* v hi ta hi Hai Tlaj 'a > g- Ş yavru u Ülak; w « burunlu, kedi yavrusunu gi Bu masum ve maz- hayvancığa kıyacak - ele ne İNe ge Nat zi Kek Verilir? 'ıx;,:' ik tü o, Tn k:'hdk!ım yana yakıla anlatı: alnız bu safhada kalsay- ee kördelâlı anaç ev kedisi kay- Yâlnız ben değilim. Bütün ;wh""v bu yüzden şikâyetçi... aç ve ev ke- sokaklara toplatacaktı ç S bu işe aklım ermeden git- yamuk Kadaşımın derdi büyüktü. Yıllık ev kedisi, hani şu ge- hu_"'nıkı kediler aklımdaki meş- elediye seferberliğini de at- bahtiyarlığına Ttada yok olmuş. Tabii e- kavuşan KEDİ SEFERBERLİĞİ Vez kadem basacak evdeki raha- | ahi l et .;*r. işik kedisi durup dururken vi M A sokak sokak sürimeğe gi- Ü değil y MÜÇ değil ya. tıı'dE Y bayan bayancık oturup gü- | 'a kapının ö m,, Farşı yalanırken, tuvaletini kaçaMlarken bir hoyrat eli ha uğramı: yahut da Uzüru, relahi ve bolluğu bira- | tliğinin bu seneki serpinti | © Tastlamı Müa gi ğ ği ne Tfâmuw dayız. b "ıııı üste balık istifi gibi. Sı- İş bu kedinin ba- ende değil; gizli kedi top- Tüte,, Seferberliği: icelerdedir. n * meydana ge- Herkes alel- ile bunala Şişhane yoku- "ı—ı.l firmanıyoruz. İki orta yaşlı, etli, kır saçlı erkek ko- KARŞISINDA - İSTANBUL Bir karış ipek tüylü, şeytan bakışlı kedilere geçmiş olsun.. hanında yüzünü fareler yiyen adam| Yazan : Murat KAYAHAN — Kedi derilerinden birinci de- recede kürk yapılıyormuş işittin mi? — Yook... Şimdi senden duyu- yorum... Fakat bu kürkler da- yanıklı olmaz ki. — Çok dayanıklı oluyorlarmış, ve... Dehşetli de rağbet görüyor- larmış. Konuşanlardan ikincisi arkada- şının verdiği bu teminat üzerine gözlerini pencereden dışarda, u- zaktaki damlardan birinin üzerin- de oynaşan iki kediye dikti... Bi- raz düşündükten sonra yeni bir şey keşfetmiş bir adam tavrile ba- şını salladı, hafif bir sesle lendi: Tevekkeli değil rı koruma cemiyeti toplanan ke- dileri insani şekilde öldürmek Külfetini gönüllü kabul ediyor. . * Yine bir ahbap anlattı — Meşhur bir hikâye vardır bi Dur öyle ise söy- Hayvanla- liyor musun .-. Tiyeyim Vaktile sılacının biri memlek, K tine dönerken elindeki ax para il * A sxı a'nın esrarına hüfuz eden adam.. qcır!ardan sonra sergüzeştleri * Jfilm mevzuu oldu. Pronses ile Markopoto sarayın bahçesinde karşılaşıyor. Tn Emeğe hacet var mi? Bir kal ğ MEşkil ediyı t u. Avrupalılar ınî:h hiç bilinmiyen esraren- h M)ğrdı Fakat ehlisalib mu. | ı_,*n Asyanın içinden gelen h birbirini takib eden vu- | “Avrupalılara Asyanın ha- | © Büyük bir “Unu vermiş, eekiden tanın. Tn lmaktan a gitti. e buraktığ hraktığı se Hu dT Avrupa ile Asya birbi- | haberi olmiyan iki ayrı â- | âlem olduğu | Senelerce name i. rmiş oldu. Pt Venediklidir. 1250 de 106 4 Z sub olduğu aileden birçok seyyah- | lar çıkmıştır. Genç yaşında Mar. kopulo da Anadoluya geçmiş. İran, Hindiatan ve Çine gitmiştir. Ora- da Asyanın büyük hanı tarafın. dan kendisine mühim bir vazife verilmiş, O da daha bir çok yer- ler dolaştıktan, Çin — sahillerini gezdikten, Sumatra, Seylân Malabar — sahillerini - gördükten, Hind denizinde dalaştıktan sonra Venediğe dönebilmiştir. Memle- ketinden çıktıktan sonra tam yir. mi altı sene böyle uzak yerler dolaşan Markopulonun oraya dö- nerek anlattığı şeylerin hepsi de birer hârika olarak — dinleniyor, dinliyenleri meraklandırıy Fakat bir müddet sonra kendi. Devamı 1 inci sahifemizda ve Böy | &r evine bir hediye almak - istemiş.. Aramış, taramış, bir şey bulama- mıiş.. O ara tüyleri bir karış, pen- be atlas burunlu boncuk — gözlü, şeytan bakışlı ve tel tel palabi- yıklı nonoş bir kedi görmüş.. Bu Nu satın almış. Gemiye binmiş yola çıkmışlar. Derken efendin lamış, dağlar bir fırtına pat- dalgalar gemiyi haşır teknesi gibi sürükliye sürükliye rotasından « mekten ecel terleri dö halkı adaya çıkmış, ye mana kadar görmedikleri gemi- cileri iyi karşılamışlar, süvariyi ada hâkiminin evine götürmüş - ler. Akşam vakti beklenmiyen mi- safirlerin gelişini hoşca karşıla- yan ada hâkimi biraz hoş beş- ten sonra: ler o za — Yorgunsunuz.. — Allah - bilir acıkmışsınız da, demiş. Buyurun yemek yiyelim. Misafirler yemek odasına gi - rince evvelâ içleri ürkmüş. Sof- râ başındaki her iskemlenin ar- kasında eli sopalı bir adam du- rüyor, omuzundaki sopu bakana dehşet — veriyorm Misafirler yemeğe oturmuşlar sofraya gelir gelmez odanın di bir tarafından türeyen sürü fare ya bir akı pa vorma; yandan hücum ederek bunları ağa- kayulmuşlar, bir gürül- opmuş.. Bu işe şaşıran sü- hâkime sormu: - Bu hal her x — Tabii.- bu hayvanlar öyle ça- buk ürüyorlür ki öldürmekle ba- şa çıkamıyoruz. — Kapan kurun, kedi besleyin Hakim bön bön süvarinin yüzü- nene bakmış, sormuş — Kedi dediğin nasıl şe; — Durun.. şimdi görürsünüz! 'e haber gönder- ylü, benbe atlas burunlu, şeytan bakışlı, tel tel be- yaz palabıyıklı nonoş kediyi gi tirtmiş Kedi kucakta geldiği mek ürer — girmez tıpkı ambarlı sında bildirein avı- na, çıkmış bir avcının rastladığı av bolluğunu hatırlatan fare sü- rülerini görünce yere'atlamış, bi- rinci fareyi bağırtırken o sopa'ı hizmetçilerle gele deliklere birini çiğni; mışlar. Hâkim, bu seyirden odası; güreşen sürü rast koşuşmuşlar. bir- erek ortadan kaybol- bir karış açılan ağzile süvariden bu kıymet-| li () hayvanı kendilerine sat - malarını yalvarmış. Fakir sılacı nan kedisi yüz binlerce altın kar şılığa satılmış!. Ada hakimi de bu yüzden rahat bir lokma yemek yiyebilmiş... Hikâye burada bitiyardu. Ben işin farkında — değilim.. — Ahbaba sordum: Ne münasebetle anlatıyorsun?.. mu?.. O, sinsi sinsi güldü.. Sonra ba- na gizli bir şey anlatıyormuş gibi kulağıma eğildi; fısıldadı: — Belediyenin kedi seferberli- ği devam ederse bir kaç yıl sonra bizde de solraya otururken sopa- h muhafızlar bekletmek mecbu- riyetinde kalacağız, diye korku yorum da... bu masalı Başka işin yok * Geçen yal, kışa doğru kedi se ferberliği münasebetile beyanatta bulunan Sıhhat müdürü Bay Ali Rizanın şu sözünü ha — Fareler gün geçtikçe artı - yorlar.. İster misiniz belediyenin bu is- rarı devam ede ede kedi neslinin n böyle mi? | Şimal Akıntıya kapılarak gldııııW | bir yat'da yarı baygın İyatan bir adam bulundu Yat'da—;eçen , Facıa... | | «Klod ve Tereze adlı bir yel - | kenli ile Şimal denizinde dolaşan ! ; Fransız gemicileri, Harviç'in 30 | | kilametre açığında akıntıya kapı- | larak giden küçük bir gemi gör- müşler, Bu, si bir yat idi. alıyordu. Gemiciler, san indirdiler, yatın yanına gittiler. Yatta, baygın yatan bir adam buldular Bu adam, genç idi. kalın yünlü bir € larında bir çok dövmeler bı yordu. Gemiciye benziyordu. Derhal k a çıkarıldı ve hi tahaneye naklolundu. Ned ra ke kşrdaşının dalgalar tarafırı rüklenip denize götürüldüğünü Ağzından daha başka bir söz almanın imkânı olmadı, Çalınmış bir yat... Yatta bir kabine vardır. Bir dürbünden, elbiselerden maada bir şey bulunamamıştır. -Küçük yata gelince: Selekotav — plâjına yakın bir malikânenin sahibine a- it olduğu ve cuma sabahi çalındı- ğ anlaşılmıştır. Sabahleyin plâja gidenler üç ton cesametinde husu- Her ta Üz. yar tın açıklara açıldığını görmüşler. Yat nasıl oldu da bu hale geldi?. Her tarafından su alacak derece- de harab oldu?... Bu bir muam- madır. Polis bu muammayı çöz meye çalışıyor. İhtimal, bir başka gemi ile mü- sademe etti?. Fakat hangi gemi ile... Yoksa bir kayaya mı çarp- tı?.. İçindekiler nasıl denize düş- tüd. İşte zabıta bu suallerin ce- | bine vermeye çalışı l | ile | Babası: 'N | — Tıpkı peti masallarında olduğu | | gibi Prens Mahmud, sevdiği güzel kızla 1938 senesi eylülün 4 üneli günü evlendi Bu şu süretle de ifade edilebi. lir: Trenganu sultanının — küçük kardeşi Prens Mahmud, Oksford- lu bir terzinin kızı olan ve pedi- kürlük yapan Matmazel Jos Bian. kov'la evlendi Prensin macerasını ve kardeşi- nin bu İzdivaca mümansat ettiği- satını kestiğini yazmış - köküne kibrit suyu ekilsin de, so- kaklarda pervasız dolaşan fare sürüleri türesin!.. Görüyorum.. dudaklarınızda tomurcaklaşan te- | bessümü aralıyor ve oruz silki- yorsunuz: - Adam sen de... Ö zaman da farelerle mücafeleye girişir, bir (Devamı 6 wmcı sabilede) İ | bulunduğunu si | dı. Bu miktarı 300 sene muhafaza |520 mi | doğrudur. Rio Tenton ve Almaden çara oğlum, gartlilerin sarbestis'ne alışlı. rından vazgeçerek oğlunun maaşını lade etmiş. | pek az demiryolu ve şose var. Be- | yazlar da azdır. Konfor da yok- | Prens Mahmud, bir kaç aydanberi B —SON TELGRAF-— B mmuu /950 milyar altın nerede? Denizinde 50 asırda elde edilen 1,500 milyar altının hesabı nasıl çıkarıldı? Toprak ve denizin yuttuğu altın 207 milyon! Birkaç sene evvel, Amerika | d rphanesi müdürü; son H0 se- l n içinde yerden tamam 23 mil. yon dolarlık altın çıkarıldığını ve ısının tedavülde | ylemişti. Şu hal- | bugün ancak de, 1493 denberi çkarılan altınla. rın yarısı kayıb demektir. 1483 den 53000 sene evvel de al- | tın çıkarılıyordu. Ejptolog Petri, çıkarılan ve kaybolan — altınların | miktarını tahmini olarak bildiri- | yor. Bu âlime göre, İsanın doğu - | şundan 2000 sene evvel Mısırlılar her sene 5 ton bakır çıkarıyorlar. ettiler, Altın ihracatı da bu nis - bette idi. Petrinin hesabına göre Musrlılar, Hiristiyanlığın z İi na kadar 260 milyar franklık al- çıkarmışlardır. Eski dünyanın altın ihracatı da yar dranklır. Bu tahmin altın madenlerinin zenginliği dü- | şünülür ve buna hiristiyanlığın zuhurundan 1493 yılına kadar çı- karılan altınlar da ilâve olunursa dünya altın hracatının 1986 se. nesinde 1400 milyara baliğ oldu- u anaşılır. Dünya ticaretinin yektinu 14,000 miyar franktır. Bunun için de 1,400 milyar altın ihtiyata lüzum var. dır. 5000 senedenberi çıkarılan al- tınlar bulünüp tedavüle konul- muş olsa ticari vaziyetin, his olunacak derecede düzeleceği ve | Aşkın galebesi Prens Mahmud sevgilisi evleniyor.. garb maedeniyetine, demiş. Ve kara' Genç fşıkın babası bu kararin- dün rücu etmiş ve; Ne çare, oğlum garp medeni- | yetine, İngillz âdatına alışt. Garp- hlar gibi serbast yaşamak istiyor. Trenganu'ya gelip kendi irkından bir kızla evlenmesini muvafık gö- rüyorduk. Fakat sonradan bu su- retle felâketine sebep olacağıı zi düşündük. Tac giyme merasi - minde İken sevdiği İngiliz kızını gördüm. Güzel, terbiyeli ve se - bir kız. Oğlumu mes'ud e - €e eminim. Trenganu'da tur. Mahmud, artık memleketi mizde yaşayamaz. Demiştir. İki sevdalı, Oksford' da bir evde, müstakbel hayatla rının plânını çizmekle —meşgul kesilen aylığını tekrar almıya ve | prens gibi yaşamıya başlamıştır. | Insanların mes'ud olacağı muhak: kaktır. Fakat, 950 milyar altın kayıb!.. Altın, en çok sanayle ve güzel san'atlara sarfolunmuştur. Kiçine göre, 1835 den 1930 a kadar bun. lara 175 milyar, yani mevcud al- tınların yüzde 27 si sarfolunmuş. tur, İtalya hükümeti, bütün altı alarından istedi. Fakat, buna rağ- men birçok gizli altın vardır. Eski Roma Kapitolünün kubbe. | &i 960 milyonluk âltın levhalarla kaplanmıştı. Nineve mabedinde bulunan iki heykel 1,925 milyon altımı havidir. Perudaki Güneş mabedinde 6,475 milyonluk altın vardı. Bütün bu altınlar kaybol- muştur. Amerikada, kuyumcular 35 milyon dölar altın kullanmış. | lardır. | | | | larını hazineye vermelerini teba- I’ GİZLİ HAZİNELER 'Toprak altında gizli olan bu kıymetli madeni bulup çıkarmak güçtür. Eskiler, paralarını - yere gömerler, saklarlardı. Bunları bu- labilmenin imkânı yoktur. Meğer ki tesadüf yandım ede... Hind topraklarının altı gizli ha zinelerle doludur. Sepoy isyanı esnasında İngilizler Sindiya şa - tosünu işgal e' otuz sene, şator ü saklandığı rivayet olunan on mil. yarlık altın, gümüş ve elmas a- radılar. Nihayet, şatosunu mihra. ceye iade ettiler. 1498 tenberi, dünya altınlarının altıda biri, diğerlerinin yanına gö mülüp saklanmak için Hindistana Bitmiştir. YATİLÂ'NIN, CENGİZ HANIN HAZİNELERİ Atilânın hazinelerini Macaris . tanda sakladığı malüm olmakla beraber, yeri bulunamamıştır. Cengiz Hanın 5,000 milyon al - tınlık hazinesi de toprak altında. dır. Eskiden ölen kralların mezur - larında birçok altın saklanırdı. 1884 de Gordon, ismi meçhul bir. Prensin mezarında 12 milyotluk altın buldu. 30 sene sonra Karter Mısırda Tutankamonun mezarından mil. yonlarca altın çıkardı. Ancak alte sene hükümdarlık eden bu Firavy nun lâhdi safi altındır. Yalnız! Lüuksorda 50 hükümdar gömülü olduğu düşünülürse, Mısır top « raklarına gömülü altınların mik- tarı hakkında bir fikir hasıl edilir. Amerikada 1937 senesi içinde ö. (Devamı 6 ıncı sahifede) Dördüncü Murad ve bir hâdise Genç padişahı suikasddan kur- taran hırsız şunları söylemiş San'atımı sultanlığı tercih ederim yir Y gea Alâeddin Padişahın çıldırdığına hükmetti. Fakat sesini çıkarmadı. Hapisten kurtulmak için güzel bir fırsat eline düşmüştü. Bundan is. tifade etmemek budalalıktı. He - men elbiselerini çıkardı. Padişahın | elbiselerini giyindi. Kavuğunu ka- | fasına geçirdi. Yüzükler maklarına taktı. Dördüncü Murad, yalnız hançer'ni vermemişti., Alâ- eddin çıkarken sordu: — Sultanım, ne yapacağım şim. di?... — Ne mi yapacaksın?... Divana riyaset edeceksin, emirler vere - ceksin. Fermanları imzalıyacak - sın. Bir Padiş: ü retse öyle saltanat s Alâeddin, Dördüncü Muradın fikirlerini değiştirmesi ihtimalini düşünerek acele dışarı çıktı. Ka- i par- | pının önünde bekliyen Yeniçeri ler, yerlere kadar eğilerek selâm . ladılar. İmrahor, sırma haşeli al Acab atını binek laşına çekti. Al. tın üzengisini tuttu. Az sonra Topkapı sarayına gel di. Kocaman sarayda nereye gi- deceğini bilemiyor, © salandan bu salona girip çıkıyordu. Hiç kimse kendisinin Dördüncü murad ol - madığını anlamamışlı. Bostancı- lar, enderun beyleri, haremağa . ları kondisini hürmetle selâmla « yorlardı. Esasen yüzüne dikkatle bakmıy Uzun müddet salonlarda, sofa - larda dolaştı. Arkasından bir sü- Tü erkân, haremağaları geliyotdu. Bunlardan kendini kurtaramıya - cağını anladı. Gölge gibi kendi - sini takfb ediyorlardı. Sonra, sa. raydan bu kıyafetle nasıl çıkar, nereye — gidebilirdi. Her nereye gitse, Padişah geldi, diye memur. Tar, halk birbirin girecekti. Alâeddin düşündü, Dördüncü Muradla kendi halini mukayese etti. O, zindanda her halde ken- disinden daha rahat idi. Hırsızlık hayatını serbestliğini padişahlık- tan daha iyi buluyordu. Nihayet arkasından gelen kız- — Düş önüne, dedi. Hareme gi- deceğim. Sırmalı, ipekli kumaşlarla, ka. dife gibi yumuşak ve parlak halı. (Devamı 6 ıncı sahifede) besaret eden olmuyordu. —