konservatuarı rum, Yukmuş ağla .':ıı. İsmail Hakkı Nebil-| Yapılan konuşmanın bi- Kumı dünkü sayımızda çık- n de sonunu dercedi- —! Yok ki, musiki asırlar » zevkini, işlemesini bir tarzda değiştirebi. ana hattı, tekniği de - ik Türk musikisi bu- isiki ile mukayese edil. irde bu neticeye varılır. Arasında zaman ve mekân Bağlı olmıyan şaheserler İN #yni taravet ve güzel. aza ederler. Bunlar her | Vvvel bir sehli mümteni mettirler, Türk candan bağ- | Bında henüz yapılmı. fapılamıyan değişiklik. kten mütevellid a. büyüktür. tmansızlık, ses ailesi. #decek tarzda, muhtelif Kürakterde çalıştırılacak iye, musikimizin ha « temsil kabiliyeti imaması ve değişik ka. Mühtelif âsarı musi. ;?;f'ğ??fğ”?îfg ;ş; # K İ san'atkârlarımız arasında| tekâr İnmail Hakkı Nebiloğlu anlatıyor namı altında İstan- bir konservatuar olduğunu du- Burada Türk musikisi nacak hal!.. iZdeniçin san'ntkâr yetişmiyor Nitekim Türk tarihinin kökle - rini aramakla meşgulüz. Fayda ummasaydık aramazdık. Eski de- virlerin maziye karışmış zaman . lardaki Türk san'atkârlarının e . serlerini — yaşatmak, hem milli benliğimizin, hem bugünkü zev . kimizin en büyük ihtiyaçların - dandır. İnşallah bu koro heyeti başlangıç olsun ve canlı, daha ba- riz mütekâmil şekle inkılâb et - sin. Kuvvetle temenni ederim. - Yarın için istikbal vadeden bestekârlar yetişiyor mu? Bu sa . hanın kısırlığından bahsediliyor. — Sualiniz çok kıymetli ve ye. | rindedir. Ben de bir bestel mak sıfatile, bu sualinizin ceva . bını vermeğe çalışmağı bir vazi. fe bilirim. «San'atın hayatı — leşvikledirs, erevaçsız. Mmeta zavidir» Bu iki ata sözünü tekrar — ederek söze başlıyorum! Bir memlekette filânca mahsul mebzulen yetişebilir. Mahreç ve müstehlik bulamazsa o mahsul yetiştirilir mi, yetiştirilmez mi” T aması, alaturka mu- l tarzının teknik bir , ve binaenaleyh umıza çarpılan biri. lek ve yekdiğerini Sdercesine ezik, cansız ve | elânkoli içerisinde do. | lâsa, bu bellibaşlı | Elderecek bir okul ol - | Yüzünden; okum İYEn, konuşma le düzgün ol Yh ze hün ZI buna mümasil çalı.. | karşı karşıya kalan mil. üphesiz bu nisbet e ölçü bulabil - Şu halde Muzik bakımından zevk. ona TT ? ? TETE Fe zi F # Kif S .,â? FF ”: vT Lak, VEVEz F L T _f mlar, memleketten ko. A) havası içinde kaldırımlarda sı Boi kimselere — benziyen zetilmek istenilen Türk Wep * lüyık olduğu kiymmeti ğ_'”: Onu tedvin edecek el. etmek, bir okul mey- Hirmek en başta ve en mü. et vazifesi ve borcu- _ Ohservatuvarı namı âl. a “bnlda bir konsorvatu. Mdoğunu duyuyorum. Bura. 