30 Haziran 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

30 Haziran 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“4-SOÖNTELGRAF — 30Haziran 1937 F ; Bilbaoyu Franko orduları değil, Al- man ve İtalyan tayyareleri zaptetti Ispanya muharebelerinde, Bilbaocephesinde olduğu kadar, müthiş hava saldırışları yapılmış değildir kendilerini hava kuvvetlerine karşı müdafaadan âciz olan memleketlerin vay haline! Bilbuodan sonra Santonder'e doğru B Zaptetmek mecburiyetinde bıraktı. ir çok siyasi ve askeri sebepler, âsileri Madrit yerine Bilbao'yu Bir kere Franko hırsa, İspany Bilbao'yu 2- muharebeleri etra « fında hüküm süren beynelmilel mu- | vazenesizliği düzeltecek ve âsilere daha istifadeli mütareke şartlarını kabul ettirmiye müsait bir vazi » yet ihdas edecekti. General Fran- konun şimdi bütün gayretleri bu noktaya toplanmış bulunuyor, Bi« bao ve civarında kalan ayrı mın- takayı ele almak! Onun içindir âsiler ordunum başlıca kuvvetleri- ni Bilbao üzerine yüklediler. Son zamanlarda bu kuvvetlerin büyük zayiat verdiklerine şüphe yoktur. Fakat Franko ordusunun en iyi kadroları şu dakika mahvolmuş sayılabilir. Şimdiye kadar hücum- da olsun, müdafaada olsun, büyük yararlıklar göstermiş olan Fas lej- yönerleri hemen kâmilen bitiril - mişlerdir. Kuvvetle olsun, yalanla olsun, harp sahasına getirilmiş olan bu askerler, bu muharebelerde gü- dülen hedeflerden bihaber oldukla- rı halde yine büyük bir cesaret ve kahramanlıkla körükörüne çarpış- | dır. Bilbao civarında dövü penlerin arkasında daha yeni silâh altına çağırılmış olanlar “ve ancak dahili muharebelere karışmış ol - maktan başka askeri talim ve ter- biye görmemiş olan kıt'alar vardı. | Alman tekniğine göre alelâcele der- lenip toplanmış olan bu cüzütam - ların, her hangi bir muharebede askeri bir kıymetleri olamıyacağı iddia edilemez. Yalnız ilk tecrü - belerden anlaşıldı ki, bunlar ku - mandada ufacık bir zaf hissettiler mi, yahut taarruz yarıda kaldı mı, dağılıp gitmektedirler. Faslıların ve lejyonerlerin münferit gruplar ha- Tinde ilerlemeleri veyahut müda - faada bulunmaları gibi muvaffa - kayetleri bu devşirme kıtaat pek be- cerememişlerdir. Sağ ce nüllüleri ise Guadalajara muhat belerinde epeyce zayiat verdikl için, Bilbao muharebelerinde &s - | ki gir. bir. kiymet gösterememişler- ahla çarpışan İtalyan pö- | Bask topçusunun mütearrızlara Edebi Roman No: 42 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz ———w “Anladım, Bu iki kız da benim gi- bi koca peşinde çöllere yollanmış- lar. Harbi Umumi! mütarekesinin bu modasına ben de kapıldım. İstan - bulun bir çok güzel kızı dört sene gamurlu paspaldan ekmek yiye yi- ye bıktılar. Sudandan, Musırdan, Tunustan Cezairden, Cavadan, Hint-| ten bir çok gelin alıcılar geldi. Ya- kaladıkları güzel kızları götürüyor- lar, Bizim Millici gazeteler bunla- Tın aleyhinde. Kızlar! Gitmeyin, diyorlar. Beş ön liralık tmam nikâhile sizi alan- | lar birer beyaz kadın simsarıdırlar. Sizi satacaklar. Zenginlikleri fi - lân hepsi yalan. Sizin için İstan - bulda sarfedecekleri iki üç yüz al- tına kargılık belki iki üç bin altın kazanacaklar. Bşir. Bi z miyacağım. kız çiğniyor. Pek bayağı bir şey. Ettiğim masrafın yüzde elli kârını bulsam Madam Elizabetin pansiyo. nuna ciro edeceğim. di, kızlara söylemek musunuz? Şimdi de Almanlar Fransız hududuna yakın bir yerde yeni bir tayyare meydanı kuruyorlar Bilbao önünde âsilerin en değçrli kıt'alarını teşkileden lejiyonerler hemen mahvolmuş gibidir karşı son derece tefevvuk gösterdi. Bi görülmüştür. Bu topçular, bil hassa dağ muhârebelerinde eesur ve inatcı olduklarını ispat etmiş - p | Bildaoda Bazklı bir nefer tayga: relerin geçişini seyrediyor lerdir. Fakat bütün-bunlar Bilbno' | nun müdafaasına kâfi gelmemiş- tir. Bilbao — etrafındaki muharebe, Madrit etrafında cereyan eden mu- | harebelere benzememiştir. Bilbao'- ya karşı yapılan tasrruz, son dere- ©e tahripkâr olmuştur. Bilhassa | tayyareler insaf ve merhameti hiç kale almadan azami şiddet göster- mişli ir. Bu muharebelerde bütün erkânı- harbiyelerin nazarı dikkatini cel - beden noktalar vardır. Meselâ cep- henin bir iki kilemetrelik bir ye- rini tutarak, orasını cehenneme çe- | mek, İspanya muharebelerinde defa tatbik edilmiştir. Meselâ bu kisa mintakanın üzerinde yüz | elli tayyarenin bombalarını savur- duktan sonra, uzaklaştık. men arkalarından da — bombalarla | dolu diğer yeni tayyarelerin geldi - | Bini tasayvur edi rmi he- | iz. Böyle bir bombardıman esnasın- | % T bence de haklı. İşte bu iki za « Vallı, kenarın dilberi, İkisi de zen. Binlik hulyasına kapilmışlar gidi- yorlar, İki erkek kâh bozuk bir Fransızca, kâh bozuk bir İngilizce ile fiskos ediyorlar. Kulağıma ge - lenleri yazıyorum: — Benimki beş bin sterling eder. Fakat ben Elham Başa Elkantara söz verdim. İki bin liradan fazla al- — Benimki de iyi amma çok sa- İçimden hiddetli bir arzu gel - orum: — Ne konuştuklarını bilmiyor Siz satılık — kızsınız. L ei yi ) e da ne yapılabilir? Dekonklarda sak- lanmak! Hele açıkta vaziyet daha Müşküldür. En küçük bir hareketle kendisini ifşa eden adam, dikkatli tayyarecilerin mitralyöz yağmuru na tutuluyor. Onun içindir ki, tay- yare hücumlarında aşağıdakilerin en küçük bir kımıltısı feci netice- ler verebilir. Çalı ve ot altında, ne- rede olursa olsun, sıklanmaktan ve beklemekten başka çare yaktur. Müthiş ölüm kasırgası geçinciye kadar... Bu muharebelerin verdiği en bü- yük ders de şudur: «Kendilerini ha- va kuvvetlerine karşı müdafaadan âciz olan memleketlerin vay hali- ne'> İtalyanların Bilbao cephesindeki yardımları, bilhassa hav ları bakımından çok müthiş olmuş- | tur. Daha doğrusu bu cephede cum- huriyetçilerin hava müdafsası ba- kımından tamamile denecek dere - cede mahrum bulunmaları, İtalyan tayyarecilerin meydanı boş bırak- mıştır. Bu muharebelerde faşistlerin tay- yareleri hattâ Burgos'taki üssül « | harekelerini değiştirmek nu bile hissetmemişlerdir. Maamafih Sen Sebastiyen'de müs- takbel hareketler için yeni bir tay- yare istasyonu yapılmaktadır. Fran- sız hududu civarındaki bu tayyare lüzumu- Alt tarafını ne yazayım. Akıl mi Öğretcceğim?- Ya onlardan - birisi kalkıp dese: — Bize verecek aklın vardi da niye kendine - kullanmadın? Biz neyse ne, cahiliz. Tahsil görmedik. Hayat görmedik. Şeytana uyduk. 'Ya sen? Paşa kızı! ya şen? Niye bir gece içinde ayyaş oldun ve bir buçuk gece içinde paçavraya dön- dün? Evet, paçavraya döndüm. Amma kim döndürdü, bilmiyorum. Belki Şevalef, belki Fettah, belki, belki bir uşak, bölki bir kaç üşak! Bana verilen et suyunda uyutu- €u madde varmış. Ras Feddan diş- lerini gıcırdata gıcırdata söyledi Fakat ilâçlı et suyundan sonrasını sormadı. Sormayı terbiyesine ya- kıştıramıyor. Ben de ortalığı yaygaraya vere- mezdim. İnsanın yüzüne gülü gülü- verirler: — Yirmi iki yaşındaki bebek hanım! Kendi küçük ayağınız ve büyük aklınızla gidip düştüğünüz |— Konağın kapısından ğ ı 4 karargâhı © civardaki İlk Alman | | tayyare karargâhıdır. Bilbao cephesindeki Alman ve İtalyan tâyyareleri, cumhuriyet - | çilerin tayyarelerine on misli faik küvyette ©. Almanlar Biska « ye'yi kendi memleketlerindeki tay- yare karargâhları kullanmaktadır- lar, Burada en modern tüyyare mo- dellerini tecrübe etmekledirler. 1 | | kilodan 300-500 kiloya kadar olan bombalarının tahrip tesirlerine dik- | | kat etmektedirler. Meselâ yangın | çıkaran bombaların tesirlerini ör- | manlar üzerinde tecrübe etmekte - dirler. < Hiç şüphe yok ki, tekniği İspanyadaki dahili muha - rebelerden çok istifade etti Alman harp Madien Karol boğu- | luyordu | Maruf sinema artistlerinden Mad. | len Karol, Holivut civarındaki Ma- libri Biç plâjırda banyosunu alır « ken kocası tarafından boğulmaktan kurtarılmıştır. İyi yüzmesini bilen | Madlen sahilden epey açılmış ve | büyük dalgalara kapılmıştır. Sa « | | hilden felâketi gören kocası ve di- ğer yüzücüler Madlenin imdadına yetişmişler ve genç kadını baygın : bir hâlde kafaya çıkarmışlardır. Derhal bir doktor çağırılmış ve üç çeyrek devam eden sun'i teneflüs- | ten sonra Madlen kendisine gele « bilmiştir. Ras Faddanın bilmemek ihtima- U de vardı. Fakat gösterdiği insan- lığa karşı; bu sefer olsun akıllıca davranmak istedim. Hepsini söy - | tedim: | — — Bu alçağı tanıyor müsünüz? Dedi. Hiç bir şey tanımadığımı, görmediğimi, sadece neticesini bil. diğimi anlattım. — Ben evlenemem, Biraz düşündükten sonra: Hayir, dedi, seyahâtinizin ve işin esaşı sizin evlenmeniz de- Bil ki, Biz Mustafanın mahpus bu- Tundağu memlekete, sırf Mustafayı görmek için gidiyoruz. Orada bulunduğumuz - zaman i- çinde; anlıyorsunuz ya, Müstafayı kimse bilmiyecektir. Kocanız öl- Müştür, dulsunüz, mateminizi avut. mâk için geziyorsunuz. İşte bu se- yahat zamanında birisi sizi isterse varacaksınız. Rasin kurduğu plün iyi idi. Mus- tafayı bir gün içinde birçok sene- ye mahküm edip göndermişlerdi. O kadar karışık hatırlıyorum ki.. çaktim KüL İ0 i, | nüz mektep hayatı | korktuğu iç Mü)gân, her kadın gibi biraz an- laşılmıyan, muamma bir mua- dele şeklinde kalmış genç bir kızdı. Onun gülmediği dakika olmuyor - du. Çalışırken, konüşürken, — her hangi bir şeyi anlatırken sözlerini mek bol kahkaha demetlerile süsl müjgânın terketmediği itiya dan biriydi. Bu bol kahkahalar, ©- nun mes'ut oldi bir delil miy- di? Gülerken gözlerinin içi bir tebessüm canlanıyor, siyah ke- k saçlarının kı ları daha faz- lüğümleniyo: » bin « . Hayatın bütün acılarını ka halarile dindirmek istiya bah aynasının güzel ve samimi ( raflarını dinlemişti. Bu sadık ve ri- yasız dost, ona iri siyah gözlerinin kuvvet ve kudretini anlatmıştı. O- u eri bütün bif güzellik teş- yordu. Bu sevimli nazarlar, en kuvvetli bir ressam - fırçasının çizemiyeceği, en büyük bir şair ve muharrir kal ağı kadar güzeldi. Gözlerinin etrafındaki uzun kir- pikler, bu güzelliği tamamlıya rif bir çerçeveye benziyordu. Ay - nasmın bu itirafı ona aşk ve sevgi ihtiyacını ilk defa olarak hissettir- miş' Gölgelerin derinleştiği, ç rin kokularını dağıttığı sabah: Müjgân, büyük korudan ge- lirken küçük bir dağ çıçeği görmüş ve koparmak için çalıların arasına dalmişti. Tam çiçeği koparacağı za- man çıkan ha onun bu arzusuna mani bir r olmuş. çalılardan n fazla yaklaşa ti. — Müsade ederseniz ben kopa- ğini şaşırmıştı. Yalnızdı; siyah göze lerinin arası iren masum bir tebessümle mukabele etti ettim, s & inip Kabataş- tan bir sandala binmeli. Epeyoe ka- kim- ranlık. Köşeyi dönerken iki kişi kar-| şıma dikildi. Korktum. Fransız a- paşları soymadık kimse bırakma- dılar. Kısa boylu, aknazcası: — Bâana bak hanım! Dedi. Ürkek ürkek: — Ne istiyorsunuz? Dikkat ettim, sarı biyikli — bir komiserdi. Yanındaki de sivil ola- — Bizimle karakola geleceksin? — Ben mi? Karakola mı? Ne karakolu? Niçin? Ne münasebet? Siz kimsiniz? — LAf yok. Galatasaray kara - koluna, -Sizi dün gecedenberi bek- liyoruz. Evden alacaktık amma e- nebiler bırakmadılar. Polis umum müdürü Tahsin Beyefendinin emir- leri böyle, Birdenbire tekrar konağa kaçıp girmeyi wnn Benim düşün- HIKAYE ninin canlandıramı- | mamiş- | yazan: A KOYİEE Kopartılan bir dal çiçeğİ dî;: nilen bir kaç cümle iyi bİf ğun mukaddemesini teşkil gün geçtikçe bu dostluk & lendi, etti V üyvet ” zele bir yer vermişti. Fakat bayttı fazla saadeti kıskanmış ve 8ePİ samı uzaklara, Müjgânın gÖr” ceği köşelere fırlatmıştı. | Genç ressam, tahsilini | Parise gitmişti. Halbuki sırf onunla buluşmak içiti, h€f | ymak içil bu aşk onü bir kaç senede 9? heykeltraş yapmıştı. Gönül dertlerini kahkı yutan, her elem izini bir tebt' D içinde boğan genç kız, hayatâ # ilk âdımda kalbi zedelenmiş, Bi | lü parçalanmış bir zavallı olmuz' Göndermiş olduğu bir kaç # n tuba, Parisin gönül gıtıklı."“'“'k oynatan eğlenceleri arasında toplamıya çalışan genç ıeâ"“.ş e vap bile vermemişti. Hasret, kın derecesini gösteren oNUN | bütün ruh ve hayat bulmasına Üi | dım eden bir devirdir. Sev! kendilerini sevmiyenleri bil' ret ânında daha fazla düşül Onların kalplerindeki yara, ı*'î'n._ ayrılık ile daha derinleşir, Ja yadeleşir. Müjgân düşi sevilmiyordu. Fakat seviyordu. y için çarpan bir kalb için bü ahalarile ” e bilr Kil miydi? i için hazırlıya ğ ak sanatkâr #f7 ından en güzeli olağ seçmişti. Bir gün, bahçede ağaçlâr altında çalışırlarken Dündar: vi — Müjgân, dedi, müsaade T7 2, güneşin izleri altındâ Pi 'e itün güzelleşen gözleriniz dakika daha bakayım. Müjgân hiddetli bir sesle' — Dündar, böyle yaparsâfı — Kuçmıya, yaygara kalkışma fena olur. Ben titriyorum, onlar lar: öt d öşesiti l — Alman sarayının koşî:'& bir arabamız var, onunla göt zorluy0!” ği ml!ı ğiz. Meraklı kimse gör Zaten görenler lüzumu KkadaF müşler. z - Ben prensesin kmlâ':k yz* neceğim. İleri giderseniz BAKki da hayırlı olmaz. — Buralarda kimseler ileri gilme! Sonra zorla göt Sen kepüze olursun. dip Arabaya bindik. Karakolli veç odalarından birine girdik. "” par kişi oturuyordu. Yazıhan! inct şında oturan çiçek b“’_“?'.",.nh' kırkılmış softa sakallı birisi buranın müdürüy Sert sert homurdandi: — ygaviı — Gel bakalım paşa Ki at Adın »et Senin baban #7İ ) pir, çılardandı değil mi? Kosk0' u gen

Bu sayıdan diğer sayfalar: