"İnsanda Kaç Türlü BevliyeHastalığıVar "|Poliklinik Kapısının Önü Hıncahınç Herkes Sıra Bekliyor u e (a ureba hastanesinin (bevliye) polikliniği Öönünde, nöbet B bekliyenlerin adedi ben di- Peyim kırk, siz deyin elli! vakıt Jökte... yani tam yemek zamanı... |Fakat, bu kalabalık, bu hasta y |ötu karşısında muayene ve tedavi- Yi paydos etmek kabil mi? kalaba- nuş, hatta şim- in #ki, Üç misli imiş, şimdi Azalmış. iztiraplı, bazı iztirapsız has- landıkça sabırsız- iraplılar ikide bir İlâhi, oflar çekerek boyuna sıkın- ti terleri döküyor Arada bir e ve tedavi © dıkça şubenin er ve asis. kanter İesör A ftanlarının da durmadan, İçeridi y Yeneleri, radyografi tahlilleri, böb- tek, mesane yoklamaları... Husust muayene - koltuklarına| hastaların Ikizi yatıp üçü kalkıyor| Ve bu zavallılar arasında iğneleri ile Sistokopi aletlerinin biri daldı-| durılıp biri çıkarılıyor. Tıbbın asa- biye, dahiliye, cildiye, göz, kulak, Şubelerindeki Muayene ve tedavi| üsüllerini, buralardaki manzaraları Hiz çok bildiğim halde bevliye şu- besinin bu hal ve manzarasını ilk | deta dır ki yakınen seyrediyorum. i, yarı ve sırım Zibi bir genç var. Hal ve tavrından, sözlerinden ki buranın yabancısı değil, bel- | sonra siz tekrar buraya gelin, ol- sine bu- n hemen bütün tabir ve is- tilahlarına, muayene ve tedavi şe- killerine oldukça vakıf! onun için| oraya her yeni gelen erkek hasta- yaş pişkin bir turla soruyor: Senin nen var delikanlı?., Se- zorun nedir babalık?. Hemşe- | rim sen ne için geldin?.. Sonrada onlardan aldığı cevaplara ve kendi- ne göre mutalanlar yörütüyor: — Gençlik hastalığı geçindinse | onun neticesidir!.. sen yaştakiler-| de prostat olmaz!.. Kumsa bir şey değil... Taşsa da şimdi kolayı var... Seni şimdi ilk önce rontkene gön-) derirler.. Sonrada yirmi - saatlik, idrar isterler... Sonda bir şey değil, sondadan korkma; hiç duymazsın le... Eğer fesane! (mesane ola- cak) kapalı ise sonda ile açar. Hastalığı icabı oranın gedikli- lerinden olduğu anlaşılan bu genç irisi, bir aralık yanındaki ken - dinden daha genç biri ile kulak- tan kulağa bir şeyler fısıldaştık- tan sonra ona: — Sakın ha, dedi, bak maşallah, sen okur yazar bir çocuğa benzi yorsun, sakın olmıya ki şunun bu- nun dediği ilâcdı yapma, kariş - sonra — pişman sun. , Mmillet bu koskoca hasta- yapmış bunun bura- | sunra efendicazıma dar doktorları, maktorları, profosorları, morafo- sorları, aparatorları, moparatorla- rı ne diye göndermiş buraya? Gençlikte İnsanın başına türlü betürlü kazalar gelebilir ama son- ra öyle kazaları rastgelene teda- vi ettirmek insanın b: lü betürlü belâlar açar rasını 'beklemekte olan yaşlı v £ bir adam, olduğu yerde inli- ni arttırdıkça içeriye haber sa lan kapıcı bir dakika sonra o za- | vallıyı odaya aldı. Bir de ne ba- kayım, beş dakika sonrı kin bir halde kapıda sı inliyen Bir Hastahanede ameliyattan evvel muayene faslı mesin mi? Bu zavallıya ilk defa: — Geçmiş olsun babalık! Diyen de yine o iri, yarı deli- kanlı oldu ve o yaşlı, zavallı hi tanın peşinden içeriye iki kadı- nın kolları arasında bir böbrek hastası girdi ki bu biçarenin de derdi mesane ve böbreklerinde- ki taşlardandı. Galiba, bir çeyrek kadar sonra o da oldukça ferahla- mış olarak oradan çıkarken açık kapıdan şubenin üstadı Ali Eşre- fin sesi duyuluyordu: Mesanedeki taşın birisini şürmüşsünüz. Şimdi bir ufak ha var ki, bu bir da kendiliğinden düşecekti kat, düşsün, düşmesin iki üç gün rada bakarız. Aman Allahım, tıbbin her şu- besinde olduğu gibi Bevliyede de ne çeşid, ne biçim, ne cins cins hastalıklar varmış. Şimdiye kadar muayene ve te- davi tarzlarını, o gün, ilk defa, © da uzaktan, yani poliknilik ka- pısınan aralığından görmüş ve duy- muş olduğum Bevliyeye ait