AF Vatikan-Almanya T dci Orta Avrupa'da Vatika'nın oyna- dığı roller Almanya aleyhinde imiş Almanlar V;tıkan'ın hareketlerini unutmıyacaklarını söylüyorlar Vatikan ile Almanya arasında | ihtilâf devam edip gidiyor. Avru- pa politika öleminde birçok hâdi- seler olüurken ve pek çok dediko- dular devam ederken Papalık ile Berlin arasındaki münasebatıa gerginliğini unutmak mümkün de- Bildir. Çekoslovakya buhran sı - ralı K eylülün - son | haftalarında harp tehlikesinden | çok bal ken Vatikanın al- | dığı — vaziyet — sulhun devamını istemekten ibaret görünüyordu. malüm şekilde Alman- Gi sıralarda Viyana ka: dinalinin Almanyaya karşı aldığı uysal vaziyet az dedikoduya yol açmamıştı. Kardinalin nasıl olup ta bugünkü Almanya ile anlaştığı etrafında dönen bu dedikodular az meraklı değildi. Fakat Vatikan- daki tecrübeli diplomatlar bahsi kapattılar. Kardinal yerinde kal: bilhassa fın en göründüğü günlerde bile Berlin ile mün ke cihetine gitmedi. Çok beklemek, sonra meramına varmak onun es- ki politikasıdır. Fakat yalnız bek- lemek te değil, çalışarak bekle - göstermeğe lüzum görmektedir. Bu gazete politikacı papasların fa- aliyetinden bahsederek bunlar bugünkü Almanya aleyhindeki maksatlarına varmak için çalış - tıklarını söylüyor ve diyor ki: Vatikan bugünkü Almanyanın yıkılması için uğraşmakta ve bu | sene zarfında baş gösteren millet- ler arası buhranlardan istifade ile Hitler Almanyası aleyhindeki plânlarını meydana çıkarmak is - temektedir. Seyyar milis teşkilâ - tının gazetesi şimdiye kadar Al - manyada ve Avusturyada aykırı bir vaziyet almış olan katolik ki- lisesi erkânının - isimlerini say - müktadır. Eylâl sonunda Çekos - lovak buhranı şiddetlendiği ve Av. rupada harb çıkacağı korkusu baş gösterdiği zaman katolik kilise - sinin Almanyadaki- katoliklerin Her Hitlere karşı olan merbuti - yetlerini sarsmak Için çalıştıkla - ını söylemektedir. Gazete bun - yazdığı yazılar az mühim değildi. Alman gazetesi Papanın gazete - sine de hücum ederek şimdiye ka- dar bu gazetenin hep Çekoslevak- yanın sabık cumhurreisi Beneşi or. Bununla beraber seyyar milis gazetesinin hücumları yalniz katolikler aley- bine değildir. Almanyada aykırı bir vaziyet muhafaza eden pro - tistanlar da gazetenin hücumları- na uğramaktadır. Diğer taraftan Angri gazetesi, Papanın geçen gün söylediği bi nutuk dolayısile — Vatikan aley- hindeki hücumlara iştirak ederek diyor ki: Papa Almanya aleyhinde it - hamlarda bulunarak Almanyanın bütün dünyada üstün olmak için çalıştığını iddia ediyorsa Alman- ya aleyhine böyle ithamlarda bu- hunmağa Papayı kim sevkediyor? Bugünlerde Alman gazeteleri. | j Gangsterler yine faa'iyete geçti Sahte bir - yuzbaşı, yeldan geçen otemo- billeri haraca kest 'Tulon Kangsterlerinin marifet- leri malüm: 1 milyon 500 franklık | ö M Köyde bir telâş vardı, kimisi ağlıyordu, aa Kimi oynaştan, kimi eşten ayrılıyordu. Son saat yaklaşmıştı, son tren kalkacaktı, |Analar, yavuklular, neler bırakacaktı. İDüdük sesi dağlarda, feryad gibi uzadı. soygun, bir kuyumcu mağazası- Kalblerde geçit yaptı, bir bir ayrılık adı. nan yoğması, Db ... eğbeler omuzlarda.. şimdi çıkınlar elde; Bunlardan biri sırtına bir jan- | Slâk bir bulut vardı, demin yanan gözlerde... ça E Şimdi herkes sarılıp hep veda ediyordu.. darna yürbeşm Üzllşeman, be- v l l n sukare giliyerdk. şına da sırmalı bir şapka geçir - |sip köşeden bakarak hüzünle etrafına.. miş; Marsilya - Nis yolu üzerinde |Dualar okuyanlar sığınıp Allahına.. gelen, giden iki otomobili dur - | Muskalar takanlar mı, mendil verenler mi var durmuş. amlıyan göz yaşını öpüp sevenler mi var, Ve içindekileri rövelverle teh | Ne kundakla çocuklu, yeni analar vardı, did ederek paralarını aldıktan |Ne duvağı örtülü gelinler, yarlar vardı. sonra tekerleklere ateş ederek lâs- Bir an oldu, hepsinin, göğsü bir hızla vurdu, tikleri patlatmı ki | Acı bir düük öttü, kara duman savruldu. ormana dalıp kay İBir köşeyi dönerek kayboldu birer birer.. Vak'ayı haber alan zabıta der- | Kalblerdeki yiğitler, içle yaşıyan erler. hal tahkikata başlamış ve bunun, | son zamanlardaki yolsuzlukların- dan dolayı işinden çıkarılan bir Ömer gençler içinde, bir taneydi, şanlıydı, Hem de bu güzdenberi, bir kıza nişanlıydı. Harb başladı hazırlık, sona erdiği anda, memuru olduğunu anlıyarak | Açker oldu Ömerler, Alirler, Osmanlar da... kendisini tevkif etmiştir. Bir gün davullar çaldı, bir gün erler toplandı, sereea Ö Ertesi gün belki de, dönmemeğe yollandı. . . Hepsinin yüzü şendi, hep kalbleri ferahtı, Vıttorıo Kalanlar ağladılar, o ne mahzun sabahtı. ... Mussolini Ömer yoldaşlarile önce çıktı yerine, Sonra bakındı kalan köyün erkeklerine, Sakallı bir dedeyi, çağırdı, de — Dayı Sana emanet ettim, al duvaklı Fatmayı. Dönemezsem taptığım, vatanımın uğruna, Fatmayı kaçırırlar, onu yalmızca koma. , bir yiğite ver ş yapmadan, sessizce everirsin. Gözleri yaşlanmıştı, buğulaşmıştı sesi, İçini çekti, su: sanki bitti nefesi, — Dayı; Ölürsem, dedi.. ona beni belletme, Yarasını kanatır, ismimi çokca etme, |Dayı o kimsesizdir, sakın onu bırakma, Benim kırkım çıkmadan, düğünün de yapma, İh n bulanan bakışları ıslandı. Balayını geçirmek için Mısıra gidiyor Geçenlerde evlenen Mösyö Mus- golini'nin küçük oğlu, zevcesi ile beraber balayını geçirmek üzere Mısıra gitmiştir. e ğ Manzum E. Yazan: Neclâ Maraş Bağırdı acı acı, üstüste, iki kere, Tren bir sarsıntile, tırmandı tepelere... Hikâye: — Kara bir bulut gibi, bir yamaçta kayboldu, Hava gözyaşlarile hıçkırıklarla doldu Duraktan ayrılırken kafile ağır ağır, Kimi bir şey görmüyor, kimi kalağı sağır. Arkasından trenin bakıp gidenler yine, 'Tarlalara koştular, gidenlerin yerine... ** Aylar geçtikten sonra, gün gibi az göründü. Seneler birbirini, sürükleyerek döndü.. Ağaçlar soyundular, şimdi tarlalar soldu, Köy erleri gideli, iki buçuk yıl oldu. Ömerin belli değil, ne durağı, ne yeri. Bir gün Osmanla geldi, onun şehid haberi. Muhtar gilin genç Osman, köye bir güranmül" Bir daha ne cebheye, ne bölüğe dönmüştü.e Oturup köşesinde ekmeğini yiyordu.. Ömerin yavuklusu