Aksarayda Hamlet'i seyrettim !. Ertuğrul Sadi Tek'in tiyat- tosunda meşhur Şekspirin Hamleti nasıl oynandı. — «Bizde halkın behı-" Mi hissiyatına temas, €derek memnun etmek €eniş göbeklileri, gö- klerini oynata oyna- ta güldürmek demek Olan san'at fikri yaşa- lıkca her hangi bir is- tidadlı amatörün ta- Tinmış bir artist dere- Cesinde muvaffak ola- Ca şüphesizdir. » Bvet, H ti, Tehur Şek pi » hamletini Bey- Silunda, Tepeba- Hihda Ğ hhL fnda yahut daha etra - bir. tiyatro Mühiti teşkil et fe, Ve bö ç Gt FBözümün önünde bi Yülç © temsil verebileceği bir ti - ıı;.k“'“usı—ı hatırlıy, Zat ST Yorüm, kendis: Bi lece: Yiç, Teceksin! demişti mamıştım. — | e sorduğum | Tun ’;’ gündenberi gazctelerde ©- Yak, Müselles armalı Tında pek Oküyar , temsillerine — başlıyacağını y Ka o’ğhm. Geçen gün bu pek ) Şanghaydan Hindistana dönen mülteciler Tihi, :*'ıvmı- Ti yerine oyunun ta- Üm, ** İsmini görünce şaşırıver « Çünkü İlnde ğj Brtuğrul Sadi açılış temsi- Bnuy , SEsberin meşhur - Hamletini Şeordu. xh':::iku iki bakımdan haklı idim Memsisi Hamlet güç bir eserdi teç Fih . dt K *POR muha Iıd,,ek başlamış lej %qıuraî"ğnu dönmiye, N hükün Tek Kümet KA Bi 3 b Ftelerinin yazdı * Ötaya getirilmişlerdir. el sanmini e mamneamin Kariraineü Bir zamanlar bir kuru katanın bir dill vardı; o da şarkı söylemesini di. Bu eşek herlfin elinden çekmediği kalmıyan bu kafa belkide düzenbaz bir diplomatiın başı İdi... ği smi ]V:ıkı; Ertuğrul Sh'un_-“ıp'llnvı* bir türlü Ertuğrul |veti bu güçlüğü yenecek kadar ku |vetlidir. Fakat &ese Nefes alışlar bile, işidilmeyen sa- londan “HAMLET,,in sesi geli- yordu : — Siz kraliçesiniz, kocanızın kar- deşinin karısısınız, keşke olamaz olsaydınız, benim de annemsiniz! Yazan : Nusret Safa Coşkun İkincisi: Aksaray muhitine ciddi bir tiyat- ro kazandırmak azminde olan dos - tum niğin bir komedi ile ve yahut daha popüler bir piyesle perdesini kaldırmıyordu?.. Kafamın içindeki bir sürü mülâhazalara takılan i: famlara birer cevap almak de dostumun neler yapmak tâasat runda olduğunu buna eklenc Ben de öyle kendisini Fatihteki apartımanında Ertuğrul Sac yatroya ben artımanı hile lisafir odası iye enk gömle elimi uzatırk götünce; dedi, sen de Akenı n ban in bal. Bu hi bilire na kürü icap ettirir. nız için hayret giye etm Sadinin san'at & edenler var. Elile sorar — Kimi görsem bana ne yapıyor- Aksarayda bu ağır ti sırtında taşıyacak kadar mü - ın gibi işaret etti. p Hindistana dönen Hinali mülteciler rebesi yüzünden Hindistan da son zamanlarda Mü- B ğıv. Şanuî*dn bulunan ve oraya ticaret maksa- “öile iş güç sahibi vş bulunan bir çok Hintli şimdi tek- yeniden hayatlarını ta :i"l günlerde Hindistana dönenler 700 kişidir. Bunlar Hin- Ww""; Parasile geri getirilmektedir. *îilııfl" Venide? TP şimdi tekrar Hindistana dönerek mecbur ol ğina göre bu m Eşile beraber ve muharririmizie Karşı karşiya sun diyorlar. Her arkadaşım bu işde hata ettiğimi söylüyor. Bir artistin Aksaraya inmesi sukuttur! diyenler var, Fakat ben meseley e düşü- nüyoru: Aksaray İstanbulun en |kalabalık bir köşesidir. Ve bu civar- |da her zümmreden adam vardır. Odada san'atkârın refikası Bayan Suat ve genç aktör Lemi var, Ertuğ- rul Sadi ayakta elleri cebinde eser sahneye koyan bir rejisör edasile anlatıyol — Ben bir yer hakkında hüküm verirken yerin fenasını ve i: i düşünmem. Orada yapılacak işin i- yisi veya fenası mevzuu. bahistir. Neden Beyoğlu ve neden Şehzade- a Aksaray, ne bileyim Çıktığımız, doğduğumuz, büyüdü- |ğümüz yerleri istihfaf edip kozmo- polid tefeki aktan ise ol - duğumuz gibi görünmemiz daha i- |kılâne bir harekettir. Ben Aksaraya beş yüz kişilik ye- im. Bence Aksaraya İni küçülmez. Her bangi bir yerde, her hangi bir semtte fena temsil veren zane 'san'atkâr küçülür, Amatörler de dir. (hil olmak üzere yirmi kişilik bir temsil heyeti yaptım. Bunun dokuzu |dişidir, Ve bu küçük tiyatrada sah- n etmiye mecbur ların çoğu vaktile hayatlarını k Bu ise kolay 'd n vaziyeti müşkül da- ? N NAe NaK UENENANEY BNi YU NNNNSAN Bamti ua aam aa samEsernsan nnn kemmel teknik, bir sahne var mıydı? e hem | ÖzEzEEEEELEEZ a | ılf'.în_. Yeni bir filmini seyredeceğiniz genç yıldızlardan Anne Valerlo | Holivutta Haydutluk.. Holivuttan bildirildiğine göre iki lirası kıymetinde mücev kaçmıya muvaffak olm Jlar silâhhı olarak bir mücevhoratçı dükkânına girmiş! N bazısı bu dükkâ İyesine ortak. Haydutlar en kıymetli pırlant h ir. Bur a büyük bir r silâhlarını arı tehdit edi « hi verince ötek da ki T sinmiş, xin - mücevhera Bunlar tabiidir ki yük- alif pahada ağır i almışlar- İdır. Aldıkları şeyler arasında sine - yıldızı. Sim Simonun 2,000 iliz Hrası kiymetindeki bile: gitmişlerdir. nelerimizin eski bazı eserler ve sahne tezyinalı mali kudretimizin müsaade ettiği nisbette mükemmel yapmağa çalıştık. Başladığı, bir muhitin fikrt terbi- yesine hizmet etmek gibi asil işin ve feragatkâr teşebbüsün heyecanı için- de bulunan sevimli san'atkâra sor- dum: — Repertuarda neler var?. Eser- leri muhite göre mi intihap ettiniz? , Başını salladı: katiyyen Aksarayda tem- ni düşünmüyorum. Bu ndisini çok yüksek addeden kültürlü muhitlere nisbetle tiyatro seven uyanık bir halk var. Bunun i- çindir ki oynıyacağımız eserleri tür- lü mülâhazalarla bir tasnife tâbi tut- mak lüzumunu hissetmiyaruz. Bu küçük ve mütevâzı — tiyatromuzda Hâmidini Eşberini ilk defa tam ola- rak oyniyacağız. — Tam olarak mı?, — Evet.. niye şaştın?.. Şimdiye ka- dar «Eşber> tamam olarak hiç bir yerde oynanmamıştır. Sahneye ko- yacağımız yeni eserler arasında Hay« ri Fahreddinin Diktatör ve genç Şa- zıcıların Beşler klubü, S nu, Mitralyoz Hakkı, K. |Kendimi arıyorum, gibi piy İvardır. Ve... Ertuğrul Sadi ve dedikten sonra durdü. Sordum: — Evet.. ve,, Dostum bu süalimi bekliyormuş |gibi devam etti. Fakat sesinin tonu |bir perde daha yüksekti, — Nazım Hikmet de, dedi, heyetl- £Devamı 6 ncı sayfamızdı) Arman Gotye, her gece, dünya ti- nema perdeleri üzerinde, Arman Dö- | in kolları arasında ölüyor, Grata |Garbo, Lâdam Okamelyanın aşk ve Jacılarını göstermek için san'atinin bütün inceliklerini sarfediyor. Lâdam Okamelya öleli yüz yıl e- luyar, Fakat eski Mon Marter me - zarlığındaki mezarı daima taze çi - çeklerle süslü... Bu eski aşk Mmacerasından biraz bahsedelim; Margarit Gotyenin asıl ismi (Al - fonsin Ples) di. Ve Kontes Döples 0« larak öldü. Bir çok maceralarla ge « çen hayatı cidden tetkike değer, Pariste bir kaç mevsim güzelliği, zarafeti ve israfı ile saltanat sürdü. Yirmi üç yaşında öldü. İnsanların hatırasında bir müddet yaşıyan, son- ra silinip giden bir çok kadıtlar gi- K dti el ç Ladam O Kamelya Kimdir? Yüz yıl evvel Paris kraliçesi Mari Dub- les yeniden dirildi (Saraber;ıavr) ıj:;n, ( DöZE ) den, (Povan Perntan)dan sonra,(Gre- ta Garbo)da her gece sevgilisinin kolları arasında ölüyor. Yazan : F. Sermet İstanbul tarafından /e bu sayede ebedi bir şöh- lam Okamelyanın hayatı- nn en gizli noktalarını araştırdı odası! ini, familyalarına kaç frank verdiğini, hangi kitapları o - kuduğunu bilmiyen yoktur. Alfansin çok fakir bir aileye men- suptu. Babasına (bahriye sihirbaz) derlerdi. Son dexece çapkın ve bü - yücülükle meşhurdu. Bütün köy halkı öonun çapkınlığından, sefaha - tinden çekinir, korkardı. Dalma sar- hoş, vefasız bir koca, merhametsiz bir baba idi. Karısını, çocuklarmı her dakika azarlar, günde bir kaç posta döyerdi. Karısı kederinden - öldü. Uzaktan bir teyze kızı Alfonsini yanına aldı. Küçük kız, bir müddet dilencilik yaptı. Tarlada çalıştı, serbest bir ha- yat yaşadı. (Bahriyeli sihirbaz) kı- |zının ahlâksızlıklarına karşı kahka- |ha ile gülüyor, hattâ onu güzelliğin- den istifadeye teşvik ediyordu. Alfosini 16 yaşında, hayatın her ü acılarını tattı. Sefaletlerini yaşadı. Nihayet, bu sefil -hayattan kurtulmaya azmetti, Parise kaçtı. İlk evvel bir manav yanında çalıştı. Sonra bir şapkacıya çırak, sonra ha- vaf bir kadın, daha sonra da kibar bir fahişe oldu. Zengin bir İngilizin sayesinde kibar sösyetelere, kibar İsefahat köşelerine girdi. Artık yük - Jtek, mevki sahibi adamlarla düşüp kalkıyordu. / (Devamı 7 inci sayfada) AĞ 1 İsBalie l eli