DÜN ve Bufo General Son Avustury hayatından b İlim ve edebiyat âlimi, tabiiyat Müzesi ve Fransa akademisi büyük müellif ve natüralist Buton'un yüz ellinci yıl dönümünü tes'id ediyar, Bufon'un babası, Dijon parlümen- tosunun en mürataz müsavilerinden biriydi, 7 eylâl 1707 de Burgonya'da Monbar'da dünyaya geldi. Ve Jorj- Lüi Löklerk dö Bufon ismini aldı, Tahsilini Dijon Cizvit mektebinde Anger Üniversitesinde yaptı. —Bir düelloda, hasmımı yaraladı ve bu yüzden üniversiteyi terke mecbur oldü. Uzun müddet İngilterede, İ- talyada, İsviçrede soyahat etti. Bu sıralarda muhtelif eserler neşretti. Eserleri umumun takdirini kazanı- yor ve çök okunuyordu. Nihayet Pariste yerleşti. 1733 de Fen akademis'ne azasına kabul o- lundu. Ve ayni sene içinde akademi- Ye «kumar'oyunlarında talihin rolü- ne» aid dikkate değer bir muhtıra verdi: Muhttraya Löklek imzasini İkoymuştu, -Akadömiye. aid evrakı, K Arşsidük Oto idi. Reklâmdan hoşlarmazdı. 1782de madam Nekere gönderdiği bir mek- nun yüzellinci yıldönümü /— İspanyanın asi hükümet reisinin UĞÜN:ZE- Franko a İmparator ; u hne. * s a n .. |madı. Sükünetle kâhvesini içti, ve sonra, göremediği düşmana hitaben irkaç kaddes yadigâr, tarihi tabi. müzesi müdürü tarafından, müzede toşhir olunmak üzere istenildi. Fakat Po-| bağırdı; Jinyana gönderildi. Uzun müddet,| — Gelecek safer iği yılşan almağa Fuja ailesi nezdinde muhafaza olun- | gayret et... du. e Bilâhare Parise getirildi, 1870 se-| Dört sene sonra; 1916 haziranında, nesinde müzeye verildi, 1772 de Pa-| Buit muharebeslhde ağır surette yı Ju tarafından yapılan heykelin küi-| ralandı. Yerlilef olayı, 42 zabitten) desine konuldu. Elden ele geçen, bir| beşini kaybetmişti. çok yerler değiştiren bu beyin, ce”| - Bilâhare, 283 nisan 1920 de yeni sametini kaybetmiş, âdeta buruşuk teşkil edilen İspanyol Lejiyon etran- bir elmaya dönmüştü. ger taburüna kümandan oldu. Şefi, Bufon Paristen hoşlanmazdı. Ve: ve dostu miralay Miİlan Astray, ih- «Beni sıkıyor, yorüyor...> dördi. Bu- tiyatlı davranmasını, kendisini bey: na rağmen Parisliler, kendisini se-|hude yere — tehlikeye atmamasıni! vimli, kibar ve nazik bir centilmen . tavsiye ediyordu. Pakat Pranko, bu' olarak tamırlardı. -Ölümünden bir taysiyelere aldırmıyordu. O derece- Bgün evvel kendisini ziyaret eden gü- de ki bir gün cenerâl Sanjürijo ken- zel bir kadına? kdisini yanına çağırdı' ve samimiyet- — Sizi, sevgiden istifade edemiye- le: İ 'çeğim bir sırada o kadar sevimli bu-| — — Bana bak, Prafiko, dedi. Düş - luyorum ki... man kurşunlart karşısında at oynat- Demişti, | lüyorum. —H müktan vaz geğ Bund halisanc söy- | Tiyatrosu! Çinde halk tiyatro- Z;vk teh ya yemeklerile ve yemişlerile gider ÜRcee Yazan Çin Aktörler roöllerine göre yüzlerine maske takarlar yahut nebati boyalarla yüzlerini boyarlar Klâsik Çin tiyatrosu sesli sine- maya rağmen en çok seyirci topla- yan yeridir. Onları, öteki misafirlerle baş ba- 'şa bırakarak Necatinin yanına koş - tum, — Cüretine şaşıyorum azizim, de- 'dim- Ya arkasını dönseydi? Yer yü-| zündeki faciaların, dünya durdukça Kalabalık şehirlerde, klâsik Çin'eksilmiyeceğine artık inanmağa baş tiyatrosu herzaman kalabalık bir (adım, Öpüştüğünüzü başkalarının seyirci-kütlesi toplar, bir Avrupalı| gözmediğini iddia edemeyiz ya. Ko- için Çin tiyatrosunu göriek cidden çaşının bulunduğu odada, bu kadar Glpuş kalabalık misafirler arasnda — bunu Halk tiyatyatroya yemek, yemiş Çababilmek için hayli cesaret ister. gibi yiyecek — çıkınlariyle gelirler, (Cesaret de değil bu, küstahlık. Bir tarafta oyunu eyrederlerken | Gülerek cevab verdi — Zevk onun tehlikesinde, . . Herkes gibi ben de biliyordum. Nocati ile Saadet, uzun seneler - denberi sevişirler Bunu Saadetin ko ,İcası (le sağır sultandan başka duy - İmıyan kalmamıştır. Sağır sultan da Necatinin karısı- Nerede bir davet varsa onlar mut-) laka beraber görülürler. Bımda şa- şacak bir şey yok, Çünkü Necatinin bir davete icabetinimümkün kılmak, için, mutlaka bu karı köcayı da ça- (fırmak adetâ bir zaruret haline gir- miştir. Onun için, arkadaş davetle- rinde onları sık sık yan yana gör, sünüz, Bir dost karısına karşı gös - bu âşıkane alâkadan dulayı, Bir Çinli aktör eski bir ordu kumandanı üniformasile bir taraftan da pasta, yemiş gibi şey ler yerler ve çay içerler, Çünki Çinli, oyun seyrederken bir taraffan da ağzınn oynamasını ister. Seyirciler oldukca gürültü ile ko- zarladık, olmadı. — Aldığımız cevab (dalma şu oldu: UNO onu birkaç defa muahaze ettik, a-| YE likesinde EİLE, İkıbetle can çekişen bir dostunu " şünebilir mi? Haleti neziceki C tordan sıhhatiniz için reçete St bilir misiniz?... Benim boğulduk İdeniz, onun gözleridir. Ve kendi çetesiyle yapılan hapı yutmuğ hasta doktorum, Dört yanımı söf' ğ Jateşten sigarasını yakmak — iStt |kocasını düşünmeğe ne vaktili ne takatim. j ğ .. Saadet için, çabuk ele geçirilir kadın, hükmünü verirler. Herf karşı mültefit olduğundan mi dir? Etrafında daima şüpheli İkodular dolaşır. Bir gençle bira& Ö laca konuşsa, veya bir delil iki defa üst üste dans etse, e (damgayı yapıştırırlar: — Kafese girdi. ğ Halbuki ben, onu yakından İj mm, Hele size karşı, şimdiye $ hiç tanımadığınız kadını — müdt etmekten ne kazanacağım? herkes yanılıyor. O, Necatiden Pi ka kimseyi bu kadar sevmemiif ) diyemezsem bile, şımartmanir Aiyebilirim. Sebebini sararsanlı 'mem. - LAf aramızda - N güzel bir çocuk değildi evli, Bunun için kozmopolit salol onun adı (Fam Fatal) dır. Bunların sevişmeleri eski hi | Dostlarından birinin evinde, #f lerce evvel, bir karagöz gee Löklek dö Bufon diye imzalıyardu. ı':îd“ı, 'KB:- :"’""*““'"”' deği 1735 den sonra sadece Bufon tesmi- Sillde Söğşmyllğr, O, kehk ye olunmuya baçladı ve bu namla | Kendine geldi, heni buldu. Fakat! Şöhret sd. jonun yüzünden pek bihuzürum. Art UAĞA ge üzerine, |/©kça beni öldüreceğini anlıyorum. » lan Ferrol,de dünyaya geldi, İlk evs Krsl