10 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

10 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© de, bu memleket, Dobruca haksız - G enubi Dobrucanın meşhur mustatili Üzerindeki müza kereler nihayet bir imza ile ne! lendi ve Bulgaristanın yirmi se - nelik arzusu tatmin edilmiş oldu, Bu hâdise, Balkan devletleri arasında ” mevcud olan anlaşmazlık unsusla - rından birinin daha izale edilmesi demektir. Hâdisenin bizi memnun edecek iki mühün g Evvelâ, bu anlaşma, Romanya ile Bulgaristar. arasında doğrudan doğ Tuya yapılan bir konuymanm ese - yidlir. Ba neticenin elde edilmesi için, büyük Avrupa devletlerinin müda- halesine hacet kalmamış olması, her iki taralin da meselenin mütaleasın. da iyi niyetlerle hareket etmis bu- Bünduk larını gösterir. Eğer an- aşma rehu, bu tarzda inkişaf ede- <ek olursa, Balkanların istikbalde | çok iyi imkânlara doğru yürüyece- ğini ümid edebiliriz. İkinci derecede, göze çarpan ve bize memnuniyet veren bir nokta da şudur: inüşü v Tanınmış Fransiz filozoflarından Bergson Fransız akademisinde Emil Ollivler'i oistihlâf etmişti. Kabul merasiminde an'ane mucibince #elefinin mezayasından bahis uzun bir nutuk söyliyece! onun eserlerini tahlil edecekti. Söze başladı ve tahmini hilâfına kendisini soğuk bir meclis önünde buldu. Emi er bilâhara bu bâdiseden bahsederken şöyle demiştir: Meclis nütkumu dinliyordu, tamamen hareketsizdi. Hissini göstere - cek tek Jest bile yapmadan duruyordu. Fakat ben daha ilk dakikada meslis nedense beni antipati ie karşılamıştır. Bu vaziyet ul Bulgaristan, bu davada, tolihsiz sulhün daha ilk günlerindenberi t- kib et medi. | in içim- | | Tığının tamirini istemekte ne kadar| israr ettiyse, bugün talih kendisine güldüğü, davasını müdafaa ederek büyük kuvvetlerin müzaharetini te- min eylediği zaman da ayni ruhu muhafaza etti. Bulgaristan, fazla o- İkrek Romanyadan hiç bir şey iste- medi, Romanya da onun İste: vermekta daha fazla tereddüd etme nin yanlış olacağını takdir etti. * Bu davanın yirmi senelik inkisefi arasında tamamen Balgaristanın le- hine kaydedilmek icab eden bir si- yaset vardır onun üzerinde bir Yâhza olsun durmayı unutmamak bir Kadirşinaslık botcudur. Bulgaristan, Balkan haritasını ka- bul etmemekle berabi kendi hak ve adalet ölçülerine göre | tadil ve ıslah için sarfettiği mesasivi, Şi siyaseti hiç değist senelik bir tarih devre: , İgilterede tahlilimin ortasına kadar sürdü ve ancak o zaman Jehimde olarak değiğti, Bu değişmeyi de meclisin gene hiç bir harekette bulunmamış olmasına inde anladım. Şişman ve zayıf edibler | Meşhur İngiliz hicivcisi Bernard Shaw uzün böylu, o nisbette, nere-| deyse kaburga kemikleri sayılacak kadar saka bir zattır, | Gene İngiliz | ediblerinden OK.| Chesterton da, aksine göbeği ve| haddinden aşırı şişmanlığı ile ma- ruftu, İki edib bir gün birbirlerine tesadüf ettiler. Muhatabı Barnard Shaw'a bakarak güldü, vet Ystad, dedi, sizi görenler İn- kıtlık 4 09 Vedad için en evvel iktiham ©- Iumacak bir müşkül zuhür etti: Yaş meselesi Üniversitede banu © dediler ki Siz de İstanbul Darülfünusunda müderrissiniz ve edebiyat şubesini reisisiniz. Fazla olarak © ecneb ve bizimle ittifak eden. birlik harbe muhakkak surette vardır, diyecekler... Bernard Shaw, hiç oralı olmadı. Bülkarlılık ruhumu