HÂDİSELER .; TÜRKÇE KONUŞ DİYE ÇALIŞIRKEN (S Ünkü sabah gazetelerinden D birinde şöyle bir serlevha gözüme flişti: «Bari radyosu — miçin türkçe konuşuyor?» yazıyı —okudum. Sayın muharrir Bari türkçe konuşmasına Müthiş sinirleniyor. Hani, bir taraftan da, «Türkçe konuş» diye propaganda yapıyo - ruz, fena mı?. dilimizi sevmişler — ki, türkçe konuşuyor.. Ne diye kızalım, yahu?. — MUALLİMLERİN GİYECEĞİ HUSUSİ ELBİSELER Maarif şürası hazırlıkları için — foplantı yapan orta okul öğret - — menleri bir takım temennilerde | bulunuyorlar. Bu arada, hocala - | “mn, ders esnasında, tıpkı hâkimle- rin olduğu gibi, birer hususi kıyas, | fet taşımalarını istiyorlar. Hoca- — (ara siyah bir maşlah giydirmek- ' le bütün maarif işlerimiz düze - | Tecekse, hiç fena değil.. Bu da, ho-, caların aklına nereden gelmiş a- caba?. Bu elbiseler daha ucuz ol- duğu için mi? Eğer, bu yeni fi- kirde, yalnız tasarruf endişesi hâ- | | kavga etmişler.. Böyle bir kavga için, neden acaba, adliye koridor- larını — seçmişler, anlıyamadım. — Yoksa, evde döğüş etmekten, ağız kavgasına vakit bulamıyorlar mı?| * Yugoslavya Hariciye Nazırı ' bir nutuk söylemiş Yugoslavyanın! sulh siyasetini anlatmış, niyabet ı “bükümetinin şimdiye kadar bu — yoldaki isabetli hareketlerini te- barüz ettirmiştir. * Frankoda esir olan General Miyahanih oğlu ile Miyahada esir. olan Primo dö Riveranın oğlu mü-| badele edilmiştir. * ÂAlmanya hükümeti, Raman- yaya 'mühim bir teklifte bulun - Muştür. Romen — iktısadiyatının dört yıllık Alman plânma bağ- — lanmasını, bütün istihsalâtın Al- — Manyaya satılmasına, petrol işle- rine Almanların yardım etmesini istemiştir. — ö Rami hattına işleyen otobüs- “der çürük olduğu — için seferden menedilmişlerdir. — y Tepebaşı arkasındaki eski A - /gıklar mezarlığının çocuk Bahçesi N TELGRAF— İ MAZT 98 KARŞISINDA Son Telgraf " KADIN ÇORAPLARI İNCELDİKÇE NE OLACAK? Şü kâdın çorapları işi bir türlü sağlama bağlanamayınca, İktisad Vekâleti, Almanyadan bir. kadın çorabı mütehassısı getirmeğe karar vermiş. Bu gelecek mütehassıs, kadın çoraplarının daha — sağlam olmasını nasıl temin edecek ak - limız ermiyor. Çünkü, görüyoruz ki, kadın çorapları, mütemadiyen incelmektedir. Hattâ, bir çift ço- rabin 3 gram ağırlıkta - olduğunu söylüyorlar. Bu kadar ince ço - rabın ayni zamanda sağlam ola- bilmesi mümkün müdür?.. Kadın çorapları, modaya uyarak gittikçe incelmekte devam ederse, bunları sağlam yapmanın yolu yoktur. Buna mütehassıs ne yapsın?, De- mirden yapsanız, yine 3 gram gel dikten sonra, nasıl sağlam olue. | Çorapları gittikçe daha İnce yap-| maktan maksad, kadınların bacak- larımı göstermek ise, yazın oldu- Hu gibi kışın da, çorabsız gezsin- ler. 3 gramlık uydurma ipek nasıl olsa bir sıcaklık temin etmez.. Bul çorap hikâyesi, olsa olsa, gelecek mütehassısa birkaç bin Era temin eder. AVRUPANIN SULH PERİSİ AVDET ETTİ Avrupadan son geler. havadis- ler, barb ve gerginlik sözlerinin suya düştüğünü gösteriyor. Çok şükür! Bunun sebebi basit, çün- kü, İngiltere silâhlarından mühim bir kısmını hazırlamış ve üst per- deden konuşmağa başlamıştır. Ev-| velce, hep