AMCILAR JESki bir Yazan: Os ü . . . düğünün —AL bakayım bu it oğlu iti bura- dan koluna mı alacaksın, sırtına mi yükleneceksin, al, defol git, buradan! — Turhan, yüzükoyun yattığı yerden — burnundan kan boşanmış olan ve in “leyen Zömbaya çok acıdı; onun bu haline yülveği o kadar sızladı ki kap- / tana döndü : — Kaptan babacığım, dedi, sen - “den bir ricam var! — Buyur efendi oğlum !.. — — Kulağıma söyleyeceğim ! — Kaptan, Turhana yaklaştı : — Söyle yavrum ! ş Zımbanın olduğu yerde sallanan arkadaşı bu sefer Turhana sokuldu: — — Aman bey ağabeyciğim ayak- darmın altını öpeyim; bu sandalye -— ona kâfidir. 'Turhan, elini onun omuzuna daya- yarak yumuşak bir sesle : —- Sen, dedi, keyfine bak haydi, ona fazla bir şey yapılacak değil; “haydi sen şuradan bir maşrapa so- | ğuk su al da arkadaşımın yüzüne, ba- Jşına serp ! Sonra kaytanın kulağına eğildi : — Eğer, dedi, senin müstaden olur ise ben gidip bir araba getirteceğim, “-önu buradan araba ile kaldırıp evine göndereceğim ! — Bu, neden icab etti böyle, yok- 'a o, senin ahbabın mıydı?.. — Bilâkis dümanımdı; fakat sen müsaade edersen ben şimdi ona bu insanlığı yapacağım ! — Pekâlâ, sen bilirsin ! On dakika sonra oraya gelen tek Atlı bir arabaya meyhaneci ile bir n Zımbayı yerleştirdiler, yanı- da arkadaşım oturttular, evine yolladılar. a —4 # BİR SÜNNET DÜĞÜNÜ — Mevsim yaz sonu, yahut sonbahar başlangıcı... Parmak üzümü zamanı akın... Artık İstanbulun her tara- fında sünnet düğünleri girla gidi - 'or. — Genç akşamcı Turhan da bü dü- Bünl birine davetli.. Onun da- wetli olduğu bu düğün, Boğazın A- mnadolu yakasında bir yerdedir. O- Tada, yüksekçe bir sırtta, köşkü an- lç bir evin denize bakan bahçe- sinde İstanbuldaki kalem mümey - yizlerinden birinin küçük oğlu ile ları hisıim ve akrabalarından İki çocuk daha sünnet edilecektir. Evin sahibi olan kapkara, topsakallı, Tâhana göbekli, kısa boylu mümeyiz nın semt ve mekteb arkadaş- Tarından birinin mümeyizidir. 'Turhanı bu düğüne arkadaşının Zzöruile davet etmişlerdir. Çünkü “Turhan hos, alaycı, nükteci, meclisi an bir çocuktur. Hattâ kendisi bi- taz zorlanacak olursa sekiz on ka - dehten sanra kalkarak, sünnet çocuk- darmı eğlendiren saz, karagöz, hak- kabaz, orta oyunu fasılları arasında duhaf monologlar söyliyerek cema- ti eğlendirir. — Çocuklar gündüzden sünnet edil- mişlerdir. Vakit şimdi akşamdır, gü- Neş yeni batmış, karşıki Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavudköy kıyılarına mun Toşluğu çökmüştür. Davet- No:12 —47— akşamcının detterinden); ç man Cemal Kayaılı Genç akşamcı Turhan sünnet e îavelli lilerin çoğu bahçede hazırdır. Ma: lar henüz kurulmuş, üzerleri ö lü bezler, çatallar, bıçaklar, tuzluk- larla süslenmiştir. Saz heyeli fasla başlamak için dairelerden birinde mukayyid olan kemaniyi beklemek- zayıf, uzunca boylu, sarışın kemani 'başta olmak üzere bütün sız heye- tini teşkil edenler İstanbulun en seç- me çalıcı ve okuyucularıdır. Mümeyiz beyin kalemindeki kâ - tiblerden horhorlu Niyazi daha ikin- !di vakti oraya gelip beyaz önlüğü - nü kuşanmış, başka bir genç kalem lefendisile birlikte bu cemiyetin fah- ri meyhane tezgâhtarlığı ile meze- ciliğini kabullenmişlerdir. - Sofracı- İlik yapacak Rum garsonlar da yine Fahreddin tarafından Galata, Balık- darik edilmiş kimselerdir. Bahçede yer yer kümelenmiş olan kdemli akşamcılardan fazla sabre- demiyenler arada bir oldukları yer- den kalkıp evin alt katındaki mu - vakkat büfeye yanaşmakte, büfeyi |idare etmekte olan Fahreddinin yü- izüne gülerek bütün cemaatten önce |birer ikişer tek yuvarlıyarak ağız- larmı kızıştırmaktadırlar. İşte Turhan ile onu buraya davete sebeb olan arkâdaşı yanlarında meş- İhur kemani de olduğu halde tam bu aralık bahçe kapısındân içeriye dal- dilar. Ev sahibi, Turhanı sanki kırk yıllık ahbabmış gibi bahçenin sed- İi yerine çıkan merdivenin yanında karşıladı, iki elini birden sıkarak ga- yet teklifsizce: —Nerede kaldı ayol, gözleri « miz yolda hep sizi bekliyorduk! 'Turhan bu adamı tanır gibi oldu. Bu adam acaba o mu idi? Sonra o- nun yüzüne, haline tavrına iyice dikkat edince adam akıllı tanıdı. Bu adam, Hüseyin Deruni bey denilen '0 âcaip adamın can ciğer alıbabların" dandı. Hattâ bundan bir, buçuk yıl önce Hüseyin Deruni beyle bu zat, İhanesi) denilen yerin üst katında gâyet dostca rakı içerlerken Turhan orada kendisile iki elif mikdarı hoş beş de etmişti. Fakat acaba şimdi o Turhanı tanıyabilmiş miydi? Tur - 'han bu ciheti hiç kendisine açmadan ev sahibinin ve kendi arkadaşırın delâletile kendine gösterilen baş sofralardan birine kuruldu. Biraz sonya soyunmuş, dökünmüş olarak Kemani de geldi, kendisin! süslü bir çalığıcı kürsisi altında bek- lemekte olan arkadaşlarına kavuş- tu. Şimdi orada burada yet yer ve öbek öbek bekleşmekte olan halk ev sahibinin: — Masalara buyuralım artık bey - ler, masalara, vakti kerahat gelmiş- tir!. Sözüyle küme küme kalkışıp ra- kı masalarının etrafına çöktüler. Bu jaralık bahçenin en (dip, en kuytu tarafındaki yaşlı ve İyayvan bir kımleik ağacınım altına öteki masalardan hayli uzakca ola - Turahtan Portakallarm» tedirler. Takımın şefi sayılan bu genç |pazarı meyhanclerinden ucuzca te- | bir gece Sirkecide (Mantonun mey- | ı Tiplere Ayrılması Şehrimizde tetkikat icra ediliyor!. | Birçok ihracat maddelerimizde tat- bik edilen standardizasyonda çok iyi netleeler alındığı gözönünde tutulan | İktisad Vekâletinin, hububalımızı da standardize etmiye karar verdi- Zini yazmıştık. Bu hususta şehrimiz ihracat kont- İrol dairesi piyasada bazı tedkikat ya- | İparken, diğer taraftan İktisad Ve - | kâleti de hububst ve limon, partakal Şihracatını kotrol edecek elemanlar 'yetiştirmek üzere Üniversite ve yüksek iktısad mektehi merunları arasında bir kurs açmıya karar ver- | miştir. | Kursa iştirak etmek isteyenlerin, |doğrudan doğruya İktisad Vekâleti- ne müracaatleri icab etmektedir. (1938 yılı izmir Fuarı Şimdiden hazırlıklara ha- 'etle devam ediliyor ! İzmirden yazılıyor: İzmir Beledi- yesi, 1937 İzmir ehternasyonal fuarı kapanır kapanmaz 938 fuarı için ha- zırlıklara başlamıştır. İzmir Belediye Reisi Dr. Behçet Salih Uz, fuarın geçen yıllara nisbet fevkalâde faaliyet ve hareket kay- nağı halinc gelmesi için teşebbüsler- de bulunmuş ve hükümetin de yar- dim ve muzsaheretimi temin etmi; Başbakanlık bütün wilâyetlere v Devlet müesseselerine 20 Ağustos- ta