#—-SONTELGRA Esrarengiz Haydutlar on beş yaşında F — 8 Birinciteşrin p27 bir hâdise bir kızı kaçırıyorlardı Fakat, fikirlerinden Vazget;erekl kızı Yolda Yarı deli ve baygın bir İıalde ğ bulunan kız bıraktılar.. babasını bile ftanıyamadı Bir kaç gün evvel Fransada bir kız kaçırma vak'ası olmuştur. Esraren- giz bir şekilde cereyan eden bu hâ- disenin tafsilâtim yazıyoruz: Saat 8 raddelerinde büyük Gren- vil lakantasında yemek yiyenler, a- cı bir kadın çığlığile yerlerinden fır- lamışlardır. İçlerinden bir zabit, he- men dışarıya koşmuş ve yolün üze- rinde yatan 15 yaşlarında bir kız bulmuştur. Baygın bir halde yatan kız; he - men oradaki apartmanlardan birine | götürülmüş ve lâzımgelen tedavisi yapılmıştır. Bir kaç saat sonra ken- dine gelen kız, biç bir şey hatırlı » yamamış, kendisine İsmini sorduk- | ları Zzaman önce halırlıyamamış, an- cak yarım saat düşündükten sanra, isminin Ödette olduğunu söylem tir, Vak'adan 2-3 saat sonra, çok gü- zel olan genç kız;:kırmızı bir oto - mobilde gittiklerini ve kendisine acı bir silâç vererek bayılttıklarını ha« yal meyal hatırlamıştır. Genç kız, siyah renklere bakamı- yor, ve siyah elbiseli erkekler, sorgu için gelip gittikçe gözleri dehşetten büyüyormuş. İLK TAHKİKAT Polis komiseri M. Andre hemen vak'aya el koymuşsa da, zavallı kı- zm ağzından hiç bir şey öğreneme - zın cebinde küçük bir ayna ve dükkânlarda arşınla salı- lan kördelâlardân — bulmuştur. Bü kordelâ üzerinde Cop şehrinde bir dükkânın ismi yazılıydı Hemen bu şehzgedilen - telefona €evap olarak bu şehirde Odette Cal isimli bir kızın kaybolduğu haberi gelmiştir. Kızının bulunduğu habe- rini alan babasi otomoabille n Grenoble'e, hareket hemen | Kaçırılan kız ve babası Sabahın saat 2 sine doğrü kendi- sini kaçıranlar hakkında tafsilât ve- |rebilmiştir. Söylediğine göre kaçı - 1raı-ı erkek, siyah elbiseli, yeşil şap « kalı, sişah saçlı bir adammış. Ya- | İminda da sarışın bir kadın varmış. 2 saat sonra otomobille gelen ba- bası, kızının yattığı odaya girer gir- | kız: |mez — Gene bu siyah elbiseli âdam di- | İye üzerine hücum etmiştir. 1 Zavallı adlimın'0 andaki duyduğu | İteessürü tasavvur edin.. O geceyi babı lânet ederek geçiren Odette, ertesi Sabab, babasmı gene lınnımnnuşı tır. | Sağ ve sıhhatte olan annesi Mme, Cal ertesi sabah kızımı görmiye gi- decektir. Bu karşılaşmanın, kızın ak- |Jlımı başıma getireceği tahmin edili- iyor. M. CAL'IN SÖYLEDİKLERİ M. Cal'ın söylediğine göre vak'a- dan bir kaç gün evvel, evde genç İkiz yalnızken, bir adam eve gelmiş hakkında kompli- |man yapmıştır. Genç kız, adamın İiçeri girmek istemesine mani olmuş- tur. Bu yabancı adamın kızı kaçındı- |ğı tahmin ediliyor, | KIRMIZI OTOMOBİL | — Kızınız, nasil kayboldu? suali- ne M. Cal: Dün sabah mektep vâkti, Odette 7,45 te evi terkederek mektebe gilti. Saat 13 de mektebe her günkü gibi kızımı almıya gittiğim zaman, müdüre, sabahleyin gelmediğini söy- ledi. İki saat, bütün şehri aradımsa da bulamadım ve polise habı Polisin tahkikatına göre, İ ÜP k—Yl NA mu ullan jl a Tefrika No: 29 Arif Bey, küçük mabeyin daire - sinde bulunan Abdülhamidin oda kapısına kadar Seraskere — refakat etmişti. Rıza Paşa, odaya girdiği zaman, Ah. dülhamit ayakta duruyordu. Orta « daki masanın üstünde, bir Tsalya haritası görünüyordu. Abdülhamit, Rıza Paşayı gülüm - siyerek kabul ettikten sonra; — Paşat.. ben, vaziyeti bilmiyor.. 'or, değilim. Ancak ne- ticeği düşünüyorum. Benim tecrü - A bem, sizinkinden fazladır. Şayet, bu harbe girer de, kaybedersek, sonu- muz vahim olur, Ben bunu düşünü- yıırum Hn Paşa da, hararetli bir lisanla ! a İ'C'bl's d miolin gizlisiyaselı Yazan: ZİYA ŞAKİR ta üzerinde izahat verdi ve sgonunda da: — Hiç çekinmeyiniz, efendim.., ev. Jâ cenabı hakka, saniyen, pey - gamberin ruhani imdadına.. salisen, talif şahanenize güvenerck harbi ka- bul ediniz... Yalnız, harbe biz sebe- biyet vermiyelim, harbin mes'uliye. tini üzerimize yüklenmiyelim. Dedi. Abdülhamit, kısa bir ceden sonra, şu cevabı verdi: ısrar ediyorsunuz, pe- kâlâ.. harbi, kabul etlim. Fakat, şim- di meclise döndüğünüz vakit, şid « detli lisan kullanmaktan vazgeçiniz, Hattâ, süküt ediniz. Serasker Rıza Paşa, büyük bir se- vinçle meclise gelmişti ve artık, mü- Bi “Kendi düşündüklerini söyledi. Hati. |zakereye iştirak etmemişti. arak, siyah adama | | Cumudiyeler |Devrine aid İ»n: . / Bir keşif Sovyetler Birliği İlim Akademisi - tinin gönderdiği bir heyet, Don'da Kostenki köyü mıntakasında, bun - dân 30 ilâ 35 bin sene evvel yaşa - l mış olan cümudiyeler devtine ait bit insanın inini keşfetmiştir. | Burada, muhtelif silâhlar ve sileks- n yapılı a bulunmuş- tur, Bunlar arasında, bilhassa nazarı | — Turgüt, dikkati celbeden eşya, san'atkârane |yından 80 sene evvel larda elde edi- W di HAY ivenlerini parmakla - er birer çekip çıkarırken, dertli bir duruşla: 'Tamamile ayni man her şey eskisi gibi!.. Bakışları, bu ağaçlı tepeden tini çevri rinde do ara, diyor- htır. | etra- Iwıı e, bir çok kemikten ve sileks- | n mamul eşya bulunan bir toprak kulübe ankazı, ilim bakımından bil- | mübim bir alâka v lün ö â ve Banki çiık çiftleri saklamak için fışkırarak top top gür şilliklerin çevirdiği k a yerleşmiş küçük kir ki İspanyol sanatkârı orta- dan kayboldu ! Gene film âleminde bir hâ zita Diyaz meşhur bir İspanyol y dızıdır.)RoııhşDıvnnn âsi Franko - | Ve başile Turgudun si nun adamları tarafından öldürüldü- |dik etti. Yalnız karılarımız eksik, Rozitanın âsiler a- Wum sen de, pek hassasmışsın ca - iş- İhm £vet, tamamile ayn: Bir yeşilliğin arkasına — geçtiler. n kimseye görünmü - larında berrak bir u- fuk alabildiğine uzanıyordu. Garsön, bi enkele Çevikliğile İçalılıklar arasından kaydı, iki yeni gelenin diklerini yazdı ve |kayboldu. Turgüt: ti. Fakat öldürüldüğü ş: l çıkmamıştır. Kendisi hem sön derece sıhhati ye: İspanyol artisti Amerikaya gitmi: Şimdi oradan İngiltereye gelmekte- dir. Kay Marbe; Bu kızın sesi güzeldir. Dansı meşhurdur, Bu kız da Amne - rikadan İngiltereye geliyor. Bu kı- zn bir de vak'ası vardır. 922 de bir | — Leylâ ile geçinemediğimize bil- patrondan 3,000 İngiliz lirası tazmı- |Sen hâlâ ne kadar pişmanım, diye nat almıştır. Geçen sene de bir piyes- |SÖzüne devam etti, onunla beraber te almış olduğu rolü oynamış, deve |Yaşamak, ne kadar hoş olacaktı. risi ıktım, tekrar oynamaktan vaz- | — Macide de benim hoşuma gidi- |geçmiştir. Buna sebep de ilk oyna - yordu. Fakat, şu itiyatları yüzünden yaşal kitlerin tenkit etmesine hiddetlen - |di bir kaç yil önceki gibi tekrar yal- ati nızız, acaba ne oldular? Seninkinden #a aai nnn kamanamunen bir haber aldın mi? * | — En ufak bir h dim. — Beni de öyle, Düşündükçe insa-. na ne kadar garip geliyor. | — Ne kadar da acı geliyor! On dakika sonra sessizce yemek - lerini yerken, bi |dırdılar, bakışları . çar; T bile alama - şti; yandaki yeşillik içinde konuşuluyordu. Oraya iki kadın gelmişti: Leylâ ve Macide, Turgut sararmış! kmeti ise, bu tesadüf, eğlendiriyordu. İkisi de ne- İfe: almadan yan tarafı - dinle |başladılar. Macide dertli bir sesle: n — Tamamile ayni manzara, diyor- © |du, her şey eskisi gibi... Leylâ arkadaşının sö: | ederek: |Resim ve neykel sergisin- Evet, dedi, yalnız kotcalarımız deki Namık İsmailin manza. eksik!. ra tablosunun bir - parça: armızı bir otomobile binerken gö rülmüştür, cevabını vermi ? Dün gece Oğette Cal'ın kaçıranlar tarafından Grenoblden 3 kilametre mesafede St. Martin yoluna bırakıl- dığı ve genç kızın Tokantanın ziya- | lafını görerek oraya kadar süründü- ğü tahakkuk etmiştir. Ertesi şabah uyandığı zaman, yat- nü tasdik Oturdukları, yerlerine yerleştik - leri duyuluyor, el çantalarının hafif gürültülerini, bileziklerinin madeni şakırtılarını ve gerdanlıkların hışir- tilarmı İki erkek epeyee işitebiliyor. dığı akşamki rolü bir takım münek- | hiç bir zaman geçinemezdik. İşte şim-'| / rir konuşmıy MAURİCE CHEVALİER'n AT OYUNU Çeviren ; Tarık Z. Tunaya gili ile de hiç bir zama Sahi, sen hâlâ Hikmeti bırakt? ğına pişmansın Ve bu pişmanlığım, gittikçe Ü Jartıyor. Budalalık değil mi? Evİ ğimizi ve, şu anlaşamaı düşündükçe çok faz Şilk 'du. Garsonun gelişi, bu sesleri san- ki biraz durdurdı Leylânın sevdiği yemeği söyleme- | si üzerine, Turgudun kaşları gayri | ihtiyart çatıldı, başını önüne eğdi. İHikmet, arkadaşının kaygılandığını görünce, onun ellerini okşadı. İki i İkadın da yemeklerine bir sessizlikle başladılar. Arasıra söylenen bir söz, ive_vu Leylânın bir şakası yemekleri- İne biraz. hareket veriyordu. Çatal kaşık tıkırtısı, şişeden boş yun akışı, bu iki yeşillik hüdrelerini İcanlandıran yegâne seslerdi. | Turgütla Hikmet, bu hiç beklenil- miyen kır komşularının söyledikle- rini adamakıllı dinlemek için hafif başladılar. Kadın - İşeyi yine, bugün Ge anla Etrafa, bir kaç dakika süren İsessizlik çöktü. Bununla beraber İcidenin bedbince omuz kaldırış! rülmeden anlaşıldı | Konuşmiya devam eden Leyli (du: — Ben de, her şeyi sonradan #7 layıp anlamadığımı hâlâ kendi dime sor! a ak pacağı şeyleri ) Yaşıyor görmek, 0 zamanlar ne şuma gidiyordu bilsen...“Sen, Sf kine, benim kocama oyhadığım |lün tamamile aksinl oynuyordu! ikimiz de hareketlerimizle kocült Yapayalnız gelemezdim, bir sev- (Devamı 6 ınet sapfatli * EUĞÜN MATİNELERDEN BAŞLIYARAK CENİP EK sinemasıa | 2 MUAZZAM FİLM BİRDEN (W BEYNELMİLEL YANKESİCİ İstemiye istemiye hırsız ölan bir avoketın dayanılmaz derecede kömik ve heyecanlarla dolu maceraları, Baş röllerde: ERNAND GRAVEY - EDWİG FEUİLLERE e Halkımızın emsalsiz rağbeti karşısında daha bir kaç gün uzatı$? IB LOREL- HARD IKIZLER 4& — TÜRKÇE SÖZLÜ KO'ılı AHESERİ b bğnü n GK ların konuşmas Jidi: - Mac! İbir da mi? ın tığı İçkantanın sahibi Mme. Chris - tolet ile genç kızın arasında şu mu- havere olmuştur: — Gremnablde, bir | — Bu Annemi â mi? Bir daha o kı binmek İstemem. Bir kaç dakika sonta, Arap İzzet Paşa, bozgun bir çehre ekrar salona girmişti. Fakat ber zamanki şaklabanlığına mukabil, şimdi da » yak yemiş bir kedi gibi sükünet i- çinde idi, İzzet Paşayı şifre kâtibi Kâmil Bey takip ediyordu İzzet Paşa, bir köşeye çektimişti. Halil Rifat Paşa, başını kaldırmış, gözlük camlarının arkasında parlı - yan gözlerile Kâmil Beyin yü bakmış; — Yağa.. öyle mi?.. dim, Diye mırıldanmıştı. Ve sonra, ü zun bir üzüntüden kurtulmuş gibi dirseklerini -koltuğunun — kenarına dayayarak; Paşalar!.. artik, bu müzakere u- zun sürdü. ülecek bir çok işleri- miz var. Onun için bu meseleyi ha- yırlı bir neticeye bağlamak lâzım. Şimdi, son defa olarâk reye müra - caat edeceğim. Rica ederim, fikri İâbilerinizi açıkça. söyleyiniz. Demişti. Fakat bu sözlerin söylenişinde öy- de l.r tarzı hareket vardı ki; salonun ındı ğiştirivermişti. züne Pokâlâ efen - “AŞK RESMİ GEÇİDİ,, “ŞEN DUL,, “NEŞE İLE,, Namındaki 3 filmi halkı cez..etmıştı. Fakat bu seneki Yegâno SEVİMLİ SERSERİ Rifat Pa: şifre - kâtibi Kâmil Bey bu sefer de, (Ticaret ve Nafıâ nut Celâlettin Paşa) nın söz- mazbatayı, zin yazmasını ferman bu - |yuruyorlar... lâkin, « heti kabul olunursa, sak: İrafımızdan tecavüz olunmasın. yuruyorlar, Diye, açık ve sarih bir irade tebliğ etmişti. İçtimaa ilk başlardığı zaman, ta- mamile (harp aleyhinde) fikir be- |yan eden Mahmut Colâlettin Paşa - İnın yüzünde de şimdi memnun bir İtebessüm belirmişti. O da -tıpkı Sad- |razam Halil Rifat Paşa gibi- büyük bir üzüntüden kurtulmuş gibiydi. Mahmut Celâlettin Paşa, |derhal samdalyasını masanın başına ,ceı_mıcvı Herkese işittirecek kadar İyüksek bir sesle: — Efendim!.. mesele, sizin buyur- duğunuz gibi de olur, Seratker Pa- şa hazretlerinin buyurdukları gibi de olur... Lâkin, Serasker paşanın, bu kadar saattir, çalışıp çabalıya » bü. önümüzdeki pa: zartesi akşamın- dan itibaren zatı | Sinaması salonu* nu halkın hücü* muna maruz bırakacaktır « filmi ile SAKARYA İrak anlatmak istedikleri yol, daha | imdir, Artık, ince eleyip, sik da- | Z, ne buyurursunuz, — Barp... Harp.. harp.. harp... &.. Cenabı hak devl ç izin hakkında” AA a ah, mansur VE başını Haj Ki İA Slüruz... Mahmut Pişa P leri, lütfen arz mazbatasını ** buyurunuz, elendim. 1 bit kâtip olan Mahmul | Paşa; mazbatayı çnr('py a zivermişti. Nazırlar, ac:hll “"ıv Dedikten sonra, fat Paşaya çevirmi Sadrazam Paşa hazretleri ülürsa, (harp) mazba - tasını tanzim edeyim. Teberrüken, bu da benim hizmetim olsun. | Sözlerini ilâve etmişti. Mahmut Celâlettin Paşa, nazır ol- makla beraber, eskidenberi Abdül « hamidin husüsi teveccühüne likti. Buna binaen, şimdi i onun SÖY- lediği bu sö mü- Temişler, şifre kâtibi Kâmil Bey€ rerek Abdülhamide gönde't |Bu esnada, Arap İzzet Paşsâi 8e gibi ortadan silinmişti. Aradan, bir çeyrek saat uğunu her-İden, Kâmil Bey koşa Koşü bd“"' mazbatayı geri getirmiş işti. A |mit, mazbatanm yazısının kösi himetmiğli. Ve herkda, stik Ah. dülhamidin (harp taraftarı) olduğu- (fına ve kâğıdın sol ki—şı—sınev (Mucibince) na bir anda kanaat getirmişti. Kelimesini yazmak suretil |ç 4 Sadrazam Halil Rifat Paşa, rey top- zatı âlilerinin e bata münderecatını tasdi lamıya başlamıştı: |Yunan Hükümetile harbi. tetleri!.. — Harp... kabul eylemişti. — Ya, zatı devle'lnizsn" İ — Barp... « e '