aşağırlan almasının se- bebi, henüz silâhlarını iyice ha - zırlamamış olmasıydı.. Şimdi, sulhi tamsmen kurtuldu, diyenler var... Hazır ol cenge ister isen sulhu salâh. AHMED RAUF * Maarif Vekâletinin Zincirli- kuyuda bir muallim mektebi in- şasına karar verdiği bildirilmek- tedir. * Güzel San'atlar Akademisi civarındaki metrük — mecrescler, mezkür Akademiye ilhak edile - nbul Müddelumumisi Hik- İstanbul Vali muavini Hüdaiyi ziyaret etmiştir. * Sarıyer mühasebecisi — iken 2500 lira ihtilâs eden Fatih muha- sebecisi Enver tevkif edilmi *& Fırınların borsa harici un mü- bayaa etmeleri yazak edilmiştir. * Bu yıl orta mekteb talösi sa- yısı meveuda nazaran 15 bin ar- tacaktır. Bunun için yeni mek » tebler açılacaktır. * Ahşab konakların kat kat veya oda oda kiraya verilmesi ya- sak edilecektir. v Romanya Hariciye Nazırı, Lehistanla iş birliğimiz kimsenin emrine hâdim değildir, diyor. * Madridde isyan hareketi hâ- 1â devam etmektedir. Sokaklarda çarpışmalar olmaktadır. Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Tarihi Roman: No. 19 Abdülmelik nekadar çalışdıyaa, bu tehlikenin nüne geçemedi. Ve — bir gün Haccaca haber gönderdi. — &«Yerine bir vekil bırakarak he- — men Şama gel!'» dedi. , — Tam vaktinde geldin, Yusut! dedi. Vaziyetim çok güçleşmişti. — Zenginler servetlerini sahile, o- Yazan: CELAL CENGİZ radan da yabancı ellere kaçıtıyor- lar. Bu yüzden memleketin çok yakında fakirleşmesi ve ıztırabın artması tehlikesi baş göslerecektir. Bunun önüne ancak sen geçebi- lirsin! Haccac bunu duyunca şaşırdı: — Zengnlerimiz, çullarını de- iştirince, memlekete fenalık yap- mağa mı kalkıştılar, Ben onların çuvaldan elbise giyip, Buğday ek-i meği yerine ot yediklerini de bi- Tirim, Dedi. Şama gelir gelmez işe baş-| ladı. YeniYd |P O Lİ S İnşaatında Esaslar Otomobi lerin Sür'atli Gide Bilmeleri için Tertibat Alınacak Bebekle Dolmabahçe arasındaki yolun tevsi edileceğini yazmıştık. Yeni yolun plânına göre güzer « gühta hiç viraj bulunmayacaktır. Zamanımız sür'at asrı olduğun - dan Avrupadaki son yapılan yol- larda da bu esaslar gözönünde tu- tulmaktadır. Bebekle Dolmabah - çe arasındaki yeni yolda otomo - biller müsaade edildiği takdirde yüz elli kilometre ile gidebilecek- tir. Maarif Vekâleti güzergâhta bulunan mekteblerin yıkılıp yı - kılmıyacağını belediyeden sor - muştur. Bu hususta Maarif Ve- kâletine Tâzum gelen malümat ve- rilmiş, gahil boyundaki mekteb - lere dokunulmiyacağı bildirilmiş- tir. ——— Hatayla Türkiye Arasında Pasaport kalktı Hatay hükümetile aramızda ha- sıl olan itilâfa göre badema Tür- kiyeden Hataya pasaportsuz gidip gelinecektir. Yalnız Payasta bir hüviyet va- rakası göstermek kâfi gelecektir. Bu vaziyet ticaretin inkişafına â- mil olacaktır. Filozof Rıza Tevfik'in Bir Müracaatı 150 liklerden olup Erdünde yüz lira tekaüdiye alarak yaşamakta olan filozof Rıza Tevfik hüküme- ümize bir müracaatta bulunmuş- tür. Malüm olduğu veçhile 150 lik- ler sekizsene âmme — hizmelinde bulunmuyacaklardır. Rıza Tevfik | 12 yaşındadır. Sekiz yıl sonra da seksenine gelecektir. Kendisi vatan hasreti de çek - mekte olduğundan hükümetimiz- den buraya dönünce malşetini te- min için bazı ricalarda bulun - muştur. eirürin San'at Okulları Mesleki tedrisat umum müdür- lüğü ve erkânile Akşam kız san'at mektebleri ve enstitüleri müdür- lerinin dünkü toplantılarına Maa-| rif Vekili de iştirak etmiştir. Toplantıda bu mekteblerin da- ha pratik ve hayat için faydalı bir| hale getirilmesi esasları görüşül- müştür, HACCAC'IN TEDBİRLERİ Halifenin veziri ertesi gün atı- na bindi. Yanına memurlar alarak| (büyük meydan) a gitti. Burada geniş bir dikili taş vardı. Halife- nin emi ilahrirePi B cus.hazk?| nin emirleri halka burada ilân e- dilirdi. Haccac, Helife namma, taşın Şstüne şu emri astı: «Bugünden itibaren memleket haricine dahili servetimizden bir nohud tanesi dahi kaçıran olursa, bu taşın önünde idam edilecektir.» Haccacın Mekkeden geldiğini duyanlar zaten korku ve telâş - .çinde bocalamağa başlamışlardı. Meydana akın eden halk, taşın üs- ftüne asılan ve Haccacın imzasını taşıyan emri ökuyarak geri çeki- liyordu. O gün (Büyük meydan) a binlerce halk gelip gitti ve bu e- mirden haberdar olmıyan bir ferd kalmadı. D aece getir eut de güz - İ Ve.. Mah Dokuz Çocuk Neler Yapmış ? Dünkü Duruşmada Suçlular “Biz Bir Şey Bilmiyornuz,, D de oturuyorlardı. En küçük- deri on üç, en büyükleri de yirmi iki yaşında idi. — İsimleri Mustafa, Fehmi, Ömer, Hüseyin. Hâmid, Naci, Sabri, Hilmi ve Lüt-| fullah idi. Aralarında en çok ha- | tırı sayılan, kendisine hürmet e- | dilen ve sözü dinlenen Ömerdi. Bundan bir buçuk sene evvel, üzel bir eylül günü, öğleye ka- | dar tarlalarında — çalışan dokuz arsadaş, yorgunlukla ını gider - mek için denize girmeğe — karar verdiler. Kolkola girdiler ve şarkı | söyliyerek, deniz kenarına doğru ürümeğe başladılar. Ogün cumartesi idi De- likanlılar, pazar günü eğlenmek istiyorlardı. Fakat ne yazık ki, hiç birinin de cebinde, eğlenmelerine kifayet edecek kadar para yoktu. Deniz kenarına geldikleri za « man, kızgin öğle güneşinin al - tında, kumlar üÜzerine uzanmış birirerkek, diğeri kadın iki genç gördüler. Ömer arkadaşlarını et- rafına topladı. Onlara bazı emir- ler verdi. Sonra kendisi, birden - bire genç adamın üzerine atladı, gırtlağını sıkmağa başladı, Bu sı- | rada bir arkadaşı da bağırmaması| için bir elini kadının ağzına ka- | pamış, diğeri üe de onu zaptetme- ğe alışıyordu. Kadın küçük hay- “dudun kolları arasında kıvranı « yor. fakat bir türlü onun elinden kedini kurtaramıyordu. Bu âni hücum karşısında neye uğradığını anlıyamıyan — zavallı genç adam da şaşkin şâzkın Örne- re bakıyordu Küçük haydudların başı ona şu emri veriyordu: — Sökül pataları. yoksa yaka- rıml:. Genç adam, Ömere nazarlarla bakıyordu. — Cebimde yalnız beş liram War, onu alın ve bizi bırakın!. Haydudlardan Mustafa derhal | adamın ceketinden cüzdanı çıkar- | ©i ve cüzdanda mevcud olan pa- rayı aldı. Delkanlılar bu işi başardıktan sonra tekrar kolkola girdiler ve incir yemek için bahçesere gitti ler.. Ertesi günü, y'ne deniz kena - | rında İstelyo ve arkadaşlarımı s.v- dular, fakat ayni gün yakayı ele verdiler, yalvaran