Y : ğ KSai DA n Di a ee ERERRdRED T BBi OÖONTELGRAP - DÜNYA MESELELERİ Sovyetler italyaya ateş püskürüyor Meçhul asker âbidelerinden sonra meçhul korsanlar.. _Akdenlzde gemiler ve Sovyet hariciye komiseri Litvinot us gazetelerinden İzvestiya, R Akdeniz meseleleri ve Nyon anlaşması hakkında şayanıdik- kat neşriyat yapmaktadır. Bu gaze- te diyor ki 10 Eylülde Cenevre civarmdaki Nyon şehrinde Akdeniz devletleri- nin konferansı açılmıştır. Konfe - ransın gayesi, Akdenizdeki korsan- Jıkla mücadele etmek ve bu korsan- hğa bir nihayet vermektir. Bu kon- feransın, iki devletin teşebbüsile çağırıldığı nazarıitibara alınacak o- lursa, müteşebbislerin Akdenizde korsanlık yapanların kimlerden i - baret olduğunu bildikleri anlaşılır, Böyle olmakla beraber korsanlık yapanların konferansta - isimlerini anmak katliyetle menedilmiştir. Harbi Umumiden sonra «Meçhul! asker» in hatırasını ebedileştirmek üzere her yerde birer âbide dikildi- ği herkesçe malümdur. Şimdi de ba- zi bir lâtifeciler, çağırılan bu konfe- ransa ve meçhul korsanlarla müca- dele konferansı» namını vermekte- dirler, Konferans esnasında bir tat- sızlığa meydan vermemek üzer konferansa davet edilen devlet messilleri tarafından korsanlık ya- panların milliyeti “anılmaması için konferanemüteşebbisleri konferans- ta siyasi mahiyetle nulukların söy- lenmemesinde mutabık kalmışları dır. Güya bu konferans, evvelce iş- lenen ecürümleri muhakeme iİçin de- iil, ancak ileride faili meçhul bu gi- bi korsanlıkların önüne geçmek ted- birlerini almak maksadile çağırıl - mıştır. Lükin davetlilerin siyasi nu- tuklar söylemiyeceklerine dair te - minat alınmadığındandır ki, Bay Litvinof'un söylediği gayet sarih si- yasi nutkuna kimse müni olamamış- tır. Litvinof, bu nutkunda, Akdeniz- de hakiki emniyet meselesini sarih ve etraflı bir surette ortaya dök - müştür. Almanya ve İtalyanın red cevap- larına rağmen konferansın toplan- ması şüphesiz ki evvelemirde İtal- yaya bir darbe olacaktır. Çünkü Musolini, daha geçenlerde Akdeni- zin bir «İtalyan denizi olduğunu» mağrurane bir surette söylemekte ve Akdenize ancak İtalyanın hâkim olduğunu tahayyül etmekte idi... Konferansa takdim olunan İngiliz * Fransız projesi etraflı bir surette müzakere — edilmekte olduğundan Tefrika No: 17 © esnada, Sırbistandan firara mec- bur kalan Sırbistan baş (Kenezi) meşhur (Kara Yörgi) Büsarabyaya gelmiş; (Hocabey) de yerleşmişti. Eksanto ile arkadaşları, bunu bir fırsat addetmişler; Kara Yorgiyi ce- miyete almâak için derhal teşebbüse girişmişlerdi. Eğer Kara Yorgiyi ce- miyete alırlarsa, ilk defa olarak Sır- bistanda bir isyan ve nümayiş tertip edecekler; büylece cemiyetin tallini teerübe edeceklerdi. Cemiyetin Hocabey şubesi reisi (Gilâti), (meçhul merkez) den bir emirname telâkki etmişti. Bu emir- nameye bir de talimatname leffedil- Mişti... Gilâti, kendisine verilen bu mevzubahs projenin müzakeresinde nasıl bir netice elde edileceğini şim- diden kestirmek mümkün değildir. Çünkü Litvinofun nutkundan sonra açık toplantıya nihayet - verilerek könferans salonundan halk ve gaze- teciler çıkarılmış ve bilâhare dele- geler gizli olarak toplanlılarına de- |Yam etmişlerdir. Maamafih, iyi malümattar gaze- |teciler mehafilinde bugün konfe - ransta Akdenizde hakiki bir emni- 1“' vücüde getirmekten uzak tema- yüller hissedildiği kı vardır. Mevkii m lan İngiliz Fransız projesi denizaltı harbine nihayet mek değil, aâncak bu İdedir. Bazı delegeler ve bu meyan- da Sovyetler birliği delegeleri bu projeyi tasvip etmemişlerdir. Bun- Konferansın açık toplantısır söz alan M. Eden, İtalya ve Alman- yanın konferansa iştirak etmedikle- rinden mteessir olduğunu ihtar et- miş ve konferansta görüşülecek me- selelerde İtalya ve Almanyamın muntazamen haberdar edilmesi lü- |zumunu bildirmiştir. M, Eden'in bu beyanatı İngiliz - Fransız projesinin karanlık noktalarını aydınlatmış ol- |du. Rus gazetelerinden Prowda da şun- |ları yazıyor : «Gazete, Nyon konferansına işti- |rak hususunda Fransa ve İngiltere tarafından alâkadar devletlere vu- kubulan davetlere Almanya ve İtal- yanın verdikleri red cevaba atfen neşrettiği makalede Almanya ve İ- talyanın bu hareketleri korsanlık ihırr—kolinde kendilerinin kabahatlı bulunduklarını bir defa daha teyid etmiş olduklarını ve bilhassa Al - manyanın ne Akdeniz, ne Karadeniz devletlerinden olmadığı — dolayısile İkonferansa işlirak edemiyeceğini i- İleri süreceği yerde cevabi notasında başka sebepleri ileri sürdüğünü kay- detmektedir. Bu hususta uzun müta- lealardan sonra makalede Akdeniz hâdiselerinin halli meselesinin Lon- dara ademimüdahale komitesine ve- rilmesi yolundaki Alman ve İtalyan teklifleri böyle bir mühim meseleyi ladermimüdehale komitesine h |talimatname mucibince bir gece gü- İlişi bir pelerine sarınarak (Kara Yur- İgi) nin evine gitmiş, kendisinden |gizli bir mülâkat istemişli. Ve Ka- İra Yorginin karşısına çıkar çıkmaz İpelerinini açarak evvelâ göğsündeki |(Sent An) nişanını göslermiş; — Bu nişanı hâmil olan adamla serbestçe görüşebilirsiniz. | Demişti. | (Sent An), o tarihte Rus Çarlığı- lnın en mühim nişanı idi. (Gilâti) bu İnişanın hakiki sahibi değildi. Gene- rallerden birinin uşağ ına, o gece için ne talik et- H ÜRK-—YURA m uharebesi ) ullanPlamidin ”i Yazan: ZİYA ŞAKİR |edecektir. Bü Va ) Avuslurya Manevraları Birçok yeni Hayrete .. .. <. Düşürdü Viyan.ı — Sön yapılan ordu ve ha- va manevraları Avusturyalılar için pek sevinçli olmuştur. Malüm- dur ki, Avusturya hükümeti Sen Jer- İmen muahedesi mucibince ordu bes- liyemediği gibi, hava kuvvetleri de vücude getiremiyecektir. On sekiz senedenberi Avusturya, bu mua - hedenin hükmü altında bulunmak - tadır. Fakat manevralar başlayıp da |muntazam kıtaatın yaptığı harekât İve gök yüzünde uçuşan yopyeni sis- görünmez, y nt bilememiş- si büyük bir şaşkınlık kap- Çünkü tayyare yapmak mu- hede mucibince yasak olduğu hal İde Avusturyanın bir hava kuvveti movcut oluşu, yabancıları şaşırttığı kadar Avusturyalıları da sevindir - miştir. Şuşnig hükâmeti son sene- lerde gizliden gizliye bu tayyareleri getirtmiştir. ;tir. Herk İlamı İn gı'lizîe—r; ı Amerikaya Yaklaşıyorlar Daha sıkı bir müna. sebat tesisi için çalışılıyor Londrn — İngiltere Amerika âra- sımda dsha sıkı bir münasebet maktadır. Dünyamın bugünkü vazi- yeti, ticaret yollarında korsan tah - İtelbahirlerin gemileri torpillemesi ve (bilhassa Uzak Şarkta Japonyanın |Çin ile harbe girişmesi Anglo sakson memleketlerin demokrat efkârınmu- |miyesinde birleşmiye doğru yeni bir cereyan uyandırmaktadır. İngiltere « Amerika arasında şimdi pek mü - him olarak evvelâ iktısadi bir teşri- kimesai mevzubahstir, Bu da iki mem leket arasındaki gümrük engelleri- ni azaltmakla olacaktır. İngiltere ve Amerika, karşılıklı olarak gümrük tarifelerini indireceklerdir. Kanada İşimdire kadar Amerika hükümeti ile bunu yapmıştır. , Geçen gün İngiliz Hariciye Nazırı Eden'in Cehevrede söylediği bir nu- tukta bundan bahsetmesi bütün A- merikalıları sevindirdiği anlaşılmak- tadır. ra yol açmak ve bu suretle korsan- hk hâdiselerini lâfa boğmak gayesini güttükleri ve Almanya ile İtalya ye- ni harbi körükleyen deniz haydut- larına karşı şimdi artık kat'i tedbir. ler alınacağını hissettikleri işaret e- dilmekte ve makaleye şöyle devam edilmektedir: «Almanya ve İtalyanın red cevap- lart mes'uliyetten kaçmak, könfe - ransın toplanmasına mâni olmak ve korsanlara karşı alınacak müca- dele tedbirlerinin önüne geçmek ga- yelerinden ileri gelmiştir. Faşist is- tilâcıların bu apı gayelerini / Devamı 6 inct sayfamızda) ikâr gizlisiyaseti |bancısı idi. Onun için göğsünde (Sent An) nişanı parlıyan (Gilâti) yi kar- şısına oturtmuş, büyük bir dikkatle onu dinlemişti. Gilâti, bu ziyaretten maksadını şöylece izah eylemişti: — — Haşmetlü Çar Hazretlerinin mMüsaadei mahsusealarile gizli bir ce- Tülyet teşekkül etmiştir. Bu cemi - yet, (Şark İmparatorluğu) nu tesis ün Balkan İristiyan- ları, bu büyük teşebbüs ile alâkadar olmalıdır... Ben, cemiyotin mes'ul murahhasıyım, aldığım emir üzeri- ne size müracaat ediyorum. Yakın- 'da Mora, Tsalya ve Adalardaki Rüm- | | Silâhlar herkesi, tesisi için hiç bir fırsat kaçırılma - | ww"hiıkümcli tarafından sizin hakkı |da hiç bir muameleye girişilemiye - |ocktir... — Haydi Sevim, bak dışarda ne |güzel'ay ışığı var; hava da güzel; biraz ' çıkıp gezelim, Küçük Sevim, elinde oynadığı be- beği bırakarak, pencerenin önünde, koltuğun kenarına dayanmaş dışa - rıyı seyreden ablasının yanına köş- Wıuv dizlerine çıkarak boynuna saril- di — Ah benim cici ablacığım, ne iyi Yolur, haydi çıkalım, gezelim. | Süheylâ otuyduğu koltuktan doğ- rularak pencereden başını uzaftı, u- ra, ay aşiğı altında pınl pıril yanan denize baktı | Oh, ne güzel bir gece, ne gü- İzel ay. Sonra, Sevime döndü: — Haydi Sevim çıkalım, Salkım çiçeklerinin ay ışığında ko- yu bir gölge bıraktığı mermer mer- divenlerden indiler. Bahçe kapısına kadar uzayan iki tarafı çiçek tarhla- rıyla süslü çakıllı yoldan yörüdüler. — Abla, denize bak, ay ışığı ne gü- zel uzanmış karşı tarafa doğru, Sevim, elini kaldırmış, ayiın deniz- de oynaşan, küçük dalgacıklar için- de yamıp sönen üzün aksini göste - tiyordu. Süheylâ başını çevirdi, Sevimin gösterdiği tarafa baktı: — Evet Sevim, çok güğel, İki tarafı çam ağaçlarile uzayan yola çıkmışlardı. Hafif hafif esen ılık bir rüzgâr et- rafa ağır bir reçine kokusu dağıtı » yordu. Sevim, otlar arasında atoş böceğini tutmak ağaçlar arasında kayboluy Yine yanyana u avucunu diğer kapamış koşa koşa geldi: — Tuttum abla, ikisi yanyana u- çuyordu. Birini tuttum, bak ne gü- zel parlıyor. Ayvucunu aralamış, parlayan ateş böceğini gösteriyordu. — Sevim, niçir ayırdın onları bi- |mıya çıkmışlar.. Ablasşı sözünü bitirmemişti, Se - vim, demin peşine düştüğü ateş bö- ceğini kovalıyarak yanına kadar git- tiği çamlar arasındaki beyaz köşkü gösterdi: ra çalıyor, hem de öyle güzel ki.. Süheylâ güldü: — Öyleyse oraya gidelim, Sevim. Biraz dinleniriz. Süheylânın Sevime, çıkıp gezelim, demesindeki ve buraya kadar gel - mesini ati mmsala ea li ua bi yanın neticesinde muvaffak olmak Jiçin, Sırbistanda da ayni hareketin İzuhur etmesi elzemdir. Onun için cemiyet beni size gönderdi ve derhal gizlice Sırbistana geçerek orada hal. kı isyana teşvik eylemenizi rica e Demişti. Kara Yorgi, derin derin düşündük- ten sonra; | — İyi amma.. ben, zaten Osmanlı hükümetinin korkusundan firar et- tim, Şimdi oraya giderek halkı fiilen 'ana davet edersem; ve bu arada |da ele geçersem, sonra benim halira ne olür?.. Diye cevap vermişti. Gilâti, derhal şu suretle mukabe- le etmişti: — Ele geçmeyi, aklınızdan bile ge- giştneyiniz. Çünkü, sizin oraya Rus- |yadan avdet etmeniz ve halkı isya- na davet eylemeniz, Rusya hüküme- tinin teşvikine atfedilecek.. Osmanlı niz- Bahusus, siz isyan başlar başlamaz, derhal Sırbislan Prensli - lar isyan edeceklerdir. Fakat bu iş- Bini ilân edeceksiniz.. ve, o ahdan i- K sn 2e ribirinden, ne güzel uçuyorlardı be- | raber, Onlar da ay işığinda Golaş- | — Abla, abla, o adam yine kita - | ki maksat onun kitarasını | bükaanvsstm ssvmee Satiteyen sbne er v srknnn ı:lınlı-mzk. belki de onunla konuş - mak için değil miy di? — Abla, demin Neriman ablam da bu tarafa geliyordu.. Süheylâ fena bir haber işitmiş yibi irkildi: — Nerden gördün Sevim? — Bizim köşkten abla. Belki şimdi vastgeliriz. Yalnızdı, becaber göze- TİZ. Sevimin bu #özü Süheylâ'nın fena halde carimı sıkmistı. Nerimanın bu taraflarda gezmesini hiç istemiyor- du: Onun kitara çalan genç adamla alâkadar olmasından körkuyordu. İçine büyük bir sıkıntı girmişti Nerima'nın buralara gelmesi, yalmız dolaşması, onu fena halde üzüvordu. Yürüyorlardı, beyaz köşkün önüne İgetmişterdi Şimdi kitara sesi, dâha yakından geliyordu. Açık'pencerelerden taşan fetrafa yayılan ses, Süheylânın İreğini titretmişti. Ne kadar hazin ve güzel çalıyordu. 2 kaldırdı, ablasının ayan gözlerine baktı: an dinliyeli, Köşkün etrafımı saran alç atladılar, köşke daha fazla yaklaş- tılar. Süh etrafına bakımdı. Bi - raz ilerdeki bir fidanı gösterdi: — Sevim, bak şurâsı na güzel, ora- İya oturalım. Kitara suşmuştu. Şimdi yanlarındaki ağaçik bir Ku şun sessizliği yirtân şakımağı duyu- Puyordu. k çiti çevirdi: Sevin ba? — Bilmem abla.. Kitara tekrar başlamıştı. , Neriman döndü mü aca- — A, abla, hani o gece Neriman ablamlarda çaldığı şarkı değil mi? Süheylâ yalnız evet, diyebildi, göz- lerini pencereden ayırdı, başını gay- |ti ihtiyari öne eği ÖOnüunla ilk defa Ne İMeşhur Rus muharriri PUŞKİN’ in ölmez eseri MAÇA KIZI PİERRE ELANCHARD - MADELEİNE OZERAY MARGUERİTE MORENO ve ANDRE LUGUEE tibaren de mühim bir şahsiş ziyetine gireceksiniz. Şayet bir tehlike içinde kalacak olursam?., — Cemiyet sizi bir an bile gözün- den kaçırmıyacak.. tehlike önmda si- zi derhal kurtaracaktır. Teklif, Kara Yörgi'ye cazip gel * mişti. Cemiyet tarafından refakatinöo verilen iki (reis) ile gizlice (Bel - grad) a gitmişti. Fakat daha rişmeden, Belgrad muhafız. yi haber almış.. Kara Yorgi İcemiyet reisinin misafir oldukları ıevı bir gece ansızın basarak; Üüçünü de €le geçirmiş ve idam etmişti. müessisi, bu ten müteessir ol- imitlerini kesme - | Gemişetin üç gizli muvaffakıyetsi makla berabcı mişlerdi. Ne zamandanberi düşün - dükleri (Cemiyet reisliği) ni, (Çar) ın gözdelerinden (Kapo Distirya) ya |teklif etmiye karar vermişlerdi. | Kapo Distirya, aslen Rum idi. Genç İliğini Avrupanın muhtelif yerlerin- de tahsil Nle geçirmiş. sonra da Pe- |tersburg'da yerleşerek (Çar) a inti- abla, | Süheylâ, başını köşkün penceresine nda tanışmıştı. — Cisiki Mi imiş, annesinden başka ı.u.u:d’: muş, yazı geçirmek için burayâ mişler. <of Kibaür ve yakışıklı bir gençti: ilk görüşte diğer - tanıdıği # lerden çok dâha güzel hulnı“&“'q kaç defâ dansa kalkmışlardı; 487 derken — bütün — benliğinin siyah, derin gözleri içinde İhissetmişti. | kinci görüşmeleri vapurda muştu. İkisi de İstanbula iniş | Yalnızdılar.-O gü bar | ler, akşam yine- beraher dü lerdi.. O akşam vapurdan (l sonra köşke gelirken genç Fakat, şimdi onu üzen dı, O, Nerimanla dâ onu da sevi — Abla, niçin daldin öyle? Süheylâ, birdenbire tatlı bi den uyanır gibi silkindi: — Hiç Sevim, kitara çok İgitti de, diyebildi. — Abla, Neriman ablam burü yok. Köşklerine dönmüş galibir ” — Kim bilir Sevim, belki. Kitara artık susmuştu. Ay, “çam düllarından U."’j meydana çıkmıştı. Daldaki KÜf İşakıyordu. . | Artık gidelim mi Sevim — Siz bilirsiniz abla. ’ Kalktılar. Geldikleri ağır dönüyorlardı. İçindeki & |gittikçe artıyordu. Acaba Neriman dönmüş © yoksa,: genç muallimin köşkül” girmişti? ... — Tünaydın, Bayan Süheyii — Tünaydın, Bay ng;ı y — Köşke gidiyardum, M ğmızı gördüm, yanınıza kadif dim. FO Süheylâ genç muallimin g* (Devamı Gnet iPEK sinemasında mişti. Çar, bu adamı bari retine getirmişti ve bülüm lerini, onun mahirane manev? !ı:todığı gibi idare etmekte İd |le mühim bir şahsiyet, cemiy! şına geçerse, hiç şüphesiz İİ» TP bir-an evvel istihsal edili ertİ | Etsanto, bu iş için derhal burg'a gitmişti, Kapo Disti! mas etmiş; cemiyetin mal dirmişti. Kapo Distirya, dinledikten sonra; — Cemiyetinizden biz G6 Garız, Teşebbüsünüz, fena BT ğil. Hattâ, bu işden (Çer) PÜg de memnun, Cemiyetin T0 | kabul etmeyi çok isterdim. günkü siyasi mevkilm v’% değil. Bahusus ben, (Çaf) W nih hususi adamıyım. hkıîld( münasip birini tavsiye (Çar) in yaverlerinden ( leksandr) a gidiniz. Mıkw ediniz. O, her halde bu İŞİ (Dever?