Dmmıaanııw tarahak dan 9386 yılı mesaisi hakkında bir istatistik yapılmıştır. Bu iştatistiğe İgöre bir yıl içinde sahillerimize 1427 [ Bir İstatistik yapıldı —— Bir yılda 108 deni kazası oldu ——— —H İki bin gemiciye ceza.. Bir senede vapurların 3061 saa rötar yaptıkları anlaşıldı t Bir yıl önce 199228 tonaj olan de- Diz vesaitimiz, 197780 tı düş - müştür. Çünkü 5918 tonaj filodan çı karılmış, 4470 tonaj yeniden Tiloy vapur seferi yapılmış ve bir senede (elınmıştır. İvapurlar 3061 saat rötar yapmışlar- | Bir yıl içinde sularımızda bize ait dır. 1618 gemiciye limanımızda 451 İdeniz merakibinde 108 kaza kayde- gemiciye de mülhakat limanlarında ceza kesilmiştir. 218 gemi tescil edilmiş, 6 fener ya- pılmış, 4 fenerin ziyaları ziyadeleşti- rilmiştir. 17 şamandıra tamir edilmiş, beş ta- ne yeniden konulmuş 346 gemi ha « vuzda 915 i denizde muayene edil- miş, 29903 evrak gelmiş, evra müdüriyetten başka yerlere gönde - rilmiş, 21390 müruriye terkeersi ve 22314 tahsil tezkeresi kesilmiştir. Tayfa Defteri Tutulacak Yeni defterlerde nmeler yazılıyor? İstanbul limanında ve İstanbul ile mülhakat limanları arasında seyrü- sefer eden bilâmum motörlü ;ıç ğlel:i kenli mer: te, tıpkı sefain bundan s::ıîpblrer tayfa defteri tuta- L rde, bu gibi mera - Bu defterler kipte çalışanların hüviyetleri, adros- leri, sicilleri ve işlerinin ne olduğu birer birer ve gayet açık olurak ya- zılacaktır. Vazifesini terkeden veya yeniden alınan kimseler derhal öyni şekilde deftere geçirileceklerdir. AA Çiçek aş dilmiştir. 94035 lira 54 kuruş hasilat temin edilmiş ve 92282 lira 39 kuruş sarfo- lunmuştur. Ayrıca kılavuzluk işle- rinden de 117487 lira 90 kuruş elde dilmiştir. Bir senede Marmara limanlarından 105309 lira 96 kuruş, Akdeniz liman- larından 19333 lira 32 kuruş ve Ka- radeniz limanlarından 20368 Jira ol- mak üzere 145009 lira 73 kuruş rü- sum toplanmıştır. Halk gecesi Ucuz Olacak Yarın akşam stadyomda yapılıyor İstanbul festivalinin son haltası, zengin eğlencelerle dolu olarak geç- mektedir. Program mucibince bu ak- şam Kadıköyünde Süreyya Paşada Balkan festivali oynanacak, Tak « simde Camlıköşkte Naşit tarafından (Kudret Helvası) te ©di tir. stadyomunda Balkan — festivalinin halk getesidir. Stadyomda çok ucuz fiatla halka İBalkan ve Türk ekiplerinin milli o- yunları gösterilecek ve şarkıları söy- af edildiği anlaşıldı Hem de, beklenilen aşılar tutmu- yor, ve devlette zarara giriyor Ç tün Türkiye Diğer taraftan bir çok vilâyetlerce Sıhhiye Vekâlı örülmüştür. Vekâlet bir tamim yap- | la miktarda çiçek aşısı istendiği de g) amuştur. Bu tamimde: «Vekâlelimizde kendi mıntakalarındaki bütün insan daki aşıyı bir-defada talep ettikleri hiç bir hesaba dayanmadığı, gelişiy Bu aşılar, m ve bu yüzden gönderilen aşıların pek imha olunmaktadır. Fazla aşı getirte kindiklerinden, bu yüzden kalmış ve Tn tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu vaziyet, bir çok para ve eme içek hastalığına karşı uzun yıllardanberi memleketi; açılan mü- cadele ve aşıdan çek faydalı netleeler alı imizde, de yalnız (2) kişi çiçek hastalığına yakalanmıştır. mmuştır. Bir ay içinde bü- ınden her ay faz. n çiçek aşısı istiyen bazı vilâyetlerin ları bir kaç defa aşılıyacak miktar- Tenilmiş ve bu suretle isteklerin üzel yapıldığı görülmüştür. ayyen olan müddeti içinde kullanılmıyarak eskimekte mühim bir kısmı sarfedilmiyerek n vilâyetler yenisini istemekten çe- miatları geçmiş aşıların sarfedil - tatbikat yapıldığı ve bittahi geç tatbik edilen bu bozuk aşıla- k sarfile maydana gelen çiçek aşıları- Yarın gece saat 21,90 da Taksim | A ( nın lüzumsuz yere israfına ve çiçek mücadelesinde en mühim ve mües- Bir bir korunma vüsıtası olan aşıdan beklenilen istifadenin lâyıkile te - Mmin edilememesine sebep olmaktadır.» Yazılarımız ve dikkatsizlik Misafiri, darmadağınak bir üstbaş ile karşılamak nasıl bir münasebet- ir Tâübakilik ise, muharririn ve r şekilde ver- bir yanlıştır. | yorlar işte, bir gün içinde gözüme ilişen dikkat- İsizlikler: urun» Tefjikimizdi ,Başmuharririmiz Asım Us intihap iresi olan Çoruh vilâyetini... Asım Usun tmeb'us olduğunu biz biliyoruz. Belki bir çok kimseler de biliyor. Lâkin, yukarıki satırları oku- yan birisi, Asım Usun, Çoruh vilüye- tince, başğ muharrirliğe intihan edil- miş olduğu manasını pekâlâ çıkara - bilir. . «Tan» kardeşimizden: | Manovra sahasında dolaşan tenebi lataşemiliterleri arasında bir tanesi garip kıyafetle göze çarpıyordu: Asş- İkert alâmetlerini hâki bir gömlek ü- zerine takmıştı (!). Diğerleri (!?) ka. lin bir ceket içinde terlerken o tek başına püfür püfür ortalıkta gezi- yordu. Hakikat görip kıyafet. Askeri alâ- metleri -toaha bunlar nasıl şe hâki bir gömlek üzerine tekmış, di- gerleri, yani diğer alâmetleri kalın Bir ceket içinde terlerken, o -acaba kim?- tek başına Bu satırları yazan kalem üstadı, İher halde bir üslüp manevrası yapı- Jor. | «Cumhuriyet> refikimizden: | Dünyanın, beşte üçü su dolu, u- İbir harp ne gibi fi'li neticeler doğu- İeabilir? | Ne olacak, azizim Dinçer, müthiş |bir karışıklık! Öylesine ki, anlıyabi- lene aşkolsun, «Haber» refikimizden: | Vaktile Kadıköy ve bu civarın hal- kı bir taraftan arabalarla veya yaya olarak Fenerbahçeye taşınırken di. ier taraftan maşlahlı, çarşaflı ka - dmlar, Kurbağalıderede, peçe diye İyüzlerine örttükleri incecik tü lalım hele ve bu gözlerile sandala Binen cambaz ka- İdınlar karşısında hürmetle başımın eğelim, Hey bre Ahfeş ve koca... Ka- va Davut neredesini *Som Posta »refikimizden: Ertesi gün bermutad yola cıktık. İ(Güzel) annem, teyzem, ben bermü- tad (Yine mi?) otomabilde iken, beş ivari önden gidiyordu. Caddenin bir |köşesinde duran otomobilin Mazlum önünden geçerken motörü homur - dandı. Iımı;ı.ıluıım bir insan ol- 'e her hülde -atlılardan değil. beş süva ' biri. Yoksa |lum otomobile alt bir sıfat mu? Ve letomobli yürüyor mu, duruyor mu? Kalktı da sonra mı durdü. Yoksa |kiç mi kalkmadı? Bu dikkatsizlikler yalnız bu kader olsa iyi. Her gün, her gazetede, böyle micelerine tesadüf ediyorum. Oku - yıuyor, diye halktan şikâyet etmesini |biliyoruz. Fakat doğru dürüst ne ya- zıyoruz? Bunu soran, arayan var mı? Biroz dikkatli olalım. Sonra şikâ- yet edelim. İ Fikret Âdil nutkan kafasında yeniden kopacak | Hattâ bu pasaportlar sayesinde seferini yapan bir vapurla Zabitaca Seyfinin p: port olmayıp, yabancı makamı tunuün Dahiliye Vekâleti, bu hususta Bu emir; Türk veya Osmanlı sıfatile pasaportsuz addil tandaşı oldukla ilamıyanların keyfiyetlen vel hâberdar edil şimdiye kadar bu şekilde pasıportls Yolvergisi | Vermiyecek Vatandaşlar 1 şehir meclisi bit edacek Şehrin bütün semtlerinde oturan İve bu sene yol vergisinden istisna e- dilmesi lâzım gelen maliliyet sahibi takirlerle, hayatta beş evlâdı olan- İlar, tahsilde ve silâh allında bulu - panlara ait cetveller, Belediye şu - belerince ikmal edümiştir. Ancak son zamana kadar, bu ka- bil vatandaşlar hakkındaki istisnai- yet kararları kaza idare hoeyetlerin- ce verilmekte idi. Dahiliye Vekâletinden Belediyeye gönderilen yeni bir emirle( yol ver- gisinden muaf tutulması icap eden- ler hakkındaki evrakın badema Şo- hir Meclisince ve Şehir Meclisi top- hu bulunmadığı zamanlarda Belediye Daimi Encümenince tetkik edilerek | ona göre istisnalyet kararının veril - Bunları ti ayrı ayrı kârar verilmesine - girişil - miştir. Baskitılar | Satıcılık Yapmak yasak Türkçeden başka dille bağırarak sâtış yapmak yasaktır. Bu - şekl, muhalif hareket edenler yakşlanarak İsezaya çarpılmaktadır. Dünkü sayı- mızda bir çocuğun, Türkçe söyleme- diğinden- yakalandığını yazmıştık. Yaptığımız tahkikata göre, bu ço - cuk 18 yaşlaranda Nikogos oğlu Var- ket isminde biridir. Zabata, bu çocuk kakkında tahkikatımı ikmal ederek, işi mahkemeye vermiştir, Bu çocuk, Ermeni lisanile bağıra- rak Mahmut a ve ku - da devri- ye olarak dolaşan zabıla memurları- | nit nazarıdikkatini celbetmiş ve ço cuk karaköla davet edilerek, hakkın- da könun! muamele yapılmış! HAYRET D Hâlâ Osmanlı devleti olduğunu zannediyorlar Bir ispanyol konsolosu Türkiye için pasaport veriyor Idığımız malümata göre, CenubiAmerikada Brezilyanın Saint-Paul şehrindeki İspanyol konsolosluğu tarafından (Osmanlı menafiini hima- yeye memur!) sıfatile oralarda bulunan vatandaşlarımıza ve bu meyan da firari Ermeni ve Araplara pasaport verildiği tesbit edilmiştir. | iş'arı da vekâletçe vilâyetlerden ist ŞA İRAR KĞ SRĞRRĞRÜĞRK UNĞNUN İmaları ilân olunur. (34568) | 8-sonT EĞİL Mi? Türkiye hudutlarına serbestçe gire- gelmiştir. tetkiki neticesinde milli bir pasa- verildiği anlaşılmış ve keyliyet telgraf- la Dahiliye Vekâletine bildirilmiştir. tün vilâyetlere bir emir vermiştir. İspanyol veya diğer bir yabancı derhal hudut haricine ihraç edilerek mesi bildirilmektedir. Diğer taraftan gelmiş kimseler olup olmadığının enmiştir. | Evleneceklerin Muayenesi | Nasıl yapılacak |Bu iş için kolaylık lâzım | | Son zamanlarda evlenme muaye- nesi için hükümet tabiplerine müra esat eden namzetlerden — nülusları | haşka yerde bulunanların muayene- lerinin, nüfusta kayıtlı oldukları |Hükümet tabipleri tarafından yapıl ması lâzım geldiği iddiasile yapıl - madiği ve bazı yerlerde de namzet- lerin sari bir hastalıkla malül olup | almadıkları hakkında nüfusa yazılı oldukları mahal Hükümet Tababet- leri ile muhabere için posta parası istendiği görülmüştür. | Bu münasebetle Sıhhiye Vekâleti | alâkadarlara yeni bir emir vermiş - tir. Bu © ler, göre, evlenecek namzet- arı mahalde hüviyet- v leri hemen müracaat ettikleri Hü- kümet tababetince yapılarak rapor- ları derhal verilecektir. Bunlar hakkında ayrıca nüfus kay- di bulunan Hükümet Tabiplikleri ile evlenmeye mâni hastalıklardan birine musap olup olmadıkları hak- kında muhabereye girişilmesine | zum yoktur. ——— Asliye Beşinci Hukuk Mahkeme- sinden: fustos ayının yedinci cumartesi getesi yelkenli Tayyare gemisiyle Bakı namındaki geminin müzademe- Si neticesinde Tayyare gemisinin bat- masiyle mutasarrıf ve kaptanı bu- lunan Tahsin tarafından mahkeme - | mize bülmüracaa bu huşustaki deniz raparunun tasdiki talep edilmiş ©l- | makla mezkür gemi ile alâkadar olan-İ| n deniz ticaret kanununun 1063 ) ve 1065 ve müteakip maddelerine -| tevfikan 27/8/1937 tarihine müsadif cuma günü saat 14 te asliye Beşinci | Hukuk Mahkemesinde hazır bulun- 21/ ——— Hayat pahalılığına bir misal İstanbulda hayatın pahalı olduğun- dan bahsetmek âdet hükmüne girdi. Fakat, ne yapalım ki, hakikat bu mer» kezdedir. Başka memleketlerden ge- len yabancılar, Anadoludan — gelen yurttaşlar, buradaki pahalılığı görüne ce, hayret içinde kalıyorlar. Ve bu hal, güzel İstanbul için fena bir şöh- Tet vesilesi olmuştur: İstanbul paha- lıdır, Burada bir müddet kalıp giden yabancılar ve yurttaşlar, kendi mem- leketlerine, şohitlerine gidince, İs - |tanbul için ilk söyledikleri söz ise bu- bileceklerini ümit edenlerden Maniselı Veli oğlu Seyfi adlı bir şahıs da | bir müddet evvel Amerikadan Avrupaya geçmiş ve oradan Yakın Şark da İzmire rasının pahalı oluşudur. Bu şehinde he rşey pahalıdır. Ev, giyim, yemek, gezmek, eğlenmek.. İher şey.. Bize öyle geliyor ki, pahalı olan bir çok şeyleri ucuzlatmak pek de zor bir iş değildir. Geçenlerde ga- zetede bir haber gözümüze ilişti. Ak- hisardan bildirildiğine göre, İstan - memleket konsolasluklarından yabancı pasapartu alarak gelen kimselerin |bul tüecarları, çeklrdeksiz üzümün haklarında takibat yapılması ve bunlardan Türk va - kilosunu oradan 5 kuruşa alıyorlar- mış.. Akhisardan navlun olarak kilo başına 60 para alınıyormuş.. Beledi- ye ve sair resimlerle beraber, bir kilo üzüm İstanbulda 7,5 kuruşa mal olu- yormuş. Halbuki bu üzüm İstanbul- da 20 kuruşa satılıyormuş.. Aradaki farkı görüyorsunuz. Bu neden böyledir? Hiç şüphe yok ki, bu — bir ihtikâr hâdisesidir. Yahut da, ida- resizlik, teşkilâtsızlık, kontrolsüzlük neticesi bir haldir. Belki de, bir kilo üzüm İstanbulda o kadar fazla muta- vassıt elinden dolaşıyor, müşteriye geliyor ki, üzümü ancak 20 kuruşa yemek kabil oluyor. Sebebi her ne olursa olsun, yerin- de 5 kuruşa olan bir mal, başka bir şehirde 20 kuruşa satılmamalıdır. Şu veya bu sebeple bu fiat artıyorsa, bu sebepler, hiç bir zaman, makul esba- bi mucibe, iktısadi zaruretler halinde mütalea olunamaz. Hakikat şudur ki: Bu 20 kuruş pahalıdır, Biz burada bir misal zikrettik.. Pa- halı olan her şeyin böyle bir takım Taacerası vardır ve bu macerayı kısa kesmek mümkündür. İstanbul, bol tançlı vatandaşların sakin olduğu bir şehir değildir. Ekserimiz muaya yen ve mahdut bir para ile geçinmi- ye çalışıyoruz. Hepimiz müstehlik vasfını taşıyoruz. Muhakkak ki, si« kıntı içindeyiz. Ucuzluk temin olu - Fidehaimır İlerile birlikte beş ve daha fazla se- İnunca, vatandaşın iştira ve mübâ- ğ Bu emir üzerine nlâkadar şubelor İ'denberi ikamet ettiklerini resmt | YA kabiliyeti artar, iş ve alış veriş —— na: kları cetvelleri Daimi Encü- |*3Yttlarla ispat ettikleri takdirde bu | Kana MKi delamiEy e BE gae k j vatandaşlar daha çok kazanır ve dev- mene göndererek her şahıs hakkında (Gibi namzetlerin evlenme müayene- let de daha çok vergi tahakkuk etti- rebilir. Halk Filozofu Mürettipler cemi- yetinin tenezzühü Mürettipler Cemiyeti bir tenezzüh tertip etmiştir. Tenozzüh günü 28 ağustas 937 cumar- tesi günü saat dörttedir. Şirketi Hay- riyenin 68 numaralı vapuru Köp « rüde muayyen mevklinde davetlile- ri alarak Adalara müteveccihen hareket edecek ve oradan Kavaklara kadar uzayacak olan bu gezintinin İfevkalâde olması için her türlü ter- tibat alınmıştır. Birimizin derdi —— Hepimizin derdi Gece yarısı Nakil vasıtaları Beşiktaşta, Valideçeşmesinde o- turan bir okuyucumuz yazıyor: «Geçen cumartesi akşamı, gece saat birde Taksim bahçesinden " İ yi —Edebî roman: 154 Sen_ de seveceksin! * Dedim ve.. kelimeyi tekrarladım: — Bütün manasile hayvansın!.. Bekliyordum ki, derhal üzerime yürüsün, saçlarımdan kavrasın, bir hamlede beni yere yıksın, topukları- pın altında çiğnesin, çiğnesin... Ya- hut“da o anda eline ne geçerse kal- dırsın, başıma atsın!. Halbuki o, bu- yapmadı. Tamamile beklediğimin pti ve hayret veren bir so- Bak kanlılıkla: — Neden?. Diye sordu. Anlattım: — Eğer birazcık kadın kalbi deni- len şeyin ne olduğunu ayırd edebilir kabiliyette olsaydın bugün bu va - ziyet karşısında kalmazdın. Karşılaş- 'tığın halin bütün mes'uliyeti sadece — Ve sadece sana alttir. Etem izzet Benis» Ve.. daha içli, daha ıstıraplı bir i- fade ile âdeta coşkun devam ettim: “ — Evlendiğimiz günden bugüne kadar bir saniye beni okşamasını bil- medin, Kalbim bömboş kaldı. Sevgi nedir bilmedin ve bildirmedin. Hiz- fhete gelir gibi eve geldin, gittin |ve. bana adeta bir daire arkadaşın- maşım gibi muamele yaptın. Bir ka- din kocasının Belki arkadaşıdır. Fa- kat, arkadaşlık yalnız bir vasıf ve bir taraftır. Salih sözümü kesti; kendisin! mü- dafaaya geçmişti : ği — Seni aç mı bıraktım?, Susuz mu kaldın?, * Elbise mi yapmadım?, Hizmetçi mi tutmadım?. aK _(Aşçm mı yoktu! Parasız mı bıraktım?. Diye bir sürü izahat veriyor, çır- piniyor, anlatıyor ve.. anlat:yordu. — Bunların hepsi ayrı ayrı bir ko- canın iyi taraflarıdır. Fakat, kül ha- linde hiç birisi yine bir kadını doyu- ran tek vasıta değildir. Kadın aşk ister, Bir koca için karısının gönlü- nü doldurmak ilk şarttır. Bunu yapa- mıyan koca hiç bir şey yapamamış demektir. Salih yine sözümü kesti, yine : — Demek bunün için bana hiya- net ettin?.. Dedi. Bu cümlesini ve sorusunu İyaparken sesi titriyordu. — Hayır hiyanet etmedim. Buna itimad etmeni tekrar ve tekrar isti- yorum. Yalnız elimizdeki şu mektup bile bunun en kat' vesikalarından “İbirisi., Diyerek sözüme ekledim : — Halil Necip, beni çok seven, be- nim için çıldıran, hayatını tehlikeye koyan ve apaçık ölüme atan bir a - & Ka 'Da rağmen ben ona karşı | etimden ve sana ait haysiyet | ve şereften zerre kadar fed etmedim. O ne kadar üzerime düştü ârlık ize, ben © kadar ondan kaçlım ve.. | ona daima hastalık saydığım yolun- dan dönmesi için tavsiyelerde bulun- idüum, Salih, uyuması için kendisine ma- sat söylenen bir çocuğun dinleyişin- deki dalgın heyecanla beni dinliyor- | du. Ve., ben öna bütün hâdiseyi ba- şından sonuna kadar uzun uztn an- m. Hiç sözümü kesmedi; yüzün- | de çeşitli mimikler yaratarak hep | beni dinledi. Bu dinleyişte ye'sin, e- | lemin, hüznün ve ıstırabın bütün çer- çeveleri vardı, Bazan en müthiş bir keder uğurumıınun içine yuvarlan- İatt mış gibi yüzünde takallüslar beliri- | yordu. Bazan ıstırabın en avunul - | maz çilesini geçiriyor gibi geniş geniş nefesler alıyordu. Bilmiyorum, anlatışım ne kadar sürdü. Sonunda en içten gelen bir sır iladesi kalmıyan do- labt a gittim. Dolabın düşe « mesi arasından kara kaplı defterimi çıkardım. ©O kendisini tamamile heyecan ve merakın enginliğine kaplırmış med- huş bir bedbaht gibi ne yaptığımı, ne yapacağımı, ne söyleyeceğirni bek- liyor ve., takip ediyordu. Defteri, içindeki mektupları ona verdim : » — İşte, benim bütün içyüzüm bu- nun içinde yazılı, Bunları okumanı, Üzerinde düşünmeni, ondan sonra hükmünü vermeni istiyorum, Ay - rılmamız üzerinde zerre kadar te - reddüde düşme, Bunu okuman ve beni dinlemen ayrılma kararımız ü- | zerinde asla tesir yapmıyacaktır. Yalnız istiyorum ki, her halde ve mutlaka biribirimize inanarak — ve sebeplere kanarak ayrılalım. (Devamı var) çıktım. O gece, orada Balkan Fes- tivali eğlenceleri vardı. Taksim behçesinin önündeki tramnay du- vak yerinde tramvay - bekledim. Benimle beraber yüzlerce - kişi tramray bekliyordu. Bir tane Kurtuluş arabası geçti. Ondan isonrya, tek bir araba geçmedi.. Mü Tâğasız tam yazım saal bekledik. Herkes, yavaş yavaş, başınıni çare- sine baktı. Kimi bir otomobile at- ladı, kimi otobüse, kimi de yaya yürüdü. Saat bir, büyük bir şehir için çok geç midir?.. Sant birde tram- vaylar neden seyrüseferi tatil e- diyorlar?, Bahusus ki, İstanbul, şimdi eğlence mevsimindedir. Fes- tival yapılıyor, ve saire.. Buralar- dan çıkan halk, hengi vasıta ile için, böyle müsamereler olduğu (îîl:r.b::&ıı istirahati, rahati için, hususi ve fazla ıııkmrdn arabalar bile tahrik etmek lüzim değil mi- dir?, Gece yarısı saat bir, eğlen- ceden dönen tasanlar için tam va- kittir. Binaenaleyh, bu saatte t vay bulunmalıdır.»