Dün Ağırcezada bunların mü- ! hakemesine başlandı. Maznunlardan Musta'a suçunu inkâr etti: — Biz tarlalarımızda çalışıyor- duk. Öğleye doğru, yüzmek için deniz kenarına indik. Orada bilâ- hare isminin Talât olduğunu öğ- rendiğim adamla, genç bir kadın cüler ve gizli dolaşan kollar çıka- rılmıştı. Geceyarısı — <Babüsselâm, dan | çıkmak istiyen bir atlıyı çevirdi- | ler. Bu adam birkaç zenginin al « | tın ve mücevherlerini kaçırmak üzere gizlice yola çıkmıştı. I Altın ve mücevher kaçakçısını | ertesi sabah Haccacın huzuruna çıkardılar. Haccac bu adama sordu: Halifenin emrinden — haberin yok mu? — Hayır.. — Bütün memleket duydu.. Sen nerede idin? — Camide idim. — Camide ibadetle meşgol olan, bir adama memleketin servetini yabancı ellere kaçırması yaraşır mı? — Bundan sana net Para ve mücevher benim değil mi? İste - diğim yere götürürüm. — Sen eskiden ne iş yapardın? kemeler Bursa ve Havalisinde HırsızlıkYapanlar okuz arkadaş İdiler. Pendik- Boşnak Namile Maruf Receb Burada Yakalandı Zabıta Bursa ve havalisinde bir çok hırsızlıkların faili olan baş- nak namile maruf İbrahim oğlu Receb adında birini yakalıyarak adliyeye teslim etmiştir KSA POLİS HABERLER! * Akbıyıkta Alâeddin adında bir tücearın evinde ve Mahmud- paşada Kürkçüler hanında Bey- konun kürkçü dükkânından yan- gınlar çıkmış ise de sirayete mey- dan verilmeden söndürülm.ştür. * Küçükpazarda oturan Rıd - van Beyoğlunda Turkuvaz barın- da kendini bilmiyecek derecede sarhoş olduktan sonra rezalet yap- makta iken yakalanmıştır. * Fehmi Ateş adında birinin idaresindeki hususi otomobil ile Vatman Alinin idaresindeki tram- vay Tepebaşında çarpışmışlardır. * Bandırmalı — Mehmed Ali, Parlak Ahmed ve Yollu Halil a- dında üç kafadar Kumkapıda ba- lıkçı Avadisin evine girerek balık ağlarını çalıp savuşurlarken suç üstünde yakalanmışlardır. * Anadoluhisarında oturan ve| ayni yerde halat fabrikasında ça- lışan Nami oğlu Hasan fabrikada | Çılışırken sol ayağını makineye kaptırmıştır. * Üç gün evvel Fatihde Feriha| adında Üç yaşında bir çocuğu çiğ- nemekten suçlu arabacı Hasanın muhakemesine dün asliye dördün- cü ceza mahkemesinde başlan - Şahidler dinlenmiş, diğer şahidler için muhakeme talik e - dilmiştir. * Sabıkalı İsmail ile arkadaşı Mehmed Kasımpaşada Davudun bakkal dükkânına girerek bir mik- tar para tütün ve saireyi çalıp ka- çarlarken yakzlanmışlardır. vardı. Talât arkadaşımız Hilmiye sert bir sesle: — Burada ne İşiniz var? diye bağırdı ve onu tokatlamağa baş- ladı. Bunun üzerine biz araya gir- dik ve onları ayırdık. Bir gün sonra yine ayni yere yüzmeğe gitmiştik. Orada İstelyo ve arkadaşlarına tesadüf ettik, İs- telya, adamakıllı sarhaştu. Sab - riyi yanına çağırdı ve ona birkaç boş bira şişesi verdi. Biz ne İstel- yoya ve ne de arkadaşlarına kat'- iyyen dokunmadık, onları soyma-, dık. Bütün bunlar iftiradır. Bu esnada muhakemenin gizli olarak devamına karar verildi ve dinleyiciler salondan çıkarıldı. MEHMED HİCRET Altın vo mücevher süstu.. Cevab veremegi. Haccacın yanındaki memurlar- dan biri: — Onu ben çök iyi tanırım, se- yid! dedi. O birkaç yıl önce