€—SONTELGRA — Yüzlerce liraya mal olan eğlenceler kimselerdi. Bu sil — dostları onları bir fuhşn teşvik eden analara pek (bil | hassa Türkler arasındalender ola- rak rastlanırdı. Hele karısını rande- vu evine gönderen kocalar hiç yok- tu - şimdiler de Beyoğlunda, şurada burada rastlanan müthiş facislar » dandır. Bugün öyle kocalar vardır ki, karısının kazancile, randevucu- İESRARENGİZ İSTANBUL KA REY NN pE7 Tereüme ve iktibas kakkı mahfuzdur Bedavacı dostlar, güzelliklerine mağrur âhla para çekerler, köpek gibi beslerlerdi. beklemezler, bilâkis onlara yedirir- )ler, bol bol para verirlerdi. Serma- .yeler onları sayar, eve geldikleri ge- ce, onlara gözükmemiye çalışırlar, saygı ile muamele ederlerdi. Sor - mayelere yan gözle bakmak, kötü hislerle nazar fırlatmak, bu gibiler- İden çok uzak kalan *hareketlerden- lukla vücudünü kiralamak suretile ka|di. zandığı paralarla, mes'ut (!) bir hayat| Bugünlerde bu hisler yoktur, Ser- yaşâamaktadırlar. Bunlar, sazın en (mayelere yan gözle baktıktan başka, âlâsını dinlerler, eğlencenin en lük- sünü yaparlar, elbisenin en şikimi — giyerler, ayaklarındaki iskarpin 15, sırtlarında gömlek 35 liralıktır. Çale gıya para atarak caka satarlar, yir- Tei türlü mezesiz rakı . Bün baktan akşama kadar Beyoğlu gazi- nolarında, kahvelerinde iskambil, tavla oynarlar, tâ vitrinin önünde bir manken gibi oturarak geleni ge- çeni seyrederler, gazetelerini okur- lar. Bu adamların içinde öyleleri var- dır ki, karısının eline geçen paranın membamı sorduğu zaman : 'sküdara gittim, annemden al- dım !, — Senden aldıklarımdan biriktir- dim !.. Tarzında verdikleri cevap karşı - sında, bundan hiç şüphelenmiyerek: — Aferin karıcığım. Sen hakikaten tasarrufu seviyor, beni düşünüyor- müuşsun !.. Diye alnından öperler. Belâlıların bir de sulu takımı var- dır. Bunlar öyle haftalik falan iste- mezler, parasız kaldıkları zaman, o gecelerini geçirmek için bir kaç ku- ruşa, birkaç kadeh Trakı parasına, bir iki kâse işkembe çorbasına razı — olurlar. Eski yıllarda böylelerine pek az rcastlarıyrdı. Bu altı yıl evveline gelin- veye kadar böyle birkaç sulu belâlı Beyoğlunda türemişti. Bunlar, her semti dolaşırlar, gizli evlere musallat olurlar, bir kaç parâ kopardıktan son- ra savuşup giderlerdi. Bunların en meşhuru, en sulusu birkaç ay evvel ölen Arap Salâhad- dindi. Ev sahiplerinin dostlarına gelin- ce, bunlar da nevi nevidi. Araların- da yalnız kendi paralarile hovarda- lik eden, ev sahibi kadınların para- sına tenezzül etmiyenler olduğu gibi sırf geçinmek, bedava yaşamak için, onlardan aldıkları paralarla şurada burda caka satanlar da vardı. Bu gi- bilerin ekserisi güzelliklerine mağ - Tur adamlardı. Sırf çekmek maksa- dile geçkin ev sahiplerini doşt tu - tarlar, paraları için onlarla beraber yaşamıya razı olurlar, bu maksatla sıkı sıkı yakalarına yapışırlar, ev sahipleri de güzellikleri, gençlikleri için tutarlar, bir kanarya gibi, bir köpok gibi anları beslerlerdi. Eski yıllarda böylelerine çok na- dir rastlanırdı. O devirlerde ev sa - bhiplerini dost tutanlar, ağır başlı, bovarda adamlardı. Dostlarından REN, SN N YA VAO ZBDN Şönap ” e W T U—_Y!!———,!'I,Y"—"v" y ta, y gelir bir işaret yaptı. Vens devam etti : — Öyle farzedelim. O zaman me- Bele gayet basitleşir değil mi? Zira bu arkadaş, diğerlerinin bütün ha - /— reketlerini kolayca takip edebilir. /— Hem, Namot'un ölümündenberi, ka- tilin, kurbanlarını buraya gelir gel- mez öldrürüşü garip değil mi? — Namot'tan bahsettiniz. Halbuki Gnie — — İtirazınızı biliyorum. Perlan 1- “le Senter, diyeceksiniz, Namot va - Purdan düşüp öldüğü zaman burada gizli gizli randevu alırlar, dışarıda birleşirler, gezmelere giderler, ka- çamak yaparlar, hattâ evde kapı ar- aptesanade Öpüşürler... Bunların evdeki isimleri şudur: — Babat., Z Eve geldikleri zaman, kızlar aşa - ev sahiplerin şöyle seflenirle: — Anne, babam geldi. Aşağı in!.. Halbuki bunları baba diye çağıran- Bunların re acıklı maceraları, ha- yat hiköyeleri, menkıbeleri vardır. Ömürlerinin hikâyeleri ibretle, dik- katle, rikkatle okunacak şeylerdir. 'Ve sonları ya bir hastane köşesinde can vermek, yahut, yine kerhane - İlerde, gizli evlerde hizmetçilik yap- mak veya: dilenmektir. Eski ev sahiplerinin içinde, dast- larına bakan, para verenler de pek azdı. O devrin umumhane sahiple- rinde de, dostlarında da bir ağırlık, kibarlık vardı. Bugünküler gibi su- lu, ne oldum delisi değillerdi. Kötü iş yapmakla beraber, fıkaralara yar- dim ederler, senede bir,iki fakir kı- za çeyiz vererek ovlendirirler, kim-' sesiz çocukları mektebe korlar, üst- lerini, başlarımı yaparlardı. Hele ki- |liselere bol bol para verirler, kış jgünleri fıkaralara kömür, ekmek dağıtırlardı.Hele hovardalıkta, en tanınmış hovardaları gölgede bıra- ikacak kadar para sarfederler, çal - gıya avuç avuç para atarlardı. Yor- gancı bahçesinde bir sarhoş olmak, (apukuryalarda Odeon balosunda eğ- Tenmek, Tatavlada Baklahorana git- mek, onlura yüzlerce liraya mâl o - lurdu. Bu kadınların başında, bir iki yıl evvel ölen Olgayı hatırlamamak ka- bil değildir. Olga gömülürken, mezarının ba - şında Neyzen Tevfik şu kıl'ayı söy- Temişti : İ (Devamı var) | Sıtma mücadelesi devam ediyor Yurdun her tarafında sıtma mü - cadelesi hararetle devam etmekte. dir. Bilhassa, sıtma mikrobunu "ya - İşatan su birikintilerile batak gölle - rin kurutulması işinde halkın yar - dımından da istifade olunmaktadır. Yalnız Trakyada son 'beş ay zarfın- da sıtmalı mıntakalarda 66 bin 899 İkişi muayene edilmiş, 20 bin 977 kişi tedavi olunmuştur. Mösyö Vogler «Olamaz» manasına |bu adamlardan Birisi onu öldürür- ler? Buna cevabım var, Evvelâ, Na- mot, hakikaten bir kaza neticesi öl- müş olabilir ve bu ölüm, katile bu cinayet fikrini telkin etmiş olamaz mi? Hem böylece kendisi şüphe al- tına girse bile «Müösyöler, ben bura- da iken vapurda olan bir adamı na- sıl olur da öldürebilirim?» diye gü- zel bir müdalfaa silâhı da elde etmiş lolmaz mı? Her halde, ötekilerinin burada katledilmiş olmaları, Na mot'un da muhakkak katledilmiş olduğunu ispat etmez. — Fakat Gerniko'nun aları... iddi: n hasta | HİKÂYE Uçan ve deşilen Kalb... ( # üncü sahifeden devam ) ğını anladım. Bunu kendisi de an « ladı. Bir gün, başka bir kadın gördüm. Onun da arkasından gittim, tam ko- nuşacağımı sırada yolda karıma rast gölmiyeyim mi? Birdenbire olduğum yerde mıhlandığımı - ve titrediğimi |hissettim: Bu titreyiş, bu bir kaç sa- Fnlyılık heyecan hoşuma gitmişti. |Fakat karım bunu uzatmadan uzak- laşıp gitti. Eve döndüğüm zaman bana: — Sâna Söyliyecek bir sırrım var, dedi... Sır, sır.. demek artık sır öğren « menin de heyecanını tadacaktım. He- men karımı kucakladım: — Söyle, söyle... diye bağırdım. ©, orali bile olmadı: — Hayır, dedi, sırası geldiği zaman söylerim, senin istediğin zaman de- Bil... Ve karım, bu sırrı bana, günlerce, aylarca söylemedi. Meraktan çat « hıyacak gibi oluyor, yerimde dura « mıyarak tepiniyordum, Karımı teh- dit ettim, kendisini öldüreceğimi söyledim, 0: — Öldürmek değil, ne yapsan öğ- İzenemezsin, o sır, benim kalbimde saklı... diyordu. © sır, onun kalbinde, yine dakika- larca, günlerce ve aylarca saklı kal- dı. Yine tehditlerimin hiç birine ku- Tak asmadı. No yapabilirdim bu sırrı öğrenmek için?.. Karım sırrımı söy » lemiyordu. Sırrını kocasına söyle - o, kimse, cemiyete de lâzım de - ğildi. O, yaşamamalıydı... Evet, bir akşam, onu öldürmiye karar verdim. Ayni zamanda bu haş bir sergüzeşt de olurdu... O akşam, evimin tuhaf renkli ışıklarını yak - tam. Eskiden, on altıcı asırda Vene- dikte yaşamış olan katüllerin elbise- lerinden birini giydim. Bu elbiseyi, Venedikten çok para sarfederek ge- İtirtmiştim.Ve karanlık koridorlar » dan karımın odasına doğru ilerlemi- ye başladım. Dişlerimin arasına kes- kin bir yalağan sokmuştum. Kapının anahtar deliğinden bak « tım, karım yatağına uzanmış, göz « Teri tavanda, düşünüyordu. Ne düşünüyaordu acaba? Bunu bil- mek, ne hoş olacaktı!.. Kapıyı, hızla iterek içeri girdim. Karum, birdenbire korktu, fakat son- ra kendini topladı, hattâ güldü, çün- kü her şeyi anlamıştı: — Beni, dedi, öldürmiye mi gel « din? — Sırrı söylersen seni öldürmem.. diye cevap verdim. Kahkaha le güldü, sonrar — Deli, dedi, o-sır, benim kalbim- de, ölsem de öğrenemezsin!.. Hiç bir şeye kızmadım, yalnız deli İdemesine kızdım. Ben, deliydim hay.. Hemen üstüne atıldım ve bir kaç bıçak vurüşümle onu — öldürdüm. Kanlar aktıkça içim rabatlıyor, bu manzara hoşuma gidiyordu. Kalbim ağır bir yükten kurtulmuş gibi, ta- natlanmış gibi uçuyor, uçuyordu. Karımı öldürmüştüm, amma sırrı öğrenememişlim. Sır, kalbindeydi ya!.. Hemen kalbini çıkardım, ve hu et parçasını bıçağımla deşmiye baş- ladım. Kestim, parçaladım, fakat i- ginden hiç, hiç bir şey çıkmadı. Ve sırrı öğrenemedim. Sonra yakaladı- lar beni... buraya getirdiler... Söy- leyin, bundan daha heyecansız, ha- değildir. İddiamı çürütmek için Na- mot'un bırakmış olduğu — mektubu l ileri sürebilirsiniz. Lâkin bu it - hamnamenin Namot tarafından ya- zildiğini blmiyoruz. Hoş, şimdilik bu noktayı bırakalım da, gelelim i- kinci ihtimale : Katilin vapurda bir suç orlağı olamaz mı? Zaten katilin bir suç ortağı olması lâzım, Bu tak- dirde birçok noktaların izahı kolay- laşıyor. Bu üçüncü şahsım kim oldu- Kunu bana sormayınız. Söyleyemem. Zira şüphelerim pek hafif ve emin değilim, Binaenaleyh, katil, dedik, altı arkadaştan biridir. Bünu böyle kabul edersek, en geri kalanın diğer- lerinin servetinden istifade edeceği- ne göre... y — Katilin de o olduğuna hükme- deceksiniz, değil mi? — Hayır. Zira bu katil bir dâhi - dir, bu kadar basit bir noktayı ih - mal etmez, Her halde tedbirler al « mıştır, başka bir şey bulmuştur. — Peki amma altısı birden, hattâ, | yeniden izahat istedi. anneleri ile beraber sekizi birden ö- lürse ne olur? miyen kadın, bana lâzım değildi. Hem Hem müsbet bir şey söylemiş Filistinde İngilizleri tedhiş Ediyorlar! (* üucü sağşfadan devam) kırk imiş. Bir karısı, iki kızı varmış. Bunun üzerine -Kudüsteki - Arap Millt Komitesl bir tebliğ neştetmiş ve bu cinayetten dolayı nefret izhar etmiştir. Filistindeki Arap halkının da bu cinayet karşısında ancak nef- Tet ve istikrah duyacağı bu tebliğde zikredilmektedir. Filistinde Araplık aleyhinde çalış- nuş olduklarından dolayı kendileri kara listeye ithal edilerek bunları öldürmi karar veren gizli todhiş komitesinin reisi- hakkında İngiliz gazeteleri bir takım tahminler yü« rütüyorlar. Bu komitenin reisi esrar- lengiz bir adam olup şimdiye kadar meydana çıkmamıştır. - Kendisine «Kurtt» derlermiş!.. «Kurt» dendiğine göre Traklı imiş, vaktile Irakta zabitlik etmiş, harp ve darp işlerinde çok cesur bir adam- dır. Geçen sene Filistinde Arapların isyanını kazırlamakta bu «Kurt> un çok mühim bir âmil olduğunu İngi- liz gazeteleri iddia ediyor. <Kurt> Un emri sltında silâblı pek çok adam vardır. Yine İngiliz gazetelerinin yazdı - ğına göre; Filistinde bir de «Karael» gizli teşkilâtı vardır. Karacl teşkilâtı Filistindeki zengin Araplara haber göndererek, kendilerinden çok mik- tarda para ister, fakat bu parayı ala- mazsa mükemmel surette sarılmış, sarmalanmış paketler içinde bunlara borubalar göndererek evlerini tahrip ettirir, kendilerini öldürtürmüş. Filistinin üçe ayrılarak idaresi için İngilizler tarafından temimnuzda ileri sürdüğü proje meydana çıklıklan sonra, Filistirdeki vaziyel gilgide ne- zaket peyda etmekte devam ediyor. Filistinin sahil tarafını Yahudilere, dağlık tarafını da Araplara vererek Kudüs ve havalisinin da doğrudan doğruya İngiliz İdaresine verilmesi teklifini iktiva eden bu projenin e- sasları son Cenevre Miülletler Cemi- yeti toplantısında da muvafık görül- Hulâsa, dindeki vaziyet, ger- ginliğini muhalaza etmektedir. Bi- rihirini takip eden ve siyasi birer ma- hiyet alan cinayetler tekerrür edip durmaktadır. Yeni polis Memurları Zabıta meszleğinde çalışanlara iyi bir istikbal hazırlıyan yeni polis teş- Kilâtı kantınunun tatbikma başlan- 'dağa 1 ağustos 937 tarihindenberi Pöm | aa ğağaeme ai inöümeRaRissanimeminuman vamemamaRanı çaam ae Jis yazılmak içla yapılan müracaat- ler gün geçtikçe artmaktadır. Bu meyanda bir çok orta meklep ve lise mezunları da Emniyet Umum (Müdürlüğüne müracaat etmişlerdir. Kanunda yadnlı şartları halz olan- Tet arasından polis memuru ve ko- miser muavini almmasına devam e- dilmektedir. ——— —Ö reketsiz bir hayat olur mu? Ben: — Olmaz, dedim, olmaz... O, devam etti: — Şimdi bari beni ölüme mahküm letseler de darağacına giderken 2e- iyecan çeksem. Fakat onu da yapımı yacaklar, Avukatımın söyledikleri öre, timarhaneye — gideceki yin Allah aşkına, bende deli bali var mı?.. Ben: — Yaok, diye cevap verdim, hem hiç yok... — Demin bahsettiğim kimse geri kalır ki.. Iökin onun ne sıfatla bu servate ol koyabileceğini bir türlü kestiremiyorum, Kimdir bu? Söyler misiniz? — Bunu söylemiye hakkım yok. Mösyö Vogler pek sinirlenmişti: — Bu, dedi, arap saçı gibi bir iş. Mesleki hayatımda böylesine rast- lamadım. Peki arama, bu Smit de - nilen adam hakkında ne düşünüyoör- sunuz?.. — Tamamen uydurma bir şahsi- yet. — Nasıl olur? O halde ne diye Na- mmot ölmeden evvel Senter'e onun hakkında mektup yazıyor? — Bu mektup Namot tarafından yazılmış değil kit — Ne diyorsunuz? Kim yazdı öy- le ise ? — Katil, Mösyö Vogler durakladı. Fazla hayret eseri gösterdiğini anlayarak leiddi bir tavır aldı ve müfettişten Vorobeyçik | |razı oldu ve söze başladı : [- — Namot öldükten sonra eşyaları Öldürülen S Türk SI ve ölen kadın? | (S inet sayfadan devam) İsmet Zino, 1931 senesinde Berli- ine gitmiş, orada telepat, müneccim, faler, müzikhol artisli olan Erik Jean Hanussen ile tanışmıştır. Bün- lar az zaman zarfında - biribirlerile ahpap olmuşlardr. Hanussen, İsmeti yanıma kâtip olarak almış ve: »Be- jraberco büyük işler yapacağız!» de- miştir. | Zaman pek fenu idi. Orta Avrupa İpek karışık bir halde idi. Siyasi en- İtrikalar yanında yeni itiyadlar, ve- falet, sefahet, para, aşk, uyuşturucu maddeler rezaletler na ve Ber- Jinde almış y müştü. Bu feci ve İgülünç vaziyet karşısında bir' tele - pat kolaylıkla faaliyet sahası bula- Wb'.lbrııxdu. Bu sahada iki arkadaş, Viyanada yaptıkları rezaletler yü- zündon kaçmıya mecbur oldular. İkl arkadaş rezaletten rezalete ko- şarken nihayet günün birinde mu- zaffer oldular. Hanussen, Berlinde wSkıln tiyatrosuna angaje ediliyor ve arkadaşı İsmet ağa 'da Amerikan u- sulü reklâmlarla halkı tiyatroya cel- be muvaffak oluyordu. İsmot halka diyor ki : — FEfendim, hile yaptığını Iddia edenlere 10 bin mark verecektir. Bunun üzerin telepat olan Hanusz- sen'in hile yaptığını Kimse artık ha- tırına bile getirmiyor. Hattâ kendi- sin! hususi seanslara davet ederek külliyitli para verenler de bulunu- yordu. ... 19892 senesinde Almanyada nasyo- nal sosyalist partisi intihabatta ilk muvaffakıyeti elde etmiştir. Hanus- sen de vaziyeti kavrayarak nasyonal sosyalist partisine büyük ve gözle görünmiyen kuvvetlerin yardımımı ve yıldızların muzaheretini temin ediyor. İsmet Zino, Berlinde Hanussen Zeitung namile bir gazete tesis ede- rek başmuharrir oluyor ve gazete- nin birçok makalelerini kendisi ya- znıyor. Büu gazete Hitler, Goebels Röm ve Goering'in mesağnamelerini neşrediyor ve onların yazılarını ve çehrelerini tahlil ediyor. Onların ta- Lihini öğrenmek için kahve ve oyun kâğıdı falına bakıyor ve sür'atle ik- tidar mevkiine geleceklerini, insan kuvvetinin fevkinde yüksek ve za- ferle dolu bir talike mazhar olduk- larını söylüyor. Biraz sonta Hanussen ve İsmet Zinonun bütün Hitlerci şeflerin mon- sup olduğu mehafille temasta bu - Handuğu, anların husust hayatların- SINEMA (3 inci sapfadan decem) ki, Fransa ve Amerikada çevrilmiş olan on film arasından en iyisini soç- mek lâzimgelse, aradaki müczdele pek şiddetli olacaktır. İşte bu sebeple Holivuda gider - ken düşüncelerim yavaş yavaş azal- maktadır. Çünkü, Holivuda giden bir ârlist sız filmleri sayesinde bir şahsiyettir. Kontrol başlıyor! 937 yılına ait hafta tatili ruhsatiye kâğıtlarının ve şoför ehliyotname ve- sikalarının kontrolüne önümüzdeki aftadan — itibaren — başlamlacaktır. Ruhsatname almadığı halde pazar günleri dükkânlarını açlığı görülen- lerle ehliyetsiz. şoför kullananlar hakkında hemen cerza kesilecektir. Senler'in ev ilmişli. G niko'nun vurulup ortadan kaybol - yaparken, duğu gün, siz tahkikat 'hm Senter'den, bu eşi için müsaade İste üç gün sonra gelmemi, rira, evden çıkıp otele gideceğini Söyledi. Rurun üzerine ben, derhal eşyaları tetkike karar verdim ve o gece gizlice apar- tımana girdim ve tetkik ettim. — Doğru bir hareket değil. — Ne yapayım? Başka çarem yok- tu, Hoş, eşyalar arasında dikkate de- ğer bir şey yoktu. Hattâ, Senterin bana getirmiş olduğu ve Namotun eşyaları arasında buldüğunu söyle- diği ithamname dahi yoktu. — Yat. — Evet.. demek bu mektuübu ora- ya, birkâç gün sonra başkası koy - muştu. Neden? Şüphelerimizi başka noktalara çevirmek, bizi meçhul Smit'i aramıya sevketmek için. Vorobeyçik sustu. Biraz düşün - dükten sonra devam etti : — Esasen bu katil diye gösterilen adama verilen isim garip!.. Smit. dünyada yüz binlerce Smit var. Hem vi pi Jda mühim bir rol ifa etmekte 9dt |P ğu görülüyor. 4 Bu sırada Hanuüssen'in asıl isti nin Herman Steinsehneilder ve #” | sevi bir eskicinin oğlu olduğunu Y | zıyorlar. Hanüssen, iftira 3di | bu ifşaata cevap vermiye bile zül etmiyor ve hasımlarının ik ve zaafa düşürmek 6_5'; diklerini iddia ederek gazetesir İ İsmete yazdırdığı makalolerle Nu_' leri bir kat daha yükseltmekte T yam ediyor. | .. d 1983 te Hitler Başveksi olduğu #E man artık gözle görünmiyen vetlerin yardımına ihtiyacı yor, Bittabi Hanussen de gözden * şüyor. a İsmet, bu hususta daha kurt davranmış ve zekâveti sayesinde V0 ziyeti hemen kavrayarak Ber 4 kaçmıştır. 3 İsmetin Betlinden firarından Vi kaç gün sonra Hanussen'in de kaldırımlar üzerinde b tur. Bu cinayetin esrarı el'an dilememiştir. y M İsmet, Berlinden kaçmazdan kaç ay evvel Mis Graco adında genç ve güzel bir kadınlık ' lenmişti. İsmet bundan sonra Â' pada karısile serseri bir hayat çirmeye başlamıştır. 1935 te İszmet parasız köl Bir aralık Baden gazinosunun mar salonunda Krupiyolik biraz sonra işsiz kalmıştır. Bu da bir de çocuğu olmuştur. p bir hriç salonu açmış ve ailesini f çindirmiye başlamıştır. Müstesnâ VV güzelliğe malik olan bu kadın, muvaffakıyet kazanmış, etrafına PU çok kimseleri toplamıştır. Fakat F rızını çok seven İsmetin, yavaş kıskançlık damarları galeyanâ miştir. Biraz sonra parasızlık tek”ar göstermiş, nihayet geçen sene muz ayında karı koca ayrılmiyâ rar vermişlerdir. Kadın İngiltefti gidecek, İszmet Zino da Viyanadâ lacaktı. Fakat İsmet, biribirini takip bu kadar felâkete tahammül edf diğinden karısından son bir M T kat daha istemiştir. Kadımcağızı cazını görünce momnun olmuş - 1 İsmeti tekrar kolları arasına tır. Birkaç dakika sonra — tabafl patlamış ve iki ceset yere & itir. RADYO. BUGÜNKÜ PROORAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 plâkla dans musikisİ Konferans: Ali Kâmi Akyüz (Ç terbiyesi), 20 Suat Gün ve ark& | | ları tarafından Türk — musiki$i © | halk şarkıları, 20,30 Ömer Rura Ve fından arapça söylev, 20,45 ve arkadaşları tarafından Türk sikisi ve halk şarkıları (saaf 3YÖ 21,15 tango ve caz orkestrasi, Ajana ve borsa haberleri ve Bgünün programı, 22,30 plâkla lar, öpera ve operet parçaları, YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: İ Saat 12,30 plâkla Türk mustl 12,50 havrdis, 13 Beyoğlu Gösterit Kolu tarafından bir * M son. i 'amet'un yazdığı iddia edilef Öİy hamnamede sarih bir şey d€ Bir sürü lâf.. şüphe... Müfettiş yine sustu. Bir $80 yaklı : — Bu mektuptan birçok $e? mit ediyordum. Katilin bir © lemesinl bekliyordum. Bu TÜ onun tarafından işlenmiş B öğ? | idi. Mektâbu aldım, bir yazı F hassısına gönderdim. Senter'ifk | yol'ün, ve... bir başka şahsın sına benzemiyordu. Henüz Nâf asıl el yazısı ile Perlon'unkini, edemedim. — Perlon, mül benden kaçınıyor, Hoş bu. ifade etmez. Katil, bizzat Dü bu yazacak kudar aptal deği g başkasına yazdırmıştır. adam. Vakıâ bir hata işledi "e bur hata öyle zannettiğim KAf yük değil. j — Şimdi ne yapaukm“'f 4 — Çok nazik bir vazi, l ter ile arkadaşına birkaç Ş* | madım değil. Lâkin dedim Y ( ni birden tevkif etsek n . (Devami