gy T e e PN TT SO TCT A CT ÇERNİN Y Ş RE SN TEŞA A B AŞEER F ACIRRN ĞAU € - SONTFLGRA “HİKÂYE Keşke söylemeseydim Yazan : Muazzez Kaptan oğlu İgenç adama baktı! ve devam etti: — (selmek hemilğrini #;;r;iyw B Genç kızın rengi solmuş; gözleri| - —.Bir bahar akşamı doğan aşkı -| Daima en iyi sanatkârlarını ulanmıştı!.., mız, beyaz akasya çiçekleri içinde rika stüdyolarına kaptıran Avrupa! Genç adam, bu datma müstehzi birİyaşedı... Sarı akasya yaprakları ara-| SiNema stüdyoları artık bu hale bir aşıkla yanan gözlerin ıslak korku -İsında... nihayet vermek lâzım geldiğine ka- suna hayretle, sevinçle baktı. Devam edemedi. Sanki — boğazını| PA4L getirmişlerdir. Islak gözlerde kendisi vardı. — Ba bir el sıkmış, sesi dişleri arasına ta-| Mütemadiyen yeni sanatkârlar çı- ıslak işik kalbinde yanan aşkın göz-|kılmıştı... Genç adam da solgundu.|karmak, yeni yıldızlar parlatmak Terine vuran aksi idi. Ketdisinin sev. Yüzündeki sevinç dağılmıştı. Ne o-|gayretile çırprnıp duran Avrupa si- Bisiydi!... luüyordu? Bu içindeki hiç tanımadı- 'nemacılığı yalnız Amerika ile — değil Oh... demek seviyordu. Uzun ay-|ğı duygular nereden gelmişti. Göz -| birbirlerile de rekabettedirler, lar, sevinçle düşündüğü, uzun gece-|lerindeki ıslak gülüşle kendisini sev-| — Musolini oğullarından birini sine - ler sabırsızlıkla beklediği bugün gel-|diğini söyliyen kızı deli gibi sevine -|macı yetiştirmek için cabalayıp du - di demek! İrek dinliyen o doğildi sanki! İçinde|ruyor. Hitler mevkii iktidara geldi -| *Seviyor musun Jale, doğru söy-ihiç tanımadığı bir adama doğmuştu. |Ği zaman ckserisi yahudi veya ecne -| l& seviyor musun?> Şanki, uzun aylar, çılgın gibi sevdi- |bi olan sinema rejisörlerini ve sanat- Avrupa Amerika Sinema âlemindeki vekabet gün - 'den güne şiddetleniyor. VUzun müddet Amerika sinemacılı- ğina boyun eğmiş olan Avrupa sine- macılığı da artık parlamak ve yük - — Demek gidiyorsun?! Komünistlere Karşı müdafaa.. (5 inci sahifeden devam) lonkl'un resmini tanıdınız değil mi? lantılarda yalnız mevzuubahs — olan şey komünistlerin çıkaracakları ih - İğimiz yemin ancak komünist tehli - rası için bağlı değildik. Bu yüzleşmeler bittikten — sonra istintak hâkimi Delonkl ile yalnız kalmış ve onun vicdanına müraca: ederek tahkikatı kolaylaştırmasını, 'daha başka yerlerde henüz anlaşıl - mıyan gizli silâk depoları varsa on- ları söylemesini istemiştir, Göçenlerde bü gizli silâh depola- rından — çıkarılan silâhların — pat- lyarak tam on — döct — zaval - Diye yalvardı. Büyük — ellerinde|ği, bütün varlığı ile bağlandığı bu|kârlarını bu sanatın hatta memleke “İlimin hayatıma — nihayet — ver - genç kızın minik, beyaz elleri titri-|genç kız değildi! Halbuki o bugünün|tin hududları dışına atmış olan Al “|mesi Fransada büyük bir tesir ve gelmesi için neleri feda etmiye ha -)man sinemacılığı şimdi yepyeni — ve, yalnız Alman elemanlarla bambaş - apmağa güyret © - yordu... Başlarının üstünde sonbaharın sonİzırdi. Peki ne olmuştu? akşam ışıklarile kızaran sarı yaprak-| Yaoksa o ıslak gözlü sevgiliyi de -|ka bir filimcili lar uçuşuyordu. Bil de müstehzi ışıklı parlak yüzlü|diyor. Fransa ha Genç kızın siyah bukleli başı ar- kzı mı seviyordu! Bunlardan kur -|eski usulü le çalış kaya doğru yaslanıp, ihtiyar çam kü-|tulmak ister gibi, silkinerek genç| Halbuki a tüğüne dayandı. kızı göğsüne çekti. Sesinin — gayri|meden evvel Amerikanın belli başlı Uzun kirpikleri styah gözlerini ör-İtabil ahengile bızlı hızlı söyledi: — İbir rakibi — sayılan — Alman sine - terken, Besi bir serenad gibi - gençi — Sen korkma Jale... Baharda do-|Macılığı bugün eskiye nazaran si-| adatmın kaibine doldu: ğan aşkımız, her bahar biraz daha|fira inmiş bir haldedir. s — Seni seviyor muyum? Bu anda|kuvvetlenecek, ve bir gün beni ya -| Onu yeniden yükseltmek pek müş içimde duyduğum şey sevgi mi? Bu-|nıbaşında bulacaksın! kül olacaktır. unngdı'.jyor._ Buna rağ| nu tahlil edemiyorum. Gözlerinden iki damla yaş ızıp|men Almanya da büyük bir gayretle Seni gördüğüm günü, bugün gibi|genç kızın siyah başında kurudu. — | calışılmaktadır. hatırlıyorum. S7 İtalya da devletin bütçesinden ya- Akasya çiçeklerile örtülü bir yol-| Ettesi akşam Sirkeciden kalkan|Pilan yardımlarla ve Musolininin re- da ikimizin de dostu olan bir arka -|tren, sevgili adamı almış bir “cana - | jisörlüğü altında çevrilmiş olan (Kar- daş tanıştırdı bizi. Seri rengini tayin edemediğin en. |leketlere doğru uçuyordu. İlar pek yakında seyrettik. Ve hiç be- gin gözlerinde korkulu bir heyecanla | —Jalenin hıçkıfığı bu homurtu için-| ğenmedik. elimi sıkarken ben gülmüştüm. Bul|de eridi. Tren kayboluncıya kadar| Fransız filmleri ise — modern si- içimden gelirdi benim! |durdu. Sonra sendeliyerek — evine|nemacılığa göre pek eski moda kalı - Karşımda sendeliyen insanlara dai- döndü! yor, Ve yine film âlemine Amerika ma böyle gülerdim. v7 hâkim oluyor. Sonra uzun aylar geçti. Biz birbiri-| Uzun üç yıl geçti... Bütün ainema merkezlerinde şimdi mizi anlıyan iki arkadaş olarak ya-| Hergün seyrekleşen mektuplar i - görülen hususiyetlerden biri de her kınlaştık! Sen heni seviyordun! — |kinci yıl sona erdi. Macitten hiç bir| yerde yerli ârtist kullanmak ve yerli Bunu arkadaşa söylemiştim. Söy-|haber yoktu. Üçüncü yıl ızlıraplı bir| artistleri parlatmak hevesidir. lTemeseydim de ben bunu alev alev|bekleyişle doldu. Bir bahar günü...| Amerikada bile Avrupalı artistler yanan gözlerinin mavi ışıklarında Jale sabahlığına sarılarak şezlonga bir kaç seneden fazla barmamıyorlar. okumuştum. uzanmış, rüzgür akasya çiçeklerini| Ve yeniden memleketlerine dönmek Ben seni seviyor muydum? beyaz kelebekler gibi uçurarak açık| mecburiyetirde kalıyarlar, Bunu kendime uzun günler sor - |Pencereden odaya dolduruyor. İçin-| Buna mukabil Almanfa halisüd- dum. Aldığım cevab daima menfi i- (6 tuhaf bir Çarpınış var. dem Alman, İtalya, halisüddem İtal- di... İçimde aşk yoktu. Fakat sen gi-| Butün muhakkak bir haber bekli.