkarpinini bedava verseniz al - mazlar. Şapkalar da böyle. Erkek şap- Kularının yağlısı, partahı para &- Ger; daha yapına çiçekleri solma- , sön moda bir kadın şapkası, | Beş para etmez. j Bunup sebebi nedir? Eskicilere | Sorunuz. Alacağınız cevap şudur: — Erkekler tamir görmüş, hattâ | Aamir görmemiş eski şeyleri giyi yorler; gelgelelim, kadımların en hep fakiri «eski şey» giymiyor, 'eyeni> giyiniyorlar!. Alan da o, salan da a, BI Donunun uçkurları altın Ötedeberide bellerinde palalar | ve ellerinde baltalar gemiciler do- laş:p duruyordu. Esir kürekçilere kumanda eden bir zabit, elinde bir sopa baştan başa doleşyor, iyi kürek çekmi - yenleri sopalıyordu. Ben, arkadaşlarımla yabancısı olduğum bu vaziyete hayretle ba- kıyorduk. Draçtan Mataban bur- muna geldik Sonra, Maranın ka - leci yavaş yavaş görünmeğe baş- | zümü, hastalığın mikrabunu bil - YAVUZ SULTAN SELİM Halıfelçr Diyarında Yazsa : M SAMİ KARAYEL | geniş, gözleri küçüktü. Arkasında mez mi, bilmesin mi artık?. Saman sarısı saçlı torununun e- linden tatmuş ağır ağır yürüyen büyük hanımm yüzünü görmek istedim. Adımlarımı biraz sıklaş- tırdım, ilerledine; biraz sonra dö- nüp baktım. «Büyük hanıme, ay- dinlık yüzlü bir kadındı, ve ya- nında cıvil evil konuşan torunüna onun cıvıltısını kesmemek için bir | şey söylemeden gülümsiyerek ba- kıyordu. «Büyük hamms 1, bir an içinde bayalimde, bir «medern berber» e götürdüm; saçlarını, kaşlarını son moda budattım, Buğular, pomata- larla yüzünü gerdirip gençleştir- dim, kirpiklerini, dudaklarını be- bekleştirdim. Sonra, aldım, bir «modern terzi» ye götürdüm. Ölç- tüler biçtiler lühzada duvağı ek- sik gelin baline getirdiler, «büyük hanım:, «küçük hanım oluverdi. Adımlarımı ağırlaştırdım. On- lar, neden sonra beni geride bi - rakmışlardı. «Büyük hanım. ,ben- den, daha karınca adımile yürü- yer. Onlara bakarken, rahmetli an- memin torununu elinden tutarak sinemaya götürüşlerini hatırla - dam, Gözlerim yaşardı. Önümde, torunile birlikte gi - den «büyük kanım: biç de çok yaşlı değil. Çocuğa ayrıca dikkat ediyorum. Baçı, ensesi, kulakları, yüzü, boynu,| elleri gül gibi. Giydiği kasu palto- da leke ve cep kemarlarında sö - kükler yok. Beyaz çorapları te- m'z, patikleri çamursuz ve burun- ları sayrık değil, Saçınmı kesili - şinden giyinişine kadar; ben, zen- kin çocuğuyum! diyor. Zengin çocuğu, nasıl oluyor da, gımarık, delişmen olmuyor? Ve e- mu, niçin beyaz «bonez li bir «da- da- elinden tatup gezdirmiyor?. Neriye gidiyerlar? Yahut nere- den dönüyorlar?, «Büyük bunum, 1n bu çocuğun terbiyesi ünerinde — demiyeyim, bayati kanaatler ,telükkiler üze- rinde de tesiri olacak mı?. Banu düşünüyordum. Çocuğun sesi, beni dalgınlıktan uyandırdı: — Baba anne, baba anne.. — Ne var oğlum?. — Tramvaya binmiyelim olmaz mı?, — Neden evlâdım?. | ir otomabile hinelim. Tram- vay, çok yavaş gidiyor'. AAT TCT POLA NEGRİ nin bir şaheseri Madam Bovari Gus- tave Flaubert'in meşbur remanından çıkmamıştı. Saçları kumral, yüzü düğmeleri çörük bir gemici göm- leği ayağında da kısa bir don var- dı. Ayakları çıplak