Bir vecize Münasebetile | azetelerin ilân sütunlara baktıkça, gözüme bir çöp gibi batan bir reklem var; bir za. mandanber. bü, sık sık gözüme z pılmış, uçup gidiyor. Nereye? Bu küçük yavru deli mi olmuş? Böyle bir yarış otomobilini bu yavru, nasil kullanabilir? Altındaki -şu cümleyi, muhak- kak, benim gibi siz de nkumuşsu- nuzdur: Para, hayat yarışının direksiyo. mudur! z Bu vecize ne zaman gözüme çarpsa içim sizliyor ve dudakla - rım acı acı gülümsü; ten ibaret olan bu reklâmın ma - Resimli Makale: 4 Gayesi | bankalara para tevdietin: teşvik -| Herbert Spencer şöyle demiştir: — «Bir adama «odadan çıkınız. demek oni işaretle kapıyı gör- nasını anlamıya çalışıyorum. Ha- termekten daha az tesirlidir. Parmağınızı dudağınıza götürerek biri- yat yarışını insan mı yapar, oto - mobil mi? Bir kere burası meç - hukdür; acaba, para da bu otomo- bilde direksiyon mudur? Motör müdür? Benzin midir? Yoksa te - kerlek veya dingil mi? Belki hepsi ve belki hiç birisi, Acaba, vecizenin Sahibi «hayatta her şey para ile elde edilir; mi de- mek istiyor?” Eğer öyleyse aldan. dığı muhekkâktır; çünkü, hayatta her şey para ile deği, para her şeyle elde edilebilir. * Eskiden biz başka türlü bilir . dik: «Hayatta muvaffakiyetin ye- güne sırrı, her şeyden evvel, sih- hat!s derdik, Ondan sonra da, ç0- cuklarımıza «para» bırsıni değil, iş sevgisini, çalışma zevkini teli ne çalışırdık. İnsanın müsyyen bir mesleği olmasını ve bundaf büyük bir servet tasıyvur edile - mâyeceğini anlatmak için san'at ve mesleği, bileğe takılmış bir al « tın bilezik olarak #anırdık, Halbu- ki, birrzamandanberi, bütün bildi- Bimiz camlar barişk oldu. Şimdi herkes paradan bahsediyor; herkesin gözü parada; para haki katen mabud Oldu ve bankalar mabed! Para! Nereden gelirse gelsin para, nasıl ele geçerse geçsi ra! Her şey o kadar pars yeni nesl'n hayat felsefi n içi pe de o girdi, Halbuki para denilen bu şeytan icadı, bizim manevi ke- nımızı zebirliyen bir mikrobdur. İnsanlık onu seve seve biribirini gewmez ve sevemez öldü. Paradan başka düşüncesi, ondan başka aş“ ki olmıyan insanlar çıktı. Parayı, hayat felsefesinin esaslı unsuru olarak tanıyan vecizeler görüyo -| ruz! Halbuki para; bir mübadele va. sılaşından, bir ölçüden başka şey değildir. a, bizim bu me İckete vereceğimiz şeye mukab. memleketin bize vereceği bir hak | İ ş,| seesile nin susmasını istemeniz esusunuz» diye kulağına fisildamaktan daha Ee «Buraya gel demektense bir el işareti yapmak daha iyi Söz her zaman İçin zayıf, hareket her ozamsn Söylersiniz, dinleyenler arasında inanmayan gördüğünden şüphe eden hiç görülmemiştr. Hayatin her safhasında Haziran 6 Sözün kısası Karasıkı Tehdid KR. Ekrem Talu âsrettin Hoca Akşehirden kalkıp civar kasabalardan ibirine pazara gitmiş. Öteberi alıp İsatmakla meşgul “iken, eşeğinin sirtındaki heybeyi çalmışlar. Dönüp geldiği anda bünun far kında olan hoca icna halde öfke. lenmiş ve tell! çıkarıp şöyle ba - ğurtmiş: Nasrettin Hoca heybesini kaybetmiş. Ya bulur gekirirsiniz, yahud ki ben yapucağımı bilirim, diyor. Kimi bu tehdidden korkmuş. Kimi meraka düşmüş. Kasaba hal kı ebbirliği ederek, aramış, tara - mışlar; nihâyet heybey, bulup ge- #rmişler, İçlerinden birkaç kişi, dayana- için o kuvvetli mayıp. kendisinden sormuşlar: bulunabilir, O gözünün | — Kuzum hocafendi! Heyben bulundu.. Âfiyetle kullan. Lâkin içimize merak oldu: Şu bulunma- harekete ve füle ( vereceğiniz yerin söze vereceğiniz yerden daha | sa, ne idi yapacağın? fazla olmasını gözden uzak tutmayınız. .