Karşı Tarafın Sabrı Tükendi mi? Her Türlü Şayialara Karşı Gayet İhtiyatlı Bulunmalı! Danzig ve koridor haritası yeniden göz önünde duruyor Bugünkü Avrupada harb yok; | fakst sulh da tam marasile ye - rinde değil. Garib bir zaman. Harb ( gibi birbirinden aykırı olan iki hal bu ber yaşıyorlar demek!. Silâh patı latn konu toprağına göz dikmek kolay geliyordu. Fa- kat bundan sonra artık bu teca- vüz devri de kapanmış oldu. Fa- kat bu devrin kendine malhsus u- Sülleri vardır, İşte meselâ hangi memlekete göz dikilmiş ise ora- Ran dahili işlerine karışmak, yal- mniz. karı değil, karıştırmak da bu devrin politikasındaki hu- lerdendir.. Şu birkaç 4 dir orta Avrupada birbirini tas kib eden vekayi gösterdi ki Al - manya kâh Avusturyanın, — kâh karıştıı n bera « harbe in değil miydi?. Hitler Almanca Hocası Amerikalı 19 yaşında genç bir dansöz Miryam Verne altı ay Al- manyada kaldıktan sonra, Lond- Taya dönmüştür. Bu genç dansöz Hitlerle tanışlığı için, gazeteciler kendisinden ihtisaslarını sormuş- lardır. Dansöz diyor ki 1 «Hitler son derece kibar — bir adam! Hususi meclisinde anlattı- ( fıkralarla berkesi güldürüyor. atroya birkaç defa lundu. Bana çiçekler verdi, çiko- latalar ikram elti Beni Münihe çağırdı, tayyare ile gittim. Ken- iz alnız almanca bildiği için, ilk günler konuşmak benim için güç birşey olmuştu. Fakat Hitler almanca öğrenmekliğim için ısrar etti, hattâ bana almanca hocalığı etti. Hitler musikiyi çok seviyor. dan, ıztırabından, intihar etmeği bile düşündüğünü rmekten zevkli şey olur mu?, Bütün n erkekler ne kadar aynadan seyredebilirler zan- be etmekten şiddetle sa- eğillerdir ki, yalvardıkları, göz nından ayrılırlarken, ge- niş muvaffakiy dıran bir netes alırlar Bir vaad koparabildim.. ler. Halbuki, her vaad alışta bir parçacık daha maskara olduklarıdan, atlatıldıklarından ha- bersizdirler. Bunlar, bilmiyorlar ki, bir erkek iste- diği la değü, ancak bir kadın istediği erkekle bitlik olabilir. Bu. hak değil ki verilmesin, alınsın! Kadını razı etmek.. Sözü de ğirn kadın razı edilei içindir ki, en çok hesaplarında yanılan erkekl deşen, sakırgalaşan erkeklerdir. Sinek ça gelen değil, başı önünde bir köpek en çok gel TNadibon mraklasan ve hanıminın gÖzüne ba- Çekoslovakyanın ik kendi maksadına var- mak istedi. Fakat Almanyanın &- sıl kullandığı vasıta şu oluyordu: Ordusunu kuyvetli ve daha hazır bulundurarak bugün yarın hemen girişiyormuş gibi görün- | mek. Bu suretle etrafı tazyik e- debiliyor, hem de tüfek patlat - madan dediğini yaptırıyordu. Şu son senelerde mihver devletleri nin kullandığı vasıtaları gözönü- | ne getirince İspanya dahili har - bine Almanya ile İtalyanın nası karışmış olduklar bi değildir. İspanya dahili tamarmile İspanyolların kendi a- ralarında halledecekleri bir dava Fakat bu davaya haricden karı- Miryam Verne dahili işlerini | şıldı: İtalya ile Almanya kendi hesab ve menfaatlerine buna mü- dahâle