idi. - Başına mavi yünden örülmüş bir takke giymiş üzerine de pamuklu — bir mendil bağlamıştı. Yalnız dikkatimizi ve ehem - miyetimizi celbeden bir yeri vardı: 'Donunun uçkurları altın sınma ile işlenmiş ve palasının sapı da al- tın ve gümüşlen takma idi, Elleri cebinde, direğe dayanmış, bazan Çocuğun rüyası Nihat — Anne, ben bu akşam Eğer isterseniz, mükemmel bir | Çgcukuar için b î Tüyamda, babamın bana bir veloe- | pült, senin de bir saat aldığını gör- düm. Annesi — Rüya aksinedir oğtum, bilmecmisin? Nihat — Öyle ise demek babam maati, sen de velcepili alacaksın . Haksızlık Hoca, çocuklardan birine hak - sızlığın ne olduğunu — anlatlıktan #onra sordu: | — Şimdi haksızlığın ne olduğunu | anladın mı Hüseyin? — İyi anlıyamadım. — Bak, anlatayım. Mevelâ ben arkadaşına bir kurabiye versem, #en de arkadaşının elinden onı kapacak, olsan, ne yapmış olur- dun? Hüseyin cevap verdi: — Tekrar kapmasın diye hemen ağzıma atmış olurdum. Lâf ve cesaret Bir gün bir çocuk: e— Ben kurtlan korkmam. Onu ayağımla ezerim, parça parça ede- rmm» diye kuruluyordu. Bu aralık kapımın altından bir u- fak fare göründü. Cesur çocuk da titremeğe başladı ve haykırarak kaçtı. — CESARET AĞIZDA DEGİL 'YÜREKTE OLMALI. Sineğin cevabı Bir gün bir arı, koyanının ya- nında sinek gördü. Hiddetle ba- Bararak: — Burada ne işin var, murdar hayvan? Ben bal yapan bir arıyın. Sen vızlamaktan başka bir şey bil- mezsin, haydi defol! öedi. Sinek de şu cevabı verdi: — Ben kendi halimde yaşar bir zavallıyım. Fıkaralık ayıp değil - dür, amma kendini metetmek ve hiddetle bağırıp çağırmak ayıptır. Çoban 'Hoca eiyi bir çoban» jemindeki hikâyeyi çocuklara anlattıktarı son- ra sordu: — FParaza siz küçük küçük ko- yunlar olsanız, ben ne olurum? Çocuklar — (Hep bir ağızdan) âhtiyar bir koyun | * Annesi — (Uykudaki oğlu. uvan- dırarak) kalk, kalk, mektep yanı- yormuş. Çocuk — (Gözlerini açarak) ho-| €a da yandı mı? ** Londranın nüfusu senede va- #ati olarak 70,000 olarak artıyor - müş. * Örümcek, hiçbir şey yemeden bir sene yaşıyabilir. *& Rüzgârın ne sür'atle estiğini | bilir misiniz” Hafif rüzgâr saatte 1, biraz şiddetlicesi 12 kilemetre gider. Fırtına saatte 60, kasırga ise tanda bazı büyük arı- ler vardır. Bunlar beş metre ka- / dar irtifada petek yaparlar. * Bir kırlangıç günde 6000 e ya- kın sinek yutar. hmkı uydurmuş, © derece vakarlı duruyordu. san- ki geminin bir erkânı idi. Geminin kıç tarafından Reis ba- priyordu: — Turgut!. Genç gemici durdüğü — yerden sıçradı ve bir anda direkleri — ve yelkenleri aşarak Reisin yanına gitti. Şimdi orada ikisinin bir şeyler konuşarak dikkatli dikkatli ileri doğru baktıklarını gördüm, Turgat birdenbire Reisin yanım- dan fırladı.. Direğin ilerisinde ge- miye bağlanmış olan sandalların yanına yaklaştı. Ve acı acı iki de- fa parmağını ağzına götürerek 15- lak çaldı. Altı kişi koşup sandalın iplerini çözmeğe başladılar. Sandal çabu- cak suya indirildi, Reis, kıç taraftan kumanda edi- .yör ve gemide büyük bir fazliyat (On kişiden otuz kişiye kadar veya daha ziyade çocuk tarafından oynanabilir Oynanacak yer büyük bir salon, jimnastikhane, behçe). Gelgelelim oyuna'! Oyunu oy - nıyacak çocuklar bir halka şeklin- de ya ayakta dürür, yahut oturür- dar İçlerinden dsirenin tam ortasında ya avakta durur, yahut oturur. Bunün elin- rar vermiyecek şekilde yumuşak bir top vardır. Ortadaki çocuk — elindeki topu halkada bulunan çocuklardan bi- rinin Üzerine atarak şöyle bağırır: — Hayvan, kuş, balık' Ve on sayacak kadar bir zaman içerisinde bu üç kelimeden bir ta- nesini tekrarlar. Bu müddet içe - risinde üzerine top atılan çocuk, bir hayvan, kuş veya babk ismi söylemeğe mecburdur. Fakat bu isim ortadaki çocuğum en sonra söylediği neviden elmalı ve isim ortadaki çocuk ön savmasını bitir- meden evve! söylenmelidir. KARMELITA (Meksikah Kız) LUPE VALEZ tarafından Şarkı.. Dans.. Aşk.. ve kahkaha filmi içtimal ahlâk ÇEMBERLİTAŞ'da ESRARENGİZ KARDEŞLERİN bir tanesi de bu | de bezden, yahut kâğıttan yapılmış| birinin üzerine atıldığı zaman, za- | Tahla parçaları, mümkünse kurşuni ikarıki modele bakarak birinci sımıf mükemmel bir dretnot yapa- |bilirsiniz. Bu dretnotu yapmak için ayrıcı tur. Siz kendi zekâmz ve bilginizle pekâlâ mukalfak olabilirsiniz. | ua SAKARYA Sinemasında Puarlak ve zengin dretnot yapailirsiniz renkte bez ve ince tel ile izahat vermeğe lüzum yok- Meselâ: Ortadaki çocuk topu a- ken, <hayvan, kuş, balık - kuş. diyelim. — Üzerine top gelen çocuk, ortadaki on sayıncıya kadar bir kuş ismi bulup söyh burdi Bu kuş oyuncular ğe mec- kendisinden — önce tarafından söylenmiş ismi, kuş isimlerinden birinin — tekrarı olmamak lâzımdır. Eğer kendisine top atılan çocuk, lece istenilen cevabı tam vak- iyecek ol Tsa, yerini 6r- ikla değiştirir ve ebe o- | tadaki ço lur. Böylece oyuna devam edilir. &* Maymunlar - hiddetlendik - | leri zaman esnerler | * Fare ancak üç sene yaşar * Tabiiyatçı bir profesör şöyle | söylüyor: «Dünyada kuşlar olma- | sa, imsanlar ancak dokuz sene ya- | gayabilir. Çünkü — kuşlar ber şeyi mahvederler.» * Bugün en çok gemisi olan İn. gilterenin sekizinei Hanri devrinde ancük on dört gemisi vardı. ->ı- bir. Program: ı çl CASUS AVCISI $ Ğİ — JEAN MURAT ve 4 MİNEİLLE BALIN sayın halkına: Açık daveti E ERAH—»' ÇEMBERLİTAŞ Sinemalarında ayni 2manda İstanbulda $ $ ’ÇI tarafından casusluk ve aşk Filmi ilk dela olarak — hissi, büyük süper Glm GUNAHSIZ KATİLLER (TÜRKÇE) SİLVİA SİDNEY HENRİ FONDA' En büyük eserleri, Programa ilâve n “FERAH'da MASKELİ 12 LER rıımu n kahramanı BİL ELİ- T'un emsalsir eseri I| KÖ ŞKÜŞ TEKSAS KANUNU İ gırıkla topların ağızlarını temizle- meğe koştukları görünüyordu. Agrıbozcular tüfeklerini doldu- Tuyorlar ve ateş ediyorlardı. An- Jhıyamadığım emirler ve bağır malar etrafında yayılıyor ve iri tunç toplar hepsi birden gürlü - yordu. Harp gemimisde dehşetli — bir sarsılma hissolundu. Bu hal gemi- nin karaya düştüğünü gösteriyor- du, kürek çekiyorlardı ki, zabitler «ırt. larında dolaşarak mütemadiyen sopa vuruyorlardı. Uzaktan bir patlama işitildi. Ö- nümüzde giden kalyonun üzerin- de bir duman bulutu göründü. Ü-a çüncü ve dördüncü — patlamadan sonra ;dalgaların arasında kay - boldu ve birdenbire bir büyük ge- mi deniz üzerinde göründü. Bizle onun arasında yeri yolda sanda- wç-rpvouh hmizn görünüp kaybokluğunu Esir kürekçiler öyle bir hızla | ———7 —TT e ea a a ça e Bir dakika sonra sandalımız tek- Tar göründü. Harp gemimiz suyu sür'atle yarıyor — ve sandalımıza doğru ilerliyordu. Önümüzde ve arkamızda bulu- | nan koca kalyonlar yalpa yapa - rak rabat rahat yollarında ilerli - yorlardı. Halbuki, — önümüzde top top sesleri devam ediyor, duman etrafı kaplamış bulunuyordu. Bizden inen kayığı — gözümden | kaybettim, lâkin o gemiye doğru | ilerlemişti. Ağrıbozcular ve tapçular ateşi ikestiler, Topun başında topçular | gessizce duruyorlardı. Her topun arkasında hartuççu - lar bulunuyor — ve topların arka deliklerinden hafif hafif duman- lar çıkıyordu. Geminin reiai bir elini kama - Tanm üzerine ve bir elini de göz- | lerinin üzerine giper etmiş dik - katli dikkatli ileri bakıyordu. | £Dovamı var) , danı miralay Encer bev tercüma- Yazan: RAHRMİ YAL Deniz Fedaıler OSMANLI - İTALYA HARBİNDE TRA BLUS: GARB ve ADALAR MUHAREBEŞ' Söyle şu adama, Grek Trablusün, gerekse Tob - | ruğun işgali, İtalyan donanması- min ilk adımda vardığı muvaffa- kiyetlerden sayılıyordu. Bu mıntakalarda ev başına bir top isabet edecek şekilde saf a- | çan İtalyan zırhlıları kesif bom - bardımandan sonra karaya asker | çıkarmışlar, fakat bu ihraç edilen kuvvetler ancak müdafaasız - bir halde bulunan şehrin hududu için- | de kalmış, daha ilerilere, Osmanlı kuvvetlerinin mevzi aldıkları ve döğüşe hazırlandıkları sahaya ka- dar ilerliyememişti. Derne mintakasında & ilkteşrin 1911 pazar sabahı başlıyan İtalyan saldırışı hemen oracıkta akamete mahküm edilmiş, sahahın karanlığında Dern ine ge- Ten ikinci filaya mensup Üçüneli | fırkanın gemilerinden Françesko | Ferroçye şehrin teslim olmasını | istemiş, Derne kaymakamı Muk- | ile kumandan erkânıharbi- laca- paşa - beyler esasen tertibat al - mış olduklarından karaya ide- — Kumandan emrediyor. Trab- hus, Bingazi ve mülhakatı kuvvet- lerimiz tarafırdan işgal olunmuş, esmsen hükümetinizin idareden &- | ciz bulumdi bu topraklar İtalya kraliğı memalikine zam ve Ihak edilmiştir. Eğer şehri teslim et « mezseniz donamma ateş açacaktır, gevabınızı bekliyorum! Sözlerine kahkahalarla gülmüş- İti sürekli kahkaha « lara sebep olun sözlerini teretima- nin yanlış türkçeye — çevirdiğine hamlederek ikinci defa tekrarla- ni gören kay - makam terecümana seslendi: — Bana bak het, — Buyurun beyim. — Söyle şu adama hemen fili- kasına bin'p gemisine gitsin, yek- su tevkif edeceğim! Tercüman bu sözleri bahriy | j Htalyan | | we anlattı. Sonra tek - a hilep etli: berini getirmiş, cevabınızı bek - Hiyormuş.. Bu söz üzerine Derne kuman- siresinin geniş pence- sahiide kümları ve ndan uzanAN top w ettir a ce namlılar vere- üz bu.. Haydi imal a rınt gösterdi. İlâ . gu sdama. İstediğ vabi cektir. Sow sö marş! İtalran gemicisi — bir taraftan hayran olduğu şu cesaret ve Türk | yiğitliği karşısında filikasma bi - | nerek harp gemisine