Eskiler kızkulesini neden inşa ettiler? Eskiler, denızden İstanbula gelenlere şehri şirin göstermek için Üsküdara ehem. viyet verirlerdi — | tezan: RAHMİ yağIZ | Boğaza veya Marmaraya vapur yol- culuğu yaptığınız zaman şüphe yok ki gözünüze evvelü çarçan Kızkulesidir. Bu tarih âbidesinin #4 üzerinde acaip Guruşundan başka tuhaf bir de hikâ- Şesi vardır. Fakgi bu tarihi mahiyet- 'tan ziyade halk arasında şühret bulan Yazlalaşmış şeklile orijinal bir hikâye teşkil eder. Jüstinyenden sonra gelen Bizane im- paretorları, bilhasa Bizansın inhitat devrinde şehrin sukut eden — ahlükı, Bizans tarayının binbir aşk entrika - #ile geliştirilmiş dahili hayatından çok Bezmişleri. Bunlardan kral kızının ba- bes çok sevdiği biricik kızım Prens #dı verilen imtiyazh gönül haydutla- mnın elinden kurtarmak için düşün - müÜŞ, taşınmış; denizin ortasında — bir köşk yaptırmayı kurmuş... Mimarla - ına Kızkülesini inşa ettirmiş. Kaz burada kapalı ömür geçirirken bir gün bir yılan gelmiş, onu zebirle- mnlğ... Bu şayialaşmış hikâyeyi ben büyük annemden dahi dinlemiştim. Halbuki tarihçilerin iddiasına göre gimdiki Kızkulesi ile zahil arasında e5- r— | î | £ kiden bir yol varmış., Sonradan © top- İslanbulun gözel sünlerinden: Kiızkulesi gak parçası da batarak kaynamış. Kız- kulesinin bulunduğu ada kilıklı tepe- Gikle Kaptanpaşa kayısının arası açıl- amaş!. Amiral Vasıfla konuşuyardum. Hâ- Mi vazife aldıı — hürp sahnelerinde, Zırhhların kumanda Xöprüsünde bu - Yanduğu zamanki kanuşma edasını mü-, hafaza eden değerli deniz kurdu, ne dakulesinin şaytalaşmış hikâyesini, ne buna dalr sehici tarih malümatını karıştırmadı.. Sadece; harap, bakımsız ve tablatin eline başıboş — birakılmış | Gemalpaşa sahillerini gözlerinden be- | Vren bir hüzun bulutu ile açıyormuş Şibi süze süze, gözden geçirdikten sön- a başımı iki yana salladı;, söylendi: — Yazık! Çok yazık bu sahile. Şehrin) imarına en evvel buradan başlamak gerek! Şaşırdım.. İstanbulun imarına Şem- #ipaşadan başlamak yolunu ilezi sü- gen Amirale tuhaf tuhaf baktım.. O, bu bakışıman farkına vardı.. Sordu: — Bu sözüme hayret ettin değil mi? — Tabil Amiral! Güldü, Nâve etti: — Hakkın var. Şimdi sana anlalı gağım noktaları öğrendikten sonra sen de bana hak verecek, benimle fikir birliği güdeceksin. Ve anlattı: — İstanbula yılda kaç etnebi gemisi getir biliyor muzun? İşi şakaya dükmek için karşılık ver- dim: — Şimdiki Avrupa — harbi pek pek beş ön tane! Amiral çelik parıtılarile sade enerji Kesilen bakışlarını güzüme dikti. Göz- | "sürerse Filmimizi görenlerin Jerike beni azarlar gibi baktıktan sonra devam etti: — Sana söyliyeceğim rukam seni şa- Hirtmasın! Transit olarak Karadenize geçenlerle birlikte lmana gelen gemi- ler en az 2500 ü bulur. Şimdi onu bir tarafa bırak. İsteniyıla gelen bir gemi, limana gi- Terken evvelâ Sarayburnu ile kürg- laşir. “Yeşil dekarile Sarayburnunun uzaktan görünüşü; güz alacak kedar değilse bile günlerce enginde dolaşan, denize dalan gözlere epey ferahlık verir Bu yeşil görünüşün arkasından, iler- lüyen gemidekilerin gözüne çarpan en mühim nokta da Şemsipasa kıyıları, #a harap ve tabiatin eline bırakılmış sahildir. İlk görüşün, birinci görünüşün in - san üzerinde bırakacağı tesiri bir defa düşünürsek; duha Umana girerken ce- nebilerin, seyyahların İstanbul hakkın- da edinccekleri fikri pek değil, hiç de beğenmeyizi, — Eveti. Sonra; transit geçen bir gemiyi ele Boğaz — sularının meydana getirdiği akıntılar, orkotlar bu gemiyi gu Şemsipasa sahili boyunca ilerlemi- ye mecbur eder. Binaenaleyh, güzelliği dillere destan olan boğaz hakkındaki methiyeleri memjeketinde doya doya Küzünde binbir süsle uyalanmış engin bir hayalle İstanbula gelen ecnebi; sey- | yah veya gemici şu eğri büğrü, harap, bakımsız ve mühmel kıyıları görünce | ne derin bir sukutu hayale, uğrar. Gelen gemiler gibi, — Karadenizden bir ağızdan — s#öyledikleri hep » İönen yabancı gemiler de bu sahili ta- Kİp etmek mecburtyetindedirler. Mimar Sinan, ufak olmakla bereder, inşa taramdaki sağlamlık — yüzünden gayanı hayret birz nümüne teşki! eden gu camli buraya, tam kıyı boyuna; a- Kıntının gözüne bir yüzüktapı gibi o- faurtuşunun en büyük sebeplerinden bi- ri, birincisi işte deniz yolile İstanbula Giren yabancılara güzel bir dekor için- de TTürk mimarisinin #lik ihtişamanı u- facık bir camile göstermek istemesidir. Amirsl durdu... Sahile çakılı duran bakışlarındaki esef manasını gizlemi- ye lüzum görmeden derin derin göğ'e Beçirdi. Sinanın; geçen seneye kadar kurşun- ları çikarıhp çerçeve ve camları tah- Tip edilen; şimdi kismen tamirine baş- Janan şaheserine bakarken benim de içim burkuldu. Amiral devam eti h imparatorluğu: nun satvet ve ihtişam devrinde kaptan paşalarla bir kasım vezirler bilhassa donanmanın büyük rütbeli erkâm bu- ralarda, Şemsipaşa ile Salacık arasın. da otururlarmış... Bu kıtım © zaman bol ağaçlı yemyeşil sahili; muhteşem yalıları, ve Türk mimarisinin en güzde eşerlerile İstanbulun (lk bakışta gü- zelliğini belirten bir parça imiş.. Son- ra; bir yangın; İstanbulu tehdit eden o zamanki en korkunç tehlike burayı da silmiş, süpürmüs!. Bir daha da buraya kimse ebemmiyet vermemiz Burada tekrar sözü aldim — Pektlâ Amiralim amma; şimdi | bu kısmın imarr ne bileyim, milyon « dara ihtiyaç göstermez ms? Amiral, acı bir tebessümle zoraki gü- düşün bir örnekini dudaklarında can- Tandırarak karşılık verdi: — Burayı eski haline getirmek için © kâdar masrafa birden lüzum yok. Şuraya muntazam bi rihtimla, yerini Çök seven Çum ağaçlarından mürekkep bir korucuk yapılırsa bu, pek öyle mil yonluk, milyarlık masrafa lüzum göz ali bu huşusta yzuN uzun söyletmek istemedim... İlk | sebep diye İleri sürdüğü seyyah — ve | yabancıların denizyolile gelişte İit g lerine çarpan nokta oluşu; Şemsipaşa sahillerinin muhakkak ki imar işinde ön plânda gözününe alınmasını mec- burl kılan bir sebepti. Denizin ortasında durüşile tarihi â- | bidelikten ziyade İk nazare çarpma- File seyyahın üzerinde oriğinal tesir bi rakacağına şüphe olmayan Kizkülesi nin de ne © gaylalaşmış hikâye, ne de başka bir lüzumla bürüya yapılmadı. | Aını, ancak Amiralin izah ettiği sebeple | insa edildiğini anlar gibi oldum. Yanıs | başımda hâlâ mahrun bir tavır ve a- cıyan bakışlarla harap zahili süzen A- mirale bir sualle kestirme cevan meyi düşündüm, ve.. öyle yaptım: — Sehrin içinde, Edirnekapı ile 'Top- kapı, Tekirsarayı gibi taraflara gözü- tek bir . cümle BUGÜNE KADAR GÖRÜLEN TÜRKÇE FİLMLERİN EN MÜKEMMELİ TOSUN PAŞA Yalmz İPEK Sinemas nda bir kâç gün daha gösterilecektir. İlâveten: Ebedi Şefimizin vefatlarının önümü mMmünasebetile ANKARA'da yapılan merasim MERAKLI AM Şarlmanın, Kks la Şapel kilisesinde bulunan mezan açılmış ve kemikleri çıkarılarak - Almanyanın dahil şebir- derinderi birine naklolunmuştur. Fransa hududuna yakın bulunan bü gekirdeki kıiymetli ve tarihi eserler de tamamile kaldırılmıştır. AVUSTRALYA BAŞVEKİLİNİN SERVETİ İngiliz. dominyonlarından Avustral- yanın senelerdenberi muhtelif devir - lerde başvekili olan Lyons bundan bi kaç ay evvel ölmüştü. Eşki başvekilin serveti olan yalnız 836 Jirası bulunmş, vasiyetnamesinde bu parayı karmana biraktığı görülmüştür. Bunun üzerine Avustralya parlimentosu Lyonsun ka- fıtına senede 500 lira tahsisat bağla - mıştır. KIRKINCI DALAYLAMA Tibetde Buda dinine mensup olan- larca mukaddes bir şahsiyet olan Da- laylamanın ölmesi üzerine yerine Ti- bet ruhanileri Budanın yeryüzündeki vekili olasak bir çocuk. bulmuşlardır. Onlara göre budanın ruhu bu ço- cuğa girmiş olup hakiki buda sayıl - maktadır. Çocuk beş yaşındadır. ve şimdiye kadar gelen — Dalaylı karkıncısıdır. Büdanın ruhu bu beş y cuğu gi beş yaşında olmasına rağmen Mandaren dfli denilen en fasih emmel te konüşabilmesidir. Çinin 5i ALMANLAR, UMUMİ HARFPTE NE Almanlar; umyml harpte 1953 deniz- 4, SS bahriye zabiti, 4919 bahriye 1 kaybettiler, Harpte ölen bahri- ye zabitlerinin yarısı korvet kaptanı, üçte biri orta rütbeli idi. mevcudü 13,000 olan fırkaların zayimtı en açağı 5,000 idi. nes OMANYA, YUGORLAVYA VE bu üç devlet birleşirse 44 milyanluk he yoktur. göslavyanın 15 milyon, Macaristanın nüfasa da 9 milyöndür ve kölayca 3 milyoa saker çıkarabilecektir. Gülünüz... Türkçe — sözlü Gördüğü Tevkal 'Türkler şehre girmişti, önüne kattıklarını palala- rile biçerek şehre hâkim olmağa çalışıyorlard, Bilhassa; Türklerin umumi hücuma Zeçmesi bu iç kapının kapanması unut- Kkanlığını arttırmıştı. Bu, kapı, şüphe- Bir, kale bedenleri dahilinde ve hen- deklerden uzaktı. Türklerin buralara kadar sokülabileceklerine © vakit h- timal verilemiyordu. İşte; Ulubatl Hasanın ve buna mü- masi) bahadırların ileri hamleleri sı- Tüsımda yine elli kadar Türk bahadırı bü kapiya kadar sokulmuşlardı. — Bu kapiya sökulanlar sancak aekerlerin- den idi. Kale bedenlerinin dibine dayanan bu bir avuç Anadolü yiğitleri kapının a- Çık olduğunu gördüler ve içeri düldü. . Palalarile ilerliyerek mi SE K ŞU N ardına düştüler. Hristiyan müdafiler, Türk asker- lerini ardlarına düşmüş görünce şeh- vin başka bir taraflan islâya uğradı - gına hamlederek kaçıştılar. Ce Kişi kale müdafansını birakmış elli ki- #ilik bi Türk babodırı önünde şehre ve Ayasafyaya doğru kaçıyordu. Çok geçmeden bu kargaşalık haberi Haliç cihetinden sür atle Topkapı ka- lesine yakın bir yerde muharebe eden imparator ve etrafına sirayel elti. As- kerleri dehşet zarmıştı. Teotil Palsolog, Dük Fransko dö Kİbi kumandanlar askerlerinin ıqıııuınııaımıçınıu—r Haltâ; İlll!ııhnıındıulllndl- — Bu haber yanlıştır, Türkler ğ.