Ben kemeri ortaya koyarım oda Mülâyim pehlivan B iyük küçük herke bir a lesi günün mühim dedikoduların- dan biri oldu. Bu işl üke oldu- k kim- rdükten eyretliklerine ka- âjındaki — çıplakların iri bir vücut, benim mişti. van, elinde ufak Eüreşe nıyorsun? dedim. n iri vücudünü Şevirerek — Güneş yakmasın, diye yağla- Muş bir t Darak kon Çok güreş meraklılı VLanmnana nni e kebar ea vninemaanun d aesanmanmanınz adar güreş | | vanlar g | yediğim et ve tat Devlet merkezimiz modern bir ilim müessesesi daha kazandı danışıklı olduğ bu içe ne de İ Bir kadın memesini andıran me- melerini okşaya Hayır. Bu sözü yanlış söylüyorlar. Ben h hiç bir vakit danışıklı güreş yap - madım, Böyle bir güreşçi olmuş ol- saydım, içimizdeki birçok pehli - # matbaa matbaa dolaşır, kendime reklâm yaptırırdım. — Komarı Amerikadan buraya kim davet etti? — Bilmiyorum. Geldiğini herkes gibi ben de gazetelerde okudüm. İlk maçı Adapazarlı Cemal pehli- van İle yaptı. Bursada halkın ısrarı üzerine Komarla güreştim ve ben- den yirmi gekiz kilo fazla olan Ce- nubi Amerika şampiyonunu ring- den aşağıya attım ve yendim. Amerikalı pehlivanın — kaç kile olduğunu öğrenmek için Mülâyi- min kilosunu sordum — Ben 99 kiloyum. Yaşım 38 âır. Hergün alafranga ve alaturka gü- cinden sonrak ısaca tercü- 1 sene daha güreş Mülâyim, da. diyenlere deh- meihalini ve kat'iyen danışıklı güreş madım. İzmirdi 3 yendim, itiraz etti, berabere kaldı . İstanbulda ü- çüncü sefer güreşeci k. Hergün ardan aldığımm Ankarada Türk Maarif Cemiyeti tarafından Yenişehirle Cebeci ara- yeni yaptırılmış olacaklır, Kolej, olan Kolej bu ders seaesi açılacaktır. Bu sene Yalnız nehari talebe kabul edecek - olan kolej gelecek sene leyli Türkiyenin en modern bir ilim ve irfan yuvası Olacaktır. Bina, ilk, orta ve lise kısımları ile şubelerini ihtiva edecek Kenişliktedir. Bütün tedris vasıtaları, bütün ihtiyaçları karşılamaktadır, Kolejin sıraları bir üslüpta yaptırılmıştır. Geniş bahçesi de iç açıcı bir larh ve tezyin olunmaktar Ve prai İlikle lâboratuarlar yep yenidir ve bile — alemeriken dır. Gerek Maaril cemiyeti, gerek temiyetin başında bulunan Urla saylavı Rafet Ülgen'in gayretli Ve devamlı çalışmalariyle dev'.t b sile daha süslenmiş ve şerellenmiş merkezimiz yeni bir ilim mücssese- oluyor, beş yüz doları ortaya koysun' Mülâyim pehli- van güreş saati tahdit edilmez- se, Âmerikan Boğasının bu se- fer ağzını aça- mıyacak suret- te sırtını yer getireceğinisöy- lüyor. Amerikan Boğası da diyor ki: *O haksız aldığı ke- meri geri versin, ben kemeri yine | ortaya koyarım. Ama o da beşyüz lira koyar mı? Komarın vücudünü ta . mamen yere getirmek ihtirası ile ringe çıklım. Bir saat hiç dinlenme- dim, güreşmiye başladık. Komar, ikaten çok küvvetli bir pehli - fakat, oyunları kuvvetine daha âkimdir. Komarı, bir layıp yordum, da anladım ki, Kol yor. Artık şişmişti, re, istediğim gibi yenmiye çalışı « yorum. Kaçmasını çok iyi bilen pehlivan sıkışınca” daracık ringden kaçıyor ve güreşe tekrar yeniden başlıyor. duk. Hayatımda böyle güreş hiç yap- madım. Benim en fazla heyecan duyduğum güreşlerim, Kara Ali ile yaptığım müsabakalardır. Bu güreşte Komar, ring ha - ricine kaçtıkca halk : — Kaçma.. kaçma.. haydi Mülâ- yim, diye bağırınca dehşetli heye- can duymıya başladım. Bir aralık kulağıma şöyle bir ses geldi : — Mülâyim pehlivan, vakit biti- | yöor, kemer elden gidiyor. Komarın ring haricine kaçması #sabımı bozuyor ve ben güreşten zi- yade Komarı minderin ortasına sü> Tüklemiye çalışıyordum. Bir saat tamam oldu. Hakem be- rabere kaldığımızı söyledi, Bu se- fer hakemin bana haksızlık yaptı- kuvvetli yarım saat nin bu sözü üzerine de - - Ben de ö maçtâ bulundum, ha- kem, maçın bir saat olacağını ve ring haricine kaçılabileceğini ve | Zum var; görünen köye kılavuz (: temez. Kaç defa sırtını yere geti dim ve kaç defa kaçmasın diye or- taya sürükledim. Kemer benim hakkımdı. Su yol- cu Mehmet bana: — Bravo. Al-kemeri tak beline, dedi ve verdi. Ben de kemeri al - dım. Şimdi Amerikalı kemeri isti- yor ve benim, kemerini haksız ye- | re aldığımı söylüyor. Ben Amerikalı pehlivandan daha kuvvetliyim, kendime her vakit güvenirim. Tekrar güreşirim. Yal- nız bir şartla: Bu güreş saatsiz ve dakikasız, birlbirimizin sırtını ye- re getirinciye kadar devam etsin. Mademki beni mağlüp edeceğine emindir, maçın heyecanlı olması için ben kemeri, onlar da ortaya | beş yüzlira koysun, güreşelim. | Kimin sırtı yere gelirse, ya beş yü- Zzü verir veyahut kemeri. Güreşten evvel galtp, mağlüp bilinmez am- ma, ben, Komarı her vakit yene - rim. Çünkü, benim pazularım onun dev vücudünü yere serecek kadar kuvvetlidir. (Devamı 6 1ncı sayfamızda) BİR İKI küm ettiği gazeteci &5- SONTELGRAF — 13 Temmuz 1937 Malaga kumandanı şehir âsilerin eline düşmezden evvel şöyle söylemişti : » Şu tabancamda beş kurşun var, eğer faşistler gelirlerse dörttanesi onların bir tanesi benim ! Halk artık şehri boşaltmaya baştamıştı L ondranın meşhur büyük libe- ral gazetesi clan Niyuz Kro « Nikl,muha birlerinden birini İspan- yaya göndermişti. Malaganın suku- tu sıralarında Generâl Franko, hiç hoşlanmadığı bu abirı tevkif ettirmiş ve bununla da iktifa etmi- yerek adamcağızı idama mahküm etmişti. İngilterede, tanınmış bir gazete- eiolan Köstler ismindeki bu İngiliz başından geçenleri şöyle anlatıyor: «29 kânunusani cumartesi - Ma- Tagadayım. Sabahleyin biraz ek - mek, bir fincan da kara kahye! Şeh- rin ihtiyat erzakı bitmiş, Kahvaltıdan sonra resmi ziyaret- lere çıkmıştım. İlk önce propagan- da dalresine, sonra — şehir va'isine uğradım. İşlerde bir karmakarı « şıklıktır gidiyor. Öğleden sonra cümhuriyetçi kı- taatın başkumandanı olan Miralay Villalba ile görüşmeye gittim. Mi- ralay, vaziyetin son derece kritik olduğunu açıkca söylüyordu, Ondan sonra cepheyi görmiye gittim. Malaga, Marbella. Tarık da- ği gibi en tehtikeli mıntakaları do- laştım. Ne siper var, ne istihkâm! İki milise tesadüf ederek sordum: — Yahu, sizin kıtaat nerede? — Her halde barakalarda ola - cak, Eğer faşistler hücuma kalkar. larsa, o vakte kadar kendilerine ha- ber veririz, Burada yağmurun al » tında ne diye bekleyip dursunlar? «Çarşamba, 3 şubat - Bu birkaç gün içinde bütün cepheyi dolaştım. Hiç bir yerde, ikinci müdafaa hattı dahi yok, Silâh ta yok, cepane de yok. Şurada burada alelâcele ku - HERüelle D GÜĞÜ A e ĞÜNt d Frankonun idama mah- Otobüsle dünya Devreden Üç tal -e Ho'anda U. rsllesi tar lebesinde: devriğlem seş yahı, seyahat ettikleri tuhaf bir - otobüsle şehrimize gel- mişlerdir. (Bob Roy, deker) (Yantes Orili), (Yöset Prays), (Frans Yehimeca isimlerindeki bu üç talebenin se - yahati bir buçuk senedenberi de - vam etmektedir. Dünya devrine Afrikadan başla- yan, Afrikayı dolaştıktan sonra İşe panyaya geçen ve General Franko- nun idare ettiği İspanyadaki ihti- lâlin başlaması üzerine yedi ay o- rada kalan bu seyyahlar, iki arka- daşlarını kaybettikten balle Fransaya geçmişler ve seyahatlerine devam etmiş Fransadan İsviçre, İtalya, Yügos- lavya ve Bulgaristanı geçerek E « dirneye, oradan da İstanbula gel « mişlerdir. Büyük bir tayyare gövdesi şek lindeki otobüslerinin önünde bir de | tayyare pervanesi takılıdır. Seyyahlar bir müddet burada kaldıktan sonra Ankaraya gidecek- ler, dönüşte Ramanya tarikile As- ya ve Uzak Şarka geçmek üzere yollarına devam edeceklerdir. Tülmüş bir iki barikad! İşte cephe! Malagüyı cümhuriyetciler —höyle müdafaa ediyorlardı. «Perşembe, & şubat - Gece faşist General Keypo dö lano, Malagaya karşı son taarruza girişti. Tuhaf değil mi? Bu vazıyet dahilinde bile taarruz ilk hamiesinde püskürtül- dü. Bir tepenin üzerinden muha - rebeyi seyrediyordum. Gözlerimin önünde bir insan mezbahası var, Muharebeden kaçanlardan bir ikisi ile görüştüm. Birisi dedi ki: «Bo « nim köyüm Sevü civarındadır. A- silero rada bir cepane fabrikası kure (Devamı 6 ncı sayfada) i