v ©€ -SONTELERAF — 20 İkincitesrin 937 Z20- ) (Eski bir Yazan : ça saaan; .Balıkpazarının Selâtin meyha- akşsamcının detterinden | Osman Cemal Kaygılı nesi: Bodrum pâlâs 'Tam bu aralık Turhanın omuz ba- şında yakası kürklü kıranta bir adam peyda oldu ve kulağına fisıldâdı : — Sakın aldanıp parayı vereyim deme, kafeaçidir haaaa ! Turhan geriye döndüğü raman, baktı ki kıranta adam ilerliyordu. Artık berikini bırakıp ötekinin pe- şinden yürüdü ye yirmi, otuz adım sönra ona yetişti : — Siz nereden tanıyorsunuz onu? — Tanımaz olur muyum hiç, u - tanmaz herif, işi artık büsbü landırıcılığıa, dilenciliğe döktü; müne kim rastgelirse, seni iyi bir yı Te götüreceğim diye ondan biraz pa- ra koparıyor; sonra ya yarı yolda savuşuyor; yahut ki adamcağızı gö- türüp dörtlük kaldırım karılarilo buluşturuyor. — Vay köpoğlu herif vay ! — Köpoğlu ki köpoğlu... Üstelik |bi esnafın namusunu da lekeliyor!. — Nasil esnafın? — Bizim gibi doğru dürüst iş gö- ge nesnafın!.. — Siz ne işgörürsünüz? — Buyurun hele şöyle sizinle A- #acamlinin arkasına sapalım da ne iş gördüğümüzü anlarsınız! Zavallı Turhan, o gece, ömründe ülk defa olarak evine gilmedi, Be - yoğlunun arka sokaklarından bir evde sabahı etli. Ertesi sabah Beyoğlundaki meş- hur bir sütçüde sütünü içerken ağzı hâlâ çiriş çanağı, kafası hâlâ kazan gibi idi, aei BODRUM PALÂSTA! O geceki Beyoğlu âlemleri gibi â- lemler her vakit Turbamı açar mıy- dı ya? Haydi bakalım, © yine düştü İstanbul tarafındaki selâtin yahüt koltuk meyhanelerine... Turhan, Balıkpazarında, — adına (Bodrum palâs) denilen ve en çok kalender meşreplerin — toplandığı meyhaneye ilk defa düşüyordu. Da- ha skşamdan, daha güneş batarken | Sçeride iğne atsanız düşecek yer yok- tu. Bunların pek çoğu yaşlı, orta yaşlı kimselerdi, gençler pek azdı, ancak iki üç genç vardı ki onlar da adeta birer köşeye büzülmüş, kendi- lerinden yaşlıların, kendilerinden tecrübelilerin muhabbetlerini lezzet ve ibretle ! diliyorlardı. Turhanı bu- raya getiren kendinden bir iki yaş büyük bir arkadaşı olmuştu. Turhan, bu âlemlerde kendistn - den bir iki yıl daha kıdemli olan ar- kadaşile meyhanenin kapısından i- çeriye girince bütün 0 kıdemli ve gedikli aygaşlar başlan başa Turha- ni süzdüler ve bodrumun en kuytu bir yerinde oturanlardan çipll gözlü, cüce denecek kadar kısa boylü, bem- beyaz sakallı, başı takkeli biri, yarı ayağa kalkarak onlara yer gösterı — Buyursunlar, şöyle buyurun! Dapdaracık, çapçukur meyhane- | nin içi-sıcak, duman ve kakudan du- rulacak gibi değildi. Kart, pis, tıraşı “Aki parmak olmuş bir garson onlara gorla iki boş'bir iskemle uzatabildi. Arkadaşı, Turhana ihtiyarı tanıttı: — Abdül'aziz bey baba, hani sana arastra anlatırdım; gençliğinde sar. Tefrika No.: 28 MA 66 Numaralı köşlükla başından birçok tuhaf vak- alar geçmişti. , Turhan: — Hani bir gece yolda sızıp kal- mnuştı da bütün mahalle köpekleri üzerine siymiş, sonra ertesi sabah arısı evden süpürge sapile kovmuş- tu, Aziz bey baba yarı ciddi, yarı şaka bağırdı — Önu da kim halt etmiş baka - yım? Sonra