4— SON TELGRAF — 28 MAYIS 1939 Almanya Şimdi de Müstemleke ıstıyor Müstemleke Sahibi Kuçuk Devletler | Endişeye Dü Portekiz Hiç Memnun Değil! undan sonrâ B hâdiselerin Şöyle bir ine kişafını beklemek lüzım gelecek: Al- manya artık Av » rupada iş kalma « PUU dığına bakarak ha- Pa Tiçte, — uzaklarda _.,İ müstemleke ara » İf mağa baştıyacak. Yeni gelen Avru « pa — gazetelerinde görülen bazı şa - yanı dikkat yazi « Jardan anlaşıldı - Bına göre İtalya bundan sonra müt tefiki “Almanyayı Avrupa haricinde böyle bir politika takibi için teşvik edee Vet Yeni gelen Av « rupa — matbuatına bakarak bu vazi - yeti şöyle bir na - zardan — geçirnlek kabildir; İspanyanın Ber- lin - Roma mih - verine yaklaşması komşusu - Porteki- zi memnun etme- miştir. — Portekiz Franko Tİspanya « sına çok yardım etmiş, dahili harb Gevam ettiği müd- Getçe silâh ve cephane yollamiş. tır. Böyle olduğu halde şimdi İs panyanın Almanya ve İtalya ile beraber olacağı ihtimalleri Porte- kizi çok düşündürmüştür. Çünkü Portekizin müstemleke- leri vardır. Almanyanın müstem- leke istemekten hiçbir zaman ge- zi kalmıyacağını ise söylemeğe lü- zum yoktur. Lızbonda çıkan Jur- nal dö Komerçiyonun neşrettiği şayanı dikkat bir yazı Portekizin bu husustaki endişelerin göster - diği kadar Almanyanın da müs - temleke davasında ne gibi mak - sadlar, takib ettiğini anlatmakta- dır. Portekiz gazetesinin dedikleri- rinin hulâsası şöyledir: Almanya son senelerde müstemlekelerini is- temeğe başladı. Bu suretl nazarı dakkati müstmleke meselesine çekti. Halbuki Avrupada yaptığı tah- rikâtı bu suretle gizlemek isti - yurdu. Almanyanın maksadı Av- TU a her etten üstün bir mevki sahibi olmaktı. Bi CAFRIĞÜUE ERANÇAISE. | mâni * Dt uşetieş. ilalilrkk üler ea MEDİTERRANEZ LER CON Birero'dodie lekelerini göstermektedir. olarak İngilte luyordu. Müstemleke davasını ortaya at- makla Almanya bu suretle İngil- | tere ve Fransayı meşgul etmiş, | Avrupa işlerinde Almanyanın kib ettiği maksadları on lamıştır. Eğer ten Afrikada iktısadi menfaatler teseydi bunun için harb- kendizine nid olan eski müstemlekeleri - değil, Holanda, Belçika ve Portekiz gibi “küçük | müstemlekeci devletlerin elindeki- ni almayı istiyecekti. Çünkü bun- ların elindeki yerler münbit ve mahsuldar topraklardır. Bu kü- çük devletler buralarını büyük bir devlete karşı müdafaa için elzem olan vesaite de kâfi derecede ma- Hik olmadıkları cihetle onların ekelerini elde etmek zor görünmü e ile Fransayı bu- | manya hakika - Afrika müstemlekeler: Portekiz gazetesinin | )| mi ÜÜĞ LAT DS OCEAN o e #WEDEEN Bir Fransız mecmuasından aldığımız bu baritaya göre, siyah yerler Afrikadaki Yalyan imparatorluğunu, gri yerler Afrikadaki Fransız - İngiliz müstemlekelerini, | moktalı gri yerler Fransız - İngiliz mandası