etliler. Hulâsa mihver devletelrj için göz diktikleri yer- leri ele geçirmekte muhtelif va- sıtalara müracaat etmek, yerine göre bu vasıtaları kullarımak bi- irdi. Şimdi eni yeni hâ- rer kaide hükmüne ise şu son günlerde berler geliyor. Mihver devletlerinin sulhu kuv- vetlendirmek, devam ettirmek is- tedikleri etrafında türlü şayialar çiki , türlü rivayetler Av - rupa natbuatının sütunlarında yer tutmaktadır. Fakat bütün bun- ları lâzım geldiği gibi ihtiyatla karşılamak iktiza ediyor, Çünkü politika âlemi türlü ihtimalleri hatıra getiriyor. Bugün ortaya ç- kan ve o kadar ısrarla söylenen bir şayiaya yarın tekzib edilmiş oluyor. Halbbuki ortalık karışık- tır. Bunu-lâzun geldiği kadar ay- dınlatacak kat'i bir hareket gör- mek icab eder ki bu henüz görük müyor, Bazı alâmetler yok de - ğil Fakat bunlar neticeyi göster- meğe yetişmiyor. Danzig serbest şehrinin idare- sinin başında Milletler Cemiyeti namına bir fevkalâde Pomiser bu- Tunmaktadır. Fevkalâder komiser geçen gün gitti, Almah devlet re isi ile görüştü ve işte politika ale- Tinide çıkan ve herhalde ilerisi için ümidler veren bir hâdise de bu gidip görüşme oldu. Halbuki Alman devlet reisi ol- sun, İtalyan devlet roği ilsun, kaç senedenberi Milletler Cemiyeti aleyhinde söylenmemiş &öz bırak- | madıkları gibl Almanya Ile İtalya (Devamı 7 inci sayfada) da unutulur gi arbi gördüm. ŞEYLER PEROKA Peroka, yani başa konulan tak- ma saçlar, eski devirlerde pek çok kullanılırdı. Romalılar, kadın ve erkek peroka takmadan sokağa çıkmazlardı. Şair jüvenal zengin bir Roma- lıdan bahseden şürinde: «Yemin ederim ki saçları ken- disinindir. Çünkü satın alırken » düyor. İmparatorluk devrinde Romalı zengin kadınlar saçlarını tıraş et tirirler, yerine peroka takarlardı. Sabahları siyah, akşam üzerleri garı renkli peroka kullanılardı. Mark Orelin karısı imparato - riçe Fostinin, on dokuz yaşında iken muhtelif renkli üç yüz pe- rokası vandı. Moda değiştikçe pe- | rokalarının renklerini değiştirir- di. Orta çağda perokaya rağbet a- zaldı. Fakat 16 ıncı yüz yılda, 18 inci Lüi zamanında yeniden mo- da oldu. İhtilâlden sonra peroka kullanan kalmadı. BAA Çok eski devirlerde de yün ma- lümdu. Her evde bulunan müte- addid esirler kendilerine verilen yünleri temizlerler, ruturlar; sonra bükerler, iplik ya- parlardı. N yün kumaş y Avrupada inci yüz yılda, 16 ıncı Lüi tara » fından açıldı. Yünlerin en mak- | bulü Merinos koyunlarının yünü- dür. Bu yünler ipek gibi parlak ve yumuşaktır. ERKEK VE KADIN ELBİSELERİ İstatistik meraklılarından biri- nin yaptığı hesaba göre bir er - kek elbisesi, dört kadın elbisesi ağırlığındadır. — Fakat kadınların el çantalarının ağırlığı erkeklerin para çantalarının ağırlığından beş misli fazladır. Doktorun Öğütleri: 'ESRAR Buna haşiş dahi denilmek - tedir. Hindistanda yetişen bir nevi kenevirin usaresidir. Vü- tude pek ziyade muzır oldu- ğu halde, şark