Turhanın arkadaşına dönerek : — Ulan numarasız köpoğlu, genç- likte başımızdan geçen kepazelikler azmış gibi benim için bir de bu mar- İtavalı mı uydurdun? | Etraftakiler kıs kıs |Turhanın arkadaşı : — Hayır, dedi, Aziz bey babacı- » bunu ben uydurmadım; lâkin Turban, hikâyeyi yanlış bel- Bu mesele senin başından müezzin Osmanın başından geçmişti. — Haaa... Öyle söyleyin! Zaten sarhoşlukla o keratanın başından geçmiyen kalmamıştı ki... Garson çekilir çekilmez Turhanın güli ken — Kuzum, Aziz Beybaba, şu senin gençken başından geçen bir vapur- la köprü hikâyesi var, şunu bir da- ha anlatsan da bizim Turhan dinle- se ne olur? (Devamı var, Almanya . .. . Mihveri imiş? ( 4 üncü sahifeden devam) lar okuünacaktır. Her iki tarafın da e«gönüllü» leri geri yollamağa Trazı olduklarını bildirecekleri söyleni - yot. Eğer İspanya işleri İngilizlerin beklediği gibi yatışır, Hitler - Hali- faks mülâkatı da istenen neticeyi verirse İngiltere sulhu devamlı bir İşekilde birleştirmek için bütün dev- ler arasında bir konferans toplıya- rak burada herkesin derdini söyle- İmesini ve derdine el birliğile çare aranmasını teklif edeceklerdir. Bun- |lar hep istikbale göre olan tasavvur- lardır. |ise Halıfaks - Hitler mülâkatı olur- ken şu noktayı ünütmamak lâzım i- miş: 1 — Berlin- Roma mihveri sağ - lamdır; 2 — Komünistliğe karşı ya- pılan muahede yerinde duracaktı! 3 — Almanya hükümeti dost olan memleketlerin işlerine karışacak de- |ğildir; 4 — Müstemleke meselesin: |de Almanyanın hoktaj nazarı Lon - İdraca moçhul değildir; Almanya bu İmeselenin zamanla inkişafını bekli» İyecektir. Şimdi bütün bu dedikodulardan İçıkân en kestirme bir netice vardır ki o da bu müzakerelerle, temaslar- la vakit geçmesidir. Bu geçen vakit ise silâhlanmak itibarile İngiltere - nin lekinedir. Başkalarının Tehine olub olmadığı ise sorulacak bir me- seledir. CASUS Nakleden : Celi ngiz Rovelverlerimizi elimize alarak, tekrar orta kata çıktık. Hayret cağım... Acaba Kolonel nerede? Evin ikinci katını da aradık. Kimseler yok !.. Fakat, maalesef bu taharriyattan da müsbet bir netice elde edilemedi, ve hiddetimden çatlaya- |Kolonel Vuts'u bulamadık, Londradan biraz evvel çok şiddetli bir gifre gelmiş. Vali beni çağırdı ve şifrenin mea- Mis (Krog) u ararken, şimdi Kolo- |lini söyledi ve bana, şimdiye kadar nel (Vuts) u da kaybett İkinci gün... Yani, üstadı kaybettiğimizin ikin- ci günü. Vali beni sıkıştırıyor.. hakkı yak değil, Çünkü, ben sokağın başında nüöbet bekliyordum. Gözümün önün- de ufak bir kuş uçsa görecektik. Bu sabah, ayni sokakta, birçok evi odaha taharri ettik. Evlerin şüpheli istimal etmediği çök ağır bir lisanla bitap etti : — Derpi!'