#-SONTELGRA P - 23Birinciteşrin 937 Tefrika No1103 Yazan : M. Süleyman Çapan —— —— Yerelime ve iktiban kakkı mahfazdur “Sana ben hayli zaman oldu abayı yakalı!,, Sıbıhçılırııî akşamcılar kimin için meyhaneye gelirlerdi? Nerede şimdi böyle şair? Şimdi nerede böyle meyhaneci?. Benim yetiştiğim devirlerde, böy- le birkaçına rastladım, Fakat, on beş, yirmi yıl kadar evvel...Bunların en başında, Beyoğlunda Suterazi soka- ğında (Bodrum palas) sahibi rah - metli Fehmiyi gösterehilirim. Bu - günkü meyhanoseilerin içinde de Ka- dıköylü Mardik'ten başka, bu ayar- da bir tek meyhaneci yoktur, o, nev'i şahsına münhasır, tipik, iyi ruhlu bir insandır. Ve hakikaten bir tane- dir. Tevekkeli Ahmet Rasim onu sev- mez, dükkğnurldan. çıkmazdı. Şalrin her meyhanede, her mey- gedede köşesi yoktu. Ve her meyha- neci,»dostluklu değildi. Mükertem değildi, kadirşinas değildi. Hepsi şa- fr nedir bilmez : y — Ökumuş adam ! Diye hürmet göstermez, hattâ o- kumuş adam ne demektir onu dabi bilmezdi. Şaire hürmet eden, köşesine kim- seyi oturtmryan, hastalığında ara - yan, soran, para, hediye gönderen, zlyaretine koşan, kredi yapan birkaç dükkânc) idi. Esasen şair de böyle meyhanelere giderdi. Bu meyhane- ler de Kürkçülerkapısında (Saraç hanı), Çarşıkapıda (Taşhan), Çem- berlitaşta (Vezirhanı), Kumkapı üs- tünde büyük ve küçük Müsellem, Balıkpazarında (Çarapçı hanı), Top- nihayet iş şarkıya dökülür, sesi gü- zeller okumıya başlarlardı : Bir zaman içtik idi bir nevcivanın aşkma Şimdi nüş etmekteyiz piri muganın aşkına Nerdesin ver sakıyâ kaşı kemanın aşkına | Meydedir zevk tecelli, neş'e, rengü öncilü Her kadehte başka bir âlem görür çeşmi safı Gerek şairin, gerek“bazı müşteri- lerin mütemadiyen bir meyhaneğe deva metmelerinin sebebi, ayak alış- kanlığından, — patrondan — gördü; muhtelif şekillerdeki hürmet ve |tifattan ileri gelmiyordu. Bunda tez- gâhtarın, garsonların güzel, melâha- ti vechiye sahibi olmalarının da çok tesiri vardı. Şalr olmak için muhakkak âşık ol- İmak lâzım değil mi ya?. Yalnız ka- İdının güzeli sevilmez, yalnız mah- bube için şiir yazılmaz, mahbup ta İsevilir, onut için 'de gazetler söyle- İnir, manzumeler yazılır, beyitler dü- fzülürdü : Hasantım etme ebâ âlizbâ hakkı için Sana ben hayli zaman oldu abayı yakalı İsmi mânada güzel, kendisi sturette güzel İkisinden de güzel bir Hasanım var benim! Şair bazan meyhaneden kaybolur- du. Fakat yalnız değil, genç garson kapıda (Karagözün meyhanesi), San-|da beraber... Şair ondan söz almış, dıkburnunda — (Şalvarlı Artin) in, Lângada (Maksud) un meyhanele- | ferinden ibaretti. Batr, her zaman yalnız oturmazdı. Ekseriyetle yanına arkadaşları da gelirdi. Bunların arasında, meyha: nede ahpap olduğu lasanlardan baş- ka, kendisi gibi şlire meclüb, nükte ve mazmun meraklısı, şair olanlar da vardı. Şişeler boşaldıkça, meclis neş'elenirdi. O zaman beyitler, mis- ralar, kıt'alar, müfredler, müseddes- | ler, kaside