de - veci idi. Bağdada birkaç kere gi- dip geldi.. Zengin oldu. — Memleketimizde — kazanılan kaçakçısı paraların harice çikarılması yasak| — Bu sırada Haccac, kaçakçının edildiğini bilmiyor musun?” —,Hayır.. Haceae fena halde hiddetlen - mişti, — Pekâlâ, dedi, ben şimdi sana) bildiririm.. Ve adamlarına şu emri verdi: — Bu adamı büyük meydana gölürünüz., Dikili taşda asılı du - ran lânı okusun. Kaçakçıyı büyük meydana gö- türdüler. Arkasından T'accae da yanına cellâdı alarak «Dikili taş» a gitti. Altın kaçakçısı taşın önünde dur Tariht Eserlerin Relövesi Mütehum Hey'et Daima Bu işle Meşğul Olacak Müzeler idaresi harab olduğu 1- çin yıkılması lâzımgelen — Bizanı surlarını tesbit etmiştir. Şehircilik| mütehassısı Prost şehrimize dön-| dükten sonra müzelerin raporu ü-) zerinde meşgul olacaktır. Müzeler| mimarlarından seçilen bir heyet, Bizans surlarının relövesini yap- ; mış bulunmaktadır. Surlar yıkıl- sa bile relöveleri daima saklı ka- lacaktır. Ortadan kaybolmağa yüz tutmuş tarihi eserlerin relövele- rini derhal yapabilmek için Maa- rif Vekâleti bir beyet seçecektir. Bu heyet dalma şehrimizde çal- şacak, icab ettikçe diğer vilâyet - lere gidecektir. Satie Binası ; - Meselesi Nafıs Vekâleti dün asliye ikinci) ticaret mahkemesine müracanat e- derek Satle binasının Denizbanka satıldığı hakkındaki tesçil mua- | melesinin iptalini istemiştir. Ve- kâlet arzuhalinde bu binâ Nafıa Vekâleti tarafından satın ulındığı için yapılan musmelenin kanun - suz olduğunu ve binaenaleyh ip- tal edilmesi tasrih edilmektedir. Duruşmaya pazartesi günü sart '©n dörtte başlanacaktır. 'Askerî—oğğdeller Milli Müdafaa Vekâleti muvaz- zaf hizmete tâbi askerler tarafın- | dan verilecek bedeli nakdiler hak-| | kında bir talimatnamc yapmış - fır. Bu talimatnameye göre bedel vermek istiyenler ya kendileri, veya vekilleri, bulundukları ye - rin askerlik şubesine — istida ile müracaat edeceklerdir. Şubeler | | bedel verecek olanın kaydına ba- karak bedel vermek hakkı varsa bedelinin alınmasında bir mâni ol- madığını ve bedelinin kabulünü | istida altına yazarak malmüdür - lüğüne gönderileceklerdir. Malmü- dürleri. parayı aldıktan sonra sa- hibine resmi ve matbu bir mak- buz vereceklerdir. Bedel sahibi veya vekili bü makbuzu askerlik | şubesine gösterecek, şube de bu | makbuzün — tarih ve numarasını kütük ve yardımcı defterile bedeli verenin nüfus cüzdanına yaza - caktır. | ASN GERSNL e Maarif Nüessese'eri Bütün maarif müesseselerimi- zin çok devamlı bir şekilde ve sıkı | bir koöntrole tâbi tutturulmasına karar verilmiştir. | Vatandaşlığa Kabul | Edilen İrkdaşlar Bulgaristan, Romanya ve Yu- göoslavyadan pasaportla memle - ketimize gelmiş olan 10,301 kişi- nin tabiiyetimize alınması yük- sek tasdika açzedilmek üzere Baş- vekâlete verilmiştir. | muştu.. Memurlara: — Ben bunu ilk okuyanlar 2- rasında idim, dedi. Fakat, Haccac Ribi zalim bir vezire elbette (ha- berim yok.) demek lâzımdı. Gaf- let ettim.. Düşünemedim. Suçu - imu biliyorum. Kaçırdığım servet hazinenin olsun beni affediniz! Diye yalvarmağa başladı. ıîkuındı düruyor ve onun söyle-| diklerini dinliyordu. Meydanda hergünkü gibi büyük bir kalabalık vardı. Haccac, para kaçakçısının İdas ma mahküm olduğunu söyliyerek, cellâda: “i — Haydi, ne duruyorsun? Suç- lunun işini çabuk bitir.. Diye bağırdı. Cellâd, baltasını kaldırdı ve kaçakçının başını bir vuruşda yere düşürdü. u_bı—vııı İspanya Faciası Devam Ediyor Yazan: Ahmed Şükrü ESMER Barselona ve Katalonyanın iş- gali İspanya meselesinin askeri safhasını nihayetlendirmediği gi- bi, Frankonun İngiltere ve Fran- &a taralından tanınması, bu me- selenin siyasi safhasını vuzuhlaş- tıramamıştır. Facia eskisi g.bi devam ediyor, Fakat Frankonun karşılaştığı düşman ansızın de - ğişivermiştir. Franko, Barselona- yı ve Katalonyayı işgal ederken, Azana ve Negrin gibi İspanyanın mubedil sol cenah zümrelerinin liderliği altındaki Cumhuriyet re- jimi ile karşılaşmakta idi. Bun - lar da iktidarı vaktile Kavallero gibi müfrit sol cenahın ellerinden almışlardı. Birkaç gün evvel çı kan bir kıyam neticesinde Neg- rin ve taraftarları İspanyadan kaçmıya mecbur kalmışlardır. Ve şimdi iktidar bir asker! <hunta» mın eline geçmiştir. İki buçuk se- ne evvel Franko isyanı da böyle bir askeri huntanın hareketi ola- rak başlamıştı. Gerçi kendi ken- dine «milli müdaftı komitesi» admı vyeren bu huntanın başına geçen asker eski Cumhuriyetçi İse panyanın askeri kuvvetlerine ku- manda eden General Miyahadır. Falyt Miyaha şimdi müfrit ve- ya mutedil sol cenah hükümeti- nin hizmetinde bulunan bir ku- mandan değil, Franko gibi, doğ- rudan doğruya devlet oloritesini temsil eden askeri diktatördür. Otoritesine karşı dünkü sol ce- nah konvalisyonunu teşkil eden komünistler tarafından tertib e- dilen bir kıyamı Miyaha derhal bastırmıştır. Binaenaleyh şiradi Franko ile Miyaha, eski İspanyoi ordusunun bu iki Generali karş” karşıya kalmışlardır. 3ol cenahıa mütedilleri, müfritleri, hattâ de- mokratları aradan çekildikten son ra artık Miyaha ile Frankonun daha kolay anlaşabilecekleri ak- la gelir. Miyaha da anlaşmıya ta- raftardır. Herhide #Franko Mi - yahayı komünist oalmakla itham edemez. Fakat Franko bu defa da Miyaha ile arkadaşlarının iki senedenberi «menfur caniler» le yaptıklarını iddia edere anlaşmıya yanaşmamaktadır. Mi- yyaha da teslim olmiya razı olma- dığından Madrid üzerine büyük mikyasta askeri harekâtın baş - laması için hazırlıklar başlamış- tır. Askeri harekâtın uzayıp git - mesi, İngiltere ve Fransadan zi- yade İtalyanın ve Almanyanın iş- lerine elverir. Çünkü bu, İtal - yanın askerlerini İspanya top - raklarından geri çekmemesi - için bir bahane teşkil eder. İtalya ve Almanya, İspanyada öyle bir te- şebbüse girişmişlerdir. ki, bu te- şebbüsün muvaffak olmasını is- temekle beraber, meselenin ça - bucak tasfiye edilmesi de işleri- ne pek elvermemektedir. Son haf talar içinde tasfiyeye doğru altı- lan adım, İtalyan mehafilinde hoşnutsuzluklara sebeb olmuş - tur. İtalyan gazetelerinin neşri - yatına bakarak bu boşnutsuzluk- ların âmillerini şöyle hulâsa et- mek mümkündür: 1— Prankonun, İngiltere ile an laştıktan sonra ve İtalyaya haber vermeksizin Minorka adasını İş-