ve Bâlkanlılar tesanödünü ihlâl edecek yollara ku- dar götürmedi. Davasından vazgeç- medi; fakat, onun müdafaası esna- sında Balkanlılar arasında hüküm sürmesi icab eden karşılıklı emniyet ve itimad duygusunu O baltalıyacak teşebbürlere de girişmedi. o Bulger siyasetinin son senelerdeki inkiraf yakından takib edilirse görülür ki bu memleket, iddialarında daha sn- kin olma mdi ölçülerini yanlış! bir görüşle lüzumundan fazla bü - yültmemeği çok iyi anlamış ve bil bassa Balkanlılar arasında büküm sürmesi icab eden tesanüd ruhunu sarsacak ve Balkanların selâmeti igin gecikmiş bir tarih yana. büsbütün güclestirecek yollara git - mekten tevakki etmiştir Bunlar memnuniyetle kaydedil « mesi icab eden müsahedelerdir. Bu müşahedelere su mülâhsraları da ilâ va edebiliriz: Dünyanın, büyük ca - * mialara ve büyük merkezlere top - “lanmıya doğra gittiği bir zamanda, Balkanların da mıntakavi bir top - İanmiya ve bitleşmiye doğru yürü mesi, bu Avrupa sahasının selâmeti bakımından çok elzemdir, Bu yolda en büyük rol Bulgaristanındır, çün- kü Balkanların merkezinde oturan kendisidir. Eğer, bu komşu mem - İdar b Mina kna Med Prem giren bir önilletin tanilmeş bir yah- siyetisiniz; çocuğunuz henüz bizd matlab olan sinne gelm #tir. İki senr evvel davranmış oluyor, Fa- kat Prusya maarif nezaretine müra- caat ediniz, size mahsus olarak is Bsnai bir muamele yapılacağında ve çocuğun 'dına bir mâni kalma- yacağında şüphe yoktur. Bu tavsiyeye tebean Prusya maa- rif nazınna müracaat ettim, dostla” delâletile vukubulı bana müsebbibi reddüd verdi. iz olduğunuzda âsla te etmiyecekleri. | cevabımı | z Yadigâr Fransz filasofu, Montesguisu, dostlarından biri ile Fransa te nin en derin o bahislerinden münakaşa (ediyordu. o Kendisinin| haklı olduğuna kani bulunan dostu, münakaşanın en hararetli bir anın- da: — Üstad, üstad.. diye haykırdı. eğer söylediklerim yanlış ise kelle- mi keserim... Montesavicu, kısa bir att ve cevab verdi: — Derin ve peşin teşekkürlerim azizim. Bu gibi küçük hediyeler dostlüğu bir kat daha perçinler... * Hareket noktası Dostlarından biri, bir gün eski İngiliz - başvekillerinden o Ramsay Macdonald'a şöyle dedi: — Sade arzu ile sulh sigorta e dilmiş olmaz. Sabık haşvekil düşü: celi mukabele etti sonra nazır bizzat rek arzamun is'af edildiğini e riyssetine tebligat yapıkdığı- kahkaha | | İkinci müşkil taheilin istikametini tayin etmek meselesiydi. Simdi Ve- dadın o zamana aid baya! görü- yorum. Bütün mukadderatını, mev- ini, istikbalini, mukadderatına çizi- İecek istikamet veçhesini hep ona tevdi eden bir teslimiyeti | tamme içinde ne bir kelimei itiraza, re hal ve kalinde bir infiale tesadüf et alatasırayda iken dikkat inceli düşün- leket, şimdiye kadar wBalkarların yuhunu bozmamak» yolunda gös - terdiği şuurlu çalışmayı bundan s0: © sa da «Balkanblık ruhuna feyi vermek» gibi müsbet ve yapıcı bir siyaset için sarfederse, - Avrupanın bu en geri kalmış parçasında iyi şeyler yapılabileceğine © itanmak © hakh olur. - 4 ekidir Birgen | TAKVİM | — Hakkın var dostum.. nitekim yemek yemek arzu ve İştiyekı da açlığınızı gideremez amma, hiç ol” bir lokantaya doğru yol sevkeder. Edebiyattan sonra onun den ziyade cezb eden Onu bu mesleke sevketmek bir ya mühendisi yapmak ne kadar doğru olacakdı. Ah, nasıl oldu da bu fikri takib etmedim. Bütün ar- zularımı kendi tarafına imal diğer bir meslek vardı: Umuru ma- Frank Wedekind liye ve iktinadive mütehaasısı — ol- rın uyarişn isimli piyesi | sahmeyelmak.. nden daha az koymakta idi, Orta yaşlı bir kadın|doğru değildi, Beni ben yapan, h (Devamı 7 nej sayfada) (yatı, dünyayı ve insan.d. mazsa almaya eden ız filozoflardan Güstave Le pisikoloj isle ismi altında yazdı Zaman olur ki, gözle gürülmesi, n muhtelif his bir ülkeyi baştarıbaşa bilâkis Ticaret, cemiyet bu gizli his cereyanlarını zamanında memleket faydasına kanalize etmiş olan adamlardır. adamlar arasında bazıları da vardır kalmamışlar, bedbini'kten nikbinliğe «ferkalbeşer. adamlardır. cereyanları toplu bir katederler. Bu asan itimad, bazan hamle arzı endişe veya yes tevlid ederle: veya millet işlerinde bö; — — Bon otuz küsur sene evvel «Halk 1 bir eserde şu düşünceyi müdafaa eder; elle tutulması, izah edilmesi müm. kütleyi, bir şehri, bil cereyanların getirdiği dur. Bazı ahvalde !s6 öyle iş yapmış büyük adamlar , kendi Jehine kullanmış veya Fakat bu büyük ki, gizli hiz cereyanlarını sezmekle doğru çevirmişlerdir. Bu adamlar sezmiş Hükun mahiyetini bana (öğreten &-| millerin başında, benim o zeminde geçmiş olan tecrübelerimin, milşa- hedeletimin, — cidallerimin gelirdi. Buna dâ'ir Vedadla birçok hasbıhal fırsatları bulmuşdum. Ken di hakkında hüküm vermek salâhi- 'yetini başkasma terketmeğe karar alan bir adam mutava'atile ne de İdimse kabul etdi. İstanbuldan müş- terek bir dostun visatetile Hukuk Fakül üderrislerinden ülemşü- mul bir şöhrete sahibi âlim Dessoi yalnız olarak bir mülâkat yap- um. Bana takib olunacak dersleri İsöyledikden sonra, her şeyden ev - vel oğlumla beraber bir gün evinde bir çay almamızı rica etti. Ve bir kere çocuğun kabiliyetleri hekkın- da fikir edindikten sonra facultöye| beraber giderek dekanla bilistişare | İ dersleri | karaslaştırmak — istediğini) öyledi. Tayin etdiği gün ve sa'atde| ametgâhında hazır bulunduk, biz-| İden başka üç dö daha vardı. Müderris Dessoi efikası na takdim edildik. Zaten öğrenmiş m ki Madame Desoir Almanya ktile pek ziyade iştihar etmiş) i biridir. | yekünüu İrim vi başlıca Cahtatrice| Vedadın musiki dı olduğu, bilhassa piyanoda şayanı * hayret kabiliyetler gösterdiği bilmü nasebe söylenince Madame Dessoir «Şu halde tahsilini takib ederken! ie ihmal etmemesi lâzim-| dır. Almanya bunun için en müsaid bir zemindir. Çayımızı aldıkdan son- liyelim, size mütalenmi açıkça söyliyeceği- mi va'd ederim.» dedi. Ve çaydan İsonra kalkarak çocuğu “piyanonun! önüne otüurtdı, kapağın açdı. Teş-|bil İ vikkâr bir tebessümle ona sordu: «Chopin? Bethoven? Sehumanna?» Vedad en 40: mde tevakkuf etti i «Sehumann» dedi. O vakit kadın Sekumann'dan bir defter çekti, eli- nin seri hir-hateketile yaprakları çe- rdi: — Bumu muhakkak çalmışs- rızdır! dedi: Carnâval. Ben bir insirah nefesi al Te salüf, Vedadın.en iyi çalıştığı par- çalardan birini önüne koymuş olu- yordu.Kadın avakda; müderris bitaz | amman — İSTER iNAN, ii İstanbul piyasasında hafif bir kahve buhranı belirm'ye başladı. Fakat | Bu, yokluk içinde değil, varlık içinde beliren bir buhrandır, sira hakikatte İstanbulda kahve stoku yok değil, vardir; hem de mühüm denilecek Talk. tarda vardır. yalnız İstanbulu değil, bütün Türkiyeyi aylarca İdare edeb stoku aylar var ki gümrük ambârlarında durmaktadır, tüccara; Malınızı çekiniz, diyorsunuz. 'Tücenr sajını çekmiye dünden fakat soruyor” — Bu yesl dolar ile alınmıştır, doları kaçtan ödeyeceğimi söyleyiniz, malımı çekeyim, aksi takdirde maliyet hasadını yapamam, yapamayınes | da satamı satamiyacak olduktan sonra da çekemem Halbuki Amerika yölü emniyet altinda değildir, ik! memleket arasında mübadele yapılamıyor, yapılamadığı için de dolara kat'I fiat tayin sdile. İSTER iNAN, | ran, Silk Ee rükten çekilemiyor İ © Gazülslerin söyledikler'ne bakılırsa şimdi bir hal tarzı MEAN HALİL VE yazan: Halhd Ziya Us Prusya maarif nazırının bir cemilgsi BA akdügil ötede, diğer davetliler hayreti am- dırır bir dikkatle dinlediler. Bitince kadın. gülerek: «Size mütalenmi a- çıkca söyliyeceğimi va'd etmişdi dedi. İşte: Yaşınıza göre çok iyi, yalnız parmaklarınızda bir fazla di bütün çalışınızda bir | fazla i ik var. Bu ikinci kusur belki yabacı bir muhitte kalmakdan ileri geliyor. Sizi Almanyanın ew büyük piyano Virtuose-una tavsiye ede - yim: Sayer. O dem vermez, verse bile pek istisnai takdirlerde verir, Fakat sizi beş da i zum gelen visay bilecek bir muallim göstersin.» İşte bu çay ziyafetinden il yük istifade ile çıkdık. Üniversite de dersler tesbit edildi ve Vedadın pi- yano derslerini de Save: i si üzerine muallim Ke: etdi, İkametgâh meselesi en halledilen şey'lerden biri oldu, ve ehleten pek zor olacak zannedile- bilen bu iş en mes'ud, en muvafık şerait dairesinde tesviye edildi. catlak yurdunun delâletile | Ha- İleusee'de eski fakat her türlü istira-| hat esbabını havi bir binanın son iki katında ikamet eden Dr. Brö- sicke nezdinde en yukarda bir oda Vedada tahsis olundu. Bu zat bir cerrah idi, Berlin o hastanelerinden birinde vazife sahibi iken mensub olduğu meslekin act bir müdahale- sine maruz olarak bir bacağımı kes- tirmişti. Bu, Büyük Harbde mi vu- kun gelmişti, yahud daha evvel baska bir sebebden mi neşet etmiş- ö: bunu halletmek için bir sual dından daima çekinmişdim, yalnız rdum ki zaten yaşlanmış ol duğundan tekaüde sevkedilmiş ve kesilen bacağının yerine bir protöse yerleşdirilmiş olmasına rağmen ser- bestçe yürümeğe henüz alışamıva- sak bütün zamanını" çalışma odasın» da sandalyesinde geçirmeğe mahe köm olmuşdı. Bütün evin hizmetini. hunusile gıda tedarüki pek müşkül ü caat zaruretimi a'ile ile beraber kirasiları ölan Ver (Devami 6 pet sayfada) İNANMA! miyor, bu vaziyette ise tüccarin sunline cevab verilemiyor.ve kahve güm bulunmuştur, İ dolara nazari olarak mevsu fiatınden biraz fazla fiat şAYin edilecek ve )ir. Fakat bu kafe stoku, tamam 25 bin çuval bulan bu mühim Kahve | (yçeara bu fiat Üzerinden cevab verilecekmiş. — Kahve mük, ! Fena değil, fakat bir doet bu hal şeklini öğrenince şöyle söyledi: ifattandır, ben olsaydım bu bahiste dolara bir misli İ fazla fiat tayin eder, arada kazanılacak farkı saruri ihtiyaçlara cevab veren eşya İçin ucuz dolar temin etmiye hasrederdim. Bizs öyle geldi ki, bu dostun fikri de yabana ptilacak bir fiki? değildir, yalniz kendisi sisara içmez, kahve içrrez, içki içmez, binaenaleyh fikrin. l de bitarat olduğuna: iSTER INANMA! Sözün kısası Gençlik ve şiir E. Ekrem Tala enim, Küllükçülerle alay ettiğimi gören bir arkadaş: — Carım! dedi; ne için böyle yaparsın? Senin gibi, her (fırsatta ena eden, gençliğe sevgi ve bağlılığını isbat eden bir müreb- biye bur çocukların şevkini kırmak d onları teşvik etmek yaraşır, evab verdim. — Bir bakıma haklısın, dostum. Gençliği teşvik ve himaye, evvelki nesillerin 'mensublert iç boıçtur, Lâkin anlaşalım, Gençliği takdir ve teşvik edeceğim diye, kültürsüzlü- İğü, zevksizliği, orijinallik o perdesi İaltında saçma sapanı ve hele, başka lerde yapamadıkları | şöhreti, gençlerin safında haksızca yer ala- rak temine çalışan bazı kıranlaları da alkışlıyamam. Bu, san'ata, ede- biyata, zevki selime ve hattâ genç- liğe hiyanet olur. Begünkü gençliğin şürle, san'at İn, zev elim ile alâkası yok diyen bedbinlerden de değilim. Yüzlerce talebemin arasında ruh ve duygu inceliklerine meftun olduğum pek gokları vardır. bunların ba- ricinde, yüzlerini bile görmediğim cidden edib ve sar'atkâr genç imza sahiblerinin kalem denemelerini he- yecarla okur, haz duyarım. Dönerkebaba (Olönet ookumayı türkçemizin nefasetini hindyağı ka tarak berbad etmeyi, kırk ce hararetle yatan bir beyin hasta- #inın bile bulup uyduramıyacağı s4» yıklamaları altalta dizmeyi şir zan neden zihni; ben nasıl ciddiye a- ve teşvik ederim. Çok şükür, edebiyatımızın, şiiri mizin istikbali hakkında büyük ü- midler veren bir gençliğimiz vok Bırak, o hayranlığımı, mef- uğumu. takdir ve tahsinlerimi onlara hasredeyim, Örnek mi istiyorsun? «Gençlik gazetesinin 28 Mart 940 tarihli sa- yısında çıkan biri Oğuz Küzem, öte“ i de Cemal Oğuz Öcal imzalı şu i manzumeyi oku: Karşımda resmin Böyle saf bakışınla Anneme benziyorsun; Ömründe el değmemiş Meryeme benziyorsun. * muh ne, En mukaddes bir başın Perişan hüznü kadar, Dağınık saçlarında Bir rahibe süsü var. Le Uzun sütunlar gibi İncilterek belini Gölgelerden dikmişler Bu güzel heykelini... Efem Sıyırıp kınından gümüş paloni, Tozu dumana bir katıver Efem! Yarının alnına kara çelanı Dağlardan aşağı anver Efem! | * | Sahlanam kır atın gemini kas 14, Tek telli sazımı boynuma as td, Yosma Zeynebi bağrına bas ta, Dünyayı bir pula sativer Efem! * Güzel Seydişehrin Küpe dağına, Canlara can katan Ana bağina, Yoluna açılan yar kucağına, Güneş gibi doğup bahver, Ejem! İle, azizim, Şiir diya buna" der ler. Üst tarafı, eskilerin dedikleri gi“ bi lâf ve güzafe til Ge Csa Male Amerikadan da limanımıza ilk vapur haraket etti Amerika He limanımız arasında doğru postayı yapacak olan An gira vapurunun 6 Eylülde Nevyork” tan hareket ettiği öğrenilmiştir. Va İpur 18 Eylülde hareket edeceği hal de talebleri nazarı itihara alırak hareketini taril etmiştir. o Angiradâ otomobil ve otomobil yedek ai İmi, vadyo ve yedek aksamı, mad ni eşya, elektrik malzemesi ve zü” caciye eşyası bulunmaktadır. Vapur” run önümüzdeki hafta içerisinde İz“ mire gelmesi kuvvetle muhtemel bi” lanmaktadır. Diğer taraftan İzm den tütün yüklü Patroi vapuru d* 5 Eylülde İzmirden hareket etmi?” tir. Vapur Pireye uğramadan doğ” ru Amerikaya gidecektir. Ayrıca öğrendiğimize göre A “ merika piyatalan tarafından geniğ İ siparişler kabul edilmektedir. Bil > hasan bizim piyasamızda darlığı b sedilen bazı maddeler üzerinde Ye” | pılan. siparişlerin bu suretle teshmi” nin mümkün olabilmesi sip z i : i

Bu sayıdan diğer sayfalar: