€-SONTFLOCRAF —20İkincikânuno28 Avusturya HİKÂYE B z | Macaristan ve Kadınlara inanamam yİtalya (4 üncü sayfadan devam ) |da şirketimize böyle ad koymuştuk. du—’ı:mmn;ıg. vertesi üzerinde güneşi bile kendine |Alay olsun diye.. hk mı?. Milletler cemiyeti Avustur- imrendiren bir vaziyette uzanıp ya- | Ne kadar eski otomobil varsa sa- İyaya bol bol para verdi. Viyanada tan çırçıplak vücudüna bakmağa da- |N alıyorduk. Bunların İstanbulda İartık Cenevrenin kontrolü yerleşti, hi utanıyor, çekiniyordum. ,ı-::;îılmmn-mm» kaldı. ; Zengin bir Misırlınm karısı imiş. (©' i âdeta bedava fiatına satı- | - Avusturyanın son senelerdeki da- Kocası kendisine muazzam bir ser- |Yorduk. Fakat iki gün geçmeden bir 'hili hayatı mücadeleli olmuştur. Hit vet bırakarak dünyadan çekilmiş.. ı"flb-h"myu.üinünmw ler Almanyası ile birleşmek istiyen Yalnız yaşıyormuş. Zeki ve tahsilli bir kadındı. Anlaşılan bende de sui. |Yamıyan müşteri ardiyemize depo |getirilen hükümetler hep buna mu- niyet vardı. Artık ona bir arkadaş |©ttiğimiz yedek aksamı, başka yer- 'kavemet mecburiyetinde kaldı. A- gözüyle bakmiyordum. — Karşısında |de bulunmadığı için yüksek bir fi- | yuşturyanın müstakil kalması ise İ- hayran hayran oturayor, ne derse e- |Atla bizden almağa mecbur oluyördü.'talyayı en çok meşgul eden mesele- vet diyor, gittikce üzerimde kurduğu| Debşetli kazanç yapıyorduk. İşin İdir. Onun için bir kaç sene evvel İ- etoritenin tesiri altına giriyorum. — |İS yüzünü bu dürüst kadına söyliye- İtalya bunu tekeffül ediyor, bu hu - Bir gece, Yat kulübde verilen bir |Mezdim ya!, susta hem küçük itilâf ile, hem de baloya gittik, geç vakte kadar eğlen- Onımıımh-rwmymhlmuneı,mmwmmıdm dik, dansettik. Bütün ada halkı bana |danın en lüks bir otelinde kalıyor, (Bugün Almanlığa karşı Avusturya- gıpla ediyor, yalnız Adanm değil, |bir lord hayatı yaşıyorduk. Gerisini iyı müstakil görmek istiyen İtalya 'Gtornobil sahibi olmanın zevkine do- İcereyan karşısında iktidar mevkiine | İtalya ile Almanya Milletler Cemiyetini Ylkmağa çaılşwular bu noktadan tahlil etmek icabeder. ( 4 öncü sayfadan devam) Nasıl gençliğinde devrinin hâkim zamanlar geliyor: Çok uzağa gitme- İsan'at formüllerini kırmışsa, 1870 | ğe hacet yok. Bir zamanlar Avustur-|den sonra durgunlaşmış, kendi bul- yanın, Macaristanın Almanya ile iduklarını kırmağa başlamıştır. Eğer :hlyı arasındaki münasebatta ne ka-Jenda muhakkak bir bedil telâkki a- dar rekabete yol açtıklârı, bu yüz - İramak lüzımsa, bunum sadece sevki den iki tarafın münasebatı ne kadar |tabiinin vergilerine hürmet etmek- mütcessir olduğu henüz unutulma- |ten ibaret olduğunu — söyliyebiliriz. Mmıştır. «Öten bir kuş gihi resim. yapmak.» Fakat o gönler artık geçti. Bugün | <— Bir tek hoca vardır; ©o da ta aralarında su sızmıyor. Onun için 'tabiat.» — «Hiç bir zaman kötü re- Macaristan ve Avusturya bundan sim yapıyorum, korkusuna düşme- sonra İtalyanım, Almanyanın arasın- den mütemadiyen resim yapınız. E- 'da ihtilâf ve rekabete sebeb olacak |ğer bu suretle calışmada değişen mü- değil, belki-iki aradaki rabıtayı bir kermmelleşen bir taraf yoksa, bunün kat daha kuvvetlendireceklermiş. — haricinde yapılacak bir şeyler ara- | Ne olursa olsun bugün İtalyan me- İmak bevhudedir, sözleri resim te - bafilinin ehemmiyetle ileri süreceği lâkkilerini en veçiz bir surette hllâ- | şeylerden biri de şudur: Roma - Ber-İsa eden cümlelerdir. b lin mihveri artık o kadar mühim bir | Bundan başka Monet'in kendi di- /| San'at Bahisleri |genteuil <Arjantöy köprüsü» (1874) yeni tarz çalışmanın en muvaffak jmahsulleridir. Artık resim Monet için bir yazı ha line gelmiştir. Kullandığı tarz ken: di devri san'atkârlarının aynidir, fa- kat variyasiyon tamamile farklıdır. Hakikaten tarih bu tarzlarda bizzat )kendini parça parça buluyor, fakat kendisinin bu kuvvetin karşısına koyduğu zaman büyük bir hayrete düşüyor. Artık Monet her yeni ese- |rinde kendi tabiatin, sevki tabilleri- nin aradığı insan olmak üzere müte- İmadiyen inkişaf ediyor. Bir cismi, asıl gösteren, ası) anlatan diye kabul edilen taraflarından sıyırıyor; o ka- dar ki, önün eserletinde bir kate dralik mimari tarafı demek clan ba- id. kalınlık. mesned. ağırlık gibi hu susiyetler tamamen silinmiştir: Ka- |te deali anlatmak için bir kaç metre murabbar durgun bir su sathı kâfi düncü sahifeden denam) belki de İstanbulun en güzel kadı- |düşündüğüm yoktu. Benim yirmi beş'şimdi onu tamamile Milletler cemi- nile içli, dışlı olduğum için beni kıs- |bin biterse geride emrime tahsis o- kanıyordu. Çılgın bir hayat yaşıyor« |lunmuş bir elli bin yok mu idi? Kaz duk, demiştim size.. Dışarıdan gören-|gelen yerden elbette tavuğu esirge- ler böyle sanırlardı. Ben de öyle a- |Miyecektim. vutuyordum kendimi, fakat haddi- | Bayan kendisine yeni kostümler, zatinde dostluğumuz arkadaşlık hu- |roblar, elbiseler ısmarlıyordu. Bun- dudunu bir parmak bile tecavüz et- |lârın her biri üç yüz dört yüz liraya miş değildi. patlıyordu. Terziler faturaları bana Ne diyordum, ha, bir gece baloya |Retiriyorlar, ben tabil derhal ödü- ittik, geç vakte kadar eğlendik. Sa- İyordum. karşı: O, haber alınca, fena halde kızı- — Şakir bey, dedi, lütfen beni o- |Yor. terzilere söyleniyor, faturayı tele götürdün. Odama kadar çıkarıve-|Dana yolladıkları için sinirleniyor, rin! Fena halde hastalandım; başım (Sidip fena halde çıkışıyordu. Bana dönüyor. ” Ş Derhal balodan çıktık, onu otur- | — Bir daha ödiyeyim deme yav- duğu mükellef otele götürdüm. O- |rum diye tenbih etmeği de unutmu- dasına kadar çıkardım. İçeri girme- |yor. derhal beni görsünler terziler ğe tereddüd ediyor: diye ilâve ediyordu. Fakat bana ge- — Geceniz hayıolsun hanımefen- |len adamlara nasıl: di, deyip uzaklaşmağa hazırlanıyor- | — Bayana gidin diyebilirdim?.. dum. y İki ayda döct bin lira harcadığımı Elimden tuttu: söylersem iİnanıt mısınız?, — Yoruldunuz Şakir bey, biraz is- | Fakat anamın ak sütü gibi helâl tirahat etmez misiniz!.. Tepemizdeki kızıl abajurdan dökü- Jen işık altında mühteşem tüvaletile etliğim yüzükleri vesaireyi he- meşhur bir ressamın fırçasından çık- (Saba katmıyorum ha.. Onlar da şöy- miş enfes bir tabloyu andırıyordu. |le böyle bir kaç bin lira eder. EN içinde elim terlemişti. Avucu - | Bir gece henüz yatmıştık, kolları- amrun içinde kaybolan bu eli gayri ih- |t boynuma doladı, dedi ki: tiyari dudaklarıma götürdüm. Sesi- | — Şakir seni o kadar seviyorum ni çıkarmadı, İrademe daha fazla hâ- 'ki. bu sevgi senin her şeyin ile meş- kim clamadım. gal olmağa mecbur ediyor beni.. Tahteşşuurumdan fışkıran bir his | — Eksik olma canımın içi... yığırı her tarafırmı sarıverdi. Kolla- | — Sen tüccar adamsın, Allah sak- rım bir kıskaçg ibi belini sardı. Du- daklarımız biribirini buldu. 'Şakir Cemil derin bir nefes aldı. O geceyi yaşıyan bir heyecan vardı yüzünde, Merakla yüzüne baktığımızı gö - Tüncet da biter. Ve yine hemen burada ikin- ci kısım başlar, diye devam etti. Beraber yaşamağa başladık bu ka- dınla.. Beni sevdiğini itiraf etti İyi bir arkadaş, iyi bir koca da olabilir, dedi. Me derse peki diyeceğim mu- hakkaktı. Böyle güzel ve zengin bir kadına malik olmak az saadet mi - di? Evlenmek teklif ettim: — Ne lüzum var, bu hususta ben tamamile şerbest düşünüyorum Hez birleşmeyi muhakkak cemiyetin tas- tik etmesine lüzum var mı?. Bu birleşmeyi kalblerimiz mühür- lesin kâfi! dedi. Düşündüm Hakkı vardı. Nikâh dairesinde tescil edil- Tasın amma, ziyan efmek, iflâs et - rmek, haciz altına alınmak hepsi he- 'sabda var. — Teşekküre lüzüm yok; vazifem benim. O zaman belki benim para- mı kullanmak erkeklik izzeti nefsi- Ağır gelecektir. Sen onurlu bir — Teveccüh gösteriyorsun! — Hayır, hakikati söylüyorum. U- Çıkarmak için uğraşmaktı- dır. Son Budapeşte — konferansında İtalya hariciye nazırı Macaristanla Avusturyayı Cenevreden ayırmak için az çalışmamıştır. Fakat Maca- ristan da Avusturya gibi milletler 'cemiyetinden fayda görmüş bir memlekettir; bu devletlerin her iki- si de Cenevreden ayrılmak keyliye- tini sonunda düşüneceklerini söyli- yerek İtalyanın dediğini nezaketle, fakat kat'iyetle reddetmiş oldular, | Buna mükabil İtalyanın istediği |mühim bir noktayı kabul ediyorlar. 'İspanyadaki Franko'nun meşru bir devleti temsil ettiğini tastik edecek- lerdir. Görülüyor ki katolik kilisesi leketlerde İspanya dahili harbinde lebine gitgide taraftarlık 1- lerlemiştir. İspanyada milletin reyile iş başına Zelmiş olan hükümetin âsilere karşı lolan mücadelesinde şimdiye kadar bu pek bariz bir surette kendini göz- teren bükümet kuvvetlerinin yeni muvaffakiyeti karşısında, ve buna rağmen Franko'yu meşru bir hükü- meti temsil ediyor diye Avusturya 've Macaristana tanıtmakla İtalyan İdiplomasisi büyük bir kâr elde etti- ği fikrindedir. RADİUM (3 inct sanfadan devami İgetiyorfar. Kozmik şualara gelince, 'nin nüfuzunu daima gösterdiği mema- rol oynamağa başlamıştır ki Avus - İtalya ve Almanya arasında böyle bi- rer kuvvetli rabıta zineiri teşkil et- meleri hep bu mihverin gittikce ar- tan kuvvet ve tesirinden ileri gel - mektedir. Avusturyamn — Milletler cemiyetinden çekilmesi için ısrar e- | İtalya ba maksadını tamamile elde edememiş ise de her halde er- geç bunu beklemektedir. İtalyanın 'da vaktile milletler cemiyetine kar- Şt aldığı vaziyet böyle başlamıştı. 933 de büyük faşist meclisi toplan- mış ve İtalyanın milletler cemiyetin- deki vaziyetini yakın bir zamanda tetkik etme khakkımı muhafaza etti- ğini ilân eylemişti. Ondan sonra a- radan seneler geçti. Nihayot İtalya |Milfetler cemiyetinden ayrıldı. Şim- İdi Avusturya böyle vaziyet almak- itadır. Milletler cemiyeti ileride ne |yapacağını düşünmeği kabul ediyor. |Yani bu suretle o da İtalya gibi, Al- manya gibi, Japonya gibi bir gün milletler cemiyetini bırakmak için kendine açık bir kapı bırakıyor, Ma- 'caristan da böyle, Peşte konferan- sında o da milletler cemiyetine kar- |* Şi bu vaziyeti almıştır. İşte İtalyan — gazetelerinin, siyasf İl mehafilinin bu neticeyi elde ederek [utyııı diplomasisinin nasıl muvaf- (j: £ 'ak olduğuna ve Roma - Berlim müh- verinin nasıl kuvvetlendiğine dair rlaya attıkları neşriyatın mevzuu- dur. Milletler cemiyetinden çekil - meğe hazırlanırken Macaristan- ile Avusturya acaba ne gibi menfantler turyanın da, Macaristanın da şimdi İdir: O kadar imkânları vermiyen her nevi haricf tesirden kolayca sıyrılmağa muvaf- fak olmuştur. Hattâ İngilterede bu- lunduğu zamanlar Pissaro ile bera- |ber yanında çalıştığı Türner'in tesiri altında kalmadığını, bizzat Monet «Bu adam nedense bana resimde ara- dıklarımın hiç birini vermedi. de- mekle anlatır. Filhakika san'atkârın eserlerinde kat'iyyen İngiliz tesir- Terine tesadüf edilmez. İngiliz res- minde görülen, muhtelif renk kuş- İlarını yan yana koyup uzaktan bazı tesirler hâml etmek hususiyetine Monet'te rastlanırsa da, gerek Pis- saro, liz resmine değil, belki Eugöne Dela- eroix'ya medyudurlar. net'in kendisine hâkim olduğu bü devrede vücud bulmuş şaheserlerin bir çoğu mütekâsif ve buğulu seine manzaralarıdır. Bunlarda akıcı bir | hususiyet vardır; çünkü bu manza- ralarda ziyanın en ince ayunları ve ve hattâ sular üzerindeki parlaklık- gösterilmiştir. Bassin d'Argenil «Ar- ir | üksek tevettürle bir maden levha- |fafında bir cephe kurulmak isten- bunlar, en kalın kurşun levhalarını |elde edeceklerdir?. Cenevreden di bile delip geçecek bir kuvvet, bir e- (Şarı bir adım atmakla Roma ve Ber- nerji gösterebiliyorlar. lin mihverine bir kaç adım daha y Bugünkü teknik, Radium şuaları- |laştıkları söylenen Avusturyanın, nı sun'i olarak yaralmak yolunu bul- |Macaristanın bundan sonra alacak- muştur. Atomu parçalamak tecrü « |ları vaziyet pek şayanı dikkat ola » beleri sırasında bulunan sun'? Radi- |caktır. um usülü şöyledir : şunu da ilâveetmek (â- Atomlar, harikulâde yüksek bir İam geliyor: Milletler cemiyetine kudretle bir satha doğru atılıyor ve |karşı koymak