. Aklını başma topla.., îB" hâdisenin bütün mes'uliyeti, doğ- rudan doğruya sana racidir. Eğer se- nin vazifenin hududu yalnız benim yaverim ibaret kalsaydı, senden faz- la bir şey beklemezdim. Fakat, ayni zamanda (Entelicens Servis) e merbut olman ve şimdiye olatne bizi bu taharriyatı ieraya (kadar çok mühim işlerde yararlık göstermen, bu meselede de DA İşte o zaman Parisin ağzında dö - İnen lâkırdı bu oluyordu. | Onun uğrunda düello eden iki a- |dam bu vak'a ile Losi'yi bir kat da- İha meşhur etmişlerdir. Düello teh- fııkesiı geçmiştir. Döellodan sonra İher iki rakib âşıkı da yemeğe çağı- ran Losi( onlarla bir hayli eğlenmiş, fakat bunların resmi nezaketi çok sürmemiş, kıskançlık — başlamıştır. Losi o zaman her ikisini de kovmuş, fakat bunlardan birini sevdiğini kendi kendine gizliyememiştir. Fa- kat diğer rakib sofradan bir tabak kaldırarak fırlatmış, düelloda öldü- İrernediği bu bahtiyarın yüzünü gö- İzünü kan içinde bırakmıştır. Losi o zama yirmi yaşlarında idi!. Bundan sonra artık bu her iki a- |damla da görüşmez olmuştur. Losi Kanadaya giden bir tiyatro kumpanyasına katılmış, gitmiştir. Artık Parix de ondan bahsetmez ol- İmuştur. Losi'nin Kanadadaki hâki- İmiyeti pek muvaffakiyetlidir. Ora- da bir kaç tiyatroda oynamış, fakat onra sahneden artık yorulmuştur. arkadaşı Aziz Beybayâya yalvardı: | Müzikholde şarkı söylemek dühu ho- şuna gitmeğe başlamıştır. 907 den 910 senesine kadar Kana- İda hayatı sürmüş, ondan sonra Pari- İse dönen san'atkâr Foliberjere ge miş bir kaç sene orada kalmış, barb esnasında de vatan şarkıları söyle - miştir. Losi de s. S Smim Harb henüz bitmemişti: Dunya Slyaset"“n Mata Cenubi Amerikaya gitmiştir. |Cenubi Amerika... Harb zenginleri- İnin memleketi!. Losi de Mata 917 de Brezilyada geçirdiği hayat ömrü- nün en parlak bir devresi olmuştur. Wf'akal dönüş?, Cenubi - Amerikadan Fransaya dönerken bindiği gemi |Portekiz açıklarında bir Alman tah- telbahri tarafından — torpillenmemiş |mi?.. Gemi batmış, fakat Lasi de Mata da kurtulanlar — arasındadır. |San'atkâr bu sefer Lizbona gelmiş- | Denizin dibine inen milyonlar Onu vaktile mücevherat için pırıl pırıl gören bir avukat şimdi müda- faasını kabul ediyor.. ( ODünkü sayımızdan devam | |Mata Pariste pek çok mücevheratı olan bir kadın diye: yeniden şöhret kazanmıştı. Artık Noyyideki köna « ğına Parisin en zengin ve kibar a - damlarını çağırıyor, ziyafetler veri- yordu. Her taarfı elmaslarla pırıldı- yan Losi de Mata'nın bir de kocası vardır. Bu da kumarcı bir adamdır. Mütemadiyen kazanıyor. Fakat za- man gelecek ki kumarbaz koca artık kazanamıyacak, ayrılmak başgöste- recek. Losi de Mata bir çok kıymet- li mücevheratımı satarak elde ettiği paralar ile borsa oyunlarma dala - cak, daha zengin olmak hevesile da- ha ziyade batacaktır!. Esrarlı bir Macerası (5 inci sayfadan devam) turyada bırakalım. | Pröns Starhmberg de Avustürya- da, hem de Avusturyadaki - silâhlı gönüllü — teşkilâtımın — başındadır. Prens evyelce evlenmişti. Lâkin ge- çinememiş, ayrılmış, hayatı alt üst olmuştu. Fal ni teselli et- mek için Viyananın zevk ve safa â- lerine dalarak hercai bir erkek gibi |gâh şu, gâh bu güzel ile vakit geçir- |mek istiyordu. Söylendiğine göre |Prens kadınlardan çabuk bıkıyor, Rönlünü meşgul etmek - için daima Ideglşlklık arıyordu. Prensin öyle de- vamlı bir aşk macerası geçirerek bü- |tün gönlüyle bir kadını sevebilme- sine ihitimal vermiyen dedikoducu- r da pek çoktur. Fakat... Evvelen muhteşem Şönbron sara- yının balkonunda halka söz söyliyen |(bu yakışıklı Avusturya asılzadesini gözleri dolu olarak dinliyen Nora |Gregor hiç şüphesiz ki prensi sev - meğe başlamış değil, seviyordu. Hercaf've havai prens de bu güzel san'atkârla tanışır tanışmaz ona dşık Alman gazetelerinin iddiasına göre tir, Hayatını kurtarmış olmakla be- olmuştur: Fakat bir farkla. Artık o raber Losi de Matanın acıdığı bir |eski haval ve hercal genç adam de- şey vardı: Servet!.. Cenubi Amerika Şildir, Bilâkis şimdi sevdiği kadını dönüşü pek kârlı bir dönüştür. Ona bütün ruhu ile seven, sadık âşıkdır. İorada pek Çok mücevherler veril - (Bunu gören dedikoducular: İmiş, türlü türlü kıymetli taşlarla | — Ne kadar değişiklik!. Ne deği- dönüb Fransaya — geliyordu. “Vapur çiklik!.. diye söylenib düşünüyorlar- delinerek batarken Losi de Mata da dı, Fakat Nora Gregor öyle boş vak- denize düştüğü vakit içeride yükde 'ti olan işsiz, güçsüz bir kadın deği- hafif, fakat pahada ağır mücevherat dir, Viyananın meşhur Yörg te Atr dolu çanlasını kaybetmiştir. Çanta |denilen sahnesine bağlıdır. Tiyatro- da denizin dibine gitmiş, Losi de son 'va giderek rol yapıyor, çalışıyor. İderece bir acı bırakmıştır. Fakat onün boş vakitlerinde prens O zaman Losi otuz yaşlarında var- gyatrodan ayrılmaz - oluyor. Nora İdı. Hep o cazibesini muhafaza edi - Gregor'un işi olduğu Zzamanlar ise İyordu. prens onu iki saat, üç saat bekle - Losi de Mata hakikaten güzel mi Mektlen usanmıyordu. idi?.. Erkekleri bu kadar meltun ö- | Aradan aylar geçti. Fakat bu aşk dişindeki sır ne idi?, Hayır.. Losi de (bir türlü geçmemiştir. İlk tn_mşma- Mata için en bitaraf hüküm ve- |dan bir sene sonra 934 senesi baha- renlerin dediğine göre kendisinde 'rında Nora Gregor -tiyatrodan izin fevkalöde parlak bir güzellik yok- |almış, hem de bir kaç aylık bir izin. İtu, Fakat parlak olmıyan bu güzel | O zaman dedikoducular gene baş- |kadının yeşil gözlerindeki esarengiz (Jamışlardı söylenmeğe: İbulanıklık kendisini görenlerin gön- | — Nora dünyaya nur topu gibi bir lünü çekmeğe yetiyordu. Her geç- (yavru getirecek!.. tiği yerde br çok âşık vardı. |— Lâkin bundan sonra başlıyan müş- harbden sonra Losi de 'külâtı nasıl yenmeli?. Starhmberg Umumi den fedakârlık beklemiye sevkedi - | Ne Mis Kros, ne de Kolonel Vuts. yor. Görüyorsun ki, hükümet bu hu- meydanda yok.. bizi sen- İyok., yok... LA susta maddi ve manevi her türlü yar- dıma âmâdedir. Para, asker, silâh emrine âmüde.. Mesele Mis Kros me- selesi değil, Britanya Devletinin şe- ref ye haysiyeti meselesidir. Karımı düşünmediğimden -emin olabilirsin! Fakat, bu hüdise karşısında İngilte- İtenin şeref ve haysiyetini kurtarmı- ya ve Kolonel (Vuts) u bir an evvel bulmıya mecburum. Aradan günler geçer ve Kolonelin izini bulamıyarak, - ben kendi hesa- bıma - bir avuç Hintliye mağlüp öl- muş vaziyetine düşmemek için inti- har etmiye mecburum ! Üçüncü gün... Hâlâ en ufak bir iz bile keşfede - medik, Valinin hiddetinden yanına varıl- mıyor. Kolonel Vuts'u aramaktan Miş Krosu unuttuk. Zavallı kadınım güya izi bulun - muştu. Ortalığı altüs ediyoruz.. Yok, Uykusuzluktan, yorgunluktan göz- lerim kapanıyor.. dizlerim titriyar.. yemek yiyemiyorum. Şöyle rahatça |oturup bir pipo bile içemiyorum. Bu İgece de uyumazsam, yarın ben de kaybolacağım. Uykusuz, yorgun bir beyin işlemi- yor vesselâm !.. Dördüncü gün.. Bombaylılar telâş içinde. 3 numaralı evde yaşayan fakir Dranat tağgayyüp etmiş. Belli ki bu adamın bu işte parma- ği var. Vali beni çağırdı : — Madem ki bu gece altı saat u- yudun; © balde zekânı hüsnüistimal ederek, takibata devam edebilirsin! Meşhur sihirbaz (Dranat) tagayyüp etmiştir. Bu herifin izini bulursan, diğerleri bulunmuş demektir. Valinin fikri doğru. Görüşleri doğru. Darant elde edilirse, ben de emi- nim ki, Kölonel Vüuts ta bulunacak, Mis Kros ta... (Devama var) AD AYU e ei F a LA İ İ | Maamafih san'atkâr için büsbü - İtün meyus olacağı günler daha gel- memiştir. 932 de gene sinema yıldı- zi olarak görünen Losi kır yedi ya- şına gelmiştir. Yeniden ümid bosle- meğe başlıyor, yeniden muvaffaki- yetler elde odiyor. Fakat nihayet | çekllmek lâzım olduğunu — görüyor. Kedilerle küpeklerle yaşamak üz fakir bir köşeye çekil Onu vaktile mücevherat içinde piril piril görmüş olan bir avukat şimdi müdafaasını deruhde etmiştir. Avukat Losi'nin kurtulacağı kanaa-" tindedir. or. (ANNAENDAİESNLEAÖNANA LA DNCERANDASRDNN O GN ÜND DAT NN AŞK Avusturyanın eski bir asılzade ha- nedanına mensub bir. prenstir. Bu katolik aile Vatigan'a, Papa'ya çok ğlıdır. Vatikan da onların bir tür- lü yakasını bırakmaz. Şimdi çün! Prens Starhs Starhmberg'den bahse dilirken onun büyük babaları vak- jtile Viyana - önlerinden kahraman |Türklerle harbetmiş olmakla medh olunmaktadır. Geçen sene - İngiliz kralı Sekizinet Edvard'ın başına ge- len gibi Prens Starhmberg'in sevdi- ği kadınla olan münasebeti de bir çok müdaheleleri mucib - olmuştur. Nora Gregor'un karnındaki yav- runun kimden olduğunu gizlemeğe (mahal olmadığı gibi onu ne kadar |saklamak isteler beyhude olacağını da herkes biliyordu. Fakat burada İkadından son derece mühim bir fe- dakârlık istendi. Vatika kilisesinin |Gregor'un ayağına kadar gelerek o- na şu teklifde bulunmuştur: büyük bir fedakârlık bekliyor. Prens ile olan rabıtanı inkâr et, bu çocu - ğun başka bir babadan olduğunu söyle. Katolik kilisesi için bu feda- kârlığı esirgeme!.. Kardinalın bu ısrarı beyhude ol- du. Çünkü genç kadın ne aşkını in- kâr etmiş, ne de çocuğun Slarhm - berg'den olduğunu. Starhmberg evvelce evlenmiş, ge- inememişlerdi. Bunu — yukarıda İsöylemiştik. Fakat karısile ayrı ya- İşamakla beraber resmen ayrılmış İdeğillerdi. Kilişenin nazarında bun- lar hâlâ karı koca olarak bulunuyor- lardı. Katolik kilisesi bir çok müş - kilât çıkarark bu izdivacın bozulma- sına mâni olmak istemiştir. Starhm- berg için gidilecek yol olduğunu söylüyorlardı: — Nora Gregor'dan vaz geç. Ya- hut vazgeçmiş görün. O çocuğu da Ünkâr et. Eski karından resmen ay- rılmağa teşebüs etme. Eğer kilise- nin bu dediklerini dinlemezsen A- vusturyada da siyasi hiç bir mevki- in kalmaz. Sadece kupkuru bir prens olrak yaşarsın. Şimdiye kadar ku - manda ettiğin gönülü teşkilâtma bundan sonra baş olamazsın! Starhmberg, Nora Gregor'u o ka- dar sevmiş ki bu aşk neticesi olarak her şeyden vazgeçmeğe karar veri- yor: — Ben, di GRİ or, Nora'dan vaz geçe- ve bütün ağrılarınızı len ileri gelen bir kardinası Nora | ş |rinde ve Siyagoglar civm[*&' — Kızım senden - katolik kilisesi | (üzerine bombalar atıldığıni B İvak'alar olmaktadır. Akşam * Baş, diş, nezle, grip, romatizma nevralji,K' Icabında günde 3 kaşe alınabilir Taklitlerinden sakınınız ve her yerde 1 GRİPİN isteyiniz. | RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: l Saat 18,30 plâkla dans müsikisi, - |Safiye : piyano ve keman refaketili 1 |19,30 hava raporu, 19,35 konferff doktor Salim Ahmet M tahammül ve ademi tabammlil İi bebleri), 19,55 Borsa haberleri, Sadi ve arkadaşları tarafındâl musikisi ve halk şarkıları, İ mer Rıza tarafından Arabcâ 20,45 Semahat Özden ve ırk'““j ve İ tarafından Türk musikisi Şarkıları, (Saai ayarı), 21415 GN İtra, 22,15 Ajans haberleri, 2240 P la solo, opera ve öperet 12250 son haberler ve ertesi programı, 23 son. BT YARINKİ PROGRAM eli Saat 12,30 plâkla Türk W 1230 havadis, 13 Beyoğlu Hat ! |gösterit kolu tarafından bir * 14 son. İmparatoru (4 üncü sayfadan devam! — di ve ancak mübrem — ihtiy görecek kadardı. Buralara gelitif lan vatandaşlarım vardır. , yardım etmem lâzım geliy İra benim Habeşistanda kalan Bİf servetimi de zaptetmek içili rülen iddialara karşı Londra VE ris mahkemelerine masral € zımgeliyor. Habeşistandan yanımda getirdiğim kıymetli |bir takım gümüş takımlarıdır. |sa altın ve mücevherat «hiç Londra gazetelerinin Yi göre İngilterenin ileri geleni beşistan imparatorunun bi * tini öğrendikten sonra haritiyE zaretine müracaat ederek İ g Haile Selüâseye bir tahsisat bABİNE masını istemişlerdir. Filistin işi — — | Halledilemiyof ) (5 inci sayfadan devam ciler tarafından yahudi mahtllti SA A | t J balar atıldıktan sonra şimdi meçbul eller tarafından — âff” den sonra sokağa çıkmak yasağt vam etmektedir. bit ğ Araba ile sokakdan geçen ç,(v : kişi arabanın pençeresinden ı dıkları sokağa sıkmışlar, bi ticesi olarak iki yahudi surette yaralanmıştır. Bu sonrâ arab yolcularla dolüu otomobilin üzerine meçhul € rafından bir bomba atılmiğı din ölmüş ve bir erkek yart” tır. vi olak 'Ö ge B mem. O benim karım cuğumun annesidir. a Bir çok müşkülâta rağmefi DUk kilisesi nihayet Si karışlle arasındaki talak görmüş, bunların nikâhıni miştir. Buraya kadar olan macerâ ' nelik bir hikâye, olmuş bİF Vze Bi dir. Starhmberg'in oğlu h ı—'g İyaşında güzel, şen bir K | şeuğu şimdiye kadar gizli çalik F fakat nihayet geçen gün Kö' lisesi Starhmberg'in karısile | hının feshedildiğini ilân prens ile Nora'nın ik işi bttti resmen müracaat edc!“s g Ş nın kıyılması olmuştur. bugün artık siyasi ıü"'—““”’”wı ğ )f;-nış bir adam olarak Yi PİN - çe olacaktır. 5 * ; ’/,"ı derhal keser, ğ Nevraj, Avtedizn