Yüz binlerce insan Nerede sığınacaklarınıbilmiyorlar Yurdsuz kalan Yahudilerin istik- bali dünyayı düşündürüyor.. Amerikalıların teşebbüsü- ile toplanan konferans Ya- hucdilere yer bulabicek mi ? Bulundukları memleketleri k — mecbüriyet lerce kişi ba; kendilerine sığınacak yer orlar. Buna mecburi muhacir. lik demek lâzım. Bu binlerce in . sanın vaziyeti ne olacak?, Bunlar edilecek? Fransada yanda bulu kanuşmak üzere bir konferans toplandı. Amerikada d enin bu meseleye ka dolayısile Cum. burreisi Ruzvelt konferansın top. lanmasının önüne geçti. Bir zamandanberi Yahudilerin bazı memleketlerde uğradığı mu. len adar ettiği için bu kabil mul. e yer bulmak meselesi et . ı rafli bir sürette ve muhtelif mem. Tekötlerin iştirakile halledilmek istendi. Fakat bahis yalnız Al . manyadan, Avusturyadan ve or. | 14 ve şarki Avrüpa memleketle - | rinden çıkan Yahudilerin vaziye. *& değildir. Bir desiyast fikirlerin. den dolay memleketlerinden ister istemez çıkmış olarak başka mem- leketlere sığınmak mecburiyetin. de kalanlar vardır. İşte evyan konferansı bu, hep bunları ko « nuşuyor. Yersiz, yurdsuz kaları Yahudi. B | Filistin trenleri İngilizlerin kontrolu altında... hususta mümkün olan her şeyi yapmak istediğini söylemiş ise de giliz müstemlekelerinin zaten kalabalk — olduğu için dışarıdan muhacir kabul etmelerindeki müş-| külâtı ortaya koymuştur, Taymis gazetesi diyor ki: Hiç bir memleket Fransa derecesinde mültecileri iyi bir surette kabul etmiş değildir. Almanyâdan çıkan 100,000 Yahudi — vardır. Bunlar muhtelif memleketlere yerleşli - rildi. Daha Almanyadan çıkmak istiyen 250,000 yahudi vardır. A- Su borusundan yapılan bir bomba ve. İngilizlerin kontrol ettikleri bir tren lere karşı Amerikadan gösterilen alâkaya bakılmca bunun için A - ühim surette yardım mek istiyeceği anlaşılıyor. Av - apa gazeteleri — bugünlerde bu mesole ile esaslı surette moçgul | oluyorlar, İngilizler daha ihtiyatlı | r. Konferanstaki İn. İ murahhası, ümetin bu gil ciddi luna girdi, — Yürüyelim Ferhunde... Dedi. İlk adımı attı. Gözleri vusturyadan çıkmak istiyen Ya. hudilerin miktarı 200 bin tal olunuyor. Fransada muhtelif 200,000 den fazladır. İşte bu rakamlar da meselenin karışıklığını göstermeğe kâfidir. Mesele yalnız Yahudi meselesi ahibi bir adam tavrile sevgilisinin ko. sil, vnde bana İtimad et, seni çok seviyorum.. -- Ya o kadıl Feshundenin bütün şüphesi, bütün kin ve gayzı hep o kadında. O kadın: Nimet ve... küm, dünkü ceberut, dünkü hiddet ve şiddettir. Bütün bunlar Ferhundenin gözü önüne gelince: . dünkü tahak. ğildir. Dahili harb dolayısile İs . panyadan çkarak başka memle . ketlere iltica etmiş olan İspan . yollar da vardır. Böyle gelmiş olan ve daha da gelmeğe hazırlanan yabancılar a. rasında bir kısımları var ki bun- ları kabul etmek istemiyorlar, Hu lâsa hangi cephesinden bakılsa bu mesele.karışıktır, Nereye gi - daceğini şaşırmış, barınacak bir 'yer