açılacak olan İzmir enternssyonal fuarıma iştirak etmelerini, memle- ketin büyük ve küçük bütün sana- finin İzmir fuafımda yer almaların: tavsiye eden tamimler göndermiştir. Balkan antantına dahil olan mem leketlerle, iştirak etmemiş — cenebi Geceleri | Elektirikle Reklâm Büyük bir müessesenin bir tekliş ve müracaatı Büyük ve maruf bir mücssese, a- lâkadarlara müracsat ederek, hemen bütün Amerikan şehirlerinde ulduğu gibi İstanbul ve Beyoğlunda, son si: tem ve fenni usul ve şekillerle sem da haval elektelkli ve renkli reklüm- | lar yapmıya - talib olmuş ve buna mukabil bu inhisarın kendisine ter- Kkedilmesini istemiştir. Bu teklif kabul edildiği ta şehrin semasında geceleri türlü tür- lü rerk ve şekillerde elektrikli ya- zılar, resimler ve ilânlar görmek va İhavalarda çok güzel aşık oyunları yretmek kabil olacaktır. kdirde | si bir mas rak kurulmuş olan hu ya ilişti. Aaa.. O da ne? Hüseyin Derimi beyle onun kafadarlarından Selman ben de orada idi. Fakat böyle sazlı, sözlü, hokkabazlı, karagözlü, çengl- İl, orta oyunlu bir âlemde ve bu kar |dar kalabalık İçinde yani bu tozlu |dumanlı havada Hüseyin Deruni be- yin o, uzadıkca uzayan ve lâstik gi- İbi ne tarafa çekip uzatsan o tarafa | giden aşk, muhabbet felsefesini kim dinlerdi? Genç ve meşhür kemani hicazdan | taksime başlamıştı. Zaten bu gibi â- lemlerde en çok hicazdan işe başla- bır ve hicazın içki âlemleri için en biçilmiş kaftan sayılan © meşhur baygin edalı şarkısı ile fasla girilir müesseseler daha şimdiden davet 0- lunmaktadır. ingiliz Zırklıları Çeşmede !.. İngiliz bahriyelilerinin 'a tebdili meselesin- den çarşıda müşkülât çekiyorlar Tkdenizdeki meçhul denizaltı ge- misinin bazı vapurları batırması hâ- disesinden sonra, bu denizde kont- rola memur edilen harb gemilerin- idem bazı İngiliz zırhlıları, arasıra Çeşme limanına uğramaktadırlar. |Ezcümle, 8 - 4 gün evvel de H. D. 5 Jisienli bir İngiliz destrayeri limanında tevakkuf etmi, ziyaretini iade etmek üzere gemiye kadar gtmişlerdir. Akşamüzeri İn- İgiliz kumandanı ve bahriyeliler tek- İrar Çeşmeye çıkmışlar ve şehri gez- |mişlerdir. Bu ara mekteb de ziyaret edilmiş, çocuklarımızla görüşülmüş- 938 fuarının e nbüyük hususiyet- (tür. İngiliz bahriyelileri, fudbol el- lerinden biri, eşyanın yalnız teşhiri bisesile şehirde bir koşu da yapmış- değil, ayni zamanda zatışa da açık Jardır. Saha çamurlu olduğundan bulunmasıdır. top oynayamamışlardır. İş Bankası ile Eli Bank ta muaz- | İngiliz gemileri böyle arasıra, Çeş- zam pavyonlar kuracaklardır. Eti |meyi ziyaret etlikleri vakit şehre çı- Bank, Türkiye madenciliğini çok gü- |kan İngiliz bahriyelileri çarşıdan ve zel bir şekilde temsil edecektir. 4;m-ud:m alışveriş yapmak istemek- Bundan başka, birçok kıymetli |tedirler. İsterlin ve şilin, yerli halk müesseselerimiz gihi, İnhisar idaresi 'vr esnaf tarafından kabul edilmediği de iştirak ederek üzerine İzmir fu- için bunlar bir şey almadan gemi - arı resmi ve 938 tarihi bulunan ne- (lerine avdet etmiye mechur kaldık- fis sigara ve tütünlerimizi teşhir e- larından Çeşme Zirant Bankasına, decek ve satacaktır. 1938 yıla İzmir enternasyonal fu- taleb edilmektedir. arı, hiç bir fuara nasib olmıyan ens- | — J. — trüktif bir hizmet gösterecek, ziya- | NÖBETÇİi ' ECZANELER ret edenlere yepyeni şeyler ö | Bu gece şehrimizin muhtelif semt- cek ve Türkiye, en kıymetli hediye- lerini İzmirin elile aktır. (dır: İSalih Uz, şehrimizde temaslara de - | l | İstanbaul ciheti: vam etmekledir. zü sedli behçenin merdiveninden |tihte (Hamdi), Karagümrükte (Meh- çıkıp kadınlara mahsus yere doğru |med Fund), Beyazıdda (Cemil), Ba- ilerliyen saman! maşlahlı Tüciverd (Xırköyde Ç(İstepan), Aksarayda (Zi- ipek başörtülü genç bir kadına ilişti. |Ya Nıuı-l). Küçükpazarda (Yorgi), A- a ormdarda (Ali Rıza), Yedikulede Aman Allahım, buradaki — çalan | 'ÇiNda £ Teofilos), To) Nazım), Tilisilel ” vüx,buradakt nnti Bimen ci Ca KS NLSDNERNA HBi e latta (Merkez). bi Büipak b erinii ddti ll OA a Beyoğlu ciheti: ler için yapılmış olan © caaanım: Pangiltdi ; (Nat ilecira) j Deesa «Meyle teskin eyle sali âhi ateş İşimde (Limonciyan), Beyoğlu İstik- zarımı» “lâl caddesinde (Della Suda), Tepe- «Pek harabım, gel sevindir hatıri başında (Kinyoli), Galatada (Hüse- naşadımı'» yin Hüsnü), Kasımpaşada (Müey - yed), Hasköyde (Aseo), Beşiktaşta aZ n > ğ (Vidin), Sarıyerde (Asaf), Tarabya, kanım İti ünaram tatenmülm "e e Binleelak ueti B derlerken Turhanın gözleri de kar- | ” Yi şısından aheste aheste geçen samü- | Kadıköy İskele caddesinde (Sotir- ni maşlahlı lâciverd başörtülü Benç / yadis), Yeldeğirmeninde — (Üçler), kadının göz bebeklerinden ayni şevi |Üsküdarda (Ahmediye), Heybeliada. şarkısını ne de enfes çalıyorlardı. İve yine hicazın bu gibi âlemlere en uygun üç beş şarkısı çalınıp okun - duktan sonra başka makama geçi - lirdi rica ediyordu da (Tomadis), Büyükadada (Mer - Oh, o bu akşam ne iyi etmişti de |kez) eczaneleri, buraya gelmişti, Lâkin bu kadır. bu- | ee ,para tebdili salâhiyetinin verilmesi | İzmir Belediye Reisi Dr. Behçet |Jerindeki nöbetci eczaneler şunlar - Eminönünde (Hüsnü Okan), Fa- * doyadını - Para ile mi Satıyorlar?. Saf bir şahit kadın bir hâkimden bunu sordu?- Doğrusu ya, saflığın ve Jâkaydilie ğin bu derecesine domnio |.. Vak'â İzmirde Sulh mahkemesinde geç * mektedir. Ve bir zarar ziyan dava- İsından dolayı şahid olarak Ginleneti İCumsovasından Bayan Cihannüma- yahâkim soruyor : yaşındısınız?.. — Zevcim; eski Yunan muhare - besinde beni almıştı.. Kaç yaşında olduğumu oradan sen buluvor 0ğ * Tumn .. | — Soyadm?. Benim soyum, sopum belli İ fakat ne imiş o belli Ne olacak oğlum.. işte soyum,. sopüm !.. — İşim çok bayan.. yoksa sen s0y” adı almadın mı?., — Nereden alacağım onu?.. — Nüfus dairesinden... | — Para ile mi satıyorlar?.. (Saml- inde gülüşmeler..) — Parasız.. Nüfusa gidip soyadınt kütüğe yazdırdın mı olur. — Ne kütüğü; ne kütüğüne oğlum? Hâkim, bir müddet daha uğraştıği! İhalde bu saf ve otrafındaki hâdise- lere lâkayıd kalan kadından birtürlü İlâf almıya muvaffak olamıyor Ve zabta, soyadı almadığı kaydediliyor. , Ve bittabi zarar ve ziyandan da hl- beri olmadığı anlaşıldığından yeri: jne gönderiliyor. eee iğni | AKBA Ankarada Kitabevi Kâğıtçılık Bütün mektep kitaplarının An- karada satış yeridir. Mektep kırtasiye çeşitleri en müsait şartlarla temin edilir. 'Tel. 8877 'Dr. Hafız Cemal (LOKMAN HEKİM? Dahiliye mütehassısı Pazardan başka günlerde öğle * den sonra saat (2.5 tan 6 ya kadar İstanbulda Divanyolunda (104) nüs maralı husust kabinesinde hasta « larımı kabul eder. Salı, cumartesi günleri sabah :9.5 - 12 saatleri has kiki fıkaraya mahsustur. Muayene- hane ve eve telefon: 22398 - 21044. çe Te DOKTOR Ali Rıza Sağlar İÇ HASTALIKLARIİ MÜTEHASSISI raya nasıl ve niçin gelmişti? O v0 a BERRERNANERRRNENASINRMNANEENINN Kemanın yaptığı taksim on daki- İğin 'Turhanların semtinde anasınır kayı geçti ve bu ön dakika - içinde | Şanında oturuyordu; burada şimdi ne| 'Turban gibi hızlı içiciler üçer döre İ X. 02 Onunla birlikte bahçeye der tane yuvarladılar. Bahçede he- İğelen öteki üç kadını Turhan kati - | hın Romanı - Bir Güna - —Suna!. Genç kız heme nolduğu yerde dür- du. Kâmran Hanım ona doğru birkaç dim atarak : Yarın sabah sokağa çıkarken, da seslen.. yarınki gezintiyi sraber yapalım olmaz mı?.. dedi. K Peki anne!.. Suna, odasına çekildiği zaman, di kedine düşünüyor, annesinin mmunla beraber gitmesine ve bunu nbire isteyişine bir mana vere- niyordu. Ertesi sabah erkenden annesinin dasına gitti. Kâmran Hanım henüz ayanmıştı. -Annesini bazır bulacağı- ı zannediyordu : Hazır ıkgll misiniz anne.. diye Ki mran Hanım : yine vazgeçtim, dedi, Su- Yazan : Nezahat Gültan !n, canım istemiyor.. haydi sen git, kızım... Suna köşkten çıkar çıkmaz Kâm- ran Hanım, hemen kalktı, giyindi, aşağıya indi... Kâmran Hanım, acele acele kah- valtısımı yaptı, Ahmed ağaya, kah- valtısını ederken atını hazırlaması için emir vermişli. Kapının önüne çıktığı zaman hayvanımı bazır buldu. Ayşe nineye : — Ben göyle gidiyorum, belki Su- nayı bulur beraber döneriz. dedi. Kimran hanım ormana gelmişti. Atile yavaş yavaş ağaçlıkların ara - sındaki dar yollardan gidiyordu. Ve gözlerile de etrafı araştırıyor; Suna ile © meçhul delikanlıyı bir arada görmek istiyordu. Böyle gözlerini etraita gezdirir - iken birdenbire arkasından bir ıslık İçirdi, yanyana ağır adımlarla yürü - ibuluşıuklnn yere geldi. Fakat ' yı göremedi. sesi duydu, ve hemen atını döndür- nüz kadınlar pek görünmüyor, yal- | lerile uzanmış genç, orta yaşlı, ihti- yar bir takım başlar taksimi tıpkı bir mevlüd ilâhisi gibi huşti içinde dinliyorlardı. Vakta ki taksim bitti, pesrev bitti, sıra bu âlemler için en biçilmiş kaftan olan o baygın edalı şarkıya geçildi, 6 zaman Turhanın gö- dü O dakika gördüğü manzara onu ! hayrette bıraktı. Genç bir adam 15- | hk çalarak kendisine dağru yaklaşı- 'yordu. At üzerinde, gözlerile onu ta- kibeden Kümran hanım şimdi daha iyi görüyordu. Arkasına haki renk, güzel bir kilot, perlak çizmeler üze- rinde beyaz ipek gömleği, onun ü- zerinde de yine örgü bir südetri vardı. Siyah dalgalı saçlarını arka- ya doğru taramışlı. Genç avcı onu İlk defe Suna zanncimiş ve adun yoa- luma doğru yürümüştü. Halbuki atın. 'yanına geldiği zaman bir yabancı ka- dınla karşılaştı. Ve ıslığını duyduk- tan sonra atını durdurarak kendisi- ni bekliyen bu kibar tavurlu kadın- la konuşmak mecburiyetinde kal - mıştı: Bonjur efendim, atınızdan in- menize yardım edebilir miyim?. Kâmran hanım latlı bir tebessüm- le genç avcıya elini uzattı. Yılmaz uzatılan eli tuttu ve kadın iyavaşca atından atladı. Yılmaz atın dizginlerini koluna ge- meğe başladılar. 'nız evin pençerelerinden baş örtü- |( yabancı yen tanıyamamıştı. Onlar kendisine | di. Samani maşlahlı, Tü verd başörtülü kadın her halde bu bahçeye mütenekkiren — geliyordu. | Çünkü o, kendi semtinde Baş, diş, nezle, grip, romatizma nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. katiyon | böyle açık renk maşlâh, lâcivefti baş K G ğ örtü İle gezmezdi. Oradan geçerken | Taklitlerinden sakınınız ve her yerde israrla © da Turhanı görmüş, tanımış; — | Gripin isteyiniz. (Devamı vur) — HEREEKESLAKDE U DA Kâmran Hanım, Sunanın tanıdığı | Öteye beriye baktı. Canı sıkılmış- avcı bu olmalı.. diye düşünüyordu. |tı. Biraz evvel gördüğü kadınla bir . İsant kadar konuşmuştu. Bu saatte: | !!nknt bana dargın alduğundan cevab vermedin, değll mi?.. Fakat Sıma nerede kalmı renmek için genç avcıya bazı sual- ler sordu ve ve avemın verdiği ce- vablara bakılırsa Sunânın tanıdığı avcı bu olacaktı. Kimran Hanım, bu güzel genci »yan gözle süzüyor.. sonra Sunanın, her dakikasını bu ormanda geçirmek isteyişine de hak veriyordu Bu gencin yanında daha fazla ka- Tamadı. Bir saat kadar beraber do- Taşmışlardı. Ayrılırlarken, Kâmran Hanım, pek beğendiği bu genci küş- küne bir akşam yemeğine davet et- ti. Genç avcı, kendilerini rahatsız edeceğini vadederek ayrılmıştı. Kâmran Hanım ormanda, ağaçla- rın arasında kayboluncaya — kadar, arkada kalan gence bakıyor, ona eli ile selâm vermekten kendini &lamı- yordu. | Yılmaz, bu meçhul kadından av- yıldıktan sonra, koşa koşa Suna ile Suna- |Sura gelip gitmiş olabilirdi. | Üzüntülü üzüntülü ormanda iler- |liyor, nereye gittiğini ve ne yapaca- ğını bilmiyordu. Böyle dalgın iler - |lerken kulağına, Ateşin sesi geldi. | Yılmaz hemen kulak verdi. Ve sa- İsin geldiği tarafa doğru koşmıya baş- İladı. Ve koşarken, yakın çalıların bi- rinden, Âleş sıçradı ve,bir hamlede, |Yılmazın yanına geldi. Kuyruğunu isallayarak yüzüne bakmıya başladı. Onu görünce delikanlının yüzü |güldü. Ve sırtını okşayarak: — Ateş. hani Suna., diye sardu, Ateş önde, Yılmaz arkada, onu ta- kib ederek yürümiye başladılar. Bir (aralık Yılmazın gözlerine Suna gö- |ründü ve hemen haykırmıya başladı: — Suna.. Suna !.. Suna bu sesi duymuştu. Fakat Y_ıl- |mazın, kendisini çok beklettiği için Jona darılmış, duyduğu halde cevab ,wermemişti. — Suna.. sesimi her halde işittin.. | Suna, sevggilisini fazla üzmedi VE ;gü. semiye çalışâarak ona elini U” (zattı: — Beni tamam bir saat ağaçlar â* Jrasında yapyalnız beklettin.. gücen- mek hakkım değil mi?.. — Haklısın Suna.. seni beklettiğim liçin beni affet... Kendisine, niçin erken gelmediği” 'ni ve gördüğü yabancı kadından ona bahsetmek istedi, Dilinin ucuna gek di. Fakat nodense, birdenbire vaZ * Reçti, Sabahleyin pek geç uyandığı” ni ve gözlerini açtığı zaman gü yükselmiş olduğunu görerek, hemeli giyinip ormana koştuğunu söyledi. Genç kiz, bü sözlere - inanmışti Geç vakte kadar iki genç orn dolaştılar. Sunanın avdet saati gel mişti. O gün Yılmaz, Sunayı, het 18* man ayrıldıkları yere kadar götür İdü ve orada biribirlerine allahsıs ” ]mırh.dık.. dediler, (Devamı var) yi