NU adğ S Üç komita Gece karanlıkta karşımda duran heybetli istasyon binası, kafa tası- min üstüne yıkılır gibi oldu. Sof - yaya götürüleceğime dair olatı dü- şüncem bir anda mahvolmuş ve Razgradda beni muhakkak bir f:lâ- ketin beklemekte olduğu da zihni- min içine yerlöşmişti. Çünkü, be- ni çocukluğumdanberi tanıyan ba- zı komitecilerle, bir mahallede bü- yüyüp yetiştiğimiz halde sonradan bana düşman kesilen mektep arka- hakkak surette benden (intikarı) almak istiyeceklerdi. Razgrada götürüleceğim haocri- ni duyunca, ayaklarımın dermanı kesildi. Mazim, ve bütün dü.ç a Yunusaptal köyünden Mehmet oğlu Salih. Dobruca çetelerinin tertip ettik » leri müthiş bir plân üzerine Yunus- aptal köyü Türkleri feci bir âki - betle karşı karşıya gelmişlerdi. Bu genç Türk yavrusu, facianım fecad- tini takdir etmiş ve gece yarısı bütün tehlikeleri göze alarak küy- lüleri ikaz etmişti, bana karanlık oldu. Taşı, tas:ağı suyu, havası içinde doğduğum ve bağları, bahçeleri içinde ninnileri- le büyüyüp yetiştiğim güzel vata- nıma karşı içimde doğan bu nefret, ne acı, ve ne ağlanacak hazin bir nefretti... Bu neirete komitacılar sebep oldu, bu nefreti.. Bulgarla Türkü soğutup yekdiğerine düşman et « mek istiyen çeteler doğurdu. Bir zincirbend muamelesi göre - rek, geceleri süngü altında dolaş- tırılmaklığıma, komiteciler sel ep- | tür, Onlar, yalnız beni, ve benim gi- — bileri değli, —Tuna boyu ve koca Balkan eteklerinde yaşayan tam | bir milyon temiz ve imanlı Türkü, mânen ve maddeten perişan bir © hüle getirdiler. Üzdüler, çiğaedi « ler ve öldürdüler.. Türkün yalnız benlik ve imanına değil, parasına, puluna da göz diktiler. Meselâ, bir kaç azılı Dobruca ko- mitesi zengin olmayı aklına gelir' - mişlerdi. bunun için 800 hane Türk yaşıyan (Kemaller) kazasının Yo- nus Aptal köyüne bir baskın yap- tırmayı düşündüler. İsnad ve ıfti. rada bulunmak basit bir şeydi Kö- yün belli başlı Türkleri, gizli si- 'Jâh taşımak, yahut (Kemâlistlikle) itham edilerek dövülüp kaçırıla - “caklar ve mallarına, mülklerine de — hir kaç çete konacaklardı. Sözü so- E zı yerinde, zengin, imanlı ve kos- kocaman milliyetperver bir Türk olan köy muhtarı Ali (ağa) oğlu — Mehmet (ağanın) avlusu içine beş — en tane küflü silâh gizlediler ve daşı bazı şımarık müfritler, mu - | Makedonya komita- cıları arasında 13 yıl -i - | | kate değer bulduk. Bu bayan diyor Razgrada yaklaşıyorduk, utaklardan memleketimin güzel bağları, bahçeleri, yüksek minareleri — görünmeğe başlamıştı Yazan: M.Necmeddin Deliorman || Sofyadıki (Dellorman) gazetesi sahip ve başmuhariri gizli, aşikâr mektuplarla ait oldu- ğu makamlara bunu mizevirledi- ler. Kanunlara nazaran silâh giz - lemek, müthiş bir cürüm teşkil et- mektedir. Binaenaleyh, yapılan ih- bar üzerine Yonus Aptal köyüne ansızın asker ve jandarma gönde - | rildi. Bunlar, Mehmet ağanın av- lusu içinde toprakları kazdılar ve yapılan ihbara uygun olarak, çe- | telerin gizlediği silâhları buldular, Fakat, n içindeki 800 - hane 'Türk, tam kırk sekiz saat muhasa- ra altına alındılar, Bunlardan on ikisinin kafaları, kolları, bacakları ezilip kırıldığı için hastahanelere götürüldüler, Bu hâdise, bütün Deliorman ha- valisini titretirken komile! yağ- l4 domuz pirzolaları ile şarap İçti- | ler ve hora teptiler. Alt olduğu ma- | kamlar meselenin hakikatini anla- yıncıya kadar, Yonus Aptal hâdi- sesi, Türklere milyonlara mal ol - müuştur. O köyden bir kısım Türk- ler mallarını, mülklerini bağışlı- yarak kaçtılar ve çeteler bu emlâ- ke sahip oldular. Komiteler, bu hüdiseleri bir plân dahilinde tertip ettiler. Bir köy, on | köy, belki yüz köyde muhtetif şe- killerde tertip olunan tazyik ve iş- kenceler yüzünden Türkler kaç- mıya mecbur edildiler ve ana yur- da seril, sefil bir halde göçettiler. (Trakya) komitesi Yanbolu ka - | sabasında (Türk hamamı) namile maruf, ve hükümetin tekdir etti - ği beş milyo nleva kıymetinde bir hamama, göz koymuştu. Hamva:en içinde, sıcak su çıktı diye — taya | böş bir bahane çıkardılar ve 41 ha- mamı, sahibi olan Türkün elinden tazyik ve cebir neticesinde para - sız denecek bir fiatla aldılar, Velhasıl, hex fenalığı yapan, göz- leri kanlı (Üç komite) idi. Bu.lar, | yalnız Türklere karşı değil, na « muslu ve sakin Bulgarlara da ayni muamele ve aynı tazyiki yap'laz, Ve papasları telgraf direklerine asarak idam ettiler. Kral Boris'i bile öldürmek isliyen — komiteler (Araba konak) namı verilen taş - larla muhat korkunç bir geçit ye- rinde büyük kralın üzerine kur - şun sıktılar ve kral hu sotkastten canını zor kurtarabildi. Binaena - | leyh, komitelcrin bu şenaatl ya - | nında, bena yaptıkları zulüm, sol- da sıfır kalacak derecede ehemmi- yetsiz görülebilirdi. Ve en nihayet, bugüne kadar bana karşı girişt: leri mücadel», bir tehdit mah tinden ileri geçememişti. Arıma, Sofyanın içinde (Görna Banva) denilen maha'de, beni dör: metre derinliğinde hir karanlık kanalım içine atarak öldürmiye teşebbüs etmeselerdi.. Maamafih, Varna - Rusçuk tre- nile gece yarısından sonra Razgra- da götürülürken, idam sehpasına götürülenler kadar korkmakta 1- | dim. Küçük küçük durak yerle - Tinde tren durdukça, inip binen yal- cular arasında bir üşinayı görebil- (Devamı var) | AÇIK MUHABERE: Ankarada, Adem Ruhi - Lüle - burgazda Arif Necip - Lüleburgaz” da Ahmet Refet.. Mektuplarınızı aldım. Fotoğexyt- larınızı bekliyorum, Okuyucularla Baş başa | kile çekmiye m: On bir yaşında Çocuk futbol Oynar mı? Beşiktaş (Saniye) imzalı bir 0- kuyucumuzun şikâyetini çok dik - ki: *Çocuğum ilk okula gidiyor. Bil- miyoruz kimin teşviki ile futbola dadandı. Sorduğumuz — zaman «Mektepte oynuyoruz!» diyor. İlk okul çocuğu, — henüz uzvu teşekkül halinde olmıyan bir mev- zudur. Biz çocuklarımızı okulun öğretmenlerine, idaresine emanet ederken biliyoruz ki çocuğumuzun dimağ teşekkülünü adım adım ta- kip edecekleri gibi onu sıhhat kay- guları da bir ana ve baba kadar i- tina ve ihtimamla göz önünde bu- Tunduracaklardır. Halbuki hâdise böyle olmuyor. Henüz on bir yaşında bir çocuk, futbol gibi yetişmiş insanlar için bile doktor müsaadesine mütevak- kıf bir spora nasıl terkolunur?. Okuyucumuz yerden göğe kadar | haklıdır. Şu veya bu spor sisteminin | münakaşasını yapacak değiliz. Fa- kat kat'iyyen bilmek gerektir ki futbol henüz teşekkül halinde bu - lunan bir çocuk için muzurdur. Çocuk bir gül halinde mutalaa 0- Junur. Onun sıhhatini de zincirle - me inkişaf ettirmek lâzımdır. Ta- hammül ku zamanda temniye etmeğ- dik- f sporunu, sayini. zekâ- SINI, vvelini, sevgisini, neşesini ay kat etmekgerektir. Çoc demi şında bir çocuğa hafif top attırıla- mazsa ayni çocuğa futbol da oyna- verilmesin spor hevesi oruz. Fakat nasıl on bir ya- tılamaz. Çocukları büyümeden kavurmak demek olan bu dikkatsizlikten kurtulmamız lfzımdır. Biz bayan Saniye ile beraberiz. Bizi dinliyecek ağgkadarların da beraber olacaklarını ve yani işin hallolunacağını ümit etmekte de haklıyı Yeni bir Lâboratuvar - (3 inci sayfadan devam) kında #anaat hasıl ettikten sonra kararını vermektedir. Bu suretle caniler, cürümlerinin cezasını hak ü edilebil » dikleri gi ken, hâkimler de tereddüde Gdüş- memektedirler. Şimdiye kadar tatbik edilen (par- mak izi) usulü bazı hususatta kâ'ı görülmemektedir. Bundan maada, ayni fabrikanın ayni cins mamulâ- tı ve ayni markayı taşıyan bir ta- bancanın kovanımın içi, kurşunu | bir kaç türlü atmaktadır. Bazı kur- şunlar namludan çıkarlarken çizgi gibi bazı işaretler bırakmaktadır - lar. Bunun için müstantiklerde tereddüt hasıl olmaktadır. Bu te - reddüdü giderecek' olanlar (polis filmi) ile uğraşanlardır. Bazı cani- lerin üzerlerinde tutulan taban - calar alındıktan sonra, mahkümun vücüdünden çıkarılan kurşun, bu tabancaya uydurulmakta ve labo - ratuarın kullandığı hususi bir (mikroskop) aletile maktulün nasıl öldürüldüğü ve katilin kim oldu- Bu meydana çıkarılmaktadır. Poliş ilmi ile uğraşanlar, mikrofotoğraf- tan da çok istifade etmektedirler. Bu alet sayesinde demir bir kasa- nın ne süretle ve nasil bir aletle delinip kırıldığı öğrenilmektedir. Londradaki polis ilmi laboratuı rının bir de (izler) şubesi vardır. Bir cinayeti meydana çıkarmak için, | | | | | | bu şube, cinayet yerinde bırakilar | kan, kıl, toz ve her türlü kumaş parçalarını ele almakta ve mik;o- fotoğrafla bunlar üzerinde çalışı- rak katili meydana çıkarmakta - dir. Evvelce fotoğrafla alınan ve - simler büyültülerek, bırakıları iz- lerden bir şeyler istihracma çalı- şılırdıi. Bugün bü zorlük kalkmış - tır. Mikroskop ile ispektograf en | ehommiyetsiz addedilen çok küçük bir eşyadan bile canileri meydana çıkarmıya muvaffak — olmaktadır, Londra polis ilmi la' yratuvarın - da doktor Davidson da çalışmakta | şöyle dinledim: ![: TATKAYE —| — Eski İstanbul batakhaneler KUMAR.. “Zengin olmak Hulyası 14 dacit sayfadan devam J dim, daha gencim.. Sizi perişan bir halde bırakmam.. Mutlaka, ha; yeneceğim, olacağ Bara güven, karıcığum., Karımın göğsü heyecanla inip | kâlkıyordu. Bu sözlerle onu t | muv: e licetmiştim. Biraz ferahlar gibi”ol du. Gülümsedi. Bu acı sahneyi derbal değiştir « mek lâzımdı. Ona mağazanın vitrininde gördüğüm bir kumaâşin desenlerini tarif etmeğe başladım. | Ay başında da mutlaka, bir rep « | vadettim, Gözleri | nı sevinçle parladı. Sonra, kölü sesim- le bir tango söylemiye başla: Odanın içindeki bedbin hava bolmuştu. . Ertesi günden itibaren mütema- | diyen düşünüyordum. Zengin ol « | malıyım. Hiç olmazsa, bir apartı « | mancık yapmalıyım.. Zihnim mü - | temadiyen meşguldü. Nasıl, nere- | den para kazanabilirim?. Bir pi « yango sileti alsam.. bu bir şans me- selesi.. belki çıkmaz.. Ticaret yap- | sam., sermayem yok.. Hem bu iş- | den anlamam.. Kumar — oynasam, belki daha beter iflâs etmekten | korkarım. SON TELGRAF"ın veni | müsabakasına iştirak etsem.. ga - | zetenin adamıyım, diye, beni ka - | bul etmezler.. ünler haftalar geçiyördu. Ben ân olmanın yolunu bülâ- m. idim; kafamın içinde müs- bet bir fikir durgunlaşmamıştı. Bu hal, bana ıstırap veriyordu. Kârı « ma hiç bir şey hissettirmi Bir akşam eve geldiğim ? Ş karım, bir çocuk gibi, çılgın vinçle boynuma atıldı — Zengin olduk, kocacığım, zen- gin olduk, diye haykırıyordu. dutm: Hayretle — Hayırdır inşaallal O, adetâ kabına sığan — Zengin olduk, Sedat, olduk.. Artık düşünme, üzülme... Bu fe üde, mucize kâabilin - den olan hâdiseyi, hemen oracıkta, antrede, oturduğum bir hasır kol- | tukta, ağzım yarı açık, karımdan | — Cemiyet Akvamı nizamı koruma» şubesinin «sile va- bıtalarını takviye. bürotu adresli bir mektup geldi. Bu müessesenin n ekçtimai | mevzubahs şubesi, yer yüzünde on sene bilâ fasıla iyi ve kay 50 bin frank mükâ - fat veriyormuş.. Bu sene de, bütün | dünyayı aramışlar, taramışlar. Bi- zi bulmuşlar.. Para İsviçre barıka- sından İş bankasına geçinen gelin gönderilmiş., Yarın sabah, hemen git, al kocacı- | ğim... Karımın bu müjdesi karşısında — Bu bizim hakımız değil mi, Sedat?. Şimdiye kadar on senedir, | annenle hiç kavga ettiğimi gördün mü?.. Doğrusu, şu Cemiyeti Ak - vam iyi iş yapıyor, vesselâi Seviniyordum, Gülmek, kahka- ha atmak istiyordum. Fakat nasıl yapmalı?, Abdallaştım. Oturdu - ğum koltuktan doğruldum. Karı - ma, o günü ilk defa bir sıvrımı a- çacaktım: — Karicığım, dedim, MiHletler Cemiyeti maalesef bu sefer de doğ- ru bir iş yapmamıştır. Alacağımız mükâfatı, cemiyetin isabetli hare- ketine Gdeğil, bir gizli hakikate borçluyuz: Senin kaynanan, benim asıl annem değil, öveydir. Asiler arasında (4 üncü sayfadan devam | meraklılar istasyonlara ı.i-)lı'ye_-_— lar, On dört yaşından on sekiz ya - şına kadar olanlara da silâh kul - lanmasını öğretiyorlar. Bu yaştan | daha büyük olanlar da esasön as - | ker.. cephelerde dövüşüyor. Franko büyük bir İspanya yap - mayı ve bütün İberik yarımadasi- le Fas, Kanarya adaları ve diğer Franko; esir edilen askerleri Ka- | n&: adalarına — göndermek'edir. Orada yeni yapılacak bir çok işler vardır. Bu işleri yine İspanyalılar ve burada açılan kursta cinayet | vatanları için yapıyor. Yalmız bir masaları polislerine dersler ver - mektedir. farkla.. Kızıllar işçi ve milliyetçi. « | ler hâkim olarak.. | oradan var | | beşibirlikl Yazan: M. S.ÇAPAN — 24 Kumar ibtildst yüründen metresile kıztnı öldüren aşçi İspiro Dudaklar me tuhaf bir tesadüf le birleşmiş, hayatları ne güzel büş- Tamıştı. ası olduğu halde, — bir bulamadığı rabatı, Kalyopinin sa- yezinde bulmuş, yaşamanın zevici- ne varmıştı. — Aşkı leziz bir içki gibi onun dudaklarından — içmiş'i. Yaşamanın zevkini, onun — esr*rl | bakışlarında bulmuştu. 'Temiz bir evi, tertemiz ödarığı vardı. Rahattı. Mes'uttu. Kendisine büyük bir şefkatle ba- kan, emek veren, bir de kadını var- dı. Seven, okşıyan bir kadin! İspiro bunları düşündükçe, de- li gibi cluyor, kumar yüzünden bütün rahati, saadeti, kaçırdığı i- çin sonsuz bir azap duyuyordu. Kadını hırpalamıştı, Üzmüştü. Dövmüştü, Azap vermişti ona, Yaptıklarından pişmanlık duvar gibi oluyordu. Bu vaziyet karşısın- da tekrar onun gönlünü almak ka- bil olabilir miydi? Bu nasıl olabilir, bur 'mkân ne su- retle elde edilebilirdi? İhtimali olmıyan bir şoydi bu! Düşündü, bütün kavbettiği şey- lere yeniden kavuşmak için: — Parat!., Lâzımdı. Halbuki, onun kemer'a- de değil bir altın, cebinde: — Bir metelik! Bile kalmamıştı. Ki ken — Çalışırım, yine kazanırım! Dedi. Fakat, şeytan, kırmızı di- HEni göstererek: — Abdal! Dedi, iğne ile kuyu mu kazacaksın? Vazgeç bu 50 dan.. Kaybettiğin yerte köş, hayır ! Bu, Kalyopinin ine: olur, Çalışarak kazanmak! İstanbul ve hileleri lerde, sosyetele dam avlayan Deniz Banka bina bulundu Liman idaresinin 15 nisanda Mer- ker Rıhtım hanındaki yeni binası- na taşınması kararlaşmıştır. İdare için bu handa yapılmakta olan de- ğişiklik ve yeni servisler tamam- Janmak üzeredir. Binanın birinci, Batakhaneleri Kadın tuzaklarile, afyonlu iç ilerle miras yediler ve zen inler nasıl sefalete düşürülür! Profesyonel pokerciler n güvenilen dost evinde, klü Yarın bu sütunlarda başlıyo KaREELA NNSi NNEb aNN TEN aN büENAr HUNN EN AAA TANSN HN eN N ANÜKLA UNN e dübEem el aa nt ue . aat Ha ua iüNmberinmermem yi maıman 5 İAnasının beyni parçalanmış cesedine vt 'garılarak ağlayan kızın sesini üçüncü ““ |bir kurşun kesti. Şimdi ana kız bir kan gölü içinde yüzüyordu 'Tekrar oynamak! Doluya koydu almal Nihayet İspiro baktı olacak gibi dee den Üham almıya karar verdi. Sa- bahtan içmeğe başladı. Adam akıllı sarhaş oldu. Kör kütük eve gelli. Metresine asıldı, beşibirlik'eri istedi. Yine vermedi Kalyopi.. Kü- | für, tökat, çimdik, işkence, hiç, vi€ bir şey para etmedi. Rakı âsabını zaten bozmüşcü. Red cevabı ise büsbütün alevlen- dirdi. Rakı bu! insanlıkları ile hay- wanlıkları arasında ancak ince, şef- faf bir yumurta zarı bulunan bazı insanların başını belâya sokan nesne bu! şişede durduğu gibi mi- dede de durur mu?. ş Adıma cinayet denilen pek kötü içtimai hâdiserin —mayası, yalnız bu unsurla yoğrulduğu için, İspi- ro da, bu maya ile sarhoş, şuursuz bir halde, elindeki tabancayı kadına doğru boşalttı. Acı bir ses inledi: — Katil var! can kurtaran yok mu?. Elindeki tabanca yine bir ıslık çaldı. Hareketsiz bir vücut yere yuvarlanmış, bir kan gölü içinde yüzüyordu. Kurşunun biri Kalyo- pinin sağ şakağını parçalamış, ö- teki kurşun da göğsüne girmişti. 'Tabanca seslerine ilk koşan, Ka- Iyopinin kız 1Kiça oldu. Anasının bir kan gölü içinde yattığını gö « rünce hıçkırıyor: — Mamakamu!.. Sana kim kıy- dı böyle?.. Diye üzerine kapanmış inliyor, küçük ipek mendiliyle şakır şakır yarasından akan kanları silmeğe çalışıyordu. İspiro bu manzara karşısında Ö- sabının sanki bir cımbızla tel tel koparılıp ayrıldığını hissetti. Raki sarhoşluğuna, bir de kan sarhoşlu- ğu karıştı. İhtiras ve hiddet gözü- nü bürümüştü, homurdandı ve ta- bancasını bu sefer de genç kızil kafasına sıktı. Bundan sonra ha « yalleri de ihtirasları da, düşünce - leri de, karmcalaşıp uyuştu. Sonra ne oldu?.. Farkında bile değildi o... Yalnız görüyordu: Bir sürü zaptiye, bir çok polis, koşuşmualar... iyordu: — Tutun! — Kaçmasın, dikkat edin! *- Kovalayın! — İşte burada! — Katil var! ğ Ve nihayet kalabalık odalar, sa * kallı insanlar, bir yığın duman, ka” ranlık bir bodrum!... — Birinci nelerdir ? rde, kahvelerde trişörlerin sırlar ] ikinci ve üçüncü katları yenidet smın sonu — ea tadil edilmiş ve idare çalışmalari” na göre hazırlanmıştır. Yalnız üst kattan birinin Deniz Bank için 89 rılması muhtemeldir. Çünkü Denif Bank merkezi de ayni katta V€ hazirandan itibaren işe başlıyat! tır,