üzere Orta Avrupada buraya çarpar çarpmtaz büyük bir |ve başta Almanya ile İtalya olduğu tehavvüle uğruyoclar. Elektronlar da jhalde Berlir - Roma mihverinin et ya savrularak oradaki çarpışma s0- |mektedir. İtalya ile Almanya kızgın nunda parçalanıyorlar. Ve böylece, |oldukları milletler cemiyetine kar- bnu levhanın üstünde Radiumun |B böyle bir cephe kurmağa var kuv- neşrettiği şuaların ayni şualar beli- |vetlerile çalışarak Cenevre mücsse- i sesini yıkmak İstiyorlar, Gene İtal- »yan mehafilinin ve gazetelerinin de- diğine göre bunda muvaffak ta o- sonra neşrettikleri şualar da, bu kü- çük tecrübenin tablat tarafından ya- pılan büyük bir örneğidir. ae inemetltem di ee n e ineerane dN nn ına karçı mantıki bir vaziyeti var- kendisine tekâmül Selebilir. Acaba, cisme tamamile a- lâkasız olan bir sathı temaşa etmek zoruyla mı o san'atte en yüksek nok- tava erisiyor? Acaba bunu yaparken bir musiki, resim birleştirmesi yap- mağa mı kalkışıyordu? Monet resimde ziya ile, havanın müuhtelif tabakaları tarafından sa- tılmakta olan cisimlerin hayatı ara- sındaki münasebeti ilk kavrıyan san'atkâr olmak itibarile resim tari- binde, bundan sonra doğacak bir (tok san'at mekteblerinin bir nevi mübeşşiri addedilmeğe lüyiktir. Fa- |kat, şunu da iliraf etmek — icabeder ki, eseri dalma ve her zaman iddia edilen ayni kıymetleri taşımaz. Bun- dan evvelki yazımızda bahsetmiş ol- İduğumuz «çimende Ööğle yemeği» İtablosile resmini gördüğünüz <«şem- siyeli kadın» (La femme â VOmb- relle) tablosu yalnız, Monset'in değil 'bu san'atkârla doğan empresyonist rmektebin. vücude getirdiği eserler arasında iddialara en yakın olanla- İrıdir, Maamalih, san'atkârların bir pevi inbitat devresi olan 1085 den sonra yapılmış eserler — arasında .Nemgeali gölcük, 1899> (Le Bas- sin aux Nympheas) tablosu gibi eski kıymetleri devam ettirenleri de mev töy gölcüğü> ( attur İstanbu! Dördüncü İcra Memurluğundan : Emine Nuriye tarafından Vakıf Paralar İdaresinden 25366 ikraz numarasile borç alınan paraya mukabil birinci derecede ipotek — göse terilmiş olup borcun ödenmemesinden dolayı satılmasına karar — verie len ve tamamına ehlivukuf tarafından 5884 lira kıymet takdir. edilmiş olan Boğaziçinde İstinyede Mahmut Çavuş mahallesinin birinci arka sokağında eski 3, 1 mükerrer yeni 1 numara ile mürakkam şarkan yol, şimalen Faik hanesi ve bahçesi, cenuben Kâni hanesi, garben Ahmet Alif paşa arsaları ile mahdud bir hanenin evsaf ve mesahası aşağıda yazılıdır : ESAS BİNA : ZEMİN KAT * Altında bodurum olub hariçden girilen zemini renkli çiai antire özerinde bir sola, üç oda, bir helâ. BİRİNCİ KAT : Bir solâ, üç oda, bir helâ, IKİNCİ KAT ; Bir sofa iki odadan ibaretdir. MÜŞTEMİLÂT : Binanın yan cihetinde bir koridor olub ayrıca üzeri kapalı diğer bir koridordan mutbağa girilmekdedir. Mutbakda mo- zaik bir tekne, bir maltız ocak olub zemini çini döşelidir. Bu kısımda ayrıca bir çamaşırlık ve bir mutbak vardır. UMUMİ EVSAFI : Bina yeni ve muntazam olub içinde elektrik ve terkos tesisatı mevcuddur. Haricen ve dahilen yağlı boyalıdır. Oda- Jarın tavanları kısmen karton piyerdir. Ve kısmen yağlı boyadır. Bi- gerek bizim ressam bunu İngi- Bir mes'ud devir demek olan Mo- esirleri, güneşin yapraklar ve otlar ları ağırlığa kaçmıyan bir kudretle 'AL miş buluşmalar daha mı hayırlı 6 |Fün uzun, ince ince tetkik ettikten luyordu sanki. Mes'uddum Güzel |SOnTa senin oldum. Düşünüyorum bir hayat yaşıyorduk. Bir gün bana |Ki- sordu: — Söyle sevgilim şu düşündüğü- — Ne kadar servetiniz var? Bunu |HÜ başka bir maksadla sormuyorum | — Bütün mallarını benim üzeri- Benimkini de sizinkine katarsak belkilme etsen. Tabil benim olduğu için daha büyük işler yapabilirsiniz! — |hiç kimse el süremez Bu süretle sen Atom parçalandıktan sonra, öl - mek üzere, bitmek Üzere sırlı bir |(mavi ışıkla nayarak yavaş yavaş kay- bohryor. AÂncak bu iş, gökte de, yerde de, neden böyle oluyor? Bu işin içyüzü nedir? Hangi tesir altında bu hâdise Gösterdiği alâkaya 0 kadar mem- İde karşılaşmamız ihtimali olan her | *TtYAN ediyor? pımdı-ııını ki, âdeta gözlerim ya- şarmıştı. — Yirmi, yirmi beş bin lira kadar tahmin edilebilir dedim. hangi bir tehlike karşısında serveti- ni kaybetmezsin? Hakkı vardı. Sonra.bu kadıma iti- mad etmemek nankörlüktü. — Vakıa Bu sorgular, beşeriyet için belki '(de tükenmez, çözülmez bir sır ola- rak, ebediyen bir istilhşm çengeli halinde kalacaklardır ! ?.. — Eh, dedi benimki de bunun iki |iflâs etmek ihtimalimiz yoktu. Fa- İlafını bitirmedin, sonra ne oldu? misli.. Emrinize âmadedir, istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Saadetler de felâketler gibi biri- biri ardı stra gelirmiş derler, Yalnız harikulâde gürel değil, ayni zaman- da eli açık ve çok zengin bir kadına malik olmuştum. Tekrar sordu: — Ne iş yaptığınızı bana şimdiye kadar izah etmediniz, tüccarım de- miştiniz. Ne Üzerine ticaret yapıyor- sunuz!?., — Ben «H. O>Y. A, Ş müdürü- kat ne olur, ne olmazdı. Ayni za « manda onun bu teklifine nasıl hayır diyebilirdim. Yüzündeki hatlar kaskatı kesilmiş- ti, gülemedi: €a bir apartıman, bir ev, iki üç dük- ralık emlâki onun üzerine ettim, Şakir Cemil durdu. Söyliyeceği bitirmiş bir insan hali vardı Durdu, gözlerimizin içine baktı. — Sonra ne mi oldu delikanlılar, kadına inanan her insan ne olursa ©.. Bir gün onu otelde bulamadım. imle yaşarken seviştiği otelin ca- — Kadına bir kere daha inanmış- |İzının arab davulcusile Atinaya kaç- fım. ÂArzusunu yerine getirdim. Ko- İmış. Tabil bizim üzerine ettiğimiz lâki nakde tahvil edip deve eyle- | ,, ikân cem'an yekün yizmi iki bin li- 'meği de ihmal etmemiş.. Nasıl deli- anlılar kadınlara inamılır mı hat? Cevab verdik. — Her kadın bir değildir. Başınt salladı: — Öyle amma, dedi, adı kadındır hepsinin. Siz isterseniz yine onlara inanın. Fakat ben kadınlara inanmam ar- tık.. NUSRET SAFA COŞKUN Gizli teşkilât Adam öldürüyor (5 inel savfodan devemi da siyasi fikirlerinden dolayı müc- rtm görülenlerin sürüldükleri bu 8- dadan kaçmak için Karlo Roselli çok uğraşmış; fakat her defasında manıa balkonları ve içinde meyva ağaçları bulunan bir bahçesi vardı . MESAHASI : Tamamı 266 metre murabbaı olub bunun 132 metre murabbar bina, 8 metre murabbar kapalı koridor. 42 metre murabbaz da mutbak ve müştemilât ve bakıyesi de bahçedir. Yukarda hudud, evsaf ve mesahası yazılı gayrimecokulün tamamı açık arlurmaya konmuş olup 23-2.938 tarihine rasilıyan Çarşamba günü saak 14.den 16 ya kadar Yeni Poslahane binasındaki dairemizde açık arttırma yyakalanmıştı. Nihayet bir gün kaç- mış, Fransa hududunu bulabilmiş- tir. Kendisi iktisad hocasıdır. Sekiz 'dokuz genedenberi Fransada idi. Polise ha haber verileli iki ay ol- muştur. İki aydanberi gitgide de - irinleştirilen tahkikat neticesinde giz- li teşkilât meselesile bu iki İtalyan kardeşin ölümleri meseleyi biribiri- ne bağlatabilmiştir. Katiller de ge- çen gün yakalanmışlardır. Gizli veş- kilâtın asıl ortadan kaldırmak iste- diği sosyalıst Karla Raselli idi Bu cinayette derece derece med- haldar olanlar Fılbo, Jakopiyez, Pu- yakalanmışlardır. Fakat bir kişı daha aranmaktadır. Katillerin cürü mortağı olanlar da Vauvier ile Foran'dır. Bunlardan il- ki Cezairde askerdir. Orada yakalan- mıştır. Bilhassa Filbo, gizli teşkilâ- İtin en mühim adamlarından olmak- Ta maznun bulunmaktadır. Jakopiyez de gizli teşkilât ve siğh /depoları işlerinde faal bir rol oyma- muştür. İsviçreden Fransaya gizlire iı'ıih taşıyan bu adamdır. ile satılacaktır. Arttırma bedeli muhammen kıymetin */4 75 ini bulduğu takdirde gayrımenkul en çok arltıranın üzerine ihale edilecek, aksi akdirde en son arllıranın taahhödü baki kalmak üzere arttırma on beş gün müddetle temdid edilerek 10-3-938 tarihine rastlayan Per- şembe günü saat 14 den 16 ya kadar yine dairemizde ikinci açık art. fırması — yapılacak — ve bü. ikinci artlrmada gayrımenkul en çok artlıranın üzerine ihale edilecektir. Salış peşindir. Taliblerin arttırmaya girmezden evvel muhammea kaymetin Ü4 7.5 u nisbetinde pey akçesi vermeleri veya mült — bir Bankanın teminat mektobunu Vbraz etmeleri lâzımdır. Bizikmiş vergilerle belediyeye ait tenviriye, tanziliye ve dellâliye gesimleri ve Vakıf icaresi satış bedelinden tenzil edilir. 20 sençlik ta- viz kedeli müşteriye aittir. - 2004 numaralı icra ve iflâs kanununun 126 ıncı maddesinin 4 üncü — fıkrasınca, bu gayrimenkul Üzerinde ipotekli alacaklılar ile diğer alâ- kadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masrafa dair olan iddialarını, bu ilânın neşri tarihinden itibaren — 20 gün içinde evrakı müsbilelerile bildirmeleri icabeder. Aksi halde bakları tapu sicilile sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacakları ve daha fazla malümat almak isteyenlerin 22.1-938 tae ribinden ilibaren - berkesin görebilmesi için açık bulundurulacak olan — arllırma: şartaamesile 934/391 numaralı dosyasına —müracaatları olunuz. (359) 4 | | 1 4