KUca e — Tefrika Numarası : 38 Ve Asabi Bir İhtizazla Islıklaşan y d.zların Yazan: Rahmi YAĞIZ Bir Sesle Konuşuyordu Enver Paşa, H;Seye r Etmemeğe Karar Vermiş Gibi Rağmen Bunu Kabul Arkadaşının Hırslanışına Aldırmıyordu — Sebeb mi? Basit! Evvelâ, o za-| Btnki korsanların ellerinde bu- ünan deniz vasıtaları devletle - Tin deniz muharebe vahidlerinin #Yul idi. Yani korsanlarda kadir- Z, çektirme, kırlangıç, kalyon ve baştardalar kullanırlardı. Bina - *haleyh mataryal birbirinin ayni .,Vı. o şart içinde korsanların (öilis) şeklinde değli de muvak - kat hizmet kabulü gibi hareket e- i yerinde sayılırdı. tarihlerde gördüğümüze Röre bir devlet donanmasına yar- 'eden korsanların çok geçme- K yardım ettikleri donanma ile 'alarında çıkan ihtilâf üzerine Muharebeye tutuştuklarını bili - Yöruz. Şimdi, bize bu takriri gönderen, | "*'h miliş sınıfını teşkil için mü- | â3de ve müsaadeden ziyade harb | stiyi , yani cephane ve silâh | üüi ©8 kaptanların ellerindeki tahe YA üç boş tane çürük çarık vt Parçasından ibaret teknedir. ç,k__':: Rus dopanmasına karşi kalkmak dediğim gibi K, EOtun hücumundan — pek :':; Birşey olur mu?. İnsaf et Kzanleşt v b — Tahtelbahirlere kargı bunlar | İydah olacaklardır. | ıı; Ben zannetmiyorum.. Hattâ değil de kabule bile yanaşmı- Yörum!, — Bunun ucunda hazineyi 1z- Tit edecek, teşebbüs ve harekâ - İza engel olacak bir netice Lfam bahis değil ya... Muva - TaĞSL edivec... Neticesinde bir Yda ummulan ve hiçbir masrafa ,"“'__ Böstermiyen bir isteğin ye- Betirilmemesi neye haml ve e': edilir anlamıyorum! "":1 Paşa gittikçe yükselen ve) | bir ihtizazla ıslıklaşan bir :l;qb"“şnyuıdu Enver Paşa, alla ümen buru katal et ::'inın karar vermiş gibi arka- hıralanışına — aldırmıyor, münakaşa şeklinden Btidan vekili artık bahsi kapâl- B 'î: sözü aldı: Zettiğim gibi Paşa... Bu ::"'“ Münakaşayı bırakalım. Nhı“"' vahi emellere, denizde Tal, man tahtelbahirlerine karşı ken- di malzeme ve kendi vasıtaları ile müuharebe edebileceklerini Böy - leriz, olur biter! Ve- ileride Ka- radenizde kendi müsaademizle bir karsan teşkilâti meydana getir - mek gafletine kapılmaktan da böylece kurtulmuş oluruz. Cemal Paşa, Harbiye #azırının bu cevabını candamarından kav- ramıştı. Sakalını yayvanlaştıran bir gülüşle bahsi sürdürecek sö - zü tekrar yürüttü: — Kendi müsaademizle korsan- hık teşkilâtı meydana gelmesine göz yumamayız diyorsunuz. — Evett! — Bu teşkilât ileride korsanlığa doğru mu gidec?. — Yine evet! — Nasıl? — Nasıl mı? Şöyle: Bu adam- lar bizden alacakları harb mal - zemesini, tüfek, küçük çapla top, torpito, bomba, cephane ve sai- reyi Karadenizde sefere çıkacak dost Bulgaç ticüret — gemilerine karşı pekâlâ kullanabilirler, Paşa zanmediyormusan kı bunlar işle- rini, güçlerini bırakıp, kazançla- Tından vazgeçip bu fedal hizme- tini yaparlar. — Evet! — Hayır... Yapmazlar işte... Ve her hareketleri Tmmuhakkak bir menfaat mukabili olacaktır. Bu - radaki müttefikleri de Tesmen korsanlığa başlamaları, bizim ba- şırmıza belâ olacak hâdiseler mey- dana getirmeleri, soyacakları ti - caret gemilerinin malını keseleri- ne indirmelerinden başka birşey değildir. (Devamı var) Müthiş Bir Cinayet (5 inci sahifeden deram) liyordum, Normandi. vapurunun haziran saat 15 de hareket edece- tim. Yengem beni suratla karşı- ladı ve: — Ne