—SON TELGRAF —27 Haziran 1938 >zZz—— ——— —— —— — Bir ders daha! Kazanç kaidesi nelermiş HİKÂYE Kalbsiz Ana.. ingiltere -japon biliyor musunuz ? “Borç alıp satmak fakat borcu ödememek ,, . Z İngilterede iflâs eden gene bir adam bugünlerde Londra gazete. lerini kendisile çok meşgul edi « yor, Peter Körnis ismindeki bu a. damın şayanı dikkat bir sözü var: Ben, diyor, iflâs ettikten son. ra da zengin olabilirim!. Bu artık bir hulya mıdır, yoksa Olacak birşey midir?. Fakat müf. lis mahkemede kararı dinliyerek çıkarken etrafındakilere böyle di. yormuş. Genc adam şunları an. Tatmaktadır: — Dört sene evvel 200 İngiliz lirası sermaye ile işe başlamıştım. | Ev ları kiraya vermek suzetile para kazanıyordum. Bunları işçiler için 'yaptırıyordum. İş büyüdü. Devafn a >bil ü $ 200,000 — İngiliz Lzası kazanacaktım. Ben muvaf . lâ ucuz evler yaparak bun - fak olacağım sırada alacaklının bi ri 300 İngiliz lirası istedi. Bunu ben veremeyince diğer alacaklılar müracaat etti. Nihayet mahkeme. Bidemiyor. muşsun?. üflisadam anlatıyor ye gidildi. İşe başlıyalı beri döct sene geçmiş, bu müddet zarfında 200,000 Jiralık iş yapmışım. Müflisin borcu 90,000 İngiliz li. Tasından fazladır. Alacaklılar mahkemeye müra - Cant etmiş, müflisin malları tasfi. ye edilmişti, İflâsından evvel 8000 İngiliz lirası borçlanarak bir ev ve toprak almıştı. Yine 17,000 lira ve. rerek başka bir yer daha alıyordu. Bu işler hep o başlangıçtakı 200 li. Ta sermaye ile oluyordu. Tera hâkimi Petere şunu sor . muştur: — Siz kendinizi çifltik kâhyası, | arazi alım satımı ile iş görür, şir. ket işlerine bakar bir adam olarak tanıtıyordunuz? ı7 çiftlik kâhyası oldu . rdim. — Demek iki üç türlü iş gördü. ğünüzün söylenmesini istemiyor. sunuz. Buna karşı müflis birşey söyle. memiştir. Hâkim tekrâr söze baş. hıyarak: — Sizin tatbik ettiğiniz kaidenin ne olduğu anlaşılıyor: Kendi muh- taç olduğunuz şeyi başkasına sa. tıyordunuz. Oradan aldığınız pa. ra ile borcunuzu ödiyeceğinizi ü. mald ederken alacaklıların zamat geliyor, size de birşey kalmıyor. du. Müflis mahkemeden çıktıktan sonra yanındakilire : — Ne yapalım? Demiş, bence a. lış veriş böyledir!, Söylendiğine göre tasfiye neti. vesinde eline para geçeciğinden çok ümidvar görünmektedira / İstenmiyen gilizlerin Avrupada harb çıkacak ve İngiltere de bu harbe karışacak diye endişe etmeleri yerinde ol - madığını yazarak aşağı yukarı şöyle diyordu: İtalya mı harbede. cek?. Buğdayı harieden alıyor. Bir çok İngiliz lirası vererek haric . den buğday getirtmeğe mecbur - dur. Almanya mı harbedecek?... © da harleden buğday getirtmeğe mecburdur. “Dışarıdan yiyeceği yahldi kızı Bir sürü yahudi içinden seçilen ve İngiltere- nin istemediği bu kızın .. Kurtulması için ne lâzım? İngilterede Marı Yahudi kızının vaziyeti İngiltere hükümeti olmuştur. İngiliz gazetelerinin Sterk isminde yirmi dört yaşlarında bir ân bir mesele yazdığına göre İngiltere Dahi- liye Nezareti bu Yahudi kızın İngilterede kalmasını muvaflık görmemiş, kendisinin hudud harici edilerek Fransaya gönde- rilmesi için teşebbüs edilmiştir. Marya Sterk İngil tarafından pasaport verilerek vapura bindirilmiş, faka saya gidince bu sefer de Fransı: zabıtası t Fran- z hükümeti bu kızı gerisin ge- riye çevirmiştir. Kız esasen Avusturyalıdır. Fakat Yahudi ol- ması ve