parçaları, şarkılar, rüba- le felekten bir iki gün çalmak in, Galatanın bir oteline, Pendikte İbir köşeye, Beyoğlunda (Pasko) nun oteline mihman olmüuştur. Garsornun meyhaneden — kaybolu- |şuna türzlü türlü mana vecenler, ç: rin gözükmemesile bir alâkası oldu- günü derakap sezerler, biyik altın- dan gülerlerdi. Dükkâncı, ağızdan rivayetlere nihayet vermek için, genç garsonun hasta- İlandığını ve evinde yattığını söyler- İdi. Filhakika İstanbullu garsonlar İiçin bu vârid olabilirdi. Fakat taşra- | | Avusturyanın en son imparatoru olan Şarl'ın oğlu Arşidük Ötto, A- vusturya tahtırfa, o olmazsa Macar tacına kendini tabit ve hakikt bir varis saymaktadır. Gerek Avustur « yada, gerek Macaristanda Arşidük İiçin taraftar olanlar az değildir. Bun- |lar, kenditerini meşru hükümdar te- raftamı rayarak vakit vakit faaliyet- İlerini göstermekten geri kalmamak- tadırlar. Geçen gün «Son Telgraf> ta yazıldığı üzere Arşidük Ottomun ye- rine başka biri daha Avusturyanım, Macaristanın tahtına, tacına kendini hakikt bir varis sayarak o yolda id- ( H üncü sohifeden devam ) bir gün tehdit ediliyerirse ne ola « €ak? Onun için Sinyor Musolini im- paratorluk yolunun boyunda duran memleketlerle dost olmayı, bunla - rın dostluğunu temin etmeyi düşün- mektedir. İlkbaharda Trablusgarbe gitmiş olan Sinyor Musolini, orada Araplara hoş görünecek nutuklar söylemişti. Müslüman memleketler- le döst geçinmek istediğini söyle - miş, kendisine bir de kılıç verdir - mişti. İtalyanların iddiasınca o zaman |Başvekilin söyledi sözler yalnız (Trsblusgarp - Bingazi aratında kal- mış değildir. Bunun akisleri harice |de yayılmıştır. Fakat o nutukların bugünkü vaziyeti nazarı dikkate al- maktan ziyade, müslüman memle - mak demek olduğunu yine o zaman söyliyenler çoktu. Fakat şimdi Ye- menden böyle bir mektup geldikten sonra İtalyanlar: Arşidük musiki meraklısı Çigan onu tatlı hulyalara daldırıyor ketlerine daha hayali bir bakışla bak- D Tezgâhın arkasında küçücük ka - Tan arkadaşım babasına gülerek bak- tı: — İlâhi babacığım, dedi, şu söyle- diğin sözleri bir işiten olsa!.. Hani dünya âlem bize gülecek... Dükkâna henüz girmiştim, Habip de çok samimi arkadaşımdı. Tabi merak ettim ve: — Ne o, Habip, dedim, yine ne VA leneceğimi biliyorsun.., Düğün hak- kında babamın öyle garip fikir'eri var ki, hani düğünden de, gerdekten de vazgeçeceğim geliyor... Hayret etmiştim, Habibin çok sev- İdiği Fatma ile evlenmekten vazgeç- İmesi için ortada her halde mühim |dialarda bulunmaktadır. Bu adamın bir sebep olmalıydı. Daha ben bu iddian ne olursa olsun Arşidük Otto |“"Mühim sebebi> sormadan 0 devam etti: — Bilsen neler yapacakmış... Arkadaşcağızım her halde daha u- Zu nüuzün derdimi dükecekti, fakat bu resim, Paristeki büyük #erginin İbabası -şişman göbekli ve bilmem Macar pavyonunda Arşidükün aldır- paç yıllılytücear bir zat- oğlunun sö- mış olduğu bir resimdir. Geçen gün zünü keserek: oraya