geldin? Ne isttyorsun? Dedi. Paraya ihtiyacım olduğu-| cevabını verdim. Kızdı: — Ne, dedi. Para mı?. para ne gezer?. Bunun doğru olmadığına emin- dim. Hiddetle gözlerim döndü, e- lüme geçirdiğim bir şişeyi aldım, kafasına vurdum. Masanın Üzes rinde bir ekmoek bıçağı duruyar - | du. Bunu ensesine sapladım. Can-| sız, adeta kalıb gibi yere düştü. —| -— Ya küçük bebek?... | — Ha, evet... Onu da öldür - | düm. Yumurcak yatakta kıvranı- | yor, ağlıyordu. Yakaladım, yüzü | koyun yatırdım, yastıkları ve yor- ganı üzerine baslırdım... Vitel, bu çifte cinayeti işledik- ı ten sonra güzelce ellerini yıka - | yor, sonra yengesinin vücudünden| akan yaşlara basarak odadan çı- Bende nin annesidir. Kızının ve torunu- nun gelmediğini görünce merak ediyor, akşam üzeri eve geliyor, kapıyı çalıyor. Tabli cevab veren olmuyor. On dakika - bekliyor. 8| Komşulara soruyor. Onlar da gör-| mediklerini söylüyorlar. Bunun üzerine polise müracaat ediyor. İki polts geliyor, bir çilingire ka- kapıyı açtırıyor ve feci manzara karşısında kalıyor. haber alıyor. Genç katil, mahkeme| huzurunda da cürmünü itiraf et- miştir. Müddelumumi Idamını ta- leb etmiştir. Fakat, henüz yirmi yaşında olmadığı için kürek ceza- sına mahküm edileceği muhakkak- tır. KI — Sanayi Birliği Kongresi İstanbul Milli Sanayi Birliğin -| 21/1/939 tarihinde akdi mukar - Yer senelik heyeti umumiye toplan- tısında - nizamnamenin — 14 üncü maddesin göre icap eden ekseriyet| olmadığından 28/2/989 Salı günü, sast 15 e tehir edilen bu içtiman Bir, lik azaalrının teşrifleri rica olunur. Ruzname: 1 — Senelik mesai raporu. 2 — Senelik hesap raporu, $ — Nizamnamenin bazı ahkâmın (da 3512 sayılı kanuna göre yaptla-| cak tadilât. Z3 ŞUBAT —Filmler-Yıldızlar — Sinema Yıldızları Çok d Kazanırlar, Fakat Cemal Paşa Gittikçe Yükselen Masrafları da Çoktur Ekseriya Meteliksiz Kalmalarının Sebebi Nedir ?. er altı ayda bir, Holivud yıldızlarından birinin kon- turatosunu feshkettiği işi- tilir. Bu, ehommiyetli birşey de- Bil.. Bir yıldız konturatosunu fes- hetti ise ne olur? İşine gelmemiş, belki daha kürlısını bulmuş, de- nilir, geçilir. Fakat, az sonra bü fesholunan konturatonun, yıldıza haftada 4000 dolar (4,200 'Türk lirası) temin ettiği anlaşılınca doğrusu insan kendini hayretten alamaz. Haftada 4,200 liralık bir muka- vele bozulur mu hiç?. Size, bize göre bu budalalıktan, düşüncesiz- likten başka birşey değildir. Fakat bir de Holivud yıldızları- na sorunuz. Bir de onları dinleyi- niz, Hak vereceğiniz şüphesiz... Zira yıldız olmak güç olduğu ka- | dar, yıldız olduktan sonra haftada 4000 dolarla geçinmek de güçtür. Kim demiş! Bana 4000 dolar ve- riniz, bakınız nasıl mutantan bir hayat yaşarım mi, diyorsunuz?. Bunda da yanılıyorsunuz. Çün- kü Holivudu, Holivud hayatını bil- miyorsunuz. Yıldızlar çok para kazanıyarlar. Doğru. Fakat, ze—rolunduğu ka- dar değil. Haftada 6,000 - dolar (1200 lira) kazanan bir yıldızın | hayatına bakalım: Bu 6,000 dolarlık çek oline gel- mezden evvel muhtelif öşürler ten-, #il olunur. Stüdyo klübü ve yar- dim sandığı için 168 dolar alımır. | Sonra yıldızın ajanımın hissest aye Tılır Ş6 10, Menejer hakkı 96 8. * pilacağı ilân olunur. — (1185) çıkınca — 6,000 dolardan 4,932 do - lar kalır .Bunun 1260 doları da kazanç vergisi. 