2—SON TELGEAF. & açTmos a HÂDiSELER KARŞISINDA TAYYARE ZAYİATI Bugünkü mufharobelerde en bü-| yük ve kuvvetli silâh — tayvare.. Son Telgraf lediyenin ikramı bizi o hale apk- tu ki, etrafımı- — eörecek halde TAVSİYE Artık, bunu, kundaktaki çocuk- | MEKTUBU lar bile öğrendi.. Her gün oku - duğum ajans tekerafları arasında, harbe dair havadisleri tetkik eder-| ken, bilhassa tayyare zavialını ifa- de eden cümleler üzerinde takılıp kalıyorum. Meselâ, — bilmem kaç mumaralı filim devlet tebliği: «Bu harekât esnasında üç tay- yaramiz üssüne dönmemiştir. ya-| hut: n geceki taarruzda bir tay- yaramiz gaiptir.. yahul: «Bu sabahki hava harbinde iki tayyaremiz düsürülmüstür.. Ya - hut: | *«Bu arada iki tayyanemiz lah - rip edilmiştir.. Yahut: | «Bir tayyaremiz deniza inmeğe| mocbur kalmıstır... Yahut: «Sön 24 saatlik tnuharebelerde | tayyare zayialımız Yalnız üçtür. Bu ifadelerin ayrı ayrı oluşu manada bir fark vanryor mu, yav- miyor mu? Yapmıyorsa, hep ğ kabıva çıkıyorsa. yaşamak - isti yen her millet, gece gündüz tay yare varmmalı, pilot yetistirme - | lidir. Başta türlü bu işin içinden cıkılmaz.. Anlatmak istediğim se- yi takdir ediyarsunuz, değil mi? JTAKSİM GAZİNOSL Teksim gazinosu açıklı acılalı, henüz. bir kere gxlip göremedim. DMerasim yabpıldığı, bol bol veni- hp içikliği akşam, lar. Belediyenin müktefit ve cömert ikramlarından hayli isti - fade etmişler.. Bendenize de, âci- zane bir davetiye gekmisti. Fa - kat, günlenden pazardı. Sözüm o- na bir sayfiyede oturuvorum. Mi- safir bastırmıştı. Onlardan kur tulup da İstanbula inmek, Taksim gezinosuna gitmek nasip olmadı. Giden arkadaşlardan birine sor - dum: — Gazinoyu nasıl baklun?. 'allahi kardesim, dedi, be- —— | Avrupa Harbinin içinden l İ aa ğ LA eee Korenel muharebesine iştirâk eden gemiler İngiliz filssu kumandanı Ami- «al Sör Kristof Kradak idi, Amiral #emisi de Good Hop. Bu ağır kru- vazörde 25 sanlimetrelik 2, 15 lik 16 top, 2 de tompil kovanı vardı. Sür'ati saatte 26 mil idi. Mon - mouth'in sür'ati 23, bafif kruvar Yör Glaskov'un sürati 25 idi. Bun- Jandan baska Otrento adlı büyük posta gemdsi de muavin kruva - zöre tahvil edilmiş ve üzerine 12 lik 4 top konulmustu. Bu filoya karsı Almanlar iki | modern zırhli kruvazörle karsı koydular. Sdharnhorst, Amiral Fon Spce- nin bayrağını tasıvardu. Gneise- nau da, İngiliz. Amiral gemisi Good. Hopeden daha çok kuvvetli idi. Üc de hafif kruvazör vardı: Laypcik, Dresden ve Nürenbeng. Bunlarin süratleri saatle 24 mil idi. Almanların bu faik kuvvetine * Arkadaşımız, ağsveyimiz. fe - lek Bürhan, maktup — çeşitlerine dair yazdığı bir fıkrada, bilhamsa tavsiye mektubu üzerinde duru - yor, Bir zat vanmııs, münde on. on beş tavsiye mektubu yazarmış.. Ben, şunu merak ediyorum: Peki, bu tavsiye mektuplarını kimlere yazıyormusş? Bizde lav- siye filân para etmez ki... Ancak Hyakat etas tutulur.. Tavsiye ile bir işe girmis tek adamı göstere - bilir misiniz?. DİĞER