Rİ ei Teke mz kli a Tİ Pi Si 5 sa OĞU ee Klee SAA > KAYI GER la Ür İLE. an “ gin harbin hariçindedir. Hiç olmaz- all Hergün Harb içinde sefahet, Sulh içinde sefalet Muhittin Birgen pp erim geğirdiği kış çek acı oldu. Heniiz kış geçmiş olmamakla beraber, şiddeti kaybol- muştur; fakat, sefaletin henüz sonu gelmiş değildir. Yiyecek kıt, kömür kıt, odun az, odun kömürü az, ma- zot yok, benzin yok, hülâsa, Fransa, son üç ayda, yoksulluğun bülün a- cilarım tat. Şiddeti bir kış eson- sında, hastanelerin bile günde an cak dört saat ıstılabildiğini söyler- sek Fransanm neler çekmiş olduğu- nu anlamak kolay olur. Galiba, bir milletin günahlardan temizlenmesi ve i reniden bulması için böyle felâketlere uğra- ması tarihin zaruri o kaidelerinden biridir. Çünkü, Fransa, , Fransızbk bakımından gok .günah işlemiş bir memlekettir. Bugüna günahlarının cezasını çekiyor. 918 den 939 tarihine kadar, Fransa, yirmi bir senelik biz sulh ve ayni zamanda sefahet devri ya- sadı, Bu devir esnasında Fransa hiç yarını düşünmedi. Önce istedi ki Almanya, harb tazminatı ödesin ve Fransa #arfetsin. Bunun mümkün olmadığını anladığı zamen da, ha- yatını İp n hayatıma uydu. tup öylece yaşamak istedi. 933 den itibaren artık yeni bir harbin vak- İsşmakta olduğunu herkes gördüğü ve Fransa bildiği halde ona hazır- İsnmak için ne maddi, ne de bil- hassa manevi hazırlığı yapmadı. Al «terpyağı verine top'r de- ( zamanda, Fransada herkes ği ime ikinci bir kat te- ğı daha sürüp Almanyaya karşı yordu. Almanya daltın demek iş.demektir« düsturunu otuya ata- rak bütün iş kudretleriği harekete getirirken Fransa, ahaftada kirk sa- at mi çalışayım, otuz dokuz buçuk mu?> diye düşünüyor ve mütema- diyen grevler yapıyordu. Almanya, günün birinde benzinsiz kalmamak, yiyeceğini kabil olduğu kadar fazla nisbett- evvelâ Alman toprağından çıkarmak için İâboratuarda, fobrika- da ve tarlada mütemadiyen çalıar- ken, Fransa, her ihtiyacını deniz a- şın memleketlerden ya siyaset, ya- hud nltın kuvvetine dayanarak te- derikte devam etti, Bugün Franz gazeteleri, bütün bu gafletin mes'üliyetini Yahudiler. İe farmasonlara, bilhassa sonradan olma Fransızlara O yüklemeğe ve Fransızlar temize çıkarmaya çalış- makla meşguldür. Yahudilerle far- masonların Fransadaki zolevluk es- reyanında mühim bir vol ovnadık- ları ve bu ösnada, Hitlere olan hu- simet dolayısle Oo hazırlanmamış Fransayı harbe tahsik ve teşvik et- miş oldukları inkâr edilemez. Fakat, bunlar, nihayet bütün Fransanın yüzde on beşini teşkil | edebilecek bir zümreyi temsil ederler, Bunlar, Franuayı bir taraftan tembelliğe ve| vaz çalıp çok kazanmav mücade-| lesine, diğer taraftan da Hitler aley- | hine harb öçmaya teşvik ederken! ötekiler ne yapıyorlardı? Doğrusu-! Bu söylemek lâzn gelirse harbden| evvel onlar da ni seyi yaptılar; belki de nisbet itibarile o kadar ge- Biş değil, fakat mahiyet itibarile ay- ni vey. * Ağustos böceği ile karmcanın hi- âyesi malümdur. Fransa, Cihan Harbinden sonra, bir Ağustos gece- sinin tath vehaveti içinde, Ağuslos böceği gibi, bir ağızdan O mütema- diyen şarkı söyledi, dansetti içli; hattâ bu hal, harb başladıktan son- ra da devam etti, Hiç olmazan bir Kısım antbuat, en yüksek perdeden konuşuyorlar, daha ilk kursunlar 2- tlmadan Almanyayı mağlüb olmuş gösteriyorlardı. Zafer o kadar mu- hakkaktı ki, hatâ harbetineğe bile lüzum kalmıyacaktı. ORunun için, Paris, kendisini eğlendiren obütün eğlence vasıtalarını harekete getirdi ve bunlardan ekipler yaparak cep- belere yolladı. Paris, bütün hayatile, cepheye gitmiş bulunuyordu. Hiç kimse, Almanyanın harekete getire- ceği zırhlı tanklar, yahud Fransa- nın başıma Ebâbil kuşları gibi mer- mi yağdıracak tayyareleri düsünmü- yordu. Fransanın tayyaresiz oldu- ğund. a bile pek az kimsenin haberi v İşte, bugün büyük bir sefalet i- çinde bulunan Fransa, herbden ev- velki kiymetli senelerde ve hattâ harb içinde yaşadığı sefahet hayatı- nın cezalarını çekiyor, Fransa, bu- sa memleketi üçte biri Gilen selh halinde bulunuyor. Fakat, mareşal hükümeti, ne tarafa el atsa, orada bir boşluk, bir tedbirsizlik, bir tep kilâtsızlık var. Fransa, sil den ge- Tenle yaşamaya alışmış olduğu için! fena günleri hiç düşünmemiş, fena ihtimalleri hiç hesaba katmamıstır. Bunun içindir ki bugün yeniden kal- Resimli Makale: Beklemediğiniz bir muvaffakiyet, az evvel güç gürdüğümüz bir zafer, «le geçmesinin imkânsızlığına kani olmakla beraber genc yolunda sebat ettiğimiz bir hedef tahakkuk edince bazan onu elde emek için sarfemiz olduğumuz emeği tamame unuttuğumuz olur, —rseerenenrurasunmsaansasasenara, seeresereren Hayvanlar âleminde |: Yeni eserler Maymunlar vezekâları — YAZAN: Londra hâyvanat bahçesi müdürlerinden $. D. Smith | Dünyadaki bütün mayınunları iki büyük grupa ayırabiliriz. | — Eski , dünya maymunları, 2 — Yen; dün- İya maymunlar. Hindistan, Afrika İve Malaya kıt'alari gibi eski dün - yadaki maymunların yeni dünyada- ki eşlerinden kolaylıkla ayırd edile- bilen bariz vasıfları vardır. Birçok- larmın avurdlari epeyce | geniştir. det içerilerinde ceb vardır sanır. seniz. Bu cins manymunlar, ellerine geçirebildikleri cevizleri | çarçabuk ve ambar gibi büyük o avurdlarına tikabasa doldurduktan senra, der- hal kaçar, ve seçtiği ve kimsenin ken dilerini yahatsız — edemiyeceği bir köşeye gider, orada kemak dfiyetle canları istediği vakit, bu cevizler! çı be çıtır kırırek keyifiz yerler. Bu maymunların burun delikleri birbir. lerine pek yakındır. Tıpkı bizimkiler gibi, Kuyrukları ise türlü türlü uy - zanlukta olmakla bere! ğer maymunlarda olduğu gibi stutabil mek, kavzamaks malik değildirler. * munlar, kuyruklarını el ve ayakları gibi kul lansmazlar. Yeni dürya maymun - larına gelince, bunlarm — avurdları ni bu geniğ değildir. Burun deliklerinin a: rasında epeyce mesafe vardır, v - (Devamı 6 mei sayfada) İSTE Bulvar gene bıncahınçtır, Tiyatro, bulabilirsiniz. ginle fakir müsavileşmiş gibidir. köylere nasıl gidilebilir? Meselenin kinabilmek için fevkalide müşkül şartlarla pençeleşmeğe reecburdur. (Devamı 7 nei sayfada) SON POSTA s Mucize değil, bilgi ve irade kuvveti.. & Hesaba, “muhakemeye, bilgye dayanan maddi işlerde mevziü o'mad, Bir tcivaffakiyet, bir züfer'elde edilnrse, bir hedefe m. | laşmak “kabil olursa onun tek amilibilgi ile irade Kküvvetinden ibarettir. | Mucizeyi tahakkuk ettiren onun İsmail Habibin “Edebiyat tarihi,, - Agâh Sırrı Levendin “ Eserler ve şahsiyetler ,, i - Nec- mettin Halilin “ Divan şairleri antolojisi,, Yazan : Halid Mekteblerimiz için edebiyat ta - rihleri yazanlar, bilgilerini ğundan olacak, kütübhane gibi aşındırdıkları eski, yeni bütün edebi kaynaklardan neler toplayıp not etmişlerse bunların hepsini ki - tablarının içine karıştırmaktan ken- dilerini alamıyorlar. Bu yüzdendir ki liselerimizde okunan edebiyat ta- rihlerinin cümlesi okka çeken ve tas lebenin beynine inen bir bilgi topu- zudur. Fe sizinle bu esrelerin kıy- metini inkâr ediyor değilim. Ancak daha derli toplu ve cildleri göz yıl - dormıyan ve daha sistemli bir usulle tertib edilmiş ve her bahsin sonun- da küçük hülâsaları havi olan ki- taHlar, tedris noktasından elbette daha el idir. Fazlasım muajlim- ler verebilir ve şimdiki kocaman cildlerin hattâ daha mufassalları da fmalüm, onlara bu hususta ayrıca yardımcı olabilir. Bu hafta bu bahse temas edişime ke üçüncü tadilini ve tab'ını yaptığı «Yni edebi yeniliğimizn kitabının mütemadi değişikliğidir. Liselerimi zin son sınıflarında okuttuğumuz bu eserin ilk tab': vaktile iki büyük cild üstüne yazılmıştı. Yapılan tecrübe- lerle senelerce edilen itirazlar üstü- he müellifi bunu ikinci tab" tek cilde indirmişti. Çünkü, eskisi, him- seti var olsun, daha ziyade büyük- İerin istifadesini temin ediyordu. Bu defa ise bizzat yeni tecröbelerinin neticesini mi hesabladı nedir, (bel- ki herkesi memnun ve müstefid et. | mek için olacak) bu eseri üçüncü tab'inda tekrar iki muhtesem cild haline koydu: yalnız birincisi Tanzi- mat edebiyatı tarihi. ikineisi Ante - loji olarak, Fakat «Yeni edebi ye - Si nız bununla da kalı cildlerde edebi sahsi vdien eserlerinin tetkiki red makaleler tarzında yazılmırken, bu sefer bu usul tamarile bırakı - larak. sür. roman, tiyatro; O tenkid vesaire gibi muhtelif neviler uzum bahisler haline konulmustur. Öyle ki, meselâ, Namık Kemalin roman- R iNAN, Peristen muhtelif güşlükleri yenetek çıkıp gelebilenler Fransız payi- tahtının çok değiştiğin söylüyorlar. Bu değişiklik Parise uyak basar basmaz göze çarpmaz. sinema, müzikhol müşteri ile taşar, gaxiboda, kahvede yer bulunmaz. Mağaza camezini ise ezeldenberi oldu. Hu şekide süslüdür. Biraz ipekten, bivaz'da yilnden vazgeçerseniz herşeyi Değişme, büyük değişme evrtlâ talinin, olobüsün ortadan “allinmiş ol. masında, sonra lokantanın fakirleşmesin. dükkânların çeşidlerini asgari hadde indirmiş omalazındadır. Herşey bulunmuyor, bulunan da vesika ile aatıliyor, Parisin büyük ız. tırabı yiyecek ve yakacak maddelerin kıtlığındadır, ve bu bahisle sen - « daha sonru da yiyecek satan Bununla beraber Parisin dişi, civar köyleri bu bakımdan daha geniş, daha rahattır. Paraya kıyabilmek şartile oralarda herşey bulmak müm. kündür. Yalnız otobüs yok, hususi otomobile benzin vermiyorlar, civar halk güçtür. Fakat fazla açıkgöz ol, mak #artile büsbütün ömkfnmz değildir. İşte size bir msal: Bir cenaze otomobilinin şoförü, benzin takyidâtina tâbi olmamasını - ISTER iNAN, 5| buluyorlar. Demek ki, esk İSTER SER Fahri Ozansoy larını kitabın başka tarafında, şiir - kid, tarih yazılarını da gene ayn ta- İ raflarında aramak mecburiyet bö sıl olmaktadır. Halbuki bundan ev- velki tabılardaki usul aynen mu - hafaza edilerek, meselâ Edebiyat Cedideye gelindiği zaman ilk ede bi Tanzimat devrinden o ana kadar muhtelif nevilerin edeb! şahsiyetleri srasile bir cedvel ve bir hülüza şek- linde pekâlâ gösterilmiş olurdu, Me- Cedideye kadar gelen devir zarfın- da manzum ve mansur ne kadar pi- yes yazmış olanlar varsa hepsi bu cedvelin içinde gösterilir ve bu sw- retle evvelce edebi şahsiyetleri te - ker teker ele alarak verilmiş olan atını bir kısmı yeniden hatır- latılır, bütün nevilerin V'- panora « ması ortaya konurdu. Reve bir tas- görmüyorum. Tabii bu cedvellerin sonunda muhtekf temavüllerin her hangi edebi bir nevide birbirinden farklı neler yaptıklarını da hülâsaya aynca imkân vardı. Talebe namına bu kolaylıklardan vazgeçtik, müel. lif, işin daha ağırına gitmekle eski hayratin üstüne bir kubbe ilâve et- Jmiş oluyor. O derecede ki Sadullah ve Fund Paşaların bile uzun uzun nesirlerinden bahsetmeği Obu yeni cildinde ihmal etinemiştir. Kitabın bu defaki tab'ındaki bilgi çokluğu Yadar karışıklığı da bundan bekle- kis azaltmış oluyor. Bu ihtimal bu sebebdendir ki, ayni sınıf talebeleri yeni tab'ı aldıktan sonra, eskisini a- İriyorlar ve derelerini oradan takib emeği ve hazırlamağı daha pratik isindeki İtepluluk, her cihetle Oyenisindeki kubbe listüne kubbeye tercih olun- maktadır, Süleyman Nazif merhum: «Edebiyat diye bir ilim tanimiyo - İ rum!» der dururdu. Sağ olaydı bu İ ehramın önünde muhakkak hayretin den apışıp kalacaktır. Eserin ikinci (Devamı 6 ner sayfada) ze, vesnire şeklinde birçok şeyler içeri atar ve dönüş yoluna koyulur. Giderken olduğu gb gelirken de yolculuk firması: geçmiştir. Herkes çenane geçtiğini sanarak şapkasını çıkararak otomobili selâmlamaktadır. Eh doğrusu bu kıllıkta otomobilin muhteviyatı pek selâmlanmıyacak şey de değil. Yalnız başlıca ârıza, büyük kalabalık bir caddeyi geçiği xirada moblin ginde bulunan domuz yavrularının kapah yerde sıkilarak bağır. maya başlamaları ile zuhür eder. Halk bakar ki, cenaze arabasının lerini başka tarafında, makale, ten-| Jenciler selâ diyelim ki Şinasi'nin «Şair ev -İ ralar lenmesi» nden itibaren , Edebiyatı! nifin talebe için ne kadar faydalı o-| baslıca sebeb, İsmail Habibin bu se- | lacağını ise uzun boyla izaha İlizum | nen faydayı çoğaltazak yerde bilâ-! iNANMA! dan istifade ederek civar köylerden erzak tedârık etmek hevesine dÜŞEr, || eeeeesaaersnesenosnanaasasssar sas sapasasasaan. yanına bir aykadaşını alir, şehir Gişine çikar, bir hayli uzaklara kadar gider, bolluk memleketler dolaşır, parası da vardır. Ekmek, et, yağ, eb. İhrak arabanın içini doldurur. İştiha yedikçe arlar derler. O âlrada iki tane domuz yavrusu bularak onleri da —i bahis Muciz0 xarlığı, etiirmiyen yokluğuduz. Fransada ölen zengin dilenciler Son zamanlarda dilenciliğin ço! para getiren bir meslek olduğu her, tarafta teslim &- 0 dilmiş bulunmak > tadır. Türkiye - & de son aylar fbm aya ein İZ) v kaya zengin di - il meyda- pa çıkarıldı ve şrkarılmak tadır. Son defa Fransadan alı - nan bir habere ğ nazaran, Villencuve-sur-Lot şehrip- de zabıta ihtiyar bir dilenci tevkif ederek o ikametgühinda | tahazriyat eml Bu gi Me 15,000 İngiliz altını, ve birçok pa- meydana çıktığından masada, odasının bodrumunu bir bakkal dükkânı haline koyduğu (hayretle görülmüştür. Bu sıralarda Fransada bulunmıyan şeker, kahve ve zahi - relerin buralarda fazla miktarda mevcud olduğu meydana çıkarıl maştar, Bir diğer vak'a: Fransada Tar - İ bes şehrinde dilencinin biri bir bak- kal dükkânından bir paket tereyağı aşırmıştır. Bir hafta hapse mahköm olan di- lenci, hapisten çıktıktan birkaç gün sonra bodrumunda a olarak ei Tunmuştur. Dilenci bir Oo kasada 400,000 altın Fransız frangı ve kül İiyetli mücevherat bırakmıştır. * Boğmacaya tutulan 150 çocuk tayyarelerle 4000 metre irtifaa çıkarıldılar Cenubi Amerikada Şilide San - tingo de Chilide 150 kadar çocuk boğmacaya tu - < tulmuşlar- 77 77 dır. Doktorlar, e İ çocuklara avio -* — siri Lefapi a ni iye ei i tayyare ile < ses ve. yükselmek.“ orayi Be 150 çocuk tayyareler ile yüksel lere çıkanlmış ve bir saat kadar havada gezinti yaptıktan sonra şifa bulmuş bir halde kuraya inmişlerdir. Bu 150 çocukta boğmacadar hiç bir eser kalmamıştır. ârma otomobilin Paris şehrinde en başgösterir. Bu, büyük ârızadır, Oto. içinde garib garib initiler gelmek, (! İ caktaki tencerenin ukibetinden en Şubat Sözün kısası Ettin esiri radyo bizi, Hey zamâne, hey! B. Ekrem Tag V ski öölen.. İşinden yemeğini zah çoluk çocukla birlikte yemek üzel hakikatte ise harb başlıyalıdanbı merak sardığı #adyosunu dinlem için evine gelen Bay Ahmed aof mın başında sabıruzlanıyor, Saat bire on iki var, Bire on bir: Bire on.. Derken, spikerin sesiz & yın “dinleyiciler! Simdi size ja haberlerini veriyorum!» Ehemmiyeti ikinci, üçüncü der cedle bir iki iç havadisten sonrağ Bay Ahed, aharman»ı olmuş bil esrar üryakisi halile kulak kesiliyor Bu esnada sofra başından hiç kin. krmaldamağa, ses etmeğe, hattâ bız! nefes almağı izinli değil. Mekteb yetişmek için #cele eden çocuk, © işe duyar'evin bayanı birbirlerin& Vm oynar gibi işmar ediyo! r. Bay Ahmed, elinde'dimdik tut uğu ve bir törlü tabağının kenan: bırakamadığı çatalile, bir orkestr. nın idaresine hazırlanan sert ve &i tiz bir maestroyu hatırlatıyor... Spiker, şişirme, Hözumsuz, mani wz haberler sıralıyor: — Daily Çat gazetesinin diple matik muharriri gin Ameril riciys nazırırın gazetecilere vaki beyanatında harb — Arnavudlukta İşkombi neh rinin - Bay Ahmed bu ismi İşkemeği be şeklinde daha mümasehetli © w daha munis bulduğu için öyle ari yor - sağ sahilinde Tipyatyata kasasi bası Yunanlıların geçmiş 37,000 esir alınmız.. Bunlar meya: nda 400 ü general olmak üz. 1000 sübay varmış. Eritrede Ha “İl beş kıtaları Salamalaykumu zaptet mişler, Alaykumsalam'a doğru ile: İiyorlarmız.. Uibyada İngiliz ordusu, kaça düşmanın arkasıdan yetişebilmek için bir günde 400 kilometre ilerle" miş.. Singapurda yeni hâdiselerii cereyanı bekleniyormuş.. Siyam. il Japonya anlaşıyorlarmış... Bay Ahmed, ayı kaval dinler gib dinliyor. Çocukluğunda, tahsili mızraklı ilmihal ile karabaş tecvi* dinden ileriye götürmemiş olduğ dan spikerin sayıp döki hâs isime ler kendisine hiç bir şey ifade et miyor. Hoş! Üniversite tahsili gö: müş, doktora yapmış olsa ne ola * cak? Tinyatyata şehrini, Salam. laykum kasabasını hangi alim bu * güne kadar duymustur? Bununla beraber Bay Ahmed radyonun tiryakisi olmustur. B gün, kazara neşriyatı kaçıracak ol sa hastalanır. Onun gayesi anla *< mak değil, dinlemektir. Yalnız bir kelime zihninde yer et imiş. Onu da komşusu Ebülhayr Ex fendiden sordu: — Efendi! Bugün radyoda Si * yam diye bir İâf geçti. Siyam ne de mek ola? — Oruç. — Oruç mu? — Evet. — Ha! Anladım. Dünyada lk var diyorlar ya? Ondan ötürü olacak! Bay Ahmed kelimenin izahını da huldu, memnundur, Aksama yedi buçuk nesriyatım dinlemeğe hazır lanıyor. Engel olmak istiyenin haline! E Elem Gale Ankara sıhhat müdürü Ankara 25 (Hususi) — Ankara Sıb bat Müdürü Dr. Şuayıb Barım'n s7 nifı ikinciliğe ve maaşı 80 liraya Gi karılmıştır tedir, bir ölünün dirildiğine hükmeder, araba durdurulur, içi ağilır, kur. |'İ nazlık da moydana çikar, Bu hâdise doğrudur. Öğrendiğimiz zaman biz doğru olduğuna inandık, INANMA! fakas &y, okuyucu sen: İ | Öğle İlirindi | Aşan | Yuts 5.je,J5.J4)5. 8. j0. veojazlardıapsılıslml | je.) olm sizhsle 4 far)