giden arşidük, saatlerce Ma - — — Se nde artık çok oluyorsun, de- carlar arasında kalmış, çigan muziki- 'di, sanki heyimize fenâlık etmek is- si dinlemiştir. Arşidük Otto, şimdi tiyöruz... Canın isterse... duimt olarak Belçikada bulunmak - | , Ve bana dönerek anlatmıya başla- tadır. Geçen hafta sergiyi ziyaret - | — olğdım. biliyorsun, şurada bir KA K kaç kuruşlük kazancımız var.. Ah. Allah ekşik etmesin, gül gibi geçi- kendisini Avusturya ve Macarista - |run müstakbeldeki tabit hükümdarı W:.x;ımııktıııı geri kalmamaktadır. İşte .- .- - 'taı a w ın r - lnlvvru!. Geçen gün de tayyareden İyirmi bin Tira çıkınca, Habibi — Eh artık evlen, dedim. Sevdiği İHalya bügün bir Arap siyaseti ta- |IZ varmış zâhir... Zengin, fakir, bak- kip etmektedir. Hindıstan yolu üze- |MA dedim, bütün —masraf, masari rinde İngiltere için pek hassaş bir |benden... iş ki. sen mes'ut olasın... Simdi kızı secti, düğün bazırlığını noktada İtalyanın takip ettiği bu si: iyaset, Londranın gülmekte olduğu Yahudi taraftarı siyasetile karşılaş- beğenmivor, illâki benim dediğim dağil de kendi dediği olacak.. ü Habibin yüzüne biraz da sertçe maktadır. İşle Roma mehafilinin Ye- baktım... Bu kadar iyiliğe karşı bu men - İtalya münasebalı itibarile bektide' Heröket” doğranü Mered ::ıl—;;:ı'dugı fikir ve mütaleaların |oi nankörlüktü... Babası hâlâ anlatıyordu: — Oğlan nuh. diyor. peygamber Herm bak, ne olsun bana hak Bahri Ahmer, pek şayanı dikkat |bir şekil arzeder: Bir t körfezine ve Bahri Muhiti Hindiye açılan bu denizde İtalyanın Asab gi- bi tahkim edilmiş bir liman İle Du- meyra gibi Fransa tarafından kendi. sine terkedilmiş bir adaya malik bu- lunmaktadır. Şimdi bir de Yemen'in dosttuğunu elde ederek me: kuvvetlendirirse, İtalya için demiyor yahu! istiyorum. anlatayım da | İlediye binasına yakınız. buradan 9- raya kadar halılar serelim, gelen ge- çen bunların üstünden yürür geçer ne olur... Habip, sinirlenerek atıldı: Afrikâa imparatorluğu pel niyet altıma alınmış -telâkki edili- Tramvaylar mı?. her şey para M lile değil mi? Gider şirketle uyuşu - — Peki, ya tramvaylar. Fakat, bir sual: Yemen İmamı ta- | DÜĞÜN HAZIRLIĞI — Kardeşim, dedi, perşembeya ev- | ©-. Düğün günü biraz şu yeni ha- İlimize uygun bir şenlik yapalım.. be- | iler, sâkinameler, şarabiyeler, hara- |lı garsonlar için, tefsire muhtaçlı. - İşte, diyorlar, Duçenin geçen ilkbaharda Trablusta söylediği nu- |"âfından Sinyor Musoliniye yolla - ruz, üç saatlik tramvaylar işleme - İsin, biz üç saat için ne isterse vere- baf manzumeleri okunur, müşterek 50, 60 yıl önce, İstanbul meyhane- İlerinde, bugün ve 30 yıl evvel olduğu gibi, çokluk İstanbullu garsonlar ça- Bir cam ver Allah için, bir bâde de 'Jışmazlardı. Yerli garsorlar pek na- ol mâh için dirdi. Bunlar da Beyoğlunda birkaç Meyhaneye serdik postu İgazinoda hizmet edı koltuk ve Bir kadek ver aman Kosti! çağanor meyhanelerinde çalışırlar- Di kadar çaktım. ki tersğ zadegânim |dı. Galatanın, İstanbul Balikpaza! aşkına (nan, Yemiş iskelesindeki büyükl Berka döndük meşrienvar eyledik İküçüklü meyhanelerin, Saraç hani- meyhanedef İnin, ve bu kabil meygedelerin gar- Gibi şeyler hep meyhanede oku- (Sonları Rumelinin Arnavut Rumla- Bur. Arada bir : rındandı. Memleketlerinden küçük |yaşta İstanbula gelirler, meyhane- ;lerdı.- miçolukla işe başlarlar, yavaş gazeller söylenirdi : Gerçi mestim, lik Gşk zülcelâlin dildedir. AM dildedir. | yavaş garsonluğa, tezgâhtarlığa ka- Ber bedek, dürdenei '“W';__r'“:':a' dar çıkarlardı. Aralarında patron « luğa kadar yükselenler de vardı (Devamı var) Gibi ilâhiler bilbedahe söylenir, CASUS Nakleden : Celâl Cengiz * — Ben bir Fransız muharririyim, | — Size bir şey sormak hakkına memleketinizde tetkikat yapmıya |malik değilim.. maamalih, sizi giya- geldim. bınızda takdir eden bir adamım. Ba- — İngilizlerden müsaade aldınıe İna, Hint ihtilâlcilerinin kat'i bir za- mı?. fer temini ne vakit mümkün olabi- — Vicdanen buna lüzum görme- |leceğini söyler misiniz? mekle beraber, resmen, bu havalide | — Böyle bir şey tahmin ve tasav- tetkikat yapmıya mezunum. vur ediyor musunuz? — Neler görmek istediniz, ve ne- | — Tahmin ve tasavvur değil,, bir ler gördünüz? hakikat gibi, gözlerimle görüyorum.. — Evvelâ her şeyden ziyade İngiliz |günün birinde Hintliler İngilizleri zulüm ve tehakkümüne şahit oldum. |buradan tardedoceklerdir. — Bunu gördünüzse, bundan baş- ka gördüğünüz şeyler izaha değimez. İlediğiniz için, sizi tebrik ederim: Bütün gördüklerinizi açıkça yazacak |Hintlilere karşı dostluğunuz hangi mismız?.. tarihte başlıyor? — Tabit, bütün fecaatile... — Yirmi senedenberi.. - — Benden mne öğrenmek istiyarsüs | — Çok eski. fakat, bu muhabbete nuz *.. sebep net - Bi Ki — Bunu çok kat'i bir ifadeyle söy- | tukların hariçteki akisleri henüz din- |mediğini gösteren mühim bir alâmet |Bahri Ahmer sahillerine kadar bu nutukların tesiri yapılmışlır!. — e Yine İtalyan mehafilinin fikrince İtatyanın Yemen İle döstlük mua- hedesini tazelemesi, İmamdan mek- tup alması gibi biribirini takip eden hâdiseler, Akdenizde İngiltereyi çok meşgul eden bir hayli meselelerin henüz halledilmemiş olduğu bir za- manda vukubulmuştur. Meselâ Fi- listin meselesi gibi... Bütün Araplık ölemini alâkadar etmekte, nasil hal- ledileceği bütün Araplarca merak o- lunmaktadır. İtalyan mehafili şunu tebarüz et- tirmek — Anlatayım : Babam halı tücea- rıydı, Bombayda her sene üç ay ka- lır, sonra tekrar Parise avdet ederdi. Yirmi sene evvel, bir gün Bombay- dan şu telgrafı aldık : « Pederinizi bir İngiliz zabiti öl- dürdü. Ticarethanenin hesaplarını görmek üzere hemen Bombaya ba- reket ediniz!» Bu telgraf, babamın dostlarından biri tarafından gelmiş- ti. Derhal Bombaya hareket ettim. Burayaâ geldiğim zaman yerlilerden kittenmeri İngilizlere husumetim ve Hintlilere muhabbetim gittikçe de- rinleşiyor. — Sizi tebrik ederim, mösyö! Da- ba doğrusu, sizi değil, kininizi... — Şimdi bana itimat ettiniz mi? — Emin olabilirsiniz ki, size en |mahrem fikirlerimi bile söylemek isterim... — Esaret zincirini ne vakit kıra- jbileceksiniz... Bana yalnız bunu söy- jleyiniz ! — Beş sene zarfında her şey bit - |miş olacaktır. * — Nasıl.. Beş sene zarfında mı? | — Evet.. Komite beş sene içinde çok muavenet görmüştüm. İşte o va- | İnan mektupla müslümanlar namına |cek değil miyiz?.. Sonra, şu Tokat- |söz söylendiği görülmektedir. Acaba (lhıyan mıdır, Parapalas mıdır, nedir, u hususta Yemen İ- mamına bir salâhiyet vecmiş midir- ler?.. Yemen ile İbnissuüd arasında- İki ihtilâfin harple halledildiği unu- tulmamıştır. İiki Arap memleket 2- rasında akledilen sulh ve dostluk |muakedesi de hatırlardadır: Bunlar, evvelce biribirlerini ha - berdar.«etmeden başka bir devletle |muahede aktetmiyeceklerdi. Yemen İmamı bu sefer İtalya ile dostluğu |tazelerken İbnissuudu daha evvel ha- İberdar etmiş olsa gerektir. Mesele- nin diğer Arap memleketleri — için 'halz olduğu ehemmiyet buradadır. İsim ve markaya dikkat. PZ ütün (Hindistan) 1 ateşe verecek. 'yanına gitti, yüzünü yıkamıya baş- Hintliler hür bir millet olarak yaşa- ladı, mak hakkını kazanacaklar, Bu Hintlilerin garip itiyadlarına — Hindistan meselesi İngilizler Bombayda kısmen — şahit olduğum Jiçin bir kalb meselesidir! için, Hintlinin bu hareketini pek te — Kalb mesetesi mi? garip bulmamıştım. Fakat, arkasın- — Evet... İngilizler (Hindistan) 1 |da, yüzünü yıkamakla meşgul olan İİngilizlerin kalbi diye tarif ederler. |Hintli, birdenbire başını bana çevi- İÇok doğru bir ifade, rerek : : — Bu kalb durursa İngiltere ölür | — Beni hâlâ tanıyamadın mı? mü zannediyorsunuz? Diye bağırdı. | — Muhakkik... Ve bunun için, | Bu ses, Bombayda son günlerde |kuvvetle ümit ediyorum ki (Enteli- İahpap olduğum bir İngiliz zabiti idi. cens Servis) Bombayda faaliyette | — “kaptan C, sen misin? diyerek bulunuyor. yanına koştum, dikkatle yüzüne bak- — Bu hususta neler duyduğunuzu |tım. Yanılmıyordum: benimle iki sa- anlamak isterim... attenberi konuşan ve benden en — Hiç bir şey söyliyemem, çünkü |mâührem fikir ve kanaatlerimi öğre- esaslı bir malümata sahip değilim... İaen adam, Hintli rolünü oynayan Muhaveremiz burada nihayet bul- Kapten C. idi. du. Hayretimden Sözüme dikkat ediniz: nihayet |bilmiyordum |buldu diyorum. O anda çok müthiş | Kapten C. elini omuzuma vura - bir manzara ile karşılaşlım; iki sa- irak! attenberi benim karşı karşıya, bu - | Azizim dedi, seni çok zeki bir run buruna konuştuğumuz Hintli, Fransız muharriri olarak tanımış - |birden, yerinden fırladı ve odanın İtam, Böyle bir tuzuğa düşeceğini ve İköşesinde duran Üğen ve ibriğein |fikirlerini böyle kolaylıkla ilşa ede- ne — söyleyeceğimi . m . ', Baş, diş, nezle, grip, romatizmâ ve bülün Aağrılarımız derhal keser. , Icabında günde 3 kaşe alınabilir . —— Yazan : 1Z.T. fet verelim. Kuzu pilâvı, bürelir İbaklavası, pastırmasile... güzel İâlem olsun, Kapıları ardına kadaf W Jçarız, sevabına herkes girer, birt F iÇer, eğlenir... Safiye ile Hafız BU 'h.