4—SON TELGRAF —31 Ağustos İstikbale göre Afrikada Fransa! İtalya ile Fransa arasında ihtilâf devam İnanır mısınız ? | 2,500?1—0_lam :| Bir göz Bir İngiliz doktorı şöhret — kazandıran pek çok bahsolundu. Avrupa zeteleri yazdığı gibi biz de yaz- dik. Bu doktor, ameliyat yapmı: ne yamamıştı. V özünün gör- mesini temin etmişti. Bu; fen âl minde bir mucize gibi telâkki lunmuştu. Dünya gazetelernin yazdığı bu hâdise üzerine geçenlerde Ame- rikanın yevmi gazetelerinin biri- asatılık şeyler» sütununda garip bir ilân görülmüştü «Sa bir göz. En fazla vere- | ne satılacaktır. asgari fiat 2,500 dolardır...» | Gazeteciler, ilân sahibinin ad- resini öğrenmişler, gidip kendi- gini görmüşler. Ailesi ve kendisini | zaruret, pefalet içinde yaşıyan büyük bir ameliyattan bir amânın gözüne sağlam bir kor- nin Mubhabirleri güler yüzle kabul etmiş, ve: — Bir göz bana kâfi. Ötekini ihtiyacı olan bir zengine satmıya hazırım... Bu suretle hem kep- dimi sefaletten kurtarmış, hem de insaniyete hizmet etmiş olacağı- T zannediyorum. Demiştir. Bu havadisi veven | gazete henüz bir talip çıkmadığını | ilâve ediyor... 45 yaşlarında bir adam. 1 Gönül vermek kolay değil!.. Yetmişlik ihtiyar hizmetçi kıza âşık olmuş, hem de.. Londra gazetelerinin dediko - du sütunlarında yetmiş altı yaş - larında bir âşıktan bahsediliyor. İngilterede Buks'da Artor Marşal isminde yetmiş altı yaşlarında bi- ri varmış. Zengin bir adam, Evvel- | ce karısı ölen Artuf senelerden - beri evlenmemiştir. Yirmi altı yaş-| larında bir hizmetçi kız eve bak- | makta imiş. Nihayet yetmiş altı laki adam Mari ismindeki daki bu kızı alma- a karar vermiş. Çünkü onu sevi- yormuş. Fakat gazetelerin yazdı « İına göre etrafta o kadar çok de- dikodu olmuş ki adamcağız mera- ederken Tunus'un vaziyeti tehlikelidir. AFRİKA'DA FRANSA VE İTALYA HARB HALİND Politika âleminin mühim me - seleleri, Avrupada İtalya ile Fran- sanın münasebatı sık sık konu - şulurken Fransanın — Alrikadaki vaziyeti hatıra gelen en belli başlı bir mevzu teşkil etmektedir. Bil- hassa Avusturyanın malüm $ de Almahya tarafından alınması ile müstakil Ayvustürya devletinin ortadan kalkması üzerine artık bitişik komşu — olan Almanya ve İtalyanın bundan sonraki müna - sebatında Afrikanın büyük bir e- hemmiyeti olacağını Fransız 25 keri mütehassısları yazdıkları za- man Son Telgraf» o yazıları bu sütunlarda hulâsa etmişti. Alman- ya ile İtalya — birleşerek ilerit Fransanın Afrikadaki yerlerini al- mağa teşebbüs edecekler mi?... Bu sual bir faraziye halinde, is- tikbalin türlü — ihtimallerle dolu bir meselesi olarak (htisas sahib- lerince tedkik ediledursun biz Av- — Ben vasiyetnameyi hazırlı dım. Öldüğüm zaman sekiz odalı evimt, büyük araziyi ve daha di - | ğer emlâkimi hep mariye bırakı- yorum. Banâ ister — varsın, ister | varmasın. Bütün müllarım onur- | dür. Hizmetçi kız böyle zetiğin b kocaya varmağı istemiyor doğllse de bundan vaz — geçmiştir. O da | kendisini görmek istiyen gazete - | cilere Artor Marşalın evinde ağ - lıyarak şunları demiştir: — Artık herşey geçti. Bilseniz köy halkının dilindeki dedikodu ne hale gelmişti'. Artık bu dediko- dular varken ben onunla evlene- | Bir Fransız tayyare ana gemlsi, Tunüsdai mensub İki gul eden gözönündeki vaziyeti hu-| Tâsa etmek lâzım: Fransann bu- | | rupa matbuatını bugünlerde meş-| gün Afrikada zengin, mahsuldar | derse desin yaşlı, fakat zengin Ar- tur Marşalın öyle kolay kölay ü- midini keser gibi olmadığı anlaşı- hiyor. Çünkü hizmetçisini mutlaka ikâhlamak niyetindedir. zetecilere şunları sö — Halkın dedikodusuna bakıp da kendimi saadetten mahrum et- miyeceğim. Ben evvelce evli bir adamdım. Bundan altı sene evvel karım hastalandı Mari ona çok iyi baktı. Sonra karım — geçen sene | seksen yaşında — öldü , Ben yal- tız kaldım. Mari benim evimi o | | zamandanberi çok iyi idare elmek- tedir. Ben onu almağa karar ver - KU âpk elirde bir nişan yüzüğü Ve Hizmetçi kır (solda) annesile berater ır. yaşadıkları büyücek bir köydür. Köyde bu büyük bir me- sele olmuştı dip Bunun üzerine gi- meyus —- ——— — mezdim. Eğer bu dedikodular da- | ha devam edecek olursa ben bu evi de bırakacağım, bu köyden de çıkıp gideceğim. Bununla beraber köy halkı ne — Başefendi yoktu da onu bekledim. Bir saatte o geldi, geldikten sonra, iki üç saat de Bu kadar geciktim. kendi bekletti. âm amma, yine paketleri de getirdim.. Ve... Paketi uzattı: — Bu, bir.. — Bu da, iki.. — Bu da bir mektup... Refik, paketlerin geriye geleceğini hiç ümid et- » —Miyordu. — Ne diye gelebilir, kim gönderi İlk evvel mektubu açtı, küçük bir kâğıt. İki üç Batır.. Karanlıkta evire çevire satırları zorla okudu: «Refik Bey, paketler tamamile size aittir. Kabulde tereddüt etmeyiniz. Ayrıca ziyaretinize — geleceğim. Bir an evvel serbestinizin iadesini temine çalışmak- tayim. Hakkınızda hayırlar temenni ediyorum. Hür- metler.» Refik mektubun altında imza aradı. Yok. — Mesele yine anlaşılamadı Dedi, ihtiyara sordu: — Bu mektubu kim verdi?.. — Başefendi.. — Kendisi mi yazdı?. — Bilmiyorum Yanında değildim! dim. Nişan için bir yüzük 8idım Sonr& nikâhta da bir yüzük ta- || kacağım. İhtiyar âşık almış olduğu iki yi İDevamı emizde) Edabi Roman No. 92 Refik toktur. Kahvesini içmiş, sigarasını ateşle- miştir. Memnun ve müteselli. Hattâ, yeni ipekli ça- maşırları da arkasına geçirmiştir. Hele bu, değişiklik, tene nüfuz eden bir ferahlıktır. Fakat, ne kadar ferah, ne kadar memnun ve ra- düşünceli merak ettiren bir düşüncedir. Bir türlü aklından çıx- hat olsa da yü miyor: — Vallahı esrarengiz... Bu, yeis veren değil, — Bu, yemek yiyecek nereden geliyor?. — Mektubun sahibi kimdir?. — Acaba, hakikaten başefendi mi?. Beni kurtar- mak için çalışan adam da bu mıdır?. — Eğer, başetendi ise, aklı şimdi mi başına gel- dı, bu dostlüğu yapmıya neden lüzum görüyor?. B ni nereden tanıyor, niçin büyük bir dostluk gösleri- | hayı kaplamaktadır. kadar beki E BULUNUYORLA vari kıtularına yerli Sipahi yerleri vardır. Yalnır Akdenizle Alrika dağları arasındaki — güzel yerler değil, bu dağların arkasın- daki çöl de Fransızların idaresin dodir. Başlıca dağ silsilesi cenubu. garbiden şarkı şimaliye doğru u- zanmaktadır. Şöyle bir haritaya | bakılırsa cenubi Fastan şimali Tu- nusa kadar uzanan büyük bir sa- | İtalyanların elindeki Libya ile | | Fransızların nüfuzu altında bu - | dunanTunus beyliği — arasındaki hudud çok - kuvvetli bir surette tahkim edilmiştir. İngiliz matbu- R! görülen rakamlara bakı - lırsa İtalyanların Libya' veti 80,000 kişidir. Bunların yarısı şarkta Tobrok kirak Misir hu tadır. Yarısı da " takasındı yakındır. leşt una rablusgarb min- ir ki Tunus hududuna Fransa tarafında ise hal ve ke, fiyet daha baş a kuvvetli tahkim edilmiştir. Tel örgüler, siperler, tanklar ve saire. En yeni vesait buraya getirilmiş, yerleştirilmiştir. Tunus arazisinde Fransızların idaresinde 60,000 ki- şilik bir kuvvet olduğu söylen - mektedir. Fransızların şimali Afrikadaki öskeri vaziyeti umumi harbdenbe-, ri çok değişmşitir. Hele son sene- lerde bu değişiklik çok göze çarp- maktadır. İtalyanlar Lihya'da yer- leşmişlerdir. Hele Haboşistan me- selesi çıktı çıkalı İtalyanların Lib« yada da büyük kuvvetler yerleş- tirmesi Fransızların nazarı dikka- tinden uzak kalacak gibi değildir. Diğer taraftan İspanya dahili har- bi de ortaya başka bir mesele çı- karmış oldu. O da Fasda İspanya- ya aid olan mıntaka ile Fasın Fransız nüfuzu altındaki kısmı a- rasındaki hududun muhatazası - dır. Fransa için İspanya moselesi- nin şu veya bu suretle neticelen- mesi bu itibarla mühinidir. (Devamı 7 inci sahifemizde) Akdenizde Fransız donanması Her Akşam TAKSİM B BAHÇES Alaturka kısmında LiFL D ve Trupv. Tel: 43776 Yazan! Etem İzzet BENİCE Bu düşüncenin, bu merakın, bu sualin silsilesinin sonu yok mudur? Zincirleme boyuna gidiyor... * Refik ertesi sabah da yedi, içti. Akşama da ye- i, içeceği var. Kahve tamam. Sigara daha bitme- Bugünlük mesele yok! Fakat bir gün daha sonra!, Hâdisedir. Akşama Akşamdan sabaha kadar gözledi.. Ne ihtiyar var! Ne de yemek, yiyecek, içecek geldi. Si- nın da sonu. — Neden böyle?. Bu mühimce bir sualdir... * Daha bir gün sonra da vaziyet aynidir. Değişik- cuk, yine lik yok! Ekmek de gelmedi, yemek de gelmedi. bunaldı: Bu hudud da-| Bir kış gecesindeydik, Bir kaç arkadaş, odaya tatlı bir sıcaklık ik sobanın karşısına otür- rüyalara, hulyalara dalmış- Dışarıdaki müthiş soğuk ve kar fırtınasının kulakları - tırmalıyan Uğultusundan bihaber, gençliği- mizin hayal âleminde yaşıyorduk. Çok sevdiğimiz, anlattı... yor. - Çok, pek çok hem de. Bu macera, gençliğimin bütün arzu- ları üzerine, bir mezar taşı dikti. İzmir, çocukluk hayatımı geçir- diğim günlerin, mes'ut hatırala - riyle doludur. Fakat, şimdi bu gü- zel beldeyi, içim yanarak hoeceli- yorum. Bu gün gibi hatırlarım. Bir çar- şamba günü idi. Tophaneden kal- kan bir vapurla, İzmire gidiyor- dum. Bu yolculuk, hayatımın mec- | rasını değiştiren bir ayrılık oldu. Keşke, bu seyyahati başka bir gü- ne bıraksaydım. Keşkel,.. Uzun yalle - alın yazım böyley- Teİş diye avu).sum. Onu, çok müşkül bir mevkiden kurtarmak suretiyle arkadaş ol- dum. Tamamen temiz ve samimi bir yol arkadaşlığı geçirdik. İzmi- re gelinciye kadar onu meşgul ©- dip, sinirlerini yatıştırmağa uğ- raştım. Valiside birkaç roman - vardı. *GÖNÜL,» isimlisini beraber oku- duk. İzmirde birbirimizden ayrıl. dık. Ramanıda arzusu üzerine -mu>| vakkaten- kendisine bıraktım. Be- raberinde götürdüğü, Gönül isim- 1t romanla beraber, gönlünüde götürmeğe unutmamıştı! İçimde - ona kârşı - samimi bir | arkadaşlıktan, daha üstün hisler | hissediyordum. Gönlümde tatlı bir ürperişin, saadetin sarhoşlu- ğunu duyuyordum. Üç ay yalmız mektublaşmak su- retile, öldürücü bir iştiyak havası | içinde yaşadım. Artık anladım ki - sevme mefhumunun bütün mas | nasile - onu taşkın bir arzu, kuv- | vetli bir sevgile bağlıydım, ona... | Sabahlara kadar, dört duvar ara- sında, bir yarasa gibi yaşadım. Ölümü, aradığım günler, saat - ler, dakikalar oldu. Aşk, beni me- lânkolik ve şuursuz bir hasta yap- mışti. Boş zamanlarımda, ıztırabları- mı karalar, okuyarak ağlar, yır - tarak yakardım onları. .. Bir gündi Bir memür arkadaşın evinde misafirdim. Resim albümünü ka- arıştırırken, çok beğendiğim -gü- zel - bir vesmine rasladım. Onun İzmirde, hiçbir arkadaşı olmadığını kat'iyetle biliyordum. Bu resim öyleyse burada ne arı- yordu! — Gözlerim — karıncalandı. Beynimden vurulmuşa döndüm. Demek bu arkadaş benim rakibim, gönül ortağımdı. Hattâ söz ara - - Ne oluyor?. — Bana dostluk yapan adamı da bu dostluktan Mmen mi ettiler?.. — Demek, kur! — Eyvahi * Bugünün akşamına doğru, ihtiyar ilk defa gö- ründü, Refik bağırdı: — Neredesin be adam?.. Refik bir daha İhtiyar: hit — Rica ederim dim!.. — Samimiyetime itimad ediniz.., Reti — Rica ederim tulamıyorum?, İhtiyar cevap vermedi. Parmaklığın kilidini açtı. — Ne olduk yine?.. Havalar bozuldu mu?. — İstintaka gideceksin... Haydi bey!. — Hakikaten bilmiyorum... — Burada olursunuz da nasıl bilmezsiniz efen- ; tekrar boynunu büktü, sustu. Biçare ço- tevkifhanoden adliyeye getirilmiştir. Fakat, bu sefer nezarethanede değil, bir kâtibin odasında Açlık, iztırab, helecan, vehim... Yine beyne, ci- oturuyor; orada istintaka gönderilmek üzere bekle- ğerlere, damarlara savlet ediyor! Zihin düsünmekten tiliyor.; sında genç arkadaş: ——— sordu: efendim, söyleyin?. / vaziyetimi söyleyini, ayordum ÜT tek, gizlice soluyordum " | daha bitkin, gözleri başülti g. ı-ıIKA Gönül Uykusu ! AL Yazan : HÂDİ Z — Onu çok sevi Bir akşamdı. nün akşamı Ayni memur ar) gezinti. yapıyorduk. ğ şılaştık. İkimiz berabtf O 5 nunla!... | Başım dönüyor, takatifi Çi kozarınıştı. İkimiz de, BĞ bi onu takib ettik. — & Yoldan geçen bir otObÜZ Biz de ayni hareketi B İnince arkadaş - hiç Ö ğü kadar nazik değilmit Bir an gözlerimi gi kül gibi idi. Meğer o aşkadaşa * lice; benimle ylardanbefi madığını, zaten aramizi Şf B terin, bir yol arkadaslğ #0 5 nin hudutlarını aşa! lemiş. Arkadaş, banâl letti. A Ben buna itiraz, işYi todim, Onu m'isvw Bunu yapamadım. O'“M sanlığımla acıdım! K gürürünü kırmadım. başımı eğerek: — Evet!... der gibi 4#âğ Aradan henüz on gü Pu Evde oturuyordum. KAP Açtın, baktım: Gelefi Bir mektub getli olduğunu yazıyofı yordu. Gitmedim. Bir kaç gün gi ğ bir moktubunu dı::ın&'r sefer onun yazısı Öi tığının şiddetlendiğini. lak bir kerecik görmük dakikacık kom ş zıyordu. Bu sefer l Gece yarısı hastaney? TÜi ,'a*_ k doktaru bularak, onü ç | mesini yalvardım. İŞE İ tor, beni kırmadı, dÜ getirdi. Tekrar — tekfif y kür — ettikten — Sonflı ef ilerledim. Tefsir ta değildi. Ayak Üi dum ve çıktım. Eve dönünciye VÜ dondum. Vücudümde Bi gy kalmamıştı, Ben de ” , zatülcenbe yakalanar$lk Wi mıştim, Hastaneye dı, beni... y İki uzun ayı - hi züntü ile geçirdim. S , iman içinde yaşar kırk bir dereceye kadâf Zaman oldu, yaşa! kesildi. Fakat ıçıl-n:.’" mid var» mış. Yeni bir mukaddereti ğına atılmak için-.. 0 Temmuz ayı içinderdfytti | telgraf aldım. ııı-""'"M vi etmiş. İstanbulda V' 'ü,ü"o kalabildi. Onu bu İKi Z bif man içerisinde, YA . görebildim. göğ! Ayların, katbime Ti rete rağmen, düdakl a re olsun, yüzünü öNüE zanmadı, uzanamadı İki ay daha geçmisti çen iki yıldı. Ben bi gi de büsbütün Zayı