has- talıklardan, bir günde bu kadar insanı muayene ve tedavi için po- Hazır sırası gelmişken şunu da yazayım ki Bevliye — şubes bilhassa kum ve taş gibi böbrek, mesane hastalıkları, en ziyade sı- cak banyolara ihtiyacı olan has- talıklardır. Halbuki, son günler- de, bazı gazeteler, bu gibi hasta- lıklara çok şifalı © t lâzım- Bursa ve Yalova kaplıça- larının pahalılığından ne de çok bahsediyorlardı. Umarım ki ga- zetelerin yazmış oldukları bu ya- erine bu gibi mühim has- 'a karşı bu. kaplıçala ralarda barınma fiyat- lıçasına göre makul ve elverişli bir hale indi- e bu mevsimde bir çok has- talar onlardan İstifade eder. Yok- sa bu gibi hastaların hali salt evlerde çamaşır kazanları, yahut teknelerile yapılacak banyo bo- zuntularına kalırsa vay zavallıla- | | derilmemiş bir mektup!.. rın hallerine! Hükümdearlar Nasıl Eğleniyorlardı?. Eski Arnavud Kralı Zogo İyi ÇÜŞ Danseder, Şık Giyinir Eski Arnavutluk Kralı Zogo ve Kraliçe Jeraldin Arnavutluk tahtında iken Üzel üniformaları, di ven, günde yüz, yü: gara içen sabık Arnav Kralı Zogo, aktualitenin ilk plâ - geliyor. Avrupanın, bütün güzeteleri kı Bir vakitler ısı—i e meygul, Habeş mparatoru, sönra Avusturya Baş vekili Şuşnigi, daha sonra, Çekos- lovakya Cumhur başkanı Beni dillerine dolamışlardı Bunlardı dından memleketi terke & edilen 13 üncü Alfonstan bahse- diyorlardı. (Devamı 6 incı sahifede) lan evvel, İspanyoll: LOĞRU SÖZE NE DENİR?... din mi sen?, di nedir Orsun!. Şey. 'e soruy Canım, mesleği ne i- | di? — Öğretmen di | — Canım, maks angi ma- enmek idi. Bizim kom ra mahalle — (Cs konuşul! dedikten son- mu?. k) Seninle de A n sıkil; az ki yım mi hiç? imı açı — Aç, fakat saçma söyleme!... | BUDALA UŞAK saat onda uyandır. yere gideceğim. Mü- anız, ge- Diyojene sor — Dünyada en çabuk geçen şey nedir?. Ş ücevabi. vermiş: — Büyüklerin iltifatı, kadınla- Büyüklerin ilti- fatı, akşam güneşine benzer; ka ların mübabbeti de kış gün- . Her ikisi de rin muhabbeti BABA İLE OĞUL ARASINDA: — Oğlum! Bö: dim. İnsan madenden olsa yine eriyecok! le sıcak göörme- t, babacığım!... Ben de bunu - söy sabahleyin verdiğiniz gümüş lira cebimde e- riyivermiş! NE GÜZEL CEVAP!, liyecektim, Borçtan başka bir şey bırak - madan ölen bir adamın oğlu mes yus ve mahzun ağlarken alacak- hılardan biri geliyor, soruyor: — Oğlum! Babanın nesi çıktı ' — Nesi çıkacak?... Evvelü canı, | sonra cenazesi, daha sonra senin gibi bir çok alacaklısı!.. | DOĞRU M UDERSİNİZ?... — Kocaya varan bir kadın ne- e vası! olmuş bir mek- z kocaya varmamış bir kız?, | — Yazılmiş, fakat sahibine gön- | — Ya kocaya varmadan ihti - | yarlamış kadın?... — Postaha miş mektup Bir Dakika ede unutulup kal « gz | Paris Zabıtai 5—SON TELGRAF — 31 MAYIS 1939 Düşen Kızlar Ahlâkıye Müfettişi Anlatıyor Şantözlük, Dansözlük, Bar ve Sonra  şağıda okuyacağınız sa- tırları Paris Zabıtai ah- müfettişlerinden Pige yazıy Genç kızların bar artistliği ile başlayıp ni- hayet umuümhaneye kadar dü- şen hayatlarınm acıklı sını bu yazıda bulacaksınız. era. Affedersi kaçta tren biraz geri Liyon'danberi kutusunu, R ikide bir aynayı çıkararak mak yajımı ı 18 — Hayırı Matmazel.. sonra Paristeyiz. rü ile buli vele imz. zdım. Resmimi istedi ler, gönderdim. Mutabık kaldık, Bugün için davet ettiler. O: Bgidiyorum. Muvaffak — olacağımı ümid ediyorum. Bu genç ve güzel kızın bir tuzağa düşürülmek is ğini derhal anlamıştım. Bu müzik hol, denilen yerin umuml bir e- vin altındaki çalgılı kahveden başka bir şey olmadığı buraya, şarkı söylemek, dans etmek ba- nasıl muhakkaktı. im. latayım, dedim. Fakat yeti olmıyacaktı. Sözüme miyacaktı. Bunun için: azel, dedim. Sizi gelip , Aalkışlamak isterim. ' isminizi söyler misiniz?. — İsmim Lüsi' Fakat, Mü- zik holde Luset de alacağım. Matı Tren durmüş! rıhtıma atladı ve bana döndü Affedersini, dedi. İsminizi 1 ünuttur sor! — Bir gün buluşacak değil mi- | yiz? O zaman söylerim. Güldü, uzaklaştı. Kendisini beş sene sonra gördüm. MADAM BİGUDİ Yaşlı bir artistti. Sahneye çıka-| cak, şarkı söyliyecek, oynıyacak | hali kalmamıştı. Bir kabarede ar. Diyip Geçmeyiniz * İnsanların ve hayvanların bir dakikada sarfettikleri kuv- vet 220,000 beygir kuvvetine tekabül eder. * Dakikada 1600 metre kate- bir lokomotif, — saniyede hemen hemen 540 litre su sar- x Dünya limon istihsalâtı da- kikada 1,350 kilodur. star makamlar İ- | | bahriyesi için daki - | | kada 7,600, harbiye | çin 10,200, Te teşkilâtı p | için de 5,130 frank sarfettiğini n ediyorlar * Almanya, dakikada 370 ten nezareti y hsus müs - tahzaratın faydasız — olduğunu Amerikan kadın- İları bu müstahzarata dakika - da 135,000 frank vermektedirler. * Kanada hastanelerine da- kikada iki hasta girer. * İngiltere, İskoçya ve İr - * landa memurlarnın verdikleri vergi yekünu dakikada 35,000 franktır. İŞTE ŞU SATIRLARI OKUR- İKEN 60 SANİYE GEÇTİ. kadınlara m rlar. torları cemi- İ söylü gitmeye kalktı... tistleri giydiriyor, roblarını ha- zırlıyordu. Bu süretle hayatını kazanıyordu. Müdürün itimadını kazanmıştı. Yeni gelen kızlar hep onun tetkikinden geçerdi. Müdür sordi — Yeni gelenleri nasıl bul - | dun — Hepsi genç, hepsi güzel. Sıh- hatleri de yerinde... Fakat( adam- akillı 0: şarkı | söylemesini bili: Çocuk gi- | bi şeyler... İçlerinden birisi, so- ntasını kaybetmiş, polise orlar fada ça Başımıza mi çıkaracak... Çantasında ne ise ben tazmin ederim, böyle | Biraz sonra buraya getir : Bir de ben göreyim... Yeni gelen üç kız, müdürün o- dasında rlar. İ n biri soruyor: — Çoraplarımı mit... — Tabil değil mi?. rınızda Varis olup olmadığını na- sıl anlıyacağım?... Müdür, çırçıplak soyunan kız- ları eviriyor, çeviriyor, muayene ediyor. Birinin karnında bir ya- ra eseri görüyor, soruyor: Hangi sefil yaptı, bunu?... — Apandisitten ameliyat ol dum da, anlesef, sizi angaje ede- Ne, polise mi?, yunuy da - çıkarayım Bacakla- | | oyundan | müşter | medi, ağlamaya başladı. Ha miyeceğim. Yalnız sahnede bu - lunsanız ehemmiyeti yok. Fakat, sonra salona inecek, ber oturup ko- valh kı: am Bigudi, müdürün kulağına doğ - TU e yavaşca: kaybolan kız bul.. Dedi. Müdür, düşündü. Buna meydan vermemek için: seni alıkoya- . Yalnız Konsomasiyon ya- z mi?, nlamamış gi Madam Bigudi: Kızım, dedi. İk - bi angaje ola ründi sahne- londa müş- alacaksını ye çıkmıyacaksır terilerle oturacak, içecek, açık- cası onları sarhoş ve fa: para i ! ı sarfına mecbur edeceksiniz... Luset, çantasının çalınması sa- yesinde müzik hole kabul edildi. Fakat, ilk geceden felçkete radı. Orta yaşlı bir adamın masa- — Şimdi tanıdım. sussunl, valh kızın zından üdür ve garsorlar yetiştiler; dılar, oda: götürdüler, hoşu da kapı dışarı ettiler. Luset, bir hafta hasta yattı. Madam Bigudi kendisini ziyarete geldi, müdürün bir mektubunu getirmişti (Devamı 7 inci sayfada) _İâamdan Kurtulan Bir Kadın Casus Tarihde İsmi Kalan Meşhur Casuslardan Biri, Mari Dukredir 1917 senesi son- | larına doğru İs - viçredeki Alman casus teşkilâtı şe- fine, son derece güzel, sevimli genç kız müraca- at etmişti. Şef, büyük bir dikkatle genç k> | &1 süzdükten son- ra sordu; y vi Dü z Ma- e değil mi' Bekârsınız, F' sızsınız. ve yirmi heş yaşındasınız, öyle mi?, Evet, M Yöne nuzu yerin — Bizimle be- | raber çalışmak is- tiyorsunuz, alâ... Hakkınızda aldı - ğim malümat fe- na değil, lehiniz- de. Fakat, arzu - e ge - tirmezden evvel bazı sual- ler sormak mecburiyetindeyim Alman zabiti M. dö R... Bren sefareti Ateşemiliteri idi. ari Dükre'ye casusluğun pek tehli- (Devamı 7 inci sayfada)