000000 nee Memleket Haberleri Yurdda kara kış Bolvadinde me İ Kazanın en şirin nahiyesi olan Bigaya lâpa lâpa kar yağdı, Biga çayı taştı. Ada-|Çay'da kendirden tam randıman! Ea bölediyönir kömür işini vi Slmase isleniyor e için elektrikle müte » | arrik tezgâhlar getiriliyor Bulvadin ( Hususi ) — Merkez) Bay Hüsamettin üç gün. nüfusu beş bin, köylerle beraber|dür hep başı ağrıyordu. Şu 14 bin olan Çay ibu lâçlar aldı. Fakat bun- nahiyesinin o 19 İların hiçbiri iyi gelmedi, köyü vardır, Af. Nihayet bir doktora yona 47 kilo - ye karar verdi. Bir apar metrelik © güzel man kapısında doktor tabe. şöselerle | bağlı, lâsı gördü. İçeri girdi. Bir elektrikli, suları |kat çikti, Karşısma gelen asaya bırakan alam Biga (Hususi) — Burada 24 sa-Jtur. Sobalar kurulmuştur, Bu sene at bilâfasıla yağan sağnak halindeki! bir araba oduna 20 lira istiyenler yağmurdan sonra birdenbire hava) görülmektedir. soğumuş ve mevsimin birinci karı Adanada lâpa lâpa düşmeğe başlamıştır. Adana (Hususi) — Adanada ha Fazla yağmurdan akmiyan ev| valar henüz sicaktır. Daha kış bas- kalmamış, bir hayli kerpiç duvar-| madığı halde kömürün kilosu 16 lar, tahtaeperdeler yıkılmıştır. Bul kuruştur Adananın bellibaşlı kömür! yağmur, dağlara düşen karları erit-| cüleri ihtikâr o suçile tevkif edildi- nin korkudan dik oldu. — İmdad! Diye © bağirarak sari fırladı. manın başka katların « dan imdad sesini duyanlar da merdivenlere koşuştular, Bay Hüsameddin; saçları dim dı. Apartı miş ve sularin fazlalığından kaba. ran Biga çayı on beş mstre kadar yükselerek Güleç köyü civarındaki ğinden şehre kömür gelmemekie- dir. Adana belediyesinin bu İşe ö- nemle el koyması ve halkın bu zarari ihtiyacını temin etmesi öz. lenmektedir. İzmit (Hususi — İzmitte kış har) Keza şimdiden odunun kilosu yatı başlamıştır. Meşhur Keltepeye! 6-7 kuruşa satılmaktadır ki, kişin kar düşmüştür., hava çok soğuk-|10-12 kuruşa olacağı söylenebilir. Şikâyetler İhtiyaçlar gosenin üstünü aşmıştır. İzmitte Bigada İki Feci kamyon kazasında bir gencin vücudu hurdahaş oldu, bir çocuğun da kafası patladı | Me ou Konya vapuru Kaştan niçin Biga (Hususi) — Son günerde a keyfi olarak yük almıyor? gebrimizde ayrı ayrı İki feci kam- yon kazasi omuş, Iki kişi ömüştür. Burada Karabiga postasını getir- mekte olan kamyonun üstünde ge. lirken şoför muavini Hüseyin Üçer ismindeki genç her nasılın boğazın dan telefon tellerme takilmiş ve sürnile yol almakta olan araba, ken disini sekiz on metre uzaklara fir - atmıştır. Vücudu külçe haline ge len Hüseyin, Çanakkale hastanesine | kaldırılmıştır. Geçen Paza; günü de burada ya pilan bir düğünde gelin götüren kamyonun çamurluğuna binmiş ola terzi çırağı İsmali Tok isminde bir çocuk, araba süratle yol alirken müvazenesini * kaybederek düşmüş ve kafatası patlamak suretile tehli- keli bir yara almış olduğundan der-| hal Çanakkale hastanesine gönderi! miştir, İ İki yaralınm durumları çok ağir. dır. Kaş (Hususi) — Konya va- puru son İki seferinde Kaş'dan yük alinamiş ve yük de verme miştir. Bunu icab ettirecek hiç bir sebeb olinadığını resmi ma- kamlar tesbit etmiştir. Bu yüzden malını motörlere yükletİp vapurun bordasına da- yanan küçüle ticaret erbabi za- rar görmüş ve vapurla 50 Ura- ya sevkedeceği malini 250 lira vererek motör navlunu verinek suretile gönderebilmiştir, Şu buhranlı devrede böyle keyfi hareketleri görmemek her halde iyi olur. Alâkalı makamlara nazarlarını çekerir, dikkat / Adanada ihtikâr yapan bir tüccar Adana (Hususi) — Çikid yağla, rmi fahiş fiatla sattığından dolayı Adana fabrlkatörlerinden Salamon Gilodo Adliyeye tevdi etdilmiştir. —— — — Edirnede ulusal ekonomi kurumunan toplantısı ii Edirne (Hususi) — Şehrimiz u.) Edirnede odnn kömür fiatları İusal, Ekonomi Kurumu yeni idare| O Edime (Hususi) — Son kardan heyeti toplanmış ve yeni idare he-| sonra havalar iyiden iylye soğumuş yetinde başkanlığa Yurd Müdürü! bulunmaktadır. Bu yıl odun, kö Şaban Şaşkın, U, Kâtibliğe Muam-| mür flatları geçen seneye nisbetle mer Balcloğlu, Muhasibliğe Necmi daha ucuz ve tedariki kolaydır. Vİ bassa $| bigi İğe, Azalıklara da İlk Tedrisat Mü. fettişlerinden Âlil ve avukat Fethi Halen şehrimizde maşe odunun çekisi 5-6 lira, mangal kömürü de 11-12 kuruş arasında satılmaktadır. mebzul, © yeşilli sahaya (malik, | şirin bir kasaba, dır. Çaym başlıca gelirini arpa ve sebzecilik teş kil eder. Arpa | istihsalinde bil. Çay nahiye mü- dürü Murad ileridir. Öner İBiralik arpa kaliteleri üzerinde «Çay» ön saflarda yer alan dstihsal bölgeleri arasında sayılıyor, Senevi altı bin ton kadar arpa mahsulü ye Burakamın bazı yıllar artti- Pancarcılık da iler. ğı in lemlye başlamış, senevi dört tona kadar yükselmiştir. Nahiyeniri genç müdürü Murad İöner mülkiye mezunudur ve bura" da staj yapmaktadır. Kendir ist'h- salinde muhitin ekle edeceği fayda. yı kavramış ve İstanbulda bir fir- ma ile muhabereye girişerek çuval dokuyacak © elektrikle o müteharrik tezgâhlar istemiştir. Bunlarm, ica- binda, tâdile uğratılarak kaput bezi İde dokuyabilecik hale | sokulacak İ öplerden olması arzu edilmiş ve İ firma bu tipi İsviçreye sipariş etti. bildirmiştir. Bu tezgâhlar geti- i takdirde Çay halkının ve köy lüsünün yeni ve verimli bir küçük İl san'at islelşafına kavuşacağı şüp İbesizdir. Ebher köyü civarında bulunan köylerden'bazıları, o civardaki Eb- her gölü bataklıklarında yetişen saz liklardan istifade etmekle geçini - yorlar. Bu sazlardan Çay nahiyesi- ne mahsus bir tarzda hasır imâl edi mektedir. Nahiyenin, diğer birçok hususlar gözönüne getirilince, tam teşkilâtlı İ nahiye haline kalbedilmesi o arzusu bilhassa kuvvet buluyor, Bu nokta üzerinde Çaylılar ötedenberi dur - muşlar ve kasabanın İnkişafına ahemmiyet — vermişlerdir. Şimdi de temenniler buranın «Kazav ya ifrağı isteklerini doğurmuştur. İlerek vilâyetin her yanina sevkedil.| kapıyı çaldı. Kapıyı açan hizmetçi onu bir odaya al / di. Odada bir yazıhane va İdi. Yazıhanlnin — arkasında İda iyi giyinmiş, güler yüzlü biri oturuyordu. Bay Hüsa. mettine yer gösterdi — Buyrun şu koltuğa o. —— Bir arzunuz mu var- ı, Bay Hüsamettin elini ba- ma götürdü: , — Hiç sormayın çok fena halde. iyim, — Merak etmeyin her derdin bir İ çaresi bulunur, — Evet ben de bunun İçin size İmüracaat ediyorum. Üç gündür ba- şim mütemadiyen ağriyor. — Üç gündür ne yaplınız. | filân aladınız mı? — Aldım. Baş ağrısına iyi gele- cek ilâçların hepsini tecrübe ettim. | Fakat hiçbiri kâr etmedi. Nihayet Jinte size geldim, | İs — Baba, zelzeleden korkulur mu? — Korkulur ya oğlum. — Dünya da zelzeleden kork- Eş er etrişez Afacana yeni kitablar almışlardı | Annesi: — Bu kitablarin üzerlerine ayrica birer kap geçinmek lâzım, dedi. Müş! — İyi ettiniz, benim de | ağrıyor. — Ya, demek sizin de başınız ağrıyor. Siz buna karşine yapacak. siniz, — Gayet kolay, — Kolay mı? başımı mı yaparsiniz, Şimdi görünüz, ağ- İriyan başımı, yerinden çikarip ma- siya koyacağım, — Efendim, Adam başini çikarmış imasanin üstüne koymuştu, Bay Hüsümedd Kapanin etrafın- da toplanan kediler öç tane idi. Fakat € vin küçük bayanı bahçeye çıkınca ke. dilerden biri onun yanına gitti. Evin küçük bayanı ile ö teki kediyi resimde Bulorsa « niz oldukları yerle, Yön arayiniz. İre birer işaret ko - yun ve resmi gaze. teden kesip bize ” | gönderin, Doğru bilenlerden birin -, ikinciye: Bir cüye: Bir İciye: Bir şişe kolon: Atatürk (tablosu, ü Afacan cevab verdi — Lüzumu yek — Evet, siz de benim yaptığı-| Il Yeni bilmecem hava deler, - Başını masaya koydu. Yetişin! Diye bağırıyordu. Herkes hayrette İken üçüncü kattan inen orta yaşlı biri gülmeği başladı; Bay-Hüsameddine« — Başını masaya koyan kimse sizin tanidiğiniz mı? — Hayir, muayene hiştim, Doktor, — Dektor mu? Bu a partımanda benden baş- ka doktor yok, ben de üçüncü kat: ta otururum. Bir yanlışlık olacak, O zat doktor değil hokkabazdır. Nihayet İş anlaşıldı. Bay Hüsa- meitin doktor diye hokkabazın otur duğu apartımana girmişti. Hakka, için İbaz da o esnada prova ile meşgul, dü, Başını tamamile j elbise giymiş, ve bu “bizenin ür İtüne hususi surette yaptırdığı balı | mumundan bir baş etmişti, | Çıkarıp masanın üzerine koyduğu baş balmumu b: saklayan bir ilâve aştı kkk iz | kaset diğer 34 kişiye de Jayrı ayrı güzellikte hediyeler ve. rilecektir. ba o kadar soğuk değil, üşümez. ve Can seçilmişlerdir. «Son Posta» nın edebi romanı: Erkeği kadı YAZAN: İNUSLET SAFA COŞKUN | —Ya ben sevgilim ya ben? Gel artık dayanamıyacağım, bir — haftada eridim, bittim! Gözümü n kırpmadım. Hele vapurun hareket ettiği gece. Eğer annem haber almamış bulunsaydı, senin © yanında olacağımı düşünerek, | buhranlar geçir Bir ar evvel dönmelisin Vedad! Yoksa intihar | edeceğim. | —Beni bu kadar çok mu sevi. yorsun Gönül? Bir hıçkırık boğazında düğüm Mminat, sevginin © hududsuzluğu, her sey her şey var. — Geleceğim Gönül. Neye mal oluman olsun! Telefonu kapar kapamaz, rıh- ıma koşuyorum. Habersiz, eşya. İsrımı bile almadan kaçacağım. Vapur yarın kalkıyor. Mütiş bir hok'kat! Keşki, vapur yolda batsaydı | da geberip gitseydim; keşki, alsayd | da, yakamı bırakmasaydı, keşki| “bu dişi sırtlanın azgın ihtirasları beni eritip bitirseydi de İstanbu- | la dönmeseydim. Niçin kalbim durmuyor? Neden hâlâ çıldırınıyorum? Müthiş şey... Gönül benim kı- ummış! Ben Gönülün babasıyım hi Buna İnanınak çok omü | Fakat inanmamak için de sebeb yok” | 165 n Yaratır Semahat, vicdan azabile kıv- rana kıvrana, bıçkırıklardar bo « Zularak bu sırrı ifşa etti, «— Nihayet bana bu müthiş hakikati söyletiyorsun! sıl bir cinayet işledi, da değilsin, nasıl bir uçuruma yuvarlanmak üzere olduğunu an- lamıyorsun, Gönül senin kızındır, hem de öz kızın!» Diye yüzüme haykırdığı za - man, Semahatio, kıskançlıkla, kı zını elinden »lacağımı anlıyarak bu iğrenç yalanı ouydurduğunu sanmış, yüzüm nefretle buruş - muşta. Semahat, nazarımdaki © asil, o yüksek insan birdenbire yıkılı. vermişti, Demek, insanlar, hem de içlerinden çn temizi, en asili sandığım, sırf kıskançlık saika: sile, yahud, şahsi endişelerle, bu derece rüyakâr, yalancı olabili- yor, bu derece korkunç bir yalan söyliyebiliyor, ve şeni bir iftira atabiliyor? Semahatin izahatı delilleri kar şısmda, hakikat meçhulâtın için- den birdenbire çıkıverdi. Ben demek kızımı muşum Kızım sevgilimdi. Kızım ka rım olacaktı, Yarabbi, ne müthiş bir haile.. Babasını öldürerek, anâsile ev. sindan çocukları olan kral Ödi'in başka bir benzeri Kızımdan çocuklarım ( doğacak, seviyor «İtorunlarım, öz evlâdlarım yerine geçecekti. Bunları düşünürken İkafam duruyor. .liçinde, tanınmıyacak, sıhbatin - .İmuş? Semahat de kızından farklı| Ya, zâfa düşerek bir günah iş. lemiş olsaydık . Ya, Gönülün kaçacağı haber alınmasaydı da onu İzmire gü - türseydim?... İstanbula, bir kaçak, bir hır- uz gibi geldim. Vapur rıhtıma hava kararmadan o yanaşmıştı. | Geceyi bekledim. Son trenle, bir kimseye tesadüf etmek korkusile saklanarak köye geldim, köşke larka yollardan, bostan araların- | dan geçerek girdim, hareketimi bildirmemiştim. Ablam yainızdı, dakikalarca birbirimizden çözülmedik. Abla mın müşfik kolları arasında biraz sükün bulmuştum. Gönül, saatte bir uğrayor, benden haber olup| olmadığını soruyormuş.. Bir saat evvel de köşkte imiş.. Bir an ev- vel onu görmek, kucaklamak ar. zusile tutuşuyordum. Onu on gü- ne yakın bir zaman görmemeğe tahammül etmişti Fakat artık bir dakika bile intizara sabrım kalmamıştı. Ablama, endişeleri - mi söyledim. Semahatle n İ karşılaşacaktım? Ve en mük mi benim vaziyetim ne olacaktı) Ablam beni korkutmuyor, büsbü- tün üzüntüye düşürmüyordu. O büdiselere gayet realist bir gözle bakıyor. Ok yayından çıkmaıtı bir kere.. Semahat, kızını kurta. İrayım derken büsbütün uçuruma sürüklüyordu. Ablamın ifadesi - ne göre; Gönül, şu yedi sekiz gün im-| den endişe edilecek bir vaziyete düşmüş.. Babası meseleyi bilme- diği cihetle, gaskın bir halde; doktor üstüne doktor getiriyor -| değilmiş... Erimiş, bitmiş! Abla- ma da açılmağa cesaret edemi - yormuş. Gönül, çalışma odamı bir türbe haline getirmiz... Her ge- a1) lişinde açtırıyor, gözleri yaşlı pi- yanomun başında oturuyor, nota- larımı karıştırıyor, «kendimi bu rada, Vedadın yanında sanıyo - rumi» diyormuş. Ablam, evvelâları şeriki cü - rüm olmaktan çok korkmu; Kendi kendini ayıblamış... Fa- kat düşünmüş ki, artık çektikle. rim kâfidir. Ne olursa olsun, ha- reketine ne isim verilirse verilsin, bana ve Gönüle yardımı bir ab. lalık vazifesi olarak telâkki et- . Aksi takdirde, ohâdisatın daha feci neticeler vereceğini hesablıyarak. rolünü Ooynamağa başlamış. Abla; sında mi ları içimden taşarken, utanıyor- dum da... Çünkü, ben, onun ba- na verdiği ralü başaramadım, yüzüme gözüne ( bulaştırdım. Saadeti eniştemden ayıramadım. Gece yarısına kadar, hep bu meseleden bahsettik. Uyumama imkân yoktu, Piyanonun, sadık e vefakâr dostumun basına geç- tim. İki saat, kiç durmadan, ev- ilerin rahatsız olacaklarını inmeden iztırabımı, sevinci. mi, korkumu, başımda esen fır - tınayı tuşlarda dile getirdim, So- yunup yatağa uzanmadım bile, İlk horoz sesi kulağıma ve pembeleşmeğe başlıyan bulutlar çarplığı zaman, havanın serinliğine rağmen pencereyi, pancurları açtım. Buradan Gö - nülün odasını görüyorum. — Sevgilim, ben geldim, uyan artık! Diye bağırınak, o çayırdan bi ze koşarken, ben de köşkten fır. lıyarak ona doğru atılmak, yırın ortasında o süratle birbi mizin kollarına düşmek istiyor - dum. Gün ne güzel ağarıyordu? n bu fedakârlığı karşi. met ve şükran duygu -| Yeni bir gün doğuyor. Güneş, buluttan yorgarlarmı atıyordu. Benim için de yeni bir gün do- guyor. Simsiyah kesilen bahtım aca- ba gökyüzü kadar pembeleşecek, benim için yeni bir hayat başla» ması mümkün olacak mıydı? Yeşilköyün sabahları ne ha rikulâdedir. Yavaş yavaş, dam- lar kızarır, köşklerin beyaz en- damları, yeşillikler içinden gö- zükmeğe çayırlardan gecenin ko yu örtüleri kalkmağa başlar. Ho- rozlarm konserlerini, kuş cıvıltı. larının musikisi tamamla, Çocukluğumu, gençliğim! hayet bütün maceralarımı için ii im bu nefis manzara- öyle kaptırmıştım ki, Kendimi oldukça mes'ud his. sediyordum. o Bahtiyarlığımdan biraz çalan bir çarpıntı, istikbale aid, henüz hüviyetsiz mtü - ler duymuyor değilim, Lâkin, ar. tık, ablamdan aldığım (takviye kuvvetlerile, cesaretle, lüzum - suz endişelerin mengenesine tek- rar kendimi kaptırmak İstemi - yordum. Bir an gelmişti güneş, yeni başlıyan gün, karş sında mestolduğum dekor, bana zevk vermemeğe basladı; bir an İ evvel ülü kucaklamak, öp - mek, öpmek işliyakile sabırsız - lanıyordum. Dayanamedım, ab- lamı uyandırdım. Bu saatte, Gönüle haber gön- derilemiyeceğini biliyorum, Fa - kat ne yaptığımın farkında miy' İdim? Odadan odaya geçiyor, bahçe- ye çıkıyor, köşke giriyor, piyano İ çalıyor, bir türlü oyalanamıyor » dum. Evvelâ, Gönül babasının git- mesini bekliyecekti, Babası umu- yeni doğan jimiyetle 9 trenile iner. Gönül, ge- ce yarısı geldiğimi tahmin ede- miyeceği için, erkenden uğra « mağa lüzüm görmez. Haber gön. derelim. Ya Semahat şüphelenir» se. Elbet gelişimi öğrenecek! Fakat daha evvel Gönülle ko- Jmuşmalıyım, Tekrar kaçmağı de- nemeli miyiz? Bu sefer, uzakla- ra değil.. İstanbul içinde bir ye- re... Böyle bir vaziyetten sonra Semahatin ne demeğe hakkı ka. lr. Hattâ, hattâ Gönülü bizde saklıyamaz miyiz? Of, bütün bunlara ne lüzum var? Semahat, birak şu mukavemeti artık.. K der böyle imiş.. Başım çatlıyacak derecede ağırıyor İzmirden gelinciye kadar gö- zümü kırpmadım, Geceyi de he- men hemen ayakta ge m, İ yorgunum, umurumda mı? Ay - Harca bu hale tahammül İ edecek kuvvet görüyorum ken »« dimde... Aşk ne büyük şey... Ben yaşta, kalbinin durmasından korkulan bir adamı bile, dipdiri tutabiliyor. Aşkın yorgunluğun. da, azabında bile başka bir zevk var. Ablam, bir ari evvel Gönülü İ getirmenin çareğini buluyor, ni İhayet; hizmet eline, gizlice İona verilmek üzere bir kâğıd tu- tuşturuyor. Gidiş bahanesi de Örneğini çıkartmak üzere Gö istiyor. Ya - İlün yeni süveteri, İrişa başlamak üzere deparda, hakemin işaretini bekliyen — bir atletten farkım yok. Heyecan » dan tıkanacağım. Sabırsızlıktan İ yerimde duramıyorum, Hizmetçi âdeta koşarak gittiği halde, banı kırıtıyormuş zibi geliyor. Nered ise koşup tokatlıyacağım. Ah ne tedbirsizlik, ne çocuk lak! (Arkes var)