4—SON TELGRA F — 23 Hariran 1935 Yaşıyan hatıralar.. Harb korkusu... Elli yıl evvel Japonyada batan ,Ertuğ. rul” efradından bugün hayatta bulunan Ahmet Erkişe, 75 yaşında Ve Bir Japon askeri Ertuğrul faciasından bahset « miye lüzum yok: Bunu büyük ve küçük hep biliriz. Bildiğimiz bir şey varsa o da bu kazadan kurtu. lanlardan üçünün el'an hayatta olduğudur. Bu, Japonyada dikilen <Ertuğ. rul şehidleri abidesir münasebe- tile yapılan araşlırmada meyda - na çıkmaıştır. Bu vatandaşların biri İstanbul. da, ikisi de Bartında bulunmak - tadır. y Japon gazetelerinde bunu oku. yan yaşlı bir apon Japon askeri Bartında bulunan Ahmed İrkişe bir mektub yazmış ve iki de fo- | tograf göndermiştir. Fotograflardan biri kendisinin, biri de kazazedeleri İstanbula ge- tirdikleri zaman çektirdikleri bir gruptur. İhtiyar Japon askerinin gön - derdiği — mektubuntercü mesini aynen yazıyoruz: «Bay İrkişe 10 şubat 1938 Efendim, «Size bir şey söylemek istiyo. rum: Vaktile, muhteremm emle. ketinizden çok uzakta — bulunan Japonyayı teşrik buyurmuş oldu- ğunuzu Osaka Mayiniçi gazete . sinde okudum. «1889 senesih aziranı memleke. ize gelmiş olan krovazörünü: Ertuğrulun mürettebatından si . ze, Bay İrkişe hasret duyüyorum. «Ben de 1889 senesinde Hiyeyi adındaki Japon harb gemimiz ef. radından idim. O zaman, Ertuğ- rTul mürettebatını gemimiz Hiye. yi ve Kongo ile İstanbula kadar Bgöndermiştik. iş beş yaşındayım. İstanbulda bulunduğum müddet zarfında sizler tarafından göste . rilmiş viniyorum. İstanbulda b dörtar kadaşım ve iki Türk asker ile beraber bir fotoğralçıya gittik. Bu iki Türk askerlerinden birinin Bay İrkiş, yani siz olduğunuzu tahmin ede . rim Bu hâdise, bundan eli sene - den evvelki eski zamanda vuku bulmuş olduğundan, pek iyi ha- tırlayamıyorum. Neol ursa ol . sun, şmidi bu mektubum ile bire. likte size göndermekte olduğum fotografı görüyorsunuz. Ben yet. şyaş ında iken aldığım başka bir fotomu da size takdim ede - Tim. «Sizin fotonuzu da bana gön - derecek - olursanız çok memnun olacağım. Gazetemizde neşredilen Büzel yütünüz karşımdadır. Elli sonra tekrar sizi görebilmekle bahtiyarım, bu, saa. det olduğuna eminim. üz sene geçtikten lan dostluğu ara sıra ha. | «Oşima köyünde Kaşinozaki a. mekfub gönderdi çıklarındaki fener civarında elli seneden evvel felâkete uğrıya - Tak can veren askerleriniz hatıra- gına bir anıt dikilmiş, mubarek şad için bir bayram yapılmıştır. Ben de bu anıtı ziyaret edip hür. metlerimi sunmak istiyorum. «İstanbulda iken Türkiye impa- ratoru hazretleri tarafından tah - lisiye nişanı bana verildi. Bunu şimdi taşıyorum. Mektubumu bu. rada kesmeme müsaade - veriniz efendim. Yokiçi Nonaka Not: Size gönderdiğim fotonun arka sırasında oturanlardan en sağ tarafında ayakta duran kısa boylu adam benim.» İhtiyar Yokiçi Nonakanın bah- settiği solmuş grup fotografideki Yaz geldi. Zaten bu sene Avru. pada umum? bir harbe yol aça . cak bir kavga çıkacak diye keha. net savuranlar kışın geçmesini beklemeden harbi ilân etmişlerdi! Halbuki kiş geçti, buhar da geldi, geçti. Fakat harb olmamıştır. Mut. laka harb olacak diye iddia eden. ler şimdi önümüzdeki ayları kor. kulu görüyorlar. İşte Avrupada böyle iddialara saplanmış bazı kimseler vardır, Vakit vakit bun. ların iddiaları ortalığa bir bedbin. lik havası yaymaktadır. Avrupada uınumi bir harb olursa buna İn - gilterenin ister istemez karışacağı düşünülerek İngilterede Avrupa hâdiselerine karşı üzünti ve endişe gösterilmektedir. İngi. liz gazeteleri için de bu merak ve üzüntü pek tabildir ki sık sık bah. sedilen bir mevzu olmaktadır. Çünkü okuyucularının merak ve endişesini yatıştırmak isti Yeni gelen İngiliz masbuatında bugünlerde yine bu mevzuun 1a. zelendiği görülüyor. Harb olacak olacak mı?.. Türlü türlü endişeye düşen İngilizlerin bu endişeleri beyhude olduğunu yazan gazetele. ri istinad ettikleri birtakım se , bebler olmak lâzımgelir değil mi? Yukarıda Ahmed Erkiş, aşağıda Ahmed Erkişe mektub gönderen Yokiçi Nonaka 'Türk askerinin Ahmed Erkiş ol. madığı, — kartonüun — «i türkçe şu satırlardan anl. «Dersaadette Nşriyatı Âmire a- | sakiri şanahei bahriyede Yeniçeş. meli Besim Bey ve Üsküdarlı Ali Rıza Mahmud efendiler ile dört | nefer Japonya ile resimler! ter - sim olunmuştur.» Bununla beraber, Yokiçi Nona- kanın da dediği gibi, «ne olursa olsune, elli yıl önce, bir facla ve. asındaki le görüşmüş olan dünya - nın birer ucundaki iki ihtiyar as. kerin mektublaşması çok rikkatli olsa gerek Bu mektub, Japonyadan çıkalı aylar olmuş, Amerika yoluyla Türkiyeye ulaşmış ve Ankaradan Uzun bir oda, Uzun ve tahta bir masa. Tahrir he. yeti. Tal ir heyetinin masası. Sıra sıra başlar. On, on beş baş. İki taraflı, kimi otoruyor, kimi okuyor, Harb olacak sözü nasil İngilizleri düşündürmekle kalmiyan şir şey ise hayır, harb olmıyacak diyen. lerin bunu kuvvetlendirecek de- liller getirmek te yalnız İngiliz. eğil, her tarafın alâka ile ği bir keyfiyettir. Harb olacak diye ortalığa bedbinlik yayanlar iki noktayı gözönüne a. ıyorlar: 1 — Bütün milletler si. Tâhlanıyor. Fakat şimdiye kadar her mem. leket, her devirde müdafaası için lâzım olan çareleri toplamaktan geri kalmamıya çalışmıştır. Onun için zamanımızda silâhlanma ya. rışı hakikaten almiş yürümüş ise de yalnız silâhlanmak harbe yol açacak gibi görülmemektedir. 2 — Birtakım milletler son de. rece haristir. Daima büyümek, büyük büyük yerler ele geçirmek istiyorlar. Lâkin her millet, az çok haris evvelki hafta Bartına geldi. Hal - kevi, mektubunu alması için Ah- Avrupanın en meşgul diplomatı Çekoslovakya Hariciye Nazırı B. Korofta mevkilni kuvvetlendirmek, etra- fa yallmak, büyük büyük toprak. lara lara malik olmak istemez mi? Dünya kuruldu kurulalı böyle - dir. Şu halde ne alabildiğine silâh. lanma yarışı, ne de milletler ara. sındaki ihtiraslar Avrupayı ya - kında bir harbe sürükliyecek gi. bi değildir. *Deyli Ekspres» gazetesi şunu i. leri sürmel ir: İspanyada, Çin. de muharebe oluyor diye mi? İn. î Yine asılsız çıktı ! Çekoslovak Almanları yü- zünden Avrupada umumi harb çıkamaz! İngiliz gazeteleri iktısadi sebebleri ileri sürerek harb çıkamıyacağını yazıyorlar giltere de bzir harbe sürüklene. cekt.. Hayır.. eminiyet ile şu kehlineti ileri sürmek kabildir: Ne şimdi, ne de önümüzdeki yakın bir za - man zarfında Avrupara bir harb çıkabilir!.. Harbi kim yapacak?.. İtalya mı?.. İtalya, Habeşistanda meşgüldür. Habeşistanın inkişafı için kendisinin servet membala. rına müracaat edecek, belki de bu da kâfi gelmiyerek daha faz. lası lâzım olacaktır. İtalyanın ha- rici ticaret muvazenesi geçen sene 53,000,000 İngiliz lirası açıktı. Bu sene açık daha artacaktır. Fakat İtalyanlar harice altın verebilir. lerse bunu düzeltebilirler. Lâkin altın mevcudü 25,000,000 İngiliz lirası veya daha aşağı tahmin e. dilmektedir. Senenin mahsulü de iyi olmamıştır. Onun için İtalya harioden buğday getirtmeğe mec- bur olacaktır. 