T ĞĞ ADĞ Alman asılzadeleri Yeni kanun tatbik ediliyor! Almanya iktısadi işlerini yoluna koyabilecek mi ? Almanyada junker asılzade sı. mıfının yeniden bahsi tazelendi. Almanyada junkerlerin ne kadar ehemmiyetli bir sınıf teşkil ettiği nöktası üzerinde/birkaç Söz söyle. Mek Jâzim gelirse bu sınıfın bazı hususiyetlerini de kaydetmeli: Bu sınıf şimdiye kadar dahili ve harici politikasında dolayısile Tüessir bir rol aynamakta devam etmiştir. Bu rol ne suretle oynanmıştır?. Dolayısile ve doğrudan doğruya... Fakat memleketin mukadderatın - da bu kadar mücss'> olan bu sınıf asılzadeler bunu şimdiye kadar nasıl devam ettirmişler? Bunun cevabı şudur: Adam yetiştirmeklei... Böyle arazi zahibi olan, büyük »sabalardan torunlara kadar de- vem eden büyük çiftliklere malik bulunan sınıfın tâbi olduğu bir takım kayıdlar, şartlar. vardır. Evlâdlarını asker mi yapacaklar? Mutlaka en mükemmel asker ol. sun isterler. Dıplomat mı yapa - caklar?. Butlaka bunun da iyisi alması emelindedrler, Diğer ilim ve faaliyet sahalarında da böy OCnun için junkerler çocuklarını Bel'şigüzel büyütmezler, Pek kü ÇÜk yaştan itibaren mürebbiler, mürebbiyeler elirde yetişmiş jun kerler sağlam terbiyeye — malik, Hayatın türlü lürlü çetin tesadüf lerine karşı hazır, hele vazife duy Fularında son derec2 kıskanç . ierak büy ktedirler, Kışın so- Geğ, yazın sıcağa karşı dayan « maktan tutunuz da daha nice ni. ce müşkülâta karşı galebe duy. gusu ile yetişen Junkerler mem « leketlerinin kendilerinden bekle. Aiği vazifeleri yıpmağa koşmakta > ....y'v Suih zamanında da, harb vaktın. de de gecikmem'ş' rdir. Bu kadar bahrettikten sözün alt tarafına gelmek Tâzım: Almanyada yeniden bir şeyler oluyor. Malümdür ki Mareşal Göz ' Refik bu kovuluşa, bu hiç beklemediği, ömrün. de tasavvur etmediği hâdiseye hayret etti: — Aman yarabbi, bu Nimet için ne müthiş bir değişiklik... Bravo... Diye ağzını bile ifade eder: Kadınlık izzeti nefsi... tTendiretilir. dişlerini döker; birlikte kurtarır!. Kadın izzeti nefsi, bul... ... Refik, ertesi gün matbayaa kendi evinden dön- ;madan odadan çıktı. Hayret etmemeliyiz. Bu değişiklik bir tek mana En lâkayd, hattâ, eh hakir gördüğümüz kadında en son kurtarıcı silâh, €en hökim unsur budur. Nimet, çok şehvet düşkünü bir kadın olabilir. Çok kayıdsız bir kadın olabilir. Hattö bu düşkünlük ve bu kayıdsızlık bizi ondan iğ- Fakat bir erkekle evlenmek için her şeyini, bütun hüviyetini feda elmiye katlanan ve yi. e reddedilen bir kadının en son ilticağâhının «izzeti nefs. i olduğuna inanmalıyız. Kadınlık izzeti nefsi tahrik edilmez, bizatihi müteharriktir. Gururuna do- kunulduğu zaman hiç bir kayıd tanımaz. İradenin fevkine taşar, arzunun belkemiğini kırar, şehvetin kendi hükmünü sürer, kendi vücu. dünü korur, kendi haysiyetini kurtarır. Bu kurtuluş ve kurtarıştır ki, sahibi olduğu vücud ve hüviyeti de Almanyada şimdiye kadar pek mühim roller oynamış olan asılzadelerin bu günkü vaziyeti nedir ? ring iktısadi bir programın tat - biki işini Üstüne almış, bunun fatbiki ile uğraşıyor. Bunun ne. ticesi ne olacak? Elde edilecek rakamlar neyi gösterecek?. Bu cihetler birer zaman meselesidir. Almanyada yeniden bir şeyler olduğu Berlinda bulunan yabancı muhabirlerin verdiği malümat « tan anlaşılıyor. Almanyada toprax üzerine yer leşmiş büyük büyük arazi sahib. leri bir nevi asılzad> sınıfı teşkil etmektedirler. Junker dedikleri bu sınıf şimdiye kadat pek mü - him roller oynamış, Almanyanın dahili, hariet pol!'ikasında da do. layısile, fakat daima müessir ol- muştur. Hulâsa Almanyayı idare eden bir aslzade ıtının kendi ne mahsus an'aneleri, kaideleri vardı. Acaba şimdiki Almanyada yeni programların tatbiki dola , yısile ergeç bu junkor sınıfı ile bir veya birçok meseleler çıkmı: yacak mı idi?. Bu tahmin edili « yordu. Berlinden Deyli Ekspres muha- birinin bildirdiğine bakılırsa Ma. reşal Göring yeni bir kanuru tat bik etmeğe başlamıştır. Bu ka- nun Almanyada bu sınıf asılza . delerden birçok ailelerin vaziye tini değiştirecektir. Bunların *a- hib olduğu arazinin şeraiti de kâ. milen değşiyor. Çünkü bu atlele- rin ellerinde ucu. bucağı olmiyan arazi vardır. Arazinin mitas şe raitini değiştiriyor. — Junkerlerin babadan oğla geçen arazisi hak- kında şimd Jar kimbilir kaç yüz senedir devam eden veraset üsülleri başkalaşıyor. Bunu an. latmak için şöyle kısa bir misal Aşkın gururu! Aşkın zaferi! Aşkın söyletişi! diye sordu: — Mükemme!... —- Hayıt... Refik geniş bir nefes daha aldı: — Çok iyi dü. Artık, nefesi daralmıyor, beyninin içi binbir fik. akıl danıştı: TİN sacin ile çançan ötmüyor. Her vakitki Refi dir. Daha sakin, daha neş'eli, hem de mağrur!. Kah. kahalarındaki çılgınlık bu gururundan geliyor. Refikin: söylemek kâfi gelecik: bit Alman asılzadesi büyük oğlu | kar da oğlunu mirasından mah- | Amerikada çocuk Cumhur reisinin torunları da o mektebe gidiyor dela Kaldvel Amerikada çocuk Mmeşbur olan değerli kadınlardan biridir. Ba kadının seyahat ederek İngiltereye gelmiş olması Londra gözetelerinde yazılan yazılara vesile oldu. Cumhur Reisi Ruzveltin kızının çocukları da bu ka- dinin teilöyesi altına verilmiş, fakat verilen malü. | mata göre Vicla hususi bir mürebbiyo değildir. Aç- mış olduğu irektebe getirilen çocuklucı yeliştirmek. le meşguldür. Amerika Cumhur Reisinin iki torunu da bu mektebe kaydedilmiş küçük taleh mlar birisi mektebe gelirir. Orada o- kurlar, yazarlar ve oynarlar. Çocukların bu suretle bir arada okuyup yazmaları ve bilhassa oynamaları | Sabahleyin | Matbaadan içeri girer girmez ilk işi Nadiyi gör: mek olvu Usulcacık resin ve klişe odasına çıtül 'va. — Ferhunde nasıl?, — Kimseye bahsettin mi?. Bundan sonra, derd ortağını bir köşeye çıkti ve — Yahu biz evleniyoruz amma, pata yok?, Nadi tam artist. Böyle şeylere aldırdığı yok. Mareşal Göring Meselâ Edebi Roman No. 48 Demesine kulak bile asma: — Yapma canım... ünü kapdırmıya bakar. Beş on lira avans terbiyesinde | Amerika İdare mül aldın mi tamam... » — Beş oön lira avans... Nadi böyle söylerken, Refik de yine elini yeleğinin cebine götürdü, sabahtanberi birkaçı daha eksilen nikel kuruşları başladı ve bir an daldı. Nimetin sarı sarı, gün gör- memiş altınları gözünün önünde muazzam bir resmi. r gece evvelki hali hatırladı, Nimetin: — Şu yüzüğü görüyor musun, sade bu on bi lira eder... Dediğini geçid yaptı, ile arasında mühim bir düşündü. Fakat, Ferhundenin; «İstanbulun bu en güzel kızının. ha» yali, iri yeşil gözleri genç âşığın dalgın bakışlarındz htilâf çi terbiye itibarile çok mühim netlester — vermektedir. Amerikalı mürebbiye kendisile görüşen İngiliz ga. zetecilerine wahat verirken şöyle demektedir: — Amerikada yeni terbiye usulüne göre halk a. fimal bir takım farkları kaldırmak fikri takib edimüktedir. Mektebe o civarın fakir bir takım ailelerine mensub çocuklar geldiği gibi Cumbur Re. isnin de torunları gelmektedir. Bunlar da o fakir ai- lelerin çocuklarile beraber oymarlar va bumdan son!| derece memnun oluyorlar. Cumhur Reisinin torun.| ları için günde bir şilin kadar ücrat alımmaktadır. Bu mekteb ilk mektebdir. Mektehdeki diğer çocuk-| lar için de atbman ücreti devlet vecmektedir. rasında Yazan : Etem İzzet BENİCE — Para... Biz, hep para ————HL———— — çok geçmedi, Az kazanma rekoru 54 senede 1360 lira, yani ayda 2 buçuk lira kazanan Koralı bir köylü Hafta geçmez ki gazetelerde, Holivudun yeni yıldızlarından bi tinin senede şu kadar m'lyon do« lar; İngilia lordlarından birinin de 500,000 İngiliz lirası kazandı - ni kuvvetlendir e yükseltmek» için Ameri. olunan bir cemiyet, n kazandıkları yevmi- yenin azlığından bahsediyor. Buğün Hindistanda öyle aileler vardır ki altı erkeği çiftlik uşak. ları halde hepsinin ka- zandığı para ayda 28 lirayı geç. mez. Mongoli ormanlarında odun ke gen ameleler, günde 15 saat çalış tıkları halde ayda ancak 4 buçuk lira alırlar, Kadınların kazançları tabii da- ha azdır. Hindistanda, ayda 1 buçuk llraya hizmet eden kadın. lar pek çoktur. Fakat, dünyada az kazanma re- | koru Korali ziraat amelesindedir. Bunların yemvimeleri, 54 sene . denberi ne artmış, ne de eksilmiş tir. Bunlar ayda 2 buçuk lira ka- zanırlar, isterse ona kalacak a- cek, yahud başka sıta verebili Bu kanunun Almanyada arazi sahibi asılzade sınıfı aleyhinde yapılmış oldu - ğuna dair çıkan sözler resmen tekzib edilmiştir. Lâkin kanu - nun junkerlerin yüzlerce seneden beri devam eden miras usullerini değiştirdiği görülmektedir. — Bu suretle büyük arazi sahiblerinin asırladanberi toşkil edegeldiği &. nıfın vücude getirmiş olduğu fark da ortadan kalkacak; deniyor. Sonra köylülerin de şehirlere gi- derek yayılmalarının önüne ge. çilecektir. Mareşal Göringin tat- bik etmeğe başladığı kanunun a. (Devamı 7 inci sahifemizde) rum etmek tazisini satabil: beynine düştüğünü Peki... edebiliriz... — Arkadaşlar, Dedi. Herkes sustu. — Ne oluyor?. — Refik konferans mı verecek?. — Bakalım yine ne yumurtlıyacakt. O, sözüne devam etti: — Perşembe akşamı hepiniz bana, evime davet. ile mi evlendik? Tisiniz. karıştırmıya ediyor, yine dirilen sahneyi tekrar doldurdu ve... aşkınız bütüm hizile kalbinden ok gibi fırlıyan bir ateş parçasının Öyle yapayım. Dedi. Bu cevabdaki daki o azareti tahlile hacet yok. Hepimiz tasavvur Refik bundan sonra, doğru idare müdürüne git- t. Tekrar yukarıya, heyeti tahririye odasına çıktığı zaman, uzun, tahta masanın Üzerine elini kuvvetle vurdu. Ve yüksek sesle: “Arkadaşları hayret ettiler: — Ne münasebet?. — Durup dururken ne daveti?, — Canım, bugün keyfi pek yerinde bizmile alay Refik, bu hayretin de cevabını verdi: — Evleniyorum.. Hele, muharrirler bu izdivacın Ferhunde ile ol- | duğunu ve genç muharririn lâtife etmediğini öğre. memse, tahrir odasnda bir çağanadır. koptu. Dresden Opem/ıausunda KŞt n : Celâl Mete 1930 senesi, temmuz ayının 19 | uncu sıcak bir akşamı, gül bah . çelerinde mehtab Aleml: ki içinde geçen hatıralar ve bu mehtab Alemi içinde kaybolan binbir emel ve yaşıyan bir ümid. Güllerin renginden, çeşidinden, kokusundan bahsederek yürü . | yorlardı. Biri aşkın yeni heye - cân ve-yeni ümidi içinde mesto. lürken, diğeri mazinin kirli ha> | tıralarını hafızasından silmek ve | atmak istiyordu. Türkânla Mehmed küçük yaş. | tanberi kardeş gibi büyümüş ve kardeş hislerile birbirlerini sev- mişlerdi. Fakat hayatın neş'e do. lu bahar aylarında kardeşlik hissi aşka, sevgileri de sevdaya döndü, Tıpkı onlar, sevgililer gibi! Mehmed o sene İiseyi bitirdi - ğinden, Almanyaya gitmeğe ka. Yar vermişti. Türkândan ayrıla - cağından dolayı müteessir olmu. yor değildi, fakat ya İstikbali?. Bunu düşünerek teselli bulu « | şordu. Mehmedle beraber Tür . kân da üzüntü içerisindeydi. Fa- | kat hayatın kanunlarına itaat et. meyi doğru bularak lerin - den yine buluşmak ve ebediyen aynılmamak üzere ayrıldılar... Mehmed Almanyaya gittikten gonra akla gelmiyen bir yol tihah e Opera... - Çok bi gayretler sarfederek gece ve gün çalışıyor edı dev adımlarla biütün Almanyayı - dolaşıyordu Artık o da meşhür olmuş ve eme- line vaktinden çok evvel kavuş. muştu. Gün olmuyordu ki evine yüz- lerce prestişkâr gelmesin ve gün olmuyordu ki yüzlerce takdir mektubile karşılaşmasın Aradan yıllar geçtiği — halde Mehmed bir türlü İstanbula gel | mek imkânını bulamıyöor ve daha | döğrusu pek de gelmek istemi - yordu. Çünkü zevk” ve eğlence ona âdeta herşeyi unutturur gibi olmuştu. Türkânı bilet.. Ondan ayrıldığı ilk zamanlar uzun uzun mektublaştılar. Fakat yavaş yavaş mektublar seyrekleş ti ve nihayet biç mektublaşma « mağa başladılar ve mektublaş - madılar... Mehmed yazdığı bir kaç mektubunda opera tahsilin . den bile bahsetmemişti. Türkân yedi yıl gibi uzun bir zaman Mehmedi bekledi ve bir an nevmid olmadı. Fakat nihayet geçti Nihayet Almanyaya — vardılar. © da gençti. O da hayattan zevk almak isterdi ve gençliğinin baki kalmıyacağını da pekâlâ biliyor- du ve yine böyle olmaşına rağ « men kimse ile evlenmek istemi yordu. Fakat babasının kuvvetli ısrarlarına fazla mukavemet ede- meden nihayet çok zengin bir doktorla evlenmiye karar verdi ve evlendi... Hayatı çok refah içinde geçi - duydu ve başını kaldırdı. Nadiye: tevekkülü, başın kalkışın. (Devamı var) * “taksiler birer birer gidiyorl HİKÂYE yordu. Her yer ve hergey âmade idi. Dünyada iste yin olmamasına imkân le, Günlerden bir gün karı kotf seyahate karar verdiler.. 1937 senesi temmuz ayıfli cak bir günü hazırlıklarını H hyarak yola çıktılar. Artık # yalnız zevki düşünüyordu. Almanyaya gidiyorlardı. #ÜĞ Pa hat çok büyük bir neş'e - İNTİğlitu, Biraz istirahatten sonra şehri dolaşmıya başladıları © mobille: giderlerken şoför KĞ lerine bir yer tavsiye etmi akşam sonra (Dresden) de V bir opera oynanacaktı. Herk€l bperanın — biletlerini haft evvel almışlar, o akşamı sa89i lıkla bekliyorlardı. Şoför da oraya gitmelerin! söyledi Saaf 20,4 da başlyacak bu muhteşem opera için otolarile akın etmiye haşlafi Operanın geniş bulvarı lük mobillerile dolmuştu. — Herf bir telâş ve neş'e vardı. Bu & Kemal ile Türkân da bu geti davetiyelerini bir akşam lanlar arasında idi. — Saat 20,15 gece dört katlı (Opernhaus) önünde şık bİf si durdu ve içinden bir şık şık ve şişman bir erkek Öpernhaus bu yeni gelen mil kapılarını açarken herkes BU çifti süzüyorlardı şimat. ENlE deki davetiyeyi kapıdaki mtf aldı, büyük bir reversns Şal rak onları şık bir locaya götüüÜğn, ve elindeki küçük dürbünü kâna uzattı. İki markı alarak © cadan uzaklaştı... Saton ve larda bir kişilik bile yer kaltt eç mıştı, Saat tam 20,30 gönku mül salondaki ışıklar birdenbirt ü rardı. Önündeki orkestra &€ hi üvertürünü sonsuz alkışlar de bitirdi... Ve perde yavaş yavaş #Gfüğ Salonda derin bir süküt, ses YÜRE Sahneye baş rolü oynıyan " aktör halkın temiz alkışları YÜĞD, de çıktı ve gür sesile bütün Ü ra binasını inletti... Kemal kâna bakarak; ne o dedi. TÜCÜ ağlıyor musun?, Türkân heti ği lıyar, hem içercesine elindi bünle genç aktörü seyredi) Vücudünde bir titreme VE ĞÜN başağrısı... Bir an genç #TEN onların localarına bakarak © Hun sön misraları bitince çılgın bir alkış tufanı biti tükenmek bilmiyordu. memnün - ve herkes - güli Yalnız ve yalnız ağlıyan bİN 3 Opera binasının — bulvaftf Türkân çıkarken halkın söylE€ğilim| lerine kulak misafiri oldu VE yecandan yıkılmamak için lin koluna isteksiz yaslandı” O gece Türkânın gözüne WÜğEn girmedi, evet diyordu muh#* Şök, olur a Gece başını yastıkların a Ğd saklıyarak ağladı... S Ertesi sabah daha kocası WİĞİRLİ da iken Opernhaus'a gitti V€ N ha yeni uykudan kalkan kaP'Öğ dün gece baş rolü kimin 01 ğinı sordu. Kapıcı biraz d yyarak gözlerini oğuşturdu cemi bir şive ile şey, dedi Mebmed, Türk san'atkârı) kân büyük bir fenalık dahi çirdi ve telâşla nerede dedi. pıcı esefle söyler gibi başı! lyarak: & — O her zaman burada b maz. Ancak onu apartım bulursunuz, dedi ve eline bİf, res sıkıştırdıktan sonra Gd derek kapıyı kapadı z netmid adımlarla opera bifğİN, dan ayrıldı ve Mehmedin V İ düğü apartımanın — önüne S Körku ve heyecanla kapıy? #ğilit Ses yok!... Bir daha çaldı, Pi * fa kapının buzlu camı açıldi Ö rışın saçları dağınık uykü mi bir erkek başı göründü: İj kân bu sevimli başı derhal Devamı 7 inci sah “ u