-m Hirememişlirdir. (Mühürebeye Gevum ediniz. Fakal; vüziyel kötü idi. Diğer cephe- derde bulunan müdafiler çözülmüş ka- gsiyorlardı. Lâkin, ortada daha Türk kavukları güzükmüyordu. Bir aralık, impara - torun malyetinde bulunan ecnebi a5- kerlerden biri bağırdı: — İşte; Türkler şehre girmişler. Hakikaten, Türkler şehre girmi Özüne kattığı on binlerce düşman as- kerini palalarile biçerek şehre hâkim almağa çalışıyorlardı. Türkler, ayni zamanda <Kaligaryas Kkapısından «Eörikapo dahi gedikleri ve kale bedenlerini aşarak şehre duhil olmuşlardı. Ve karşılarına çıkan müdafileri to- hçtan geçiriyordu. Bu cephede elli bin kadar hıristiyan ordusu teşekkül et - mişti. Hiristiyan ordusu silâhini atmış şe- hir dahiline kaçıyordu, — Türkler, bu cepheden şehre dahil eldukları halde, Haliç cephesi daha hülâ müdafaa ve mukavemette idi, İşin tuhafı bu cep- henin Topkapı, Eğrikapıdan şehre da- Hil olan Türklerden haberi yaktü. Birkaç saatteriberi şehre girmiş olam K ati Türkler, çün hirisliyan ordusunu takip ediyor- da. Bi? arslık, Zagnos Paşa; Haliç cep hesinin müdafan — halinde elduğunu, halbuki; Türk ordusunun şehre dahil olduğunu baber alınca; derhal atıma Binerek Hazreti Fatihin karergâhına Beldi ve, vaziyeti anlattı. Sultan Meh- med, Karaca Beye şu emri verdi: — Haliç cephesini müdafaa eden hiristiyan ordusuna şehirden ve geri- lerinden hücum edir Padişahın bu iradesi üzerine; gözcü- ler ileri atıldı. Topkapı ve Eğrikapila. man demir kapılarını bir anda hâkile iyeksln eylediler, Karaca Beyin on binlerce atlısı ya- Hırllıç gehre dahil olmuştu. Haliç sur- Jarına arkadan hücum eylediler. Bu esnada, Türk ördüsünün — Haliç gahilinde Bulunan mütebaki — kasmı, «Petra kapısın tarafından <Unkapanı kapısı> kale bedenlerine merdivenlerle hücüm ediyorlardı. Yaniş bu cihette bulunan Türk askerleri de bedenleri a- ©p gehre, dahil olmak üzere idiler. Zaten; Sirk kapısının açıp kalıp ve bu kapıdan elli Türk eekeri şehre gir- /merkezi : Viyana Alman hükümet Şönbrön sarayının hazırlanmasına başlan- dı, Hitler bu sarayda oturacak *Daily.Ekxpres> gazetesinin Bu- dapeşte muhabirinin yazdığına gö- re Hitler, Alman hükümet merke- | zini Viyanaya nakletmeğe karar vermiştir. İngiliz tayyarelerinin Berlin ü- zerinde uçuşları, bunların bir gün| Alman payıtahtını. bombardıman edebileceklerini göstermiştir. Viyana; İngiliz tayyane karar - gâhlarından 600 kilometre uzakta- dır. Sonra — müttefiklerin birçok dostları bulunan eski Avusturya merkezin: bambardıman etmek is- temiyecekleri muhakkaktır. Viyanada birçok büyük evler bo- şaltılmıştır. Avusturya İmparator larının ikametine — mahsus olan Şömbron sarayı da hazırlanmak - maktadır. Mareşal - Göring'in kizınin yakında Viyı zevcesi ile aya gel - KADAR DENİZALTI KAYBETTİLER? | Cephelerde büyük bir kuvvet teşkil edeceğine şüp- | Zira Romanyanın 20 müyon, Yu - | | Çocukların:zı da güldi Kahkaha kralı EDDİE CANTOR'un son filmi ALİBABANIN MİRASI ve şarkılı büyük komedinin SAKARYA sinemasında Gördüğü rağbet basebile Bir Hafta Daha gösterilerektir. Mevsimin en neş'eli en eğlenceli ve en kuvvetli filmidir. Sinemanın en güzel ve en dehakâr çift artisti JEANEFTE MAC-DONALD ve NELSON EDDY Mevsimin en güzel, müsikil ve renkli SEVİŞTİĞIMİZ GÜNLER Harika filminin M ELEK sinemasında de rüğbet ve kazandığı muvatfakiyet hasebile BİR HAFTA DAHA gösterilecektir. FOKS JURNAL en son di ıınlıolıviı.vulmını-v cekleri söyleniyor. 