28 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

28 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€ ONT Tefrika No: 58 Kbİ Günü günü GARA Yazan : üleyman Ç H 'ESRARENGIZ ISIANBUB — 58 Ağustos 1937 ——— Terellme ve İktibas hakkı mahfuzdur ne jurnal ! Komitenin kararlarını Cemal Paşaya kim bildirlyoı'du ? Mahmut Şevket Paşayı öldürmek meselesi, ilk önce, eski Galata Bor- sası olan ve Umumi harpten evvel Belediye tarafından yıktırılan meş- hur kömisyon hanında - şimdi Gala- ta postanesini geçtiklen sonra To - katlı lokantasını takip eden sıra dük- kânların bulunduğu ada - Barsa mü- bayaacısı Sarandi Nikolanın yazı « hanesinde konuşulmuştur. Bu içtimada sabık Pire Şehbenderi ve polis kısmı siyaği müdürü Muhip, Çeorkes Arifin kardeşi Ziya, Topal 'Tevfik ve muhalif mubharrirlerden (AM A.) vardı. Bu ilk karardan sonradır ki, işi ya- pacak adamları bulmak, tertibat al- mak için paşanın yalısında bir çok toplantılar olmuştur. Yoksa, ilk adım, ilk karar yalıda değil, yazıhanede verilmiştir. Borsadaki ilk müzakereden sonra, Mmuhip, muharrir (M. A.) artık pa- şanın öraya devam etmesini münasip görmediler, bir hafta içinde Damat Salih Paşanın ayağını yazıhaneden kestiler. Siyasi ihtiras, Damat paşaya, çok sevdiği borsa oyu - nunu bile bıraktırdı, devam ettiği, hava oynadığı borsayı ihmal ettirdi, ut Şevket Paşayı öldürmek k evvel ortaya atan, yine bu meseleye dair yazı yazan muharrir- Terin dedikleri gibi şu ve bu, şunun ve bunun siyasi ihtirası, muhalif par- Şevki Kâzım alıyordu. Hattâ bunun içindir ki, bir kaç kere Damat Salih Paşaya ha- ber yollamış, böyle işlerden uzak kalmasını rica etmişti. Fakat Salih Paşa, böyle bir şeyin aslı ve esası ol- madığı cevabını vermiş, Şaylalara inanmamasını bildirmişti. Bunlar da bilinen ve yazılan şey- lerdir. Fakat, Cemal Paşanın her ka- Yarı günü gününe nasıl haber aldı- İğı hâlâ belli olmamıştır. Bu noktayı kendisi bile hatıralında müphem bir surette kaydetmiş, kat'i bir itirafta |bulunmamıştır. Burada, muharrir (N A.) nın bir ifşaatını kaydedeğim; o diyor ki: — Kararları günü gününe Cemal Paşsya haber verenin Çerkes Hasan Jolduğunu kabul etmek lâzımdır. va tilerin düşmanlığı değildir. Bu fi - kir, ilk evvel Müuhibin kafasında doğmuştur, Muhib muhalifti, İttihatçıları hiç sevmezdi. Onların bir hayli tekmesi- ni yemiş, nikbete uğramış, Babılli baskınından sonra da bir hayli takibata uğramıştı. Bu sebep - ten İttihat ve Terakkiye ve hü - kümetine sönmez bir kin bosliyordu. Muhibin kafasında — tomureuklanan bir fikir de şu idi: İttahat ve Terakki demek Mahmut Şevkel Paşa demek- tir. Onun vücudü ortadan kaldırı « hırsa, İttihat ve Terakki de onunla beraber ölürdü!.. Muhib, kafasında büyümiye başlı- yan bu fikirle işe başladı. İlk evvel fikrini dostu ve çok hürmet ettiği Damat Salih Paşaya açtı. Damat Salih de İttihat ve Terakki- ye düşmandı. Bu düşmanlığı, ken - disini âyan azalığına tayin etmeme- lerinden başlamış, muhtelif sebepler- ke, öezcümle mebusluk talebinin red- di karşısında büsbütün artıvıştı. Muhibin kandırıcı ve te; edici gözleri paşâyı alâkadar etti. Muhib, Salih Paşayı, bu işin kolay ve ça « buk yapılacağına'o kadar inündir - mıştı B — Peki, ne kadar pâra lâzımsa, ben veririm! Sen hazırlıklara başla! Demiye mecbur olmuştu. Muhib, paçaları sıvadı, Fski arka- daşı muharrir (M. A.) yı buldu. Fik- rini açtı, bu iş için adam bulmasını rica etti. (M. A.) da, Ziya ile Topal Tevfiği buldu. Muhible tanıştırdı ve bir gün Galata Barsasındaki Saran- dinin yazıhanesinde randevu verdi- ler, paşa da oraya geldi, Mahmut Şev- ket Paşayı öldürmek için tertibat a- lacak adamları ilk defa orada tanıdı Ve ilk karar orada verildi. Bundan sonra, Ziya, Topal Tevfik 've Muharrir (M.A.) Yenicamide Kuş- çular pazarında, çarşambada Kuşçu- lar kahvesinde birleştiler. Ellerinde birer kuş kafesi vardı. Sanki küş alı- cıst gibi oralarda oturup konuştu - lar, başka arkadaşlar bulmak - için kararlar verdiler, Herkes birer isim söyledi, nihayet seçim yapıldı ve pa- şanın yalısında yapılan bir toplantı- da, gün tesbit edildikten sonra, hep- si dağıldı. Hâdisenin bundan sonrası malüm olduğu ve bir çok defalâr yazıldığı için, tekrarlamayı doğru bulmuyo - rum. Yalnız, bir noktayı daha işaret edeyim: O zamanlar İstanbul muhafızı olan Cemal Beyin -Bahriye Nazırı Cemal Paşa merhum- ilk içtima gününden son firar gününe kadar yapılan şey- lerdon, konuşulan sözlerden tama - men haberi vardı ve Mahmut Şev- ket Paşayı öldüriniye karar veren - lerin kararlarını günü gününe haber aklen ve mantıkan böyledir. Sebebi- ni izah edeyim: Çorkes Hüsufi, koml İta tarafından Cemal Beyi öldürmiye Mahmut Şevket Pa- şa Beyazıtta öldürülürken, o saatto hk datresinde de Hüsnü Cemal Beyi öldürecekti. Halbuki, Hüsnü böyle bir şey yapmadı ve sonradan öğrendik ki, — Beh seni öldürmiye memur edil- memur edilmişt' miştim. Fakat vicdanım bu cinayeti yapmıya mani oldu! Diyerek tabancasını teslim etmiş... Hasanın evvelce daha içtima günle- Tinde, olanı, biteni Cemal Beye ha- ber vermediğini kim temin edebilir?, (Devamı var) .. DÜZETME Dünkü tefrikada çıkan resimlerin altındaki yazılar, yanlışlıkla biribi- tine karışmıştır. Muhib mehmet Ali, Mehmet Ali Muhib olacaktır. Düzeltir ve özür dileriz. «BUNA MUCİZE DENİR..!» Murat Reis diğer gemilerle bir « likte arkadan geliyordu. Muradın gemisindeki korsanlardan İbiri baş küpeşteden birdenbire acı acı bağırmıya başladı: — Denizde bir adam çırpınıyor. Gerçek, dalgalar arasında bir adam dırpınıyordu.. Sesi çıkmıyordu. Belki de bayılmıştı. Bu adam kim olabilirdi? Murat hayretle bağırdı: — Sakın Rüstemin gemisinden biri denize düşmüş olmasın..? Gemiciler hep birden güverteye koşuştular.. ve dalgalar arasında çır- pınan adamın bir Türk denizcisi ol- duğunu gördüler, Murat Reis küpeşteden: — Dümen kir.. şu adamı kurtara- İtm. , Diyerek dümenciye bağırıyordu. Dümenci dümeni kırdı., Gemi, başını ceşedin geldiği tarafa İçevirdi. Güvertedeki gemiciler denize ip atmıya başladılar. fakat, dalgalar üstünde duran adamcağızda ipi tuta- i&ak derman kalmamıştı. Murat reis: — Haygi çocuklar! dedi- biriniz de- nize atılsın... — Hesellki ei ei d — eei eli iessü. İi Mısır Kralının Dıı ğlce V inci ııp/ııdıı devam) bir aileye mensup ve eski nazırlar - dân Mehmet Paşa Şuaybin torunu ©- lan Safinaz (yeni izmi ile Feride) £ bi takdir etmektedir. Her yerde bun- dan bahsedilmektedir. Bayan Feride Misır kadınlığının en Rüzel bir tipidir, Kralın validesi de İçok iyi ahlâklı ve çok güzel olan Ba- yan Safinazı bu sebepten tercih et- miştir. Bayan Safinazla Kralın di gelecek ilkbaharda Mısirda merasimle yapılacaktır, için büyük bir komisyon seçilecek ve bu komisyon, Mısır Kralının şerefile İmütenasip bir düğün merasimi ya- |pacaktır. büyük Hazırlıklar ( RADYO | BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 plâkla dans muzikisi - |19,30 konferans: Dr. İbrahim Zati ta- rafından (Mücrim ve serseri çocuk- lar ve islahhaneler) - 20 Cemal Kâ- |mil ve arkadaşları tarafından Türk Murat Rels geminin başına koştu.. | müusikisi ve halk garkıları - 20,30 Ö- mer Rıza tarafından arapça söylev - İ20,45 Belma ve arkadaşları tarafın - dan Türk musiki ve halk şarkıları, (saat ayarı) - 21,15 orkestra - 22,15 |Ajans ve Borsa haberleri ve ertesi günün programı - 22.30 plâkla solo- lar, opera ve öperet parçaları - 23 Son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 1230 plâkla 'Türk musikisi, 1250 havadis, 135 muhtelif plâk neşriyatı, M son, NÖBETÇİ ECZANELER İstanbul cihetindekiler: Erainönünde (Mehmet Kâzım), Be- yazıtta (Cemil), Küçükpazarda (Yor. gi), Eyüpsultanda (Mustafa Arif), Şehremininde (Nazım Sadık), Ka- İragümrükte (Kemal), Samatyada MErofilos), Şehzadebaşında (İsmail Hakkı), Aksarayda (Sarım), Alem- darda (Esat), Bakırköyde (Merkez), Fenerde (Emilyadi). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde (Dellasuda), 'Tepebaşı Asmalımescitte (Kiny Galatada (Hüseyin Hüsnü), Taksim İstiklâl caddesinde (Limonciyan), Pangaltı Halâskârgazi caddesinde (Nargileciyan), Kasımpaşada (Va - sıf), Hasköyde (Barbut), Beşiktaşta İAli Riza), Sarıyerde (Osman), | Üsküdar, Kadıköy ve adalardaki - |ler: Üsküdarda (Ahmediye), Kadikö - 'yünde Söğütlüçeşme caddesinde (Ar- man Hulüsi), Büyükadada (Halk), ir Mısır kızile kralın evlenmesini | KU Tefrika No: 153 SÜIeymanınıSaraymda ÜS KİZİ LARI Yazan : M. Necdet Tunçer Sarayın vahşi hayvanlar bekçisi anlatıyordu aslanların ağzına attırdığıi kadın parçalandı. Kemiklerini ne yapalım ? » “ Efendimizin, — Hani ya, bahçe nerede? Diye mırıldandı. Safi demir kapıdan içeriye girer girmez, kendisini geniş bir çatının altında, dört çevresi demir parmak- lıklarla örtülmüş olah asla: mah-< zeninde bulmuştu. Genç kiz. aklını oynatmadığına kendisi de hayret etti.. Şaşkın etrafına bakındı.. karşıdaki uyuklıyan aslanları gördü.. Korkudan küçük dilini yutarcası- na yutkundu.. beyninde Uğultular duydu. Yavaş yavaş geriye çek'ldi.. Laş bir duvarın dibinde sindi. — Alçak kadın! Beni nihayet as- lanların ağızına atmıya muvaffâk bl- dun.. değil mi? Ağladı.. tünde duramadı.. bir et ve kemik yı- Binı halinde yere çöktü. SÜLEYMAN KİMİ BEKLİYORDU.. KİM GELDİ?! Süleyman, kapıda duran harem - ağasına bağırdı: — Safi nerede kaldı? Çabuk git, getir onu buraya.. Haremağası koşarak gitti.. Safi'nin odasına girdi. Onet! — Meydanda kimse yok.. Süleymanın «Sarı Çiçek» 1 bu za- manda nereye gidebilirdi? Koridorda dölaşam cariyelere sor- du. Kızlar dudaklarını bükerek — Görmedil Dediler. Bunlardan biri haremağa- n yanına sokuldu: - O şimdi hükürdarın yemek yiyor, Diye fısıldadı. Haremağası saşkın şaşkın Cariye - nin yüzüne baktı: —Ben şimdi hükümdürm ya dan geliyorum. Ffendimiz bir « tenberi Safi'yi bekliyor.. Kızlar biribirlerine hayretle ba . kıştılar. Haremağasının duracak vakti yök- tu. Koridorları araştırarak tekrar hü- kümdarın bulunduğu salona gitti. Süleyman elinde tuttuğu bir elma- yi bıçakla ikiye bölerek bir parça - sını kendi önüne, diğer pai Safinin oturacağı yere koyı Süleyman cariyelerl: ne böyle yerım elma Heybelide (Tenaş). Ç y .ı e '% Ve korsanlardan iyi bir yüzücü cep- kenini çıkararak denize atıldı.. Biraz gonra bay- Bgin bir halde ce- sedi iple çekerek gemiye çıkardılar, Gemiciler kur - tarılan adamı gö- rünce tanıdılar. *— Çolak Ah - met..> «— Çolak Ah « met denize düş - müÜş..> «— Çolak Ah -» met boğulmuş .!» Diye bağrıştı « lar. Murat Reis ye- re eğildi.. Ahmedin göğ - süne şöyle bir el atarak: — Yaşıyor, de - di, haydi biraz su içiriniz.. Sırtında- ki ıslak elbiseyi çxkınnıı. o kadın cevi Rüstem deniz üstünde, sevgilisini dü- şünmeğe başladı: — Zavallı Jüzetta simdi, hapsettiğim, bodrumda kimbilir ne kadar muztaripti- söylendi ve dizlerinin üs- | üleyman bu yeni gözde İsızlıkla bekliyordu. Onu çı ü -elmayı ikiye bölüşünden de- bel - ek geriye çekildi. nan birdenbire şaşaladı. — Safi odasında yok mu dedin? mollâ! reye gittiğini sormadın mı? — Cariyelere sordum.. etendimi - zin yanına gitmek Üzere bir saat ön- ce odasından çıktığını söylediler: Süleyman kaşlarını çatarak bağır- di? - Çabuk koş, hassa kumandanıma haber ver. haremin her köşesini a- İrasın. Ve haremağası kapıdan çıkarken, Yamanbirke Bir İngilizin icadı: Londra, 26 (Hususi Muhablrimiz- ) — İngiliz ülimlerinin henüz nile gizli tutulan bir fi lerini, bunun üzerinde- ki çaâl ıqm.ıl..nn epeyce ilerlediğini, ilk mMmüsbet neticejer alın- dığını bildirmiş, bu şua etrafındaki çalışmkaların inkişaf ve devamından d ni müsbet neticeler elde edilir- İngilterenin, haricin her türlü te- cavüzünden tamamile masun bir ba- le geleceğini ilâve eylemiştik. Son ir ay zarfında geceli gündüzlü vu- bulan çalışmaların sonunda, ha - bu şuain tesir, derece ve sa- inkişaf etmiştir. Bir müddet sonra başka sahalarda ve daha mühim vaziyetlerde de bu şuadan istifade olunacağı muhakkak görülerek çalışmalara devam olun- maktadır. M Ağustosta Cenubi Afrikada Kap- tavn şehrinde bütün halk ve âlim- leri büyük bir merak içinde bıra - kan bir hâdise olmuştur. Şehirde u- mumi bir heyecan doğuran mechul bir tecrübe esnasında bütün motör- lü vesait ve bu meyanda tramvay- otomobiller derhal Çolak Ahmet olumun pençesmden kurtulunca, | denize nasıl yuvarlandığını anlattı akıttılar.. ambara indirdiler.. Islak elbiselerini çıkarıp sıcak bir gocuğa sardiler. Çolak Ahmet ölmemişti.. Biraz sonra aksırarak kımıldandı.. esnedi., yavaşça gözlerini açarak et- rafına bakındı. Korsanlardan biri: — Geçmiş olsun, Ahmet dayı! Diye söylenirken, Ahmet hâlâ şaş- kın şaşkın etrafına bakınıyordu. Ahmet acaba kimi arıyordu? Bunu bilmiyecek ne vardı? Ahme- di denize yuvarlıyan Kara Mustafa değil miydi? Ahmet ölümle pençeleşirken, nasıl olup da kurtulduğuna hayret edi - yordu. Murat Reis Ahmede sordu: — Sen aramızda en çok gözü açık ve nice dalgalardan, fırtınalardan kurtulmuş bir denizci idin.. nasıl ol- du da kendin! rüzgâra kaptırıp deni- de düştün? Ahmet, ölümün pençesi .omuzla- cından tamamile çekildiğini anlayın- ca gülümsedi: — Bu rüzgâr, kahpe bir rüzgârdı. Beni arkamdan denize yuvarladı. Diye mızıldandı.. “Ahmedin ağzına bir kaç damla su I Ellerini alnına götürdü., leyman ayağa İ Bugünlerde yine o (meş'am üyoör mu? Hayır, mellâ! onu bir aydan gören y | —© halde Safi ca Hassa dairesine geçti.. Saray muhafızmı buldu ve hül darın iradesini tebliğ etti: Efendimiz yemekte Safi'yi D liyor. Onu hemen buldurunuz! aradım, bulamadım. Sarayın her köşesini aradılara Safi'yi bulamadılar. Hassa kumandanı haremdeki tün cariyelerin odalarını birer b Jaraştırmıştı. Harem halkı merak ve heyecafi çinde titriyordu | Acaba yine sarayda (meş'um İyalet) mi dolaşıyordu? "Devamı şif ve tecrüb : Afrikanın bir şe rinde motörlü vasıtalar duruverd |de işlemez bir halde durmuşlar, lefonlar kesilmiş, elektrik santrtk ları işliyememiş, radyolar düny 'hiç bir yeğğpden mevce slamamışt Bu vaziyet tam üç dakika d etmiş, üçüncü dakika biter — biti sanki hiç bir şey olmamış gibi vet işlemiye, telefonlar konuşmıya, yolar mevce almıya, elektrik sâfi tralları şehre cereyan vermiye D lamışlardır. Polis bu işi yapanları meydana karmıya böş yere çalışmış, hiç bi ucu elde edememiştir. Bunun liz âliminin eseri olan yukarıki fin mahsulü olduğu sanılma Dünyada itikatla! (3 inet sayfadan devam ) bu evi öyle kolaylıkla elde etmiş ğilim. Onu alnımın teri ve kan pahasına aldım!.. Merasim bittikten sonra hurwı geçen bir dilenciye verildi. |burada fakirler, Allahın timsali # dolunur. 4 Bu âdet ne kadar gülünç ol olsun, her memlekette, her zan ll'lldnf nlunnn an'anelerdendir. Yazan: CelâlCe Şakaklarını uğuşturdı — Beni denize yuvarlıyan Bi Müustafadır, dedi, hemen onun gi sine yetişip Rüstemi de ayni âkll uğramaktan kurtarınız! Murat Rois birdenbire kaşli |kaldırdı: — 'Ne söylüyorsun, Çolak? Mustafa senden ne yordu. ? Çolak Ahmet muhakemesini td ladı: — Bizim gemide isyan var, 8€ İnım! bu akşam sülar kararınca B temi denize atacaklar.. Kara Nut |gemiye kaptan olacak ve gemiyi gidecek. Uzak sularda başlı büfl |korsanlık yapacaklar. | Dedi. Murat Reis hayretindet İçük dilini yutacak gibiydi: | —No diyorsun? dedi- Rüstemil nize mi atacaklar? | Çolak Ahmet başını sallayarak İve etti: 4 — Evet.. Kara Mustafa bunü Ö rar verdi. Ben Rüsteme acıyot? kendisine bunları söyledim. fa duydu.. gemicileri belki KSF rım diye canıma kıydı.. beni kâ ça denize yuvarladı. Murat Röis daha fazla dinlemti vakit kaybetmek istemedi. Güneş batıyordu. ü Biraz sonra sulara esmer 'duşcrsc. suların üstünde gör'nek ve kurtarmak da mü” olmıyacaktı. | Rüstemir gemisine yeuşml*: " İbütün forsalara şiddetli emi | di. Kürekçiler küreklerine (Dev tü

Bu sayıdan diğer sayfalar: