€-SONTELGRAF — 2 Eylâl 1937 Orhan Uralın karikatür sergisini gezerken.. (5 inci sayfadan devam) — Harikulâde monşer.. V Bana eski mektep batıralarını an- | Ka tü Çallı ile ressam Şev- lata anlata sergisini gezdiren dostu- İket konuşuyorlar, Çallı soruyor: ma ben de İsmail Hakkı hocayı ha- | — Dağru söyle üstad, nasıl say- tırlattım: lav oldun? — Eğer Orhan dedim, İsmall Hak- | Ressam Şevket cevap veriyor: kı İHocanın -dedikleri sahi işe, yani j — Kırk yıldıt cami resmi yapı - (ruzu mahşerde) yaptığın bütür re- İyorum. Elbette Allah duamı kabul simler senden can istiyeceklerse ha- |etti. Tin deci.. Senin müdür Şakir Beyin bize söylediği gibi, şayet t h varsa bir (k xa eşek) değil bir tanrı Lolarak kalkman'lâzım. İlk canı da senden şüphe yok ki, İbnilemin Mah- Mut Kemalle doçent Ali Nihat Tar- lan istiyecekler. Hem de yakana sa- rılarak.. .. Orhan Uralın sergisini bir gün için- Sik gün olvasına rağmen- kala - balık bir halk kitlesi ziyaret etti. A- odi beşi aşmıyan karikatürisileri - miz içinde bilhassa siyasi karikatür. lerdeki muvaffakiyetile tebarüz eden Orhanın, sergideki şimdiye kadar muhtelif gazeto ve mecmualarda çı- hakikt bir takdir topla- Ti Avrupa meecmunları rafından iktibas edilen bu kari - bir istikbal vâdediyorlar. Sergi defa matbuat mensu - bini gezdi. Orhan Seyfi ile Yusuf Zi- ya ellerinden belki elli defa geçen bu resimleri bir kere daha dikkatle tetkik ettiler, Lejaritlarına bir kere daha termometre takarak derecei'ha- raretini ölçtüler. — Mecmualarının genç ressamının muvaffakiyetinden hakikf bir iftihar-duydukları yüzle « rinden belli idi. Hele masanın üze - rinde aşağı yukarı bütün Akbaba kolleksiyonunu — serilmiş görünce neş'eleri bir kat daha artlı. Son Pos- tacı Ali Ekrem karikatlürünü uzun uzun seyretti. Orhan patronunu faz- la karikatürize etmiye kıyamamıştı. Ali Ekrem elile bir yüzündeki hat- ları yokladı, sonra bir daha karika- türüne baktı. Kopyesi dflından daha güzel olduğu için meranun, ressamın elini sıktı. Biraz sonra İbnilemin Mahmut Kemal bir aşiret reisine ben- ziyen 'afetile her basamakta birer dakika durarak merdivenleri çıktı. Dudakları arasından ya kısası efhbi- yadan bir parça mırıldanıyor, yahut da insan mlerile dolu bir mahal- le geldiğinden dolayı peşinen tövbe istiğfar ediyordu. Bastonun! dayana karikatürünür yanına kadar geldi. Karikatürünü çok mübalâgalı bulduğu muh; tı. Yüzünü ekçit. ti. Fakat bir şey söylemedi. Gezme bittikten sonra belki de hayatında ilk defa olarak alıcı gözile aynaya baktı. Bu bakıştan sotıra yüzündeki bulut- lar dağıldı. Çönkü aynada gördüğü kendisinin, kârikatürdeki kendisi ol- duğunu teslim etmişti. t Naci Sadullah pürtelüş odadan o- daya dolaşıyordu. Sordum: Hayrola üstad, sergi salonunu mu arıyorsun?-Bu tarafa gelin.. Cevap verdi: — Hayır, büfeyi arıyorum. Pasta, limonata yok mu?.. Ne ise, kendisine ikram edilen bir gazozla kahveye sulh oldu. Yoksa bir serginin açılış günündeki büfe noksanını imkânı yok affetmiye - cekti, Nizamettin Nazif, tarağa bile is- yan eden saçlarını parmakları ara - gından geçire geçire resimleri tetkik ediyordu. Bithassa Çallı ile Tçasam Şevketi konuşturan karikatürü uzun dzün seyretti. Sordum: — Nasıl buldunuz?. Bundan iki sene evvel beni görmüştün. Sana itimad telkin ede- bilecek halde miydim, değil mi? Ba- na, gökle deniz arasında söylediğim bir kaç kelime ile itimat etmemiş miydin? Senter derin bir teessür duydu: — Gerniko, dedi, senden şüphe et- miyorum, emin ol. Eğer hakikaten bizi tehdit eden bir tehlike varsa, müuhakkak ona galebe çalarız. Lâkin, evvelü, bana her şeyi süylemen lâ- | zım, Yoksa... Gerniko arkadaşına uzun uzun bak- tı. Sonra nurildândi: — Zannedersem, düşmanımız kır- Haati » K DD ee İA ASA lğlün ee £ 4 ö di odi li l aet Profesör Salih Murat resşminin ö- nüne diği zaman resme baktık » tan sonra burnunu yokladı. Emin. Jolmuştu. Karikatürdeki burnunda |hiç mübalâga yaktu. | Reşat Feyzi, ressam Şevketin ka- jrlk: ü Önünde durmuştu. Sordu: | — Kuzum, ben pek yakından tanı- mam. Ressam Şevket Köroğluna ben- jzer mi?.. Hakikaten Ressam Şevke- tin bıyıkları ve çehresi Köroğlunu andırıyordu. «.. Sergide en çok beğenilen karika- İtürlerden bir kaçını yazıyorum: İki Yahudi konuşuyorlar: — Bizim oğlan çıplak bacaklar uğ- rTua ifnlüs etti. — Çok mu zampara idi? — Hayır be, çorap tüccarı idi. Hükim genç adama soruyor: — Mesleğiniz?.. — Son neslin en yeni şairlerinde - nim. — Okuyup yazmanız var mı? İki adam konuşuyorlar: — Zavallı adamcağız birdenbire öyle yoksuzluğa, öyle sefalete düştü ki, Paris sergisine bile gitmedi. ... Sergiden çıkmak üzere idim. Re- şat Feyzi ile bir delikanlı benim kâ- rikatürümün önünde durmuşlardı. Beni görmüyorlardı. Delikanlı sordu: — Nusret Safanın burnu ve kafası bakikaten bu kadar sivri midir?. Reşat Feyzi kulağına eğildi: — Evet.. Öyle olmasaydı bizimle külâhları değişir miydi?.. ... Yazımı, genç arkadaşımı tebrikle bitiriyorum. Ben de biraz onu iğne- lemek, mektepte hırsiz-polis oyu - nunda vediğim yumrukların acısını İçıkarmak isterdim amma onun elin- deki kalem benim elimdekinden da- |ha sivri Nusret Sâfa Coşkun HİKÂYE En pahalı kadın! (4 üncü seyfadın devam) Şişli tramvay Istasyonuna geldiğiniz Jeaman esasen artalık kararmış. siz ve sevgili damınız yorulmuşsunuzdur.. bütçede daha 10 kuruş var.. hemen tramvaya atlayınız.. eminim ki bu gezinti ne Adada lüks lokantadaki mış vücutlar meşherine benzemez.. Saf.. nezih bir aşk yaşadık.. diye hem kadını mestedersiniz.. hem de yarım liradâan fazla sarfetmemiş olursunuz. Nasıl?.. Fakat diğer arkadaşları hep birden itiraz etti: — Bu kabil yapacak olduktan son- ra geçen günkü (Yeni sevdada beton arme) hikâyesini okumadınız mı? Bir bardak su 40 para.. bir simit 60 para.. 5 kuruş ta yemiş.. hepsi 7,5 un içinde.. 75 kuruşa.. | Dört delikanlı bu noticode ittifak Jettiler. Ve hep birden söylendiler : - Zamanımızda bundan fazlası ha- mdır. Zeki Cemal aşıkdaşlığa.. ne de plâjlardaki kızar- | 'Çin ve Japon Kadınları (5 inci sayfadan devem) met edebilecek bir kadın olmasını isterim. | Bir çok kadınlar bu sözü işi - tince titremişler ve artık günletinin sayılı olduğunu anlamışlardır. Çün- kü onlar yalnız erkekleri teshir ot- mesini biliyorlar. Halbuk! bugünkü gençlik, muharip istiyor, döktor isli- yor. ... Diğer tarafta Çinin diktatörü bu- lunan Mareşal Çang-Kay-Şekin ka- rısı Çin kadınlarına hitaben şayanı dikkat bir nutuk söylemiştir. Bu - İgün Çin kadınları ârasında görülen hareket bu kadının eseridir. | Madam Çang-Kây-Şek'e Çinliler |patron adını vermişlerdir. Büyük bir nüfuz sahibi olan kocası sayesinde, bu kadın Çinde kökleşmiş olan fena bir âdeti kaldırmıya teşebbü 'tir. O da afyon ve fuhuştur. Nanki de gece barları yasak edilmiştir. Ka İdinlar, halk arasında sigara içemez- İler, Avrupa usulünde giyinemezler ve Garp modasını takip edemezler. Saçlara permanant yaptırmak ya - saktır. Madam Çang-Kay-Şek Çin kültü- rünü ihya ile uğraşırken cehalet, bâtıl| ilikatlarla da mücadele etmektedir. Çin buğün üç musibet ifade edön bir kelimedir: Bunlar da Japonlar, 'sinekler ve farelerdir. Patron, sinekler ve farelere karşı sonsuz bir harp açılmasını emretmiş- tir, Bu harp aylarca sürmüş ve niha- yet patron bir gün kocasına: — Çini farelerden kurtardım, de- miştir. Çang-Kay-Şek de şu cevabı ver - miştir: — Öyle ise sıta bana geldi. Ben de Japonları memleketten dışarıya ata- yım!.. Madam Çang-Kay-Şek kadınlardan milis askerleri teşkil etmişti Bir gün Nankinde bir spor tayya- resi bir tayyare meydanma gelmiş.. Tayyareden genç bir kadın ntlamış- tır. Üzerinde Çin mağazalarında her zaman görülen basit ve sade bir en- tari, ağzında da Çin askerlerinin iç- tiği tütünden yapılmış bir sigara bu- lanuyordu. Bu kadın, Madam Çang- |Kay-Şek'di. Tayyare meydanını dolduran izci- erden biri patronun ağzında sigara- yı görünce bilâ ihtiyar: Öyle ya, patron kadınların alenen sigara içmelerini menetmemiş miy- Madam Çang-Kay-Şek bunun üzerine: «Pardon» diyerek sigarasını almış ve otomobiline bineceği sıra - dagenç bir zabit yanına sokularak: —Lâtfen bir kaç söz söyler misi- niz? demiştir. Bunun üzerine patron şu sözleri söylemiştir: — Biz silâh ve cephanece düşma- nın dünundayız. Bu sebeple bu harbi kaybedebiliriz. Bununla beraber ka- zanmıya çalışalım. lümden korkma: İşte a .. İşte © kadar, Size bunun aâksi olarak ne söylerlerse hepsi edebiyatlır, yalan- dır. Şu halde en pahali kadın | İtizar , Yazımızın çokluğundan dolayı Tefrika Noz 58 Gemicilerden biri o gece rüyasındapapas görmüştü - Murat Reise MURAT REİS PAPANIN DONANMASINI ARIYOR! Öğlene doğru adadan ayrılırken, Murat Reise sordular; — No tarafa dümen kıralım? Murat Reis gemi kaptanlarına: — Beni takip ediniz! Emrini vermişti. Gemiler ardarda sıralandılar, Deniz sakindi. Murat Reis adada asılan Kara Mus- fayı düşünüyordu. Orada ne gürültülü, ne heyecanlı bir gece geçirmişti! Fakat, Kara Mustafanın asılışı irk karsanları hesabına çok iyi ol- İmuştu. Çünkü, Kara Mustafa, barut fıçısı gibi, daima tehlikeli ve muhitine za- rar veren bir adamdı. Murat Reis onun uzun yıllardan- İberi yaptığı işleri hatırladı; Kara Mustafa, bir kaç yıl önce yine böyle kaptan olmak sevdasına düşmüştü. O zaman Muradın iki gemisi vardı.. Rüstem, yine yanında idi. Bir Ceza- yir limanına uğramışlardı. Korsan- lar sahilde bir meyhanede içki içi- yorlar, eğleniyorlardı. Kara Mustafa meyhanede sarhoş olmuş ve ayağa kalkarak: — Haydi geliniz benimle! -diye bağırmıştı- Muradı denize atalım.. Ben onun yerine geçersem, hepiniz rahat edersiniz! O zaman da -şimdiki gibi- Türk denizcileri Muradı taparcasına se - verlerdi. Bu sözleri duyunca Kara Mustafanın üzerine atılarak dövmiye başlamışlardı. Sahilde denizciler bi- ribirine girmi Arap kızları: «— Adam öldürüyorlar!a e— Can kurtaran yök mu?> Diye bağrışıyorlardı. Murat Reis o gün kavga yerine yetişmemiş olsaydı, Kara Mustafa - zın canı çoktan cehennemi boyla - |mıştı. | Murat Reis gemisinin güvertesin- de dolaşırken bu vak'ayı hatırlıyarak kendi kendine gülüyordu: - Çekirge bir zıplar.. iki zıplar.. üçüncüde ele geçer, derler. Doğru bir söz, Kara Mustafanın eceli gelmiş.. (Cami duvarını kirletirken, öbür dün- 'yayı boylayıverdi. Murat Reis, Kara Mustafa gibi iş- güzar ve cesur bir adamı astığından İdolayı pek mütcessirdi. Eğer o akıllı bir adam olsaydı, her zaman kaptan- lığa geçebilirdi. Fakat, Kara Musta- fanın gözlerini hırs bürümüştü. O İyalnız kaptan değil, bütün gemilere baş, reis olmak istiyordu. Bu sırada Muradin yanına sokuü- lan yelkencilerden biri: - Bu gece rüyamda bir papas gör- m, dedi, ben ne zaman papas gö- rsem, erlesi gün bir muharebeye gider ve düşmanla dövüşürüm. Al- |lah hayırlar versin amma.. bugün düşmanla karşılaşacağımızı sanıyo - - (Esrarengiz İstanbul) tefrikamız bugün Tüm. Ükonamamıştır. Özür dileriz. Jedilmekten mi korkuyordun? |eSusunuz!» Gerniko başile tasdik - etti, elile, iye işaret ederek'dışa- İyıya kulak kabarttı. Senter onun ye- mızı sakallı ve siyah gözlüklü birisi- dir. 'Tara bu esnada, dışardan, uzun bir 'düdük sesi duyuldu. KIRMIZI SAKAL VE SİYAH GÖZLÜK Enkarnasyon titrek bir sesle sor - du: — Duydunuz mu? Senter lâkayt bir sesle: — Karşıki otelin kapıcısıdır. Oto- mobil çağırıyordur. Dedi. Gerniko da: | İkokteyi daha yapar mısın? — Otomobil dedin de aklıma gel- di. Benimki hâlâ köşe başında bek- liyordur. — Niçin orada durdurdun? Takip ni bir düdük sesi veya büna benzer bir işaret beklediğini zannetti kat hiç bir şey duyulmadı. Demek aldanmıştı. Bir müddet öylece kal- dılar. Nihayet Gerniko sordu: — Fırtına dindi, değil mi? — Evet. Artık rahat nefes 'alabi - Tirstn. Ve arkadaşına, demin verdiği fs- kat içmediği kokteyli gösterdi: — İç. biraz kendine gel. Gerniko kadehi aldı. İçti. Filha - kika, yanaklarına biraz renk peldi. 'Toparlandı. Memnun bir tavırla: — Bahi dedi, iyileştim.. evet.. iyi leştim. Size tuhaf bir tesir yaptım de- ğil mi? Lâkin biliyorsun, fırtına beni berbat eder, elimi, ayağımı bağlar. Yani ev tutuşsa, söndürmek için par- mağımı bile kıpırdatamam, Bana bir Fa- — Derhal, Senter seviniyordu. Arkadaşı iyi - İleşmiye, kendine gelmiye başlamıştı. | Murat Reis gülümsedi: | Biz de onu arıyoruz zaten, Hay- En n'a gelince, boynunda a- sılı duran allin haçla oynuyor, Ger- nikoya bakıyordu. Gerniko ise, ona bakmaktan kaçımıyordu. Lâkin, şim- di, artık tamamen kendine'gelmiş o- lacak ki, kimsenin yeni bir sual sor- masına meydan vermeden anlatmıya başladı: — Bu adamı, dedi, bir akşam üzeri, Pekin'de bir sokakta gördüm. Siyah gözlük taktığı için bir türlü gözle - rini göremiyordum. Lâkin, gözlerini bana dikmiş olduğuna emindim. Ye- min edebilirdim. Sonra, vapura bin- dik. Onu, vapurda da göreceğimi mit ediyordum, Görmedim. Her ta- rafı da aradım, Lâkin, demin Na - mot'un denize düştüğünü duyup da güverteye fırladığım zaman bir göl- ge görür gibi olmuştum, dedim. Bu gölge, onun gölgesi idi. Bununla be« raber, bu noktada ısrar etmiyorum. Aldanmış olabilirim. Malâm ya.. in- san sabit bir fikir edindi mi, ondan ayrılamaz. Olabilir ki, ben de öyle olmuşumdur. Fakat, bu kırmızı sa- kallı ve siyah gözlüklü herifi, biraz evvel, şüphe edilmiyecek bir tarzda, (Devamı var) — Bugün düşmanla İıarbe-g deceğiz sanıyorum, dedi. Kara Mustafa geçmiş yıllar içince Dirgün yine ortalığı karıştirmıştı.. — Bizim gemide Kara Mustafa'yi sevenlerden kimse var mı? di çık ö yelkenlerin başına. Rüzgâr biraz artar gibi oldu. Seren direğindeki yelkenleri de çözelim.. — Bir kişi vat amma.. örütin ayal* — Sahile doğru mu uzanacağız? — İlarına zincir vuruldu. Forsalar acâ* n '$u l;rş'—k: sahili mkiı;e eı sında kürek çekiyor.. lelim. Papanın gemileri bel- | — > ki -dün geceki fırtınadan- buralara | — Kat gaih, | ŞUK ei — Haydi canım.. O sersemi de 3* — Ben de böyle umuyorum. | AAi İi A Murat Reis, yelkenci ayrılmadan |dAM yerine mi koydunuz? Onun sordu: İtine gemideki bütün mbaralarılk — Kara Mustafanın asılışına itiraz bepsini versem, yine bir şey yapa * edenler var mı? — Kimin hadı açmak, reisim? Herkes cile meşgul, maz. Yelkenci kaşlarını çatarak cevaP verdi: şmüş ağzını işile gü - (Devamı var) Istanbul hhî müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan: Bakırköy emrazı aklişe ve asabiye Hastanesinin 201 kalem ilâç ve Sıhhi malzemesi açık eksiltmeye konulmuştur. 1 — Eksiltme 15-9.937 Çarşanba günü saat 15 de Cağaloğlunda — Sıhbat ve İçtimat Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu komisyondag yapılacaktır. l 2— Muhammen Fiat: 3500 liradır. 3 — Muvakkat garanti : 262 lira S0 kuruştur. 4 — İstekliler Şartname ve listeyi her gün komisyonda görebilirler. $ — İstekliler Carf seneye ait Ticaret odası vesikasile 2490 sayılı ka- nutda yazılı belgeler ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz ve- ya Banka mektubu İle birlikte belli gün ve saatte Komisyona gelme- leri. ,5680” Kapalı Zarf Eksiltme İlânı Liseler Alım Satım komisyonundan 17-9-1937 Tarih Cumâ günü saat 11 de İstanbul Kültür Direktörlüğü binası içinde Liseler Muhasebeciliğinde toplanan Komisyonda 8389lira tahmin bedel içinde 600 Dershane sırası, 34 siyah yazı tahtası ve 19 — yemek masası kapalı zarf usulile eksiltmene konmuştur. Eksiltmenin Umuml! ve fennf şartname ve resimleri ile bunâa ald evrak alım, satim komisyonu kâtipliğinden görülüp öğrenilir. Mavakkat teminat 629 Lira 18 kuruştur. İstekliler teminetlarım vaktinden evve! liseler mubasebeciliği veznes — sine yatırarak en az beş bin liralık buna benzer Mobilye İşi yaptığına —| dair İstanbul Nafia Müdürlüğünden almış oldukları vesika ile ticaret — odasının 937 ya'ı vesika ve teminat makbuzu ile teklif mektuplarını - — kanuna uygun şekilde eksiltme santinden evvel k omisyon başkanlığınâ V makbuz karşılığında ver meleri lâzimdır. - (5785) Liseler Alım Satım Komisyonundan: Yakacağın Cinsi Miktarı Beharinin İlk temi- Eksiltmenin Eksiltmenin 'Tahmia — natı — yapılacağı gün şekli bedeli ve santi, Kuruş S 1900 Lita K. Kok Kömürü 483 Ton 688.28 — 20-9,937 Pazar- Mangal Kömürü 17730 Kilo — 4,50 tesi saat 15 de — Kaoal,, 20-9.937 Pazar. İ lesi saat 15,3da Açık » | 20.9.937 Pazar. İ tesi saat 14 de — Açık Tüvenan 280 Ton 1300 273 $9.84 TOdun TCürgen, kesilmiş Odun “Meşe, kesilmiş Komlsyonumuza bağlı Gündüzlü Lise ve Orta okulların Mayıs 938 sonuna kadar ihtiyacı olan yukarıda cins, miktar, muhammen bedeli lik teminst, eksiltme gün ve saatleri hizalarında —yazılı yakacaklaf yanlarında gösterilen şekilde eksiltmeye konmuştur. Eksiltme İstanbul Kültür Direktörlüğü binası içinde toplanan Ko* misyonda yapılacaktır. İsteklilerin şartnamelerdeki yazılı kanun? vesikalardan başka Ticaret odasının yeni yıl vesika ve teminat makbuzları ile birlikte belli saattö eksiltmelere gelmeleri ve kapalı zarflarında eksiltmeden bir ssat evvel Komisyon başkanlığına tediyeleri ve şartaameleri görmek üzere ko* misyon Başkanlığına müracaatları. “5778, 20.9.937 Pazar. 13741 tesi saat 14,30 da Açık 10 »