bulamıyan insan kütlelerine karşı kapı kapamak, onları ıztı . rablı feryadlarına karşı kulakla. rını tikamak insani duygulara uya mıyan hallerde tan ise içeriye birçok yabancı da. ha sokmak da muvafık görülmü. yor. Birçok yabancı gelince bun. | Tarı kabul eden memlekotto iktı. sadi şartlar üzerinde tesirsiz kal - mıyor. Meselâ İngiltereye kalışi edilen birçok Avusturyalı Yehi - diler 'arasında pekçok hekim ve salre gibi meslek sahibleri vardır. Bunlar İngilterenin her tarafına yayılarak Kendilerine iş güç te. min edince fiatları kırarak İngiliz bekim ve saire gibi meslek erba- dir, Diğer taraf . | binin zararına - çalışacaklar diye şe edili, Bunu da İngiliz gazeteler kat ne olursa olsun bu meseleyi etraflı bir surette düşünerek 3- lâkadar memleketler arasında bir geyler kararlaştırmak da lâzı mi gelen İngiliz gazetc! yazdığından anlaşılıyor ki İngil - tere hükümeti böy tereye iltica etmiş olanların mah. dud bir miktarı kabul - edilerek şarki Afrikadaki müstemlekelere yerleştirilmeleri çarelerini ara » maktadır. Bü mecburi muhacirlik siyasi mahi; r. Yani Yahudiler bu. ları memlekette istenme. dikleri için dışarı Çıkarak başka yere iltica ediyorlar diye mesele Mmevzuu bahsoluyor. Sonra iş yal. nız Yahudilere de inhisar etmiş olmuyor. Siyasi sebeblerden do. layı memleketlerinde barınamı « yanlara gösterilecek yer mesele. si de kendini gösteriyor. Konferansta her memleketten gelen mülteciler meselesi konu. şulmakta ve ve bilhassa Avüs « turya ve Almanyadan çkmış ve çıkatak olan Yahudilerin mukad. deratı tayin edilmektedir. İngil . tere yukarıda yazıldığı gibi şarkf Alrikada yer göstermeği düşünü. yori İngiliz daminyonlarından Avus. | tralya ise yalnız İngiltereden ge. lecek olan İngiliz muhacirleri ka. bul etmektedir. Bir miktar Ya - hudi zaten kabul edilmişti. Daha fazlasnı yapamiyacağıni söylemiş. tir. Gene İngiliz dominyonlarından Kanadaya gelince; — oradaişsizlik l var, İktısadi meseleler r. Bu vaziyet karşısında fazla bane kabul etmeğe le İngilte. gelince; onun bir teklifi var; Pariste daimi bir ko. mite bulunarak mülteciler mese. lesinin halli için lâzım olan para in teminini düşünsün, di. yor. Çünkü bu yabancları yerleş (Devamı 7 inci sahifemizde) | süretlerle | bulunan mültecilerin miktarı ise | ultan Hamid devrinde Zindanlar, sür günler Ve s ZI Yazan : ürülenler. İYA ŞAKİR Büyük Üstad bu fevkalâde meraklı ve heye- eserini Edebi Roman No.43 Son Telgraf için hazırlıyor n ©| Etem İzzet B açıkça yazıyorlar, Fa. | lığı; kaplıcalarla dolu şehri, şu kaplıca mevsiininde Bursa belediyesinin gös. , modern her konforu haiz olan bu yer, vatarıdaşlara Uludağ Kayak spor Klübü üe Güzel bir köşe.. Bursa, 12 — Uludağ kayak kü. Yazan : Alfons Dode İnsan talihini mukadderatını | tayin edemiyor, <alınyazısı» de- nilen şeşt değiştirem! mani olamıyor gibi geliyor bana. Bilmem siz ne dersiniz?. Bilseniz!.. Kırk iki yıllık bir za. man içinde, ne kadar çok çalıştım, uğraştım, dişimden tırnağımdan artırdım, fakat bir türlü... | Babam!,.. Elli dokuz senelik ömn- | ründe, daha ziyade uğraşmış, çır- pınmış, didinmiş, fakat bir türlü... Dedem!.. O ikimizden çok fazla gayret göstermiş, fakat o da bir türlü... Hiç tirimiz, hiç barındıracak, kü ir zaman, bizi ük bir evcağıza, köşelerinden kurtulamadık. Acaba neden?. Belkci tanrı bize bunu lâyık gö- rmedi.. Şimdiden sonra hiç de ü. midim yok amma —ne yalan söy- liyeyim, lâf aramızda kalsın - ge- ne bu hayal «!» Peşinde koşmaktan usanmadım. Halimden şikâyetçi — miyim?! Tübünde, kıymetli bir ressamın hazırladığı güzel köşe, ziyaretçi. lerin #üka ve memnuniyetini u. yandırmaktadır. Bilhassa köşede. ki Atatürk büstü, takdirle karşı. lanmaktadır. Bu güzel köşe, Ulu. dağa çıkan ziyaretçi ve sporcuar, uzun saatler hayranlıkla etrafında samın bir san'at sembolü olan bu iz ve verimi çalışmasını ve bu 1 köşeyi göstermektedir. Yeşillikler güzel | Deniz Bankın İgetirdiği yeni va, purlardan biri 04 İlan TRAK Mu. |danyaya — işliyeli beri, bu sene Bur. sanın her yılki ka. balığını bir kaç |misli daha arttır. mıştir. Altı saat İsinde, bursaya gi- dip gelme kolay- bu tarihi ve içeri. terdiği gayreti ve toplu seyyah kafilelerine her Moselâ: Her pazar günü, otel, tenzilât yapılmaktadır. Resimler, Mudanyaya sefer yapı yeni açılan Plâjı ve Mudanya sahill © lediyesinin vatandaşlara ve gezginlere gösterdiği kolaylık ve rahatlık, hakikaten şa diyor: Daba son: yetle hitab ediyor: — Ah, hanımefendi. iz. *Çocukluk arkadaşım. Beraber büyüdük, beraber okuduk, beraber askerlik yaptık. Şimdi de beraber ve bir matbaada çalışıyoruz. Allahın bu te. sadüfüne çok memnun Diyeceğim. Yeryüzünde bundan daha iyi koca ola. bilmezsi: maz. ENİCE verdi alıkoymaktadır. Resim, değerli res BURSA ha memnuniyet ve takdire lâyıklır. Befik gurur duyuyor, hicab ile kızarıyor, başını önüne eğiyor. Hâ. Yook!... Asla .. Bunada bin şükür. Çüniki, beterin beter! varmış. x Bundan iki üç sene evveldi. Fa- tih semtinde bir evde kiracıydık. Mal sahlbi yetmişlik, yaşlıca bir adamcağız. Kendinden Çok genç bir karısı, yirmisini aşkın çok şiş. man, çam yarması gib? birde kızı vardı. Oturdukları ahşap evin alt ka- | tini kiralamıştık. Herkesin gülü | kendine kıymetlidir, benimde— İ 6 zâmanlar — henüz onyedisine aras.ındaki şehir.. xrak Mudanyada türlü kolaylığı yapmaktadır. lokanta, gazino gibi yerlerde $ 20 an TRAK'ı, Bursadan bir manzara, lerini tesbit etmektedir. Bursa Be- —— Ferhundeye dönüyor, samimi - Siz Refiki benim Xxadar olmalısnız.. -Adeta, lütuf.. Ferhuünde — yabancılığın ir kulübeciğe bile sahip olup, kira | — Hayır Refik sen beni sevemezsin... O, kadına usın... Demekte ısrar ediyor. İnanmıyor. Kendi kendine endişe ediyor: — Refik ya, hevesine düşkün bir erkekse?, Ve... alt tarafını kendiliğinden buluyor: O da benden hevesini aldıktan sonra, inandırmıya çalışıyor. Mahallebicinin en geride, bu. susi denilebilecek bir yerinde oturuyorlar. Refik bu yatnızlıktan, hususiyetten azami istifade ediyor. Söylüyor, söylüyor Sevilmek... Ferhundenin istediği de bu değil miydi?... Bunun için geceyi kendine haram etmedi mi?. Bunun için hasta ile çekişmedi, doktorla kavga yap. madı mi?. Bunün için hastaneden çıkarılmadı mı?. Sevilmek ve sevmek... İkisi de tahakkuk - ettikten sonra, netice başka ne olur?... Bu netice, tabil değil midir?... Ferhande yapayalrız çirvasaydı, Relik ona: Bizim eve gidelim... Hemen nikâhımızı kıy. Fukat, Refik bu endişeyi şiddetle reddediyor: Derhal evleneceğiz... Diyor. Sonra, izahât veriyor. Nimeti, Nimetin bü. tün hikâyesini, matbaada niçin müşkül vaziyette — kaldığını anlatıyor. Şimdi, Beyazıdda bir mahallebicide oturmakta. dırlar. Tramvaya binmeden, yorulmadan, konuşa ko. nuşa buraya kadar geldiler. Ferhunde eve gitmiye getirirdi Hastanede de kalsa bu olabilirdi. Fakat, razı değil. gimdi başka türlü ne yapılabilir? Yoksa, Ferhunde Bir genç kız... Hakkı var. Refik de samimiyetine sevişmenin netice ve manasını bilmiyor muydu?. dıralım... Demezdi, beklerdi. Kizi evinden alır, kendi evine Evet. 'Mantık budur. Fakat, toy bir kızın endi: şesine hak verelim. Genç kız, nerede yatacağını, nerede kalacağını, hatta bir saat sonrasını düşün. miyebilir, Fakat, daima düşündüğü tek cevher onun sahib olduğu yegâne hazine, yegâne alınaklığı, yegâ- ne beraeti zimmet vesikasıdır. Akşam. Hava yeni karardı. Sofradalar. Genç ressam ikide bir sandalyasından kalkıyor, her vakitki itiyadile gözlüğünü gözünden çıkarı - yor, esmer yüzünde tebessüm — dalgaları ' yayılıyor ve ruha yakın, emniyetveren sesile Refike söyküyor: — Monşer vallahi çok memnun oldum... Sonra, yemek masasının etrafını çevreliyen ka. rısını, biribirinden daha güzel iki küçük çocuğunu gösteriyor: Refik, ne iyi ne iyi, senin de böyle mes'ud bir âllen, güzel güzel çocukların olacak.. Diyör. Sevincini bütün - coşkunluğu ile ifada e. lâ sinrleriri toparlıyamıyor, hâlâ heyecandan kur. tulamıyor. Düşünüyor.. Düşünüyor.. Refik Necati ve Ferhunde Nadinin evinde mi. safirdirler. Geceyatısı. Relik yemekten sönra gide. cek, Ferhunde kalacak. Birkaç gece. Nikâhları kıyı. lmcıya kadar, Mahallebici dükkânında bir saat, iki saat, üç saat boyuna konuştular, buna karar verdiler, Refik, bütün zekâsnı, kudretini, talâkati, samimiyeti sac. fetti, Ferhundeyi kendi evinden daha emin bildiği va emin tanıdığı Nadinin evinde birkaç gece misa. tir kalmaya ikna etti. Hatta, istersen Nadi de bizim düğünümüz oluncıya kadar hiç evine gitmesin. O. | nun karısı ve çocuklarile evde yalnız kal... Dedi. Ferhünde bu tekliflerin içinde bocaladı, bocaladı, kendine yabancı bir eve nasıl gideceğini düşündü taşındı, Refikin tenha ve kimsesiz evina Bitmekle mükayese etti, nihayet: HİKÂYE UN ÇUVALI Nakleden! Göksel giren kızım Bedia ile şişman Kil> cağız can ciğer ahbap olmuşlardı. Birkaç aylığı peşin veren kirae ci cinsinden değilizdir; onun içilk buradada tebli mal sahibinin ile tifatına uğramadık. Hatta bazı a9" lar, iki üç aylık birikerek bir arde olurdu. Sözü uzatı hikbinlik ruhuma işle- miştir doğrusu, Ben mutaassıp, artık çok az KAf lan, kökü oldukça kuruyan, köle ne fikirli insanlardan değilimdi!r Sakın, kendimi math ediyorurm sanmayın, emin olun sözüm samtlh midir. Bunun için, kızımın zamâli icaplarına gi bazen bazı tabi haklarını hiç de nahoş karşılamttii Biraz boyanmak, biraz süslefie mek gibi * Bir bahar sabahıydı. Ev sahibinif kızı bize malsafirliğe gelmişti. L arasında, ev sahibi küçük hanifilke kızim; — Bedia.. evlenmemiş bir kıtf pudra allık yarşır mi?.. «Un ÇT valıs gibi bu surat ne? Tarzındaki, alayla karışık sindi hücumuna kulak misafiri oldumk? Odaya girdiğimde, bn âdi hücik” mun kesiidiğini görmekle iktili ettim. ne denr?!. Anlavış, görül ve seviye farkı!... $ * 4 Yağmurlu bir bahar âkşami- İşten biraz evvel geldim. Bü BÖ maaş almıştım; kira vermek içif yemekten sonra mal sahibinin #” tına çıktım. Gelen kahve bit kalkmıya hazırlanıyordum ki yi zat söze başladı: — Kadri bey!.. — Efendim., Bir var!... Damdan düşer gibi hakimâne bİf. sesle: — Evden çkmarlir İcab ediyof'e Şaşkınlıkla sordum; — hayretlt mırıldandım: - Neden efendim.. Buna sebtb Yoksa evi mi satıyorsunuz” - Hayır evi satmıyorum, Si herşeyi hoş görürsür ise aksine. Bunun içli... Köhne ve paslanmış değil; daht serbest fikirli idim. Burası doğft idi. Fakat her şeyi hoş göremtt” dim. Sözlerle yavaş yavaş eğle * niyordum. Ayni hayretle tekrüf — sordum: — Evet!... dinliyorum... Sesini biraz daha yükselterek? — Bunun için!. Korkuyorum'. Benim kız da istemediğim haft- * ketlere alışacak diyı Daha fazla söyletmedim. SÖY Temek, imâ ötmek istediği şey'ö” ri zaten anlamıştım. - Demek-- Kızım kızının terbiyesini ııout* gının kanastindeydi. Çarnaçâr, İ” ter istemez evi boşaltarak ayril mak lâzımdı. — Nitekim de öylü yaptık... arzunuz mü Devam ediniz, sifİ * Kadıköyün — Yeldeğirmt? tarafında —bir eve — taşın © dik, Kış oldukça iyi ve Reçti. Biriktirebildiğim bir yüz lirayı kızımın düğünü sarf ettim, Artık.. Gene o eski hâ” yal baştan kaybolmuştu. Meğer!!. Bizim ev sahibi (© kızını hava teptili için GöztepeY” getirmiş, orada bir ev kiralamli” Cumartesi günü ilâç yaptırmak için eczaneye girdim. Eve dÖ ” nüşte; Altıyol ağzından geçerkt kime - raslasam beğenirsiniz' Aasaa!... Parmağım ağzımda köl” di... İ Bizim eski ev sahibinin — Kıfi” yanında değnek kadar ince, sıSİ çıtkırıldım. bir delikanlı. Havi” tebdili, kuvvet ilaçları adam akık hi yaramış; Eskisinden daha GÜŞ gun, daha şişman olmuş tazetit” Bu iki tezat arasında, gözleri' genç kızın çehresine takıldı. F sefer büsbütün apışıp kaldım. Y zündeki boya, okkayla pudra Ki .ı cağızı vaktinden evvel Karnav” | kıyafetine sokmuş. Şimdi <Un çuvalıl. Genzerlik ni, ben onun yüzünde bulmu; © (Devamı Gncı sayfamızda) L