MANALAR Ben, bu tavtiye mensuwt vah- sini Vazarken; halk dilinin bötün inceliklerine — vükaf bir arkadas dedi, tavsiyenin diğer manalarım da yazıver.. — Nelerdir, diye sordum. Yaz, dedi: Tavsiye, iltimaz arka, dayı, piston... Sonra, ilâve etti: — Bunların arasında, kuvvet itöbarile de fark vardır. Baktım ki, arkadaş isi uzalı - yor ve saçmalıyor, derhal süzü- nü kestim. I1F G Geçen gün bir gaieseae, Ame- rikanın bilenem hangi üniversite- sinde sınıfını geçen bir çocudun uzun uzadıya methüsenasını oku- dum. Hayret vahu.. Her sınıf ge- çen çocuğu gazetelere vazım mü- him bir marifet yapmış gi - bi. hakkında kasideler mi vaza - cağız?, Tevakkeli değil, sınıf zecmek © kadar mühim bir hâdise aldu ki, birini yakaladık mı, hemen arsıd- Tayyare gemileri ne zaman yapıldı ?.. 'Tavyare taşıyan vemiler umumi)| harpten biraz evvel * yapılmıya başlarımıştır. O vakte gelinciye kadar tayyareler, harp gemileri ü- zöerinden kolayca havalanıyor. - lar, fıkat inerken çok güçlük çe- kiyorlardı. Buna da sebep, bu ge- milerin güvertelerindeki havala- nış ve iniş verlerinin dar olması idi, Termrareler, vincler vasıtasile yukarı alınıyondu. İlk tayyare ge| misi, eski büyük posta vaburları, kruvusörleri tadil etlmek suretile yapılmıştır. Yapanlar da tabil İn- gilizlerdir. Şimdi tayyare gemile- ri 80 - 100 tayyare tasımaktadır. Güverteleri de adeta bir tayyare meydanı gibi geniştir. Tavyareler.| asansürlerle güverteye cıkarlar ve, serbestce havalanırlar ve inerler. rağmen muharebevi İngilizler ka- zandılar. Devlet imtihanı Olğunluk imtihanlarının!Gayri samimi gı'irı'ıltü..' başlıyacağı ve yapılacağı günler bildirildi Lise devlet olgunluk imtihan larına 23 eylül pazartesi gi taşlanılacağı Maarif Vekâletinden, ımaarif müdursüğüne tebliğ olun - müscür. Bu emre Röre o gün edebiyat kolunda — edebiyat, fen kolunda metamatik imtihanları icra olu - nacaktır. 25 eylül çarşamba günü do ede- biyat kolunda felsefe veya larih, | dur, Gazetelcre gelince, mizah fen veva fizik, | muharrirleri, karikatürcüler, bo- 'atta tabliye | yuna işin alayında. Ciddiye alıp 'ende fel- de de edebiyat ve fen kollarmda türkçe körmoozisyonu imtihanları iree olunacaktır. LA n Açık iş ve Mmemuriyetler Ezaniyet isleri umum müdürlü- #ü daktilodan ivyi anlıyan 3 adet memur alacaktır. — Bunların asli maasları 15 ser liradır. Orla mek- tep mezunu ve askerliğini yapmıs olanlar arasında Ankarada 19 a- #ustosta bir imtihan yapılacaklır. ©O güne kadar mezkür müdürlüde müracaat olunabilir. Bayburtta Çorulh un fabrikası unculuk ve tornacılıkta ehliveti o Tan bir usta başı ile dökümcülük- te ihtısası bulunan bir ustabası a- ramaktadır. Mezkür müsaseseye, istedikleri ücreti bildirerek müra-| caat olunabilir. at dlumbii. ' — — ÜÇÜK HABERLERİ * Gazinolarda fındık ve fıstık üzerine de ihtikâr yapıldığı görü- lerek belediyece harekete geçil . miştir. * Yeni halk ekmeği nümunesi bafassıhha müdürlüğüne gönde - zilmiştir. Bu ekmeğin fiatının T kuruş olacağı tahmin edilmekte- dür. * Sirkecide Hamidiye cadde - sinde Zafer otoğrafhanesinden dün bir yangın çıkmış ve bu dük- kan ile yanındaki diş muayene - hanesi yandıktan sonra söndürül- müştür. * Maarif mnet Mithat efendinin olan kitaplarını almaktan ** Ankara hukuk fakültesi 4 ye | la çıkarılmıştır. Pakat elyevm | mektepte bulunan talebeler eski rejime göre mezun olacaklardır. Yüksek ticaret mektebi de 4 yıla |* çıkarılacaktır. * Hindistandan çuval getirmek üzere limanzmıza 3 vapur hareket e Dün şehrimizden harice 53 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu meyanda 9 bin kilo keten tohumu İngiltereye, 107 bin kilo keten e- humu Çokaya, 10 bin kile balmu. mü Bulgaristana, 17 bin kilo zey- tinyağı ve 23 bin kilo susam yağı Romanyaya gönderilmiştir. * Bursada Uludağda güzel bir | sanatoryom yapılması düşünü anektedir. İ | açıldı. Buradaki garsonlar da Ru- S im- | Taksim gazinosu açıldı. Burası mı isleten bir Romanyalıdır. Şef. | ler, garsonlar ve saire de hep Ro- manyalı... Taksim gazinosundan evvel, Ga- datadaki yolcu salomı — lokantası mendir. Bu iki .;ır:îm yemek, içmek İstiyen servis yar pan adamlara, türkçe değil, fran- | sızca hilap etmelidir. Çünkü, bu adamlar türkçe bilmezler. Şimdi bu iki hâdise halk arasın- da dedikodu, hattâ, alay mevzuu- çatanlar da var. Yazılıp çizilen şeyler hep de- magojidir. İşi gürültüye getirmek. Hele Tasviri Eikârın yaptığı aşırı | neçriyat, samimiyetten tamamen uzaklır. Bu iki bâdiseye bitaraf bir gözle bakılırsa, mahiyetleri nedir? Anlatayım: Dünyanın her büyük şehrinde öyle gazinolar, lokantalar vardır ki, 72,5 lisanla görüşülür. Çinceye, japoncaya kadar.. Bu anüessese - ler, o büyük şehirlere gelen — ve avni Dsanı konuşan insanlara sem- pati yapar, Bizim Taksim bahçesi ile yolcu salonunun mahiyeti böyle değil - dir. Burada calışan Rumen müs- tahdeminin hikmeti vücudü, İs . tanbula gelecek seyyahlara sem- pati varatmak davası değildir. Türkçe, açıkçası şudur: İstan- bulda, tamamen büyük garp şe- hirleri çapında medeni bir gazino ve lokanta işletecek mütehassıs patron ve garson yoktur. Sebebi basit, çünkü, biz, düne kadar, gazinoya dağil, mahalle kahvesine çıkardık. Düne kadar lokantada yemek yemez, eve gelir, yere çörelir, bakır tepsi parmaklarımızla yemek yerdik. Binacnaleyh, modern gazinocu- duğun ve lokantacılığın bizde ma- zisi, an'anesi yoktur. Taksime ve yolcu salonuna ge- tirilea Romanyalı müstehdeminin bikmeti vücudü, bize, bu işleri öğ. getmesidir. MESAT FEYZİ Vekâleti; merhum Ah. | Yolcu salnunu müdafaa için yaz- | buat erkânına bir. NOT; Bu yazıyı, ne belediyeyi, na de | bi semtlerde etin 4 | Boğaziçinde ise 60 kuruşa satış ya- Kasap tr _ö__ş_tü Bazı semtlerde kasapla- tın halkın zararına anlaş- tıkları tespit edildi Sehrimizin bazı semtlerinde dağ- | hç ve kıvırcık etleri 40 - 42 kuruşa satılırken diğer yerlerde 50 - 66 | ve hattâ 60 kuruşa sataş yapıklığlı | hakkında belediyeye müteaddit şikâyetlerde bulunuğmuştur. Belediyece yapılan tahkikatta filhakika Balıkpazarı, Aksaray gi- - 45 kuruşa satıldığı, buna mukabil Şehremi- ni, Beyoğlu, Beşiktaş ve emsali yerlerde 56 kuruşa, Adalarda ve Pıldiği tesbit olunmuştur. Bu vaziyet ekser semtlerdeki | kasapların tröst şeklinde hareket etlikleri, yani rekabet yapmamak isin anlaştıklarını, rekabet yapm | lan yerlerde -ise fiatların düşü - rüldüğünü meydana çıkarmıştır. Belediye reisliği halkın aleyhine olan bu anlaşma bakkında ehem- miyetle tahkikata geçmiştir. | Macaristandan gelen konserveci Tanınmış Macar fabrikatörle - rinden biri sohrimize gelerek İz - mite gitmiştir. Orada alâkadarlar- la temasa başlıyan bu fabrikatör İzmitte büyük ve modern bir seb- ze ve mevva Konserve fabrikası kurmak istemektedir. ecikyük, Sebze ve meyva hâlinde Geceleri saat 3 den sonra Yaa- | liyete bağlanan sebze ve meyva Hâlindeki elektrik — tenviratının noksan ve lâmbaların - kuvvetsi: olduğu görülerek alıcı ve sabıdı- | Tara bir &o! ik olmak üzere be- Tediyece buraya vyeni lâmbalar ilâ-| ve olunmast kararlastırmıstır. — | Ayrıca 500 adet küvvetli elek « trik lambası da alınarak tekmil eski Ş âmbalar değistirilecek Her yerde ayrı.. İstanbulun muhtelif semtlerin- de çıkan ekmekler, we cins, ne Mekteplerin kayıt ve kabul şartlaır Deniz Erbaş okulu Orta mektep — mezunlarından | (doörudan doğruya donanmaya sevk! ve gedikli erbaş olmak üÜzere mü- | teaddit talebeler — alınmaktadır. | Bunun için 15 - 19 yaş arasında bu-/ lunmak ve azami av nihayetine kadar Kasımpaşada deniz gedikli | cıtbaş orta okulu komutanlığına müracaat etmek icabetmektedir. —00 * Vali ve Belediye Reisi-Lütfi Kırdar tarafından dün akşam ye ni Taksim şehir gazinosunda müt- riyalet veril - miştir. Son Telgraf'ın edebi roma ae aa talseiğl YAŞLARI ETEM İZZET BENİCE ıGÖZ Hakkınız var hanımefendici. Fakat... Diye ben de söze başladım. Dü. şündüklerimi birer birer anlat - tım: — Ben şimdi nasıl nikâhlanabi- lürim?. Daha evvelki vaziyeti tama - mile tasfiye etmiş değilim!. Va. bu mevzu üzerinde uzun “zun konuştum. Fakat hiç anlaşa- Neyse ki, imdada Naranın gelişi yelişti. Ve. bahis keadiliğinden değişti!. Yemekten sonra oturduk. Na- fanla uzun uzun konuştuk: üzülüyorum canım, ne yapacaj Dedim. Bütün şuhluğu, capkın- lığı üzerinde idi. Şen bir kahkaha salıverdi: — Düşüneceğtin bir bu mu kaldı * uhi?. Dedi. İlâve etti: — Gel sana piyano çalayım da man piyano filân dursun, bu meseleyi bitirelim!. Dedim ve.. zorladım. — Ne yapalım söyle? Bundan sonradır ki, Naran açıl- g, bütün düşündüklerini söyle - di: Ruhi ben ne evlenirim, ne de B . Bir defa nikâhın aleyhindeyim. umârleımmin hiç taraftarı deği. minle de nikâhlanacak deği - lim.. Bütün bunları söylediği zaman Ççok samimi idi. i olduğu gibi söylemekten çekin - miyordu. Yalnız onu dinlerken korktum. Hele: — Seninle de nikâihlanacak de - Rilim.. Derken titredim zannettim ki: — Seni de bırakacağım. Diyor. Ve hemen bu endişemi ürkek bir sesle ortaya koyuver- dim: — Benimle nikâhlanmayıp da ne yapacaksın?, Sea benim değil mi- sin?. Endişemi anladı, güldü, teselli — Yok canım yanlış anladın.| Elbette seninim. Başka kimin ola- | bilirim?. | Ve, dudağını dudağıma uzattı: Dedi. Rahatlaştım. Tekrar emin. dim. Tçkrar kendi kendime: o Yalnız bentin. .. Daima benim olacak. Dedim. Sonra, yine Sordum asl bantı - — Annen pek ciddi söylüyor! Bu vaziyete tahammül edecek | Kibi gözükmüyor., Ben vaziyetimi tasfiye edinciye kadar sabredemez mi?. Ve ilâve ediyordum: — Vaziyetimi tasfiye edince ev- leniriz değil mi?. Söylediklerimin hepsini ciddi hazırnlı bir tavırla dinledi, dinledi: toptan bir cevap verdi: — Annam istemiyebilir.. Her şey yoluna girebilir.. Fakat, ben evlenmem.. Böyle söyler #öylemez hemea- gecik sordum: — Niçin benimle evlenmezsin?. Ben ne kadar endişeli isem o o ikadar sakin ve neş'eli idi: Prensip itibarile evlenmek aley. hindeyim. Sonra, gülmekten katıla katıla şaka olduğunu anlatarak, ilâve etti: — Bir çiçekle bahar olmaz. Hemen telâşlandım: — Sakın ha.. Sakın ha.. Şaka bile olsa bana böyle söyleme.. Ölüve- ririm!. , Yine güldü | ne annem birşey söyler, | bip kalmak istiyordu. ' reyim. Ne istersen onu yapayım, | Sadece bu nikâh bahsinde srar et — Sana son sözümü söyliyeyim — Ayfı eve çıkarız.. O zaman | ne de kimsenin karışmak hakkı olur!. Hakikaten bu son ve kestirme Sözü idi ve ısrar ediyordu: Yapılacak başka hiçbir şey | voktur!. Beiki dakikalarca bu fikrini, 5- farının manasını anlattı. Anlıyordum. ki, Naran serbest yaşamağı evli adile yaşamağa ter cih ediyordu. Ve,, sadece benim oluşunda bile yine hürriyetine sa- Nihayet; — Hayır. İlle benim dodiğim ©- lacak.. Diyemezdim. Ve.. bu noktada | fedâkârlığa hiç tahammülü yoktu: yle senin için canamı ve- | me, Diyordu. — Ya, annen? Dedim. Ona da, — Annem nihayet boğaraına a. rilacak değil ya... Bu adamı sevi- yörüm, Ontinla nikâhsız yaşıyacağım.. der, keser atarım. Cevabını verdi ve.. lâve etti: — Canım herşeyin bir caresi bu. lunur. Ben annemi idare ederim. O zaman: — Peki.. dediğin olsun.. (Devamı var) ; dezzet, ne koku, ne renk, hattâ ne de ağırlık itibarile birbirinin ayni değildir. Ba, şayanı hayret — bir manzaradır. Bazı semtlerde ek - mekler yenmiyecek kadar kötü - dür, Nitekim hu yoldaki şikâyet- leri gazetemizde vakit vakit yazı- 'oruz, Bazı semtlerde ise fevkalâ. yi | de güzel ekmekler çıkıyor, Acaba, İstanbul belediyesi iktı- sat müdürlüğü, her semt için ayrı bir ekmek tipi mi kabul etmekte- dir?. Bu sutle ne buyurulur?, BÜRHAN CEVAT lAVRUPA HARBİNİN YENİ MESELELER|| Fransada harp meseleleri Yazan: ALİ KEMAL SUNMAN Fransada harp mes'ullerini mu- hakeme için divanı âli -teskil edi- leceğinden baltadildiği şu gün- lerde İngiliz - Fransız münaseba- fının mazisi üzerinde söz söyleni. yer. Malümdur ki İngiltere ile Pransa arasındaki itilâl nihayet ittifak haline gelmiş, o kadar ki memleket Birleşerek bu zaferle neticelendirmesi e- meli gözününe getirilmişti. Fakat vekayi başka bir yoldan yürüdü. Fransa Avrupa kıt'asında mağlüp oldu. Bugünkü resmi Fransa hü- kümeti için artık İngiltere ile es- | ki dostluk mevzuu bahis değildir. ' İstikbal ne göslerecekse göstere - cek. Bugünkü halde malüm olan key- fiyet Vişi hükümeti ile Londranın arasının açık olmasıdır. Fransa ve Fransızlar birçok İngllizler için bugün bir muammadır. Zaten çok defa böyle olur; Birbirini çok iyi ıklarını söyliyen her iki ta- raf da hayatın çetin bir safha . sında yekdiğerine darılarak veda etmek vaziyetine düşerler. Otuz şu kadar sene süren İngiliz - Fran- sız samimi anlaşması geçen harp- te ittifak şeklini almış, sonra yine destluk içinde devam etmiş, bu sefer de yine ittilak olmuş, sonra çetin bir imtihana dayanamıya - rak bozulmuştur. Bundan maksat | feketi İngiliz ve Fransız milletlerinin yekdiğerine olan karşılıklı takdir | ve muhabbet duyguları da artık * gömüldü demek değildir. Bu duy- gular bu acı günlerde yı gi bi istikbalde de kendilerini belli | edecektir. İngilizleri seven Pr: sızların, Fransızları seven İngiliz- lerin beslediği hisler böyle, Fransızlarla İngilizlerin daha eski zamanlardanberi yekdiğerine | tesiri geçmemiş olarak: POLİS Ve MAHKEMELER Ayık gezmiyen sabıkalı kadın! Sultanahmet 1 incl sulh ceza i dün sarheş bir kadını muhakeme ve tevkif etmişlir. Bahtiyar isminde elan ve 40 . 45 yaşlarında bulunan zayıf yüzlü, karagözlübu sabıkalı kadın Çarşı- kapı, Sultanahmet civarında sey- yar satıcılık yaparak hayalımı ka- zanmaktadır. Bahtiyar; akşamları metresi ile beraber kafayı tütsülemeyi itiyat edinmiş ve yıllardır bu itiyadına devama etmişlir. Be başlamış, Yalnız içince de her akşam fazla kaçırıp sarhoş bir hal- de etrafta görünmüştür, Bahtiyar evvelki akşam yine ka. fayı yalnızca ve sonra bir meyhaneye giderek bir hayli de şarap içmiştir. fazla kaçı- ran Bahtiyar bir müddet sonra et- rafa sarkıntılığa koyulmuş ve: #— Hey gidi dünya hey!. İnsan şu şarabı çekince kâlnatı unutu - yor!.» dedikten sonra civardan ge- çen ve kendisinin bu haline garip garip bakan bir yelcuya «— Orada aval aval ne durup bakıyorsun. Aklın varsa sen de şarap İç.. İç de benim gibi ol.. Derdini unut be adam!. Diye yüksek sesle takılmıştır. Sarhoş kadın bu minval üzerine bir müdet daha söylendikten son- ra meyhaneciyi çağırmış ve: «— Bu akşam bana bir şeyler o İncak galiba.. İyisi mi büsbütün kendimi kaybedeyim; bana rakı getir!.» demiştir. Bahtiyarın demindenberi devam eden sarkıntılıklarına ve abuk sa. buk söylenmelerine dikkat eden meyhaneci ise rakı veremiyece - Bini, esasen rakı içecek balde de olmadığını söyliyerek gidip yat - | masını söylemiştir. Bahtiyar rakı için ısrar etmiş, fakat kendisine kat'iyyen rakı ve- rilemiyeceği söylenince de sar - hoşlukla meyhanecinin ürerine hü- cum edip bir vandan külür ede- rek düvmeğe başlamıştır. Bekci ve polisler sarhoş kadını yakalamışlar, dün mahkemeye vermişlerdir. Bahtiyar mahkemede cürmünü itiraf etmiş ve hâlâ sarhaşluğun — Ben uyık gezmem. Dünyaya sarhoş geldim, sarhoş gideceğim. Allah günahlarımı affetsin!.. de. miştir. Mahkeme sarhoş kadın hak- kinda mevkufen muhakeme ka - | Tarı vererek onu tevkif etmiştir. —— a— —— Yedikule-Balıklı yolu Yediküle - Balıklı hastanesi a- rasındaki yolun katran kaplamalı sote haline çevrilmesi — belediye resliği tarafından kararlastırı! - maışlır. Bu ise 25 bin lira sarfolu- nacaktır. Ay başında inşaata bas- lanılacaktır. karşı keskin birer düşman olduk- lazı devirler vardır. Aralarında türlü muharebeler olmuş, muha- rebeler bitmiş, ticaret sahasında, dünya piyasalarımı paylaşmakta Şi birer rakip olmuşlar. Lâ- kin bir gün geldi ki Avrupada da- ha buşka düsmanlar türemiş, bi lar İngilizlerin deniz kuvveti karşı çıkacak donanmaya Fran - dostluğu da filiyat sahasında ar- tık bir hakikat olmuş. Bundan son- ra da yaşıyanlar kimbilir neler göreceklerdir. " Fransızları İngilizlere tanıtmak icin yetmiş beş sahilelik küçük bir kitap yazmak tecrübesinde bulu. nan bir İngiliz profesörü bu ka- lem tecrübesini son vekayiden ay- larca evyel neşrettiği zaman Fran- sız haleti ruhiyesinde en mühim olurak iki büyük gayenin yer tut- muş olduğuna vatandaşlarının na- zarı dikkatini celbediyordu. Bun- lar da hürrivet ile müsavattır. Fransız hür yaşamak ve birbi. rile müsavi olarak yaşamak cme- linden hiçbir zaman vazgeçme- miştir. İngilizin hürriyeti sever ol- ması ile Fransızınki arasında bu itibarla büyük bir yakınlık var - dar, Fransada parlâmento idaresi de- vam ettiği şu son aylara kadar hü- kümetin birbirini takip ederek her vakit değişmesi de derin bir se, bepten ileri geliyordu: Bu sebep Fransadı idi. İktidar mevkiine getirilen hü- kümet parlâmentodaki — fırkalar arasında birçok hesaplar, tertipler neticesinde işbaşına getirilir, bu tertipler bozulumca hükümet de değiştirilirdi. Bugün Fransa artık parlâmenlosuz bulunuyor. Fransa ağır bezimetin ıztırabı altındadır. SEA Romanya'nın şaşkınlığ Yazan: AHMET ŞÜKRÜ ES Romanyanın son birkaç beri büyük zorluklarla karşıls Bima şüphe yoktur. Versay sistt minin yıkılmasile, bu sistemin © serlerinden biri sayılabilecek Romanyanın — mesnetsiz kalmii tahij idi. Bumunla beraber, ye politikacıları, memleketleritik Kukkanlılıklarını muhafaza ede * | cekleri yerde, şaşkınca han rile Romanyanın vaziyetini bütün işkâl etmişlerdir. Fransa Yi kılır yıkılmaz, Romanya, harid Bt tikasını mihver politikası uydurmakla iktifa etmedi, a mini de mihver devletlerinin - büf göreceği şekilde değiştirdi. bundan da daha ileri giderek ver devletlerine — yaranmak İçİf büyük Romanyanın kurulmasif” da ümil olan İngiltere ve ya karşı bir düşmanlık politikat takip etmeğe başladı. Fransız ve İngiliz mühendislt” ve İngiliz petrol menfaatleri? vaz'iyet etti. İngiliz gemilerini mi İt sadere etti. Romanyanm böyle Si7 sızın ve bu derece kaba bir m#' Pu nevra ile cephe değiştirdiğini &7 B renler, mihver devletlerinden (8 minat aldığını zannetmişlerdi. hakika Berlin ve Roma, Romat” yayı bu şaşkınca politikasında tf | vik ediyorl. harişi | politkasının mihver devletler doğru temavülü, Sovyetleri hal” kile kuşkulandırdı. Ve Romantf | bu yol üzerinde daha ileri git den evvel, Sevyetler Birliği Bt sarab, Romanyaya tevdi kısa mübhletli bir ültimatom Beserabyayı aldı, Besarabya meselesinde mi | devletlerinden hiçbir yardı memesi, Romanya için bi yal sukutu olmuştur. Çi manya politikacıları, memi inin harici siyasetine yeni tikamet verirken, hattâ rejim rini - değiştirirken, Almanyı böyle nazik zamanda yardım receklerini ümit etmişlerdi. Beste rabya meselesinden Almanyadif | Romanyaya gelen yardım, ülümatomu karşısında boyun « Şt mek lüzumunun anlatılması Tuna üzerinde bir sinin belirdiğini hale etti. Fakat bu n de Ramanya lehine değil, Bı emellerini tamamen ve Macar © mellerini de herhalde kısmen Hat min etmek için bir nasihat yetinde olduğu anlaşılmaktadır. b_r= Romanyanın korktuğu fi İ meselesinin ortaya meselesis | de orlaya atmıştır. Filhakika S0t yet ve Bulgar emellerini tatı ölen, Romanya, Macar emelleriğ min etmeklen kaçınamaz. | cak, tahmin edileceği gibi, Dobti ceyi terketmekte büyük ter göstermiyen Romanya, Tek hafifliği ile Tesnsilyanya) terkedemez. Hakikaten Transil | | | vanyanın Dobrice ile mukayet? edilemiyecek hususiyetleri Transilvanva geniştir. Strateji bakımından ehemmiyetle dir ve bu memleketto büyük bif Romen nüfusu vardır. Eğer B0 mâanva Transilvanyayı j Macaristana terkederse, Macar İ dudu gelip Sineyaya kadar day?” nacaktır. Bu mülâhaza iledir yapılan Besarabya fedakârlığıt” |) dan ve yapılmak üzere buluatf Dobrice fedakârlığından — sonrür Romanyalılar, daha hayati 0185 | Transilvanya meselesinde dayâ ” tılmasını istiyorlar. Fakat Ro * İt manya Macaristana dayatırktf İl kiııı: istinat edecektir. 4 'te bu suale cevap arandığı 2& | mandır ki Romanyayı idare edtf lerin saşkınca hareketleri tebarilf etmektedir. Romanya İngilteretİ gücendirmiştir. Takip ettiği yer politikasile Sovyetler Birliğit n kuşkulandırmıştır. Mihver devlet P lerinin müzaheretini de temin e00 — memiştir. Şu halde Romanya bW gün tam yalnızlık içindedir. Birimizin Derdi Hepimizin Derdi Vapurlarda büfe lâzım Bir okuyucumuz yazıyor? «— Evvelce Kadıköy, lar ve Anadolu sahili arasıi” da işliyen vapurlarda büfelef vardı. Bu büleler şimdi yoke Vapurların içinde seyyar bak de satıcı dolaşması yok rahatsız ediyorsa, vapurun bİf köşesinde sabit bir büfe açit rılabilir. Yolcuların bazı ihtir | — yaçları bu surotle Fransız milleti ne vakit keadine gelecek?, Zaman meselesi, karşılanı” maz mı?, Herhalde bu işin Y#”) ini zannediyort karşılaştığı bu zorluk içinde s0* | İVi; ehi »e B eZ Çt rini memleketten koydu. Fratsif *' y H İ İ vı Gü A b e