veya nü yerleri, en nihayet beyaz noktalı yerler de Almanyanın göz diktiği Portekiz müstem- | az mmntakaları altında bulunan de şayanı dikkat olarak Allgeme- ine Zeitung tarafından yazıları bir 1 gözden geçirmek lüzım ge- liyor. Bu gazete diyor ki: Almanya ile İngiltere arasında herhangi bir anlaşma ancak kar- Şılıklı menafi sahaları: mekle olacaktır. yazı İngiliz diplomatları bunu tam- de Almanyanı olsa bile büsbütün imkânsız olmı- yan bu keyfiyet üzerinde bir gün Londra 'düşünmeğe meobur kala- caktır. Bu kadar para, bu kadar r küvveti ve haysıyet sarfedilen bu mesele hayat ve tarih tarafından çoktan halledilmiştir. Bununla beraber İngiliz Başvekili Lehistanın istik ölini müdafaa ederken Dat sinin Lehistan istiklâl âkası yoktur. İngil! nin bunu böyle görmesi h de dünyanın polisi üzerine almak istediği: Alman gazetesi böyle İngilizlere gel (Devoma 7 inci sayfada) ve bu kadar nüfuz | İN NEZAKETİ İnin bazı yerlerinde, sengin bir adamın iyafetinde bulunanların | favuk kemiklerini, zeytin çekir- deklerini omuzlarından arkalarına at- maları âdetlir. — Bunları, — tabağınızın ketarma koyarsanız, ev sahibine bü- yük bir hakarelle bulanmuş olursu- nuz. Kemikleri, çekirdekleri yerlere a1 - makla ev sahibinin, bunları temizliye- cek adamları bulunduğunu ihsas et - viz sayılırsınız. T KUŞU Cennet kuşu, korkta mu siyahlaşır, kızınca da kırmızılaşır. Hissiyatını sak- hıyamıyan mahlüklardan biri de budur. NEVYORK SERİZİ Geçen pazarlesi ünü saat 10 da a- çılan Nevyork sergisinin küşad resmi hakkı | | | | | | daki haberler geliyor. Bahri - | yelilerin, askerlerin ve muhtelif meme | deketler ahalisinin çeçid resmi öğle - ye kadar sürmüşlür. Bunların önünde Nevyork belediye relsi Guardia yü - Tüyordu. Başında, kulaklarına kadar geçen kocaman bir silindir şapka var- di Küşad merasimi için 10,000 dave - tiye gönderilmişti. Cumhur reisi Bay Ruzvelt, sergiye zeldiği zaman yanın- d 3,000 polis bulunuyordu. Sergiye, Çekoslovakya ve Arnavut- dük dahil olmak şartile 62 millet işti rak elmiştir. Paviyonların bazıları he- nüz açılmamıştır. Geceli gündürlü 50 bin amele çalışmaktadır. Serzi açıl - dıktan İki saat sonra yiyecek birşey kalmamışlır. Sanduviçler, dondurma- lar hep bilmiştir. Saat üçe doğru müt- hiş bir sıcak başlamış, Zavallı sey eller, içecek bir şey bulamadıkları gi- bi bütün kapılar kapalı olduğu — için dışarıya da çıkamamışlar, Sıraların Ü- | zerine oturup beklemekten başka ça- re bulamamışlar. Bergide bulunan — polislere mahsus yeni bir Unifarma yapılmıştır. Bunlar, geniş şapkaları, kırmızı — zirhli mavi külotları ile biret koyboya benziyor - lar. Sergi dahilinde işleyen otobüsle. rin klâksonları, Nevyork şarkısının ilk sekiz nolasını çalıyorlar, Sergiyi ziya- ret edenler, 3 dular verdiler mi hususi ve elektrikli sediyelerle hiç yarulma- dan her yeri dolaşıyorlar. Berginin duhuliyesi 1 li verlerininki de 28 kuruştu eğlence GENÇ BİR WERGÜ Dünyanın en kuvvetli çocuğu hio süpbe yok ki İngiliz Kolombiyasında Nev Vesiminsirde değan Budy An - drevstir. Bu çocuk, altı yaşında olmasına rağ- men dev gibi kuvvetlidir. Kendisinden dört defa daha ağır adamları, omu - zuna alır, yorgunluk hissetmeden u- zakları gülürür, Doktorun Öğütleri: YANIKLAR H Hafif yanıklar, zaran ve deriyi kabartanlar - dır. Bidayette çok ağrır, Bu- nu gidermek için yanık yeri soğuk suya batırmalıdır. Ka- baran del koparmamalı, kesmemeli. Alkol ile yakıl - mıiş veya silinmiş bir iğnenin vcu *le delmeli. Üzerine bolca vazlin sürmeli. Sonra sterlize imiş bir gaz parçası, idro- fili pamuk koymalı ve bir bandla sarmalı. afif yanıklarla derin ve geniş yanıkları bir tüt- mamalıdır. Sonuncular HHİKÂYE Aşk Avukatları! 1 HİCI Dört ar« ev ir pazar gecesi kadaş bir dostun bir masanın eir inde, da top- bu çocuğu o g dar şen neş'eli Bugün güzel vı kızla t Sordum: Bu kızla nasıl tazıştın Si ön sırada, Filozof B - ü, biraz boylu ço- Hani sene sonunda hast: mekti terketmişti. Bd ve beraber otururdu. mer, uzun yüzlü, kara, kalır dudaklı, cük. lanmış ve Hatırladin uzunca İ Serveti dört ştim. Bvvi ziyarı Akçşat enedenberi gürme- kı gün bir dostumu için Harbiyeye gitmiştim. üzeri, oradan dö: ) düm. Yeşil bi | bi | Seni çıldırasıya sevi gir bir evin önünden geç m. Başımı yukarıya kal - dırdım. Evin ikinci katındaki pen- cerelerden birinden biri beni ça- ğiriyordu. Biraz dikkat edince ça- | ğiranı tonidim. Bu eski lise ar- | kadaşlarımdan | endin çen, bir rvetti... yar, dedi. Ben budala de- gilim! Evlenip de başıma belâ mak «Bekâi lıktir! inananlardanım. Hem evlenz de lüzum yok ki... Şimdilik üç evgilim var. Biri sarışın, biri kumral, diğeri de esmer.. Bul üzeli kum- ral! Onun Diğe rüşüyorum. -Ü: Güldü: — Hayır, dedi. Hiçbi ik sultan- Sözüne Bu sırada odaya elinde bir mek- tubla hizmetçi kız girdi. Mektubu Servete uzattı. Kadın odayı terk ettikten zarfı yırttı, içinden çıkardığı mektubu okudu, sonra bana döndü: — Mektub Kumraldan geliyor, dedi. Bayan aşkını ilân - ediyor. da okuyayım: sonra arkadaşım iğım güne kadat sevginin he demek olduğunu bil- miyordum. ü 0 güne kadar hiç sevmemiştim. O akşam seni görünce, gözlerim, güzel gözlerin- rşılaşınca saf ve temiz kal - in ilk defa olarak, tatlı heye- canlarla ürperdiğini hissettim. 'orum, n çok hassas ve ince ruhlu olduğuna ve onun da beni | sevdiğine eminim. Bunün için kadar mes'ud ve bal K bu mektubu üm ada arım ki. sana has- taneden gönderiyorum. Seninle yakında görüşm kat bir 'ki güne kadar apı ten ameliyat oli Te seni K istiyorum, Fa sit ağım. Bu sebeb- gün daha göremi- a beraber, cu - birka nu: günü, yeceğim. artesi atin yanında bekliyecek. Onunla görüş! Serab, boe ön sa; arkadaşımdır. Ondan — sırlarımı klamam! Bana anlatacaklı söyliyebi tanı- elinde sarı bir gül bulunduraca Hasretle gözlerinden öperim..» Servet mektubu cebii tan son pencereden &k düşündü, sonra si mla buluşarak, Büyükadaya gideceğiz. Eğer onu adın bana - darılır; sonra sarışınımı kaybederim. Cu- martesi günü Beyazıda kadar git e bu Serab ismindeki kızla gö » rüşü: * Bugün saat ikide, Beyazıda git- tiğim zaman, Şadanın arkadaşını saatin yanında gördüm. Ona yak- laştım. Kendimi takdim ettim: Affedersiniz efendim, ben servetin arkadaşı Süreyyayım. Genç kız ince ve zarif elini u- zattı; Ben de Serabım, dedi. Ve sordu: — Servet Bey neden gelmedi? Gülümsiyerek: — Mühim bir işi çıktı da efen- dim! Dedim. Onunla konuşa konuşa, ağır a- dımlarla Sultanahmede doğru yü- rümeğe başladık.. —B: kaymış. Uykusuzsun. Yorgunsun! Güney bu lâk m - hiçi he çok şenlendi, rengin de ri toplandı, o her vakitki tatlı sesile — Şekeri Kendini boş - Ğ hdi uyku ee övdeydim. de evdeydim. Ge sine yüzünde binbir alımlı yere ü: Dedi, kocasının yanağını sıktı ve devam et Sabah da evdeydim. e pek baygın ve k. Gzlerin içeriye içeriye kızmadı. n gü- iyen, bi orsun! 'orgün Te işletiyor. Onun a, tıpkı tıpkısına be için biraz üzüldüm. Sonra buraya kadar da yaptığı plân da çok güzel am- dilediğim gibisi değil. n 'YOSMANIN ÖZÜ YOSMA aa VG !7 ganaaaaamm YU7 ETEM İZZET BENİCE yazaaaamaaamanıı ——— ——— daha tuhaf deği Sorpsunu ekliyerek devam — Mal, ev, & sının malı. Yalnız or birden sordu: — Hani o şehir gibi apartımanı yaptırmıyor N muyüz? dakikada içinde. oturdı n için de hiçbir şe eye taşınmak kısmetse Fazıl derin bir mi?. 'a ne varsa hepsini satlık. Şu iğumuz oda bile bir başka- kitablarına kıyamadım, ine dokunmadım. Buradan —| ya yerleşir. | Bel uykudan — uyanıyormuş gibi udum. Kapıiyı tıkırdatışını ve — seslenişini ş olmalıyım. Yoksa hiç kalkmaz ve ka - amazlık eder miydim. Benim senden baş- kimim var? Nereye gidebilirim, ne ya- duyina: piyi pabilirim' Doktor kadının bu sözlerine gene kapıldı. Kü- çük çocukların masal dinleyişleri gibi Güneyi din- liyordu. Ve o devam ediyordu: — Yüzümde yorgunluk var mı yok mu bilmi- m. Fakat mimara çok sinirlendim. — Bir türlü istediğ madı. En üstün aulayamıyor. Bi benzeri hir şey ve zevkini yor yi mak n şeyi kavray jiye bunu seçtim, bu da boş. Beni küçük bir kasaba, küçük bir şar yaptırmak istiyorum, o hâlâ Kafa- iyük bir apartıman yapmaya gö- yürüyerek geldim. Belki bütün bu sinirlilik, yor - gunluk, yüzümdeki solukluk bunlardan ötürüdür. Ve.; gene şen şen, gülücüklerini dağıta serpo: — Üzüleceğin hiç bir şey kocacığım!. Diyerek kendi yatak odasına yürüdü — Dur soyunayını, geleyim de konuşuruz! Doktor onun bu yor; hakikatle hayalin, gerçekle yalanın çarpış- masından ve karşılaşmasından doğma bir ıztıra - bın bütün acısın: , fakat ikisinden birisine karar veremiyordu: — Yalan mı sözlüyor? Dağru mu söylüyor? MEZADIN SON GÜNÜ Doktor çalışma odasında bir koltuğun üze - rine kıvrilmiş oturuyor ve başını iki elleri arasına almış düşünüyordu. Çok zayıflamıştı. Tıraşı uza- . Avurtları içine çökmüştü. Demdeğişik, yor- gun bir yüzü vardı. Birden odaya Güney girdi. Genç kadın dak - toru böyle dalgın ve düşünceli görün; — Ne © kendinden geçmişsin doktor?. Dedi. Doktor hiçbir şey söylemedi, sağına so- luna bakındı. gene başını önüne iğdi. Güney: — Ev ne tuhaf oldu değil mi? Dedi, sözüne: — Evin tuhaflığı bir yana amma bizim duru- Güney pembe beyaz yüzünde gülücükler da- Bita dağıta: — Tabil en muhteşem bir apartıman olacak. Hem apartıman değil, apartımanlar. Hayalimdeki © büyük, eşsiz, saraylardan üstün apartıman plâ- ni en kısa günler içinde sonuncunu alacak., , Dedi ve ilâve etti: — Senin yazı odana ve bir de yurduna karış- madıktan sonra üst yanına da sen karışmazsın de- Bil mi kocacığım?. Fazıl üstüste yutkundu, fakat, hiçbir şey söy Temedi. Sanki bir uyku hastası imiş gibi başını bir türlü dik tutamıyor, ikide bir gözkapakları ini- yor. kafası sarkıyordu. y Genç kız o kadar tatlhi konuüşt yordu ki. imize çok çabuk isınmiştik. Birbi kızdir. Henöz on dokuz paşı l rağım beş tane & şıkı vardır. Bunlardan biri de Sef” vet Beydir. Ben bu genci şahsall tanımıyorum. Şadan onun çok BF bar, eentilmen, iyi kalbli ve sif ğunu söylüyor. Müs Ayda eline dört bef | yüz lira geçiyormuş. Beyoğlundt | rtamanı, sekiz taD€ | dük varmış. Bundan başk$ | bankalardan birinde de yarım | 1 bülünüyormuş. yfada) dam oldi | Ankara Radyosu BUGÜN 17,30 Program. 17,35 Müzik (Pazar çayı - Pi). 18,15 Çocuk saati, 1845 Müzik (Pazar çayı - Pi.) de“ | e. 18.15 Türk müziği (Vasıl heyeti). 20 Memleket saat ayarı, ajans vt meteoroloji haberteri, | 20.15 Türk müziği. 1— Hicazkâr peşrevi. #— İsmall Hakkı - Hicazkâr ağır se“ mül; (Benim servi..) 3— Udi Cemil - Hicazkür şarkır (Lâ- yak mü sana). 4— Övrğin - Micarkâr şarkı: (Mtee- T— Hlcazkâr saz somalsi. 8— Bedriyenin Hicazkâr şarkı: (Müs teziç aşkınla). 8— Nobarın Hicaz şarkı: (Ağlamış gülmüş). | 10— Müstafa Nafizin — Micaz şarkıl (Göğsünde açılmıy). 21 Neş'eli plâklar - R. 2110 Müzik (Feyha Talay). 21.6 Müzik (Riyaseti Cumbur ban- dosu - Şaf: İhsan Künçer). 22 Anadolu ajansı (spor servisi). 2910 Müzik (Cazband) Pi. 2245 - 23 Son alans haberleri ve yanınki program. YARIN 1210 Program. 12.35 Yürk mürlği - PL 13 Memleket saat ayarı, ajans — ve metcoroloji haberleri. 13,15 - 14 Mürzik (hafif müzik) PL 1357 Hicri Rebiulâhir Mayıs 9 15 aai 28 Mayıs PAZAR 1939, Ay 5, Gün 148, Hızır 23 Vakitler 1355 Ruml