bakana AY ofahı Özerine| Muarizları kendisini, pek isart vel bakriyeye intisab etmek İstedi: Çesi) müdürü' oldu. Buları mhwxnıbn- likle itham'ediyorlardı. İşte/ Fakat, İspanya bahriye kadrosunda- tarihlifablisini yazmüiyı döşündü vejbunun aksini isbat edecek Vir vaka: | çok zabit vardı. Tarm imtihan verip plânını hazırladı. Bü muazzam eser 1159 dı_lunrıı kaybettikten sonra hıiı:gırmğı sırada da mekteb Tâğvolun- 1749 a basıldı. Ve 1 temmuz 1792 TSik oğlunu, bizzat kendisi ve tıpkı|du. de, Pransa- akademisine aza-layin YÜEAtI Üle una 'gibi büyüttü. Tek -| — Bu'sebeble Toledo töpçu mektebi- edildi l';!:r:ur Bufonet (Bufonun yavrasu) 'ne girdi ve 13 temmur 1910 da mü- y, z d a. denilen bu çocuk, 1793 de, yerini do-| lâzimi sani olarak çıktı. Ön sekiz ay d:' "M:fl' :::nıı':î'; a szf â_'ı':'" kuz yaşında iken'ida molundu. — — / sonra Fas muharebelerine iştirak et- İDC v;mi Yulisda e ol sö0küli Rıvgyeıe göre, 'on üç yaşında bu- mek üzere gönüllü ldı. Melilada, bir ilkla cvlendi. Koddorme |lunduğu sıralarda mürebbisi ile be-| yerlilerden mürekkeb bit alaya ve- 4Sinninin ilerlemesinden gençlik "AbEF İtalyada seyahat ediyordu.| rildi. V& kabilelelere karşı açılan kuvvetinden bir kasmını kaybelmiş- ' *fDeY'de Volter'i ziyarote gitti. — İşiddetli mücadelöde askerlik tettü- ti Wakat 'boylu” buslü, vıhpkh v Volter, çocuğu, kendi sandalyesi- belerini arttırdı. bul etmez bir yeis içinde bıraktı, “* Oturttu; karşısnda başı açık ve| Daha bidayette kendini gösterme İkarısına, aralarındaki yaş farkını *Yükta durdu: ğe muvaffak olmuştu. Miralay Be- unutturdu. Kocasına çok samimi bir , — Tasıdığınız isme karşı hayıan-'rangüer, âsi kabilelerden birini hü- müuhabbetle bağlanmasına sebeb ol-|'Ğ!M! göstermek için böyle duruyo- cumla zapteden kıtaatın hareketle- u. (rum... İrini dürbinle takib ediyordu. Bir - Diyor, Sonra 1760 da, vakitsiz ö-| Ddi denbire takdirle bağırdı: lümiyle Bufonu dörin ve teselli ke- — Oht Kıt'alardan birisi cidden bul z(,,,,,, bir yöls içinde bıraktı.| PtYon'un kalbi, beyni ve dekâsı: ' muntazam hareket ediyor. Artık Bufön, tadsız bir hayat yaşı-| " Bufon'un nâşi Monhara nakil ve| — Hazır bulunanlardan bir çoğu: yordu. Ömrünü Leserlerine ve kral defnolundu. Fakat beyni, sekson se-| —— Şüphesiz Frankonun kıt'asıdır.. bahçesindeki vazifesine hasrettli. lned»n fazla süren bir münakaşaya| — Dediler. Musademclerde daima ilk Jan - Jak - Russo, kendisinden sebeb oldu. bahsederken şu sözleri söylüyor: Şöhretli natüralist, yüreğini, en/ kinmiyor, korkmuyordu. Bir sebah «— Asrınn €n güzel kalemi...> * İsadık müridlerinden, müze müdür) siperlerin birinde, sıcak bir kahve Buna rağmen, Bufon'u çekemi -|muavini Bartelmy Fiya dö Sen Pon-| içmek için termos şişesini açıyordu. yenler de vardı. Düşmanları çoktu: İda bırakmıştı. Oğlu, babasınıri yü-| Faslılardan birisinin attığı bır kur- General Franko: 4 ilkkânun 1892 de, İspanyanın Atlantik üzerindeki üssü bahrisi o-| safta bulunuyordu. Ölümden hiç çe- Fakat a, bunların faatruzlarıan, ten-|bil beynini verdi. Fu; kidlerine mukabele tenezzülünde bu|leye Tıza gösterdi. Bilâhare, Mösyö lunmuyordu. Sön derece mütevâzı'dö Barruya emanet bıraklan bu mmu- — Mayatını anlatsana... Derken sesinin bu kadar zayıf, ürkek olması en çok bu kanaati veriyor. Amma, ne de olsa, çok nazik bir vaziyet var. Vaziyeti vahim olmaktan kurtarmak isin benim söz arasnda gaf yapmamamla ve muay- yen bir istikamet üzerinde hiç inhirafsz sabit bir ga- yeye doğru gidebilmemle kabil. Bunun için de en çok Vecdetin bildiklerini öğrenmiye çalışmak, undan sonra, izahat vermek lâzım. Nitekim, ben de Vecdetin: — Hiç, aklıma geldi de... Demesi üzerine hemen ağzımı açıp - söylemiye daşladım. — Hayır... Durup dururken birdenbire böyle bir sual insanın aklına gelmez... Dedim. — Vallahi öyle... Hiç bir sebeb yok, — Hayır... inanmıyorum. Mutlaka bir şey var... — Yok dedi a... kuzum. Sadece hayatını mera- ka şayan bulduğumu söylemek istedim... Bir lâhza dur: Hakik: mi ba olacağımıza hi Dedim, — Dediğin doğru olsaydı, bu vaziyette sormaz- — — Bilmem ne dm... Sözlerin hateketlerine uymuyor. * Hissediyorum ki, Vecdet, Ömerin söyledikleri. dim. ne iyice inanmartlş. Açıkça onun bana neler söylee — — Niçin?... /— diğini ve mazimden şüpheye düştüğünü söylemek istemiyor. İ Sonra, ikinci bir sual sordu: — Kuzum, 'bu Ömer senin neyin oluyor?... Ge- — çenlerde söyledindi mma, iyice hatırımda kalmadı. — Şimdi, o nerede?... parmaklarını hafifçe sıyırdı, fakat mantarı fırletti. Franko, hiç aldır- 1085 akladım. Acaba Ömer ne söyledi?, ü söyledi mi, yoksa evvelce benim Selim be- ye söylediğimle kaldı da bu bahse hiç intikal etmedi — Aman, şu pis herifi bırak- İğreniyorum. Akra- iç tanışmasaydık daha iyi olurdu... cehenneme gitti... iki gündür gel- miyor, Zaten gelmemesini de kendisine ben söyle - Dedi. Franko tevab verdi: — Merak etmeyiniz, bir şey ol -| maz... — Fakat, bir daha zeni böyle gö- nuşurlar, bu arada oyun bütün he-| — Ben, bir denizde boğulmak ü-|pıldı. Arkadışlardan biri, meF' lecaniyle devam eder. İzere olan adamm. İnsan dalgalarla' çıralarında boyadığı kara gözlü Sahnede perde yoktur .Sahnenin pençeleşirken, yanı başında ayni - getirdi. Güzel bir perde kurdula” bir tarafında çalgıcılar otururlar| zez-ss—e ——— aynattılar, İşte o gece, nasıl 0i7 makinist ve aksesuvar sahnenin ismindeki hükümdar oyunu — çÇOK pilmem, Necati Sasdete abayı * diğer tarafında sahnenin değişmesi- beğenmiş ve sarayında armut bah -|mış. Mere.meği ne zaman fırın ni beklerler. Sahnede dekor yoktur. çesi li bir dans musiki Ve ti -İdikleri pek malüm değildir. ortaya konulan süliyet halindeki ba-/yatro mektebi açmıştır. Bu mek -| Derler ki, Necati, Sazdetin zı şeyler sahneyi ve 'dekorü'canlan- teplen bir çok büyük sanatkâclar/le boşu boşuna öğünen bir adat dırır, yetişmiştir. Fakat tiyatronun edebi! Yâni, hiç bir zaman araların” Bu süliyetlerin şekilleri esere gö:|bir. kıymet alışy 1280 - 1368 Yüt hususiyet, kocasına karşı bi rürsem, bizzat ben beygirden alaşa- ği ettireceğim- seni, 'anladın mı?, .. General F: 1835 temmuzun- da, İspanya ihtildli paşladığı zaman Kanari valisi idi' Tayyare ile geldi ve Fas kıt'alarının, kumandasımı ele| aldı ve İspanyaya geçti. Pottekizde. ki menfasından dönen eski şefi Ge- neral Sanjüjo'ya iltihak etti. Gene- | , Reomür ve Kondiyak..:İreğini istedi ve Pujaya bun'a muka-| şun, baş ve şahadet parmağı arasın- Fal, bir tayyare kazasında öldü. Bu-|âyinler dans ve şarkırın birleşme - jo bu mübade-|da tuttuğu mantara lesadüf etti, Nun üzerine Frdnko, karekâtının i-|sinden doğmuştur.. İdaresini uhdesine aldı. | (Devanit yedinci sahifede) ş karışık kireç gibi bir renk aldı, £ dikildi, sesi titrdmiye başladı. — Bazı münasebetsizlikler... Kaydını kim bilir, hemen, nası! . tekrar : miş gibi çekingrek etrafına bakındı, dar gibi hafif bir sesle: Vecdet bu suali ehemmiyetle sordu. Bazı münasebetsizlikler yaptı da onun için... Bu cevabım Vecdette birdenbire bariz bir de- ğişiklik yaptı, onu fena halde âsabileştirdi. Şimdiye kadar hiç rastgelmediğim bir hiddet; yüzü toprak — Bazı şeyler işitlim d Dedi. Söyleyeceğim kelimeyi kapacak gibi min içine baktı. - Meselâ, neler işittin?... — Bunları sorma, yalnız anlat... çisrı diken diken jah aşkına bana hayatını anlat, sun?... lamızı başka bir kimse işitecek - re değişir. Eğer bir şehrin kale kapı-sülâlesinin hâkim olduğu devirde net derecesine varmı; sına canlandırmak lâzımgelirse sah-) başlar. Fakat ben, gözlerimle gördümk ? 'nenin ortasına çadır şeklinde ortası| - 18 nci asırda kadınların sahneye lah Laksiratlarını affet bir kapı gibi delik üzerinde taş des-|çıkmasını mnedilmiştir. Cumhuri « . . enleri olan küçük bir fon konulur.'yetten sonra kadınlar. tekrar sah-| çet onun için eoynaklır», Ka Te GeRer gll SAE e İneye çıkmağa beplatuşlardır meşrebdir» derler. İtiraf edeyit ğ edilmiştir. Sahnede fazla eşya yok-| Klâsik Çin tiyatrosunda bizim or|yen de küçük bir tecrübe yapff ur, Sahnenin cephesinde fon olarak 'ta oyunun da olduğu gibi muayyen| çan kendimi alamadım. Otomol işlemeli çok fantazi desenli bir perdebazı karakterler vardır, Halâ — erki| hiç Tarabya gezintisi yaptım. ŞU konur, bunun sağında solunda birer|halini muhafaza eden bu —ananeyo garını söyliyebilirim ki, — gi kapı vardır, e her eserdeki rolleri şöyle St -| hlâk dersi almaktan başka ©İ Sahne için diğer lüzumlu eşyaları| çalıya biliriz. Kai ga lall aksasuvar memurünün — arasını y öi sahneye getirip götürür. Sidikirimr Tölerim, üKü yüzle-| £: — Lasalan ihtiyar kadın, Necatinin hâkkı da yok değil. Üİ 3 — Hsiao Şenk genç adam, ler, ne mühim şeydir? Bilhasst rine maske takarlar yahut nebati ba- n ; ü z3 boyalarla yüzlerini boyarlar, Yun-| - Her eserde bunün gibi'dahe bir| gin gözleri, her an manası del | vardır. ve yaidlerinde sözleri gibi v Si | J | | | 1 — Tan genç kadın, anlılarda olduğu gıbi kırmızı maske Çok mauayyen karakterler — vard cesatet ve kahramanlık, koyu siyaha |Her piyeste bunlarla karşılaşabilir. 