ını da getiririz. bundan daha İFİ âlem olur mu?. Habip, gikelenerek 4 ee Beş, #ltı bin kişi kaç parâ İf İdayar, bir kerecik olsun hesapladi? İmı? âedi — Canım, her şey parasına göfü hesaplamaz olur muyum?.. Sonra df İyorum ki, Beyoğlu sinemalarını ralıyalım. Kelli davetlileri bü * jyücek bir sinemaya götürürüz, ayak takımı da olursa, başka bir nemaya z.. Hani istediğim 6f7 kes yerini bulsun.. Söyle hakkım $f mu? Ertesi sabah da Allah kerim- DW vetlilerden Kadıköyünde, efendifir | söyliyeyim, Boğaziçinde oturanlkfi ötellerde yatırırız.. Ertesi akşalfi | gelince, ona da Allah kerim... düşünürüz, daha aklımda lamma, gelinle güveyi balon! bul üzerinde gezdirmek fena olmi * yacak gibi geliyor... Balon olmü$i la ikisini ayrı ayrı tayyare'ere bİf || dirip paraşütlere bağlamak ve limüi na atlatmak istiyorum. Ben limatt” | bulunacağım. Gülcemal vapurile t Re vapurunu kiralıyacağım, parâ b jşütten biri Gülcemale, biri Fi jethıyacak... Tabii vapurlar donafl |mış olacak, yavaş yavaş ilerliyi köprünün Kadıköy iskelerine -| yapılan iskeleye haaa- yanaşacak İlar biri bir yerden, biri de bir | İçikacak ve birleşerek önde | |muzika, Taksime kadar çıkacaklaf * | Nasıl, plâi Habibe socarsan, tabif berbat dft cek. Ben, ağzım hayretten bir karı$ ? İçik Habibe bakarken, o hidd küplere binmiş, barbar bağırıyord | — İnsaf babacığım, Alah aşi AT SA İngiliz kadınır!! | mirası J Göçen gün İngilterede Hilda MT ngin bir kadın MJ' etmiş, tam 81 bin 645 İngiliz HMA “kıymetinde emlâk bırakmıştır. servetten 5000 liralık miktart ğ lik kilisesi müesseselerine bıraktt — -| JI ü | izminde pek 2 İmeş, fakat servetin mütebaki * Fakir adamların hayvanlarınd var mak için açılmış olan müessesti” himayei hayvanat cemiyetine Küptk) şöyle vasiyet edilmiştir: | | Arabistan — yarımadasındaki diğer |o otelde beş altı bin kişilik bir ziya- 'leri koruma cemiyetine ve saifi” wre K e n B Tak lerinden sakını! ceğini Lahmin - etmiyordum. :ğı (Entelicens Servis) in Bombay © kilâtını takibe memurum. K Eğer burada misafir sıfatile SÜĞ Tunmüş olmasaydınız, sizi şimdi * kif eder ve yirmi dört saat zarfl yeryüzünde serbestçe tencffüs ” kını sizden ebediyyen nez'ederd” BİR İHTİLÂL HABERİ Bu meş'um kitap beni denif " rinde günlerce meşgul etmişti: — j İçinde bulunduğumuz vapurl” y çüncü kaptanı Mister Kuks'un ı İtabı elinden düşürmeyişinin 7 bini anlamıştım. y Kaptan Kuks, maceradan çok " — lanan cesur bir gençti. ğ Britanya vapuru mesafeleri * p İdirım sür'atile katederek yolufü ği jya mederken, ben de Kaptan K ahbaplığı ilerletmiştim. | Maamafih, genç kaptan, DEfİ ğ |duda müstahdem bir miralay ÖÜği tanıdığı için, ben de kendisine © izahat vermiyordum, Bir gün akşam yemeğinden " İyeni kalkmıştım. İ (Devamı: ae ll z ai Bi D |