150 doları h avukat ücreti, 75 doları | tibin haftalığı, 90 doları reklâm i- çin, kala kala 3,397 dolar kalır. Hepsi bu kadar mı? 500 dolarını hayat, kaza sigortasına ayıralım. Sonra antrenör, masör, terzi, diş- çi, stüdyoda bir hizmetçi, şuna ve buna muavenel masrafları da baş- ka. Ne kalır bilir misiniz? 2,897 dolar kalır. Yıldız henüz küçük birşey satın almamış, akrabaların- dan muhtaç olanlara metelik gön- dermemiştir. 2897 dolar da büyük bir para- dır. Senede bu kadar para kazan- mıyanlar çok. Buna rağmen refah içinde yaşıyorlar. Evet armma, Holivuddaki hayat pahalılığını bir gözönüne getirin. Yıldızlar birşey alacaklar mı, iki misli fazla para isterler, tiyatroya, Yokanta, bara gittikleri zaman da öyle... Sonra mevkini muhafaza için kendini göstermek lâzım. Bu da çok, çok paraya mütevakkıl. Ev- velâ: Kibar bir mahallede otur - mak, lüks bir otomobil sahibi ol- mak, birkaç hizmetçi bulundur- mak lâzım. Evlerin kiraları paha- lh. Otomobiller de öyle. Senede 300,000 dolar kazanan bir yıldız, bunun en azı 50,000 do- larını zevke, eğlenceye sarfetmek mecburiyetindedir. Bir ziyafete gi- dildi mi, bir ziyafet vermek, bir bediye alındı mı, mukabilinde mutlaka birşey göndermek mec - buridir. Gazetelere haftada 200 golar ve- | saklı! rirler. Bunu ihmal ettiler mi, isim-. leri yazılmaz, reşimleri neşrolun- JANET MAKDONALD GÜZEL BİR SABAH KIYAFETİNDE İ HABERLER | Eğlenceli Filmler Çekiliyor ir eğlenceli filim daha... Se- B yircilerin, cinai veya bü « * zün verici filimleri seyret- mekten usandıkları muhakkak... — Bu sebeble, ekser sinema kum- — panyaları güldürücü, eğlendiriei filimler çevirmiye başladılar. — — (Karlar içinde üç adam) filmi karlar arasında geçiyor. Mevzu da — g: : Milyoner Toyler, müstear bir — nazla, bir müsabakaya iştirak edi- yor ve ikinciliği kazanıyor. Birin- ci gelen Rober Yung adlı fakir bi risile beraber, kış sporları istas- yonlarının birinde on beş gün ge- Çirmiye davet olunuyor. Otelde, arkadaşına iyi bir oda veriyorlar, iyi muamele ediyorlar, Fakat disine aldıran yok. Mulfakta çatal bıçak, tabak ve saire yıkıyanla » Tın yanında bir yere yatırıyorlar. Milyoner, aldırmıyor. Az N kızı ve karısı da otele geliyor. O- telde bulunan şüh bir eğlence ka- dını, milyonerin hakiki hüviyeti- ni anlıyor, kendisine kur yapmı- ya başlıyor. Otelde bulunatılardan — biri milyoneri tanıyor. Filim kah- kahalarla nihayet buluyor. hi Ayyaşlığın Sonu (8 inci sahifeden devam; — Param yok.., Hattâ şimdi şu dakikada cebimdeki on bir kuruş otuz paradan başka hazırda bir meteliğim yok! — Anlaşıldı. Galiba paraların bankada olmalı! — Ne bankası yahu, beni bu kı- lıkla hangi bankadan içeriye 50 karlar ki! — Öyle ise ahırın bir köşesinde — Ha şunu bileydin?! — Aman yavaş söyle, gelip ça- maz. Bunlar yapılmayınca unutul- | larla ha! maları ihtimali çoğalır. Yıldızlardan para biriktirenler, ! zengin olanlar pek azdır. Kons - 'tans Benet ve Meri Pikfor milyon- larını, sinemadan değil, borsa o- yunlarından kazanmışlardır. Bunlar tuvaletlerine de dikkat etmek zaruretindedirler. BIil Po- ver senede 4 frak, 4 smokin, 5 ce- ket takımı, 42 kostüm, 12 pardesü, yaptırır. 3 düzine eldiveş, 26 spor — Kimse çalmaz, merak etme! Onlar hep #lınteri ile biriktirilmiş orayal — Ne kadar paran var? — Binden fazla sanıyorum! — Eh, bin liraya da buralarda kondine göre ufacık bir ev ala« bilirsin!. — Bin amma, lira değil! —Ya ne ya, kuruş mu yoksa? — İçlerinde kuruş da var, alt- çift külotu, 37 çift kundura, S1 şap-| mışlık da var, ikilik de var, yüzlük ka, 154 den fazla kravat satın alır, de... Yani senin anlıyacağın boy İşte bu sebeble çoğu meteliksiz ve | boy bunlar! boğazlarına kadar borç içindedir. ler. VAZiFEYE DAVET İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünden : Yıllardanberi tevliyet vazifesine alâka göstermiyen ve adresi ida- | den | zemizce bilinemiyen (Dayızade Mustafa ef.) vakfının mütevellisi Ayşe Kamec'in ilân tarihinden itibaren on beş gün zarfında idaremiz Mül- şimdi bir seneden fazla hak Vakıflar Şefliğine müracaatla vakfına aid muameleyi takib ve ha- e v Hd yır şartlarını ifa etmesi, aksi takdirde hakkında kanunl muamele ya- — Neler? — Şişeler! — Nasıl şişeler? — Rakı şişeleri yahu! Ben son zamanlarda akıllandım, paranın gümüş olduğunu anladım. Eski - içtiğim şişeleri boşalır boşal- maz, hemen Yahudiye toslardım. ki onları biriktiriyorum. biriktirip biriktirip bir gün hepsini birden toptan salacak ve elime geçecek Üüi aa aa e RĞÜR T LA ŞİD AA İNĞUOGOŞUR ÇS ÖD üdüsumümi tekrar gözlüğünü Taktı T * Listeyi dikkatli dikkatli göz- ı.d_:l'cııuım sonta başını sal- h.,,,_"'l:-ğw hanımefendi, İclâl | beyin — isimleri Yak. 'Ğı?uı' ';;diımi sandalyaya bı- Slündi a İedlarık boğunda, Yazık!. 'et titnumi teselli etmek ih- < _“ı'ı duydu: Ş v'*—!— müteessir olmak, ilüy, , hanimefendi. Klay ç© Naklettiğimiz ağır yara- Arasında aradıklarınız belki 'Bu kazazedeler de ya- kında iyi olarak inşallah hastane- den çıkarlar. Meralin bir ümidi hastanedeydi. Belmanın ağabeysi ile karşı » | laşması çok acıklı, Meral ile bir- birlerile takdimleri de o nisbet - te gayri tabii olmuştu. İki genç kadın da birbirlerini görünce şa- gırmışlardı. Meral, Sermedin 6s- ki sevgilisini, Belma da Sermedin| ilk gözağrılarından birini karşı- sında bulmuştu. Bu Meral için da-| ha ağır bir darbe oldu. Kocasının kardeşinin. sevdiği adamın sevgi- lisi çıkacağını rüyada görse inan- mazdı. Sonra bu kadın hakkında t. Bu yolun dörtte birinde Ser - medin izleri vardı. Bu kadın sene- lerce Sermedle yaşamış, nihayet onun ıstırabına, hattâ mahvına se-| beb olmuştu. Hem bir rakip, hem de nefret ettiği bir tip olarak tik- sindiği bu kadın şimdi görümcesi olarak karşısına çıkıyordu. | Belma için Meralla karşılaşmak| sadece ilk dakikalara inhisar e - den bir şaşkınlık tevlid etti. İle- risi hakkında kafasına ağ - atmiş herhangi bir düşünce yoktu. He- yecanlı heyeenli ağabeysine na - hiyeyi anlatırken, Meral onu sü- züyos, bir çatı altında beraber ya-| şamağa imkân olamıyacağını dü- şünüyordu. Hele Sermed sağ ise bu daha müşküldü. Hâdiselerin yarı dram, yarı kömedi bu sür - prizleri genç kadını âdeta sersem- letmişti. Belmanın — Sermedden | bahsetmesini bekliyor, bu bekle- yiş uzadıkça —sabırsızlanıyor. fa> çok şeyler biliyordu. —Arkasında 'kat bir türlü sormağa cesaret e- demiyordu. Nihayet Şekip Sinan kardeşile ilk heyecanlı müsafaha geçtiklen sonra sormuştu: — Sermed beyle refikası ne ol-| dular?.. Belma cevap vermeden evyel, mânalı mânalı Merale baktı; son- ra onu meraktan öldürmek ister Bibi, tane tane, ağır ağır konuş - tu: — Ben kamaramdan çıkmak ni- yetinde değildim. Üzerimize do Tu bir dalga heybetile