'kakışlariyle insanları mutlak * (yakın renkte fenave hain adamtipini| Çinli aktör mimik ve mizönsen| datırlar. Onuri gözleri ki Ne canlandırır Komik roller içinde çeş- İnceliğine çok dikkat eder Bu a “'boğulduğu denizdir. ve gök it Şçeşitimâskeler vardır. Aktörlerin herik seyirci esedlerini oymyan aX ' yesuz, bucaksı*, hudüdeüz v* giydiği elbiseler çok kıymetli kumaş |Tıca büyük dram Ve operet Üyatro-! sizdir. Günezter solmuş bir lardan yapılır. Çin tiyatrosu dini ları vardır. Onun gözlerinin rengi tarife sij Bunlar modern eserleri dö“sah - ne renzinin içinde ins neye koyarlar. Çinli aktör Bu işte erjten gözlerini, ne de Necati verilen|de Avrupalıdan âşağı değildir. |lan aşklârının acayib çap' Huağ Nahit SAİM — | —— ——— Bir armut — hahçesinde temsillere ilk defa giden-M: hikâyesini, anlatacak Ceğilim. | Zira umun gözleri ve Necafinit BN kı. hududsuz şeyler, anlatılam??? d Benim - de rengim satardı, heyecandan titremi- ye başladım. — Yok... izahat ısterim. Benim için sana ne Söy- lendiğini ve kimin söylediğini bilmeliyim Sonra, bü: tün. havalımı noktası noktasına sana — anlalacağını Zaten senin bimediğin pek az şey var. Vecdet yütkunuyor, bir şey söylemek kat; bir türlü ağzından çıkaramıyor.. — Haydi söylesene, — bekliyorum Vecdet. . Ellerimi koparacak gibi gittikçe artan Lir şiddet- çları daha çok kaparıyor, rengi daha çok Şıyor; süratı güzelliğini kaybediyor, abuslaşı- , gözleri gölgelenen güneş gibi bulutlaşıyor. İ « kimiz de böyle ayakta, gözlerimiz gözlerimizde fe- Jâket saatini gözleyen İnsanlar gibi bekleşiyoruz. . Baktım; Vecdet'in gözünden iri bir damla —yaş taştı ve yanağından aşağı yuvarlandı.Bu, bir damla yaş benim gözlerimi de yaşlandırdı,kendi kendime çok taşkın ve acı bir üzün duydum, teesstürümü muhafaza edemedim, kaynar bir damla da benim — gözümden sızdı ve yanaklarıma boşandı. Bir saniye Veedet be- nim yaşlı gözlerime ben onun hüzün dolu güzlerine baktım, Sonra, ellerimi daha çok sıktı, yalvarır gibi yüzüme baktı: — Vicdan beni aldattır. mı?... Dedi. — Ne münasebet*... — Ömert söylüyor... — Rezik.. Yalnız bana «eWlen» diyı hararetli tavsiyelerini mu etmek ve kadın denen boş, muhteviyatında acayib mevt vehmedilen kapali kutunun dü Vâlı süslerine iliştirilmiş facialaft İlemek istiyorum. İFelâefe de yapacak değilim. Fakat, cenazenin başı uğunda kin veren imamın, ölünün babss Geğil, anasının ismini zikretmes” BE deki isabetli mânayı daha iyi miş olduğumu — söylemek istiyof' ve, onun içindir ki evlenmekten kuyorum. Daha mı açık söyliyeyim: 8 Jtin sekiz yaşında bir erkek çorüki vardır ki, kudretin büyük bir HB ile benzetmeğe çalışıtğı, Necatif | bir minyatürüdür. FİLE istiyor, fa- | tefsir etti, ak- kulağıma fısıl- İîâ;_Teraf Ğ Sağlık servisi | Tafsilât bekleyiniz ) * n marlatdledirtak aa GAS ei c ada Güell z li