Fatmayı Dayı hastalıklıydı, karısı ihtiyardı, tiyordul. Bir gün kızı birakıp, ölüp gitmek de vardi Ömerin sözlerini, Fatmaya anlattılar, Onu gürültüsüzce Genç Osmana sattılar. O gece duvağile Fatma oturmuş yere, Osman da dışarıda, girecekti gerdeğe... Pencerenin önünde, bir karartı belird Genç kızın başı kalktı.. bu vakit k Bir feryadla bağırdı, onları aldatana... a gelirdi'. Perdenin kenarını tutup çekince yana, Çünkü, camın önünde, duran yiğit bir erdi; Hem de başkası değil.. nişanlısı Ömer'di!... ** Köyde bir telâş vardı, genç, yaşlı gülüyordui Bir yanda hora tepip, davul dövülüyordu. Fatma al duvağının içinde gülen başla, O gün evleniyordu, dört senelik oynaşla-.. Ömer bütün ederek, vatana imanını, Getirmişti, cebheden, kucak kucak şanınl... O gün, asker kaçağı genç Osman yakalandı Onları mahvedecek bir ufacık yalandı. Kelepçeyi taktılar, kocaman ellerine.. Ömeri görem, diye.. ayak diredi yine. Ömerle karşılaştı, nefes alamıyordu.. PEKLSRARLAFTOELLRRS K mek. Sonra titrek elleri alnında kımıldandı. Önce elleri önde, yüzüne baktı, durdu.. İşte bu hal ise karşı tarafın hoş gördüğü şeylerden değildir. Al - manyadaki siyah milis denilen teşkilâtın çıkardığı bir gazete var- dir k diğer yarı resmi gazeteler- de olsun veya Alman hariciye ne- zaretinin fikirlerini neşreden ya- rı resmi vasıtalarla olsun söylen - miyen şeyleri bu gazete yazmak- ta, Vatikan aleyhine vakit vakit şiddetli hücumlarda bulunmaktan geri kalmamaktadır. Geçen sene bü gazele - yazdığı yazılarla Almanyada katolik kili- sesi aleyhine çok hücumlarda bu- lunuyor, kiliseye ait malları, ara- — ginin hükümete geçsceğini bile söylüyordu. Dediği şeylerin - olup | olmaması bahsi ayrıdır. Fakat her halde © zamanki yazılarile Avrupa politika âleminin nazarı dikkatini celbediyordu. — Şıvarz Korps isimli olan bu gazete şimdi yine Vatikan aleyhine neşriyata Birişmiştir. Artık Almanya ile Papalık arasında hesap görmek zamanı geldiğini söylüyor. Ve A- wusturya da alındıktan sonra Al- manyada bugün 27.000.000 katolik vardır ki bu suretle ne Vatikan Almanyada olup biten şeylere karşı lâkayd kalabilmekte, ne de Almanya büsbütün Vatikanla alâ- kayı keğmektedir. Aradaki aykı- rılık ne vakittenberi devam ettiği halde iki taraf da ihtiyatlı dav - ranmaktadır. Fakat seyyar milis- teşkilâtının gazetesi - bu ihtiyatı EDEBİ ROMAN : Bışlarkon İxDeli Genlümsisimi! romanımın Son Telzrafe sütünlarında sona — erdiği gün, üç telefon muhaveresile mütea- kip günlerde de birkaç mektapla şu Buale muhatap tutuldum: Deli zönlüma ü niçin bilirdiniz?. Biseniz ne sevkle ekuyorduk! Ben. evvelâ bunu / romanın 186 wet tefrikaya kadar uzamasından dolayı bir alay sanmıştam, Fakat — bunları takiben — okuyucularımdan — aldığım bir çok mektuplar ve desilarım «Deli Gönü Ün pek Alâ birar daha uza- | mak, bü süretle biraz duha vazihleş. göek islidadında — olduğunu, bitlmek. te çok acele ettiğimi, yahut çabuk dan bahşederken: Halvaki, diyor, | zulüm gören Südet Almanlar icax bir kelime bile söylemiyorlardı. Zaten Vatikanın politikası Çekos- | lovakya tarafında idi. Dünya ka- tolikleri, diplomatları ve gazetele- Ti vasıtasile hep Çekoslovakya ta- rafını tutuyorlardı. İstkbalde bu- nu hatırlamak Jâzım gelecektir. Çekoslovakşa buhranı eylülün nlerinde en şiddetli bir saf- haya girmiş bulunuyordu. İşte 28 eylülde Papa tarafından söylene- rek radyo ile bütün dünyaya yas- yılan bir- nutukta' şöyle-deniyor: | du: Sulhu kurtarmak için benim | canımı feda etmek lâzım geliyor- sa bunu memnuniyetle yapaca - kım, Papg ayni zamanda Çeklerin milli bir azizi olan Senvenşe slas. dan ida bahsetmek süretile Çek « lere olan teveccühünü göstermiş oluyordu. Vatikanın bir gazetesi vardır ki milletler arası politika işlerinde vakit vakit yazdığı tartılı yazılar- *| la daima Avrupa siyasi mehafilin nazarı dikkatini celbetmekten ge- ri kalmamaktadır. Osservatore Romana isimli olan bu gazetenin Çekoslovakya buhran. sıralarında kestikimi ileri sürüyorlardı. Bu lütuf- kâr mektup ve teşcilerin - hepsine İadadığımı ve bir muharrir için en büyük kazanç olan bu fakdirlerden Golayı iftihar duyduğumu saklıyamı- yacağım.. Nasıl saklıyabilirim ki, roman — do- vam ederken bir çok ökuyacularım- dan aldığım kıiymetli meklaplar, be- ni ceklde çekine yaptığım bir takım teknik ve uslüp yeniliklerinden dola- yı tebrik ediyar, roman bazan bir yer den diğer bir yere atladığı, birkaç ün Kçin sakınlılı bir. merak verdiği hülde heyocanını ve alâkasmın kat- iyen kaybolmadığı söyleniyordu. «Deli Gönlüme e haşlarken hiç bir edebi lddiam olmadıkını — bunün bir Vatikan — aleyhinde — yazıla. şeyleri — birer — birer — hü - lâsa etmeğe lüzum olmasa - gerek. Yalnız bunlardan çıkan netice şu oluyor.ki Vatikan ile Berlin ara- sındaki münasebatın gergin ol - makta devam etliğidir. Bu ger - ginlik Çekoslovakya buhranı sı - rasında kendini bir gün daha gös- termekte gecikmemiştir. Vatika - nin yukarıda İsmi söylenen gaze- tesi aylardanberi orta Avrupa buhranı etrafında yazdığı mak: le ile Çekoslovakyaya karşı Pa -- palık makamının alâkasını göster- mekten geri kalmıyordu. Vatikan ile Berlin arasındaki gerginlik A- vusturyanın malüm şekli Alman- ya tarafından almması üzerine daha artmıştı. Çekaslovakyanın taksimi bunu daha arttırdı. Bun' - dan sonra da Papalık ile Almanya arasındaki gerginlikten bahsetmek sırası gelecek. Geldebarî;e—ida ma mahküm oldu Karısını ve çocuğunu öldüren banka kasadarı Goldebariye, Mürt Mozel mahkemesi tarafından ida- ma mahküm edilmiştir. kalem icerübesi olduğunu yazmıştım. | Bu tecrübeyi <Son Telgraf in lâbora- tavarında yaplım. İmtihanı «Soh Tel- grafe okuyucularının huzurunda ver- dim. Tecrübe, itiraf edeyim, benl la- mamiyle tatmin elmemiş olduğu hal- de çok sevgili — okuyucularım — bana Üçüncü sınıfa geçecek numarayı İüt- fen verdiler. İşte ben bu cesaretle üçüncü romanım — olan «4Kalbe giren harsınsa başlamış bulunuyorum. — Ba romanda da “ roman tekniği dışında bazı değişiklikler olacaktır. Romanın bazan kapuk - bir fillm parçası ha- dnde oluşü, okuyüca — kafasını da muharrir kadar düşündürmek, —du- yurmak ve hüdiseleri yekdiğerine eklemesini temin elmek içindir. Ben- ©e roman apaçık, bemen anlaşılır bir şekilde olmamalıdır. Muharrir, bazı kasamları müphem bırakmalı, bu müphemlikleri — okuyucu — hakiknle dahvil etmeli, boşlukları kendihi d7 durmalıdır. Yoksa okuyucu bu çü- kurların üzerinden atlar, bunları bi- | rer sakatlık sayarak, sebeplerini dü- | şünmeğe Hüzum görmez ve bu çukur- | ları doldurmazsa, okumaklan mi vellit fayda ve zevk, romanın - hiç kunmadan bir köşeyo bırakılmasın. dan daha Çarklı olmaz. Radyomuzdan Ziraatte de istifade edilecek Zirat kalkınmamız hakkında köylülerin ve müstahsilin de di - leklerini tesbit eden Zirant Ve - kâleti bu hususda radyodan da is- tifade etmeği kararlaştırmıştır. Haftanın muayyon gün Ve sa - atlerinde zirat mevzular hakkın- da karşılıklı münakaşa şeklinde 2 veya 3 kişi arasında Ankara radyosunda konuşmalar — yapıla - caktır. Konuşma sonunda bir 4 üncü ayni şahsı, bu münakaşalardan çıkan neticeyi anlatacaktır. İlk konuşma bu perşembe günü saat 19 da olacak ve her perşembe gü- nü ayni saatte buna devam ölu - nacaktır. Bu seferki konuşma pamuk hak-| kında ve umumi ziraat etrafında $ meseleden terekküb etmektedir. Bu münakaşalar radyolar vası- tasile köylerde de takib oluna » caktır, Arzu eden köylüler ve halk, | münakaşalı konuşmalar ve zirai meseleler hakkında vekâlete fi - kirlerini dalma bildirebilecektir. Bunların nam ve adreslerine ya mektupla veya radyo - vasıtasile cevab verilecektir. Bu remanı yazarken aşağı yukarı her edebi ekolün — kapısını / çaldım.. #Kalbe giren hırsız ne yalbız res- Tist, me yalnız remantik ve ne da yalnız idealisttir. Hemen hemen hep- | sinden biraz renk almış, — mühtelif | kısımlarda hemen bepsinin elbisele- Tinİ giymiştir. Fakat yalnız birine mensup değildir. Anlatmak istediği gey de bakit bir aşk macerası — zah- nedilmemelidir. Ne demek istediği- ni, nelere hücem ettiğini, neleri sev- dirmeğe — çalıştığını, neleri mazur gördüğünü okuyucular takdir ede- ceklerdir. Bu eser, sâylemek İşlerim Ki, bir içli aşk hikâyesinin içinde bü- tün bir hayatın ve buzünkü seayo- tenin tahlilini ve icxp eden yerlerdo de tenkidini ihtiva etmektedir. — Ve Asil işle bunlar, aşk komprimesi ha- Hinde öaüne kanulmaktadır. Bana «Kalbe giren hırsızsla roman sahasında bir dektora imtihanı ver. mek cesaretini six sayın okuyucul! Tun bana verdiniz. Bununla bir dör- düncüye hak — değil, — elimdekini elimde — tutabilmek muvaffakıyetini kazanabilirsem bahtiyarım!) Yeşilküy * 15 - 9 - na8 — Sen sakın meraklanma, ferah git, oğul, dedi, Sevgili yavukluna, olurum ben kul, Gittiğin yol uzundur, sonunda ölmek de var, Vatan şen, sen neş'eli. kavuşmak dönmek do Var. Biz seni hep gözleriz, bir çatıda yatarız, Sonra: dedi.. Gelmezsen sözün gibi, yavuklunu satarız. Daha çok diyecekti, durdu, çıkmadı sesi, o-ımın " gözlerinde toplanmış b buıım hm! Kaen hapıshanesmde bir mahküm, yerine att — Ey kalbi temiz, Bak ben de gidiyorum, sen de yare git, dedi"t © | Ölümden dönen artık, kalmam