avdet etti. Esasen tepbaşımda hazır dür: Türk müdafiler dahs bu konuşma g cereyan ederken silâhlarını düş - man gemisine tevcih etmişler; : İ | | — Ateş! Emrini tpkı sevgili sesi bekli ven bir âşık gibi sabırsızlıkla bek- Kiyorlardı. İtatyan zırhlesından ilk topun ateşlendiğini gören kuman- dan emri verdi: | — Ateş!, Derne sahillerinde mevrle so - | kulmuş ve kalenin tahyaları ara- ua gizlenmiş Türk topları müt- . bir gürlültü ile sahahın sessiz- | Biğini parçaladı. Bu gürleyiş kar- gasında İtalyan zırhsnm top ves- leri piçleşmiş. duyulmaz olmuştu. / madan Trabhis harbi için w (1) Alpagot ve Tokadın #öğilur Yarın akşam: Bütün İstanbul halkı SARAY SİNEMASINDA Güsterilmeğe başlanacak ola'n emsalsir ve güz kamaştf | BİLLÜR KÖŞK | Şabeserini alkışla mağa koşacaktır. ı Gözderi okşıyan renkli tablolar. Foerik dekoru.. Ve yeni jİp, rülmemiş mevzuu itibarile seyir erin takdir muzarlarile gemisine gitsin Türk mermileri düşmün # sının etrafında su sütunlari selten salvolarına — devam gehir istemeğe gelmek gibi FUN yundan ve kabiliyetinden Ü DE hir işe ı.ık.,nnıı.ı,..ıuıü' L bucu pahalı görmüş; tası, toplıyarak hemen firar etmek humu tutmuştu. Sabahleyin cereyan eden hâdise, Dernedeki Türk ıııif’a keri için bir maneviyat zal' linde dilden dile dolaşırköf rin müdafaası için diğer PUi lar da tamamlanarak devami j harbin müstakbel safbalâfi her türlü hazırlık ikmal olut? tu, VU İSTANBULA GELEN İN SULU CEMİYETİ MÜMESİ VE OSMANLI DONANMAS HAREKETLERİ . İlânı harbı müteakip istili Pakki Sadrâzem İbruhlm i meti sinievyel 1911 de gelmiş, en buhranlı z re mekanizmasına elkoyu?ş fayda vermemişti. Esasen bir senedenberi İtalifiğ ve Balkan devletlerile hiç ihtilaflarla — karşılaşan — İH Hakkı paşa imparatorluğut T şu devletlerle münaseba' harici siyasetini çok ba şık bir halde Sait paşaya mişti. İşte, alelbenip bir harbit masile beraber bükümetin geçen Sait paşa da bi bir iş göremiyar, birhiri arÜ sökün eden bubranları kartt” | ğa çalışıyordu. yi Memleketin mzak parenl$f” di ilâmı ahrhi müteakip gelmeki Çh hyan endişe verici haberlef kâttan on gün sonra ümit önkişaflar gösteriyorlardı. 4, İtalyanlar tarafından HT Yânı sırasında Prevezeye * hücum, Tokat ve Alpaget yerlerini demir üzerinde * rak (1) batırmaları, Sait Kümeti tarafından Avrupt Ü Muarzaması nerdinde p dilmişti. İtalya krallığı, düveli alırken küvvetli teminat VE, biçbir suretle muhasamati kanin — haricine — yaymı Avrupa ve Balkan —.hıuıd' V aştırmıyacağını ıâdı—lm!yu' Fukat 1819 ilkteşrininin günü Prevezeye yapılan cum iki Türk destroyerint? Öj yirmi parça zırllı ve krWYÜ) taarruz ediş, İtalyanların - manki gibi - sörlerinde di çaklarına kuvvetli bir deli lunmuş, gerek İngiltere Pransa ve Almanyada umtf'ğ hoşmutsuzluk vücüde getii (Devant! | uğrayışlanı, ilerideki hususl teferrüatile mevcuttur. ŞAR SİNEMASI (E«ki Ekler ) L İSTANBUL HAKINÂ Fevkalâde bir Sür bazırlıyor. y" ti ceği bu şeheserin baş rollerinde: ki JUDY GARLAND — FRANK MORGAN 4, ve akıllı köpek T O T O ile 8000den fazla CÜCE ve aktör & aa — Yerlerinizi evvelden aldırımız, A