| yan ve Fransa bile halisüddem Pran- deceğini, bir ay sonra ayrılacağımızı ı";' n > , |Sız artistlerini parlatmağa cabala - söylediğin zaman içimde garip bir / Sabah gazetelerine göz gezdirmiye|makta ve kendi artistlerinin dür sıkmtı duydum. Eve geldiğim zaman | Paşladı. Bütün benliğini o gelmeden nm diğer taraflarında bulunan m kulaklarım uğulduyor, kalbim — mk|'Yvel duyulan acıların sızısı kapla -| tekdaşlarından çok güzel oldukları - -İmaştı! Sütunlarda vakit geçirmek i-| a ileri sürmektedir. temadiyen haykırıyordu: «Gidecek...|SİN Serseri dalaşan gözleri ani bir | — Geçenlerde bir Fransız mecmuasi Gidecek... Gidecek... beyecanla tutuştu! Bakışlarında kor-| .Bizimkiler daha çirkine — serleyhası Ne sihirli bir kelime idi bu? O tek-| FU ile, acı ile, yanan siyah bir alevle'altında Fransız artistlerinin resmini iğim içimdeki beyecanlar, u-|'CErar tekrar okudu. neşretmiştir. yları varlığından habersz ge-| İ-<Avrupada muvaffakıyetle dok -| Almanlar mecmualarında da her duygular toplanıp örülü -| fOrasını veren genç hukukçularımız-İgün yeni keşfedilmiş bir cermen gi yordu. Bunlar bütün benliğimi — öyte|dan Bay Macit, Bay (X) in kerimesi zelinin ve istidadının resmi — gürül - kaplamıştı kit Nihayet gideceğini Bayan Ayselle nişanlanmıştır. Genç mektedir. söylemen bunların hepsini bir ara . Mişanlılara saadet dileriz> ). Fakat sinema severlerin iddiasına ya toplamış ve isimsiz bir ağrının a- mmdeıı g.ıete halılara başı yas-İgöre bu artistler Amerikalı veya Af- cısile varlığıma hâkim olmuştu. Ben| Aklara düştü. Uzun kirpikleri göz -İrikaya götürülmüş Avrupalı artist - bu ağrınım sonsuzluğunda — sevgiyi | 'ETifin siyah acısını örttü. tatdım. İçindeki inkısara parçalanan gu -İrini tutabiliyorlar. Bugüne kadar o kadar kendime :Lurunun sonsuz ıztırabı da eklenmiş- — hâkim yaşamıştım ki! Senı sevdiğimi göylemek değil ihsas etmek bife im- | Dudaklarında zlev gibi bir bıçkı - kânsızdı. Çünkü gürürum buna mâ-| 'a fısıldadı: a ni idi. Fakat beraber geçecek bütün| * Keşke söylemeseydim!» bir güne sığdırdın: — *«Yarın gidiyorum'» YAR Dedin... Bu hislerim, duygularım|B gç üzerine öyle öldürücü bir darbe ola- rak indi ki. Kapalı kırpikleri titredi. Solgun yanaklarından iki damla yaş yuvarlanırken gülüyondu. Gözlerin - de, kendisile alay eden ıslak gülüşle | na: hikâvesi diş, nezl ızı derhal keser, Bir Çingene hikâvesi Çeribaşının Zeyneb.. Yazan :Nu.Sa. Coşkun PolerorsriNo.58 | ——— ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan Nakleden:fa, — Yar... Kimsenin haberi yok -/oturduğu oteli keşfettim. Orada, eş ** de ağlıyordu. amma sonra... Antonin derhal serhest bırakıldı. — Yal... tu... Niçin gizlediriz? |yalarının arasında bulduğum evra-| Jorjöre dişleri arasından: Jörjöre polis müdürünü bir kö - ka nazaran vaktile Elizabet Ornen| — Maskara! şeye çekerek fısıldadı: markinin metresi imiş. Halbuki mar-| Diye mruldanarak unları yalnız Bütün bu adamlar bir dalavere|ki buna dair bir şey söylemedi. Aca- bıraktı. Fakat çekilirken, Markiye, çeviriyorlar, Zira, şatoda yalnız de-|ba niçin? Sonra iri Pol'un asıl is-İdört beş gün sonra gelip kendisini zi- ğillerdi. Yanlarında Raul da vardı.| mt Valteks'tir. Halbuki Valteks, İyart değini söyldi. | - Bit Maktül şantözün yeğenidir. Haber| Jorjöre artık tamamile — kendini| — Evet. Onları beraber gördüm. |&ldığıma göre Valtks sık sık — gelip|toplamış ve vaziyete hâkim olmuş. Binaenaleyh, bunların hepsi beraber P3rkiyi ziyaret dermiş, ne dersiniz? tu. Hakikat çorap söküğü gibi mey - çalışıyorlar. Fakat meselenin daha| Polis müdürü hayretler — içinde|dana çıktıkça baş Mmüfettiş — soğuk mühimi var. idinliyordu.. kanlılığını topluyordu. — Nedir? — Mesel, dedi, mühimleşiyor. Bi-| Fekat bu pek az devam etti... Jor- — Marki, bundan onbeş sene ev.|Ntetaleyh vaziyeti — değiştirmeliyiz. jöre bir deli gibi polis müdürünün o- vel vukua gelen Volnik şatosu fa - Marki ile cepheden dövüşmek güç dasına, herm de kapıyı vurmadan gir- eei çahi Hatırlı olur. Şimdilik bir şey bilmiyor gibilmişti. Kekeliyerek: huz ya, şantöz Elizabet Örnen'in kat.| Yapalım ve Antdnin'i — bırakalım.| — Tamam, diyordu... — Tamam.." ledilip elmaslarının çalındığı mesele- |Sönra takib ederiz, ne dersin? |Böyle şey görmedim... Kimin aklına si! — Doğru. Bu suretle Raul'u de e gelirdi... Her şey şimdi meydana çı- — Evet, evet... le geçirmiş oluruz. Hem... kıyor.. — Daha bitmedi. Dün, iri Pol'un| — Hem, ne? Folis müdürü bir şeyler soruyordu.| B t i ü «Raul (desi, Otöy. garaj vardır. Burasının bir gizli ka . teessür uyandırmıştı. Viljüif şehrin- deki bu infilâk üzerine kurban olan- ların arkada bıraktıkları çoluk çö - cukları bugün dül ve yeti mkalmış bulunuyorlar. İstintak hâkimi bu nokta üzerine mühendis Öjen Delonkl'un mazarı jdikkatini celbelmiş ve onun vicdanı- 'na müracaat eylemiştir. Bunun üze- rine mühendis heyecana gelmiş ve titrek bir sesle hâkime şu cevabı ver- miştir : — Ben gerçi teşkilâtın silâhlı gu- ruplarile temas halinde bulunuyor - dum. Fakat bunların nasıl silâhlan . dıklarını, silâhlarının mahiyeti ben- ce de gizli kalmış cihetlerdendir. Bu- var gibi homurdanarak uzak mem - taca muharebelerini) biz İlhnbu'—l“'wnım gibi silâhların nerede gizli ol - dukları da bence malüm değildir. Bundan sonra Delonkl hâkimin yanından çıkarılmıştır. Diğer laraf- ftan bomba koyanlardan — Lokuti'nin arkadaşı Menteye'nin tanıdığı dakti- lo Jaklin Blonden'in cep delterin - (de stenografi olarak yazılmış — olan işaretler de istintak hâkimi tarafın - dan ehli hibreye tetkik ettirilmiştir. Bu defterin 11 Eylül 937 - tarihli yaprağında kısaca şöyle yazılmıştır: <Fransua (Metenye) ile bir dostu olduğu halde öğle yemeği», di? Jaklin bunun Lokuti - olduğunu söylemiştir. Metenye bunu inkâr et- miştir. Fakat yerinde yapılan koşif- lerde, sarışın ve güzel bir daktilo o- lan ve Metenye'den ayrılmıyan Jak- inin ifadesinden o gün Metenyı yamında mühendis Loku bulun. duğu anlaşılmaktadır. Lokuli malüm olduğu üzere bomba ile binayı ha- valandırmış ve iki kişinin ölümüne sebeb olmuştur. — Yeni tayinler Bazı posta başmüdürleri arasında yeni ta T cra olunmuşlur: Bu meyanda İzmir posta telgral ve telefon başmüdürü — Naim Gülçin Kayseri vilâyeti posta, telgraf ve te- lefon başmüdürlüğüne, umum mürdür lük muamelât müdürü Tevfik Dinçel lerin ne güzellikte ne de sanatte ye-'de İzmir posta, telgraf ve telefon' baş- İmüdürlüğüne tayin olunmuşlardır. , grip, romatizma ve bütün ağrı- İcabında günde 3 kaşe alınabilir. — Size daha söyliyeceklerim var, Jorjöre kulak asmadan devam edi - .yordu: — Size daha söyliyeceklerim var idemiştim... İşte...İri Pol'ün, yahut Zavallı kız babalığını görür görmez | Vülteks'in bavulunda bir defter bul- 'bqyn_". alılmıştı. Hem — gülüyor, /muştum. Bunda bir sürü ehemmiyet- siz notlar ve adresler vardı. — Bazı| lâstikle gilinmiş sahifeler de vardı. Bunu, tedkik edilmek üzere kaleme vermiştim. Şunları bulmuşlar, oku - iyunuz. Polis müdürü, defteri alarak Şu sa- tırları okudu: adresi : 23, Marok cad - Evin arka larafında bir pt olmak ihtimali var. Dikkat et - mek lâzım. Raul'ün, bizzal — Arsen Lüpen olduğu muhakkak, Yalnız bu- mut tedkik ve isbat lâzım.» Jorjöre haykırdı: — Gördünüz ya, müdür bey, esra- 'rın anahtarı elimizde... Her şey mey- dana çıkıyor... Zaten böyle bir mese- leyi ancak Arsen Lüpen yapabilir.. Bizl ondan başka atlatabilecek - bir adam tarımıyorum... Demek, Raul, Arsen Lüpen'dir... — Yine de tanırım. Fakat bu top- tilâlden ibaretti. Bir de bizim etti - kesi kalkıncıya kadardı. Ondan son .' Fransua Metenye'nin dostu kim -| IAKŞAMCILAR adamın halinâden baş olduğunuz tah- - min ettiğinizi söylediniz ve fotoğraf- ları gördüğünüz vakit de Öjen De - (EsSki bi Yazen : Delikanlıya yapma, ayıptır, gü Haeaanam A BNDN üananini aait 92 — ir akşamcının defterincen Osman Cemal Kaydcılı A Ca ellaniı nahtır diye başlarile işaret verdiler — Haniya canım: (Tenekeler tın-| gırdamasın vay vay, komşular duy |masın vay vayi) deyi bir şarkı İlorlarsa sen bilmiyorsun onu? Rıza baba yarı ciddi yarı şaka” — İşte bunda haltettin ulan! Beni sana kim söyledi Sulukuleli kerizci di ye? muk sakalını öpeyim senin bey baba cığım, yoksa sen sağ ol! Yaniya de- mek istediğim biz öyle kibarcası şar- kılardan pek çakmoruz de... Malüm a. Bizim gibi mettep, medrese falar lân görmemiş kopuk slayının ağna- ağı şarkılar ya (tenekeler tıngır - /damasın!) veyahut da ki (Hu bu buy yallah patakoz yolla/) gibi şeyler o- lacaktır. Bu aralık içeriye yarı derviş, yarı dilenci, yarı serseri, yarı esrarkeş, ya di meczup kılıklı saç sakala, aakal ga- ça karışmış. üstü başı perişan kırk beş, ellilik biri girdi. Maksut — Durun bakalım, haber bunda! Herif önce tezgâhtara sonra |müşterilere karşı elini kalbine ko - yup: — Huu eyvallah! meyhanenin ortasına dikijip ga: kalın bir mahurla şı gazele başlı Kimseyi dil tenki âzür elme sultan- lik budur, |Kaibi muri tahtigâh eyle Süleymanlık budur! Güfte, mana ve herifin okuyuş le insanda derin bir sessizlik,te- |vekkül, halimlik, selimlik uyandıran İbu gazel, meyhancci ve garsonlar da dahit olduğu halde sanki şimd,; bü - tün meyhanedekilere bir tüssü gibi İtesir etmiş, herkes başını önüne eğ -| miş, mürakabaya varmıştı nn ehli olan herif, bu durumdan a - damakıllı faydalandı. Cebinden çı - kardığı küçük bir könserve kutu sunu tezgâhtan başlıyarak her masa- ya uzattı ve her uzattığı yerden umduğundan fazla mangır kopazdı. Hele demin nara atan kopuk balıkçı delikanlısı ona bir avuç dolusu u - faklıkla bir de sigara tosladı. Sonra, İherif yine ortaya bir: — Huvu eyvatlah!. p kapıya döğrülürken kanlı seslendi | — Gel baba, gel!. | — Büyür evldt!. —'Bir rakı içer misin?. — Haş gör bizi! ; - Ne için, günahtır net. Günah, sevap birdie bizcel, LA deli « e in | — Ey ne vor & nah sevap birmi da bir iki tane yuvarla!. İcmiş kadar oldum, erenler mu- inin olsun! | — Bir tans 85 içmizsin? — Huş gör ardik at — Demok öeni ku beybaba söze karıştı — Hayır, o, seni vala kırar.az. Kı- rarsa demu., burada caa ve yürekten okumuş olduğu şeyin aksini — yap - mış olur ki işle o zaman günaha gi rer. ı — Ey sonra?.., — Sonrası şu, derhal koşup yaka hyacağırı... Her halde Klaza, yahud Rntonin'in serhest olduğunuöğrenimiş- tiz, Nerede ise kaçmak üzeredir, Bu- na meydan vermemeliyiz! — Yanınıza adam — 20 adam isterim... — *0 kişi alınız... Haydi kuş ba - kalım.. m ve derhal Siz arkamdan İcab ederse bü- tün müdüriyette veferberlik ilân & - İdiniz... Jörjöre muavinini yakaladı, sü - rükledi, yolda önüne gelen polisi çe- virdi, aşağıya indi ve müdüriyet o - |tamobillerinin birisine bindi, sür'at. |le uzaklaştı Peşinden polis dolu bir süirü otoma-. bil daha hareket etmişti. Bütün mü- düriyet altüst olmuştu. Koridorlarda; — Raul, Arsen Lüpenmiş!... — Arsen Lüpen, Raulmuş!... Diye fısıldılar oluyordu... Saat dörde geliyordu.. (Devamı var) — Darılma bey babacığım, hay pa- | Diye bires niyaz çektiklen donra | San'atı -| Herif Rıza beybabaya döndü: — Madem ki efendimizden destur çıktı, şu halde biz de bir iki tane tümbüşlenebiliriz! Ferif tezgâh başında üçüncü bir: — Hüü eyvallah! Çekip koca dübleyi yuvarladıktan İsonca balıkçı delikanlı ana döndü: — Afiyet şeker olsun amma mo « ruk, sen de : «Ayva yolla, nar yol « lal» vat mi? Lebbeyk - sultaaanım? — Ayva yolla, nar yolla; bir gö « bekli yar yolla! Şarkısı deorum. Var mı sende? — Bizde öyle şeyler bulunmaz' — Ya ne bulunur ya, salt papaz ölüsü kaldırır gibi o deminki okudu- ğun şeyler mi bulunur? Rıza beyle Maksud ağa delikanlı- der gi- | | İya yapma, ayıptır, günahtı başlarile işaretler verirler. Ve he- rif ikinci dübleyi çekip — hüzamdan |bir gazelin hafif hafif heyheylerini çekerken dışarıdan bir gürültü, bir bağrışmadır. kopar, Herkes — kapıya |fırlar. Turhan da bu fırlıyanların a- İrasındadır. | — Ne var? | —Ne oldu? — Ne oluyor? — Kavga mm var, yangın mi hür - sız mı? — Arabaâ birisini çiğnemişt! | — Kim? (Devamı var) Linç kanunu Avdet Edebilir mi ? (8 inci sahifeden devum) İniz biz de ziyaret edelim. — , | Bunun üzerine kâhya yanındaki «|Mürebbiyenin fikrini soruyor, Janin |Keller Vişideki zengin ailenin yatı- İna mürebbiye olarak gideceği — için ilibarı yüksektir. Kâhya ona karşı son derece terbyelidir. Zavallı ka - |dıncağız hiç tereddüt etmeden : | — Evel, diyor; fırsat varken şu |meşhur mağarayı görmek isterim. Üçü de ötemobilden inmişlerdi. Bir müddet yürüdükten sonra muğara - nın girilecek yerine varmışlar — ve içeriye, karanlığa doğru dalmışlar - |d Vaydman en arkada — geliyordu. 'Önünde genç kadın başını önüne eğ- miş, yürüyordu. Kadının beyaz en - »esi mağara methalinde arkadan ge. len aydınlıkla Vaydman'ın gözüne çarpmış, haydut arlık daha ziyade beklemeğe lüzum görmemiştir. Yal- nız etrafı dinlemiş, orada başka kim- senin olup olmadığını anlamak iste - miştir. Hiç kimse yok... Hiç bir seş gelmiyordu. Vaydman hemen taban- Casını çıkarmış, Janin Kellerin ense köküne dayıyarak ateş etmiştir. Za- vaslı kadıncağız... Hemen düşmüş - tür. Millin derhal yere düşen ka - dınin avucu içinde sımsıkı —tuttuğu çantasını çektikten sonra bunun | - İçerisinde ne olduğunu tetkike başla- Miştır. Vaydman da - kadıncağızm parmağındaki altın yüzüğü Çıkarmış- tır. Çantada yalnız 1300 franklık bir İposta havalesi vardı. Buşka bir şey İbutamayınca Million: — Ben de bir şey sanmıştım. Bu kâdar şey için rahatsız olduğumuza değmez! diye söylenmiştir. Sonra ö- Hiyü sokmak için bir çukur kazmı - 'ya başlamışlardır. Meş'um köşke döndükleri zaman Haydutlar kadıncağızın iki bavu . lunda bir şeyler aramışiar, f.kat yal- nız büviyet cüzdanını bulabilmişi İdir. Bu cüzdan haydutların işine y: İrıyacaktır çünkü 1300 franklık hava- Deyi alabilmek için bu vesikayı gö - |türüp göstermek lâzımdır. — Mi'lion jevvelâ hüviyet cüzdanımı bulamadığı için kızmış, şimdi ele geçirin 'e hdd- İdeti yatışmıştı. Fakat bu cinayetin sonunda elde ne kalacağını Cüşün - mekten kendini alamıyarak Vayd - man'a istihfafla şunları söylemiştir: — Bu işi de nereden çıkardın? Bu kadar şey için insanın kafasını tehe likeye koyması doğrusu utonulacak şaşkırılıklardandır. Sonra yine şu korkunç, tüyler ür- |pertici, fakat iki haydut için — pek |tabil olan sözü ilâve etmiştir: — Gelecek sefer «<iş» i ben göre- iyim de sen de anla!...