'nuııkus yokmuş. Ağia. bu suali gazetenizde ef- N:“'"lye muvacehesinde bir İN B ge makain ıu:ınl ona her bakımdan bitaraf bir muzik tek- ÜYim! şorarım. size tedri. F*nınııçı olan bir mek | t—ddıwııı öğrenilir ve ıleyh Garp musikisi. San elinde ikinci bir ha. “Mdir, Fakat Türk musikl Hh%m'ym musikişinasa Ymı denilemediği gibi u'k.qu;hını bilmiyen urlıbe de k denemez. Zamanlarda klâsik Türk Nmelnhndırmıyı doğru var, koro konserleri %:::'"y"r, bunun hakkında %hudlr?. Türk müsikisini ihşa '-mnı.den bahsedi. W h llu Çok takdire lâyık ğ tttir. Mazisini bilmiyen * tayin edemez. - Tarih '"nuıcı ve eski edebi Mazallar ceki hayatımızı, itlüzü bize tanıtan ye- Sadır, Si  l ,,.:N 17 milyon | şilama. | » O halde buranın 'adı. | 'k koörtservatuvarı olu. | İsmeali Hakki Nebiloğlu Bizim içn mahreç ve müsteh - lik gramofon plâklar: ve gazina. lardır. Gramofon plâkları satılan maldır. Salılırsa kâr, satılmazsa zarar bırakır. Gazinolardaki re - perbuar cazlb ise müşteri gelir, değilse gazino zarar eder. Bun - lardan başka mahsulümüzü urze. decek bir pazar varsa ona hazır - lamak da bize borçtur. Bu pazar yok ise bestekâr ne yapsın! İyi kötü bu memleket kudretli bes. tekârlar yetiştirimektedir. Bun . ların bir. kısmı ile hasbelmeslek tanışırım, görüşürüm. Ben onla - ra, onlar bana endişelerimizi, şi. kâyetlerimizi, pazar bulamamak- tan mütevellit teessürlerimizi sa- yar dökeriz. Her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır. Herkes kendi kud - retince yapar ve yapabilir. Bir operet yapayım, kime oynatayım. kime söyleteyim. Belki içimizde | opera yazacak enerjiyi hâmil ka. palı kutular var. Ne için yazsın, neresi için yazsın ve.. Kimin için yazsın? Bestekârın kızı Bayan Nevvare ilâve etti: — Ve nerede oynatsın?.. — Ben öyle bir eserimi koltu - ğuma sıkıştırıp kapı kapı dölaş < sam alacağım ilk cevab bizde o. pera yok ki, yahud senin istediği- | ni k. eleman yok ki, Acelen he idi de yazdın, | olacaktır. Bittabi ©o defterler dolabımda tozların arasında def. nolup gidecek. Şu halde kabahat bestekârlardı. mı, yahüd onu teş- vik etmiyen pazar hazırlamıyan cemiyette mi?... Bize pazar açı - hr da oraya meta — getirmez . sek mes'uliyet — bizimdir. Eğer servet sahibi olsaydım Türk bes. tekârlarının nelere kadir olaca - ğını sörvetimin zorile gösterir - dim. Ne yazık ki at var, meydan yok! Konservatuvara devam ettiği - öğrendiğimiz, — üstadın kızına sordum: — Konservatuvarın garb musi. kisini takib ediyorsunuz. Babu - 'Tenis profesörü olduğunu iddia eden bu şık delikanlı kabare mü- davimlerinden başka bir şey de - ğil. İsmi: Kleman Meslek: O, Geçen 9 şubat 1937 de soğuk , kanlılıkla taksi şoförü Marseli öldürmek teşebbüsünde bulunu- yor, Bundan da eline ancak 20 frank geçiyor.. İki 10 feank için Evvelki gece, saal 20,ye doğru Gujon, Klişı meydanından geçen bir taksi otomobilini durduruyor, şoföre: — Monjeronda, Daş oteline.. Diyor. Taksi hareket — ediyor. Bolonyayı geçiyor, Monjerona va- sıl oluyor. Guüğol, otomobilden inmeden Vaz geçtim, diyor. Otelde durmiyacağım, evime döneceğim. Yürütünüz ben size yolu göste - ririm. Diyor. Az sonra ormana giri - yorlar. Saat 22... Gujol: — Dur!... Diye bağırıyor, ve ayni zaman- da elindeki tabancayı şoförün ü- zerine boşaltıyor. Çıkan kurşun, zavallının ensesinden giriyor, sol çene kemiğine dayanıyor, kali - yor. Şoför, otomobilin — içerisine yılılıyor. Otomobil de yolun ke- Güjol, yaşı 26. narında hendeğin kenarında du. ruyor. Katil, şoföre. yaklaşıyor. — Merhamet!... Karım, iki de çocuğum var. Onlara acıyınız... Güği, na aldırmıyor. nişan alıyor. zavallının yalvarması - Bu İkinci kasına saplar yor. Katil, Kleman Guüjol öldürdüğü zannile zavallının Ü - zerini arıyor, — bulduğu ne bilir misiniz? 2 tane 10 liralık frankt.. No yapayım para istiyordu.. Mucize kahilinden kurtuları şo- för kendine gelince mütecavizin ürüne kaybolduğunu gör sü- kenarına geldi. Az rüne yolun O Frank için.. Adam öldürmek istiyen tenis profesörü Toy fakat kabare müdavimi deli- kanlı mahkemede ışguzarlık etti!. sonra yoldan geçenlerden — bir'si | jandarmaya haber verdi. Ertesi gün Gujol, dostu on se- kizyaşlarında bir kızın evinde ya. kalandı. Güğol, yakışıklı bir delikanlı- dır. Parise geldiği zaman 18 ya- sında idi. Bir tonis — kulübüne memur olmuştu. 1936 da Simo - ne Şavarok isminde bir kızla tanıştı. Şimdi kendisni dinliye - llm: - Monjeron'da ikamet ediyor- du. Ekseriyetle gidiyor, kendisini görüyordum; Geçende gebe ol - | duğunusöyledi. Kendisile evlen- mek istedim. Fakat, — anlaşılan başka birisile de rabıtası vardı. Benden daimâ para istiyordu. Ne yapacağımı, nereden bulacağımı bilmiyordum. Ümidsiz bir halde tdim...> Facladan bir gün evvel iki sev. dalı, Monjeron'dan Şas otelinde buluşmuşlar — Ken rövelver satın almıştım. 8 sonkânunu gecesi Monjerona gitmek istedim. Sevgilimi gör - mek - istiyordum, Bundan sonra geçen hâdise söyliyemem. Çünkü bilmiyorum. Ne oldu... Otomobile nasıl bin dim? Şoföre * nasil steş ettim' Hatırlamiyorum bunları.. Hâkim — Şoför karısı ve iki çocuğu olduğunu töyliyerek size yalvarmış. Buna rağmen siz ken. disini öldürmek, istemişsiniz?... — İhtimal... bilmiyorum bir geY Makeme kararını, iki gün son- râyü ” birakmıştır. . Yeni Bir Moda kibar ve şık kadınların yanakla. rını çiçekler, kelebeklerle sisle. dikleri görülmüştür. Bunlar, su İle yıkanıldığı za - man çıkmıyacak - boyalarla — ve muhtelif renklerle yapılmaktadır. Acaba bizde de taşbik nlunacak mı dersiniz?.. hangisini tercih ediyorsunuz? | — — Öncealaturkayı severim. Li. san öğrenmek — nasıl bir zevkse garb musikisini © kadar anla . | mak lâza sualimi sordum: — En çok hangi eserinizi beğe - nirsiniz!, Acı acı gülümdedi — Dolabımda toz içinde uyuk. kıyanları.. Son Epsom at yarışlarına giden | — naızla beraber de alaturkayı.. Siz |Senede 3 milyon dolar İsmall Hakkı Nebil oğluna son kazanan köpek Karantina beklemeden İngiltere ye girdi geliyor galiba... Bu tron, (Kraliçe Meri) vapurunun yolcularını ge. tiron hususi trendir. Yataklı vagonun kapısının ya. nında büyük bir kalahalık vardı. ı — Holivod - yıldızlarından biri ı Bunlardan biri, elinde büyük- bir hasır sepet tutüyordu. Polislerin yardımile kalabalığın arasından geçti, İstasyonun kapısında du . ran otomobile bindi. Bu gelen çinde me vardı?.. Şinite, «Bu a. cı hakikat» fil!mlerinin kahrama. | ni meşhur. köpek Skippy başımı | çıkarmış bakıyordu. Bu meşhur köpek yıldız, yeni | çevrileçek bir filim için Lon - draya getirilmişti. İngiltereye gidecek köpeklerin karantina beklemeleri usulden - dir. Muayene — olunmadan, bir müddet nezaret altında bulundu. rulmadan hiçbir köpek şehre bi. rakılmaz. Bu husustaki — kanuna son derece riayet olunur. Hatta Kraliçe Viktorya, Fransa seyaha- tinden avdetinde hediye olunan cins bir köpeği kabul etmek iste. memiş ve: Beraber İngiltereye götüre. mem... demiştir. (Devamı 6 mcı sahifede) i öldürmek için bir | hakkında bir şey | | | | B—SUN TELGRA F — B Hariran 1938 HOLİYIJDDA YAZAN! BAN N ELL DAı:ıYö AAT AAA TUT F YEEN, Holivud aleyhinde söylenen sözle beni alâkadar etmiyordu Stodyo birbirine karıştı. Az 20n. ra sükünet avdet, etti. İngilizce öğrenmeğe başladım. N el Holivuddaki Fransızlar birbir. lerini sık sık ziyaret ederler, Her akşam bir yere toplanırlar, Ko . nuşurlar, eğlenirler, vakit geçi - rirler, Fransadan, Amerikadan ve bil. hassa Holivuddan — uzun. uz'uin bahsederler, Fakat, Holivudun lehinde, ale; hinde söylenen sözler beni alâ . kadar etmiyor. Dedikodular, en. trikalar bende hiçbir tesir husu. le getirmiyor. Ben, yalnız senaryomu bekli - yorum. Çevireceğim filmin ne oldu - ğunu biran evvel öğrenmek isti. yorum. Ötesi — vazifemde değil. Kaliforniyada sıcak olmuş, 30 - ğüuk olmuş. Kar yağmış o da u. murumda değil. Buraya filim çe- virmeye geldim. İşte o kadar. Bu filmi bekliyorum. Buraya geleli üç hafta - oldu. Danyel Daryö Her sabah Hanri Dükuana soru- yorum: — Bizim senâryo?... Ve her sabah Hanri Dükuan o. tamobiline biniyor, — Üniversal müdürüne gidiyor, ve: — Senaryoyu almıya geldim. Diyor. Ve her gün de şu ceva. bi alıyor: — Henüz hazır değil. çalışıyoruz. Holivudda işler pek çabuk yü. rümüyor, Telâş da hiç gösteril . miyor. Fakat ben, sıkılmıya başladım. Böyle uzun müddet çalışmadan vakit geçirmek hiç de hoşuma gitmiyor. Hususile ne yapaca - ğimi ne çevireceğimi bilmeden.. Belki yarın... Büyük yıldızlarla tanışıyorum. Ekseri vaktimizi dışarıda ge - çiriyoruz. Bizi oyalamak, eğlen . dirmek için bin türlü şeyler icad ediyorlar. Can sıkınlıru izaleye çalışıyorlar. İkmale Amerikalılar çok misafir şever adamlar. Birçok «pârti» lere da . Paris sokaklarının Muhafazası için 61 Milyon Paris, sokaklarının güzelliği, temizliği ile meşhurdur. Acaba Belediye, bu sokakların, yaya kal. dırımların muhafazası için senede ne kadar para sarfediyor? Vak - tile ne sarfediyordu?.. Sen vilâyetinin yaptığı bir a2. saba — görer — 1912 — senesinde 6,045,000; 1922 de 60,324,000; 1936 da 44,000,000 1937 de de 61,000,000 frank sarfolunmuştur. Çok para değil mi?.. vet olunuyoruz. Bu partiler çok eğlenceli. Dü . tün büyük yıldızlara tesacüf e . diliyor. Tarota Yung — cidden çüzel, Norma Şerer ince, zarif ve k'bar bir kadın, Marlen Ditrih şık, cu. zibeli ve esrarengiz, Doroti Ta . mür esmer, cana yakın, şeştan gibi Bunların yanında kendimi kü. çük, pek küçük görüyorum. Kendimden şüphe ediyorum ve korkuyorum. Bu «parti> lerd dönüşte cesaretim kırılıyor, uğla. yorum, Amerikan yıldızlarının hayat - larını henüz pek iyi bilmiyorum. Bu o kadar başka ki beni korku - tuyor.. Bereket versin, yanımda birisi var, dalma — maneviyatımı yükseltmeye çalışıyor ve: Ehemmiyet verme bunlare diyor. Senaryonu bekle. Nefsin itimad et. Beyhude üzülmekt mana yok... Bana bu sözleri söyliyen Hanri Dükuan'dır. En iyi sahne vazıla . rımdan, müşavirim, müdürüm Hanri Dükuan... Bana ümid ve cesaret vermiye çalışıyor. Senar. yomun bir şaheser olacağını dü . şünüyor, teselli buluyorum. Fakat, bu hulyalar çok devam etmiyor. Yeniden bedbinlik baş layor. Üzüntüden hafiflemeye ba: ladım. Ve buraya geldiğime piş man oldum. Senaryo değil, facia... O sıralarda Hani Dükuan kum panya direktörlerini tazyikte de. vam ediyor. Senaryoyu istiyor. Nihayet bir gün eline bir tom3r kâğıd sıkıştırıyorlar, Üzerinde u yazılı: «Paris kuduruyor» Kâtibine tercüme — ettiriyor. Çehresi değişiyor, kulaklarım (. nanamıyor, tekrar ettiriyor. Bunun ne demek — olduğunu sordum. — Budalaca bir şey. Cevabını verdi ve mevzuu, bi . raz tahfif ederek anlattı. Uzun bir müddet, bir şey söy. lemeden süküt ettik. İnkisarı ha. hayale uğramışlık. Meyus, mef. tun birbirimize bakıyorduk. Çantalarımızı hazırladık. Bu filmi çeviremiyeceğimi kat'i surette söyledim. Stüdyo birbiri- ne girdi. Bu, şimdiye kadar gö - rülmüş birşey değildi. Hanri Dü. kuanı çağırdılar. O, kâtibi vasıtasile bu senaryo. yu kabul etmek hakkımı yokmuş Beğeneyim, beğenmeyim çevir mek mecburiyetinde imişim, Çü kü ortada bir mukavele varmış. Hanri, Fransaya avdet edecc ğini, istedikleri tazminatı verece ğini söyledi, geldi. Çantalarımızı hazırlıyotuz. Fik ra ile konuşuyorum. — Sevgili Flora, gidiyoruz, Pu rise gidiyoruz... O kadar seviyordum ki... Fa kat, ertesi gün Amerikalılar, ye! kenleri suya indirdiler, Bizi hare ketten vaz geçirdiler. Senaryoyu değiştirmeyi kabu ettiler, Bir başka şey yazacakla rını, bunun nihayet bir ay zarfın da hazır bulunacağını söylediler Hanri Dükuvan'ın da berabe çalışmasını istediler. Kendi kendime: Bir ay, bir şey değil, çabu geçer. Diye söylendim. Köşkümü çok güzel. Saatlerce yüzme ha . vuzunun — kenarında — oturuyor. güneş banyosu yapıyorum. Geceleri siemaya — gidiyoruz Az bir zamanda, bu kadar çok fL lim seyrettiğimi hiç hatırlamıyo rüm. Holivuddaki filimleri seyret . tikten sonra Los Anjelese, Vöst . voda, Mort Holivoda gidiyoruz. Sinema ingilizce öğrenmek içir iyi bir mektebdir. Hulâsa, artık memnunum. Çür. kü tehlikeyi atlattığımı anlıyo rümM, — Arkası yarın - * Di dÜdi ae eli ee l geee ddd