« Herhangi — bir SON TELGRAF — 18 EYLÖL 1938 RTA AVRUPA - İTALYA | değişiklik ihtimali İtalyanları düşündürmekte ve Orta Avrupada Almanyanın yeniden teprak alarak büyüme- sini Rema mehafili hiç iştememektedir. Avusturyanın Almanyaya geçmesine ses çıkarılmamıştı, fakat bundan sonra ?... Çekoslovakya'nın Berlin-Roma mihverinin tesiri altına girerek Rus- ya'dan, Fransa'dan ayrılması İtalyanın en ziyade istediği şeylemendirW İngiliz Başvekilinin Almanya- ya gitmesinden daha evvelki gün- anlatan Avrupa gazeteleri yet geldi. Bundan sonraki inkişafları takib için daha evvelki safhaları bilmek lâzım. Onun için bahsin ŞU mühim tarafı gözden geçi lee Orta Avrupa işleri daha kısa- €a Çekaslovakya meselesi İtalya- da nasıl görülüyor ve Romanın ahafili -bunun etrafında ne düşünüyor diye «Son Telgrafe | da bir kaç gün evvel Avrupa ga- de gösterilen belli başlı tlardan bu sütunlarda hulüâsa siyasi Roma mahafilinin ne düşündi ğünü bilmek bir kaç noktadan lü- rurlu görülüyordu. Onun işin Avrupa gazetelerinin Romadaki muhabirleri de bu işe ehemmiyet vererek gazetelerine bazı şayanı dikkat şeyler yazdılar. Bir ke Berlin - Roma mihveri var. İtal- ya bu işte Almanlarla nereya ka- | dar beraber gidecek? dendi Sonra gelen malümat gösterdi | ki Çekoslovakya meselesinin sulh yolunda halledilmesi için İtalya | diplamatlarının da çalışması Ro- madan istenmiştir. Roma ile Ber- | lin arasındaki münasebat bu ka- dar sıkı iken İtalyanlar teşebbüs- te bulunarak Almanyaya itidal tavsiye etmesi isteniyordu. Bundan sonra İtalyan gazetele- tinin neşriyatı geliyor. İtalyan ga- zeteleri Almanyanın noktai naza- rımı haklı bulmakta devam edi yorlar, fakat daha ileri gitmiyor- lar, İngilterenin aleyhizde Alman gazetelerinde bir hayli yazılar çıkıyor. Româ, gazeteleri | öyle değil. Onlar Südet Almanla- | rının hatırı için İngiltere aleyhi- zmağı hiç doğru bul- | ne yazılar muyorlar. Roma gazetelerinin Ce- koslor ya mesele: ğ şudur dur. Çekoslovakyadak det Almanlarının istedikleri ol - malı. Fakat Çı si lesinin sulh yolunda halledilme- si için İngiltere bitaraf bir mev- kidedir Onun için İngiterenin bu işini takdir etmek lâzımdır. gibi Yeni gelen Avrupa gaze'eli nin Romadaki muhabirlerinin yaz- | diği yata Romada — İtalyan Hariciye Nezaretinin neşrettiği Tnforaziona diplomatika mecmu- asında çıkan bir yazı bu itibarla pek şayanı dikkat sayılmaktadır âleminin dedikoduları arasında bumecmu- | anın yazıları da bir yer tutm | Çünkü bu yazılardan anlaşıi- ıma göre Çekoslovakya selesi ne kadar büyümüş olursa olsun mutlaka sulh yolu edilmiş olacaktır. Rom: nazarı budur. Yalnız bukadı L Yani sulh yolunda h: miş — olacaktır; — değil selh yolunda — halledilmesi lâ- zim — gelmektedir. Bü — ikisi arasındaki — fark — besbellidir. m dünya biliyor ki İtalyada Çekoslovakya meselesinin mutla- ka sulh yolunda müzakareler va- sıtasile istemek - tedir. Şimd bu neşriyat az manat olmasa gerektir. İngiltere tarafından Romada ya: ziy koslovakya mesi malı Son günlerin politika me - halledilmesini pılan dostane teşebbüsle rnetice- | sinde Romanın da Alm; dinde gene dostane teşebi bulunarak Berlin hükümetine iti- dal tavsiy r. İtalyanla selesinde uzaktan seyirci kalarak bir şey söylemiyorlar, bilhassa İngilterenin girişmiş olduğu —i karıştırmamak için susuyorlardı. Şimdikhi neşriyat gösteriyor ki Roma politikası Çekoslovakya iş- lerinde İngiliz noktai nazarına çok uygun bir yol takib etmekte- dir. 1— Çekoslovakya mesclesi sulh yolunda halledilmek lâzım oldu- ğunu söylüyor; a nez- Çekoslovakya me- 2— Südet Amanlar meselesi ne | şekilde halledilirse edilsin laka Çekoslovakya devletinin va Musoüni yeti esası dahilin- de halledilmeli diyor; $— İtalya hiç bir zaman Südet ysnların oturduğu toprakların Almanyaya geçmesine razı olma- diğim anlatıyor. İşte İtalyan politikasının lerde aldığı göze çarpan va- iyet. Berlin - Roma mihverinin sağlam kalmasını istiyen İtalya tabiidir ki Çekoslovakya işlerin- de hep Almanyanın haklı bulduğunu söylüyor. Fakat bunu bir de iç yüzü olduğu anla- gılıyor ki o da İtalyan diplomat- larının bu işte Almanyanın büs- bütün muvaffak olarak bu işte de son üstün bir mevki tıfmasını ia- temedikleridir. Çünkü Çekoslo - vakya ortadan kalkarsa bundan kârlı çıkacak olan her halde İtal- ya olmıyacaktır. Romanin noktai nazarına göre 'Çekoslovakya kalmalıdır. Hem de bugünkü hudutlarile, varlığı ile kalmalıdır. - Topraklarından bir karış bile Almanyaya geçmemeli-; dir. Fakat buna karşı Çekoslo - — — — dediklerini | vakya da Berlin - Roma mihve ri tarafına geçmeli!.. Prağ hükü- meti Almanyanın nüfuzu altında kalmamalı. Lâkin Roma - Berlin mihverinin tarafına geçerse da- ha ziyade Roman kalacağı düşünülerek İtalya dip- lomatları bunu istöyorlar. Yoksa | Almanyanın bü işte tam bir mü- vaffakiyet kazanması Romanın kat'iyyen istemediği bir şeydir. Bununla beraber bu meselenin için de Almanyanın bir mu yost Tâzim geli ki an- cak kendsine bir şey verilmek, bir şey gösterilmekle l olacaktır. Fakat gene İt hafili Alman #ikrindedirle Bundan sonra İtalyan nazarına göre meselenin dij ha mühim safhası kendini göster- mektedir. O da şudur: Almanya sonuna kadar ısrar — gösterebilir mi ve her göze — alabil mi? İşte burada Roma hükümetinin fikel ne olduğunu öğrenmek me- rak edilecek bir keyfiyettir. Romadaki Avrupa muhabirleri alarak verdikleri malümata göne İtalyan mahafili Almanyanın her- hangi bir kavgaya girişmek is- terse yanında mutlaka İtalyayı (Devamı 7 iuci sahifenilzde) Eylülün 13 üncü günü saat 10 u 15 geçe Fransada, şatki Pirenede Prad mevklinde bir geçid mahal- linde müthiş bir kaza - olmuşlur. Perpinyan'la Vilfranş arasındaye- lektrikli yoldan bir tren geçi; du. Geçid mahalli kapanmıştı. Prad istikametine giden iki oto- kar, bu yolun açılmasını bı yordu. Az sonra bekçi parmaklı- ğt kaldırdı, yolu açtı. Otokarların birincisi geçti. İçin- yolcu vardı. İkincisine, tam yolu geçeceği sırada saatte 80 ki- Tometre sür'atle gelen Otoray çarptı ve ikiye biçti. Otokarın ön tarafı hendeğe di tü. Gerisi, yüz metre kadar ( ye sürüklendi. Yolculardan dür- hlar hastaneye naklolundu. Yapılan tahkikat neticesinde kazanın şundan ileri geldiği an- laşılmıştır. Geçen trenin son va- | tar | rünür dü öldü, dokuzu yaralandı. Yara- | HİKÂYE Bir kaç yüzlü kadın!.. (Dünkü sayıdan devam) — Müssade et. Ben anlataca - ğim onu sana. Meliha tavırlarila bir ciddiyet sembolü gibi gö- Hem öyle bir sembol ki in- san onu gözlünce imrenir. Hele se- nin gibi toylar hemen kapılıveri ler ona. Halbuki Meliha kadınla - rın en tehlikelisi ve karakteri bo- zuk, doğru ve samimi hareket e- der gibi görünen — tam manasile bir yosmadır . Hiç bir erkek - le ti diği, konuşmudığı söy- bu kadın — yalnız bu. &a- kanlıya harareti- ni”sunmuş, dudaklarının pembe- liğini aşılamıştır. Haddinden - fazla isterik oluşa kalın yapılı, şark tipi karşı zaaf gösermesine maz. İtiraza mahal bırakmamak sana bir iki isim Esmer, iriye yakın h kıvırcik sar vür Saim, Meliha- yıu saman oyaladı. | Yine ayni tipte fakat daha uzun boylu Sulhi bir kaç yıl Mel çemberinden kurtulamadı. Ve. na gelinciye kadar binbir renkli erkeğin kollarında kahkıha sa - vuran bu kadın yüzündeki kara ları kendisini tanımıyanların a1- | dandıkları ciddiyet maskesile ör- | tüyor. Fakat sen ve senin gibi me- rak ve sevgiyi macera haline dö- kenler hiç bir zaman tehlikedea kurtulamıyaorlar. Şakir sözlerini bitirinciye kadar tepeye çıkmış, tekrar aşağı inmiş- tik. Gece yarısına çok kalmamış- nn Görülmemiş bir kaza Saatte 8O kilometre sür'atle giden İbir ray otomobili pirotokarı ikiye biçti.. Dört ölü, dokuz yaralı var. gonunda, arkadan bir atoray ge diğine delâlet eden kırmızı bir bayrak vardı. Yol bekçisi bunu | görmemiş ve yolu açmıştır. islerde | ği anlaşılmakta - | Azrail ile başbaşa geçen saatler! Yine Nimet! Nime- tin kurtarışı! Nimetle izdivac.. Nimetle yaşayış!. Ni- mete kocalık!. Iztırab saatleri... Mazi.,. Ve.. hatıra- ların beyne hücumu!, Bütün bu tezadlar ve... gözlerin gerive çevrilip kafatasının içindeki canlılığı seyredişi! Refik, bir gaip çocuğun aranma ilânı ile zihninia içinde açılan ve birsinema şeridi gibi hayatımı safha safha gözlerinin önüne seren bu tezaği ve bu hatır: larla belki iki.. iki buçük saat başbaşa kaldı. Sani- yeler oldu ki, soğuk soğuk ter döktü, havanın boş- luğunda yumruklarını sıktı salladı! Saniyeler oldu ki, damarlarındaki bütün kanın kızgın bir ateşe tu- tulmuş gibi fakır fakır kaynadığını; ruhunun arzu, Aaşk, hayal sahneleri içinde tatlı bir baygınlık geçir- diğini hissetti ve... Nihayet karar verdi. — Merali görmeliyim!. i Görmek için kendinde kuvvetli haklar buluyor, babalık kanının cazibesini tecrübe etmek - İstiyor. Fakat, nasıl bulacak?. Zindandan Ferhundeye gön- derdiği talök mektubunda: — Çocuğu istersen beraber al. İstersen götür, Darülâcezeye bırak' Demişti. Şimdi acaba nerede; kimde, kimin ya- nında?.. Ferhundenin yanında ise. Ferhunde nere de?... Bu ane kadar ne aradı, ne sordu?. Bilmiyor, Darülücezede ise. Muhakkak orada duruyor mu?, Aradan seneler geçti. Birisine evlâdlık verilmiş ola- | bilir! Eğer verilmemişse tanıyabilecek mi?. Hâlâ is- İ mi Meral mi?. Ferhunde Darülâcezeye gönderirken Edebi Roman No. 108 ismini değiştirmiş, pekâlâ: Emine, Ayşe, Mediha... filân koymuş olabilir?. Yüzlerce çocuk içinde bir E- mineyi, bir Ayşeyi, bir Medihayı nasıl tanıyabile - cek?. Kundak içinde birkaç aylık bıraktığı bir ço- cuk birkaç sene içinde hiç tanınmıyacak bir hale gelebilir... Sonra, durup durup: — Bu çocuk mutlaka Darülâcezede değildir... Diyor ve.. muhakemelerinde' şaşırıyar: Bir ana çocuğunu kaldırıp sokağa atabilir mi? Bu çocuk ya benimdir, yahud da âşıkınındır!.. İkimizin de olabilir.. Bir üçüncü.. Dördüncü adamın da kanı karışmış olabilir. mi?.. — Ferhunde bir sokak sürtüğü değildi ya' — Her halde, ya âşıkı, ya ben! — Ben kocası iken madem ki âşıkı vardı.. Bu çocuk senin... Diyebilir! Sokağa atmaz, götürür. | ) YAZAN: MURA T_ — Sözlerime itimad et. H: taını kurtarman için Melihayı ara- | ma. Belki günler belki de yıllar | sözlerimin doğruluğunu göstere - cektir, dedi. Geceyl karmakarışık rüyalar, tuhaf düşüncelerle geçirdim. Sabah, bana çocukluğumun bay- ram günlerindeki heyecanını ha- tırlattı. Ne olur diyordum, şu kızcağı- zı yolda görüp benimle bir kaç dakika konuşmıya davet etsem o da daima ciddi yüzünü daha fazla asmadan bu arzumu kabul etse. * — Aşkolsun Halil.. — Ne oldu? — Daha ne olsun. Vallahi bir şey anlamadım sözlerinden.. Tabii işine gelmiyecek bir anlamazsın. Halil şaşırmış bir halde yüzü- me bakıyordu. Benim birdenbire taarruza geçmem onu kızdırmış- u — Allahıni şeversen mr sen? — Ne çıldırması canım Meliha senin samimi arkadaşın- mış da benden saklıyorsuz değil mi: Hay allâk... Ben de iyeceğini zannetmiştim. —Bundan mühim ne olur?.. Şim- di.fazla sözü bırak da bana yar- dıma hazırlan.. — Ne gibi?.. — Ne gibi olâcak. Meliha ile tanışmamı temin edeceksin. — Ömürsün birader. Böyle 15- dama tellâllık ettirmeyi de çıldırdın BUGÜN iPEK Sinemısında taralından şahane bir surette yaratılan Büyük şehir | bir şev | | yat yaşıyordu. Ni | taslarından Herkesin sevdiği 2 büyük artist KAYAHAN | t Şakir beni evime bırakırken: | icad ettikten sonra mesele yok. — Yüksek fikirlerini sonra be- | yan edersin. Söyle bu işi ne za- man yapacaksın. Halil işin ciddileştiğini farke- t küsditş d B Montekarlo — oteller şık terzi Yakayı ele verince kendini dince derhal itiraz etti! — Vazgeç bu iştene — Ne münasebet? — Münasebeti falan yok vazgeç diyorum. Sonra e Hoşuma gidiyor kız.-. — Hoşuna gitm et. — Sebebini bir türlü aabyif” dım. Yoksa. * Sözümü bitirmeme meydit meden cevab verdi: N Yoksa serseri aşık$ili ceksin değil mi r Vallahi uzun bo&'l“wj larında eksiklik olduğut” dim. lunu böylelikle garanti iyorsun amma ben O Melihayı sevmiy B # İni — soyall kadın... öl dürmiye teşebbüs etti. Fransanın cenub sahili gaztno- larında şıklığı ve sevimliliği ile herkesin gikkat nazarını üzerine çeken genç bir kadın Montekar - loda tevkif olunmuştur. İki polisin refakatile kı la gittiğini görenler birbirlerine soruyorlardı: — Beyaz zehir satıcısı mı?.. Yokşa ca: Az sonra genç kadinın te d - s mu kif o lunmasının sebebi ani Bu- fyon, ne idi. Maria Vietti sade tellerde mutlaka bir şey tuyordu. Polisler, üzerini aradılar, | çalınmış bir cüzdan buldular. Maria — Vietti; Montekarlod: Kan'da, Jüan lepin'de lüks hir has | n büyük pa - birinde bir dairesi vardı, Kapısının üzerindeki par - SPENÇER TRASY LUİSE RAİNER Fransızca sözlü büyük aşk ve macera filmi gösterilmektedir! Ayrıcı Miki Mavs ve Foks Dünya haberleri gazetesi. Eğer, görürse, Fakat canı yanınca avaz avaz bağırmıya bâf', lak levhada şu yazılı idi? Dairesinde yapılan A7 da Parisin son modelleri 150000 frank kıymetünde ” herat bulunmuştur. Ve b | İngiliz kolonisine mensub Bürfiendesit olduğu anlkft tır. İNTİHAR -rr.szanüs | Maria Vietti, kapalı, bul! tevkifhane locasında, y baklarından birini kırmığı X #f parçası ile boğazını kesmif b kat Acıya dayanamamış * pf | vaz haykırmağa başlamıştı"|, çiler yetişmişler kendisifi neye nakletmişlerdir. ——— — mırsa, bulursa ne yapacak? geh Etem İzzet BENİCE — Âşıkına kaçmasa, hiyanetini daha uzun müd- det saklayabilseydi ben, çocuğumun kanından nasıl şüphe edebilirdim?. — Ben kendisini boşamış ve ondan sonra, hiç tanımadığı bir erkekle evlenmiş olsaydı belki, ço- cuğunu feda edebilirdi. — Bir annenin çocuğunu atmasına tur!. — Ben hapishanede idamımı beklerkon düğün yapan bir kadın, çocuğunu da atabilir!. — Acaba, bir başka çocuğu daha oldu mu?: — Kimbilir nerede oturuyor, nasıl yaşıyor?.. — Darülâcezeye gitsem mi?, En son buna karar verdi: — Darülücezeye gidecek, — Bir evlâtlık arıyorum. Diyecek... Dolaşacak, bütün çocukları görecek, «Meral> i tanımıya çalışacak!. Sadece, bir istifham?, imkân yok- mı?, Alırsa nereye götürecek, kimin yanınlâ cek? Nimetin yanına getiremez! Nimet # rünce kıyameti koparır. Hiçbir yalan önünd” rende atmaz! Çünkü, Ferhundenin bir Çocülü ğunu biliyor, belki de tanıyor!. O halde... Ü Ne yapmalı, nereye götürmeli?, Bir südnif” yi gizliden gizliye çocüğuna baktiramaz, ot tüp, mektebe gönderemez mi?.. Fakat, bif daha: Bu çocuğu niçin arıyor, niçin bmııer:’;/ yı düşünüyor, niçin büyütmeğe, okutup YATLI Ya hecevsleniyor?.. Bu şuursuz meyil nedef e nereden geliyor?. Kanında katışık olduğutU le bir baba o çocuğa: — Benim. w Diyebilir mi?. Bunu yapar mı?, Bu, — Yyl şey midir?, Halbuki, saniyeler geçtikçe v'-';ı lin bayali gözlerinde büyüdükçe kanı kanınâ a sıcak geliyor ki. Onun hayaline gurbetttr yi kalbini verdiği bir sevgiliye bakan tutgun İÜle kıyor, hasretine doyamadığı bir anneyi ÖZlİY' Şel gibi yüreği sızlıyarak bakıyor... Acı ile Ü. 1 Buursuz bir irade ve isteğin sevkile bakıy0f” ya> le hissediyot, o zevki duyuyor, o banginl tez canlılığı duyuyor!. . Bu esnada Nimetin gür ve haşin sesi doldurdu: — Neredesin Refik?.. yi Refik istemiye istemiye, zevkine yeni dığı bu tahayyülâttan kendini ayırdı, cevi?