>L İmlâ meselesi | İsmail Habib ile aramızda ihtilâf noktaları Edeb'yat dünyamızda vücudile Hüihar duyulan kaleri ve fikir sa. bibleti ârasında tetkiklerinip ger- veti, hükümlerinin isabeti, yazıl rnın nezahet ve zarafeti ile pe güzide bir sima olan üstad İsmajf Habib ile bu satırların sahibi zra- sında ibtilâfa sebeb olan birkaç imlâ meşeiesi var. Ben bu meseleys dair fkirleri- mi uzun makalelerle teşrih etmiş olduğumdan yeniden bu babse rücu' etmek fikrinde öeğilim. Bu satırları son bir söz olarak yazıYo- rum. İsmail Hadi» her tür yetlerinden başka bir de insa mütehallik o olduğ şu makalede ısrar ile tevakkuf e. all ARAM Halid Ziya Uşaklıgil e rem edible görüş farkına sebeb o. lan noktalasda “kendi fikrimin isa- betine iman etmekte dövâin ediyo- rum: Bu ihtilâf noktalarından başlı- cası şudur: Dava: Arabcadan olsun, başka dilden “olsun alinimiş kelimelerin hem doğru hem hözuk şekillerile türkçeye geçmiş olanlarını doğru şekillerile mi, bozuk şekillerile mi alimetidir. Parayı böyle tanımı - yan bir insan, içinde yaşadığı cc- miyee ve azasından bulunduğu millete karşı en basit vazifesini an Tamamış olan bir biçare demektir. Parayı bu tarzda anlamıyan insan, yakın ve uzak, bütün irsânlar için fena bir unsurdur. Bir haksızlık, şuursuzluk, vefasızlık, sadakatsiz. lik, bülüsa perişanlık unsuru! * Berkesi tasarrufa teşvik et - mek, bugünkü © kazançlarımızdân yarınki kara günler için'bir şey a yırmayı veyahud elimize geçen pa- ra kuvvetini israf etmeyip Onu mayalandırmaıyı düşündürmek gü: zel bir şeydir. Fakat, bunu yapar- ken, basit kafalara parayı hayatın ilk ve son gayesi olarak tasvir €- den Mratlardan kaçınmak lâzun dır, Bunu muhtelif zamanlarda bir ka; defa tekrar ettim. Bugün de, bir kere daha yazıyorum, Bizim &rsinızda para hırsını yayacak her hareketten tevakki etmemiz lâzımdır. San'atı az, Mmu- ayyen mesleği daha az bir nesi! içindeyiz. Eğer bu nesle parayı her şeye hâkim bir mukaddes nes- ne olarak tamtacak olursak bu memleketin muhtaç olduğu çalış. ma zevk'ni, meslek aşkını, ihtisa duygusunu meyle aşılavacağız? Para, hayat yarışının direksi - yonu değil, hattâ tekerleği (bile değil, belki de bir insanın bir ce. miyele verdiği iyi ve faydalı bir geyin .sadece mukabilidir. Çocuk- Tarımıza bunu, anlatmıya, gençle - rimiz# BUM terke etiğe “bükün valandaşlara yalnız bunu öğret - “meğe muhtacız! dişime bir inad nazarile bakmaya- cak ve bunu akideşinin sıhhatine nas'lsa kanaat etmiş bir adamm sebatı kabilinden telâkki ederek ma'zur görecektir. Kendisi pek iyi bilt yeniliğe tahammül etmiyen b devirde ve ne zaman bir inkılâb emaresi hissetse hışmının en $€- did darbesini o eihete havale eden bir idarede, edebiyatı cedide 1- san ve fikir sahasında pek çok de. Bişiklikler yapabilmiş bir teşek- küldü. Ben de o teşekkülde küçük bir yer tutmuştum. Son dil ve yazı 'akılâbında da bölün an'anelerle bağlarını memnun bir tehalükle çözmekte acele edenlerden biri. yim. İsmaili Habib bir fıktasında bu- nu söylüyör ve «Mai ve Siyah» şairi Ahmed Cemil bügün şa. saydı onun blikile beraber başka türlü düşünüp başka tü eler. di diver. Bu fikrinde pek doğrü. dur. Ötedenberi «cürehura mm lefet kuvve.i hatadan” gelirs metine salik, hele doğru olan niliğe pek münhemiix olduğumdan bunu kurultayın bir toplantısında uzun'bir hitabe ile gös! » san- rağan da yazılan ktablarımda dil inkılâbının bütün hükümlerine uygun bir lisan kullanmıştım, hâ- 'â da öyle yapıyorum. Eskiden yazılmış kilablarının da yeni yazı ile tekrar basılışında bunların üslübuna, yapısına. asla dukunmaksızın eözasım öyle tas. neğe lüzum gördüm ki & rile mukabele zahmetini iht- ar eğecek olanlar bunların bü- “in yazılmış olduklarına hükme. derler. İnsafı pek büyük bir insan. lik meziyeti addettiğimden bu 3 eserlerin eskisile yerisini mukâ- vese ederken bu berikilerin el- bette “daha iyi olduklarında şürhe etmiyorum, «San'ata dair» namile ki cödde toplatan makalelerimin bir çoğunda bu insaf hissinin bür. anlarını verdim. Bünu : İsmail Hab'b de teslim ediyor; fakat, ye. yazıya nakletmek muvalıktır? Görüyoruz ki yazıda mevcuri 0- lan temayül b avamın dilin- de nasılsa öyle almak cihetinden. dir. Bunlar artık asıllarını inkâr €- derek türkçeleşmiş , kelimelerdir, bunlara Türk kelimeleri olarak tasarruf hakkı Türklere aiddır de- niyor, meler hâlü bizde hem asılları gibi hem bozuk şekilleri gi, iki türlü yaşamakta devam etmeseydi... Mademki iki hayatile de vaşayor, bu ki şeklin arasından imlâda as- İSTER iNAN, Büyük “Mi: nakalât. Veköletinin bütçesi üze- rinde konuşulurken Üsküdar bi- let ücretlerinin fazlalığına temas edilmiş ve Münakelât Vekili bu ücretler miye kanuni imkân göremediği cihetle işin: radikal bir şekli olarak nihayet Şirketi Hayriyenin satın alınmasının dü. şünülebileceğini ima etmişti. Bu müzakere piyasada satın alma keyfiyetinin yekin olduğu rivayetlerinin dolaşmasına sebeb olmuştur. Hakikatteyse herhan - gi bir teşebbüs yapılmamış, ber- hangi bir müzakere ş- tar. Şirketi Hayriyenin imtiyazı 99 senedir, daha İZ senelik müdde- & kalmıştır. Fakat hükümet ister- se imtiyaz müddetinin hitamin. dan beş sene evvel böyle bir ar- zusu olduğunu şirkete bildirebi. lir. Şimdilik böyle bir teşebbüse zaman gelmemiz teşebbüs de ya- pılmamıştır. Yalnız temin edil diğine inanılıma şirket köyle bir teşebbüs vukuunda müteessir ©- lacak değildir, bilâkis memnun kalacaktır. Lüzum görürse bu şirketi sa- ün alabilir, lüzum görmezse im- tiyazıni uzatabilir, bu, onun bi. leceği 'şeydir. lehinde ve aleyhin- de konuşulabilir. Fakat haberin Bu doğrf olabilir, eğer bu keli-| Jını, yani doğrusunu almak muve- fık olur. Misal ie maksadı izah etmek lâzım gelirse, bu bahiste şimdiye kadar alman misalleri tekrar edelim: Türkler içinde hisab diyen de var hesap diyen de. Müdir diyen. lerin yanında müdür diyenler de var, Misâlleri çoğaltmağı lüzum İyok: Ben giyörum ki mademki ben ve bana benziyen azim b'r ekseri- yet ki, az çok lisanını doğru söy- liyenlerdir, hisab ve müdir, sayfa, yerine sahife,"fayda “yerine fö'ide diyoruz, fasahat diye mevcudiye. tine sâdakat gösterdiğimiz bir en. dişe ile öylece devam etmeliyiz, aksine kail olanlara bir sitemde bulunacak kadar ileri gitmemekle berdber milletin resmi yazısında ayni endişenin hâkim oimasından doğacak memnuniyeti de ketmet- meğe mecbur olmamalıyız. Bu mütaleanın ker türlü yanlış anlaşılmasını önlemek üzere izah edeyim: Füsahat kaygusunun artık mev- cud olmadığına inananlardan de. ğilim amma fasahatte ifrat ve tef- İrite de hiç mütemayil değilim: Dürger yahud dülger dememek *- çin dreşpr Yazalım diye gülünç (Arkası sayfa 8 sütun 1 de) esse sessier sezasassasasssanasasamasaas İSTER INANMA! ist Meclisinde Mü- | son kısmının bizi müteessir etti- aydedelim. keti Hayriye 87 yıl önce Türkün büyük işlerde şebbüs gösterebileceğine birçok” larının ihtimal vermedikleri bir devirde tesis edildi. Binhir müş. külâta göğüs gererek binbir fir. tına ile uğraşarak © zamandan bu zamana k #musmmer oldu, sahsi teşebbiisün memleketimiz. de de büyük işler basarabilece- ini ipat eden bir eset halinde yükseldi. Bn, ayni zamanda ge- çen nesillerin büyük bir sinir, dâ- yanma ve başarma okudretine malik olduklarını da ispat eden bir eserdir. Sırf memurdan ve küçük ea. naftan mürekkeb bir nesil yetiş. tirecek değiliz. Ferdin yapamı- yacağı şeyleri devlete birakarak ondan yardım görerek, ferdin ya pabileceği her sahada iş hacmi- ni artırmak vazifemizdir. Eğer Şirketi | Hayriyenin bu- günkü (müdürlerinin muhtemel bir satın almayı O nemnuniyetle karşıladıkları Ohaberi doğruysa bu sahada seleflerinin sinir, da- yanma ve başarma kudretlerine malik olmadıklarını gösterir. Biz bunun hosa gidecek bir müşahe. de olduğuna inanmıyoruz, fakat ey okuyucu: İSTER iNAN, “İSTER İNANMA Hoca, bütün elddiyetile. cevab vermiş: EMİYA'TROZ) — Ne mi yapacaktım? Onun ©- e rasını ben bilirim. — Allah aşkina hocafendi, söy- Eral Ödip - rek — Gidip, yenisin) alacıktım!. ; ... Yeni dünyanın eski dünyaya e- Eminönü Halkevinin © (devi sözüm ona yardımın, bir i ili yandan vâdesi çıkmaz ayın son muvaffak bir temsili | (5 lirik nd e E 5 dan da Amerikan ricalinin 'kide Baninönü Halkevi temsil kolü-İpir kurusıkı tehdiölerini dinleyip nun genç san'askârları, meşhur, okudukça bizim höcanın bü fıkrası Yunan edihi Sofoklun «Krat Ödipr| hafızamda tazeleniyor. isimli trajedisini oynuyorlar. ei ve 7 > Nasrettinin tehdidi bari ona « Sofoki, Milâddan aşağı yukarı, | heybesini buldurmuş. Berikderin dört buçuk, beş asır evvel Yaşa) atıp tutmalarından, çok korkulu Taşlar. yel 4 Tali çek GİNA) ki, ojeli akaf esir hâml olsun rivayet edilir, Fakat bunlardan (Bence, bü kadar vâd, ve vaid ancak yedi tanesi malümdür ki, cn| yapılmakla - yangın söndürümek kuwvetlisi «Kral Ödips dir. şöyle dursun. bilâkis körüklenmiş ez Ea kuvvetli bir beşeri! ye hâlâ dn körüklenmektedr. anım hikâyesini ihtiva eder.) o Açağ iyi beri ö ğı yukarı bir yıldanbeni bu Dünya sahnelerinde defaatla OY-| vâdesi uzadıkça uzayan yardıma nanmış ve bilhassa Fransada meş-| inananların hevsi de saflıklarıns bur Müne Sülünin yüksek san'a-| kurban gittiler. tile bir tiyatro hüdisesi teşkil et.) © İnsamn Arneriki komedi oynu miştir. yor, diyeceği geliyor. Lâkin bu Pilhakika, «Kral Ödip», yalnız| komedi Avrupa sahnesinde sone gözle değil de, kulakla seyredilir-| gelm'yen bir facianın bu şekli al se, yani aktörlerin konuşmalarına | masında ihtimal ki başlıca mües. taksim edilen dağınık vak'a dik- katle takib edilirse, bunu yapı- mmyanlar da, piyesin dördüncü perdesine kadar dişlerini sikmek zahmetine katlanırlarsa, eseri mü- kennel bir trajedi olarak tavsif ötmemek mümkün olmaz. Aksi takdirde, bunu bir Halkevi sah. nesi için yüksek bulanlara hak vermek icab eder. «Kral Ödip» in bi cüret olarak Yevsif etmek hatalı! olmaz. Pek fakir ve dar bir reper. tuar içinde mahsur kalan Halkevi sahneleri, basit eserleri temsil su- retile hakiki kabiliyetlerini göste- remiyorlar. Bu bakımdan Halkevi sahnelerinin böyle büyük bir tra. jediyi temsile kalkmaları, çizme. den yukarı çıkmak gibi görünebi- Wir, Fakat eKral Ödip» “piyesile görmüş bülunuyoruz ki, Halkevi sahnelerinde biz ümid, iftihar ve- ren genç şanâtkârlar yetişmiştir ve Halkevi; sahneleri, mekteb mü- samerelerinden ayrılan omütekü. mil birer san'at ringi olmuşlardır. «Kral Ödip şayed Eminönü Halkevinde muvaffakiyetli Obr temsil olmasaydı, gerek eseri sah. heye koyan Dr. Celâl Tahsin Bi- ran, gerek genç sen'atkârlar bir hayli muahazeye maruz kalacak- lardı, Çok şükür, Eminönü Halke- vi, bu muvaffak temsilile Halkev. leri namına bir telâkk'yi mağlüb etmiş bulunuyor. Kral Ödip rolünde Niyazi Bo- ratop. diğer rollerde Renan Fos- foroğlu, Saim Kerim Kalkan, Şük- riye Boratap, Hasan Demirel, Şi- nasi, İbrahim Çağman, Selâhattin Kurd hakikaten muvaffak oldular, İyi çalıştırılmış, iyi çalışmışlardı. Kral Ödibin kızlarını oynayan kü. çük artistlere karşı hayranlığımı söylemeliyim, Babalarından &yri- lirken bu iki-küçük artistin hakiki gör yişlarite “sarsalışları' hâlâ, gö- zimün önünde Eserin'diğer eşhar (Arkası sayfa 7 sütun 5 te) Halkevi | sahnes'ne konuluşunu evvelâ bir| sirdir. Yardım lâf: ortaya çıkmasaydı kim bilir, belki bunca yersiz yurd suz kalmış insan iş İşten geçme den kendi başlarının çaresine bö karlar, başka türlü hareket etler Jerdi. €. Elsim <C-alı Hava Kurumuna İ teberrüat devam ediyor Son birkaç gün içnde Hava Kurumuna 10,430 liralık #ebarrü. atta bulunulmuştur. Bu vatandaş- İların isimlerini yazıyoruz: Anastas Paskalidis 1500, Sanay! Ziraat T. A. Ş. 1000, Hasan Hulki 750, Nobar Bahar 500, Leon Dun- İdes $00,. Ali Frgir ve ortakları 1500, Nihad Sözmen 500, Öztürk ticaret Lâd. Şti. 500, Tavilzadeler 500, Kondopalos 500, - Kibarzade Muhsin 400, Zeki Ülker 300, Cemil Türker 300, İhsan Kayin 300, Sa- muel Berarya 3010, Koço Vasilya - dis 250, Mordo Borik 250, Rafael Aluf 200, Karnik K. Robetyan 200, Dimitri Mütevelli 200, Bedrik Gök nil 150, Vasii Hâcetoğlu 150, Perili Lağutis 150, Mihail Dimo 195, Mu. hiltin Havuzluhan 100, Hacı Hüse- yin malhdumları 400. Şerafettin Alkoç 100 Hira, TAKVİM Ronmi sane | | fir 1941 3 CUMA (36'li e ere -ELEEEELEER