NANKÖRLÜK Ali Yılmaz, henüz 19 yaşların- da bir delikanlı idi. Süse, gösteri- ge. züppeliğe düşkün — bir deli - Kanlı idi, Bu yaşta yersiz ve mev- ( gimsiz olan bu hevesler uğruna ya- mıp tutuşan her çocuk gibi, Ali Yılmaz da, meklepte okuyamadı. Bir orta mektebin son sınıfında iki yıl üstüste kaldıktan sonra, tahsil hayalına veda etti. Şimdi, bir ma- mifatura tüccarı yanında kâtiplik yapıyor, Ali Yılmazın maeşı az.. 'Tüccar, ber ay delikanlıya harçlık yapar- sın, diye 30 lira veriyor. Bu para- yn. Ali Yılmaz, tramvay parası vm yapacak, öğleyin karnını mı do- yuracak, üstüne başına mı baka- gak, gezmesine, tozmasına, sine - maya mı sarfedecek?. Delikanlı, öğle yemeği mesele- sini on kuruşla hallediyordu. Beş | yor, Yahut da tamam gelmiyor | amma, başka, ne yapsın?. 30 Tiralık | bütçenin en kabarık faslını, sine- | ma, gezme, tıraş parası teşkil &- diyor. Ali Yılmazın babası, bir attar dükkânı sahibidir, Mütevazı — bir kazancı var. Evini zorla geçindiri- yor Binaenaleyh, Ali Yılmazın, Ayrıca evden para istemeğe yüzlü yok.. Çünkü, evde, bir de büyük baba var ki, o da ,Ali Yılmazın babası- Üç ayda bir &« line ufak bir para geçer. Bu para mahalle kahvesinin borcunu öder ,küçük kız torununa, arasıra, Barçlık verir.. Bazan da, pek sev- lokum için 25 kuruşa kıya - rak bir küçük kutu lokum alır.. | Dişsiz ağrında geveler, durur. “Son zamana gelinciye kadar, Ali Yılmazın bir masraf fash aha vardı ki, o da, büyük babanın üs- tünde idi. Ali Yılmazın elbisesi... | Çünkü, Bob - Stil modası çıktı, çıkahı, Ali Yılmaz, Mahmutpaşa - dan hazır elbise almaktan kürtul- muştu. Artık, elhiseci Mişona tak- Sit ödemiyordu. Büyük babasının | elbiselerini, mahalledeki terziye | verip biraz tadil ve tamir ettiri - ç yer, bunları Bob-Stil kostülm diye | giyiyordu. Bu eski elbiseler hiç de fena durmuyordu. Büyük ba- banın, gençliğinde yaptırdığı, İn- | giliz kumaşından öyle takımları vardı ki, hâlâ, taş gibi idi. Böyük | , baba, kısa boylu, şişmandı. Onun | elbiseleri, Ali Yılmazm vücuduna | ftam geliyordu. Ceket, omuzlardan l düşüyor, kollar, etekler sarkıyor, pantalon dizkapakları biraz ıı;ı. yordu. Ali Yılmaz, elbise cibetinden | mes'uttu. Hattâ arkadaşları, kon- | Bu işten büyük baba da mem - 1 mundu. Torununa, hiç olmazsa, bu | şekilde yardım etmiş oluyor, Ali Yılmazın üstünden de, büyük bir yükü kaldırıyordu. İ Geçenlerde bir gün, Ali Yılmaz | galıştığı tiearethaneden içeri gi - | rince, patronun, k çağırdı- ğanı farketti. Ceket önünü ilik- Tiyerek, yanına koştu. Patron, sı- cacık yazıhanesinin yumuşak kol- | | tuğuna gömülmüş, bhöpürdete hö- pürdete kahve içiyordu Ali Yıl- mazı, ciddi bir eda ile karşıladı. Önüne bakarak, ayakta duran de- | likanlıya şunlark söyledi: — Oğlum, duymuşsundur, ma- arif, mekteplerde talebenin Bob- Stil denen kıyafette olmasını me- , metmiş.. Bu kararı ben de çok be- gendim. Hakikaten ciddi bir ada- ma yakışmar. Sen de müessese - mirde çalışıyorsun.. — Yanımızda bulunan bir adamımızın, piyasada bu şekilde dolaşmasını ben de is- temem. Aklına birşey gelmesin amma, sen de, şa Bob-Stil kıyafet- ten artık kurtulsan iyi olur. Ali Yılmaz velâ babasına anlattı. Büyük ba- ba, bir köşede oturmuş, gözlüğünü takmış, dalgin, gazete okuyordu. Bir aralık, kulağına birşeyler ça- hındı. Birden yerinden doğruldu: — Ne dediniz, ne dediniz, dedi. Ali Yılmaz, artık benim verdiğim elbiseleri giymiyecek —miymiş?.. Vah, vah.. İşte bu kadar olur.. Oğ- | Tum ben sana birşey söyleyim mi? Biz de gençtik, hep böyle büyü - dük. Büyüklerimizin verdiklerini öplp başrmıza koyardık. — Fakat, böyle nankörlük etmezdik. Her bir NEKER Saati, Fenni esaslar üzerine bina e- dilmiş ve uzun seneler araştır- manları neticesi olan kemali bulmuştur. NEKER'i Tercih ediniz. NEKER emsealsizdir. Türkiyede bütün teml- mış satıcılarında bulunur. NEKER SAATLARININ Türkiye Umum Acenteliği: İstanbul, — Sultanhamanı, Katırcıoğlu han, 3 üncü kat 7 YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında No. 80 Yazar : M SAMİ KARAYEL Sadık birer Yeniçeri olmıya gayret ediniz — Pironun oğlu, Yorgiyi kay- detl. Yalnız türkçe okumak, yaz- ak bildiğini, babasanın yerli kulu elduğunu (1) da yazl. Kâtip buna sevimli bir nazarla bakarak: — Çok âlâ! Tamam, yalnız bu genç adarm hangi lâkapta kay - dedeceğiz bayraktarım. dedi, tme dikkatle bak- — Karabülut Ali, koyalım. Bundan âonra, bana dönecek: — Çocuğum, bugünden itibaren senia'demin Karabulut Alidir. Ar- 'tık Yorgilik filân kalmadı. İsmin çağırıklığı zaman cevap ver. Dedi. Bonra kâtibe döndü: — Karabulut Aliyi on birinci bölüğe yaz!. dedi. .Bıynhıı dılıt arkadaşlara Üünü İ nden telefon ettiği, ür'na | sinden telefon ettiğiniz zaman, mu-i Çeriy misiniz? | tat veçhile telefon parasını ona mi : | Hiyetimiz vazmış gibil | yoksa f dle mi nihayet buluyor? söze başladı Acaba siz ahlâklı bir adam mısınız? Bunu anlamak için aşağıdaki 20 suale cevap vermeniz lâzım ! Aramızda sık sık şöyle söyleyen- ler vardır: «Ben öyle şey anlamam. ben namuslu adamım.» Hiç şüphesiz namuslu adamaı - niz, Fakat acaba bu kanaatinizden ga kadarcık olsun inhirafınız ol - | mamış mıdir? Meselâ bir kaçak tü-| tün eigara içmiş olabilirsiniz. Hai | buki bu hareketiniz hükümet ha- | zinesinden bir nevi hırsızlıktır. Mu misali geçelim, bir Amerikalı «mütehassısı a göre, herkesin tamı namuslu olduğumu anlanabilmesi için gü yirmi küçük suale cevap vermek lâzımmış: | Bu suallerden her birine «hayır!> | diye cevap verirseniz, 5 puvan zacaksınız. «<evot» derseniz 0. Ondan sonra rakamları — top - layacaksınız ve rakamların vere ceği yeküne göre, namuslu adam (| olup olmadığımızı öğreneceksiniz. | Eğer elde edeceğiniz rakam 100 | ise, hakikaten yüzde yüz namuslu adam olduğunuza inanabilirsiniz. - Ötesini siz bilirsiniz, İşte sualler: 1— Kütüphanenizde — vize iare | edilip de geri vermediğiniz kitap var mi? 2 — Tramvayda veya otobüste biletçi yanıza geldiği zaman, sankı bilet almış gibi bir tavır takını - yor musunuz? Yahut biletçi sizden para istemeği unuttu işe, o zamana; kadar arabadan inmiş bulu. iyor musunu? 3 — Size verilen bir şemsiyeyi siade etmeği> hiç mutmadınız mı 4 — Gişeden bilet almak için sız- den evvel gelenlerin önüne geçe- rek, duüha evve! bilet almağa ça - lışır mısınız? 5 — Bir dostunuzun yazıhane - ödetirsiniz? a. öf «Görümle görsem, inanmam> deriz; ya! Sarıki gözlerimize adara akıllı em- İşle size bir misal! Hatlâ bahis bile tatuşabilirsiniz. | Bu resimde n ile tek olarak başlıyan, fakat d ve 1 ile nihayet bulan iki hat| görüyorsunüz. Acaba a hattı d ile mi,, Diye, sert ve âmirane sedasile | — Siz İstanbulda topçular kış- | lasındaki acemi on birinci bölük | efradımdansınız! Sadikane hare - ketlerinizle yeniçeri olmağa gay- | ret ediniz. Arkadaşınız Kurt Meh- medi size reis veriyorum. Ona ita- M ediniz. Haydi, sağdan yana arş!. | Kurt Mehmet bizi alarak büh- çeye gölürdü İleride ağrıbozcular bizi bekliyorlardı. -Onbaşılardan biri bağırdı: —Hey yoklaşlar! Tebrik ede - rim. Siz en iyi yere düştünüz. Bu herkese nasip olmaz. İstanbul top- ' Ççular kışlası ortası ha!, En güzel yer.. Onbaşıya cevap verdim: — Ağam, size bir hediye ver - mek istiyordum, kabul eder m- gnıu?, Onbaşı — bıyıklarını bükmeğe başladı. Sonra, elini uzatarak : — Ehi dedi, bizde âdet böyle € — Eğer ticaret işinde birisi size ©n kuruş yerine elli kuruş verirse, | hiç sesinizi çıkanmaz mesaruz, yoksa | bu zatı ikaz ederek paranın üstünü verir misiniz? 7 — Tramvayda parasız seyahat etmek yaşını geçmiş çocuğu, yin2 parasız soyahat ottirmek ister mi-| siniz? 8 — Kalabalık bir mağaraya gir- diğiniz zaman, başkalarından ev - vel kendi işinizi gördürmeğe ça - lışır masıniz? 9 — Posta müvezzii yanlışlıkla gize ait olmuyan bir mektup veya | gazete getirirse, bunu alıkoyar mı-| sınız? | Kendinizin tahrip ettiği - | öyle satın al - i, dükkünerya geri vec- Yelda içi paru slolu hir eüiz- Udursanız ve bunu da kimse müzdanı kendinize mat döz yürharse ede 13 — Birisinden ödün çpara alıp da rade etmediniz mi? 14 -. Mektepte talebe iken, sm' arkadayınızın derslerim kopye e» * tiniz mi? 15 — Hayatınızda bir defa dabi olsa kalp bir parayı sürmeğe ça - lıştınız mı? 16 — Başkalarından işittiğiniz * güzel esprileri eimnmiş gibi satar- anısınız? j (7 —« Kendi hususl mektupları - | hİZ için patronun pullarım kulla- | nir mısinız? 18 — Bir dükkândan bir kilohak mal alır da, dükkâr sahibi sizden yarım kilo parası isterse, bunu nn.ı söyler misiniz? 19 — Maliyeye sahte be,am..mu | | 20_ Bir kimsenin mvıbını'lı -| bir me » | Nasıl taksim ettiler? Eski karısı İkinci defa evlenmiş adam, ikide birde, yeni yanında, ilk karısının mezi; rinden bahseder, dururmuş. — Bir gün kadı z artık dayanama - mış, demiş ki: — Eminol, senin ilk hareminin ölmesine benim kadar yanan kim- se yoktur, | e | | Lokantada tavsiye Adamın biri lokanlaya girdi, liş- | teye baktı. Yiyeceği yemeği — bir | türlü seçemedi, Garsomu çağırdı: —| — Ne yiyeceğimi bilmiyorum. Haşlama mi yesem, kızarlışn mi yesem, patates mi yesem., Garson sörünü kesti: — Bayım, dedi, bir türlü yiyi - niz, bu saydıklarınızın hepsi için de var. j tur. Nit ayet benim makamıma ya- | pilmiş bir hediyodir. Cebime elimi attım, çanlarmı çı- kardım. İçinde ön ikı tane kadar yallar altını vardı. Bunlardan iki tanesini onbaşıya verdim. Diğer arkadaşlarım de onbaşı - ye birer ikişer altın verdiler. Hersekli arkadaçımız bir harp | esirdi Üstübaşı yamalı ve çıplaktı. çıplaktı. Mehmet yanuma sokularak ben- den bir altın istedi. Hersekliyi giy- dirmek istiyordu, Arkadaşlardan birisi Mehmede sordu: — Ya sen? Üstün başın yok! Sa- na da ekbise alalım.. Mehmet cevap verdi: — Ben birşey istemem. Hele bir Yetanbula gidelim, Bir kere şu ye- niçeri kilieini belimize takalımi, Ondan sanra kolay.. Uzakta düran ve Mehmedin söye Jediklerini | ceksiniz. O inanmıyacak, o zaman Eğlenceli rakkamlar Matematikten çok kimseler hoş- Yarmaz, Hoşlanan nedir. inaenler da inadına zevkini tadarlar. Fakat bu kadar korkunç görünen matematiğin basit olduğu kadar, eğlemceli tarafları da vardır. Meselâ: Şu 142,857 rakamı, Bu rekamı 2, 3, 4, 5 rakamlarile der - bederseniz, yekünlar boşunuza gi- decektir. 2 ile danbederseniz 285,7M Bu esat rakama göre, bir de di- #erlerile darbedelim: 3 ile 428371 ayni rakamlar 4 ile 5714428 ayni rakamlar 5 ile 714285 ayni rakamlar 6 ile 857,142 ayni rakamlar Son bir sürpriz daha! Eğer ye - dinci defa darbetmeğe kalktarsanız, yekün bambaşka bir şey oluyor: 929,909 YO0 Dostlarınızı hayrette yekön şu: | göndermek acaba hangi hikmete | No: 85 Yazan: RAHMİ' -' Deniz Fedailet OSMANLI - İTALYA HARBİNDE TRABLUY GARB ve ADALAR MUHAREBE: Fransızlar, Italyayı tazyike başlâ 4 dığı talimatı ve telgrafın tahrifin- de cereyan eden dalavereleri ha- tırlıyarak gemi süvarisine ve mü- tehassıslara teminat verdi: — Hiç merak etmeyin.. Hükü - metimizin noktai nazarı malüm.. Hemen sefnrete şifre ile müracaat | edeceğim, Umarım ki yirmi dört saate kalmadan sizi serbest bırak- tırmak Aayrıca tekrarlanan bu ha- tadan dolayı İtalya bahriye neza- retinden özür diletmek mümkün olacaktır. Konsolosun — toşebbüstl © gün, | hattâ bir hafta hiç netice vermedi. Romadaki Fraüsz sefirinin müs racaslini İlalyan makamları iyi karşılamamışlar: — Eğer Fransa hükümeti Tu - aıtsa tayyare ve cephane sevket- mek istiyorsa bunu kendi harp gemilerile yapakilir. Bedeli âdeta bir servet yekâünu tutan bu harp malzemesinin böyle sigortasız; ve bir tüccur gemisine irkâp ederek bırakmak için İki kibrit çöpünü resimde gör - | düğünüz vaziyete — getiriniz. Bu kihritlerden birimin ucu meselâ on; kuruşluk bir psranın ortasına ge- tirilmiş olacaktı. Arkadaşınıza bu parayı çöpe dokunmadan, çöpü dü- şürmeden alabileceğinizi söyliye- üçi bir kibritle vcu paranın üzerinde bulunan çöpü ortasından yakımız. Bu kadarı kâfi! İddianız- | da muvaffak olursunuz. Dişlerinizi ucuzca temizliyebilirsiniz Buntn için de dişlerinizi her sa- bah Bikarbonat dö Sud ile fırça- | larymız, SİNEMASININ Ekler ) Varlığından Yeni Bir Sahife Bütün dünyanın kudreline CHARLES BOYER ; Aylardlan.. ; tayı İtalya hariciyesine tevdi etti. | Fransız matbuatı bu gemi bâdi- gesini büyüterek heyocanlı neşri- | dayanılıp da yapılmıştır. tevkif şekline ve şu hamıylesine bakılırsa bunu serbest bırakma - nın, kendi bindiği dalı kesen bir adamım yaptığı işten hiç de farkı yoktur, Manlesef Kartaca vapu - runu serbest bırakamıyacağız. . Bu cevap sefir vasıtasile Fransız hariciyesine bildirilince hâdise e- raca hükümet baysiyeti meselesi halini aldı. İtalyanların Menuba vapuru hâ- disesinde nasıl bir sahtekârlık ha- deti rühiyesine kapılarak konso - | Tosluğa verilen şifre telgrafını da tahrif ettiğini hatırlıyan Fransız makamları Roma sefiri vasıtasile İtalya hükümetini tazyike buşla- di Romadaki Framsız sefiri, hükt - metinden aldığı emirle bu hare - keti resmen protesto eden bir Ho- yata başlamıştı. İtalyanların hare- | ni Fransız haşsiyet ve istik- lâline münafi bulduklarını ileri i süren gazeteler ezcümle: «— İtalyanlar Fransız gemileri- ı ne iaarruzu itiyat edindiler. Afri- | ka topraklarında da bize komşu İ| olmak için Osmanlılarla harbe gi- || işen bu hudüt komşularımızın her | bareketinde geniş ölçüde bir hüs- ] nüniyet beklerken mülemadiyen aksi tezahüratla karşılaşmakta - | yız. Bu kabil hâdiselerin tekrarı a- ı Tamırda! baş eğdiği MHahalardan beri beklenen büyük betlerini ihlâl etmek için kö? kâfi sebeplerdir. Henüt MAf Fransie efkârı umumiyesi! zeliğini muhafaza eden vapuru bâdisesinin tesiri mişken bu seferde içinde sevkedilen Fransız harp mi si mevent olduğu için Kal purunun tevkifi Fransızlar P fından milli bir izzetinefis lesi telâkki edilmekte h: Eğer İtalya hükümeti bir şekilde ve fuzuli bir ile karışmak istediği bi İt vazgeçmez, Kartaca vaj derhal serbest birakarak e vermezse Fransız donammattı T Sız İstiklâl, haysiyet ve şer' rumaktan ibaret olan TW vazifesine başlamak içil Tüzüm görmly Gerek bü neşriyat, talya hükümetine verilen to notası, aklınca mucip bnldııgımu zanneden İtalyâ büucakyola güliri giddetli bir intisar nöbeli Kartaca vapuru ve kahramâfi denizcileri yedi gün ist marişadrdarı rar muküddes vazifesine sür'atle yola çıktı Tunusa varan bu silâhlar e da yine Rauf beyin gayret Ve şebbüslerile tesis oluna! mitesi vasılasile Trablus rine gönderildi. ğ (Devam! TAKSİM Ho Kgörünlüz, Dehşetli bavacılık 2 K KIZIL RAKKASŞv (SALOME) ü ve sazlı a asen VS ol «Türkçe izahatlı “kı:d" H İ.'“i?.î;":". yunl ine âil en sinemt ::-rı. Fvıtın::ı MM iyi kemşuluk münose- (l v Güzelliğine esir olduğu CLAUDETTE COLBI:RT"’ Tilmi Nihayet bu PERŞEMBE âkşamı LÂLE de göslerilecektir. Framnsa., Londra ve Amerikayı zevkle yerin den oynatan DÜŞES PETROVNA (TOVARİTCH) İstanbulu da seferber etti. Numaralı yerler şimdiden hararetle tutulmaktadır. — Yaşa Mehmet! diye bağırdı. ; İşte tam asker böyle olur. Sonra ilâve etti: — Mehmet, eğer ölmezsen yedi senr sonre mutlaka yeniçeri kü - Tâhini giymiş bulunacaksın?, Dedi, İçeride yoklama bitiyor. Yeni askerler birer birer bahçeye çıkm yorlardı. Çavuş seslendi: — On birinci bölük, ocak ağri- bozcularile beraBer nü - marasız neferler ve harbedarlarla soldan, bahçeler için ayrılımş ©- Tanlar merke; len: Arşi. Hepimiz, verilen emir üzerine ilerledik. O gün diğer yerlere ay- rılanlar mahallerine hareket etti- ler, Biz ise ertesi gün yeniçeri « derle beraber gidecektik. * Hava dalgası çektirmemizin ü zerinde (1) bütün çiddetile esiyoz. (1) Çektirme diye caki harp ge “ İamilerine derler. — Oturduğum yörden gemini fağımı, sonre dalgalara çarparak etrafında köpükler hasıl olduğu- nu görüyordum. Önümde rüzgü - n şişirdiği iki büyük beyaz yel- kene, bazan da geminin fenerine ve etrafa bakarak vakil geçiri - yordüm. Biri sağımızda, biri solumuzda, diğeri de arkamızda üç büyük kalyon (3) bizi muhafazaya ab #raş, iri güvdelerile dalgaları ya - Tarak ilerliyorlardı. Geminin direğinde kırmıcılı ye- Şilli bayrak sallanıyor, kıç kama- Tasının üstündeki yaldızlı kamara- a kaptanın yeçil kadife ceketile, ipek kaplamalı, gümüş düğmeli başlıkla mağrurane dolaştığını gö- TÜyordum. Daha arkada gölgetik vazifesi Daş | taratıtın gökyüzüne doğru kalk- | 'Telefon: — 43595 yapan büyük tentenin atf î mıizi atlas mindere oturmif Öip raktar, hoca ve çavuş gö7” lardı. - Üstleri gümüş yar süslenmiş yeşil sancak piyordu Kıç kamarasının lerin kapısınm etrafında el giyinmiş sırmalar * azrakhı, kılıçli, zarhli lerle ağrıbozcular Geminin her tarafında nöbet duruyordu. Askerl topların namlıları ve silâP rıl irliyondu. s:rg-':w ımııçı!-" duğü üzün sıraların, bef on kürekçi, mütemadiyef çekiyorlardı. Ş Bu kürekçilerin s0) ay lt K eirlerle bağlanmış, başlar? » ve çıplaktı. Bunlar SaP idi. Başlarında 'Rürk KalI” Kırbaçla bekliyordu.