topraktan 4f Sen de, Fatmayla birleş, sağca yaşayın pek, yiğit, € Gözünden iki damla düştü, bağlı elin Kayboldular, tırmanıp, köyün tepelerine-.. bir manken bıraktı ve kaçtı Mahküm kaçmazdan evvel, Mankenin başın’ bir de takke geçirmeyi ihmal etmemış Koen hapishanesinden kaçan kaçana, Ağustos ayında iki mah- küm kaçmıştı, Şimdi de, beş se- neye mahküm olan ve Guya'na gönderilmesine az vakit kalan Loridan adlı “tr serseri muvaffak olm. Ştur, Gardiyanlardan biri, saat 11 de koğuşa girdiği zaman yatakların birinde ottan yapılmış bir man - ken görmüştür. Mankenin cam - dan gözleri, tahtadan yapılmış ve boyanmış kulakları, hattâ başın - da bir de takke vardı. Loridan, bizzaf yaptığı bir may- muncukla koğuşun ve bahçeye açılan kapıların hepsini açmış ve kaçmıştır. Nereye gittiği, nerede BU KISIM ROMANIN ORTASIDIR | * Seven ızlırab çekmeğe de gönüllü demektir .o. Bir mektubun doğurduğu 12. lrap ve.. bir genç kadın., Avucun içine doğru parmakların sinirli bir bükülüşü. Buruşan bir kâğıdın hışırtısı.. Kısık, buram bürâm kin, nef- ret kokan bir ses: — Yulan, valan... Yalan söylü- yorsun, yalan yazıyorsun, uydu- ruyorsun.. İnanmıyorum.. İnana- miyorüum artık.. Masanın kirli mermerine inen bir yumruk.. — Yalan! Sesin ton değiştirişi : NÜSRET SAFA COŞKUN - Oğlum al paranıt, Garib bır ızdıva bir kızla Prestonburg'da, Taket adlı ve 32 yaşlarında bir - demircinin 10 yaşında henüz çocuk denilecek bir kızla vlenmesi Amerika efkârı umumiyesini galeyana getirmiş ve umumi bir protestoya meydan vermiştir. Hakikaten, bir hafta evvel daği birsadam olan Taket, Roze adlı bir k kızla evlenmişti. Bir maden parçasının mermere sarkıntılık edişi. — Hızla sarsılan Cnr kapı., Sokük... Kaldırım.. Kaldırım taşları. Kaldırım taşları üzerinde ayak- lar.. Kaldırım taşları üzerinde ayak- | ları taşıran bir yürüyüş. Erimiş karların biriktiği çukur- lara taşıran bir yürüyüş.. Karlar bu kendiriden geçmiş yürüyüşün suratına tükürüz gibi dökülüyor.. Binlerce beyat tünü- rük bu ayakların dahibinn üslüne düşüyor. Cadde,. Işıklar.. Adamlar... Çan, glakson sesleri.. Marıldanış: — Yine yalan. .Hop, her zama 1- Kİ gibi. Yalan.. İnanmıyorurm!. — Kör müsün be herif? , evlenmiş Bu haber, birçok - Ki #a | 32 yaşındaki demirci 10 yaşınd? hiddetini mucib olmuş VE mete müracaatla şikâyette muşlardır. Zabıta; kızı anasıni sorguy? © tikten sönra tevkif etmişti Taket kaçmış ve dağa İ miştir. Ve giderken: — Yakında karımı almiy? leceğim... demiştir. İmanına kadar frenlert » Makasların dişlerini ıımu’:ğ Şoförün gırtlağından, dişi küp dışarı uğrayan ıu.ırıet — Aval aval yürüyeceği”” fına Bak be adam!.. Lüks hususi bir otomobil j İçinde dışarısı ne kadâf © ve çıplaksa, o derece Si tülü şık bir genç kadın!. Otomobil az daha fına bakmadan yürüyefi ezecekti .Genç kadın d& ğuk sayha çıkardı. Bu sayhadır ki, hanımının yanında Argoff familyasından bir küfl mak cesaretini verdi. Frenlerin ıı.k:ışmıill’d. olan sesle adam, tamj ne değen otomobili du. Ne iler gidebiliyor, Ne de geri dönebili Mi' # zatef ".