7 GÜNDE 860,000 KİŞİNİN HAYRAN OLDUĞU FİLİM: SENELERİN... ASIRLARIN... EŞİNİ... YARATAMIYACAĞI HAŞMET ve AZAMET KALESİ Yeni sistem KABARTMA RENKLİ VATAN KURTARAN ARSLAN ERROL FLYN - OLİVLA DEHAVİLLAND LÂLE eeei Herkesin görebilmesi için bir hafta daha devam edecektir. Bu filme mahsus seans saalleri: Sağ 30 -4,30-6.30 ve 9 da Suvareler numaralıdır. Telefon 43595 Bu filim pek yakında İzmirde LÂLE ve Ankarada ULUS Sinemalarında gösterilecektir. — nüz. arp havadisleri raftan Türkler görüldüğü veçhile kale bedenlerini asmış bulunucaklardı. Ve, nitekim, 'Pürk aekerleri, Eğrika- pıdan, Topkapıdan, Unkapanı kapısın- dan bep birden kale bedenlerini aşıp gehre girmiş bulunuyorlardı. ! Hüristiyan askerlerince — mukavemet | mümkün değildi. Ahali — kendilerini | kurtarmaktan başka birşey düşünmü. yorlardı. Türklere, koşuşarak dehalet eyliyorlardı. İmparator Kostantin, Türk askerle- rinin şehre dahil olduklarını görünce ne yapacağım şaşırdı. İmparatorun yanında bulunanlar fi- rar ekmişlerdi. Yalmız başına kalan in- parator, atına bindi ve Tapkapi surla- Fının iç taraflarından kaçak askerleri- miz içinden «Velekârnar sarayına doğ- TU yürüdü. İmparator, meyus ve müteemir as- kerlerine bağırıyordu: - — İsanin çocukları, neriye kaçıyar- sunuz? — Mukavemet! Daima mukavemet!, WW) | dudaklarını yanında | ve teni çok beyaz, süt gibi.. | Ebediye tıdpesindek | vafık cevap venmişti. Dedesi Yerin-| ça terket Arapbacıg OrucU O luncâ ' Yazan: M. Sami KARAYEL ı Arap bacı, sahlanat devrinden kalma demode olmuş entarisinin Şişkin ve sarkık göğsünü doloyan yırtık dantelâlarım kuru ve mar- sık ellerile karıştırdı. Neden sonra, paslı ” kopçalarla kilitli olan entarisinin göğsünü açt Bir kara keçi memesi gibi uza- .yan ve karnına doğru yayılar me melerinin arasından yarı nemli, bir kâğıda sarılmış paket çıkardı. Paket, ince bir sargı kâğıdına a ile bağlanmış yassı bir şeydi. iyab yüzünü rinin beyazını büt bir şey konuşacakmış gibi başını eğdi. Sağ elile ağıımı örttü. Ve oturan elli yaşlarında bulunan - efendisinin | Ükulaj | bacısının — İki guzum beğci; tirdim resmii Beyin, somurtgan suratı bir - denbire güler hale gelmişti. Bacı- x getirdiği Ve ne söylemek istediğini anlamıştı. Ddi açtı. İçinden çıkan kârt- | pestal büyüklüğündeki resmi tet- kike koyuldu. Bir dakika, beş dakika, on da- kika hiç ses çıkarmadan gözle - | rini tevcih ettiği resme baktı... | Baktı ve sabırsızlıkla yanında kıv-| ranan Arap bacısına dönerek: — Boyu kısa değil mi Bacı telâşla Yo:.. Vallah, beyciğim!.. zundur. — Saçlari âaçık kumrala benzi- yöor V- Biraz koyuca,.. Fakat, rengi — Belli... — Hele güzleri, görüyorsun ya?. Kaç yaşında var?.. Tam, on beş... Hem de bu'ay H bü yaşa, Kimin nesi bu?. — Bir ânası var... İşte o kadar.. Başka kimseleri yok mu?, Yak... Ne ile geçiniyorlar?. Babasından kalan aylıklar Bana gelecek mi bakalem?, Yalnız beğen, ötesine ka - rışma. — Çok güzel, bir de görsem te- na olmaz.. «Üt Çok geçmeden Arap bacı, efen- disine anasile beraber kızı geti, mişti. Ellilik efendi, sihek kaydı | bir turaş olmuş, yüzünü — gözünü poma'lamış, beyaz kumral larını siyahları daha ziyade © gelmek üzere itina He taramıştı. Kız, çok közpe, balık etinde du- BSes çıkarmadı. | Gazinolar - | dan birine gittiler, | Kiz, masum ve sessiz — halile | bel kocası olacak ellilik ih-| hazin hazin bakıyordu. — | Fakat; ihtiyar efendi dinç ve | çelik göbi bir adamdı. Bir genç ka- dar cevval ve neş'eli idi. Pazarlık tamamlı Kız; mü- | de olan adamı beğenmişti. * Kuytu bir köşede nişan oldu Şerbetler içildi. Bütün mahalle ve nişana gelenler hayretle bir kaza ve bir de dedesi yerinde olan er- keğe bakarak içlerini çektikleri görülüyordu. İhtiyar adam zehgindi. Derhal bir ev tuttu. Dayadı döşedi. A » Tep bacısını da beraber aldı. — * Kızın yaşını büyültüp birkaç ay sonra evleneceklerdi. Fakat; her nedense — nişandan sonra; bir araya gelen ailenin için- de Arap bacı diken olmağa baş- Jadı. Bacı her ıun hu ıaıt evde bir TELL K | a | hatta | za çıkışti: uygunsuzluk yaratıyordu. VE se buna mana veremiyordu. T fırsat buldukça da kızı efeti sine kötülüyordu. $ Bir gün günlerden şeker bfT arifesi idi. İhtiyar Elendl hısına kaynanasına ve bacıs Tap almıştı. Tabil, bacısının çoraba, İP ince değildi. O vual çorapti. — facı, çorabı eline aldı. çevirdi. Yere at Efendisi, şar | Sordu: — Ne o bacım hegenmıdi’ — Yoo... — Nüsıl istersen öyle — Kızınki gibi niye alm Diyince efendi şaşırdı. lay ettiğimi zanl sordu: Sahih diyorsun b İhtiyar çileden — çıktı. evden kovdu. * Nikâh olmadan bir araya htiyar, kızı dül bulmuştu. Vaziyet ciddileşmişti. Böylü” kızı nikâhlı olarak almak © dı. Kızı sıkıştırdı. Kay vaziyette kalmıştı Fakat; kaynana denilen da hiç de höyecan ve telâi Tülmüyordu. | Zaten; ana olacak bu. kalli kıza karşı şefkat yoktu. İhtiyar meseleyi derinil Nihayet, kaynanasının kızifi Kâki aması olmadığını anladi. Meğer, karı koca çocuklafi ” madığından üç yaşında iken $ kendilerine evlât edinmiş üfuş kütüklerine de C lâtları imiş gibi kaydettirmil Demek kaynana, kızın bi ve kız da besleme olmuş oli .a Bütün bunlar, on beş gün * de ortaya çıkmıştı. Kaynatlâ © gün eşyasını — topladığı gibi * bırakarak evden kaçmıştı. İhtiyar adam, akşam eve diği zaman kızı yalnız bulü Vaziyet kötü idi. rana 68 | ö Nihayet kızın bekâretini 4€ adamdan sorabilirlerdi. İhtiyöf dama kız yalvarıyordi ! — Beni nikâhlama.. Ben olayım?.. İstediğin şekilde- oturayım. İhtiyar razı oldu. Aylar Bir gün kızı bir gençle ya n Derken, iki üç dört oldürü nihayet; çok sevdiği bu köl — Yaplığın oruspuluktur Ği hammül edemem.. kş. Bir daha yakalarsam, B me gözükme, evimi terket vE B Çok göçmedi. İhtiyar kızt sile daha gördü. Ve ni vinde zamparasile yakaladı. Artık, tahammülü — kal Kızı içi sızlıya sızlıya iki sene Aradan üç sene geçmişti. hanesinde oturan ihtiyarın donu acı acı çaldı. ç — Kimsiniz? —M.ce, — Ne istiyorsunuz? — Bizi görmek, — Geliniz. Yarmm sast geçmedi. Kitı #iŞ boyalı bir koket halinde İhtW') karşısına dikilmişti. Biraz fen sonra, ihtiyar sordu. — Neredesin şimdi?.. — Barda. M. SAMİ K