ON TELGRAF 5 Temmuz 1928 Ispanya sularında ingiliz zenginieri.. Kan içiade yüzen memlekette kazanılan paralar.. Altının göz kamaştırıcı cazibesi; ölüm korku- sunu ortadan kaldırıyor mu ? İspanya sularında İngiliz gemi- lerinin batırıldığına dair haberler siklaştıkça İngiliz Başvekilinin vvelce, söylediği hatıra geliyor: — İngiltere hükümeti, İngiliz bandıralı vapurların İspanya su. larına gidip gelmeleri için temi « nat veremez. Bunlar eğer İspanya- | ya mal götüreceklerse kendi baş. larına geleceği düşünerek ve teh. | likeyi göze alarak yola çıksınlar! İspanyada dahili — harb başladı başlıyalı oraya gerek hükümet ta- rafına, gerek Granko tarafına mal götürmek — suretile zengin olan yabancılar çoktur. Fakat geçen - lerde İngiliz gazetelerinden nak lederek «Son Telgrafe n yazdığı gibi asıl bu işlerden bugün mil - ğer-bir vapurum da 50 gün yolcu. luktan sonra 900 İngiliz lirası ge- tirmiş oldu. Bu iş kârlı mıdır zan- | nediyorsunuz?.. 4 vapurum vardır. Bünların hepsinin mürettebatı 140 kişidir. Başka iş yok ki yapayım, Ya İspanyaya yollıyacağım. Ya - hud vapurları bağlıyarak içinde - kilere yol vereceğim. Bizim İs . panyaya mal yollamamızda gay. meşru olmayan hiçbir şey yoktur. Gertk ben ve gerek arkadaşlarım İngiliz menafii dahilinde hareket ediyoruz.> Artık İngiliz tebaası İtalyan gemlcisi n yaşlı İspanyaya masl (Devamı 7 inrl uhihniıde) göndermenin müşkülâtından, teh- İNGİLTERENİN MÜDAFAASI İngilterede büyük bir dedi ko. du mevzuu olan, siyasi mehafili, gazetele ( şu günlerde çok meş - leden «Son Telgrafe meb'us kal. ha İngilte - renin müdafaası için alınmış olan tedbirlerin kâfi olmadığına dair edindiği bazı malümatı bilditiyor. Bu genç meb'us muhalazakâr fır. kasındandır, eaki Harbiye, Bah . riyeve maliye Nazırı olur de damadıdır. Adı Dunkan Sandiç- tir. Arası çok göçmeden — Sandis müddeiumumi tarafından çağırıl. miş ve kendişinden bü malümatı nereden aldığını söylemesi islen. miştir, Fakst meb'us bunu söyle - memiştir. Devletin esrarını hafaza için yapılmış olan kanun mücibince böyle bir şeyi öğrenen M . mezse İ neye hapis cezası görürür. Bu kanun casusluğa kar. Şi 920 de kabul edilmiş bir ka - nundur. Müddetumu! ir nok - tayı genç hatırlatmıştır. Mesele de buradan çıkmış. dedi | kodu ortalığa — yayılmış ve bir meb'usun böyle milli müdafaaya taallük oden bir meselede hapse atılmakla itham edilmesi sözleri ortaya çıkmıştır. Müddeimmumi izahat vererek meb'üusu tahdid et. mediğini söylemiştir. Lâkin me . sele bu izahat ile kapanmış deği! yener olmuş bir İngiliz vardır ki İspanya sularında İngiliz vapuru batırıldıkça bu yeni milyonerin de bahsi tazelenmemek kabil değil. dir. Şimdi bubahse karışan diğer bir yeni zengin daha vardır: Elli sekiz yaşlarında bir İtalyan. Bu - “wın adı Ernesto Geracı'dir. On beş İngilterede yaşıyan bir gemuci daha geçinlerde İngiliz tâ- büyetine girmştir. 4 vapuru var. dır, Geçenlerde bomba atılan Farn Müsyö Tes Londra gazeteci ci ile görüşmek ve ondan İspanya | yakın bir fi. sularında zengin olmanın esrarını | öğrenmek İstemişlerdir. — Fakat | talyan ellerini kaldırarak: iniz, demiş, size defterle- | rimi, hesablarımı göstereyim. İki | sefer yaptırdım: Birisi 64 gün sür. dü. 500 İngiliz lirası getirdi. Di - | «Nearka> beş sene içinde sahibine 12 n lirası) kazandırmıştır. Bir kau gün içinde sahibine 480 bin Türk lirası kazandıran at 60,binİngilizlirasınasatıldı. Geçen haftaki st «Nearko» nun sahibi M. Frederiko Tesiyo sevincinden çıldırma de. recelerine gelmişti. Elini, atın boynuna koyarak: — Tebrik ederim $ Diye söylenmiye başlamıştı yo, bu kadar sevdiği atı, Marten H. Benson isminde zengin bir İngilize 60 bin İngiliz lirasına satmıştır. Geçenlerde «Epsom» yarışında birinci gelen «Call Boy» da buna ışlarında Paris büyük mükâfatını kazanan satılı işti. «Nearkor, şimdiye kadar 16 yarışa girmiş ve bunların 14 ünde bi. rinciliği kazanmıştır. Mösyö Benson, kısrakla bulunan at meraklıl: Türk lirası istemektedir. n «Nearko» ile çiftleştirmek arzusunda undan, beher çiftleşme için B0 bin frank, 3,200 'on frank (480 bin Türk Genç meb usun ortaya attığı esrar meselesi İNGİLTERE Parlâmentosunu altüst etti! Harbiye Nazırı izahat verıyor.. Çünkü İngiliz meb'uslarının mloketin müdafnasına ve em. tehdi ncakları aati tadır. Diğer taraftan da cld böye le bir kanun olunca bunun bir ta. kım yanlış tefsirlere yol açmasın- dan korkulmaktadır meselenin diğer sonru ikinci defa olarak Sands ile görüştüğü zaman yorsa bunu yap iydi? Eğer kanunu tatbik et- iyecekse neden bir meb'usu böy. le tehdid edildi?.. 'us avam kamarası r Cudi şehrin kokülu havasından | gürültülü yaşayışından kurtul - mak için buraya gelmişti, Bestele ini.. bülbüllerin, rüzgârın, tabla- tin sesinden başka ses duyulmu. yan bu cennetten nümune köyde şehirde olduğundan daha kolaylık la yaratabilirdi... H ve kemaindan başk: sevmemişti, Aşkı. hunun doğurduğu haz veya elem nağmelerile kaynamıştı.. — Aşkını kemanının nağmelerinden kur - tarmak için bu nağmelerden di Ha tatlı bir varlığa ihtiyacı vardı. Fakat bu varlığın sanatkâr ruhu kimseler tarafından elde edilmesi fevkalâde müşküldü.. Ay menekşeleşen köye yaldızlı tülünü serince Cudi de küçük fa- kat şirin yuvasının sarmaşıklarla kucaklaşan balkonuna çıkar, ke. manı ile, tabiatin sazla tasvirine imkân olmyan güzelliğini sanat. kâr parmaklarının vücude getir- diği nağmelerle ifadaye çalışır. di yam tabiat ona her zamankinden daha lâtif göründü, Derinden ge- maksadı. onu eliyor. Bu da par ndaki tesirieri, aç - hükümetine mühalif olan işçi ve fırkaları bu seferkine cephe al - mışlardı. Kanunun metnine göre söz söyliyen müddeltmumi Har. biye Nazırı ile Başvekille görüşe. rek meb'usa çağıctmış ve ona bu- tü söylemiştir. Şimdi burada hü. kümetin ve müddelumuminin va . ziyetini doğru görenlerin kabul e- | demedikleri bir nokta vardır: - Neden, diyorlar, müddetumu. ! isine müraca; etmiştir. Parlâı ü olmuş ve daha T taraftar bir de| hkikat heyeti teşkil edilmiş! Harbiye Nezaretinin teşkil ex.ını bu heyet milli müdafaaya taallük eden devlet esrarının böyle na. sıl aluyor da dişarı çıkıyor diye tedkikata girişmiştir. Maamafih bu esrarı muhafaza etmek mev . kiide bulunan beş kişiden Bahse- dilmektedir. Meb'us Sandis hiçbir şey söylememektedr. Fakat bu beş kişiden biri meb'usun bahset. 10 bu işle me; da olacaktır. Di mi evvelâ kanunun bu maddesini | (Devamı 7 inci sahifemizde) len bostan dolaplarının, kurbağa. ların foryatları tatlı'birer sızı o0- lup benliğine gömülüyordu. Yaz gecesinin kendine has ılık rüzgârı vefakâr bir sevgili gibi yanık yü. zünü öpüyor, siyah kıvırcık saç. larını okşuyordu. Sema lâcivert göğsüne Cudisinin hayalinde ya. şattığı — varlıkları — mavileştirip serpiyordu. Parmakları teller üzerinde ha. rekete geldiği zaman kemanın iç- li sesi tabiatım koynuna damla damla bir su gibi akmağa başladı. Şimdi ne bostan ÜŞi ni ve ne de kurbağaların sesle.i duyulmu. lu, Sanki tabiat kendinin nası olarak bu nağmeleri dinle mek için susmuştu... Parmakları birden durdu, Ke - manı kolile aşağı sarktı, kulakla. rını bir piyanonun sesi doldurdu.. O da kendi çaldığı parçayı çalı » yordu.. Sanki kemanının piyano ile bir aksi zadası idi; ÜÖyle bir 4 sada ki kendi - nağmelerile -- Dah — Sonrası filânı yok. İşte o kadar! Nimet düşündü. Kısa bir düşünüş. — Kaç Jira aylık ahıyorsun oradan? — Altmiş lira! >> Ayıb. Bunun için mi bu kadar kuhri çeki. 'yorsun, Ben sana günde bunun yirmi mislini temin ederim, Bir saniye daha düşündü: 30 — Yarın matbaaya gitme... — Ben de öyle düşünüyorum. Altmış liraları kendilerinin olsun.. Görsünler bakalım 0 mu daha kiymetli, Refik mi?.. Refikin işine gelse de gelmese de bu şedid alâ. Ku, candan rabıta hoçuna gitti. Elinizekrar rvakı ka- dehine attı — Aferin be Nimet... Haydi bir tane daha,.. Dedi. Sonra, gözleri odanın içindo şöyle bir do. laştı. Konağın bütün azameti hulyasına doldu. At, uşak, hizmetçi, eşya, para. herşey.. Hepsi bol -. tekrar düşünmiye buşladı: iği en doğrusu mudi akikaten 2 evlenilemez mi?. Çirki: in! Ne Oturulmuyor. mu?, pekâlâ oturuluyor, pekâlâ Brab Nimetin söyl bu kadın bakılmıyor mu? mu?, İş: , hatla liyor- Amma tirkaç kadeh Bu esnada Nimet de ipek, hışır Mükemmel cğie dan Si e çıkar?, imiş hişir, cüilec bir -Edebi Roman No. 35 «rob dö şambre i çıplak vücudüne aldı, yan kapıdan yatak odasına geçti. Refik, bu pürihtişam kadının arkasından hay. ran hayran bakarken susuz bir tek daha yuvarladı ve kendi kendine söylendi; — Hey Allahım, şu kadındaki paranın yarısını bana versen ve beni de bir iş güç Sahibi etseydin ne olurdu?. Sade arkasındaki «rob dö şumbire bile be- nim bir maaşımla yapılamaz. Bu dünya hep pralıla. rın mı? Nimet yatak odasında çok kalımadı. Biraz gon. ra, demir iki kutu ile döndü. Bunlara kutu değil de küçük birer çekmece yahud da sandık demeli, Eeki zaman işi. Çemberli, demir halkalı, sık, iri, ko- an başlı çivi er sandık, Güç taşını. ğar. Nimet bunları Refikin yanını kadar ge- yere bir Refik le, gözleri dört açıl- le süslü yor. tirdi, müş baktı: Yazan: Etem İzzet BENİCE — Bunlar da ne?.. — Şimdi göreceksin. Al şu sağ tarafındakini; masanın üzerine çıkar.. — Peki Kolay iş değil. Bir kolla hemen — tutuverince kalkamıyor, biraz zor. Ikıldamak lâzım. Maamafih, kaldırdı — Bravo Nimet sana. Nasıl getizdin bunları?.. — Tabil. Ben güçlü kuvvetli bir kadınım... — Vallahi aferin.. — Öyle ise birer tane daha.. — Hay.. Hay.. — Şerefine., — Şerefimize.. — Yaşa. Nimet, kısa, fakat kalın bir anahtarı sandığın deliğine soktu. Sağa sola birkaç defa çevirdi. Ka pâk açıldı. Güneş sarısı bir renk. Allın rengi. Çil al. ğinı! Ağır ağza dolu. Nimet altınların içine e. lini daldırdı, bir avüç çıkardı, Yukarıdan aşağıya tekrar biraktı. Şakır şakır sandığın içine yuvarlan. dılar. ü Refik, bir put gibi hareketsiz durüyor ne ola. cağını bekliyordu. Nimet mağrur, altınların «İsar sı pürazamet pürtavırla sordu: Gördün mü Refik?, — Gördüm.. — İçinden bir avuç al.. Tereddüd. Alsın mı, almasın mı?, Bir altının se- kiz dokuz kâğıda gitliği günlerde bir avuç dolusu da servettir. Fakat, dursun. Bunları ya hep almak var.. Ya hiç birini. — Dursun şimdi.. Nimet göz ucile Refiki tepeden tırnağa süzdü: — Kapa o halde.. Dedi. Ağır kapak tekrar kapandı, kilitlendi. Ve.. bundan sonra ilk sözü — Bunu yere indir, ötekini masaya koy.. Oldu. Oda açıldı. Bu manzara karşısında gözle. Bir rin kamaşmamasına imkân yoktur. hazinesi. Parıl parıl yanıyor. Taşlar, inciler, gerdan. hıklar, bilezikler, her şey her şey.. İçinden eline ge. len bir pırlanta yüzüğü çekti, Refiğe göster — Bu, şimdi sekiz dokuz yüz altın edebilir. Sul. tan Mahmud Avusturya İmparatorunun, Sultan Mahmudun da büyük babama hediyesi.. (Dovamı var) mücevher | Koltuk Değ_nekleri Yazan: Sedad Nazmi Gene balkona çıkmıştı. Bu ak. | Akpınar boğan bir aksi sada... Bu naj meler âdeta tabiatın kendi şarki sı idi,. Bir kaç kere başını salladlk Duyduğu ahenkle daldığı — ha; uykusundan uyandı, acaba bu P yanoyu kim çalıyordu. Merak evden dışarı çıktı. Kendini çel kendine emir eden bu sesin diği tarafa doğru yürüdi Beyaz bir köşkün önünde duf muştü, Işık olan pencereleri lerile gezdi. İşte piyanoyu B bir kadın - veya kız. çalıyord Çünkü şekli perdeye vurmuş a dan da babçenin çiçek tarkları zerine düşmüştü... Dinledi, pet dedeki gölgenin durduğu zama na kadar, O gece yatağına uzalfi dığı zaman işittiği piyanonun Bi İle çalan kimsenin yüzüne kil vermek için saatlerce uyum dı... Sabahleyin güneş sıcak nefesli ni buğday denizlerine üfleri Cudi de akşamki köşke doğru gi ti. Piyâna çalınan odanın pene resinde başak renkli >,ıçh!ı © muzlarına kadar inen gözlü genç bir kız vat | anlamıyatdu. Neden Rezanın gÖ huna bir kadının girişini ve b Birişle meydana gelen tatlı 'i permeyi duydu, Bir müddet gö leri gök rengi gözlere takıldı, $0 ra balı hizli çarpan kalbine ayı larını uydurarak uzaklaştı.. Şimdi bütün gününü başak lı, gök rengi gözlü kız kaplıyote du. Sabahları bülbüller öterket akşamları ay doğarken evinin Ö nüne gidiyor onu doya doya a rodiyordu... Günler Cudi ile Rezanı tan! tırdı. Genç adam her gün, ışığına veda ederken beyaz ke gidiyor. Kar çiçeklerinin dü gümlendiği bahçe çitine dayanâır rak pencerese kendini — bekliyeti Rezanla konuşuyordu, Sözleriniti Mevzuunu ekseri günler geceltt rin güzelliği, kuşların sesleri, nie hayet musiki teşkil ediyordu-* Sonraları bu bahisler silindi getf adamın onu tanıdığındanberi İçİ ni kemiren sevgisi yer etmel başladı. Ona aşkını açıkca söylet meğe cesaret edemiyor aşkını t8e rennüm eden, fakat saklıya'! lelerle veya hareketlerle ait Tatmağa çalışıyordu... Genç kız sanatkârın — arzularle hi anlıyor, isteğini " benimsiyt lâkin sözlerini keserek onun istö ğile hiç alâkası olmıyan şeyleti den bahsediyordu. Genç adai Rezanın bu hareketlerile- müthi iztıraplar çekiyor, kanayan yartk sı gün geçtikçe tedaviye imkâf olmıyan bir hal alıyordu.. Rezsif Cudinin sözlerinin tesiri ile Tf hunda ve yüzünde hasıl olan midsizliğin, —talihsizliğin — barl çizgilerini için için aylıyarak git” lemeğe uğraşıyordu. CudiReta nın bu hareketlerinden — bir şöl leti gülüyor, fakat sonra bu gi me kaybolarak yorini keder kü lıyordu. Her halde Rezan onu viyordu. Bunu sevgisinden bi kıvilerm. olan düdaklarının Üf permesinden anlıyordu. Fakat nun bu sevinci cok az sürdü, SAft ra Cüdye göstermeğe çalıştii bir keder bulutu ber tarafını Kaft liyordu. Devamı 7 inci sah he