memleketlerin- de, Mısırda, Hindistanda nar- gile ve çubuk ile içilmek, ya- hut macun yapılarak yemek suretile afyondan ziyade kul- lanılmaktadır. Esrar kullananlarda bir ne- vi sarhoşluk hasıl olursa, bu- nun şiddet derecesi kenevirin havi olduğu ratenci madde - lerin miktarile mütenasibdir. Bu sekir halinde ihtilâç a- lâmetleri görülmediği halde, bir nevi hayaller, hissi ga- lat, birbirini takib eden kah- kahalar, gülmeler hasıl olur. Esrar içen veya yutan şah - sın akli melekâtı ve vücudü tedricen harab olur. Kulla - nanlar vakitsiz ihtiyarlar, ça- buk ölürler. | beğenildi; onlardan sık sık tak - | | dir mektubları geliyordu. San çalınırken, istas -— DST yon binasından e- linde küçük bir valiz — bulunan genç bir kız çik- tı. Hızlı adımlar. la yürüdü, son var gona atladı. ve. genç kız ayağını vagonun — basama: Bına basar bas - maz, Edirne pöt- tası hareket etti. Genç kiz- bir müddet sahanlık- ta dürdü. Sönra vagonun korido- runa girdi. Yürü- dü. Diğer vagona geçti. Üçüncü va- gona geldi ve kom partıman Jardan birinin — kapısını açtı, içeriye gir - di. Bu *kompartı- manda Üç yolcu vardı. Sağ tarafta pencerenin — yanında bir zat bulunuyordu. Bu adamın | karşısında sarışın bir gneç vardı. Gerncin yanında da yine orta yaşlı gözlüklü bir adam oturu -« yordu. Sarışın delikanlı ile karşısında- ki adam konuşuyorlardı. Diğer fransızca bir magazin KALİ YA ALMA orta yaşlı | yolcu da okuyordu. Genç kız kompartımanda bu - lunanlara selâm verdikten son - ra, valizini rafa koydu, boş yere oturdu. Delikanlı anlatıyordu: ww Çocukluğumdanberi e- debiyata ve gazeteriliğe karşı bü- yük meylim ve hevesim vardır. Gayem bir muharrir ve gazeteci olmaktı. İşte bu maksadla üç yıl evvel liseyi bitirince kendime meslek olarak edebiyatı seçtim; edebiyat fakültesine girdim. İki sene evvel bir gün, kendi - sile görüşmek üzere bir arkadaşı- man evine gitmiştim. Orada - bir gazeteci ile tanıştım. Bu zatla ko- nuşurken bir aralık gazetecilik mesleğine olan aşkımdan bah - settim. O beni dinledikten sonra: — Eğer arzu ederseniz sizi bir gazeteye yerleştireyim, dodi. Gazetecinin bu teklifini mem- nuniyetle kabul ettim. Ve bir kaç gün - sonra onun tavassutu ile «Gün Aydın> gazetesine girdim. Bu mosleğe son derece istidadım olduğu için, kisa bir zamanda ken- dimi gösterdim. Patronumun tak- dir ve teveccühünü kazandım. Bvvelce yalnız istihbarat işle - rinde çalışıyordum. Sonra gaze - teme hikâye, ropörtaj ve roman da yazmağa başladım. Yazdığım «Sonbahar» isimli ro- man karilerim tarafından — çok | Oku- yucularım, bu mektublarında ro- manımı uzun üzün Mmethettikten sonra, ikinci romanımı sabırsız - lıkla beklediklerini yazıyorlardı. | Bundan cesaret aldım. «Vicdan a- zabir ni yazdım. Bu romanım «Son bahar» dan dâha çok beğenildi. (Vicdan azabı) tefrika edilmeden evvel (Gün Aydın) gazetesi gün- de 6 bin satılıyondu. Bu roman yüzünden satışı iki misli arttı, patronun yüzü güldü. Bir gün patron beni odasına ça- ğırttı. — Ömer Cahid, dedi. Eserle - rinizle kısa bir zamanda kendinizi tanıttınız. Bu sizin için büyük bir | muvaffakiyettir. — Gazetemiz de büyük bir okuyucu kütlesi ka - zandı.. Patron önündeki — yazıhanenin kenarından tuttu. Birkaç saniye düşündü. Sonra bana baktı: — Sizi bu âybaşından itibareni tahrir müdürünün yanında yar - dımcı olarak çalştırmak istiyorum. Bilirsiniz ki tahrir müdürümüz eahildir. İstihbarattan pratik o « larak yetişmiştir. Bu işin pek ehli değildir. Onu esiksi gibi yine is- tihbaratta çalıştıracağım, Siz mü- nevver olduğunuz kadar — gayur ve çalışkan bir gençsiniz. Kısa bir zamanda bu işin tekniğini öğre - neceğinize eminim. Maksadım sizi onun yerine geçirmektir. Aybaşı- na daha üç gün var. O zamana ka- dar düşününüz, bana cevab ve- riniz. Düşürdüm, patronun teklifini kabul ettim. İki aydanberi sekre- ter muaviniyim. Dün patrondan Edirnede bu - lunan ailemle görüşmek üzere on gün izin aldım. İstarbula döndük- ten sonra gazetemin sekreterliğini| yapacağım.. . Cemil Haydar yalancı bir genç- ti. Dalma kendisini methederdi. Yaşı 24 ü geçiyordu. Fakat he - nüz Jisenin on birinci sınıfında idi. Bununla beraber kendisini yı kından tanımıyanlara Üniversite- TERİ kan erkek dalma en çok aranan erkektir. Bilmem, belki de hissiyatımda yanılıyorum. Fakat, ben, böy- leyim. Ben, hiçbir zaman hoşuna gittiğim için bir erkeğin kolları arasına kendii rmeği düşünme- dim. Dalma hoşuma giden erkeği seçtim, ona du- daklarımı uzattım, onda hayvanlığımın keyfini bu- dum ve... Başıma üşüşen bütün diğer erkeklerle yalnız spor yapdım. Yine öyleyim. Nazanın da ayni geyi yaptığından eminim. Zaten, böyle olmazsa tadı klamaz ye.. O zaman münasebetler daha hafif, da- Ka orta, daha ileri ifadı on flörle ü olmak- tan çıkar ki, , , tavsifi bü- tün bütün b Fakat, ben Nazan için va ışka türlü dü- şünmek isterdim. Z: m., Demem de ondan. En güzel bir erkek, en güzel bir koca ile evlenen bir kadın daha ilk akşamdan, Dolar kralının oğluna: Yazan > Etem İzzet BENİCE — Yarın akşam çayında beraberiz... Sevgili Habip zadeye: — Yukarıya çık, beni bekle... Demekten uzak kalmalı idi. Hatâ, yalnız uzak kalacak değil, bütün her şeyi hafızasından silecek, beynini, hatıralarını bir süngerle yıkayacak, koca- sının kolunu sıkı sıkı tutacaktı, onun için örnek ben ve.. «Benim gibiler olmalı idik, Biz, dan hiıne alıyoruz. Benim için artık yeryüzünde be- nlık ahlâkına, cemi- bir kayıt yok. Ben, bütün bu , fazilete, in bağlıyacak hiç ğinin altına alan ve dür İp en üstüne oturan küçük bir vazifesi e ayrıyım, tamamile isiyim. Daha a- hüviyet, yepyeni ve.. tors bir hüviyet de bundan ir şey olamazdı değil mi?... Hayat beni öyle istedi. öyle oldum. Fakat genç n bütün masumluğu ve.. İnandığı ideal in- ve cemiyet telâkkisi içinde yürüdüğüm yol- dehşetli, öldürü din karıstı olsaydım bütün bütün başka bir ka- başka cak ki larda yerim olmıyacaktı, riya.. nedir bilmiyecek- tim, faziletsizliğe isyan edecektim, ilikatsızlığa düş- sıkacaktım; dan, şefkat, sociye, bahsızlığımız- * *İacak viyet te bud telâkkilerini ben: olmıyan biri- kendiminim, Dd yarattığı baş döndürücü bir hodgâmlı- ğin kulu, kölesiyim. Ölen bir hüvlyet, değişen bir dın, kendi hüviyet ve itikadile yı acaktım değil mi?. O zaman benim bu salon- mân olacaktım, dürüslüğe karşı koyanla le, fikir, çocuk, ahlâk, samimiyet, vic- . Zaten kitleyi götürmek isteyen fikirlerin yaratmak istediği hü- r. Dejenere nesil bu cidalin cenderes sinden fırlayıp kenara düşebilen şaşkınlardır. — Yaşamak için yaşamak... — Kendim için yaşamak... im zaman, zanBediyordum ki, yapayalnız bir sarsıntı ile çevrilmeyip te 'an Belkis ola- * 'a yumruk nsan olmak daima rehberim skiden kurlaran, en yeniye Geciında Şi 'nin edebiyat fakültesinde GÜT mu söyler, onları aldatırdi 0; ründe bir hikâye bile yazmi' halde, arkadaşlarına, MW':, (Gün Aydın) 'da kırka yakıf " kâyesinlir neşredildiğini ıöîı" birkaç romanının da yine ayfi zetede tefrika edildiğini iddiğ | derdi. Cemil Haydarın ırklğ. ları onu (Gün Aydın) götf” tahrir ailesinden zannediyöf » | bu gazetede Ömer Cahid P 4 | müstearile hikâye, rüportaj roman yazdığını ,-amyurud*':r mil Haydar yeni görüştüğü V€ daha onunla yüzyüze ıuleı""“. ğine emin bulunduğu — kizestelil de kendisinin Ömer Cahid Bunu söylerdi 'Tren Çerkesköy uım/ geldiği zaman Cemil BHi Karşısındaki zat kalktı, GÜ topladı, sonra Cemil Haydift — lini uzattı: € sür Ü ime, tanıştığıma çok nun oldum. Birkaç ay sonfl İi (Denem t inek e ANKARA RADYOS DALGA UZUNLUĞU İT.AO. 19,74 m. 15195 Kcs. $? İT.A.P. 31,79m. 9465 Kes. 1639 m. — 138 Kes Df BUGÜN Saat 19: Program. Saat 19.08 Müzik (Bir yf | t0 - PL) » Saat 19.30: Türk mw, cesaz faslı (Safiye Takaylf rakile.) ReskHrÜ cemfh emfh emfef' » Saat 20.50: Türk müzii, kuyanlar: Melek Tokgö& cl:h mut Karındaş. Çalanlar: CE' , Çağla, Refik Fersan, Cevdti , zan. 1 — Şetaraban peprerlli Dede - Şearaban şarkı: (Gölğ, den gönlümden hayali gitf 8 — Faize - Şetaraban şarkli * , dei vuslat içilsin kâsel I'Wy- dan.) 4 — Kemençe uw’ıı,— Şetaraban şarkı: (Gecemlf ı/ kara.) 6 — Şetaraban SAf Ö0 si. 7 — Hüseyni Mava: (7'; gel yakına.) 8 — Hüseyni A (Haticem — saçlarını.) ? — g türküsü: (Kevengin yolu "pl* dur?) 10 — Halk türküsü: * —— lar dağımdır benim.) g Saat 2145: Neşeli pi R. e Saat 21.50: Müzik ( ğ * PL) € Saat 22: Müzik (KüsÜK ı kestra - Şef: Necip . Valdemar Gibish - Çalır g fim - Viyana şarkısı. 8 SF gp Freis - Lelloner asker - vğ;/ Hans Stilp - Marş. 4 — J. wf Z - Büyük vals. $ — VIktof by - Viyana operetindel Ti. 6 — Heuberger - Sarktâ öip | Fransız Lehar - Üç kadifi İ adam operetinden. Potptfliri Saat 2320: Müzik (Taf PL) 1357 Hicrt Receb ») $ 1939, Ay B, Gün, 235, Hrar 23 Ağustos ÇARŞ Vakitler | Vasati «a, da, 5 19 Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı