ziran 1937 Onbir aydan beri kan dökülen İspanyada bu mücadele ya- kında biteceğe benzemiyor Franko ve taraftarları Ispanyadaki sol cenah fırkalarının birı- birlerine girdiğinden bahisle ümide düştülerse de, yeni hükümet bu ümidi de suya düşürdü | Sosyalistlerin en ileri gelen lideri Priyeto Harbiye nezaretini deruhte etmiş bulunmaktadır Yeni hükumet, bütün Baskların kalbını kazanmak için dın ve ibadet | işlerine müdahale etmemek yolunu tutuyor ispanyanın, bilhassa Iq)anyad.ukı Fratko'nun gaze - teleri Valansiyada kurulan ye-s ni hükümeti diktatör kabinesi diya küçük düşürmek için yanp duru- | yorlar. Fakât İspanyada dahili mus harebe devam ettiği müddetçe het hangi bir hükümet iş başına gelirse bütün iktidar ve nüfuzu e- de tutmak meeburiyetinde ka * lacaktır. Yeni kabinenin reisi Dok- tor Negrin'in teşkil ettiği hükümet ile Sinyor Kabalero'nun — çekilen kabinesi arasındaki farka gelince Kabalero hükümeti bül fırkala- rı temsil ediyordu: Sosyalist, ko - münist, anarşist, sendikalist, cum- bhuriyetçi, Bask ve Katalanya mil- bunlar Franko ile mü - cadelededirl. Kabalero kabinesine giren bu mühtelif fıri ara - karşı mi ymek için Kabaleronun riy: tında bütün bu sol cenah fırkaları toplanmışlardı. Kabalero bu fır - kalar arasındaki ittifakı tutmuştur. Fakat bunu tutmak için de - bir takım fedakârlıklarda bulunmak |: zımgeliyordu. Bunları darıltmamak iktiza ediyordu. İşte bunu neticesi olarak — bir takım aksilikler baş göstermekte getikmemiştir. Bu aksilikler aske- ri sahalarda olduğu için hüküme- | fin mevkiini , çok zorlaştırmıştır. Meselâ ihtilâfın başlamasından ye- di ay sonra Mülaganın düşmesi gi- bi. Barselonda da anarşist sendika- listleri zabtı rabt altına amak için harekete geçilmek mecburiyetin - de kalınması orada ufak mikyasta âdeta bir dahili muharebeye da- ha yol açtı. Bundan sonra hükü - metin içinde, yani Kabâlero kabi- nesinde Ihtilâflar baş göstermiş - tir. Komünistler, dahili muharebe başlarken, geçen sene, öyle kuv - vetli değillerdi. Fakat geçen se - | neden beri git gide kuvvetlen - | mişler, taraftarlarını çoğaltmışlar- dir. Sosyalist lideri olup eskiden | Kabaleroya muhalif bulunan An - taeciyo Priyeto Başvekie karşı hü- cuma geç milliyetçi Tırkaları da kendisine yardım etmişlerdir. Artık kabi - nedeki ihtilâfi saklamıya imkân kalmamıştır. yeni gelen hükü - bitirmek Edebi Roman No:16 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz — — Tabii çarpıyor. ne başkasına itiraf etmek istemi- — Kimin için? yorsun, Birsin masum bir gülümseyişle: — Alpagot için. — Yanılıyorsun — kızım. Orada başka bir çarpınlı var, Bilmez miyim ben elendim. — Bilmezsin. O, bir başkası için or. Sen farkında değilsin. sin kapkırmızı - oldu ve biraz çatık kaşla: | şün. — Düşünmeğe ihtiyacım yok. — İhtiyacın olmadan düşün. Ya- | Ni benim işaret ettiğim meçhul | 'a doğru düşün, Sen bu y: birisini gördün ve yakından gör - Gdün, İçin kaydı. Fakat ne kendine Kocandan korkuyorsun. — Böyle bir şey yök. — Öyle düşünürsün, amma duy- duğun öyle değil — Yapmayın banımefendi; ondan başkasını düşünemem. — Hem üç aydan beri düşünü - ben yorsun. — Beni hayrete düşürüyorsunuz. — Evet yabancılara karşı öyle, Fakat benden gizli bir şey olamaz. Sen M. dö Şevalef'i düşünüyorsun Dur! sözümü kesme! kaşlarını çat- ma! Sözümü bitireyim, ondan son- ra söylersin. O dö Şevalef ki, seni bir buçuk senedenberi düşünüyor. Ve senin için müslüman oldu — Fakat hanimefendi, — bunda müslümanlık hıristiyanlık yok. iş, Bask ve Katalonya | ında zabit namzetleri çin eskisinden şiddetle çalışacağı- n ilâm etmiştir. Çok şiddetle zaptı raptı muhafaza ederek dahili har- bi, hükümetin muvaffakıyetile bi- tirmek azminde olan Negrin kabi- nesi işine deva metmektedir. Frankonun gazeteleri olsun, İs - panya haricinde de âsiler daima müzaheret eden bir iki memleke- tin matbuatı olsun bu değişiklik 0- lunca çok ümitlere kapılmışlar ve artık İspanyada hükümetin dağı- larak âsi Frankonun vaziyete ta - | mamile hâkim olmasına bir mânl kalmıyacağına hükmetmek iste - mişlerse de yeni gelen hükümet a- zim ve kararla çalışmıya başladı- ğını göstermiştir. Asileri ümide düşüren en mü - him şey, hükümetin içinde, kabi- ne azası arasındaki ihtilâflardır. Meselâ yeni hükümet, umum işçi- ler birliği denilen kuvvetli sol ce- nah teşekkülünü arasına almamış- tır, Kabinede bunların nazırı yok- tur. Çünkü sabık Başvekil Kaba - lero bu fırkadandı. Onun çekilme- sİ üzerine de so! kası da yeni h girmemiş bulunuyor. İşte Franko'nun ve 0- Na taraftar gazetelerin ortaya at- — Tabil yok. Amma o bilmiyor, Senin karşına müslüman olarak çı- karsa daha fazla sempati uyandı - racağını düşünmüş. O da senin ka- dar masum birisi. — Ben kendisini ancak sizin.. — Sen öyle sanıyorsun. Kızım! Aşk bir esirdir. Tıpkı radyo dal- galarına benzer. — Radyo dalgaları odamıza girerken (Ben düvarları- nazı deliyorum, iklimleri aşıyorum) diyor mu? Bunun gibi senin bin - de dö Şevalef'e karşı bir tütkün- luk var, fakat henüz hissedemiyor- sun. — Ne söylüyersunuz? — İşte bu kadar, O seni seviyor. Ve seni sevdiğini biliyor. Sen ( seviyorsun fakat henüz — sevdi; bilmiyorsun. Biraz dikkat et, nun böyle olduğ bü. anlıyacaksın. Böyle bir dikkat elimden gel- mez * Zararı yok. Bu akşam - şöyle | bir niyet tut! Ben onun seviyorsam | ve o beni seviyorsa niyetim olsun. — Yapamam hanımehendim. — Yapacaksın ve olacak, | gerildi, bir âksülâmele uğradı, gi- Madem ki sol a da büyük dırılmak - isteniyor: cenah fırkaları arasınc ihtilâflar vardır: Der zaferi nihaf Frankonundur! İngilterenin en maruf bir ga - zetesi olan ve dünya vukuatımı çok | iyi takip eden Times (Taymis) ga- zetesinin İspanyada son vaziyeti hu- lâsa eden satırlarından aldığımız bu malümatı okuyucularımıza ver- | dikten sonra yine İngiliz gazete - | sinin çıkardığı neticeye gelmek is- teriz. Şöyle ki: İspanyada sosyalistlerin arasın - daki ihtilâflar nekadar göze görü- lür olursa olsun, düşmana, yani a- silere karşı bunlar mücadele hak- larını gevşetecek değil, bilâkis &ı- kıştıracaklardır. Ve buğün İspan - ya sosyalistleri Franko'nun âsile - rine karş birleşmiş, yeni gelen hü- kümete müzaherette ileri - gitmiş- lerdir, Negrin kabinesindeki Harbiye Na- zırı Senot Triyeto - yukarıda ismi Bgeçmişti - ise zaten sosyalisttir. Fakat Kabaleronun umum işçi ler birliğine muhaliftir. Bu birlik hükümete iştirâk etmemiştir. L kin sosyalistler arasındaki ihti lara bakarak bunların Frankoya kafşı mücadeleyi “gevşeteceklerini” söylemek ancak Franko ve taral- tarlarınan propagandasından iba- rettir Umum işçiler birliği bünun Tİs- panyolca kelimelerinin ilk harfleri alınarak kısaca C. N. T. namı ve- rilen bu fırkaya şimdi Troçki ta- raftarı denmektedir. Bunlar Ka - (Devamtı 6ınct sayfada) killseler aet nrnan — Olamıyacak, — Ben öyle görüyorum. Ben öy- le istiyorum, ben öyle olacağını Jiyorum, İhtiyar kadın genç kadının göz- lerine öyle bir bakışla baktı ki, | genç ve güzel Birsin, o Zekeriyya | sofrasında bir niyet tutmamakla berabar bütün gece dö Şevalef'i düşündü ve ancak sabah olduktan sonra bir saat kadar uyuyabildi. O yâz Adada daha sekiz on Zeke- riyyâ sofrasına gittiler. Dö Şevalef hiç birisinde Birşsin'in yanına so - kulmadı, fakat Birsin hissediyordu ki... Nihayet bir baharla yüz urası. dlik bir günde.. öpüştüler, sarmaştı- lar ve, uzandılar Birsin Brian Klüb'ten çıkıp evi- ne gelince çok ağladı. Düştüğü uçu- rumu anladı. Fakt iş işden geçmiş- ti. Zekeriyya sofrasının sırrı, artık içinde yeni bir et hırsı ile yaşamı- | ya başlamıştı. Zâten Zekeriyya sof- rasının şelat remzi bundan başka bir şey miydi? Bir aralık sinirleri HIKA YE Yazan : . Sileyman Çapan Namuslu kadın!. Hemen her gün Kalamış yolun- , Mühürdar kıyılarında biribirle- rile karşılaşıyorlardı. Her telâkide iki kalb gıdıklanıyor, iki çift göz parlıyor,'iki burun kanadı ürperi- yordu. Ali Saip, kadınların boşlandığı tipte bir gençti. Güçli liydi, spora çok merakı vardı Nahide de, cidden güzel bir kadın- dı. Bir yıldanberi duldü. İri tah girli gözleri, iştihayı kapartan bir ışıkla parlışordu. Küçük dudak - ları, bir çift müştehi dudağın a - teşlerini söndürmek arzusile bü - külüyor, kıvrılıyordu. Nahide Ali Saip için şöyle dü - şündü: — Müstakbel üşıklarıma rakip ol- mıya Jâyık bir genç! Ali Saibin Nahide hakkında dü- şüncesi ise şu oldu: — Müstakbel çocuklarımın ana- sı olmiya lâyık bir kadın! Biribirlerine güldüler, gülüştül>r, tanıştılar ve nihayet döst oldular. | Mühürdar kıyılarında, Bostancı plâjlarında buluştular, sandalla gezdiler, beraber denize girdiler. Gülüştüler, eğlendiler, hulâsa tam mânâsile felekten gâm aldı- lar. Artık, yaz plâüjlara, plâjlar yaza veda ediyordu. Fakat ne Ali Salp Nahideye, ne Nahide Ali Saibe ve- da edebilecek.. — Gelecek yaza kadar, Allaha ısmarladık! Dir-Silecekti. Bir #btsm, h minin lerinde pembeli da kıyılarında kol kola omüz &- | muza, göğüs göğüse, elleri biribir- | lerinin belinde dolaşıyarlardı Akşamın son pembelikleri 'es - merleşirken, Mmehtap, denitin üs - tünü önce yaldızladı ve sönra gü- müşledi. Alip Salip Nahideye sordu: — Biraz oturalım mı? Nahide cev sonbahar gea - arı Y t n kazıli ir, solarken, Mo - dip Bayan Canseveri boğmak iste- di. — Ben bir aile kadını idim. Fakir bir mahalleden çık:p zengin bir ku- cağa nasip oldum Beni ne diye al- dattın? Beni niçin telkinlerinle esi- rin ettin? “Diyecekti. Ve düşündüğünü yap- tı. Brlan Klübe koştu. Neye yarar ki Bayan Cansever iki gün evvel Venediğin ve Lidoya gitmişti Kar- deşi orada bekliyormuş da, falan, filân... İş işden geçmişti. Cansever Lido- da, kocası büyük kazanç- peşinde Dünya kendi âleminde ve kendisi, teşrinlevvel sonuna kadar Adada, Müslimle diz dize ve göğüs göğü- se... Yalnız bit korku vardı: Sevdiği Kkocası, Kocasını seviyordu. Buna hiç şüphe yoktu. Fakat nasıl sevi- yordu? Buna bir ad veremiyordu. Kocasını iyi insan, vicdanlı insan, çalışkan ve şefkatli insan, namuslu ve kahraman insan tanıyarak sevi- yordu. Ahmet Müslimi de seviyor- du. Birisi ona manevi bir haz, öte- — Oturalım! Bir çınarın;yerdeki mehtabi BÖK geliyen kuytulüğuna İi Saatlerce kuşlar gibi c konuştular, K püştü seviştiler kuc. nin gözler n Burun kanatları titriy? ieleri süzülüyor, ne yorlardı leşiyordu, Öyle dalm ei cenin nasıl başladığını fark DPE ler Bir aralık Ali Saip odi kir Yazm bittiğine o kadar Ü 7 zülüyorum ki! — Neden? — Böyle serbest serbest bul ? şamıyacağız, ' tabiatin guıeıııklt rinden istifade edemiyeceğiz Şişlinin bir. tarafına, ben Beydi” lunun bir köşesine gideceğiz. D K kötü, karanlık apartımanların vetli odalarında, bekliyeceği” gelsin diye!.. A 'a 'al. Hiç te öyle değil-- ne buluşacağız, yine gezeceğiz: partımanların da ayrı bir zevkİ yaf dır. — Fâkat bu, böyle ne kadür d vam edecek? — Ne bileyim ben? e — #Bilmiyorum, demekle iş bİ mez. Buna bir şekil bulmak lâziP Meselâ, — Meselâ, meso — Benimle © Pibettet nu? Kt — Haydi gidelim artık şekeriM — Haydi canımın içt! Çınarların aitında, iki vücut $ züldü. Gölgeleşti, kayboldu. ... İki çift dudağın, artık bir çi dak olmasına karar verdikleri çin, nikâh memurluğuna m"f caat ettiler. İlânlar duvarlara * sıldı. Nikâh muamelesinin t€5“ (Derva ü çife dW kisi maçdi bir zevk veriyor'du. İ met Müslimi etten insa Şd"ı"a_ san, zevk insan, okşiyan Ve ©8 diren insan olarak seviyordu. w Kocasının büyük iyiliklerint lüvvücenabına karşı onda bir P:',, lık, bir Sile akideciliği vardi a bundan korkuyordu. Köcasli . gin adamların salonlarında dan sarhoş olup yalandan stı";m, bu vesile ile karısını eV sıH u—i bırakan adamlardan değildi. böyle bir bahsin olmasına hammül edemiyenlerdendi. Düne kadâr bir şey olmü Bü testinin' çatlağı hiç hı.qbuum değişmişti. cinayet olur da memleke' mi? Kocasının sorup anlamıyA kı vardı. Gelecek, oğrenect)'v şüpheleni tan sonra bir endişeye dü; İşte Birsin'in aklına böyİe dikçe ürperiyor — ve NYPİ geçiriyordu. — Doktor Yusu! et odadan içeriye girince manki gibi tatlı davrandı: '." (Devari