4—SON TELGRAF—İ! Ağastos 1938 DÜNYA MESELELERİ Müdhiş Havadis Cüceler isyan Ettiler Amerikada şirketlerde, müzik- hollerde çalışmakta olan cüceler dayan etmişlerdir. Bu isyana sebeb ne biliyor musunuz: Kendilerine adam müamelesi — yapılmaması. Şimdi ne kadar cüce varsa ağız birliği etmişler: — Bizi çocuk yerine kokuyorlar. Büyüklere verilenin yarısını bile bize vermiyorlar. Halbuki bu hak. kımız değil mi? Demişler bir heyet seçmişlerdir. Seçilen mümessillerin — evsafını tahmin edersiniz: En cücelerinden bir grüp. Şimdi bu heyet, Ame « rikanın bir şehrinden yola çıka « rak Şimali Amerikayı dolaşacak. lar haklarını arıyacaklarmış. Yakışıklı delikanlı Kadınları nasıl Kafese koymuş? Tam sekiz aylk bir kövalama « cadan sonra Amerikadaki yeni Or. lean polisleri Jak Dölamor adın « daki gençi yakalamışlardır. Mu . hitte güllü Jak diye — tamılan bu gencin suçu mücevher hırsızlığı. dır, 18 yaşındaki Jak fevkalâde ya . kışıklı bir delikanlıdır. Güzelliği sayesinde hırsızlığın bu branşnda | Delikanlı yüksek sosyetelerde ka. son derece muvaffak olmaktaydı. dınların ve kızların pek meclüp ol. dukları bir tipte olduğundan, gö. rüştüğü kızı ve kadını mutlaka so. yuyordu. Onların mücevher ve ziynetlerini aşırarak yerine bir de.| met kızmızı gül bırakıp gidiyor - du. Kendisine bu yüzden güllü Jak | dörler. he yüzünden Dünyanın her tarafında son ıy-ı lar zarfında işlenen cinayetler art. | maktedir. Bundan biraz evvel Bel. | Çikada toplanan bir Krıminoloji kongresinde bunun sehebleri araş. tırılmıştı. Henüz netice ilân edi medi. İki hafta evvel Amerikada işle. 'nen bir cinayet akıllara durgun - luk verecek, tüyleri ürpertecek mâhiyette bir facia telâkki edil . , mekte, halkın üzerinde büyük bir nefret uyandırmış bulunmakta - dır. Hadise şudur: Boston'da 77 inci sokakta otu. ran orta halli bir satıcının güzel ve genç bir karısı vardır. Wilkams dayı ismindeki bu adam karısını | gçok sevmekte çok ta kıskanmak . — Bu, ne. Bu, — Tuhaf şeyi.. Sual, cevap numaraları: — Tevkifim?.. — Belli değil. — Zindana atılmamın sebebi?.. — Belli değil.. — Ne olacağım? — Bilmiyoru: — Niçin kuru ekmek?.. — Bilmiyorum... — Şimdi, neden bu ikram?... — Anlamıyorum... — Bu, ne.. Bu, ne. Bu, ne?. —'Hiç birini bilmiyorum ki... ne.. Bu, ne?. Yine tekerrürler, ilk aklıma gelen sualler, mu- hakemenin karışıklığı, bilmemezlik, hâdiselere kör ve sağır kalış, toptan bir cevap: — Her şey muammal. — Tevkifim ne kadar esrarengiz ise bu sahneler de o kadar esrarengiz. Bakalım daha neler olacak?. hâdişenin tnkişafına ram at, tecessüs Tevekküle itimad. Ve oluş, beklemeyi tercih. F ların cebr — Refik, her şeyi öğrenmeye mecbursun. Zekânın ga: fasıl öğrenmeli; Tefekkür unsürlarının çalışışı. Bir fasıla. Karar: bunların cebri: | | | arasında konuşulacak, anlaşıla « Kıskanç koca — Karısının dayı zadesini bir şüp- balta ile parçaladı Bir zamanlar İtalya ile Fransa tadır, Fakat çok sakn tabiatli ol « duğundan karısile kıskançlık kav- gaları yapmaktadır. Son günlerde Olley Fisher is - mindeki genç kadın bir sinir buh.| rnına tutulmuş, bu güzden oca - sile ufak telek ağız kavgaları yap- mıştar. Karısının isteri buhranı geçirdi. ğini anlıyan adamcağız doktora baş vurmuş, doktor da kır ve de. niz kürü tavsiye etmiştir. Karı koca Boston'dan kalkmış. lar Tahiti adalarına gitmişterdir. Genç kadın burada muntazam denix banyolarına başlamış, bü « tün gününü plâjda geçirmiştir Bu sırada bir hüdise oluyor; mir gün genç bir adam elindeki vali. (Devamı 7 inci sahifemizde) cak derken bugün için buns artık ihtaml verilmez oldu. İtalyan | matbüatımın Pransaya karşı gi « riştiği hücumlara bakınca Roma. Kral ile Başvekil manevralarda ile Paris arasında bugün için her. İtalyanın son günlerde çok fazla meşgul olduğu üç mesele var! Fransaya hücum. Yahudilere karşı vaziyet: katolik kilisesi. Almanya, Fransa manevralar yaparken İtalya da ordularını tecrübe etti. Fransız gazeteleri bu hücumlar . dan bahsederken Roma ile Paris arasında mani bir şey olmadığı halde neden bü hücumlara giri . şildiğini sordular. Fakat son gün- lerde Giornale 6d'İtalia gazetesi yazdığı bir yazı ile hem işi anla. tıyor, hem de bu anlaşmazlığın teden geldiğini gösteriyor. Bu yarı resmi mahi. 'te sayıldığı için manalı görül. mektedir. Mesele bugünün mese. lesi değildir. ? gazetesinin yazısından da anlaşılıyor ki baş - langıcı Habeşistan — meselesinde aramak lâzım geliyor. Halbuki o zaman Fransada iktidar mevkiin. de bulunan Laval! hükümeti İtal. yanın menfaatlerini — gözederek hareket etmiş diye sayılıyordu. Milletler Cemiyetinde o zamanki Fransa hükümeti İtalyaya pek gö- ze çarpan bir taraftarlık göster - di. Hele zecri tedbirler bahsinde ©o zamanki Fransız hükümeti işi uzattıkça uzatmağa çalışmış, ni. hayet zecri tedbirlenin İtalyaya büyük bir ziyan olmıyacağına ka. naat getirecek derecede iş uza . dıktan sönra o'da İngiltere ile ba. raber olmuştur. Şimdi İtalyan gazetelerinin bi tarzdaki hücumları devam . eder. ken bunlara karşı Fransız matbı atında görülen cevablardan da hi: kere daha anlaşılıyor ki Habeşis - | tan meselesi çıktıktan sonra o za. manki Fransa hükümeti İtalyaya karşı kolaylık göstermek için elin. den geleni estrgememiştir. Burada politika âleminin ne türlü bir iç yüzü olduğu bir kere daha gözü. nüne gelmektedir. Milletler Cemiyet' misakı bah. sini burada tekrar açmağa lüzum olmadan denebilir ki bu misakı tatbik etmek Üzare girişilmiş olan zecri tedbirleri bir taraftan da rütmek, hükümsüz ve tesirsiz rokmak üzere diplomatlar âlemin. de az çalışılmamış'ır. Milletler Ce. miyeti toplantılarında 0 zaman söylenen nutuklar hâlâ unutul . mamıştır. O zamanki - kararların nasıl verildiği de yine hatırlarda. dır. İtalyan matbuatının o zaman İngiltere aleyhine yazmış olduğu | vazılar da hatırdan çıkacak kadar 2aman geçmemiş'r Şimdi İtalyan yantbuatının Franss — aleyhindeki hangi bir anlaşmanın uzak oldu. ğunü fahmin etmek zor değildir. Edebi Roman No. 89 — Nasıl?.. Zekânın kurnazlıkla arkadaşlığı, birlik olup ce- vap verişleri: — Kolaş... — Haydi bakal lım.. Görürüz... * Ertesi sabah. Refik, kararını tekemmül ettirmiş- hisleri, bun- tir. Muvaffak olmak için fedakâr olmak lâzımdır. Ka- zanılırsa, feda edilen de geriye gelir. — Haydi bakalı * Refiğin tam beklediği saniye. İhtiyar gelmiştir: — Onlar yemel — Evet... — Şunları da alıni: Refik Bey... değil mi?,. — E, bunlar?.. — Bilmiyorum... — Dur, b neşriyatı, bir zamanlar İngiltere. | (Devamı 7 inci sahlfemizde) Etem İzzet BENİCE Refik, paketin birini açtı: — A A. Bunlarda ne!. Hayreti yerindedir. Hiç beklemediği bir şey: Pi- jama. Ötekini de açtı: — A, Deli olurum vallahi Bu hayret hakikaten insanı deli edebilir: İç ça- çamaşırlarını da elin- maşırı. Refik, pijamayı da, de evirdi, çevirdi, kumaşlar şeyler. İstanbul zenginler ların çamaşırı! — İhti sun?, — Neden beyim' a bal —E tanim bunl. ok! — Niçin efendim? Hayretin tezaulu, ellerin çırp n piğaması. Zengin olan- sen bunları mutlaka yanlış getiriyor- ın bana gelmesinde münasebet Madam Krizan- Bir oyuncu Kızın Macerası Otuz çocuklu fakir bir| balıkçının kızı Prenses| oldu, Mikade sara- | yına girdi Umumi Harbde, Sen nehrinin 801 sahilindeki talebe yurdların. dan birine ulak tefek bir Japon | kızı gelmişti. Bebek gibt kısa saç- ları, kırlangıç gözüne benziyen | siyah ve parlak âmi. nicik elleri ve ayakları vardı. İnco | beli, deri bir kemerle sıkılmıştı. | Pek az fransızca bliyor ve bun - ları güçlükle telâffuz ediyordu ve yanlışlarını tashih edersek mem. nun kalaca ylüyordu. Gece ve gündüz çalışma başladı. Birkaç ay sonra fransızcâyı ger - bestçe ve Paris şivesile konuşma. ğa başladığını hayretle gördük. İşte Japon kadınlarını kâsı sayesndedir ki Uzakşark an. gözleri ve | Dünkü — geşalar aneleri, âdetleri değişmeğe baş - lamıştır. Japonyada feminizim hareket - leri umumi harbden sonra doğ - müuştur, Avrupa ve Amerika âdet. lerinden Birçokları kabul edilmi tir. Avrupada tahsil eden Japon kızları memleketlerine dönünce gazeteler vasıtasile fikirlerini neş. | Te başlamışlardır. — Birçok kâdın gazeteleri tesis olundu. Aile haya- tına aid yazılar yazılıyor, kadınlığı ve kadınları alâkadar edecek mü. him meseleler hakkında münaka- | şalar oluyordu, Filimler ve rad. yolsr vasıtasile kadınların ten « | virine çalışılıyordu. Kadın dok . torlar, köyleri dolaşıyorlar, köye Tölere hıfzıssihhayı öğretmeye ça. hışıyorlardı. | — 1922 de Japon hükümeti, ilk de. fa olarak Japon kadınlarına «ce. miyet kurma» hakkını verdi. Ka- | dınlar bundan istifade ve birçok | Devamı 7 inci sahifemizda | nin kıpranışı; temin torunları Bir ümid b öyle söndt v Yazan : Fatin Fuad Ozer (Dünkü sayıdan devam) Çıldırdın mı Feridun?. Peki neden , — Neden olacak... Bu kadar a. celeye ne lüzum var. Daha henüz birbirimizi iyice tanımıyor sayı. hrız... Hem ailem beni sana ver- mez kil İzzetinetsini sukutu hayal, inkisar... Nüveyre yanamıyor. Feridunu bu kadar iztarab içinde kıvrandırdığı için kendi — kendinden bile utanıyor. Hırçınlıktan vaz geçiyor. Sesine bir tatlılık ver iyar. İkimizi birbi. rimizden uzaklaştıran öyle mer hametsiz sebebler var ki... Bu se. bebler ilelebed birleşmemize yı . kılmaz bir mâni teşkil decektir doğrü daha yeni dönerken diğerimize ölüm kadehi sunül! Birimiz sağa doğru tmeylederken diğerimiz sola sap. maya mecbur oluyor... 'Tekmil bunlara karşı artık birleşmemize maddeten imkân var mı?. Soru- yorum sana... — Çok müphem konuşuyorsun. Sözlerinden bir şey anlıyamıyo - rum... Kuzum Nüveyre açık ko. nuş ne demek istiyorsun... Yok . sa. Yoksa beni sevmedin mi? , — Bu dünyada kimsenin tasav. vur edemiyeceği akıllara durgun. luk verecek derecede — sevdim.. | İtiraf ediyorum... — O hülde... - Artık arkasını sorma, Bünü zamanla anlarsın... Hem hava çok | serinledi. Dönsek üşümeğe başla. dım. / £ Kürekler sandalı sahile doğru çeviriyor. Beş dikaka sonra ikisi de karaya atlıyorlar. Ayrılalım — artık Ferdün. Belki görürler bizi... — Yarın akşam yine buluşa - — Gelir misin?... — Belki. — Ayni yerde bekliyorum. — Söz veremem. Gelmiye çalı. gırım... Parmaklar bile birbirini bula. madan ayrılış... İnce, zayıf bir | vücudün karanlıklarda kayboluşu. Arkadan bu koyboluşu büyük bhir hüzün içinde takib eden nazarlar. * Bir akşam sonra.. Sahilde bek. lemekten zavallılaşmış - gözlerin durmadan etcafı araştırışı... Her beliren gölgeye o dur-diye heye - | candan göğsün kalkıp inişi... Fa. kat... Boş tntizar... Peridun saati- | vey Acadan beş gün ,eşyaf——" B veyre ile buluşmak şöyle P taparcasına sevdiği kIZI h’:”( , kü penceresinde bile BÖ çeri Ğ artık Feridun... Her MM Tişte karşılaştığı cansız. Ü inik perdeli pencereler. Nüveyre evde yok Mü-" gitti mi Feridundan — KU için?. Belki evde belki Feridun artık her güf canlı nefes bile wş;mlyl;' boş evin etrafında taVâ* «Ümid bu ne kırılır ne 88 ÖP diyor kendi kendine hiç ÖÜ dan ayak üzeri geçen güPlt kusuz birbirini takib edtP * Aradan bir ay geçtik | Gönmüştü Feridun 3 esiz geçen hayat karanlık işkence odasını andırıydef Ve Yine bir akşam üzeti.. dalgın dalgın sokakta ı- | nüne belli ki ngı.ımıw:ky şişmiş üstü başı porişati çıktı. Elindeki dörde kâğıdı ona doğru uzatti bu çocuğu tanıyordu. Bü renin küçük kardeşi İdi kâğıdı kaptı çocuğan Zarfı yırttı okumaya Feridun... çI Bundan dört ay evvelf ş dar karanlık bir ıuş:âf” İ Tan kasvetli, boralı 1 'tam bahara dönmek - ÜZEE kara talihim buna dâ Artık korkunç bir hastabğli de esirdim... Bu ismini meğe tiksindiğim bi remdi... Son günlerimi ? mı biliyordum.. Seninle İK “pyrf buluştuğumuz o gece: -':', yf duh bilmezsin. Nasıl ketlli tettim, Varlığımı kollar? rasında bir an için bul i% lmak içinde öyle tahammül nt Dof laşan vücudümün hortl Haa lerinin iki dakikalık tat soni de yakamazdım.« Mi sana- söyliyemedini-. tiksineceğinden, bendefi € yyen kaçacağından - korkülü Tçimde «kirabilir beliki € rum» diye bir ümid VAT Dap zık bugün sanatoryomdi | mektubu yazarken ırıılı*,&, B de sönmüş bulunuyor. FPçy Bi şarıds hasta bakıcı dot nuşuyordu. Büyük bİF 7 pık” kalktım kapıdan di ) h. Olga aa P dsha yaşar. dedi Bunu işitince n“'.r fubu yazmıya sende bİ* zakmıya karar verdim * dımı okurken artık befi aulunacağım,.. Unütm ne bakıyor... On bir... Artık gel. mesinin imkânı yok... sırtında a- ğir bir yük varmış gibi bükülen omuzlar... Ümldsizlik içinde kıv. ranan gözlerin yere inişi... Kırıla, kırılan uzaklaşan adımlar... -— — Yanlış.. Yanlış azizim yanlış. Bunlar başkası- ran. Yanlış getiriyorsun. Gardiyanda da hayret: — Hayır beyim.. Size getiriyorum. Hiç yanlış 0- lur mu?. — E, canım bunları bana kim gönderccek?, — Sizin efendim.. Sizin... — Hayır, benim olamaz. — Sizin a.. canım.. Başefendi gönderdi.. Refik bir daha sordu: — Kim gönderdi?.. — Baş efendi. — Kehdisi mi gönderiyor?. — Evet... — Yani, bunları kendi mi satın alıyor?. — Ha.. O nu mu soruyorsun?, — Öyle, ya. ma, parasını kendi Bilmem.. £ ktı; âlânım — âlâst — Hayır.. ladı. — Orasını bilmiyorum.. Bana: Götür.. diyor am- mi veriyor, başkası mı veriyor?. sormadın mı?, Ve.. İhtiyar ellerini uğuşturaark cevabını tamam- — Ben emir kuluyum.. beyim. Nasıl sorayım Relik durdu, bir sahiye düşündü. Derin bir dü- şünce, Kaşları çatarak, gözleri yumarak, kıpırdanma- dan bir saniye dürüş ve öyle düşünüş! Düşünülen | nışı, yüz derilerik şeyleri et her şeyi unut yal”t - y son dakikalarında bile mini terennüm eğen uputma... Feridun deliye dö"d:'ı' şsında hâlâ bekliy A küçük kardeşini omuz! tıı.(.;îl;ırımıyı başladı T Nüveyre nerde? NS sun söylesene... Çocuk başını önüne © lerinden iki damla yA$ İ Çutfiy | 0 kurlarını yalayarak Yf? ÜN | landı. Feridun anlamı$ — içik ” mış dudaklarını biraf — Ne zaman? — İki gün evvel — Bana niye habef eğl e: — Kendisi öyle istEV bilir Üzülmiyesiniz — Nereye gamdün“' — Karacaahmede Feridun koşarak ıf'w ğen yanından... Va * K.ım—nıı.vncddı-y'ğ da toprakları kabart' (Devami l eeirzerreir