yürüyen a- Jevden korkmuş, tekrar kamara - ma kapanmıştım. Halbuki san - dallara binmemiz söyleniyordu. Ba banâ daha korküüç gözüktü. Ne olursa olsun gemide kalacak- tıra, Lâkin, bir müddet şonra Ser- med beyin sesini duydum, bağı- rıyordu: — Belma hanım, Belma ha - nıra!.. Kamaranın kapısını açtığım va- Kit onu yüzün gözü “yanmış bir vaziyette karşımda buldum. t Sermed.. Hâlâ Sermedin a2- i Fakat ben daha bir hayli birikti- para ile kendime ufacık bir ev ö dineceğim! N — Demek şişelerin şimdi bin- den fazla ha! g — Fazla zannederim. — Bunları hep birden satarsan ne eder? — Aşağı yukarı bip beş yüz eder, içeriden bana: * — İnanma, yarısı yalandır, atı- yor! dor gibi işaretler yapıyordu. Biraz sonra bizim eski arkadaş: — — Allaha ısmarladık! < Deyip yanımdan — ayrıldıktan sonra bakkal izahat verdi: 4 — Topu topu birkaç yüz şişesi var. Fakat o her gece sarhoşlukla bunları binden fazla! diye sayar, — Bakkala sordum: — Kendisi ne iş yapıyor? k —O ahırı süpürür, arasıra bah- çıvanlık yamaklığı yapar. Ş — Lâkin buçeskiden böyle de- Hildi. Sonradan nasıl bu hale gel- miş acaba? ğ — Nasıl olacak, biz bunu bildik bileli, geceli gündüzlü hiç durmaz — içer. Rakı içer, şarap içer, kotiyak içer ve bunları bulamazsa ispir- to içer. Eskiden esrar filân da (- - ; tuluşunü bir delil — addediyordu me burada, niçin yu - | fiyeti anlaşılamamıştı. Belmanın karı çıkmıyorsunuz? - diye beni | kollarında ve bacaklarında ehem- kucakladı.. Bizi yalıyan alevler | miyetsiz yanık yaraları vardı. Ta-) darmandal'dlr Sasdle biyen | ea MA B , “sandı lalda baygın, haldeydim. Onun ne olduğunu bil- :rn,_, Küdünda SA .,..."' b miyorum. Gemide kalması ihti - | gar uzanmalarını rica :m mali daha kuvvetlidir. : Bam ğ MA GA SAA el ga DA Tt d burkulmuş, gözleri — yaşarmıştı. i artık müsteri Demek, Sermed, onu bu çılgın an- he aa ı.kuxl. a da bile unutmamış, ölümü istihe | Takla berabey, genç bi ,n,.d,,m' kar ederek. gidip kamarasına ka- | ŞiYnie v_';:_:hm.m.. Z panan eski sevgilisini e İ 'gilisini kurtarmışe | — e l lirdi. Ayni istekte de tı. Fakat ya İclâl... Bölak bulunmuştu. Sordu: Z İsibi baiia ğa oli di Otomobil, vilâyet yoluna düş - musunuz?.. — Hayır, İclâl hanımı hiç gör- şoföre hızlı sürmesini rica ediyor- medim!.. dü. Moeral, ne olsa Sermed, karısı- | —Ona çok yavaş gidiyorlar gibi ni kurtarmadan Belmaya koşmaz,| Beliyordu. İnip koşmak, üdeta uç-, diye düşündü.. Bunu İclâlin kur- | Mak du, tüğü vakit, Meral mütemadiyen İ"esrine başlanmıştır. Elimize germiş! Orada bizi dinliyen bir kahı lâfa karıştı: g — Babası öldükten sonra on - dan kalan bütün paraları, mal- ları, eşyaları da hep böyle esrarla, rakı ile, ispirto ile, kumarla, zan- paralıkla yıyıp bitirmiş ve sonca bir aralık uslanır gibi olmuş, ev- lenmiş, fakat karısı da öldükten sonra tekrar işi ayyaşlığa vurarak — bu hale gelmiş! Ey bu yazıyı okuyan karilet Sefahetin ve ayyaşlığın sonunu gördünüz mü işte! Demek ki sefu- Jet denilen şey insanın başına gök- 'ten bir belâ gibi inmiyor, onu in- sanlar kendileri kendi başlarına — Betiriyorlar. YENİ NEŞRİYAT: Si İlk Öğretim , Maarif Vekâleti tarafından Öğretim» isimli hafatlık bir gaz bu ilk sayısını tetkik ettik. cil ten çak kıymetli bir mecmua © bulduk. Bu gazete bizde ilk te, meselelerine temâas etmekte, n lim için çok iyi bir rehber we arka