Yahudilerin Avusturyada ne halde bulundukları mâ- Tüm olması hasebile oraya dönmeyi hiç istememektedir. Kendi istemediği halde onu nasıl olur da Avusturyaya yollamak ka- bil olacak?. Diye İngiltere hükümeti uzun uzadıya düşünmek-- tedir. Kızı Avusturyaya yollamak kabil olmıyacaksa da malüâm olan bir cihet varsa o da kendisinin İngilterede istenmediğidir. Geçen gün bir Ingiliz gazetesi İn- | Dünya siyasetinin en buh- ranlı günlerinde İngil- terenin Uzak Şarkta.. Her istenildiği zaman istifade edilebilecek bir ittifak hazırlaması en tabit hâdisedir! ekmeğin buğdayını getirtmeğe mecbur olan memleketler herhal. de kolay kolay harbe karar vere. mezler. | Bu İngiliz gazetesinin yazdığı. ni «Son Telgraf» hulâsa etmiş ve İngilterede Avrupa kıt'asının iş - lerine dair neler düşünüldüğünü aşağı yukarı O gazetenin çayanı dikkat yazısından alarak anlatmış. tı. Londra gazetelerinden Evening Standard Avrupada harb olmak ihtimallerini tahlil ederken İngi. Jizlerin çıkacak harbden korkma. Mamalarını söyliyerek şöyle di - yor: Başka nasıl bir harb - tehlikesi yardır?. İspanya yüzünden — bir harb çıkabilir mi? Franko uzun | zaman İspanyayı elinde tutamı. | yacaktır. Hattâ eğer bütün karşı. sındaki düşmanlarını yenmeğe muvaflak olsa bile daha yakında, yanında bulunan düşmanlarile uğ. raşmağa meebur kalacaktır. Ken. disile beraber harbedenler arasın. da, kendi saflarında düşmanı var. dır. Valansiya ile Barselona ile işi bitirdiği dakika kendi adam . ları arasındaki düşmanlar ken - dilerini göstermeğe başlıyacak - lardır. Çünkü Franko İspanyollar için milli bir reis olamıyor. Çün. kü harloden o6 kadar çok yandım görmüştür ki yabancıların bu yar. dımi onu milli bir reis olmaktan çıkarmıştır. Franko İspanyol mih letinin gürüurunu tahrik etmek is. | leri arkasından söz söylüyor. O - mun için vatandaşlarına söz söy. lerken sözleri tesirsiz kalmakta . dir, Uzak Şarkâ gelince; Acaba U. zak Şarktaki harb yüzünden İn. giltere için bir tehlike çıkar mı? Hayır... Çünkü Japonlar Uzak Şarkta İngiltereye karşı daha uy. Sal bir vaziyet alacaklar, daha an. Taşmak istiyeceklerdir. Japonların bundaki menfaatlerini kenddleri de anlamaktadırlar, Çin pazarını İn. gilizlere kapamak Japonlar için kârlı olmaz. Fakat o pazarı İngi - lizlerle beraber taksim edetlerse © zaman daha kârlı çıkarlar, Eğer Çin pazarını İngiltereye karşı ka. pamak isterlerse bunu ancak bü. tün Çini ele geçirdikten sonra da muhafaza edebilr yapabile . de ceklerdir. Halbuki bu İş de pek büyük bir işdir. Almanyanın Uzak Şarktaki mev küne gelince; Almanlar ellerin . den geldiği kadar çalışarak Çinin büsbütün Japonların eline geç - mesine mâni olmak istiyorlar. Bu nun gibi Çin pazarının İngilizlere karşı büsbütün kapanması (hti mallerinin de önüne geçmek İti dikleri anlaşılıyor. Çünkü Çin pazarından İngilizleri çıkaracak o. lan Japon küvveti Almanları da oradan çıkarabilecek demeklir. İş. te bunu düşündükleri için Alman. lar Çinin büsbütün Japonların e. line geçmesini istemedikleri gibi | Çin pazarının da İngilizlere karşı (Devamı 7 inci sahifemizde) | yor, hislerini okşuyor, söz üstüne söz veriyo — Sevgilim. Akşama muhakkak gelirim... Yazan: R İ. Göksel Mavan Lâmia, Üüçüncü kocası Bay Hayriyi kaybedeli, henüz dört ay olmamıştı. Bay Hayri, hayır sever, kendi halinde, babacan bir adamdı. Ak. şamları geç vakit işinden evine dönen Bay Hayri, eşinin vırvırın. dâan bütün gün yorulan kafası ve vücudü, hırpalanır, daha fazla sar. sılırdı. Sabahları, sanki Bay Hayri'nin rahatını kaçırmak için icad edilen incir çekirdeğini bile dolduramı. ,yacak! Ufak meselelerle, patırtı, gürültü ve vırvırla gözlerini « . çardı. Bu yorucu hayat, onu yaktin . den evvel yıpratmış, kırk bir ya. gında, yaşlı denemiyecek bir çağ. da, hayata gözlerini yummuştu. Geriye, karısı Lümiadan başka, on yedisine basan üvey kızı Nüza. ni da yetim! bırakmıştı. Nözan, sarı lepiska saçlı, uzun boylu, ma. vi gözlü, ufacık ağızlı, narin ya. pılı hassas bir kızdı, Genc kız, üvey babasını kaybet. mekle, ikinci defa yetim kalıyordu. Zaten, asıl babasını da bilmezdi, kendi doğmadan evvol ölmüş, ha. yatın acı cilvelerinden ilkini doğ. madan evvel tatmıştı. 12 yaşına kadar Bay Hayriyi kendi öz babası sanmış, hakikati ancak on ikisin. den sonra öğrenebilmişti. Genç kız, üvey babasına kendi babasından çok gözvaşı dökmüştü, anasından ziyade 6, kaybolan bu iyi, temiz yürekli adama ağlamış. ti .. 'Turhan otuzunda, içtiği zaman burnunun önünü göremiyen kaba fakat paralıca bir adamdı. Zevk ve ihtirası için her fedakârlığı ya. pabilecek, bilinmiyen, düşük bir karakterin sahibiydi. Genç kıza karşı, zoraki bir iste. Üi, tahakkuku imkânsız bir ar « zusu vardı. Onu ele geçirmek için — İşlerim var. Hattâ, çok geç kaldım. Nerede ise şimdi ahririye müdürü haber gönderir.. Haydi işe — Kim o?... Ben ondan sana izin alırım!... Refik, birdenbire yerinden fırladı: İşte, bunu yapma.., Bu saniyeye kadar yaptık. ların yetişir... Bak, hiçbir şeyine see çıkarmadum... — Neden canım' — Olmaz... Kat'iyyen... Kat'iyyen olmaz! — Ben gider, dışarıda heyeti tahririye müdü. Tünü sorarım. — Rica ederim Nimet... Hem bu gazeteden çı. kar giderim, hem de bir daha benim yüzümü gö remezsin. — A.. A.. Şuna da bak, Ben şimdiye kadar gesimi çıkarmadım, sustum... Diye mi böyle kafa tutuyorsun?... Nimetin rengi hemen döndü, ağzı mahalle ka. tılarınınkine çevrildi ve yine lşaret parmağı hava. da sallandı: — Şimdi ha... Rafik baktı. İş yine sarpa sarıyor! Ve.. Bu sıra. da Ferhunde bir baş dönmesi içinde yerinden kalk. t — Allaha ısmarladık... Diyerek ve covab beklemeksisin odadan dışa. Tiya çıktı. Edebi Roman No.27 Ve ne garib ki, Ferhunde, matbaanın köşesini - dönerken adımlarının zayıfladığını, gözünden bir damla yaş aktığını hissetti. Bu hüsran yaşı ve in. kisardı. Gazeteye ne taze ve zengin ümidlerle gel. mişti. Ne acı bir intıba ile dönüyordu! Birbirlerine bir defa bile: — BSeni seviyorüm... Diyemediler. Bu söz ikisinin de dili ucunda kal dL Eğer, Nimet beş on dakika daha gecikmiş olsay. dı, hem bunu söyliyecekler, hem de gazete sahibi. nin misafirden misafire açılan merdiven başındaki odasının boşluğu içinde aşkın ilk kızgın damgasımı bir alev parçası gibi dudaktan dudağa vuracaklardı! Ferhunde'nin pek hazin ayrılışı Nimet'i ne ka. dar memnun etmişse Refiki de o kadar üzmüştü. Zibni karmakarışıktı. Nimetin artan tuhriki karşı. sında daha başka birşey düşündü: Yazan: Etem İzzet BENİCE — Haydi sokağa çıkalım. Dedi. Başka çare yoktu. Sokağa çıkmak. Hattâ, konağa gidebilecek gibi görünmek, sokakta yakayı Nimetin elinden usulcacık kurtarmak lâzımdı Nimet bu teklife: — Peki... Dedi, Refik, hemen zile bastı, hademeyı çağırdı: — Efendim?. — Pardesümü, fesimi getir?. — Başüzerine... Sokağa çıktılar. Yavaş yavaş Sirkertye indiler. Refik bütün ikna kuvvetlerini sarfediyor. Nimet 1s. rar gösteriyor: — Bir otomobile atlayıp, doğru «Bebeke « gi delim.. Refik. cepheden reddetmiyor. Gerilere sarkı itimadın yok bana?, Eminol ki, sen' çok seviyorum, Fakat annemin ölümü, işlerimin çokluğu arada bu fasrlaya sebeb oldu. Hem zaten bu akşam gelecek, ondan sonra, her akşam seninle be. raber kalacaktı a — Haydi yavrum, Burak beni. Bak, sant üç... Da ha hiçbir şeye elimi sürmedim. Sonra, akşama mat. baaya gider, kime ne derim?, Oocoh benim, güzel Nimetciğim.. Keşki, bu kanaryalığı dahe evvelden yapsaydı da salak gibi Ferhundeyi kaçırmasaydı... — Gideyim değil mi şekerim?... Akşam benl beklersin. Hem bu akşam erkenden çıkarım Fakat. nafile gayret. Nimet bunların hiçbirina kanmıyordu. En son, teklif etti. — Refik, yalnız bir şekle muvafakat ederim Gideceğin yerlere beraber gidelim. Ben; otomobilde beklerim. Sonra, tekrar mat. baaya döneriz. Çıkınca da doğru konağa... çok uğraşmış, fakat bir türlü gö yesine varamamış; yaldızlı keli> meler, kandırıcı vâldler, Nüzaff kandıramamıştı. Genc kızın, hayalinde yaşattığ! erkek, hiç de Turhan değildi. .. 'Turhan kendisine, yeni bir ümid ışığının doğduğunu umdu!. kalan Bayan Lümin vasıtasile, NÜ zana pekâlâ malik olabilirdi!:.. Artık, Turhan iltifatlarını LA miaya savurmuya başlamıştı. Pek tabii, dul kadını ele geçirebilmek çok kolay olmuştu. .. Nâzan Turhanın anasile evl$ * — neceğini duyunca, anasına bir gÜl — kapalı bir şekilde, bu işten vazgk” mesini anlatmıştı. Yaşlı ana KIf — ha, pervasızca şu cevabiı — Sen ne karışıyorsun, sana N” miskin!, — Turhanın iltifatlarıfi kendine mi sandın budala?!. diy — hakikat için çırpınan genç kizi 4 zarlamıştı, Evet... O da biliyordu; Turhâ « — nın Nâzan için kondisile evli istedi. Fakat kendi ihtirasını tatmin P — çin kızını feda edebilmek kuvVE- tini kirli viodanında bulabili . . Turhan, ilk zamanlar, hiç € umulmıyan ve beklenilmiyen hâ> ı Üü MİrRR | reketler gösterdi. Halim ve — Yoo... Yoo... Bu hiç doğru değil, Öteye beri. ye nasil beraber gireriz? (Devamı var) — | — — L A T bir huy takındı. Tatlı dil, gülüf yüzle, Nâzana hayvani bir bissi? verdiği heyecanla sahib olmayı t7 sarladı. Netice vermiyen bir gaye, kedef vermiyen bir arzu uğrunda $' ” pindi. .. Akşam... Vakit geç... Genç Ki yakın bir komşudan döndü; $? ” yunmak için odasına çekildi. Kapının arkasına gizlenen TU hanla karşılaştı. Hızsın verdiği kuvvetle, kendi sarmak istiyen kollardan, Ü2€ rine abanan vücuddan kurtalıtf için çabalarken: — Annel... Anme: < diye, GÜ larla haykırıyordu. ü Turhan, vahşi bir sıztlar i“" Gişleri Kenettenmiş, gözleri Poti* yuvalarından iki ur gibi dışar? lamıştı. Htar sini .. Kapı arasından ’N'l)' han karısını (!), Nâzayı anasin! ( görmüştü. an anasından boş bir rış dilenmişti. Sakir. sakin, çoi bekliyorumuş gibi, bissit F zarlar atfediyordu. Gene kız, ana şefkati bektledik! bu kadından, baba maskesi SiT daki bu hunhar adamdan, BU vlodanlardan uzaklaşıyor; u"'“:_' namus ve iffeti için, yuvası VE ilesi sandığı, sığındığı insanlar ayrılıyordu. ALBSİZ ANA» kızının u": Tığını, acı acı sırıtarak seyredir du.