ŞU 4—SON TELGRAF —8 2 ci Teşrin 1938 Berlin - Roma - Paris AIman Hariciye Nazırının Romayı Ziyareti ve Fransa.. — Avrupanın son günler içindeki politik vazıyetı.. (de hâdiseler bir- birini takib edi; Bir ay evvel- ki Münih toplantısı olup bittikten ve Çekoslovakya malüm âkıbete uUğradıktan sonra Avrupanin mil- letler atası politika sahnesinde Berlin gazetelerine geli: nu doğru — bulmadıklar başlangıçta anlatmış olan Alman gazetelerinin vaziyeti ile İtalyan Matbuatının yazdıkları arasındı ki başkafik nazarı dikkati az ce Ciano, Ribbentrop neler olacak diye bekliyenlerin merakı bu gidişle boşa çıkmıya- cak görünüyor. Şu günlerde Alman Hariciye Nazırının İtalya payitahtını Av- rupa matbuatını en ziyade meş - gul eden bir mevzu oldu. Yeni ge- len Avrupa matbuatında bunun etrafında ne yazılmış ise göz gez- direrek bir hülâsa çıkarmak icab etse gerek. Orta Avrupada yeni bir müva- zene kurulacak deniyordu. Versay muahedesinin kurmuş olduğu mü- zene altüst olduktan sonra şim- yeni müvazenede Berlin - Ro- rolü ne olacak su- ali hatıra gelmemek kabil değil Münih toplantısında ise Avrupa vaziyetinin esaslarından bir kıs- mi değişmiş oldu. Artık Almanya- nin Orta Avrupada ve Tuna hava- Tisinde almış olduğu kuvvet ve nüfuz gözönündedir, Bu nüfuzun daha ilerliyeceği de söylenirken diğer taraftan İtalya da kendisi- nin Orta Avrupa işlerine hiçbir zaman seyirci — kalamıyacağını, çünkü orada kendisinin de mühim menfaatleri olduğunu tekrar et- mektedir. Öbür taraftan da Ber- lin - Roma mihverinin sağlamlığı- ni söylemekten hiç geri kalınma- maktadır. Şimdi Alman hariciye nazırının Romaya giderek görüşmesi ise iki tarafın karşılıklı münasebetleri- ni bir/kere gözden geçirerek tayin etmek maksadile olduğu an- laşılmşıtır. Diğer taraftan da nü- fuz ve tesirlerini göstermek iste- dikleri sahaların hududunu çize- Tek münasebetlerini ona göre ku vetlendirmek istemişler, yani kar- Şşılıklı menfaatlerini taksim etmiş oluyrolar. Bu ziyaret etrafında şimdiye kadar günü gününe golmiş olan telgraf haberleri malümdur. Fa - kat gün geçerek bütün o haberler alâkadar —memleketlerin da yazılan yazılardan çıkarmak lâzım geliyor. İtalyan gazeteleri mrar ediyor- lar. Berlin - Roma mihveri sağ- lamdır. diye Avrupanın diğer yerlerindeki gazetelerden Berlin- Roma mi ı sarsınlı geçirdi- gini söyleyenlere karşı İtalyan gözeteleri cevab vermekte gecik- miyorlar, böyle iddia eden olursa bilâkis mihverin sağlamlığını tek- Tar edip duruyorlar. Halbuki ortada göze çarpan bir keyfiyet var: Çekoslovakya türlü | ürlü taksimlere, İtalyan gazete- | leri, Lehistanla Macaristanın müş- terek bir hududa malik olmasını muvafık görüyorlar, bunun için — yeni bir taksime daha gidilmesini az doğru bulmuyorlardı. betmemiştir. Diğer taraftan ise gene Berlin - Roma mihverinin sağlamlığından bahsediliyordu. Eğer Berlin ile Romanın böyle az mühim olm - yan bir meselede noktal nazarları evvelden tayin edilmiş, karat tarılmış ve birbirine uygu lunmüş olsı ki taraf n atının neşriyatı arasındaki fark nereden geliyor sualine yer-kal- ! ktı. Halbuki Berlin ile Ro- konuşulacak şeylerin . Orta Avrupa: yetinden bahsederken bu şöyle diyor | «Çek - mühim olurs manyanın harici bütün hedefle: cek gibi değildi Bu söz diplomatça © nişbette m. kadar ar meselesi © olsun İ söy meselesinin halledilerek ciddi bir şekil alması bahsinde ısrar ede cek değildir; — İtalya şimdiye kadar koslovakyanın parçalanarak yal - | nız Bohemyanın y ir devlet | olarak kalmasını, diğer tarafların taksim edilmesini istemiştir. İtal- | yanın bu politikası devam ediyor İ mu? 3 — Yoksa artık Macaristan ar tık lehistanla müşterek hudut el- W de etmek arzasundan vaz geçerek lnaz Macatların bulunduğu ye: leri almakla mı kalacak? 4 — Halbuki şimdiden Macar aheret ettiği görülüyordu. E- (Devamı 6 ıncı sahifede) Harry Baur'la — | Oğlu Gecil Grane ) / Geliyor Baba ve oğul ilk defa elarak birlikte sahneye| len kama çıkacaklar | Büyük san'atkâr Harri bor, ya- kında turneye çıkacağından ba- hisle: Oğlum ve ben ilk defa olarak yabancı memleketleri ziyaret ede- 'e birlikte oynıyacağız. İlk 'a, sonra Türkiye- | ye, Yunanistana, Yugoslavyaya, İtalyaya gideceğiz. Bu Berline de uğrıyacağız, İzviçreye, meyanı pertuarımız şudur: Samson, | adam... | | Fransız Sinemacıları Nevyork sergisine mah- | sus 10 film çevirmiye kıarar verdiler erikada sinemacılık, mem- nin ikincisini - teşkil eceği aşikârdır. Bu sebeble panyalarından onu, sergide başka başka mevzular üzerine birer film çevirmiye karar Bundan başka, sergi devam ettiği sız sinema küm | müddetce haftalık bir de risale | çıkaracaklardır. Kayıbları arama şubesi Kocasını bırakıp giden kadınlar, karısını terkeden koca — Çok iyi geçinip gidyorduk. Nasılsa 'Röne Döparadi ile, kadın parasile geçinen bu serseri herif- le tanışmış. İşle o gündenberi ra- | hatımız, huzu: Ak - şamları eve geldiğim zaman sof- ranın hazırlanmadığını, karımın evde bulunmadığını görüyordum. ünasiple bu - lemiyeceğini anlatmak istedim, sonra da... — Takdir ettiniz, belki de döğ- dünüz... — Hayır! Dayağa kadar gitme - dim. Yalnız aza: «Kaçacağım, dedi. Ehemmiyi detle söylediğine hükmettim. Fa- kat, iki gündür kayıp. Nereye Bitti, ne oldu bilrüiyorum. | — Bu muhavere, Paris polis mü- diriyeti (Kayıpları arama şubo - si) baş memuru ile orta yaşlı bir adam arasında cereyan ediyor. Bu daire, kocasını bırakıp gi - PRENSLERİN GECELERİ Büyük Fransız Filminin mevzuunu teşkil etmektedir. Baş Rollerde: KATE de NAGY - JEAN MURAT lar, ailesinin yanından kaçan erk k ve kız çocuklar Karısının, (dürüst ve namuslu ) olduğunu söyliyen zavallı koca mantosunu, çamaşırlarını görünce tanıdı: “Aman, dedi. Meseleyi gizli tutunuz. Ailemin, çocuklarımın şerefini muhafaza için...,, den kamuları, karısını terkeden kocaları, ailesinin yanından kaçan | erkek ve kız çocukları arar, bulur. Henüz rüşdünü isbat etmemiş ço- cukları, kızları yakalar, Ebevey « nine teslim eder. Diğerlerine ge - Tince: Yalnız adreslerini, bulun - dukları yerleri alâkadarlara bil - dirmekten başka bir şey yapamaz, | Geçen sene Pariste 13,837 kişi kaybolmuştur. Bunlardan 7.769 u bulunmuştur. © 55 1 demek... Di- Parisin bütün Lüks ve arın geceleri... Şampaaya,.. İşte bunlar, yarın akşam. dan itibaren TAKSiM sinemasının Göstermeğe başlayacağı J. KESSEL'in meşbur Tomanı miyora.. gerlerimin ne oldukları, nereye ittikleri meçhul. Şüphesiz baş - a bir namla, başka bir diyarda yaşıyorlar. Kocaman bir oda. Duvarlar, ta- vana kadar dosyalarla dolu. Al - fabe sırasile dizilmiş. Birçok me » mür var. Bu iri yarı adam, yum - ruklarını sıkarak; — Ah! bir elime geçse... Diyor, yumruğunu masaya vu- | ruyor. İsmi (Jan L...), sarı bir fi- şi dolduruyor, kaçan karısının eş- kâlini yazıyor, memura soruyor; | — Sol memesinin üzerinde bir | ben vardır, Onu da yazayım mı?, Memur gülmeye çalışarak ce « vap veriyor: — Lüzum yok. Memesi açık gez- — Bulursanız. söyleyiniz, eve gelsin. Affediyorum onu... Zabıta, üç gün buluyor, e kadını Umumi evlerden birine | sermaye olmuş. Geceleri Rönesi beraber, Polis memurlarına: — Hayır! dyor. Adrezimi koca- ma vermeyiniz, bu hayatı tercih ediyorum. Bıktım o sarhoş heri- fin ağız kokusunu çekmekten... (Devamı 7 inci sahifede) HER GÜN BİR HİKÂYE TELGRAF Yazan : Evesin, zile baslı. Az sonra ge- ta buz torbasını değiş- tirmesi emrini verdi. Kocası Rişar, kamarada gözleri | kapalı yatıyordu. Konupreslerin a- J dan kırmızı çehresi görünü- Evenn, güvertede dolaşırken birdenbire felce uğrıyan yaşlı ko- casınnı geminin hastanesine naklo- dunmaşma razı olmamış, kamara- sında kendi bakacağını söylemiş- *i Bir aralık kurtulamıyacağına, nihayet sabaha karşı öleceğine bükmolunmuştu. Fakat bu altmış beşlik ihtiyar, krize mukavemet etti. Geminin doktoru, iyi olsa bi- ından istifade edemiye- ceğini, kötürüm kalacağını kat yetle söyledi. Evelin düşünüyordu. Ve: bet ki söylemedim. Yoksa bi çekecek- — İsa ilânih; tim,.. Dedi. Ve birdenbire bütün ha- önüne geldi: Bu yaş cı, sonra o Af- | 'e vicdan &; yalı gözünü İşte orada, Jan'la tanışmıştı. Bu uzun boylu, geniş omuzlu, esmer delikanlı ile sevişmiş ve mehtablı bir gecede, ağaçların altında onun kolları arasına atılmıştı. Delikanlı tatlı bir sesle: — Sevgilim, demişti, sana ta- mamile sahib olmak - istiyorum. Kocan seni sevebilecek yaşta de- Bil. Bırak onu. Kaçalım, uzaklara, çok uzaklara gidelim. Fakat o, sekiz senedenberi be- raber yaşadığı, birçok lütuflarını | gördüğü ihtiyarı birdenbire bırak- miya, yese düşürmiye cesaret e- Vapurda, bir sırasını gı göylerim. Neticeyi do, Fransaya vasıl olmadan'telgrafla sana bi ririm. Demişti. Fakat, kocasının neza- keti, lötüfkâr muameleleri karşı- sında bir türlü itiraf edemiyor, hergün yarına birakıyordu. -Bu suretle sahiline yaklaştıkları sırada koca- sı birdenbire hastalanmıştı. İsahet ki söylemedim... Genç kadın mütemadiyen” bu sözü tekrar ediyordu. - * Kapı vurulkdu. Doktörla beraber elinde buz tarbası olan kamarot geldi. Doktor, hastanın üzerine eğildi, nabzını dinledi, göz kapaklarını kaldırdı, baktı. — Rica ederim, doktor... leyiniz nasıl?, Süy- — Yaşıyacağına sizi temin ede- rim. Bu akşama doğru kendine gelecek. Fakat ayakları, evvelce | de söylediğim gibl kötürüm kala- | cak. Belki ileride elektrik tedavi- si ile geçer... Evelin, yine yalnız kalmıştı. Buz torbasını hastanın yanına koydu. Düşünmiye başladı. Aşkını feda edecekti. Başka ça- resi yoktu. Bu Basta adamı bu balde bırakıp kaçmak büyük bir vicdansızlık olacaktı. Birdenbire — yerinden fırladı. Rişar gözlerini açmış, kendisine bakıyordu. Hemen yanına gitti: — Sakın ha, dedi, kumıldanma- ndinizi yormayınız. Dok- tor bunu tavsiye etti. — Biliyorum. — Söylediklerini işittim. Elini uzattı, genç kadının elini tuttu: — Evelin. sana teşekkür etmek isterim. Bana karşı çok müşfik, çok sadık bir zevce idin. Ben, ar- tık mahvolmuş bir adamım. Ve büyük bir vicdan azabı içindeyim. Zannederim, üç gündür uyuma- dın. Rengin kül gibi... Bir an sustu. Sonra — Gençliğini, güzelliğini benim gibi alil bir iht gördükce kendi kendime düşi yordum: Acaba Evelin hayatın - dan memnun mu? ... Miısır Sevin Dünyanın en genç krâ! ve. kraliçesinin bir çocuğu oluyor Kral ve Kraliçe İlkkânunda bal seyahatine vez'ı hamletmek gun İskenderiyede doğmasını ar- zu buyurmuşlar. Buna da sebeb, validesi Kraliçe Nazlığın İsken » deriyede doğmuş olması ve kra- liçe ile aralarındaki muhabbetin orada başlama: Hakikaten Kraliçe Feride Mon- taza sarayının deniz kenarındaki büyük bahçesinde tanışmıştı. Ço- cuk iken bu bahçede berabez koş- muşlar, oynamışlardı. Nişan me- rasimi de mıştı. Sarayın bir kısmı kraliçeye tah- sis olunmuştur. Ve hazırlıklara bizzat kral nezaret etmiştir. Yatak odası, Belçikalı hir de« kordtör Larafından tezyin edilmiş- tir. Tamamile moderndir. Döşe « melere mavi saten kumaş kapları- mıştır. Duvarlar da maviye bo - y ştar. Kral ve kr: bu rengi pek çok sevmektedirler. Beşik, 16 'ncı Lüi tarzındadır. Üzerinde F markası vardır. Doğa- cak çocuğa erkek olsun, kız olsun mutlaka F ile başlıyan bir isim verilecektir. Erkek olursa 101, kız olursa 21 top atılacak Hakiki Mü: anlar, bu doğum hâdisesini (falihayır) addediyor- lar. Zira, çocuk Ramazanın orta- sına doğru doğacaktır. Ramazan ise yalnız Müslümanlar indinde değil, Yahudiler ve Hıristiyanlar- €a da en mübarek aylardan biri- dir, Çocuk doğar doğmaz toplar a- ir . JAN MARİAT 1 Dikkatle karısına - bakttflğ Evelin zihnen: hayatıf” idim. Emif © Hayalımda sönden... Evek aşkasını sevmedim.. Hasta, karısının — elleriti gözlerini kapadı. Başını V? dayadı; — Emni kat'iyen emin hameten söylemiyorsunuk aHyır! Emin olunuz:.. Rişar derin bir nefes aldii ” — Biliyorum, fakat, bif senin ağzından işitmek İ dum... Dedi. mer * Saatler geçti. Doktor — YEP hastanın yanına geldi. Riş#f'ü Hep benimle uğraşıyorsi Biraz da karıma bakınız, K ne istirahat tavsiye edinik iyileştim artık.., Evelin, doktorun ve kö ısrarı Üzerine güverteye ÇIkİ raz hava almıya razı oldu. doktora: — Rica ederim, dedi. kebli kalemimi veriniz. Ki şey yazmak istiyorum. Genç kadın, güverteniü maklığına dayanmıştı, İspâfl hillerine bakıyor: (Dcımnıı 7 tnci halk içind Çıkadaklar [ KRALİÇE FEVZİYE | tılacak ve bütün Mısırdâ yapılacaktır. ! (Devamı 7 inci #