a k | ; ik | AMK ee 4 Sayfa İZMİR HİKÂYESİ UZA —16— Ümidler hayatı ileriye doğru götürüp uzatırlarsa hatıralar da bizi gerilere götürerek hayatin geçmiş yıllarını doldurur! bu da bir nevi uzamak demektir. Şimdi şu satırları yazarken ömrümün çocukluktan o çıkarak gençlik çağına geçtiği yılları bu. İuyorum ve onların arasından kendimi görüyorum. Birden bire serpilmiş, bıyık. lanmış, bir delikanlı idim; tahsil işine son vermiştim, hattâ İzmir- de Fransızca bilen tek bir genç mesabesinde olduğumdan ben dersler veriyordum; bir yandan da şurada burada yazılar yazı. yordum. Çok şen ve şatırdım, kendi kendimden, Uğraşışlarımdan memnun idim ve ne kadar yoru- ve şevk lursam o kadar kuvvet duyuyordum, Bir yandan lencelerim vardı, onlarla miş ve ertesi gün için hayata ta- ze kuvetlerle çıkmış oluyordum. Eğlenceler çeşid çeriddi ve her biri için başka muhitlerde başka arkadaşlar arasında idim: ak. şamları Kordon boyunda Tevfik Nevzad, Ahmed Celâdet, Tahir Kenan, İzmir köylerine küçi Amca Süleyman Beyle onun refik leri; İzmirde Omevsin geçiren Fransız ve İtalyan tiyatroları içi mekteb ve banka arkadaşla babam ticaret evinde Musevi gençleri... Muhite göre refkler de değişiyor ve ben suretle muh. inevvi mizaç- ında yasıyor- mesgul ediyor duygularının uzakta ;ve gözden düsünmeğe vrkit bulmuyordum: Bu meyanda, kaç yıl geçti, dört belki beş Affan Sabiti düşünmedim, © ne olmuş. tu, nerelerde askerdi? Sonra ha- 1â hasta mıydı? Bu sunller he. wen hiçbir zaman zihnimi tırma- Ismamıstı. Eğlencelerimin o başlıcaların dan biri âlemiydi. Bu saz â. lemlerine işretle refakat etmek â detti; ben hiçbir zaman işrete ta hammül edemedim. İki kadeh bı. ra içsem, bol su ile karşışık üç küçük kadeh rakı alsam mutlaka hasta olmak muhakkaktı; onun için diyebilirim ki hiçbir zaman sarhoş olmak keyfini düy madım. Hangi muhite mensub 0. lurlarsa olsunlar eğlencelerde beraber bulunduklarımın hepsin- de işrete, beni hayretlere düşü. ren bir tahammül sermayesi var. # HATIRALAR HALİD Lb er * Uv lerimin refikleri de, hayata göz- lerini kapamış bulunuyorlar. Yaş jhağın bur de bu acısı var; bütün (sevilmiş, beraberinde yaşanmış İolanların ölümüne tzlamak... | Tarikatle arasında Bektaşilik. İten sonra en serbest olanı Mev- leviyettir: Onun için bu toplantı- larda işret de bulunurdu; yalnız saz heyetinin toplandığı büyük odada gözönünde bir rakı masası bulundurmaktan çekinilerek bu masaya büyük odamın yanında kü çük bir yerde kurulmuş olur, ve “kide birde oraya uğranılarak bir kadeh alınırdı. İsimlerini zikrettiğim o okuyu, culardan Raşid gayet iri cüsseli idi, ve o nisbette vücudunun tam bir xıddi olmak üzere gayet ince ve tiz bir ses! vardı: Onun pek ssverek okuduğu şarkılar arasın- İda hususile hüseyni'den Görünür mü âlem dideme Ben elimle yâre açtım sineme Şarkısını tahattur ediyorum ve hâlâ sesini kulaklarımda çınlayor buluyorum. Çulluların Halid be. nim ismimi taşırdı; cnun da İz- mirde gürel sesile meshur babasından mevrus Davudi sesi vardı ki pek müessirdi. Onu İda hayalimde gazel okurken mü yorum; fa kat onların hepsinden ziyade bu gün düşünürken benı merhamet duygularile dolduran Aziz idi. O şahsen pek sevimli, hulken pek tatlı bir gençti, İlk önce İzmir icra da'resinde bir küçük kâtib iken kur'ası çıkmış ve bir türlü bedel vw ğe imkân bulamıya. irak asker olmuştu, İzmirde ge- çen son yıllarımda © nihayet ne. ferlikle kışlanın yazıcılık vazife. İ sinden mülâzim olabilmiş, ve mu- man olan güzel sesile, gözleri akmağa müheyya yaşlarla dolu gazeller söylerdi. Bir gece,bermu'tad. Mevlevi hanenin bu toplantsında idik. Saz çalınmış, şarkılar ogazeller odaya uğranarak rakılara, meze lere iltifat edilmişti; artık yemek sofrasına geçilmek zamanı geli- yordu. ; Ben bir aralık sofaya çıktım. Kapınm yanında bir yemek tabla w, emre intizar ederek duruyor. du; onun yanında bir derviş, ye. re oturmuş, dizlerini dikmiş, iki elile başını tutmuş, bekliyordu. şmı kaldırarak baktı ve tekrar siki âlemlerinde hayatının iflâsın | dan gelen ye'se pek hazin tercü-| söylenmiş, bir yandan da küçük! Beni görünce ellerini indirdi, ba-| EN İ girdi, ve gülümsedi: değil, O gördüğünüz derviş Af- fan Sabit Beydir, merhum Kerim Behçet Beyin torunu... Zaten bi- ze devam eder, her âyin günü burada hazır bulunurdu. Asker. ini bitirdikten sonra yine bize geldi, hayatında galiba o büyük bir günahı mı vardı, yoksa sün. İmiyen bir derdi mi vardı, onları İ unutmak için burada çile çıkar- İmak için yalvardı, Reddemedik. Aylardan beri bizdedir. Mutbak- ta en ağır işlerde didiniyor... Bi: ze rica etti, burada bulunduğun. İ dan kimseye bir şeyler söylenme-| mesi için ısrar etti. Bunu vadet-| tik, yalnız onun bir eniştesi varı| Dava vekili Şevket Kemal Bey. İ Ona haber verdim. İkinci defa olarak işte size söylüyorum. Biz lona burada kendi ismile değil, | Gufran dede diye hitab. ederiz. !0 hiç lâlardı etmez, kimse ile | Nuri Bey ufak bir tereddüd ge! — Yanlış) Geçen haftaki müsahabeimde o - kuyucularıma, Cermen ve Lâtin sporculuğundan gimi vâ-| detmiştimi. Ben siyaset adamı değilim, Fran, sanm mağlübiyet ve İnhidaminı, Aimanların o Fransizlara golebesini me asleeri ve ne de siyasi durumdan! ele alarak mevzuwbahs etmiyece . jim. Ben, iki Avrupalı millet ara. görüşmez, garib bir adam!. — Acaba kendisile görüşebi İlir miyim) Dedim. — Bunu size tavsiye etmem. Bir kere © size; bir şey söylemiyecektir, sonra 6. İTİ nu öyle perişan bir halde bula- caksınız ki üzüleceksiniz... Israr edemedim. Bana derin bir hüzün çöktü ve sonra eve dö- nünce ısrar edip görüşemediğim için kendi kendimi yedim. Bir müddet sonra şeyh Nuri tekrar görünce en evvel Gufran Asdeyi sordum. Keşki sormasay. dım... (Arkası var) H. Z. Uşaklıgil . Hitler, Korsika, Sardunya ve Sicil- yada tahkimat yaptırıyormuş — | Londra, 16 (A.A.) — Hitler, | Siegfired hattını yapmış olan İTodt teşkilâtinin şeflerini acele olarak Korsikada, Sardenyada ve Sicilyada istihkâmlar inşa et- imeleri için oralara göndermiştir. | Böylelikle Hitler, Akdenizde en zayıf noktanın bunlar olduğu- İmu kabul etmiştir. Burada yapı- İlacak olan istihkâmlar, Fransa İ kıyısı boyunca kurulmuş olan is- tihkâmların ayni olacaktır, ellerile başımı tutarak bana bak. adaya da çoğu İtalyan olmak &-| sında muharibiik ve mücadelecilik! ruhunun sporlarla nasil tenmiye edil diğini mukayese o etmek ve bunun müessir olduğunu anlatiyor arzu - sundayim. o Zannediyorum ki, bü bahis herkesi alâkadar eder bir mev! zudur. Evvelâ okuyucularım bilmelidir ki; Fransiz jimnastik usulü diye mü. vet, Fransiz âlimleri birçok şeyler yazmışlardır. Haltâ Fransa - da beynelmilel | âlimlerden dektor İ Demeninin (bu zatın beden terbi ZAMAN gene en evvel ğmnastik ve yesine aid birçok üzarı vardır, Bil-| hassa mihanikiyeti hareket bahsine aid eserlerile benamdir.) tahtı hi- emayesinde bahriye yüzbaşılarından | Ebert tarafından Ebert sistemi diye, bir hareketler zümresi ve mütead. did meşriyatla bir usul vazedilmek istenilmiş ise de âlemşümiyl olama.| miş, bahriye gedikli mekteblerinin bölülderi arasinda sikişip kalmış tır, Fransa böyle olmakla beraber Almanlar, kiç de böyle değildirler. Alman'arın bir jimnastik usulleri vardır. Buna, o Alman jimnsetikleri derler, âlemşömuldürler. AÂletlerile, bareketlerile bütün bir dinamizm i fade eder, Sert, mücadeleci, cenkçi bir jinimastik vasrtasıdır. Almanlar, Napolyonun istilâsile! gilerile memleketlerini kurtaracak :) larma inandılar, Ve, bu imanışla Al- man jimnastiileri âletlerile beraber / «Alman jimnastiklerini» SPOR Miüsaliadgap : Cermen ve Lâtin sporculuğu arasında hir mukayese ve hir netice ması Alman Şimnastilileri sayesinde olmuştu. Alman ömnastilderi atletik ağir hareketlerden ibarettir. Sert nastilelerin antifiziyilojik olduğunu ilmi mânada ileri sörerek yumuşak jimmastilderi müdafaa ettiler. Kuru hareketlerin müdafii oldular, Bü. hasa Fransiz iNen adamları Alman ğimnastiderini kötülemek için cild.! İerle yazı yazdılar, Alman düşman.! Hiğimi, ilim çerçevesi içine alarak ve, hareketlerine, vahşi harekeilerine Buna mukabil o Almanlar 1914 harbini kaybedip mağlüb oldukları #por Leşkilitlarına el attılar, Napol- yon islilâsına karşi yaptıkları gibi İtilâf devletlerinin baskisina karşi da ğmnestik cemiyetlerile teşkilât. landılar. Hitler 1936 Berlir Olim. piyadlarını küşad ettiği gün Alman- yada 20 milyon kadın ve erkekten mürekkeb teşkilâtlanmış bir o jim- nastik ordusu vardı. İtilâf devletle. rinin kiğvettikleri Alman ordusu ye rine jimnestikçiler kalm olmuştu. Alman Şimnastikleri, Alanyada dini mânada yaşar. Ve, bu, jim - man, ko'una hikim olmak için mil) Ti mnastiklerini yapmak mecbu - iyetindedi Fransa, 1939 harbi başladığı za. man bile daha hâlâ beden terbiyesi vadisinde ne yapacağını takarrür ettirmiş bir milet değildi. Karma karışık bir usulle yuvarlanıp gidi - Fransızların Alman milli jimnastikleri gibi onları birliğe, sıhhata, mücadeleye, muharibliğe, atılganlığa, nefse itimada hazırlıyacak an'anevi bir vasıtaları olmuş olsaydı belki de bugün karşılaştıkları felâket vuku bulmazdı, hiç olmazsa bu kadar ağır olmazdı Yazan: WM. Sami Karayel dünya Alman #rmnastiklerinin sley4 |hinde bulunduğu halde kat'iyen an. amelerinden — dönmediler. Aman milli jimnastikleri Almacyada ya şadı ve mabedleri yıkilmadı, Evet, Alman milli ölimnastizleri antif ziyolojiktir. Lâkin dünya sava. şında, acıtifiziyolojik olmiyan © teki bir hareket var enidir?, ve antifiziyolojik hükümleri tanı « yor mu? Alman esilli jimmastikleri eley » elldlerle kitab yazmış olan verleri bugünldü cenk karşısında ge, ne antifiziyolojik hareketlerden bab sedebilirler mi? Bence, Alman milli jimnastikler? Framanın mağlöbiyetinde âmil ol muştur. Çünkü ferd terbiyesinde de aile terbiyesinde de, cemiyet ve millet terbiyesinde de birliği ve i. mani vücuda getiren terbiye, evveli beden terbiyesidir. M. Sami Karayel Mısırdaki Fransız filosu kumandanı tevkif edildi İngiltere hava nazırına göre Ak manların mukavemet edeyemi- yeceği huvveite bombardıman filoları teşkil ediliyor Stokholm 16 (A.A,) — Day Pos ten sazetesinin . bildirdiğine göre; Mısırda bulunan Fransiz deniz filo. su kumandanı amiral Godefroy ma iyetindeki subaylara ve mürettebats dölü 4 rg diği için İngiliz makamlar! tara r fından tevkif edilmiştir. Gazete, amiralın gemilerini İngir lizlere teslim etmek istememesi yö zünden bu tedbire müracaat edildi ölni ilâve etmektedir. dı; hattâ onları bu kabiliyetleri maktan vazgeçti. zere 15.000 kazmacı efrad gön-|hayat mücadelesinin ve esaret kay- yordu. Doğru dürüst bir beden ter için kıskanırdım; ne iyi olmuş da taklid etmek kudretini bulsma- raga, Saz âlemlerinin en güzidele. rinden biri İzmir Mevlevihanesi- nin hususi bir dairesinde aziz muhibbim Şeyh Nuri Beyin musi. ki toplantılarında vâki olurdu. Pederinin vefatından sonra İz- mir Mevlevi dergâhının poatmişi- Nuri Bey he. i, belki birkaç yaş daha büyük olmakla beraber bana akran olanlar arasında Pek melih, pek nazik, pek halük olan bu genç çok mümtaz bir musikiş'nas, pek mahir bir ney- zen idi. Toplantılarda & kemani Hüseyin Efendi, kanuni Cemal Bey, udi İdris dede vardı; ha- nendeler arasında da Çulluların Halid, Sofuların Raşid, bele bi- çare Aziz hatırma geliyor. Bu- gün on! si, diğer eğlence. Tarihi tefrikamız: 11 AKİLE HAHIM “GENÇ, OSMAN Genç adam gözlerini açtı: — Yoksa harçlıksız mısız? gekinmen, söylen. (ötekiler bo-| direkli riyal altununu çıkarıp gös yunlarını büküp kırıtmeca cama-| tererek kalın dudaklı ağzı kulak. danının iç cebinden iki tane di./larına yırıla yırıla güldü: rekli diyal altunu çıkarıb uzat. b) kusura bakman, kabul eylen. Odadan söyleşe söyleşe çıktı- lar, aşağıda, büyük bahçe kapısı önünde ayrıldılar. İleride mezar. hk selvileri güneş aydını altnda #aha açık yeşil renkli görünüyor Ancak birkaç saniye... Ben bir İşeye çarpılmış gibi oldum; bu İ dervişin gözleri bana uzak bir si- mayı ihtar etti, İri, güzel, | gözleri şakaklarından başla İrak çenesine doğru inen seyrek | kumral bir sahalı vardı, ve bu sakal sol şakağının altında iri, kabarık koyu kahve renginde bir et benini saklayamıyordu. Af. fan!,. Diye haykırarak ona gide- cektim; o sanki benim bu ham. İlemi hissetti ve birden kalkarak tablayı orada bırakarak kaçtı. Acaba aldanmış mı idim? İçe riye girerek Şeyh Nuri Beyin ya- mına yaklaştım, kimseye | işittire, miyerek: — Nuri Bey, dışarıda biri gördüm, bir derviş... Ba. na uzak akrabadan, yıllardanbe- ri İzmirden ayrılmız bir genci hi tırlattı, Beni tenvir eder misiniz? Diye sordum, lardı. Hamza 'y kapıda durdu, ardlarından baktı. İ Kelender Uğrus öndeydi, AL| tuncu oğlu bir adım geriden! gidiyorlardı. Yel dönemecinde durdular, Hamza Beyin artık ge rilerde kalan konağını gözlerile aradılar. Konak ulu ceviz ve çı. nar ağaçları ardma gömülmüş, kaybolmuştu. Altuncu oğlu arka- daşının koluna girdi: —Ne dirsiz yoldaşım, şu sipn- hi yiğiti «hanedan» âdem imiş! — Doğru. Yumuşak yatak ve kahve çubuk ve yağ ile bal. Altuncu oğlu hissesine düşen — Bir de riyal karındaşım. —ı. Hamza Beyin «Sürücüler var- dır diye sağlık verdiği yere» var. derilmiştir. Bunlar, imkân hasil| Jolur olmaz Todt teşkilâtının işçi. | İlerile değiştirilecektir. e ors Müttefikler Avrupa- da geniş askeri hare- kât yapacaklarmış Londra 16 (A.A.) — Hava nas) zı Sir Arehibald Sinclair, News .Chronicle gazetesine beyanatta bu- lanarak Almanların askeri sanayii, ni ve münakalit yollarını tahrib et. mek ve müttefiklerin Avrupada gi- tişecekleri geniş askeri harekâta yol hazirlamak için mukavemet edil mesine İmkân mutasavver olmaya. cak kuvvette bombardıman filoları teşkil edi i iş tuncu oğlu künbetine dayadı: — Sürücülerden bargir alalım mu dersin? Kelender Uğrusı böyle bir şey aklına bil in il Teks ayakları gi ları vardı. Kaşlarını kaldırıp ba- sw arkaya doğru oynattı: — Yok, üçer akçz bargir kira- sına bir «batman» şarab içüp (yutkundul has pideli kebab dahi yerdik. —ı. Vefada tahini saray köşesine geldikleri vakit durup etrafları- na baktılar. Demir parmaklıklı bahçe kapısı önünde iki muhafız duruyordu. Altuncu oğlu muha- fızlara doğru yürüyünce Kelem der ardımdan takib etti. Muhafız lardan biri Heyip sordu: — Kimi ister idiniz? Altuncu oğlu muhafızın yanı- na sokuldu: dukları zaman, mezarlık yanın- daki ceşmeden su içip ellerini ve wüzlerini yıkadıktan sonra Al — Devletlü vezir Davud Paşa efendimiz sarayı burası mıdır? İzerinde bir maymun gibi İdır. Bu, jimnastik âletinde de Al» |) uzatarak usulla; suldür. Öyle gelişi güzel aristokrat fantaziler değildirler. Yani Alman fmnastikleri, renlizmdir. Klâsikleri, romantikleri sirtindan atmış bir Fik-i rim mabsulildür. Almanlar, Fransiğ kalelerini aş- mak için bir nevl jimnastik âletleri icad ettiler.. Meselâ; barfiks. Bu âlet iki amudi dervirle bir ufki de. mirden ibarettir, İnsanlar bunun ü. ortadan sıçrarlar. Paralel de . üvaz'ler de Alman icadı- oraya di dikleri manlar kollarını kuvvetlendirirler, Kol'arile, bütün gövdelerine hâkim olmağa çalışırlar. Almanlar, nihayet Napolyonu mağlüb edip Parise girdiler, Parise giren Alman taburları, Alman jim. nastiklerile yetişenlerdi. Almanya . nin Napolyon çizmesinden kurtul - — Beli, burasıdır. Kimi ister- siz demiş idük, Altuncuoğlu gece Davud Pa .| şanın adını verdiği kethüdanın a. | dını bir türlü hatırlıyamıyordu. Boynunu arkadaşının kulağına sKethüdanın adı ne olduğunu» sordu, Kelen- derden: «Ömer ağa demiş idin covabını alınca muhafıza dön - üz — Kethüda Ömer ağa efen - dimizi görmek ister idük. Muhafız iki yeniçeriyi dik - katli dikkatli sürüyordu. Böyle görmek stedikleri adamı birbi . rinden soran baldırı çıplaklar - dan şüphe etmeğe başlamıştı. Ka pıda durup kendilerine kulak veren arkadaşını çağırdı: — Baka Hasan Beçe. Yoldaş- Tar Ömer ağa efendimizi isterler. Muhafızm: Hasan Beçe dedi- ği, sırma çepkenli ve kaytan bı- yıklı bir delikanlıydı. İlerliyerek Kelenderle Altuncunun gözleri içine baktı: — Ömer ağayı mı istersiz? biyesi enstitüsü bile yoktu, Juvani, vil dö pon dedikleri enstitü de il. mi bir şahsiyetle benliğini bulama- muştı, Görülüyor ki, Alman elli jim- neslikleri gerek Napolyon esaretine ve, gerekse 1914 harbi mağlübiye .| tinden sonra vâki olan esarete kar. şi Alman milletini şahlandırmağa ve teşkilâtlandırmağa vasıta olmuş. | tur, Bunun gibi Fransanın bu son| harbde inhidamini yalniz siyasi kar gaşalıkta veya askeri hazırlığın az aramak doğru olmaz, E- ğer Fransızların Alman milli jim. nastikleri gibi onlari birliğe, sıhha. te, mücadeleye, mubharibliğe, atıl .|liğ genliğa, nefsi İtimada hazırlıyacak an'anevi bir vasıtaları olmuş olsay- dı belki de bugün karşılaştıkları ne tice böyle olmazdı, bu kadar ağir olmazdı. Almanlar, ilim mânasile bütün Beli, anı. — Ya, Ömer ağayı tanur il sız? İ — Yok, tanımazuz. Şu saat bi. zi bekliyecek idi. Muhafızlar birbirlerine mana. h manalı bakışınca, Altuncuoğlu toparlandı: Göbbels nazırlığı kaybedecekmiş! Berne, 16 (A.A.) — Alman yada bu son birkaç günde dur. madan bahsi geçen Fritsehe Goebbels'in elinden propagandi nazıflığını almağa © çalışmakta dır. Goebbels, bu tehlikeyi uzale laştıramamıstır. yam YEĞE Cenova tekrar bombalandı .,Roma 16 (A.A.) — Resmi teb. Dün gece İngiliz tayyareleri Ce- nova şehtinl tekrar bombalanmış lardır. Şehrin meskün mahallerinde yeniden geniş ölçüde tahribat hu « sele gelmiştir. Sivil ahaliden 4 5 « Tü, 24 yaralı vardır. oğlu kurumlu kurumlu öksürdü- ler. Hasan Beçe baş kesip yol göstererek öne düştü, İki tarafı çiçeklikli çakıl yok dan geçip mermer merdivenler çıktılar, loş bir koridora saptılar, Hasan Beçe ceviz kanadlı bir ka- pı önünde durarak kapıyı ardı. —Baka ağa yoldaslar.Yanlış an laman. Paşa efendimiz kethüdu ref ağayı görmemizi söylemiş rd, — Paşa efendimiz mi? — Beli, paşa efendimiz, Tam burada tahini boyalı sa- katındaki pen- çe, Muhafızlar ardlarına dönüp de takkeli adam başını görür gö mez baş kesüp iki kat oldular. Penceredeki adam yüksek sesle emir verdi: |, — O iki yoldaşı bunda getü. rin. Kelender Uğrusu ile Altuncu- na kadar açıp yol gösterdi: — Dühul eylen ağalar, kethü., da efendimiz andadır. —ı. : İlkin Kelender girdi. Altunem oğlu bir adım ardından tak'b e- diyordu. Oda büyük ve çok ge nişti, Sıra pencereler önünde boy dan boya sedir vardı. Baş köşe. ye çuha şalvarınmn bol ağları ö- nünde puflanan biri bağdaşmıştı. Çember sakallı esmer yüzü, dibi isli tencere değirmisini andırıyor du. Çatık, kalın kaşlar altında böceklenen küçücük siyah göz“ lerini kaldırıp dik dik çıkıştı: — Bre gece bostancıbaşı pan çesinden kurtulanlar siz misiz? (Arkas var)