3,000,000 ton buğ. day getirteceği tahmin ediliyor. Bunun için de 15,000,000 İngiliz lirası vermesi — lâzımgelecektir. Halbuki mahsul iyi değil iken, harieden buğday ahnacak iken harb edilmez değil mi? Almanyaya gelince; İngiliz ga. zetesi Almanya harb çıkaracak (Devamı G ucı sayfamızda) ngiliz gazetelerinde yapacaklı tehassı: 1 tayin edememi de kıza bir halgelmiştir. dul anası vardır. Bünîag;n_bıkan gen Genç ve güzel bir kız Herşeyden nefret ediyor okunduğuna göre İngilterede Sureyde Cintiya isminde bir kız kendisini muayene eden hekimleri, sinir mü. ını şaşırtmış, doktorlar bu kızın vaziyeti karşısında ne Tdir. Bunlara göre kız kaç senedenberi hastadır. Genç kız güzel piyano çalan bir artisttir. Fakat son seneler Artık bu dünyadan nefret ediyor, kim . seyle konuşmuyor, kendi kendine başka bir hayat sürmek İŞimdiye kadar bir kaç defa evinden kaçmış, yaya yürüyerek kırlarda gezmiş, fakat bangın, aç, susuz bir halde bulunarak tekrar evine getiril. tir. Son günlerde gene evinden kaçmıştı. Polis sekiz dokuz gün aradıktan sonra kızı tekrar bulabilmiştir. istiyor. Kızın kirk yaşlarında bir Kadıncağız kendisile görüşen gazetecilere şunları söylemiştir: 1 . Kızım şimdiye kadar bir kaç defa kaçmış, bulunmuş. tur. Böyle eve getirildiği zaman bana şöyle diyordu: Ben artık bu ha. değil midir? Her millet kendi | yattan bıktım. Yalnız sefahat ve zenginlikten ibaret olan bu hayattan |kaçmak istiyorum. Kızım iyi tahsil görmüştür. Fakat artık kimse ile görüşmez olmuştur. Şimdiye kadar Kızımın bir erkek çocukla bile |bir hbap olduğunu bilmiyorum. Kendisini ir hekimleri muayene med Erkişe haber saldı. Elbette o (etti. Hekimler kızımın hayata karışarak ahbab edinmesini, herkesle da cevab veretektir. Bunu da o. | konuşmasını tavsiye ediyorlar. Fakat o bunu istemiyor. Evden kaçar. kuyucularımıza bildirmekte kusur etmeyiz. 4 Tretti.. ken yanında bemen hiç para yoktu. Elbiselsi de üzerindekinden iba. BENİ AFFET Ameliyatnahenin düz ve geniş koridorlarında asabi adımlarla do. laşan genç bir erkek?.. Zaman za. man ameliyat odasının kapısı ö - nüne gelerek yalvaran vaziyet - ler alıyor, içeri girecekmiş gibi Kapıya yaklaşıp — uzaklaşıyordu. Hiç yorulmadan bıkmadan kori. doru uzun müddet dolaştı. Vakit vakit içeriden derin fı . sıltılar kulaklarına aksederken o bunlardan bir ilham alacakmış gibi kapıya biraz daha sokulmak mana çıkarmağa uğraşıyordu. Böyle dakikalar saatler, geçti, heyecandan renkten renge gi - rerken birden bire ameliyathane- nin kapısı açıldı.. İçeriden beyaz gömleğinin üze. rinde taze ve kızıl kan lekeleri da. laşan genç bir doktor çıktı, evet genç bir doktor, bu her halde onu ameliyat yapan doktordu... Hızlı adımlarla adeta koşuyordu köri - dorda. Emin de yürümek istedi fakat hayır, dizlerinin — kesikliği bir adım bile atmasına mâni ol - muştu. Düşecekti. o kızıl kan le- keleri onun Asabı üzerinde Çok büyük bir tesir bırakmıştı. Ya di. yordu ya... yutkunuyor kelimenin Ssonunu tamamlıyamıyor ve ta - mamlamak istemiyordu. Şimdi dakikalar ona aylar hat. | ta yıllar kadar uzun gelmişti. O böyle feci manzaralara kafasının | yaptırırken | yine o kapı, o meş'um kapı yavaş — A A içinde resmi geçid Londra Yıldızı Londra sahnesinin büyük bir şöhret kazanan bu yıldızı Gert- rud Niesen son hafta temsil edi. len bir piyeste çok muvaffakiyet kazanmıştır. Müsiki ile beraber oynan bu piyeste genç artist, se. *>in güzelliği ile de çok alkış - Lurmıştır. Londra matbuatı Nie. sen'den çok takdirle bahsediyor- lar. Anlatıldığına göre genç artist daha sahne hayatının başlangı - cında bulunmaktadır. Böyle oldu. Bu halde kazandığı muvaffakiyet, bundan sonrası için kendisinin büyük bir artist olacağını tahmin ettirmektedir. Filân deyişlerin, fiskosları manalı, hemen ce- vab vermek lâzım. Ne yapacak?. Kızı bu odaya mi alsın?. Olmaz, Çekiniyor. Ferhunde bu kalabalık yavaş açıldı. Emin nefet ı'l; 'yordu, almayordu değil d9 şonsil mıyordu süküt?.. Derin V€ gti bir süküt.. İki hemşire bit yöre mamla bir hasta arabasıni KiYÜ lar. İçinde yüzü bembey' larla sarılı — cansız bir v:”"". Söylemiyor, görmüyor V& üln biny;yıîınlı heınşu"": hastayı sormak iştiyor :;,. j ramıyor, söz söylemek ıwll' Yürüyorlar, küçük bir bik önündeler şimdi... Koğ! kalde talar başlarını birer birer T ve Hasta yatakta şimdi, W; şey sormıya cesaret ıdem'y“ sözü sarışın hemşire sordü: — Nasılsınız Bu sene w;: ama çok derinden — TÜYE bir ses cevab veriyor. — İyiyim... — Bir yeriniz acıyor müuf- 'Tekrar soruyor hasta baki€t — Bir yeriniz acıyorum?- Yine süküt — derin bir almıştır Emirile beraber hef Keli Emin, ne olur diyor sorun N’: ha sorun, harkese bu yabanti ce bakmakta. Hemşire eliyle üzerini örtüre” hastanın ona: — Fakat bırakınız, konuı’» heyecanlanmasın, diyor. Herkeste yine bir ümi vinç. Koğuşun saati derinden ":r Koğuşun saati derin derif e yı vurdu, Emin, daha faza & mıyacak. Çok üzülüyordu. ç kendine, hiç olmazsa. — diğE bari bir gr:ım' olsun di#bı',':; dim. O gün kendisinden ÖÜy, kimsenin gelmediğine d 4 zıyor ve kimseye bir şey 907.’ den ayaklarının — ucuna bi M.' odayı terkediyor, Sokaktâ * ken bazı kere kendi kendin? V leniyor ve bu hallerden döl tanmış gibi, bazı da kendiif y çeki düzen veriyordu. Bet çinde bin bir düşünce ve Pİly heyecan çarpışırken evine ge » O gece uykusuzdur, btf y leri hep korkunç kâbuslaf “fir ır. kimi zaman OfÜr D eletin elinde gürüy“"“ z zı ölmüş ruhlarla onu yalfif Öi rakmak istemiyerek çırpını)” |. ağlıyordu. Nihayet günes. "pd hın erken saatinde taze V ak H"Y:: A evve birsiik S jd ve * ... âleminden — kurtulm yataktan fırladı. Bir an taheneye gitmek için St niyordu. Birden kapı acı acı öttü. hın bu erken saatinde misafirden de hiç memnun kimi söyleniyor. Muhbirler ve muharrirler. Henüz yazı yazma vakti değil. Öğle, İstihbar heyeti şefinden işlerini alıp gidecekler. Yazıyı akşam yazacaklar. lar. Öğrenecekler, bilecekler, görecekler öyle yazacak - lar. Refik de burada iş defterini önüne açmış istihbar gefi ile münakaşa ediyor: — Monşer. Günahtır bana. Sabahattin sen bak Allah aşkına. Biri Samatyada. Biri Cağaloğlunda. Öbürü tâ, Taksimde. Sonra da vilâyet, deftordarlık, nafıa nezareti, polis haberleri. İnsan otomobi! olsa yine bu kadar işe yetişemez. Haydi kuzum azalt şu işleri bari?. Sobahaddinin söze karışışı: — Nocmeddin, hakikaten Refik'e çok iş vermişsin. Çocuk kaldırır amma... Necmeddin Beyin Retik'in arkasımı okşayışı: — O, arslandır... Arslani!... Refik'in itiraza: — Aman monşer... Arslanlık bu ise ben kedi olmağa razıyım... — A... Kardeşim bugün herkesin işi çok. Bak. ikmete... Sonra, Mithatta, Cemal de ne ka. #r?... Çocuklar seksen yere koşacaklar, Hal. zlüğünü iyice yerleştirip Edebi Roman No. 23 buki, onlar bir koşarsa sen üç koşmalısın. Birinci sınıf mubbir ve muharrir olmak kolay değil.. Öteki muharrirlerin takışılı: — Şu, Refik gazetenin gözbebeğidir vesselâmi!. — Hah.. Hay... Şen, genc, fıkırdak, geveze ve işi gücü gazete. de paskallık ve okuyucuları güldürmek olan Orha. nin sesi: -- Şu bizim, patron, iyi süvaridir. Sahahaddinin ilâvesi — Refik de iyi bir binek değil mi?. Gülüşmeler... — Yalnız, o mu ya?, -- Hah... hah.,. hah... Refik tam gülüşmelerden, arkadaş lâtifesinden geçid bülup da Necmeddinin münakaşaya tekrar koyulacağı sırada hademe haber verdi: — Refik Bey... Sizi bir hanım arıyor... Dedik ya... Yazan: İzzet BENİCE Refik'in kırmızı yüzü birdenbire - bembeyaz oldu: — Hangi kadın 07... Hademe şeytani bir bakışla, basit bir insanın imalı balışile ve çok şey bilirmiş de söylemek iste. mezmiş gibi kelimeleri ağzının içinde eveliye ge. veliye cevab verdi : — Şey... Şey efendim hani, şu hanım. Dedi. Bu saniyede muharrirlerin hep bitden sü. kütu. Dikkat. Refik'de heyecan: — Şey, şey ne?, Kim?. — İhh... şey efendim... Taze kadın. Hani, gaze. teye :esmini bastınızdı?. ? Befik'in yüzü tekrar kızardı: — Nimet değil, çok şükür... Buna memnun. Fakat, öteki de fena. Muharrir. içine, yabancı ve iştihası bol gene bakışlar arasına çıkarılamaz. Haydi, çıkarsın!, Kendinin konuşma - sıng vakit kalmaz ki. Hepsi kızcağızın başına üşü. şür kimi: — Niçin ıttihar ettinizdi?. Diye eski hikâyeleri tazeler, gazetecilik da - marlarını boşaltır, kimi: — Lâf olsun... Diye Refik'le alay etmeğe kalkar, ukalâlık ya. par! Hiçbirisinin dünya umurunda değil ki... Nere. den Refik'in bu kızı içden sevdiğini, * hususiyetini ilerletmesi için kaçırılacak saniyesi olmadığını bi. lecekler?. Hem, en büyük korku: Dedikodu. Bunlar aklı kabına dar gelen insanlar. Durur durur da iç- lerinden biri: — Maşallah Refik Beyimize!... Deyiverir! Dedi mi?... Bitti! Titiz, dürüstlükte kıskane, ihtiyatkâr, dile düşmekten korkan ve ha. yatın manevi üzüntülerini gözünde herkesten çok büyüten Refikde hoşafın suyu kesilir, İyisi mi, yal. nızlık. Yalnız bir oda. Derhal kararını verdi ve söy. ledi: — Peki, Mevlüd Beyin misafir odasına alınız geliyorum... (Devamı var) dığını imâ eder bir vıı;ygt:*,, lağınf kapıya vermiş di D, hizmetçi koşarak içeri girdi Üir yefendi.. diyor; sözün son”"vg türlü l.'ım;ımhyamıyord“-gx” merdivenleri koşa koşa GKT Emin sapsarı oluyor. Ey'f:’j yor, fena haber galiba- l'-'w efendim, nişanlınız, diyoed yti Emin, yıkılmamak içiü bir okltuğa çöktü ve: Ecce.. dedi. - Nişanlınız?. Ne oldu?.. Nişanlınız geldi... — Nişanlım mı?.. — Evet.. — Ne.. re.. de?.. — Salonda... M Ne söyliyeceğini ııyın'“';.& salona girdiği zaman o:n:n”' £ tahanede ameliyat olmadi Hayır, dedi. doktora Y” ';: miz saatte )ıaılıhın#y'd'#ıll' Sıcak bir buse, bir caba rüya mı görüyordu. venleri dörder dörder # v fetle karşılaştı: an böf — Sen. sen.. diyordu; Ö l n yı*" İlfet gülerek Eminin b* garıldı: teşhis koymuşlar. Ga_ıııgd"':gf ü bir şey yok. Onun için SÜ? bya dim. Beni affet, dedi V€ B rını uzattı. Yöngerle çektiği yersiz ıztırabi e kâfi getmişti.